NEREDE O ESKİ GÜNLER!

Cevapla
Kullanıcı avatarı
derunilale
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 268
Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00

NEREDE O ESKİ GÜNLER!

Mesaj gönderen derunilale »

Resim

Osmanlı’da sadaka taşları varmış, ihtiyacı olan sadaka taşının üzerindeki keseden, yabancı elçilerin de şaşkın şehadetleriyle, sadece ihtiyacı kadarını alırmış. Aynı şey yolların üzerinde vakıflar tarafından kurulan konaklarda da uygulanır, yolcu eğer ihtiyacı varsa yatağının başucundaki keseden alabilirmiş. Binitine ücretsiz bakılır, ücretsiz üç gün yemek verilirmiş.

Eskiden “Kapıyı kapat!” denilmezmiş. Allah (c.c.) kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş.(ne güzel değil mi :) ) “Kapıyı ört, ya da sırla” denilirmiş. Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edebdenmiş...


“Lambayı söndür” demezlermiş. Allah (c.c.) kimsenin ışığını söndürmesin ( amin), “Lambayı dinlendir” derlermiş. Lamba yakılmaz, uyandırılırmış. Uyuyan birisi uyandırılmak için sarsılmaz veya adı ile çağırilmazmış. “Agah ol erenler” derlermiş. Nezaket, incelik, edeb her işin başı imiş de ondan… Ona eren uyanık olurmuş. İnsanların sözü kesilmez, işaret ve işmar edilmez, fısıltılar, gizli konuşmalar hoş karşılanmazmış.

Hanımlar “Efendi” derlermiş beylerine, “siz” derlermiş. Hanımefendiliklerini gösterirlermiş. Gezerken yere yumuşak basılır, ses çıkarmamaya çalışılırmış. Yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için, adı “Karınca basmaz Efendiye” çıkan insanlar varmış.

Kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edebmiş.Kapı eşiğindeki ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş. “Git bir daha gelme!” der gibi değil de, “gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsun” der gibi dizilirmiş.

Canlı cansız her şeyin bir hatırı varmış. Bediüzzaman hz., kendisine arkadaşlık eden, vefa gösteren eski elbisesinden bir parçayı koparıp alırmış. Yumurtayı ucundan, çok az kırar, fazla kırmayı tahrip olarak düşünür, tahribin hiçbir türünü sevmezmiş.

Eskiler hayatı o kadar nurani, o kadar temiz, o kadar manâlı yaşarmış.

“Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler, Ölçülü uzaklıkta yakın beraberlikler.” diye tarif eder Üstad N. Fazıl bu hali…

Eskiler “Edeb Ya Hu!” derler, Onu görüyor gibi yaşamaya çalışırlarmış. O varken başkasına bakmaz, Onu unutmuş gibi hallere girmezlermiş. Ezel ve Ebed Sultanı’nın huzurunda nasıl hareket edilmesi gerekiyorsa öyle hareket etmek isterlermiş. “Bizi takip eden, her halimizi perdesiz, engelsiz gören, şu anda bizim durumumuza bakan Allah var!” der gibi, o mânâyı hatırlatmak için her yere “Edeb Ya Hu!” yazarlarmış. “Allah’ın huzurunda edeb” demekmiş bu…
İnsan nerede olursa olsun Allah’ın huzurunda değil midir?

Alıntı ..
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Sagolasın ALLAH razı olsun Esra kardeşim,
Eski günler eskide kaldı onlar sünneti seniye üzerindeki süsler idi, zamanımızda bırakın o süsleri , Kur'an ve sünneti seniyenin kendisi zor anlaşılmakta ve toplumdan silinmeye yüz tutmuş neredeyse. ANAyı kaybeder duruma gelmiş insanlar. Önce ANAya sahip çıkalım sonra bunların yenileri zamanla geri gelirler inşaallah.


Enes b. Malik (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Kim benim sünnetimi ihya ederse (yaşatırsa), beni ihya etmiş olur. Kim de beni ihya ederse, cennette benimle birlikte olur.” Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-İlm, B.16, Hds. 2818

Edep, haya ve Resulullah SAV ahlakının yansımalarını etrafımızda halen devam ettirenler mevcuttur. Bunları, dikkat ederek tesbit etmek ve onlara iştirak etmek lazımdır.

Geçtigimiz sene ramazan ayında Türkiye'ye ziyaretimde yanımda Özbekistanlı bir kardeşimizide misafir getirmiştim. Kendisine Istanbul'u gezdirirken Eyüp sultan caminde ögle namazını kılmıştık.

Ramazan oldugu için camide sürekli Kur'an okunuyordu. Bu sebepten kardeşimiz oturmuş Kur'an-ı dinliyordu. Hadi gidelim dediysemde oralıklı olmuyordu. Kendisine niye kalkmıyorsun diye sordugumda bana "hocam bize, nerede Kur'an okundugunu görürseniz orada oturup dinleyiniz dedi" diye cevap verdi. Bu sebepten oturuyorum dedi.

Bu işte etramızdan güzel bir edep örnegidir. Kendisine, hadi gidelim ramazandayiz, Kur'an bu camide 24 saat ramazan boyunca okunur hocalar bile sırayla okur kalkarlar, davranışın çok güzel ama oturdugun yerden ramazan boyu kalkamazsın diyince, kalkıp yolumuza devam edebildik.

Camilerde halen ezan okununca yahut dua sırasında olsun ve yahut Muhammed SAV'in mübarek ismi geçtiginde halen azda olsa oturuşunu düzeltenler görürsunuz bunlar işte edebi bir nevi devam ettirenlerdir, Resulün dairesine girdiklerinden kendilerine dogal olarak ondan yansiyan edeb ve ahlakı icra ederler.

Selam sevgi ve muhabbetle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Allah razı olsun can dosdlar. Allah-u Zülcelal'in devamlı huzurundayız diyerek yatarken dahi ayaklarını toplayan, otururken ayaklarını uzatmayan, kalbi zikirden bir an dahi uzak kaldığı an abdesti bozulan mana erenleri, devamlı sûretle edeb ve haya perdesi içerisinde kalarak değişik haller yaşamışlardır. Rasulullah sav. in bıraktığı emanetlere sıkı sıkıya sarılarak, gönlünde Rasulullah sav. in nurunun daim olmasına çaba sarf edmişlerdir. Edeb ve hayanın kaynağı Rasulullah sav. dir. Eski günleri yaadle anarken günümüze de üzülmeden edemiyoruz. Rasulullah sav. in sünnetleriyle ne kadar bezenebiliyoruz ki doğruluk, dürüstlük, insanlık, haya ve edeb çerçevesi içerisinde olalım. Kaygan zeminde, kaymadan güvenilir bir şekilde yol alabilmek için Rasulullah sav. in sünnet taşlarına basmalıyız...
Ahlak-ı Rasulullah sav. le şereflendiğimiz an, gözdeki sır kalkıverince manayı görürüz inşallah...

Muhammedi Muhabbetle...
Resim
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön