İSLÂM TARİHİ ve İSLÂMİYET

Rasulullah (sav) Efendimizin örnek kişiliği, hayatı ve davranışları.
Kullanıcı avatarı
ahmet
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 289
Kayıt: 26 Şub 2007, 02:00

Re: İSLÂM TARİHİ ve İSLÂMİYET

Mesaj gönderen ahmet »


Resim Mü'minLerden Başkasından Fayda OLmadığı.:

Münâfıklar İslâm Ordusundan ayrılıp Medine'ye döndükleri zaman, Ensar.:
"Yâ Rasûlullah!. Yahudi müttefiklerimizden yardım istemeyelim mi?" diye sordular.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Bizim onlara ihtiyacımız yok!." buyurdu.[160] 
Ebu Hayseme'nin Uhud'a Kadar KıLavuzLuk Edişi.:
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Bize kılavuz olup, müşriklere uğratmadan, yakın bir yoldan onların yanına kadar götürecek kim var?" diye sordu.
Ebu Hayseme.:
"Ben varım yâ Rasûlullah!." dedi ve İslâm Ordusunu Benî Hârise'nin arazisi içinden geçirip gözü kör ve kendisi münâfık olan Mirba’ b. Kayzî'nin bahçesine uğratmıştı ki, Mirba’, Peygamberimiz aleyhisselâmla Müslümanların seslerini işitince, onların yüzlerine toprak atmak üzere kalktı ve.:
"Eğer sen Resûlullah isen, sana benim bahçeme girmeni helâl etmiyorum!." dedi ve eline bir avuç toprak alıp.:
"VALLAHi ey MuhaMMed!. Bu toprağı, senden başkasına isâbet ettirmeyeceğimi bilseydim, muhakkak senin yüzüne atardım!." dedi.
Bunun üzerine ashab onu öldürmeye davranınca, Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Öldürmeyin bunu!. Bunun gözleri de kördür, kalbi de kördür!." buyurdu.
Fakat, Sa'd b. Zeyd Peygamberimiz aleyhisselâm onun öldürülmesini men etmesinden önce davranarak, yayla vurup Mirba'ın başını yaralamış bulunuyordu.[161] 
Peygamberimiz aleyhisselâm Uhud'da Karargâhını Kuruşu.:
Peygamberimiz aleyhisselâm, Ebu Hayseme'nin kılavuzluğu ile ilerleyip Uhud Boğazına, vâdinin dağa doğru olan yakasına kondu.
Arkasını Uhud Dağına dayadı ve İslâm askerlerine.:
"Sizden hiçbir kimse, biz kendisine çarpışmak için emir vermedikçe, çarpışmasın!." buyurdu.[162] 
Peygamberimiz aleyhisselâm OkçuLara Direktifi.:
Peygamberimiz aleyhisselâm, Abdullah b. Cübeyfi elli kişilik okçular birliğinin üzerine kumandan tâyin etti ve ona.:
"Düşman atlılarını oklara tutup üzerimizden defet!.
Durum ister lehimizde, ister aleyhimizde gelişsin, sen yerinde sabit kal ki, düşman atlıları arkamızdan, senin bulunduğun taraftan bize gelemesinler!.[163]
Eğer bizim düşmanı yenip gani’met toplamaya koyulduğumuzu görseniz de, sakın bize katıImayın!.[164]
Eğer bizi kuşlar kapar görseniz de, gelmeniz için ben size haber göndermedikçe, sakın şu yerinizden ayrılmayın!.[165]
Bizim onları bozguna uğratıp tepelediğimizi[166] görseniz de, ben size haber göndermedikçe, sakın bulunduğunuz yerden ayrılmayın.[167]
Onların bizi[168] yendiklerini,[169] öldürdüklerini görseniz de, yerinizden ayrılıp bize yardım etmeyin!." buyurdu.[170]
Buna göre; okçular İslâm Ordusunun arkasından hiç kimsenin gelmesine meydan ve imkân vermeyecek, gelmek isteyenleri oka tutacaklardı.[171]
Peygamberimiz aleyhisselâm, okçulara gereken emri verdikten sonra.:
"Size yöneldikçe, düşman süvarilerini oka tutunuz!. Çünkü süvariler atları oklara doğru gelemezler!.
ALLAH'ım!. Onlara bunları te bliğ ettiğime seni şâhid tutuyorum!." dedi.[172]
Peygamberimiz aleyhisselâm İsLâm MücahidLerini Savaş Nizâmına Koyuşu.:
Peygamberimiz aleyhisselâm, ordusunu saf nizâmına koydu.:
"Beri gel!. Geri git!." diyerek safları düzeltti. Omuzlan bir hizâya getirdi. Müslümanlan oklar gibi dizdi.[173]
Ükkâşe b. Mihsân'ı sağ kanada,
Ebu Seleme b. Abdulesed'i sol kanada,
Ebu Ubeyde b. Cerrah ile Sa'd b. Ebi Vakkas'ı öne,
Mikdad b. Amfi gerideki askerlerin başına,[174]
Hz. Hamza'yı da en öne, zırhsız askerlerin başına geçirdi.[175]
"Müşriklerin sancağını kim taşıyor?" diye sorup; "AbduddarOğulları!." denilince.:
"Biz ahde onlardan daha çok bağlıyız!. Mus'ab b. Umeyr nerededir?" diye sordu.
Mus'ab b. Umeyr
"Buradayım!." dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Al sancağı!." buyurdu.
Mus'ab b. Umeyr sancağı alıp Peygamberimiz aleyhisselâm önüne geldi.[176] 
İsLâm MücahidLerinin Uhud Savaşındaki ParoLaLarı.:
Uhud Savaşında Müslümanlar arasındaki parolalar.: "Emit!.=Öldür!. Emit=Öldür!." sözleri idi.[177] 
İsLâm MücahidLerinden BazıLarının Uhud Savaşındaki ALâmetLeri.:
Çarpışmaya girmeden önce, Hz. Hamza devekuşu kanadından,
Hz. Ali beyaz yünden,
Zübeyr b. Avvam sarı bezden,
Ebu Dücâne kırmızı bezden,
Hubab b. Münzir yeşil bezden... kendilerine alâmet yapmışlardı.[178] 
Yahudi ÂLimLerinden Muhayrık'ın müsLüman OLup Uhud'da Çarpışmaya Gidişi ve Şehîd OLuşu.:
Muhayrık; Sa'le be b. Fıtyevn Oğullarından,[179] Benî Kaynuka veya Benî Nadîr Yahudiler[180] bilginlerindendi.[181]
Peygamberimiz aleyhisselâm Tevrat'taki sıfatlarıyla tanırdı.
İlmen bulduğu şeyi, Uhud Savaşına çıkılıncaya kadar, kendi dininin tesiri altında kalarak, açıklayamadı.[182]
Peygamberimiz aleyhisselâm, Uhud Savaşına çıktığı zaman, Yahudilere.:
"Ey Yahudi topluluğu!. VALLAHi, siz MuhaMMed'in[183] Peygamber olduğunu,[184] ona yardımın üzerinize düşen bir hak olarak gerektiğini pekâlâ biliyorsunuz!." dedi.
Yahudiler.:
"Bugün Cumartesi günüdür, hiçbir şeyle uğraşılmaz!." dediler.
Muhayrık.:
"Sizin için Cumartesi diye birşey yoktur!." dedi.
Kılıcını ve harçlığını yanına alıp akrabalarından birisine.:
"Eğer bugün öldürülürsem, bütün mallarım MuhaMMed'indir. O, onlar hakkında, ALLAH'ın kendisine gösterdiği şekilde, dilediğini yapar!." diyerek vasiyette bulundu. Uhud'da savaşmaya gitti ve şehîd oldu.[185]
ALLAH ondan razı olsun!.
Uhud Savaşında şehîd olunca, bıraktığı yedi hurma bahçesini Peygamberimiz aleyhisselâm teslim alıp vakfetti.
Peygamberimiz aleyhisselâm Medine'deki vakıfları genellikle Muhayrık'ın mallarındandır.[186]
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Muhayrık, Yahudilerin hayırlısıdır!." buyurmuştur. [187]

Resim Amr b. Sabit b. Akyeş'in (Vakş'ın) MüsLüman OLarak Uhud'a Gidişi ve MüşrikLerLe Çarpışarak YaraLanışı ve Cennete Girişi.:
Abduleşhel Oğullarının kardeşi Amr b. Sabit b. Vakş[188] (Akyeş)'in Câhiliye devrinde halk üzerinde alacağı riba (faiz) paraları vardı. Onları almadıkça Müslüman olmak istemedi.
Uhud Savaşına çıkıldığı gün, gelip amcalarının Oğullarını göremeyince.:
"Amcamın Oğulları neredeler?" diye sordu.
"Uhud'dadır!." dediler.
"Filân kişi nerededir?" diye sordu.
"Uhud'dadır!." dediler.
"Filân kişi nerededir?" diye sordu.
"Uhud'dadır!." dediler.
Bunun üzerine, Amr b. Sabit, hemen zırhını giyinip atına binerek onlara doğru yöneldi, gitti.[189] Amr, Uhud'da, Peygamberimiz aleyhisselâm yanına varıp.:
"Yâ Rasûlullah!. Önce savaşayım mı, yoksa Müslüman mı olayım?" diye sordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Önce Müslüman ol, sonra savaş!." buyurdu.
Bunun üzerine, Amr Müslüman oldu.[190] Müslümanlar, onu Uhud'da görünce.:
"Sen bizden uzak dur!." dediler.
Amr b. Sabit.:
"Ben imân ettim, Müslüman oldum!." dedi ve Müslümanların yanında yaralanıncaya kadar çarpıştı.
Uhud'dan, âilesinin yanına ağır yaralı olarak getirildi.
Sa'd b. Muaz, Amfi ziyârete gelip, onun kız kardeşine.:
"Amr'a bir sor bakalım" dedi ve şunu sormasını istedi.:
"Sen kavmine olan hamiyetinden dolayı mı; yoksa Kureyş Müşriklerine kızdığın içırımi; ya da ALLAH içırımi kızarak onlarla çarpıştın?" Amr.:
"Ben ALLAH ve Resûlullah için kızarak onlarla çarpıştım!." dedi. ALLAH'a bir vakit bile namaz kılamadan vefât etti ve Cennete girdi.[191]
Peygamberimiz aleyhisselâm, onun hakkında.:
"Az amel etti, çok ecre erdi!." buyurmuştur.[192]
Ashabdan Ebu Hureyre de, bir gün, çevresindeki kişilere.:
"ALLAH'a bir vakit bile namaz kılmadan, secde etmeden Cennete giren adamı bana haber veriniz?" deyip herkesin sustuğunu görünce.:
"O, Abduleşhel Oğullarının kardeşi Amr b. Sabit b. Vakş'tır!." dedi.[193]
ALLAH ondan razı olsun!.[194] 
Kuzman'ın Uhud'a GeLip MüşrikLerLe Çarpıştıktan Sonra Yarasının Ağrısına Dayanamayarak 
İntihar Edişi.:
Zafer Oğulları arasında,[195] Kuzman adında,[196] çoluksuz çocuksuz,[197] garib[198] bir adam vardı ki, kendisinin kimlerden olduğu bilinmezdi.[199] Kendisi, savaşlarda gösterdiği kahramanlıkla tanınırdı.[200] Çok güçlü, kuvvetli idi.[201] Münâfıklardandı.[202]
Peygamberimiz aleyhisselâm’a ondan bahsedildikçe, Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"O, muhakkak, Cehennemliklerdendir!." buyururdu.[203]
Kuzman, Uhud Savaşına kavmi ile birlikte çıkmaktan kaçınmıştı.
Sabaha çıkınca, Zafer Oğullarının kadınları, ona.:
"Ey Kuzman!. Erkekler savaşa gitti, sen geride kaldın ha!. Ey Kuzman!. Sen şu yaptığın şeyden utanmıyor musun?
Sen kadından başka birşey değilsin!. Kavminin erkekleri savaşa gittikleri halde, sen evde kaldın ha? Sen artık ev bekle!." diyerek kınamaya başlayınca, Kuzman evine girdi. Yayını, ok çantasını ve kılıcını alıp Uhud'a gitti.
Peygamberimiz aleyhisselâm Müslümanların saflarını düzelttiği sırada, safların en arkasına durdu. Yavaş yavaş ilerleyerek ön safa girdi.
Çarpışma başlayınca, Müslümanlar içinde, ok atanların ilki oldu. Sonra da kılıcını sıyırdı.[204]
Şiddetle çarpıştı.[205]
Müşriklerden altı veya yedi,[206] yedi veya sekiz,[207] sekiz veya dokuz[208] ki siyi öldürdü.[209] Kendi si de ağır şekilde yaralandı, Zafer Oğullarının evlerine getirildi.
Müslümanlardan bazıları.:
"Ey Kuzman!. Sana müjdeler olsun!." dediler.
Kuzman.:
"Ben neden dolayı müjdeleniyorum?" dedi.[210]
"Cennete gireceğin için!." dediler.[211] Kuzman.:
"VALLAHi, ben ancak kavmimin şerefi için çarpıştım!.[212] Eğer anlattığınız şey için olsaydı, çarpışmazdım!.[213]
VALLAHi, biz ne Cenneti umarak, ne de Cehennemin ateşinden korkarak çarpıştık!. Biz ancak kavmimizin şerefi için çarpıştık!." dedi.[214]
Yarasının ağrısı şiddetlenince de, kendisini öldürmek için ok çantasından bir ok aldı, kolunun damarını deldi.[215] Kılıcını kanına dayayıp onun üzerine yüklenerek intihar etti.
Kuzman'ın bu hareketi Peygamberimiz aleyhisselâm’a anılınca, Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"O, Cehennemliklerdendir!.[216] Şehâdet ederim ki; ben ALLAH’ın Resûlüyüm!." buyurdu.[217]

ResimHanzaLe b. Ebu Amir'in Uhud'a Gidişi.:

Hanzale b. Ebu Amir, Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün kızı Cemile Hatunla nikahlanmış bulunuyordu.[218]
Uhud'a gidileceği sırada, gerdeğe girmek,[219] geceyi Medine'de, âilesinin yanında geçirmek üzere Peygamberimiz aleyhisselâmdan izin istedi ve aldı.
Sabah namazını kıldıktan sonra, Uhud'a gideceği sırada, eşiyle tekrar ilgilenmek zorunda kaldı ve yıkanamadı.[220]
Sabahleyin, Cemile Hatun, kabilesinden dört kişi çağırıp, Hanzale ile gerdeğe girdiklerine onları şâhid tuttu.
Kendisine.:
"Sen buna neden lüzum gördün?" diye sordular.
Cemile Hatun da.:
"Bu gece rüyamda semânın açıldığını ve Hanzale onun içine girdikten sonra kapandığını gördüm.
'Bu, şehîdliktir!.' dedim," dedi.[221]
Hanzale, acele silahlanıp Peygamberimiz aleyhisselâm Müslümanların saflarını düzelttiği sırada Uhud'a ulaştı.[222] 
HuseyL b. Câbir'Le Sabit b. Vakş'ın Uhud'a Savaşmaya Gidip Şehîd OLuşu.:
Peygamberimiz aleyhisselâm müşriklerle savaşmak için Uhud'a gittiği zaman, çok yaşlı olan Huseyl b. Câbir ile Sabit b. Vakş, kadınlarve çocuklarla birlikte yüksek evlerin damına çıktılar.
Biri, öbürüne.:
"Babasız kalasıca!. Muhtaç olmayasıca!. Daha ne bekliyorsun?!.
VALLAHi, ikimizin önünden, ancak iki yudum su içimlik, pek az bir zaman kalmıştır!. VALLAHi, ya bugün, ya da yarın, ölüm kuşu üzerimizde ütecektir!. Daha ne diye kılıçlarımızı alıp Resûlullah aleyhisselâm’ın yanına varmıyoruz?!.
Belki, ALLAH Resûlullah aleyhisselâmın yanında bize şehîdlik nâsib eder!." dedi.
Hemen kılıçları aldılar, sonra da Uhud'a gittiler. İslâm mücahidlerinin içine girdiler. Kendilerinin orduya katıldıkları bilinmedi.
Müşrikler, Sabit b. Vakş'ı şehîd ettiler.
ALLAH ondan razı olsun!.
Huseyl b. Câbir'i ise, İslâm mücahidleri, bilmeyerek kılıçtan geçirdiler, yere düşürdüler.[223] Huzeyfetü'l-Yemân.:
"Babam!.[224] Babam o!." dedi.[225] İslâm mücahidleri.:
"VALLAHi, biz onu tanıyamadık!." dediler.
Huzeyfetü'l-Yemân.:
"ALLAH sizi bağışlasın!. O, merhametlilerin en merhametlisidir!." dedi.[226]
Peygamberimiz aleyhisselâm, Huseyl b. Câbir'in diyetinin ödenmesini istedi ise de, Huzeyfetü'l-Yemân almayıp onu Müslümanlara bağışladı.[227]
ALLAH Ebu Huzeyfe'den de, Huzeyfe'den de razı olsun!.[228]

Resim MüşrikLerin Uhud'daki KarargâhLarı ve Harp DüzenLeri.:

Müşrikler Uhud'a Çarşamba günü gelmişler; Çarşamba, Perşembe ve Cuma gününü orada geçirmişlerdi.[229]
Müşriklerin ordularında 200 at olup;
Halid b. Velid sağ kanattaki atlıların başına,
İkrime b. Ebu Cehil sol kanattaki atlıların başına geçirilmişti.[230]
Müşriklerin 100 okçusu olup;
Okçuların başına Abdullah b. Ebu Rebia geçirilmişti.
Müşriklerin sancağı Talha b. Ebi Talha'nın elinde bulunuyordu.[231]
Müşriklerin Uhud'da parolaları "Yâ le'l-Uzzâ!. Yâ âl-i Hübel!." idi.[232] 
Ebu Süfyan'ın SancaktarLarını Gayrete Getirişi.:
Ebu Süfyan, Abduddar Oğullarında olan sancaktarları sancak uğrunda çarpışmaya teşvik için.:
"Ey Abduddar Oğulları!. Bedir Gününde sancağımızı siz üstlenmiştiniz.
Gördüğünüz gibi, o musibet bize isâbet etti.
Milletler bayraklarıyla yaşarlar. Bayrakları zâil olduğu zaman, onlar da zâil olurlar.
Ya sancağımızı siz taşır, onun hakkını yerine getirirsiniz, ya da bizimle onun arasından çekilirsiniz, onu biz taşırız!." dedi.[233]
Abduddar Oğulları, Ebu Süfyan'ın bu sözüne kızdılar.[234]
"Sancağımızı sana teslim edeceğiz ha?!.[235] Bu hiçbirzaman olmayacaktır!." dediler.
Ebu Süfyan.:
"Öyle ise, bir sancak daha edinelim?" dedi.
Abduddar Oğulları.:
"Olur!. Fakat, onu da ancak Abduddar Oğullarından birisi taşıyacaktır!. Bundan başkası hiçbirzaman olamaz ve olmayacaktır!. Sancağımızı gereği gibi koruyacağız!.[236] Yarın hasımlarımızla karşılaştığımız zaman, ne yapacağımızı[237] göreceksin!." dediler.[238]
Zâten, Ebu Süfyan'ın da onlardan istediği bu idi.[239] 
Ebu Âmir'in Ensarı Ayartmaya ve Savaşı Kızıştırmaya ÇaLışması.:
Uhud Bahsinin başında da açıklandığı gibi, Medineli Dubay'a Oğullarından rahip taslağı Ebu Amir Abdi Amr b. Sayfî; Peygamberimiz aleyhisselâm’a kıskançlığından ve kızgınlığından ne yapacağını şaşırmış, Peygamberimiz aleyhisselâmdan uzak kalmış olmak için Evs Kabilesinden kendisine uyan elli kişi ile birlikte Mekke'ye çekip gitmiş.[240] müşriklerle işbirliği yapmaktan geri durmamış, onların yanından ayrılmamıştı.[241] Müşriklere.:
"Ben kavmimin (Ensarın) yanına varacak olursam, onlardan iki kişi bile bana aykırı davranmaz[242] İşte, kavmimden şu yanımda bulunan kişiler söylesinler!." der, yanındaki elli kişi de onun sözünü doğrularlardı.
Bunun için, Kureyş Müşrikleri, Ebu Âmirin Uhud Savaşında kendilerine büyük çapta yardımının dokunacağı umuduna düşmüşlerdi.[243] Ebu Âmir, Uhud Savaşına, yanındaki elli kişi ile birlikte katılmış bulunuyordu.[244]
Ebu Âmir, Uhud'a geldiği zaman, Müslümanların karargâh kurdukları yerde savaşırlarken
Müslümanları düşürmek için yer yer çukurlar kazmış, kazdırmıştı. Onun bu tuzağından, Müslümanların haberleri yoktu.[245]
Ebu Âmir, Uhud'daki müşriklerden, Müslümanların karşısına ilk çıkarılar arasında bulunuyordu.
"Ey fâsık (haktan sapmış kişi)!.[246] Sana merhaba, hoşgeldin demek yok!.[247] ALLAH sana göz ni’meti versin (senin gözünü kör etsin)!." dediler.
Bunun üzerine, Ebu Âmir.:
"Benden sonra, kavmime kötülük isâbet etmiş!." dedi.[248]
Maiyetindekilerle birlikte müşriklerin yanına döndü.[249]

ResimPEYGAMBERİMİZ aleyhisselâm MüsLümanLarı Cihada Teşvik Edişi.:

Peygamberimiz aleyhisselâm, Müslümanlara hitapta bulunarak onları cihada, savaşta sabır ve se bata teşvik buyurdu.[250] 

Resim Ebu Süfyan'ın Ensarı Ayartmaya KaLkışması.:

Müşriklerin başkumandanı Ebu Süfyan Sahr b. Harb, Ensara.:
"Ey Evs ve Hazrec topluluğu!. Siz, bizimle Amcamızın oğlunun arasından çekiliniz (onu bizimle başbaşa bırakınız) da, biz sizden ayrılalım. Bizim sizinle çarpışmaya ihtiyacımız yok!." diyerek haber saldı.
Ensar, onu kendisinin hiç beklemediği, hoşuna gitmeyecek biçimde reddettiLer.[251] 
MüşrikLerin KadınLarının ErkekLeri Çarpışmaya KışkırtmaLarı.:
Çarpışmak için iki taraf birbirlerine iyice yaklaştıkları zaman, Ebu Süfyan'ın karısı Hind binti Utbe, yanındaki kadınlarla birlikte, neşideler söyleyerek erkeklerini çarpışmak için kışkırtmaya başladılar.[252] 
Müşrik SüvariLerinin OkçuLar Tepesine Hücuma KaLkmaları ve PüskürtüLmeLeri.:
Müşriklerin Hevâzin süvarileri, İslâm okçularının korudukları okçu tepesindeki geçide hücuma kalkınca oka tutulup püskürtüldüler, yüzgeri edip dönmek zorunda kaldılar.[253] 
Hz. ALi'nin MüşrikLerin Sancaktarını ÖLdürüşü.:
Kureyş Ordusunun sancaktan Talha b. Ebi Talha.:
"Benimle çarpışmak için kim çıkar er meydanına?[254] Ey MuhaMMed'in sahabileri!. Siz bizi kılıçlarınızla öldürünce ALLAH'ın bizi hemen Cehenneme sokacağını, siz bizim kılıçlarımızla öldürülünce de sizi hemen Cennete koyacağını söylüyorsunuz!. Öyle ise, benim kılıcımla öldürülüp hemen Cennete girecek, yahut kılıcı ile beni öldürüp Cehenneme sokacak yok mu bir kimse?!." diyerek seslendi.
Bunun üzerine, Hz. ALi.:
"Varlığım Kudret Elinde bulunan ALLAH'a yemin ederim ki; ben de, seni kılıcımla Cehenneme göndermedikçe, yahut senin kılıcınla Cennete girmedikçe senden ayrılmayacağım!." dedi.[255]
Hemen karşısına vardı ve kılıcını onun başına hiddet ve şiddetle indirdi, başı çenesine kadaryarılıp ikiye ayrıldı. Talha yere yıkılınca, Peygamberimiz aleyhisselâm ve Müslümanlar tekbir getirdiler.[256] 
Hz. Hamza'nın Osman b. Ebi TaLha'yı ÖLdürüşü
Müşriklerin sancaktarı Talha'dan sonra, sancağı kardeşi Osman b. Ebi Talha aldı. Hz. Hamza da ona kılıçla vurup kolunu yere düşürdü, böğründen ciğeri göründü!. Hz. Hamza.: "Ben hacıları sulayan'ın oğluyum!." diyerek geri döndü.[257] 
Sa'd b. Ebi Vakkas'ın Ebu Sa'd b. Ebi TaLha'yı ÖLdürüşü.:
Müşriklerin yere düşen sancağını Ebu Sa'd b. Ebi Talha aldı. Sa'd b. Ebi Vakkas bir okla boğazından vurunca, onun dili ağzından dışarı sarktı.[258] Sa'd b. Ebi Vakkas kılıçla vurup sağ elini kesti. Ebu Sa'd b. Ebi Talha sancağı sol eline aldı.
Sa'd b. Ebi Vakkas onun sol elini de vurup kesince, Ebu Sa'd b. Ebi Talha, sancağı iki kollarıyla göğsüne bastı. Sonra da, sırtının üzerine düştü.
Sa'd b. Ebi Vakkas varıp onun başını kesip gövdesinden ayırdı.[259] 
Asım b. Sabit'in Müsafi' b. TaLha ile CüLas b. Ebi TaLha'yı ÖLdürüşü.:
Müşriklerin yere düşen sancağını Müsafi1 b. Talha eline almıştı.
İslâm mücahidlerinden Asım b. Sabit, onu da, ondan sonra, onun kardeşi Cülas b. Talha'yı da.: "Al bunu da, benden!. Ben Ebu Aklah'ın oğluyum!." diyerek birer okla vurunca, bunlar anneleri Sülâfe'nin yanına götürüldü, o da onların başını dizine koydu.:
"Oğulcuğum!. Sana kim vurdu?" diye sordu, onlar da birisinin kendilerini okla vurduğu zaman.: "Al bunu da, benden!. Ben Ebu Aklah'ın oğluyum!." dediğini işittiklerini söylediler.[260]
Bunun üzerine, Sülâfe.:
"Aklahî ha?!. VALLAHi, benim akrabamdan, bizden o ha!." dedi[261] ve onun başını eline geçirme fırsatını bulursa kafatasını kadeh gibi kullarıarak içki içmeye yemin etti.[262]
Sülâfe, Asım b. Sabit'in başını kesip kendisine getirecek olana da yüz deve vermeyi va'd etti.[263] Asım b. Sabit ise, daha önce, hiçbir müşrike el sürmemek üzere ALLAH'a söz vermiş, onların da kendisine el sürmesine meydan vermemesini ALLAHtan dilemiş bulunuyordu.[264] 
MüşrikLerin SancaktarLarının Ardarda ÖLdürüLüşü.:
Müşriklerin sancağını Kılab b. Ebi Talha almıştı.
Onu, Zübeyr b. Avvam öldürdü.
Ondan sonra sancağı Ertat b. Şurahbil aldı.
Onu da, Hz. Ali öldürdü.
Ertat'tan sonra, sancağı Şurayh b. Karlı aldı.
O da öldürüldü. Fakat, kendisinin kim tarafından öldürüldüğü kesin olarak bilinemedi.
Müşriklerin sancağını Şurayh'dan sonra, Abduddar Oğullarının Habeşli kölesi Suvab aldı.
Kuzman vurup onun sağ elini kesti.
Suv'ab sancağı sol eline aldı.
Kuzman vurup onun sol elini de kesti.
Bunun üzerine, Suvab, sancağı kol ve pazularıyla tutmaya çalıştı, sonra da arkasına yıkıldı.[265] Ölürken de.:
"Ey Abduddar Oğulları!. Ben artık mazur sayılır mıyım?" dedi.[266]
Müşriklerin sancaktarları birer birer öldürülünce, yerde kalan sancağın yanına kimse yanaşamaz oldu.[267] 
Hz. Ebu Bekir'in =>OğLu Abdurrahman'La Çarpışmaya KaLkışı ve Peygamberimiz aleyhisselâm
Tarafından Geri BırakıLışı.:
Hz. Ebu Bekir'in müşrikler arasında bulunan oğlu Abdurrahman, at üzerinde meydana çıkarak, kendisiyle çarpışacak er dilemişti. Tepeden tımağa kadar zırha bürünmüş olup, kendisinin gözlerinden başka biryeri görünmemekte idi.
Hz. Ebu Bekir onunla çarpışmak için davranınca, Peygamberimiz aleyhisselâm.: "Sok kılıcını kınına, dön yerine!. Biz senin kendinden yararlanmaktayız!." buyurdu.[268]
En son ahmet tarafından 01 May 2024, 15:38 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
ahmet
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 289
Kayıt: 26 Şub 2007, 02:00

Re: İSLÂM TARİHİ ve İSLÂMİYET

Mesaj gönderen ahmet »


Resim Zübeyr b. Avvam'ın Deve Üzerindeki Bir Müşriki Aşağı Düşürüp ÖLdürüşüı.:

Bir müşrik deve üzerinde meydana çıkıp çarpışmak için er diledi. Herkesin kendisinden çekindiğini, geri durduğunu görünce, dileğini üç kere tekrarladı. Bunun üzerine, Zübeyr b. Avvam ona doğru vardı. Devenin üzerine sıçrayıp adamın boğazına sarıldı. Devenin üzerinde boğuşmaya başladılar. Peygamberimiz aleyhisselâm.: "Onu yere, aşağı doğru düşür!." buyurdu. Müşrik yere düşünce, Zübeyr b. Avvam onun üzerine çöküp başını gövdesinden ayırdı.[269] 

Resim HaLid b. VeLid'in SaLdırıya Geçtikçe PüskürtüLüşü.:

Halid b. Velid'in İslâm karargâhına sol yandan yaptığı hücum İslâm mücahidleri tarafından püskürtüldüğü gibi, okçular tepesine yaptığı her hücum da, okçuların püskürttükleri oklarla, boşa giderilmişti.[270] 

Resim ZüLfikar'ın, Hakkını Yerine Getirmek Üzere Ebu Dücâne'ye VeriLişi.:

İki taraf arasında çarpışma başladığı ve kızıştığı sırada idi ki,[271] Peygamberimiz aleyhisselâm, elinde tuttuğu kılıç hakkında "Bu kılıcı kim alır?" diye sorunca, sahabiler almak için ona doğru baktılar[272] ve.:
"Ben!. Ben!." diyerek onu almak üzere ellerini açtılar.[273] Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Bu kılıcı, hakkını yerine getirmek üzere kim alır?" diye sorunca, onu almaktan çekindiler, geri durdular.[274]
Zübeyr b. Avvam, ayağa kalkıp.:
"Ben alırım yâ Rasûlullah!." dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm ona vermeye yanaşmadı ve sorusunu tekrarladı.
Zübeyr b. Avvam, yine ayağa kalkıp.:
"Ben alırım yâ Rasûlullah!." dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm, yine ona vermeye yanaşmadı ve sorusunu tekrarladı.[275] Bunun üzerine, Ensardan Ebu Dücâne Simâk b. Hareşe, ayağa kalkıp.:
"Ben alırım yâ Rasûlullah!." dedi ve.:
"Onun hakkı nedir?" diye sordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Onun hakkı; eğilip bükülünceye kadar, düşmana onunla vurmandır!.[276]
Onunla Müslüman öldürmemen, kâfirin önünden kaçmamandır!.[277]
ALLAH sana onunla zafer veya şehîdlik nâsib edinceye kadar ALLAH yolunda çarpışmandır!."
buyurdu.[278]
Ebu Dücâne.:
"Ben onu, hakkını yerine getirmek üzere alıyorum yâ Rasûlullah!." dedi.[279] Ebu Dücâne, çok cesâretli, savaşta gururlu ve onurlu bir zât idi.
Başına kırmızı sarığını sardığı zaman, halk onun çarpışacağını anlardı.
Ebu Dücâne, Peygamberimiz aleyhisselâm kılıcını aldığı zaman da, kırmızı sarığını çıkarıp başına sardı ve İslâm saflarıyla müşriklerin safları arasında, kurula kurula, çâlimlı çâlimlı yürümeye başladı.
Peygamberimiz aleyhisselâm, onun böyle yürüdüğünü görünce.:
"Bu bir yürüyüştür ki, ALLAH onu bu yerden başkasında sevmez!." buyurdu.[280] Zübeyr b. Avvam derki.:
"Resûlullah aleyhisselâmıdan kılıcı daha önce almak istediğim halde bana vermeye yanaşmayıp Ebu Dücâne'ye verince, içimde bir burukluk duydum.
Kendi kendime.:
"Ben onun halası Safiyye'nin oğluyum, Kureyştenim de!.
Oysa ki, ben kalkıp Ebu Dücâne'den önce kılıcı kendisinden istemiştim.
O ise, beni bırakıp kılıcı ona verdi!.?
VALLAHi, Ebu Dücâne'nin ne yapacağını göreceğim!." dedim, arkasından gittim.
Ebu Dücâne, kırmızı sarığını çıkarıp başına sardı. Ensar.:
"Ebu Dücâne, ölüm sarığını başına sardı!” dediler.
O sarığını başına sardığı zaman, böyle derlerdi.[281] Ebu Dücâne, kırmızı sarığını başına sarınca.:
"Ben o er kişiyim ki; dağın eteğindeki hurMâlikta dostumla bulunduğum sırada, hiçbir zaman savaş saflarının gerisinde kalmamak üzere sözleşmişimdir!.
Ben (vurduğuma) ALLAH'ın ve Resûlünün kılıcı ile vururum!." recezini okumaya[282] ve karşısına çıkan herkesi kılıçtan geçirmeye başladı!.
Müşriklerin içinde bir adam vardı ki, yaralananlarımızdan hiçbir kimseyi sağ bırakmıyor, öldürüyordu.
O ve Ebu Dücâne, birbirlerine yaklaştılar. ALLAH'tan, ikisinin arasını birleştirmesini diledim. Nihâyet, ikisi karşılaştılar ve birbirlerine vuruştular.
Ebu Dücâne, müşrikin kılıç darbesinden, öküz gönünden yapılmış kalkanıyla korundu.
Vuruş sırası Ebu Dücâneye gelince, onu vurup öldürdü!.[283]
Ebu Dücâne'nin, kılıcını Ebu Süfyan'ın eşi Hind binti Uttıe'nin başına dayadıktan sonra geri çektiğini de gördüm.[284] Kendisine.:
"Ben senin her yaptığını gördüm. Kadına kılıcı kaldırıp vurmaktan vazgeçtiğini de gördüm!." dedim.[285]
Ebu Dücâne.:
"Kılıcımı başına dayadığım zaman feryada başlayınca, kendisinin bir kadın olduğunu gördüm.[286] VALLAHi,[287] Resûlullah aleyhisselâmın kılıcını bir kadına vurmaktan, bir kadını onunla öldürmekten esirgedim!." dedi.[288] Bunun üzerine, kendi kendime.:
"ALLAH ve Resûlü, ne yapacağını herkesten daha iyi bilendir!." dedim ."[289]

Resim Hz. ALi'nin müşrikLerden İki TopLuLuğu Bozguna Uğratışı.:

Müşriklerin sancaktarları öldürüldükten sonra, Peygamberimiz aleyhisselâm, müşriklerden bir topluluk görüp, Hz. Ali'ye.:
"Hücum et onlara!." buyurdu.
Hz. Ali hemen hücum edip onları dağıttı ve Abdullah b. Amr el-Cumahiyi öldürdü.
Peygamberimiz aleyhisselâm, bir topluluk daha gördü ve Hz. Ali'ye.:
"Hücum et onlara!." buyurdu.
Hz. Ali hemen hücum edip onları dağıttı ve Benî Amir b. Lüeyylerden Şeybe b. Mâlik'i öldürdü.
Cebrâil aleyhisselâm.:
"Yâ Rasûlullah!. İşte, bu müvâsat (dostluk ve yardımcılıktır" dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"O bendendir, ben de ondanım!." buyurdu.
Cebrâil aleyhisselâmı da.:
"Ben de sizdenim!." dedi.[290]
O sırada, şöyle bir ses işittiler.:
"Zülfikar'dan başka kılıç yok!. Ali'den başka yiğit yok!."[291] 

Resim Rüşeydü'L-Fârisî İLe Sa'd'ın müşrikLerden Uveyf'in OğuLLarını ÖLdürmeLeri.:

Muaviye Oğullarının azadlı kölesi Ebu Ukbe Rüşeyciü'l-Fârisî; tepeden tımağına kadar silahlanmış, zırhlı, miğferli bir müşrikle karşılaştı ki, o.:
"Ben İbn Uveyf'im!." diyerek haykırıyordu.
O sırada, Hâtıb'ın azadlı kölesi Sa'd, İbn Uveyf'e, onu ikiye bölen bir darbe indirdi.
Rüşeyd de.:
"Al bunu da, ben Fârisî köleden!." diyerek kılıçla vurup, omuzunu zırhıyla birlikte ikiye ayırdı.
Peygamberimiz aleyhisselâm onların yaptıklarını görüyor, söylediklerini işitiyordu.
Rüşeyd'e.:
"Sen 'Fârisî'den' demesen de, 'Ensarî'den' desen olmaz mı?" diye sordu.
O sırada İbn Uveyf'in kardeşi de.:
"Ben İbn Uveyf'im!." diyerek gelip yetişti.
Rüşeyd, hemen.:
"Al bunu, ben Ensarî köleden!." diyerek onun başına bir darbe indirdi. İbn Uveyf'in başını zırhıyla birlikte ikiye ayırdı.
Peygamberimiz aleyhisselâm, gülümsedi.[292] 
Peygamberimiz aleyhisselâm AbduLLah b. Cahş'a Verdiği Hurma DaLının KıLıç OLuşu.:
Zübeyr b. Bekkâr'dan (172-256) rivâyet edildiğine göre; Uhud Günü savaşırken Abdullah b. Cahş'ın kılıcı kırılmıştı.
Peygamberimiz aleyhisselâm ona bir urcun (hurma dalı) verdi.
Hurma dalı, Abdullah b. Cahş'ın elinde bir kılıç oluverdi.
Abdullah b. Cahş, şehîd oluncaya kadar, bu kılıcı kullarıdı.[293]
Urcun kılıcı diye anılan bu kılıç, Abdullah b. Cahş'ın varislerinin elinde bulunmakta iken, onu Türk beylerinden birisi ikiyüz dinara (altına) satın aldı. Bu Türk beyi, Halife Mu'tasım billah'ın Bağdat'taki kumandanlarındandı.[294] 
ALLAH YoLunda Şehîd OLanın Cennete Gireceği.:
Câbir b. Abdullah der ki.:
"Uhud Günü, Resûlullah aleyhisselâmı’a, bir adam.:
'Ben ALLAH yolunda savaşırken ölürsem, nereye giderim?1 diye sordu.
Resûlullah aleyhisselâmı.:
"Cennete!." buyurunca, adam elindeki hurmaları atarak çarpışmaya girişti ve şehîd oldu."[295] Peygamberimiz aleyhisselâm, Uhud Günü.:
"Gökler ve yer genişliğindeki Cennete kavuşmaya hazır olunuz!." buyurduğu zaman, Ensardan Ebu Amr.:
"Ne iyi!. Ne iyi!." dedi.
Kardeşi, ona.:
"Ey Ebu Amr!. Satış kârlı çıktı!. KâBe'nin RABBine andolsun ki, Cennet Uhud'un eteğindedir" diyerek seslendi.
Ebu Amr orada müşriklerle karşılaştı, çarpıştı, şehîd oldu.[296] Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Kalkınız!. Müttakîler için hazırlanmış olan Cennete giriniz!." buyurduğu zaman, Amr b. Cemuh da, topal olduğu halde, hemen ayağa kalktı ve.:
"VALLAHi, biz Cennette mahzun olmayız!." dedi.
Müşriklerle çarpıştı ve şehîd oldu.[297] Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Varlığım Kudret Elinde bulunan ALLAH'a yemin ederim ki; onu Cennette topal haliyle görmüşümdür!." buyurmuştur.[298]
ALLAH ondan razı olsun.[299]

Resim MüşrikLerin Bozguna Uğrayıp DağıLmaya BaşLamaLarı.:

Hz. Hamza iki elinde iki kılıç tutuyor,[300] Peygamberimiz Aleyhisselâımın önünde.:
"Ben ALLAH'ın arslanıyım!." diyerek, önüne arkasına döne döne, müşriklere kılıç vuruyordu.[301] İki taraf şiddetle çarpışmaya giriştiler.
Hz. Hamza, Hz. Ali, Ebu Dücâne ve mücahidler, kılıçlarını sıyırıp müşriklerin saflarına daldılar.[302]
Hz. Hamza, Vahşi'nin dediği üzere, boz puğur deve gibi, karşılaştığı herkesi tepeliyor, kılıçtan geçiriyor, dokunduğu hiçbir şeyi sağ bırakmıyordu.[303]
ALLAHu zü’L- CELÂL, Müslümanlara yardımını indirdi ve onlara olan zafer va'dini yerine getirdi.
Müslümanlar, müşrikleri kılıçtan geçirdiler, karargâhlarından ayırdılar.
Müşrikler, kesin olarak yenilgiye uğramış bulunuyorlardı.[304]
Zübeyr b. Avvam'ın dediği gibi, müşriklerin başkumandanı Ebu Süfyan'ın karısı Hind binti Utbe ve hizmetçileri ve diğer müşrik karılan, yanlarına alabildikleri şeyleri alarak kaçışmaya başlamışlardı.[305]
Berâ' b.Âzib de.:
"VALLAHi, ben o sırada gördüm ki; müşrik kadınları elbiselerini toplamışlar, bacaklarındaki halhalları, baldırları görünerek sür'atle koşuşuyorlardı!." der.[306]
Mikdad b. Amr da, sancaktarları öldürülünce müşriklerin bozulduklarını, Müslümanların onların karargâhlarına kadar girip gani’met toplamaya koyulduklarını bildirir.[307]

Resim Hamza'nın Şehîd OLuşu.:

Hz. Hamza; müşriklerden Siba' b. Ümmü Enmar'ın.:
"Var mı benimle çarpışacak bir er?!." diyerek Müslümanlara meydan okuduğunu[308] görünce.:[309]
"Ey Siba'!. Ey kadın sünnetçisi olan Ümmü Enmar'ın oğlu!. ALLAH'a ve Resûlü’ne meydan mı okuyorsun?!.[310]
Ey kadın sünnetçisi olan kadının oğlu!. Gel bana doğru!." diyerek[311] üzerine yürüyüp[312] ona kılıçla öyle bir vuruş vurdu ki,[313] Siba', sanki dünkü gün gibi, bir anda yok olup gitti!.[314]
Cübeyr b. Mut'im'in kölesi Vahşi b. Harb; Hz.Hamzayı vurmak için bir taşın arkasına sinmişti.
Hz. Hamza, Siba'ın işini bitirdikten sonra, Vahşi b. Harb'e doğru gelirken, sel suları arkında ayağı kaydı,[315] arkasının üzerine yıkıldı ve gömleğinin önünden, kamı açıldı.[316]
Vahşi b. Harb, hemen harbesini (kısa mızrağını), Hz. Hamza'nın kasığına ok gibi atip sapladı. Mızrağın ucu Hz. Hamza'nın iki uyluk üstünün arasından dışarı çıktı, mızrak Hz. Hamza'yı çökertti, şehîd etti.[317]
Hz. Hamza, savaş arslanlarının başında gelen bir kahramandı. [318] Şehîdlerin de ulusu idi.[319]
ALLAH ondan razı olsun.[320] 

Resim HanzaLe b. Ebu Âmir'in Şehîd OLuşu.:

Müşriklerin Uhud'da bozulup dağıldıkları sırada,[321] Hanzale b. Ebu Amir müşriklerin başkumandanı Ebu Süfyan'la karşılaştı.[322] Onun atının bacaklarına kılıçla vurdu. At kuyruğunu iki bacağının arasına sokup arkasına çökünce, Ebu Süfyan yere düştü.[323] Hanzale, Ebu Süfyan'ın başını kesmek için, üzerine çıktı.[324] Ebu Süfyan.:
"Ey Kureyş cemâatı!. Hanzale beni kılıçla boğazlamak istiyor!." diyerek bağırmaya başladı ise de, birçok kimseler feryadını işittikleri halde, onunla ilgilenmediler.[325]
Müşriklerden Esved b. Ebi Esved b. Şeub,[326] Hanzaleyi Ebu Süfyan'ın üzerine çıkmış görünce, vurup şehîd etti.[327]
Ebu Süfyan, öldürülmekten kurtulunca, yaya olarak kaçıp müşriklerden bir topluluğa katıldı.[328] Peygamberimiz aleyhisselâm, Hanzale hakkında.:
"Melekler arkadaşınızı yıkıyorlar!." buyurdu.
Uhud'dan Medine'ye dönülünce, Hanzale'nin durumu âilesinden soruldu.
O da, savaş çağrısını işitince Hanzale'nin yi kanamadan acele yola çıktığını bildirdi.[329]
Bu, Hanzale'nin ALLAHu zü’L- CELÂL katındaki şeref ve mevki’ini göstermeye kâfidir.[330]
ALLAH ondan razı olsun!.[331] 
İsLâm OkçuLar BirLiğinin KazanıLan Zaferi KaybettirmeLeri.:
Ashabdan Berâ' b. Azib der ki.:
"Peygamber aleyhisselâmı, Uhud Günü, piyade okçuların üzerine-ki, onlar elli kişi idiler-Abdullah b. Cübeyr'i kumandan tâyin etmiş, onlara.:
"Şu yerinizden sakın ayrılmayınız!. Bizi kuşların kapıştığını görseniz de, bizim düşmanları bozup hezimete uğrattığımızı görseniz de, size haber göndermedikçe sakın yerinizden ayrılmayınız!." diyerek kesin emirvermişti.
Nihâyet, harp başladı, kızıştı.
Müslümanlar müşrikleri bozguna uğrattılar.
VALLAHi, ben o sırada gördüm ki; müşrik kadınları elbiselerini toplamışlar, bacaklarındaki halhalları görünerek sür'atle koşuyorlardı.
Bunun üzerine, Abdullah b. Cübeyr'in kumandası altındaki arkadaşları, birbirlerine.:
"Gani’met!. Ey kavim, gani’met!. Kardeşleriniz işte düşmanı yendi. Siz burada daha ne bekliyorsunuz?!” dediler.
Kumandanları Abdullah b. Cübeyr, onlara.:
'Resûlullah aleyhisselâmı in size söylediğini unuttunuz mu?!” dedi.
Onlar.:
"VALLAHi, düşmanı yenenlerin yanına biz de gideceğiz ve gani’metten nâsibimizi alacağız!." dediler."[332]
Kumandan Abdullah b. Cübeyr, okçuların bu tutumunu görünce, ALLAH'a ve Resûlü’ne itaat etmelerini onlara emir ve tavsiye etti ise de, dinlemediler, gittiler.
Abdullah b. Cübeyr'in yanında ancak on kadar okçu kaldı.
Geride kalanlar arasında bulunan Haris b. Enes, giden okçulara.:
"Ey kavmim!. Peygamberinizin sözünü size hatırlatırım!. EmîYinize, kumandanınıza itaat edin!." dedi ise de, yanaşmadılar, tepe geçidini açık bırakarak müşriklerin ordugâhlarına dalıp gani’met toplamaya koyuldular.[333]
Müşriklerin süvari birliği kumandanı Halid b. Velid, İslâm okçularının azaldığını, tepenin tenhalaştığını, Müslümanların gani’met toplamakla uğraştıklarını, İslâm ordugâhının arkasının açıldığını görünce, süvarilerine seslendi ve hemen geri döndü.
İkrime b. Ebu Cehil ve diğerleri de onu takip ettiler.
Tepede kalan okçulara saldırdılar.[334]
Bozguna uğrayan müşrikler süvarilerinin geri dönüp saldırıya geçtiklerini görünce, onlar da geri döndüler ve Müslümanlara saldırmaya başladılar.[335]
Müşriklerin süvarileri geldikleri zaman, okçular birliği kumandanı Abdullah b. Cübeyr, yanında kalan okçu arkadaşlarına.:
"Hemen açılın ve yayılın!." dedi.
Okçular, önleri düşmana ve güneşe karşı olmak üzere, saf halinde dizildiler. Müşrikleri oka tuttular.
Abdullah b. Cübeyr'in oku tükenince, mızrağıyla vuruşmaya ve onları yaralamaya başladı.
Mızrağı kırılınca, kılıcını sıyırdı, onunla çarpışmaya devam etti. En sonunda, şehîd oldu.[336]
Müşriklerin süvari birlikleri, Abdullah b. Cübeyr'in yanından ayrılmayan ve onunla birlikte savaşan İslâm okçularını da şehîd ettiler.[337] 
Uhud Savaşında Peygamberimiz aleyhisselâm CanLa BaşLa Korumaya ÇaLışan MücahidLer.:
Önlerinden ve arkalarından müşriklerin saldırısına uğrayan Müslümanlar, bozuldular, dağıldılar. Dost, düşman belirsiz oldu. Acele ve dehşetten, bilmeyerek, birbirlerini yaralar, öldürür oldular.[338]

Peygamberimiz aleyhisselâm yanında sebat eden, yedisi Muhacirlerden, yedisi de Ensardan olmak üzere, ondört kişi kalmıştı.[339] Muhacirlerden olanlar.:
1- Hz. Ebu Bekir,
2- Abdurrahman b. Avf,
3- Hz. Ali,
4- Sa'd b. Ebi Vakkas,
5- Talha b. Ubeydullah, 6- Ebu Ubeyde b. Cerrah, 7- Zübeyr b. Avvam.

Ensardan olanlar.:
1- Hubab b. Münzir,
2- Ebu Dücâne,
3- Asım b. Sabit,
4- Haris b. Sımme,
5- Sehl b. Huneyf,6- Useyd b. Hudayr, 7- Sa'd b. Muaz.
Sa'd b. Ubâde ile Muhammed b. Mesleme'nin de se bat edenler arasında olduğu rivâyet edilir.[340] Uhud Günü, üçü Muhacirlerden, beşi de Ensardan olmak üzere sekiz sahabi de, Peygamberimiz aleyhisselâm önünde ölmek üzere bey'at etti.

Muhacirlerden olanlar.:
1- Hz. Ali,
2- Zübeyr b. Avvam,3- Talha b. Ubeydullah idi.

Ensardan olanlar.:
1- Ebu Dücâne,
2- Haris b. Sımme,
3- Asım b. Sabit,
4- Sehl b. Huneyf,
5- Hubab b. Münzir idi.
Bunlardan hiçbiri Uhud'da şehîd olmadı.[341]

Peygamberimiz aleyhisselâm, dağılan Müslümanlara.:
"ALLAH'ın kulları!. Bana doğru geliniz!. ALLAH'ın kulları!. Bana doğru geliniz!." diyerek seslendiği zaman,[342] toplanan otuz kişi.:
"Senin yanından hiç ayrılmamak üzere, yüzüm yüzünün önünde siper ve kalkandır!. Vücudum senin vücuduna fedâdır!. ALLAH'ın selâmı senin üzerine olsun!." diyerek, sonuna kadar harp meydanından ayrılmadılar.[343]
Kureyş Müşriklerinin, Peygamberimiz aleyhisselâm etrafını sardığı ve Peygamberimiz aleyhisselâm da.:
"Kim bizim için ALLAH yolunda canını satar, fedâ eder?" diye sorduğu zaman, Ziyâd b. Seken, Ensardan beş kişi ile birlikte ayağa kalktı.
Birer birer savaştılar ve şehîd oldular.
Onlardan en son savaşan da, Ziyâd (Zeyd) b. Seken idi ve ağır bir şekilde yaralanmıştı.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Onu bana yaklaştırınız!." buyurdu.
Yaklaştırdılar.
Peygamberimiz aleyhisselâm ayağını onun başına yastık yaptı.
İbn Seken, yanağı Peygamberimiz aleyhisselâm ayağı üzerinde olduğu halde can verdi ve yanağı Peygamberimiz aleyhisselâm ayağında iz bıraktı.[344] Câbirb. Abdullah derki.:
"Uhud Günü, Müslümanlar bozguna uğrayıp dağıldıkları sırada, Resûlullah aleyhisselâmı bir köşede Ensardan oniki kişi ile sıkışıp kalmıştı.
Bu oniki kişi arasında, Muhacirlerden Talha b. Ubeydullah da bulunuyordu.
Müşriklerden bir grup gelip çatınca, Resûlullah aleyhisselâmı.:
"Şu müşriklere kim karşı koyar?" diye sordu.
Talha b. Ubeydullah.:
"Ben!." dedi.
Resûlullah aleyhisselâm.:
"Sen yerinde dur!." buyurdu.
Ensardan bir zât kalkarak.:
"Ben, yâ Rasûlullah!." dedi.
Resûlullah aleyhisselâmı.:
"Peki, sen karşı koy!." buyurdu.
Ensarî, şehîd oluncaya kadar, müşriklerle çarpıştı.
Resûlullah aleyhisselâm, müşriklerin yine saldırıya geçtiğini görünce.:
"Şunlara kim karşı çıkar?" diye sordu.
Talha b. Ubeydullah.:
"Ben!." dedi.
Resûlullah aleyhisselâmı.:
"Sen yerinde dur!." buyurdu.
Ensardan bir zât.:
"Ben çıkarım!." dedi.
Resûlullah aleyhisselâmı.:
"Peki, sen çık!” buyurdu.
O zât çıktı ve şehîd oluncaya kadar savaştı.
Resûlullah aleyhisselâm, müşriklerin yine saldırıya geçtiklerini görünce.:
"Şunlara kim karşı çıkar?" diye sordu.
Talha b. Ubeydullah.:
"Ben!." dedi.
Resûlullah aleyhisselâmı.:
"Sen yerinde dur!." buyurdu.
Ensardan bir zât.:
"Ben çıkarım!." dedi.
Resûlullah aleyhisselâmı.:
"Peki, sen çık!” buyurdu.
O zât çıktı ve şehîd oluncaya kadar savaştı.
Bu, böylece devam etti.
Her defâsında, Resûlullah aleyhisselâmı aynı şekilde soruyor, Ensardan biri çıkıp çarpışıyor, savaşıyor, şehîd oluyordu.
Nihâyet, Resûlullah aleyhisselâmın yanında Talha b. Ubeydullah kaldı.
Resûlullah aleyhisselâm, saldırıya geçen müşrikleri önlemek için.:
“Şu müşriklere kim karşı koyar?” diye sorunca, Talha b. Ubeydullah.:
“Ben!.” dedi ve kendisinden önceki onbir kişi gibi çarpıştı, elinden yaralanıp parmaklan kesilince, ağrısına dayanamayıp 'Ayy!.' dedi.
Resûlullah aleyhisselâmı.:
“Eğer Bismillah deseydin, melekler seni halkın gözü önünde göğe çıkarırlardı, sonra da ALLAH müşrikleri mağlup ederdi!.” buyurdu."[345]
Enes b. Mâlik'in bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselâm, Uhud Savaşı günü, Ensardan yedi, Kureyşlilerden de iki kişinin içinde yalnız kalmıştı.
Müşrikler Peygamberimiz aleyhisselâm kuşatınca, Peygamberimiz aleyhisselâm, yanındakilere.:
"Şu müşrikleri bizden kim defeder ki, Cennet onun ola, yahut Cennette o benim refikim ola?" buyurdu.
Ensardan birisi ilerleyerek onlarla çarpıştı ve şehîd oldu.
Müşrikler Peygamberimiz aleyhisselâm tekrar kuşattılar.
Peygamberimiz aleyhisselâm, yine.:
"Şu müşrikleri bizden kim defeder ki, Cennet onun ola, yahut Cennette o benim refikim ola?" buyurdu.
Yine, Ensardan bir zât, ilerleyerek onlarla çarpıştı ve şehîd oldu.
Yedi kişinin hepsi de, böylece ilerleyip müşriklerle çarpışarak şehîd oldukları zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm, herhalde, kendilerini düşmanla başbaşa bırakarak dağılanlar için olmalı ki;* "Sahabilerimiz bize karşı hiç de insaflı davranmadılar!." buyurdu.[346] Talha b. Ubeydullah der ki.:
"Gördüm ki, Resûlullah aleyhisselâmın ashabı bozuldular, müşrikler saldırıya geçtiler ve Resûlullah aleyhisselâmı her yandan kuşattılar.
Kendisini; önünden mi, arkasından mı, sağından mı, yoksa solundan mı gelen saldırılara karşı koyacağımı bilmiyordum.
Kılıcımı sıyırıp bir kere önünden, bir kere de arkasından gelenleri uzaklaştırdım, nihâyet dağıldılar."[347]
Sa'd b. Ebi Vakkas da şöyle der.:
"Talha, Uhud Günü, Resûlullah aleyhisselâmı’a karşı bizim en cömert, en fedâkâr davrananımızdı. Biz Resûlullah aleyhisselâmın başından oraya buraya dağılıp ayrıldığımız halde, o Resûlullah aleyhisselâmın yanından hiç ayrılmamıştı.
Resûlullah aleyhisselâmın yanına döndükçe, Talha'nın, hep onun çevresinde dönüp dolaşarak kendisini ona siper ve kalkan yaptığını görmüşümdür.
Müşriklerin attığı yerden vuran keskin nişancı okçularından Mâlik b. Züheyr, nişan alarak Resûlullah aleyhisselâmı’a bir ok atmıştı.
Talha b. Ubeydullah, okun Resûlullah aleyhisselâmı’a isâbet edeceğini anlayınca, Resûlullah aleyhisselâmı korumak için elini oka karşı tuttu. Ok parmağına değip elini çolak yapt ."[348] Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Yeryüzünde gezen Cennetlik bir kimseye bakmak isteyen, Talha b. Ubeydullah'a baksın!." buyurmuştur.[349] Hz. Ali derki.:
"Resûlullah aleyhisselâm kılıçların bürüdüğü, okların her yandan hedef aldığı bir sırada, yalnız Talha'nın onun önünde kendisini siper ve kalkan yaptığını görmüşümdür.
O zaman, ben bir tarafta müşriklerin bir biti iğini üzerimizden atmaya uğraşıyordum.
Ebu Dücâne, başka bir tarafta müşriklerden bir birlikle uğraşıyordu.
Sa'd b. Ebi Vakkas da, onlardan, başka bir birlikle çarpışıyordu.
Müşriklerden bir birlik görmüştüm ki, içlerinde İkrime b. Ebu Cehil bulunuyordu.
Kılıcımı sıyırıp aralarına daldım. Çevremi sardılar. Onların sonuncusuna kadar hepsini kılıçtan geçirdim.
Sonra, içlerine ikinci bir dalış daha yaptım. Ecel gelmediği için, vardığım gibi sapasağlam geri döndüm.
ALLAH, mukadder işi yerine getirir.[350]
Resûlullah aleyhisselâmın yanından Müslümanlar uzaklaşınca, onu göremedim. Kendi kendime.:
'VALLAHi, onu göremiyorum. O, savaştan kaçacak bir zât değildir. Ölenler arasında da yok!. O halde, ALLAHu zü’L- CELÂL ona karşı yaptığımız uygunsuz hareketten dolayı bize gazâb ederek peygamberini insanlar arasından kaldırmış!. Benim için, çarpışa çarpışa ölmekten daha hayırlısı olamaz!.' dedim.
Kılıcımın kınını kırdım. Kılıcımı çekip müşriklerin üzerine yürüdüm ve onları dağıttım. Dağıtınca, Resûlullah aleyhisselâmın onların aralarında kalmış olduğunu gördüm.[351] Zekvan b. Abdi Kays'ın ardından atlı bir adam koşuyor ve.:
"Sen kurtulursan ben kurtulmam!." diyordu.
Hemen ona yetişip atını onun üzerine sürdü ve.:
"Al bunu benden!. Ben, llac'ın oğluyum!” diyerek Zekvan'ı öldürdü.
Ona doğru koştum. Ben de onun bacağına kılıçla vurup uyluğunun yarısını kestim. Sonra, onu atından düşürerek üzerine çöküp öldürdüm.
O, Ebu'l-Hakem b. Ahnes b. Şerik b. İlacü's-Sakaff idi."[352]
Şemmas b. Osman da, Peygamberimiz aleyhisselâm yoluna baş koyan, yanından ayrılmayan mücahidlerdendi.
Peygamberimiz aleyhisselâm, sağına ve soluna dönüp baktıkça, Şemmas'ın hep kılıcıyla onu korumaya çalıştığını görmekte idi.
Peygamberimiz aleyhisselâm müşrikler tarafından kuşatıldığı zaman, Şemmas vücudunu
Peygamberimiz aleyhisselâm’a kalkan yaptı ve Peygamberimizin önünde vurulup yere düştü.
Peygamberimiz aleyhisselâm, onun hakkında.:
"Şemmas'ı kendime siper ve kalkan gibi buldum" buyurmuştur.[353] ALLAH ondan razı olsun.
Ensardan Ebu Talha da, Peygamberimiz aleyhisselâm önünde kalkanlı olarak durup onu siperlemekte idi. Peygamberimiz aleyhisselâm önüne ok çantasını serip kâh ok atmakta, kâh haykırmakta idi.
Peygamberimiz aleyhisselâm da.:
"Ebu Talha'nın sesi orduda kırk kişiden hayırlı ve yararlıdır" buyurmakta idi.
Ebu Talha'nın Peygamberimizin önüne serdiği ok çantasında elli ok vardı.
Ebu Talha.:
"Ya Rasûlullah!. Vücudum senin vücudunun önünde sana fedâdır!." diyordu.
Elli oku birer birer atarak tüketti.
Peygamberimiz aleyhisselâm onun arkasından ve onun başıyla omuzları arasından başını yükseltip okların düştükleri yerlere bakıyordu.
Ebu Talha son oku attığı zaman.:
"Bizi işlet!. Ok atmaktan durdurma!. ALLAH beni sana fedâ etsin!." dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm, yerden bir ağaç dalı alıp.:
"Ey Ebu Talha!. Bunu da iyi bir ok olarak at!." buyurdu.[354]
Ebu Talha ok yayını çok sert çeken bir okçu idi. Uhud Günü iki-üç yay kırmıştı. Peygamberimiz aleyhisselâm, yanından ok dolu çanta ile kimin geçtiğini görse, ona.:
"Ok çantanı Ebu Talha'ya boşalt!." buyurmakta idi.
Peygamberimiz aleyhisselâm onun arkasından müşriklere bakmak için yükselip başını kaldırdıkça, Ebu Talha.:
"Ya Rasûlullah!. Babam anam sana fedâ olsun!. Yükselme!. Belki sana müşriklerin oklarından birisi değer. Benim göğsüm senin göğsüne siper olsun. Sana değecek, bana değsin!." derdi.[355] Sa'd b. Ebi Vakkas derki.:
"Resûlullah aleyhisselâm, beni önüne oturttu. Ok atmaya başladım. Her atışta.: 'ALLAH'ım!. Atacağım ok, senin okundur. Onu düşmanına eriştir!” diyordum. Resûlullah aleyhisselâmı da.: 'ALLAH'ım!. DUÂ ettiği zaman, Sad'ın DUÂsını kabul et!. ALLAH'ım!. Sad'ın atışını, okunu doğrult!.
Ey Sa'd!. Babam anam sana fedâ olsun!. Durma at!.' buyuruyordu. Hiçbir ok atmadım ki, Resûlullah aleyhisselâmı.: 'ALLAH'ım!. Onun atışını doğrult!. DUÂsını kabul et!. Ey Sa'd!. Durma, at!” buyurmamış olsun.
Ok çantam boşalınca, Resûlullah aleyhisselâmı kendi çantasındaki okları da birer birer yayıma yerleştirip attırdı.
Okları yaya yerleştirmekte, o herkesten daha çabuk ve gayretliydi.[356] O bana okları veriyor ve.: 'At!. Babam anam sana fedâ olsun!.' diyordu. Nihâyet, bana kanatsız bir oku verdi ve.: "At bunu da!." buyurdu."[357]
Sehl b. Huneyf, müşriklere yağdırdığı oklarla Peygamberimiz aleyhisselâm korumaya çalışmakta, Peygamberimiz aleyhisselâm da.:
"Süheyl'e ok yetiştiriniz!. Çünkü, ok ona kolaylaştırılmıştır" buyurmakta idi.[358]
Ebu Dücâne, atılan oklara karşı Peygamberimiz aleyhisselâm üzerine eğilip kendisini ona kalkan yapmakta, Ebu Dücâne'nin sırtına düşen oklar sırtında toplanmakta, Peygamberimiz aleyhisselâmı’a değmemekte idi.[359]
Ka'b b. Mâlik, Uhud'da Ebu Dücâne hakkındaki bir müşahedesini şöyle anlatır
"...Müşriklerin, Müslüman cesetlerinin uzuvlarını kesip biçtiklerini görünce, yakınlarına doğru vardım.
Müşriklerden zırh gömlekli bir adam Müslümanların önünü kesiyor, onlara.:
'Boğazlanacak davarların toplandıkları gibi biraraya toplanın bakayım!.' diyordu.
Müslümanlardan, üzerinde zırh gömlek bulunan bir adam da onu gözetliyordu.
Müslümanın arkasından ilerleyip, Müslümanı, kâfiri gözlerimle göre bilecek derecede yanlarına yaklaşmıştım.
Onların gerek şekil gerek silah bakımından üstün olanı, kâfir olanıydı.
Birbirlerine gelip kavuşuncaya kadar, gözümü onlardan ayırmadım.
Birbirlerine kavuşur kavuşmaz, Müslüman kişi kâfirin omuzu ile boyun kökü arasına kılıçla öyle bir darbe indirdi ki, uyluk başına kadar gövdesini ikiye ayırdı!.
Sonra da bana.:
"Ey Ka'b!. Nasıl gördün, nasıl buldun? Ben Ebu Dücâne!." diyerek kendisini tanıttı."[360]
Katâde b. Numan da, Peygamberimiz aleyhisselâm korumak için Peygamberimiz aleyhisselâm önüne dikilerek, ok yayının başı eğilip bükülünceye kadar müşriklere ok attı.[361]
En sonunda kendisi de bir okla gözünden vuruldu. Gözbebeği yanaklarının üzerine aktı.[362]
Katâdeyi böyle görünce, Peygamberimiz aleyhisselâm gözleri yaşardı.[363] Peygamberimiz aleyhisselâm, Katâde'nin gözünü eliyle aldı, yerine koydu. O göz, iki gözünden en güzeli ve en keskin göreni oldu.[364]
Vehb b. Kâbus, yanında kardeşinin oğlu Haris b. Ukbe olduğu halde, Müzeyne dağından Medine'ye gelmişlerdi.
Onlar Medine'nin boşaldığını gördükleri zaman.:
"Halk nereye gitti?" diye sordular.
Peygamberimiz aleyhisselâm Kureyş Müşrikleriyle çarpışmak üzere Uhud'a gittiğini öğrenince,[365] hemen Uhud yolunu tutup Peygamberimiz aleyhisselâm yanına geldiler.[366] Peygamberimiz aleyhisselâm, müşriklerden hücuma hazırlanan bir topluluk hakkında.:
"Şu topluluğu kim defeder?" diye sordu.
Vehb b. Kâbus.:
"Ben, yâ Rasûlullah!." dedi. Hemen kalkıp onları oka tuttu, yüzgeri etti ve döndü.
Müşriklerden hücuma hazırlanan ikinci bir topluluk için de, Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Şu topluluğu kim defeder?" diye sordu.
Yine Vehb b. Kâbus.:
"Ben, yâ Rasûlullah!." dedi. Kılıcını sıyırıp onları yüzgeri edinceye kadar çarpıştı ve geri döndü.
Bundan sonra bir topluluk daha hücuma hazırlanınca, Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Şu topluluğu defetmeye kim kalkar?" diye sordu.
Vehb b. Kâbus.:
"Ben, yâ Rasûlullah!." dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Kalk, karşıla onları!. Seni Cennetle müjdelerim" buyurdu.
Vehb b. Kâbus, sevinerek kalktı, kılıcını sıyırıp onların içlerine daldı. Peygamberimiz aleyhisselâm ve Müslümanlar, ona bakıyorlardı. Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"ALLAH'ım!. Ona rahmet et!." diye DUÂ etti.
Müşrikler, mızraklarını ve kılıçlarını onun üzerine çevirdiler ve en sonunda onu şehîd ettiler.
Vehb b. Kâbus'un cesedinin yirmi yerinde mızrak yarası vardı.
Vehb b. Kâbus'un kardeşinin oğlu da kalkıp aynı şekilde müşriklerle çarpıştı ve şehîd oldu.
ALLAH ikisinden de razı olsun!.
Hz. Ömer, Müzeynelinin öldüğü gibi ölmeyi özlerdi.[367]
Kullanıcı avatarı
ahmet
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 289
Kayıt: 26 Şub 2007, 02:00

Re: İSLÂM TARİHİ ve İSLÂMİYET

Mesaj gönderen ahmet »

Dört AzıLı Müşrikin Peygamberimiz aleyhisselâm ÖLdürmeye Ant İçmeLeri.:
Müslümanlar bozulup dağılmaya başladıkları zaman, müşriklerden dört azılı müşrik.:
1- Abdullah b. Şihabuz-Zührî,
2- Utbe b. Ebi Vakkas,
3- Abdullah b. Kamia,
4- Übeyyb.Halef
Peygamberimiz aleyhisselâm hayatına son vermek üzere sözleştiler ve Peygamberimiz
aleyhisselâmı görecek olurlarsa ya öldürmek ya da onun yakınında öldürülmek üzere and içtiler.[368] İbn Şihab.:
"MuhaMMed'i gösteriniz bana!. O kurtulursa, ben kurtulmam!." diye haykırıyordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm ise, onun hemen yanıbaşında bulunuyordu.
Kendisinin yanında da ashabından hiçbirisi yoktu.
İbn Şihab oradan geçip gitti.
Safvan b. Ümeyyeye rastlayınca, Safvan.:
"ALLAH sana MuhaMMed'e vurmak fırsatını vermişken, ne diye onun yanından uzaklaştın?" dedi.
İbn Şihab.:
"Sen onu gördün mü?" diye sorunca, Safvan.:
"Evet, sen hemen onun yanında idin!" dedi.
İbn Şihab.:
"Biz dört kişi, onu öldürmek için aramızda sözleşmiş, antlaşmış durumdayız. Artık, o bizim elimizden kurtulacak değildir!." dedi.[369]
Ümmü Umare binti Ka'b'ın kocası ve iki oğlu* Uhud Savaşına katılmışlardı.[370] Ümmü Umare der ki.:
"Halk ne yapıyor bir bakayım deyip, gündüzün başlangıcında Uhud'a gittim. Yanımda, içinde su bulunan bir su kırbası vardı.
O sırada, Resûlullah aleyhisselâmı bazı sahabileri arasında bulunuyordu. Zafer ve Galebe, Müslümanlarda idi.
Müslümanlar bozulunca, Resûlullah aleyhisselâmın yanına varıp düşmanı ondan kılıçla ve okla defetmeye çalıştım, yaralandım.[371]
Müslümanlar, Resûlullah aleyhisselâmın yanından uzaklaşmışlar, yanında on kişi bile kalmamıştı.
Benimle kocam ve iki oğlum Resûlullah aleyhisselâmın önünde çarpışıyor, müşrikleri ondan uzaklaştırmaya çalışıyorduk.
Resûlullah aleyhisselâmı, benim yanımda kalkan bulunmadığını gördü. Yanında kalkan bulunan birisine.:
"Ey kalkan sâhibi!. Kalkanını çarpışana bırak!." buyurdu. Bırakınca onu Resûlullah aleyhisselâmı aldı, ben de ondan alıp kalkanla korundum.
Bize ancak süvariler yapacaklarını yaptılar!.
At üzerinde bir adam gelip bana bir kılıç darbesi indirdi.
Ben de onun atının ayaklarına kılıçla vurunca, at arkasının üzerine yıkıldı.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
“(Ey Ümmü) Umare'nin oğlu!. Annene, annene yardım et!” diyerek Oğluma seslendi.
Oğlum bana yardım edince, müşriki öldürdüm.[372]
Müslümanlar Resûlullah aleyhisselâmın yanından uzaklaştıkları zaman, İbn Kamia.:
“Bana MuhaMMed'i gösteriniz!. Eğer o kurtulursa, ben kurtulmam!” diyordu.
Bunun üzerine, ben, sancaktar Mus'ab b. U meyrve Resûlullah aleyhisselâmın yanında sebat eden bazı sahabiler, Resûlullah aleyhisselâmın önüne gerildik.
İşte o zaman, İbn Kamia kılıçla vurup beni de ağır şekilde yaraladı.
Ben de ona kılıçla darbeler indirdim. Fakat, ALLAH Düşmanının üzerinde iki kat zırh gömlek bulunuyordu."[373]
Ümmü Umare Hatunun oniki-onüç yerinde yarası vardı. En büyüğü ve ağırı ise İbn Kamia'dan aldığı omuz yarası olup, bir yıl onun tedâvisi ile uğraştı.[374]
Peygamberimiz aleyhisselâm onun omuzundan aldığı yarayı görünce, oğlu Abdullah'a.:
"Annenin yarasını sar. Ev halkınızı ALLAH mübârek kılsın!.
Senin annenin makamı, filân ve filânların makamından hayırlıdır. Senırım makamın da filân ve filânların makamından hayırlıdır.
ALLAH sizin ev halkınıza rahmet etsin!." buyurdu.
Ümmü Umare Hatun, Peygamberimiz aleyhisselâm’a.:
"ALLAH'a DUÂ et de, Cennette sana komşu olalım!" dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"ALLAH'ım!. Bunları bana Cennette komşu ve arkadaş et!." diyerek DUÂ etti.
Bunun üzerine Ümmü Umare Hatun.:
"Eh, bu yeter bana. Dünyada ne musibet gelirse gelsin artık!." dedi.[375]
İslâm sancaktan Mus'ab b. Umeyr, Müslümanların bozulup dağıldıkları sırada, Peygamberimiz aleyhisselâm müşriklerden korumak için onun önünde çarpışanlar arasında bulunuyordu.
Atlı müşriklerden İbn Kamia, Mus'ab b. Umeyr'e kılıçla vurup sağ elini kesti.
Mus'ab b. Umeyr sancağı sol eline aldı.
İbni Kamia vurup onun sol elini de kesince, Mus'ab b. Umeyr sancağı kollarıyla tutup göğsüne bastırdı.
İbni Kamia onu mızraklayarakyere düşürdü, şehîd etti.[376]
İbni Kamia, şehîd ettiği Mus'ab b. Umeyr'in Peygamberimiz aleyhisselâm olduğunu sanarak müşriklerin yanına döndüğü zaman.: "Ben MuhaMMed'i öldürdüm!." dedi.[377] Bir bağına da.:
"MuhaMMed öldürüldü!." diye bağırdı.[378] 
MüslümanLar Arasındaki Bazı MünâfıkLarırımüslümanları Çarpışmaktan Vazgeçirmeye ve  
İrtidad Ettirmeye ÇaLışmaLarı.:
İslâm Mücâhidleri arasında bulunan münâfıklar.: "MuhaMMed, öldürüldü!." diyerek yaygaraya başladılar.[379]
Onlardan.: "Keşke Abdullah b. Übeyy'e gidecek bir adamımız olsa da, o bize Ebu Süfyan'dan bir emân alıverse!." diyenler olduğu gibi;
"Ey Müslümanlar!. MuhaMMed öldürüldü artık!. Ebu Süfyan gelip sizi öldürmeden önce, kavminizin yanına (Medine'ye) dönün!." diyenler,[380]
Hatta, müşriklerle savaşan Mücâhidleri birer birer dolaşarak onları savaşmaktan vazgeçirmeye çalışanlar da vardı.
Nitekim, Mâlik b. Duhşum böyle yapmış; çalı çırpı üzerine oturup dinlendiği ve onüç yerinden yaralanmış bulunduğu bir sırada Hârice b. Zeyd'in yanına varıp.:
"MuhaMMed'in öldürüldüğünü bilmiyor musun?" demişti.
Hârice b. Zeyd.:
"MuhaMMed öldürülmüşse, hiç şüphesiz, ALLAH, Hayy ve Lâyemût'tur, ölümsüzdür!. MuhaMMed, RABBinin Elçilik vazifesini yerine getirmiştir. Yapılması gereken te bliğleri yapmıştır. Senin dininin uğrunda da çarpışmıştır!." dedi.
Mâlik b. Duhşum kalkıp Sa'd b. Rebi’in yanına vardı. O da, oniki yerinden yaralanmış bulunuyordu. Ona da.:
"MuhaMMed'in öldürüldüğünü biliyor musun?" dedi.
Sa'd b. Rebi’.:
"Ben MuhaMMed'in RABBi tarafından verilen Elçilik ve Tebliğ vazifesini yerine getirdiğine ve senin dinin uğrunda da çarpıştığına şehâdet ederim.
Şâyet MuhaMMed öldürülmüşse, hiç şüphesiz, ALLAH Hayy ve Lâyemût'tur, ölümsüzdür!." dedi. Mâlik b. Duhşum.:
"Resûlullahın öldürüldüğü muhakkaktır. Artık sizler de, daha önce dönenler gibi, kavminizin yanına dönün!. Şimdi onlar evlerine sağ sâlim girmiş bulunuyorlar" dedi.[381]

Enes b. Nadr'ın KahramanlıkLar Göstererek Şehîd OLuşu.:
Kahraman Mücâhidi erden Enes b. Nadr, gerek bozulup dağılan Müslümanların ve gerek
Müslümanlar arasındaki münâfıkların uygunsuz tutum ve davranışlarından büyük üzüntü duymakta ve.:
"Ey Müslümanlar!. Eğer MuhaMMed öldürülmüşse, MuhaMMed'in RABBi de öldürülmedi ya!.
MuhaMMed'in çarpıştığı dâva uğrunda siz de çarpışınız!.[382]
ALLAH'ım!. Şu Müslümanların yapmış oldukları şeylerden dolayı Senden af ve özür dilerim!.
Şu müşriklerin Resûlullah aleyhisselâmı’a karşı işledikleri cinâyetlerden beni uzak tutman için de, Sana sığınırım!." diyerek kılıcını sıyırıp çarpışmaya gitti.[383] Giderken, Sa'd b. Muaz'la karşılaştı ve ona.:
"Ey Ebu Amr!. Sen nereye gidiyorsun? Haydi, gel benimle!.
Varlığım Kudret Elinde bulunan ALLAH'a yemin ederim ki, ben Cennetin kokusunu Uhud'da alıyor ve buluyorum!." dedi.[384] Sa'd b. Muaz.:
"Ben de senin yanındayım!." deyince, Enes.:
"Ey Sa'd b. Muaz!. İşte Cennet!. Nadr'ın RABBine yemin ederim ki; ben Cennetin kokusunu Uhud'da alıyor, buluyorum!." dedi.[385]
Enes b. Nadr, Muhacir ve Ensardan bazılarıyla birlikte bulunan Hz. Ömer ve Talha b. Ubeydullah'ın da yanına vardı. Baktı ki, ellerini savaştan çekmişlerdi. Onlara.:
"Sizi böyle oturtan nedir?" diye sordu.
"Resûlullah aleyhisselâmı şehîd edilmiş!." dediler.[386] Enes b. Nadr.:
"Resûlullah aleyhisselâmı şehîd edildiyse, hiç şüphesiz ALLAH Hayy'dır.[387]
Resûlullah aleyhisselâmıdan sonra siz sağ kalıp da ne yapacaksınız? Kalkın!. Siz de Resûlullah aleyhisselâmın can verdiği dava uğrunda can verin!." dedi. Müşriklerle çarpışa çarpışa şehîd oldu.[388] ALLAH ondan razı olsun!.
Enes b. Nadr'ın cesedinde seksenden fazla kılıç, mızrak ve ok yarası vardı.[389]
Müşrikler onun bumunu, kulaklarını ve sair uzuvlarını keserek cesedinden öç almak istemişler, onu tanınmaz hale getirmişlerdi.[390]
Hz. Ömer, Enes b. Nadr hakkında.:
"Ben ALLAH'ın Kıyamet Günü onu tek başına bir ümmet olarak ba's edeceğini umarım!" demiştir.[391]

Hz. Ömer ile Kardeşinin ŞehîdLik İçin SoyunmaLarı.:
Hz. Ömer, kardeşi Zeyd b. Hattab'a.:
"Al şu zırhımı!. Zırhımı senin giymen için yemin ettim!" dedi.
Zeyd b. Hattab, onu giyinip Hz. Ömer'in yeminini yerine getirdikten sonra, zırhı sırtından çıkardı.
Hz. Ömer ona.:
"Ne için çıkardın?" diye sordu.
Zeyd.:
"Senin kendin için istediğin şeyi, şehîdliği, ben de kendim için istiyorum!." dedi.
İkisi de şehîdlik için soyundular.[392] 
Uhud Savaşı Günü Peygamberimiz aleyhisselâm Başına GeLenLer.:
İbn İshâk'la İbn Hişâm'ın bildirdiklerine göre; Uhud Günü Müslümanlar bozulup dağılınca, düşmanlar Müslümanları musibete uğrattılar. O gün, onlara ibtilâ ve imtihan günü oldu. ALLAH onunla o gün Müslümanlara şehîdlik ikram ve ihsân etti.
Hatta, düşmanlar Resûlullah aleyhisselâmı’a kadar yaklaşmaya yol buldular ve attıkları okları, taşları re baiye dişine isâbet ettirdiler.[393] Peygamberimiz aleyhisselâm rebaiye dişi kırıldı, dudağı ve yüzü yaralanıp kanadı. Kan yüzüne akmaya başladı!.
Peygamberimiz aleyhisselâm alt dudağını yaralayan, rebaiye dişini, yani ön dişleriyle azı dişi arasındaki dişini kıran da, Utbe b. Ebi Vakkas idi.
Abdullah b. Şihâbu'z-Zührî ise Peygamberimiz aleyhisselâm alnını, İbn Kamia da yanağının üst tarafını yaraladı.
Miğferin halkalarından iki halka Peygamberimiz aleyhisselâm yanağının üst tarafına girdi.
Peygamberimiz aleyhisselâm, Ebu Âmir Fâsık'ın Uhud'da Müslümanları düşürmek için kazdığı, kazdırdığı çukurlardan birinin içine düştü.
Hz. Ali Peygamberimiz aleyhisselâm elinden tuttu, Talha b. Ubeydullah da ayağa kaldırıp çukurdan çıkardı.[394]
Ebu Ubeyde b. Cerrah, Peygamberimiz aleyhisselâm yüzüne batan miğfer halkalarından birisini dişiyle çekip çıkardı, kendisinin ön dişi de çıktı. Öteki halkayı çıkarırken de bir dişi daha çıktı. Bunun için kendisinin ön dişlerinden ikisi eksikti.[395] Hz. Ebu Bekir der ki.:
"Uhud Günü halk Resûlullah aleyhisselâmın yanından dağılıp uzaklaştıkları zaman, ben onun yanına yetişenlerden ilki idim.
Arkamdan kuş gibi birisinin de Resûlullah aleyhisselâmın yanına erişmek istediğini gördüm.
O, Ebu Ubeyde b. Cerrah'tı.
Resûlullah aleyhisselâmın miğferinin halkalarından ikisinin iki şakağına battığını görünce, Ebu Ubeyde bana.:
“Senden dilerim ALLAH Aşkına!. Benimle Resûlullah aleyhisselâmın arasından sen çekil!. Beni bırak da, Resûlullah aleyhisselâmın şakağından halkayı ben çıkarayım!” dedi.
Halkalardan birisini ön dişlerinden birisiyle çekip çıkarırken, bir dişi çıktı. Sonra Resûlullah aleyhisselâmın öteki yanağına baktı. Yine, bana.:
ALLAH aşkına!. Benimle Resûlullah aleyhisselâmın arasından sen çekil!.” dedi.
Halkalardan ikincisini de ön dişlerinden ikincisiyle çekip çıkarırken, ikinci dişi çıktı. Bunun için Ebu Ubeyde b. Cerrah'ın iki dişi eksikti."[396]
Peygamberimiz aleyhisselâm yüzünün kanını silerken.:
"Kendilerini Rabblerine imâna dâvet ederken Peygamberlerinin yüzünü kana bulayan bir kavim nasıl felâh bulur?" diyerek şikâyetlenince, ALLAHu zü’L- CELÂL, indirdiği âyetlerde.:
"Ey Resûlüm!. Kulların işinden hiçbir şey sana ait değildir. ALLAH ya onların tevbelerini kabul eder, ya da onları-zâlim oldukları için-azâblandırır.
Göklerde ne var, yerde ne varsa, hepsi ALLAH'ındır. O kimi dilerse yarlıgar, kimi dilerse azâblandırır. ALLAH çokyarlıgayıcı ve esirgeyicidir" (Âl-i İmran.: 128-129) buyurdu.[397]
Uhud Savaşında Peygamberimiz aleyhisselâm yüzüne kılıçla yetmiş defâ vurulmuş, hepsinde
ALLAHu zü’L- CELÂL onun zararından Peygamberimiz aleyhisselâm korumuştur.[398]
Uhud Günü Peygamberimiz aleyhisselâm dişi kırıldığı ve yüzü yaralandığı zaman, bu Ashab-ı Kiramın son derecede ağırına gitti ve Onlar.:
"Kureyş Müşriklerine bedDUÂ etsen, ilensen!." dediler.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Ben lânetleyici olarak gönderilmedim. Fakat, doğru yola dâvet edici ve rahmet olarak gönderildim.
ALLAH'ım!. Kavmime doğru yolu göster!. Çünkü onlar bilmiyorlar!." diyerek DUÂ etti.[399] Abdullah b. Mes'ud der ki.:
"Peygamber aleyhisselâmı o halde görünce, kendisinin vaktiyle anlatmış olduğu Peygamberlerden bir Peygamberi; kavmi tarafından vurulup kan içinde bırakılan, öyle iken de hem yüzünü eliyle silen, hem de 'ALLAH'ım!. Kavmimi bağışla!. Çünkü onlar bilmiyorlar!.' diyen Peygamberi gözümle görür gibi oldum ."[400]
Sehl b. Sa'd da.:
"Peygamber aleyhisselâmı, “ALLAH'ım!. Kavmimi bağışla!. Çünkü onlar bilmiyorlar!.” diyerek DUÂ etti" demiştir.[401]
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"ALLAH'ın Gazâbı, ALLAH'ın Peygamberinin yüzünü yaralayan kavim hakkında şiddetlendi!." buyurduğu zaman.[402] Sa'd b. Ebi Vakkas.:
"VALLAHi, kardeşim Utbe b. Ebi Vakkas'ı öldürmek için gösterdiğim hırs kadar, hiçbir kimseyi öldürmeye hırs göstermedim!." demiştir.[403]

Ka'b b. Mâlik'in Peygamberimiz aleyhisselâm Sağ SâLim Görüp MüsLümanLara SesLenişi.:
"MuhaMMed öldürüldü!." şayiası üzerine Müslümanlar bozguna uğradıktan sonra[404] Peygamberimiz aleyhisselâm sağ olduğunu ilk gören kişi Ka'b b. Mâlik olup, demiştir ki.:
"Onun miğferinin altından gözlerinin parıldadığını görünce hemen tanıdım ve en yüksek sesimle.:[405] “Ey Müslümanlar topluluğu!.[406] Ey Ensar topluluğu!.[407] 5evininiz!.[408] İşte, Resûlullah aleyhisselâmı!.[409] Sağdır ve öldürülmemiştir!”[410] diyerek seslendiğimde, o bana.: “Sus!” diye işâret verdi."[411] 
Peygamberimiz aleyhisselâm Übeyy b. HaLef'i YaraLayışı ve ÖLdürüşü.:
Peygamberimiz aleyhisselâm, yanında Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam, Haris b. Sımme ve Müslümanlardan bir toplulukla birlikte Uhud Dağı eteğine yürüyerek gittiği sırada idi ki,[412] Übeyy b. Halef.:
"Ey MuhaMMed!. Sen kurtulursan, ben kurtulmam!." diyerek seslendi. Müslümanlar.:
"Ya Rasûlullah!. Şunun üzerine bizden birisi atılsın mı?" diye sordular.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Bırakın, gelsin o!." buyurdu.
Übeyy b. Halef yaklaştığı zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm Haris b. Sımme'den kargısını alıp, puğur devenin silkinmesi gibi silkindi ve onları devenin silkinip sırtından sinekleri uçurttuğu gibi başından dağıttı.[413]
Peygamberimiz aleyhisselâm davranınca, Übeyy b. Halef dönüp kaçmaya başladı.
Peygamberimiz aleyhisselâm ona.:
"Eyyalancı!. Nereye kaçıyorsun!.?" buyurdu.[414]
Ve onu boynundan, miğferle zırh gömleğinin yakası arasındaki yerinden mızrakla vurup hafifçe yaraladı.
Übeyy b. Halef, öküz böğürür gibi böğürerek atından yere düştü, yuvarlandı.[415] Kendisinin kaburga kemiklerinden bazısı da kırıldı.[416]
Übeyy b. Halef müşriklerin yanına döndüğü zaman.:
"VALLAHi, MuhaMMed beni öldürdü!." dedi.
Müşrikler.:
"VALLAHi, senin korkudan yüreğin gitmiş!.[417] Sendeki yaranın hiç önemi yok!.[418] Eğer sendeki yaranın aynısı herhangi birimizde olsaydı, bize hiçbir zarar vermezdi, biz ona hiç aldırış etmezdik!." dediler.[419]
Fakat Übeyy b. Halef.:
"VALLAHi, o benim üzerime tükürse bile yine beni öldürür!.[420] Lât ve Uzzâya yemin ederim ki; eğer bende olan bu yara Zülmecâz Panayırı halkında olsaydı, hepsi de çoktan ölüp giderlerdi.[421]
Hatta bütün Rebia ve Mudar Kabileleri halkı da olsa, hepsini öldürürdü bu!.[422]
O.: “Seni ben öldüreceğim!” dememiş miydi?" dedi.[423]
Übeyy b. Halef Mekke'de Peygamberimiz aleyhisselâmla karşılaştıkça.:
"Ey MuhaMMed? Benim öyle bir atım var ki, ona her gün onaltı ölçek darı yemi yediriyorum. Bir gün o ata biner, seni öldürürüm!." derdi.
Peygamberimiz aleyhisselâm da.:
"Hayır!. Belki, İnşâe ALLAH ben seni öldürürüm!." buyururdu.[424]
Übeyy b. Halef kurtulmalık akçesini öderken de bu sözünü aynen tekrarladığı gibi, Peygamberimiz aleyhisselâm da Mekke'de ona söylediğini aynen tekrarlamıştır.[425]
Übeyy b. Halef, Uhud'da Peygamberimiz aleyhisselâm hayatına son vermek için and içen müşrikler arasında idi.[426]
ALLAH düşmanı Übeyy b. Halef, Kureyş Müşrikleriyle Mekke'ye dönerken, Mekke'ye altı mil uzaklıktaki Şerifte öldü.[427] 
Peygamberimiz aleyhisselâm Yüzünün Kanının Mihras Suyu ile Yıkanışı ve MüşrikLerin  
KendiLerinden Yukarıya ÇıkmaLarına Meydan Vermemesi İçin ALLAH'a DUÂ Edişi.:
Peygamberimiz aleyhisselâm sahabileriyle bitlikte Uhud Boğazında bulundukları sırada, Hz. Ali kalkanına Mihras Suyundan doldurup Peygamberimiz aleyhisselâm’a getirdi.[428]
Peygamberimiz aleyhisselâm o suyun rengi ve tadı bozuk olduğu,[429] onda bir koku da hissettiği için, ondan içmedi. Yüzünün kanı onunla yıkandı ve başına da o sudan döküldü.[430]
O sırada, Kureyş Müşriklerinden Halid b. Velid'in kumandası altındaki atlı[431] bir topluluk Uhud Kayalıklarına doğru çıkmaya başlayınca,[432] Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"ALLAH'ım!. Onları üstümüzde bulundurma!." diyerek, onlara bu imkânı vermemesini ALLAH'tan diledi.[433]
Hz. Ömer ile bazı Müslümanları onlara doğru dönderdi.[434]
Onlar, attıkları taşlarla,[435] oklarla müşrikleri geri çevirdiler.[436] Dağdan indirdiler.[437] Rivâyete göre; müşrikler dağa çıkmaya başlayınca, Peygamberimiz aleyhisselâm Sa'd b. Ebi Vakkas'a.:
"Geri çevir şunları!." buyurmuştu.
Sa'd b. Ebi Vakkas.:
"Yanımda bir tek okum var. Onları bir tek okumla nasıl gerileteyim?" dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm emrini üç kere tekrarlayınca, Sa'd b. Ebi Vakkas ok çantasındaki bir tek oku alıp müşriklere attı ve onlardan birisini öldürdü.
Sa'd b. Ebi Vakkas der ki.:
"Sonra ok çantama elimi sokup bir ok aldım ki, onun atmış olduğum ok olduğunu tanıdım. Onu attım, bir adam daha öldürdüm!.
Sonra bir ok daha aldım ki, onun da atmış olduğum ok olduğunu tanıdım. Onu da atıp bir adam daha öldürdüm.
Bunun üzerine müşrikler oldukları yerlerinden aşağı inmek zorunda kaldılar.
Kendi kendime.:
“Bu, mübârek bir oktur!.” dedim. Onu hep ok çantamda bulundurdum."
Bu ok, Sa'd b. Ebi Vakkas'ın vefâtına kadar kendisinin yanında, vefâtından sonra da Oğullarının yanında kaldı.[438]
Müşrikleri dağdan indiren Müslümanlar arasında Ebu'd-Derdâ da gösterdiği yararlılıkla Peygamberimiz aleyhisselâm hoşnutluğunu kazanmış bulunuyordu.[439]

Talha b. UbeyduLLah'ın Peygamberimiz aleyhisselâm Uhud Kayalığına Sırtında Çıkarışı.:
Zübeyr b. Avva’m'cian rivâyet edildiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselâm Uhud Kayalığındaki bir kayanın üzerine çıkmak için ayağa kalkmak istedi ise de, yaralarından dolayı dermansız kaldığı, sırtında da iki kat zırh gömleği bulunduğu için, kalkmaya güç yetiremedi. Ancak Talha b. Ubeydullah'ın sırtında kayanın üstüne çıkıp oturdu.
Talha b. Ubeydullah yapması gereken şeyi yaptığı zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Talha Cenneti hak etti!." buyurdu.[440] 
Peygamberimiz aleyhisselâm ÖğŞe Namazını Oturarak KıLışı.:
Peygamberimiz aleyhisselâm, aldığı yaralardan dolayı, Öğle Namazını ancak oturarak kıldı.[441] Müslümanlarda, namazlarını Peygamberimiz aleyhisselâm arkasında oturarak kıldılar.[442] 
ALLAHu zü’L- CELÂL'ın MüsLümanLarı Uyutup DinLendirişi.:
Zübeyr b. Avvam derki.:
"Uhud'da korkunun üzerimize en çok çöktüğü bir sırada, ben Resûlullah aleyhisselâmın yanında idim.
Derken, ALLAH bize bir uyku verdi.
Mü'minlerden bir kimse yoktu ki, çenesi uykudan göğsüne eğilmiş, düşmüş olmasın!.
Ben uyuklarken, rüya görür gibi, Muattib b. Uşeyr'in.:
“Peygamberin va'dettiği ilâhî yardım ve zaferden bize bir nâsib verilseydi, biz şuracıkta öldürülmezdik!” dediğini de işitmiş, ezberlemişimdir."[443]
Ebu Talha da, Uhud Günü kendilerini uyku saranlar arasında olup, uyurken iki-üç kere kılıcı yere düşmüş.:[444]
"Başımı kaldırıp baktığım zaman, hiçbir kimse görmedim ki, kalkanının altında uzanıp uykuya dalmış olmasın!." demiştir.[445]
Bu uyku ancak mü'minleri sarmıştı. Münâfıkların ve Şüphecilerin ise gözlerine uyku girmemişti.
Onlar o sırada hep düşünüyor, müşriklerin gelip kendilerini öldürmelerinden korkuyorlardı.[446] 
MüşrikLerin MüsLüman CesedLerine İşkence YapmaLarı.:
Ebu Süfyan'ın Zevcesi Hinci binti Utbe ve yanındaki kadınlar, Müslüman cesedlerinin kulaklarını ve burunlarını kestiler. Hatta, Hind binti Utbe şehîdlerin kesilen kulaklarından ve burunlarından halhallar, gerdanlıklar ve küpeler yaptı.
Ayrıca, Hz. Hamza'nın çıkarılan ciğerinden dişleriyle kopardığı bir parçayı çiğneyip yutmaya çalıştıysa da, yutamadı, ağzından dışarı attı.[447] 
Ebu Süfyan'ın Ebu Âmir (Fâsık)'La Harb Meydanında DoLaşması.:
Ebu Süfyan.:
"Ey Kureyş topluluğu!. MuhaMMedi öldüren hanginizdi?" diyerek sormuş, İbn Kamia da.:
"Onu ben öldürdüm!." deyince, Ebu Süfyan.:
"Senin koluna, Acemlerin (İranlıların) kahramanlarına yaptıkları gibi pazuband takacağız!." demişti.
Ebu Süfyan Ebu Âmirle birlikte harp meydanında ölüler arasında.: "MuhaMMed'in cesedini göre bilir miyiz?" diye dolaşırken, Hârice b. Zeyd'in cesedine rastladılar. Ebu Amir
"Ey Ebu Süfyan!. Bu ölüyü biliyor musun, kimdir?" diye sordu.
Ebu Süfyan.:
"Hayır!. Bilmiyorum" dedi.
Ebu Âmir
"Bu, Hârice b. Zeyd'dir. Hazrecîlerin Seyyidi ve Ulu kişisidir" dedi.
Hârice b. Zeyd'in cesedinin yanında Abbas b. Ubâde'nin cesedine rastladılar.
Ebu Âmir
"Bu da, İbn Kavkal'dır. Eşraftandır" dedi.
Sonra Zekvan b. Abdi Kays'a rastladılar.
Ebu Âmir.:
"Bu da, onların seyyidlerinden, ulu kişilerindendir" dedi.
Ebu Âmir oğlu Hanzale'nin cesedine rastlayınca, Ebu Süfyan Ebu Âmir'e.:
"Kimdir bu, Ebu Âmir?" diye sordu.
Ebu Âmir
"Bu, bence, buradakilerin en şerefli olanıdır. Bu, Ebu Âmirin oğlu Hanzale'dir" dedi.[448]
Ebu Âmir Hanzale'nin göğsünü ayağıyla teperek.: "Sen iki dine [ikinci dine] girmekle felâkete uğradın.
Ben senin vurulup düştüğün bu yere kadar gelmiş bulunuyorum, ey şeref kirletici oğul!. Eğer sen evladlık vazifesini yapmış, babanın sözünü dinlemiş olsaydın, hiç şüphesiz, ALLAH seni yaşatır, öldürmezdi!." dedi.[449]
Ebu Âmir, Hz. Hamza ile Abdullah b. Cahş'ın cesedlerine yapılanları gördükten sonra Hanzale'nin cesedinin başında durdu ve Peygamberimiz aleyhisselâm kastederek.:
"Eğer seni şu Adamdan alıkoyabilseydim, şu vurulup düşmekten tutmuş, alıkoymuş olurdum.
VALLAHi, sen sağlığında en iyi huylu idin. Ölün de, arkadaşlarının ve onların en şereflilerinin yanında bulunmuştur.
Eğer ALLAH şu ölüyü [Hz. Hamza'yı] yahut MuhaMMed'in Ashabından herhangi birisini hayırla mükâfatlandırırsa, seni de hayırla mükâfatlandırsın!.
Ey Kureyş toplulukları!. Sakın Hanzale'nin uzuvlarını kesmeyin. Siz bana aykırı davranırsanız, ben de size aykırı davranırım!." dedi.
Diğer Müslüman şehîdlerin kulak ve burunları kesilirken Hanzale bırakıldı, onun kulak ve bumu kesilmedi.[450] 
Huleys b. Zebban'ın Ebu Süfyan'ı Kınaması.:
Ebu Süfyan Hz. Hamza'nın cesedine rastlayıp avurduna kargısının dipçiğiyle vurarak.:
"Ey azgın!. Çek azgınlığının cezâsını!." dediği sırada, Ehâbiş'in lideri Huleys b. Zebban gördü ve.: "Ey Kinane Oğulları!. Şu Kureyş Lideri-gördüğünüz gibi-kendisini savunmaya güç yetiremeyecek et yığını halindeki Amcasının Oğluna bakın ne yapıyor?!." diyerek seslendi. Bunun üzerine, Ebu Süfyan.: "Yazıklar olsun sana!. Benden gördüğün şu davranışı aman gizli tut!. Bu, bir sürçme ve yanılgıdır, oldu bir defâ!." dedi.[451] 
Ebu Süfyan'ın Peygamberimiz aleyhisselâm Sağ OLup OLmadığı Hakkında Kuşkuya Düşmesi.:
Ebu Süfyan.:
"MuhaMMed'in vurulup düştüğü yeri göremedik!. Eğer o öldürülmüş olsaydı, görürdük!. Demek ki, İbn Kamia yalan söylemiş!." dedi.
Ebu Süfyan Halid b. Velid'e rastlayınca.:
"Senin kanaatince, MuhaMMed öldürülmüş müdür?" diye sordu.
Halid b. Velid.:
"Ben onu ashabının bazıları arasında dağa çıkarlarken gördüm!." dedi.
Ebu Süfyan.:
"Gerçek olan budur!. İbn Kamia'nın onu öldürdüğünü söylemesi yalandır!." dedi.[452]
Ebu Süfyan Uhud'dan ayrılıp gitmek istediği ve Müslümanlarda Uhud Dağının göğsünde bulunduğu sırada, kızıl, karamtırak bir kısrak üzerinde olduğu halde Müslümanların yakınına doğru geldi.[453] Üç kere.:
"Topluluğunuzun içinde MuhaMMed var mı?" diye sordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Cevap vermeyiniz ona!." buyurdu.
Ebu Süfyan, yine üç kere.:
"Topluluğunuzun içinde Ebu Kuhâfe'nin oğlu var mı?" diye sordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Cevap vermeyiniz ona!." buyurdu.
Ebu Süfyan yine üç kere.:
"Topluluğunuzun içinde Hattab'in oğlu Ömer var mı?" diye sordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Cevap vermeyiniz ona!." buyurdu.
Bunun üzerine Ebu Süfyan, arkadaşlarına dönerek.:
"Herhalde bunların hepsi de öldürülmüş!. Eğer sağ olsalardı, cevap verirlerdi!." dedi.
Hz. Ömer, dayanamayarak.:
"Ey ALLAH Düşmanı!. VALLAHi sen yalan söylüyorsun!. İsimlerini saydığın kişilerin hepsi de sağdırlar!. Bir gün senin hakkından gelecek gücümüz bâkidir" dedi.[454] Ebu Süfyan.:
"Ey Ömer!. Sen biraz bana doğru gelsen a!." dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm, Hz. Ömer'e.:
"Git, gör nedir onun derdi?" buyurdu.
Hz. Ömer ona doğru varınca, Ebu Süfyan.:
"Ey Ömer!. Sana ALLAH adına and veriyorum.: “Biz MuhaMMedi öldürdük mü?" diye sordu.
Hz. Ömer.:
"VALLAHi, hayır!. Öldürmediniz!. Şimdi o senin söylediklerini dinliyor!.[455]
İşte Resûlullah aleyhisselâmı!. İşte Ebu Bekir!. İşte Ömer!. Hepimiz sağız!." dedi.[456] Ebu Süfyan.:
"Sen bence İbn Kamia'dan daha doğru sözlü ve daha iyisindir!.[457]
Siz öldürülmüş olanlarınızın içinde burunları ve kulakları kesilmiş bazı kimseler bulacaksınız!.[458]
Ben bunu emretmedim. Bununla birlikte, bu bana, bize fenâ da görünmedi.[459]
VALLAHi, ben buna ne razı oldum, ne de kızdım. Ben bunu ne emrettim, ne de nehyettim.[460]
Bu, bizim ileri gelenlerimizin reyleriyle olmamıştır.[461] Bunun Câhiliye gayretinden ileri gelen birşey olduğunu anladık, öyle olunca da, onu pek de fenâ görmedik!.[462] Harp talihi sıra iledir Kuyunun iki kovası gibi, biri iner, biri çıkar!.
Bu Uhud Günü de o günün [Bedir Gününün] karşı lığıdir!.[463]
Yüce ol Hübel!. Yüce ol Hübel!." dedi.[464] Peygamberimiz aleyhisselâm, Ashabına.:
"Ona cevap vermeyecek misiniz?" buyurdu.
"Yâ Rasûlullah!. Ne şekilde cevap verelim?" diye sordular.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
ALLAH en Yücedir!. ALLAH en Yücedir!.”deyiniz" buyurdu.[465] Hz. Ömer.:
"Biz sizinle bir değiliz.: Bizim ölenlerimiz Cennette, sizin ölenleriniz Cehennemdedir!." dedi.[466] Ebu Süfyan.:
"Bu, sizin sözünüzdür!.[467] Bizim Uzzâ'mız var, sizin Uzzâ'nız yoktur!." dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
"Ona cevap vermeyecek misiniz?" buyurdu.
"Yâ Rasûlullah!. Ne şekilde cevap verelim?" dediler.
Peygamberimiz aleyhisselâm.:
ALLAH bizim Mevlâmızdır!. Sizin Mevlânız yoktur!.” deyiniz" buyurdu.[468] Ebu Süfyan ve yanındakiler, Uhud'dan ayrılır, uzaklaşırken.:
"Gelecek yıl buluşup çarpışma yerimiz Bedir'dir" diyerek seslendiler.
Peygamberimiz aleyhisselâm ashabından birisine (Hz. Ömer'e).:
“Olur!. Gelecek yıl Bedir bizim ve sizin buluşma ve çarpışma yerimizdir” de!." buyurdu.[469]
Cevapla

“►Sünnet-i Seniyye◄” sayfasına dön