Şu İçinde yaşamakta olduğumuz “KûN fe YekûN” AN-ından ibaret OL-AN Kâinât Kervanı resmi geçidinde Peygamberlerin ÇİLEleri gönül gözüyle görülürse; İlâhî rızâya sâdık ve sâlih bir peygamber olarak yaşayan Zekeriyyâ aleyhisselâm ile oğlu Nasrullah Mübeşşiri Yahya aleyhisselâm içimizi yakar da yakar.
Beyt-i Makdis/Mescid-i Aksâ’nın Bahçesinde AÇ-AN Nübüvvet Gülleri Kader Rüzgarlarıyla Zâlimler elinde hoyratça cAN verip ŞEHÂDET Şerbeti
İÇ-mişlerdir.
Filistin vâlisi Herodes, sözde sevgilisini elde etmek için onun şeytanlık isteğiyle Yahya aleyhisselâmın öldürülmesini ve başının bir tabak içerisinde kendisine sunulmasını emredince, Zekeriyyâ aleyhisselâm Âhir yaşında BULduğu Yahya aleyhisselâmı dağda odun biçerken şehadetini duydu ve Dağın-taşın “Yâ HAYY!” zikrine Uydu!
Altın Tepsiye konan Yahya aleyhisselâmın başı hiç Susmadı hep “Yâ HAYY!” buyurdu herkese DUYurdu..
Zalimin zulmü bitmedi Zekeriyyâ aleyhisselâmın başını da Gümüş Tepside isteyince dağa koştular.
Zekeriyyâ aleyhisselâm, önlerinden yürürken bir Ceviz Ağacı açtı SÎNEsini girdi İçine ve kapandı ağaç.
Girdiğini görenler kesti bir adam boyu ses çıkmayınca: “Yukardan BİÇ-in HIZARLa kalan kütüğü!” emrin verdi .
Ne zaman ki hızar değdi Zekeriyyâ aleyhisselâmın başına KAN-CAN Zikri başladı önce HIZAR-Testereden “Yâ HAYY! Yâ HAYY! Yâ HAYY!..”
Ağaçlar dağlar taşlar VARlık başladı HaYYat zikrine..
Bendeniz de ortaokulda okurken hızar sesi dinlemeye giderdim köydeki marangoza!..
İki kişi karşılıklı tutar Hızarı ve durmadan “Yâ HAYY!” çeker hızarlar!..
Derviş Yürekleri gibi o gündür bu gündür elhamdülillah!..
MuhaMMedi MuhaBBetle sunduğum“HAYY!”haykırışım bir İÇ Çığlığımdır âcizâne cANlarımıza!..
H Ha HaY HaYY HaYY’da HaYY’dan HaYY’a HaYY’la Yâ HaYY Celle Celâli-HUU!..
ALLAHu zü’L- CeLÂL, bu âyetlerde de Zekeriyâ aleyhisselâm’ın o mübârek DUÂsını BUYURmaktadır.:
يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا ---“Yerisunî ve yerisu min âli ya’kûbe vec’alhu RABBî radıyyâ (radıyyen).: Bana ve Yâkub (aleyhisselâm)'ın âilesine varis olsun. Ve RABBim, onu (SENden) razı (olan) kıl.” (Meryem 19/6)
Bana vâris olsun onlar. Ya’kûb aleyhisselâm’ın ailesine de vâris olsunlar. Çünkü o zincir kopmasın. Ya’kûb aleyhisselâm’dan gelen zincir bende kopmasın!. ve bu bana hibe edeceğin yüce nesil var ya o nesil de, SENden razı olanlardan olsun!. Razıyeten Merziyeten olanlardan. Yâni benim elimi SENin eline ulaştıracak o nesil de SENin rızandan ayrılmasın!. diye duâ ediyor Zekeriyâ aleyhisselâm bu âyette. Kendisinden önce kendisine kadar akıp gelen Ya’kûb aleyhisselâm peygamberlik âli kendisinden sonra da geleceğe vâris olsun dilemekte.
Ayrıca bu vârisin razi olması.. Redd olunmayan bir Rıza Sahibi OLması için..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de peygamberler de, ne altın ne de gümüş miras bıraktılar onlar ancak İLMULLAH İlim Mirası bıraktılar..:
---Kesir bin Kays radiyallahu anhu şöyle anlatır: "Mescid-i Dimeşk/Şam'te Ebu Derda (radiyallahu anhu)'nın yanında oturuyordum.O sırada birisi geldi ve şöyle dedi:"Ya Ebu Derda, Hz. Peygamber (aleyhisselâm'in Medine'sinden geldim.Sebebi senin Hz. Peygamber (aleyhisselâm'den naklen anlattığın hadis-i şeriftir.Ben ticâret için ya da başka bir iş için gelmedim. Sadece bu hadis-i şerifi senden öğrenmeye geldim." dedi.
Ebu Derda radiyallahu anhu.: "Demek sadece bunun için geldin." dedi.
Sonra şöyle anlattı: “Peygamber Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: "Bir kimse ilim öğrenmek için bir yola düşerse, ALLAHu zü’L- CeLÂL cennet yollarından birini ona kolaylaştırır. Melekler onun yaptığından hoşnut olurlar ve kanatlarını indirirler. Gökte ve yerde ne varsa, hatta su içindeki balıklar bile ilim talebesi için istiğfar ederler. Âlimin âbide nazaran üstünlüğü, mehtaplı gecede diğer yıldızlara nazaran ayın üstünlüğü gibidir.
Âlimler Peygamberlerin varisleridirler. Peygamberler ne altın, ne gümüş ne de para miras bıraktılar; onlar ancak İLMİ miras bıraktılar. Bir kimse eğer bu İLMİ alırsa bol ni’mete kavuşmuştur."buyurdu. (Ebu Davûd, Tirmizî, Beyhakî)
Bu.: “Çoluğumuza çocumuza bir şey bırakmıyoruz” değildir. Biz ALLAH’ın İLMİni getirdik insanlara;EDEBİni, İLMİni, İRFÂNInı,ERKÂNInı getirdik ve bu ise, herkese aittir dağıtılır, verilir ve bu hadislerin arapçaları olmadığı için biz başkalarının tercümeleri ile yetiniyoruz ve arapçaları olan hadislerde ise çok daha gönlümüz huzur buluyor. Çünkü kelimeleri net gördüğümüz için evet vaktinizi alacağım az daha ama hiç değilse onda bırakalım diye bakın..
Aziz Kardeşlerim BAKınız ALLAHu zü’L- CeLÂL.: Yâ Zekeriyâ!. Ey Zekeriyâ!.
يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَل لَّهُ مِن قَبْلُ سَمِيًّا ---“Yâ zekeriyyâ innâ nubeşşiruke bi gulâminismuhu yahyâ lem nec’al lehu min kablu semiyyâ (semiyyen).: Ey Zekeriya! Gerçekten BİZ seni, ismi Yahyâ olan bir oğlan çocuk ile müjdeliyoruz. Onunla (o isimle) daha önce bir kimseyi isimlendirmedik.” (Meryem 19/7)
Ey Zekeriyâ!. Biz seni Yahyâ isminde bir ğulamla, oğlan çocuğuyla yâni ğulamla müjdeliyoruz.. GuLaM-da MuhaMMedî RABBe sâhibliğin ğani oluşu vardır.. İsmi Yahyâ onun.. İsmi Yahyâ ile müjdeliyoruz. Yahyâ isminde erkek çocuğuyla oğlan çocuğuyla müjdeliyoruz.
Böyle bir isimle ondan öne hiçbir kimse isimlendirilmemiştir. Yâni “Yahyâ” diye bir isim duyulmamıştır. MuhaMMed aleyhisselâm gibi.. Yok öyle bir isim yok.. ALLAHu zü’L- CeLÂL, âyetle bunu bildiriyor.. “O’nun adını kimseye vermedik!.” buyuruyor..
Yahyâ aleyhisselâm ÇİLEsini de kimselere vermedi!.
Ey Yüce Peygamber Zekeriyâ aleyhisselâm SEN ki, yüreğini Meryem AnA’ma mâbed yapmışsın!.
SEN ki, o mâbedde ibâdet edenALLAH’a kulluğun şahını yapan sabrın zirvesinde Meryem aleyhasselâm’a.:“Nereden geliyor bunlar Meryem?.” “Hüve min indillah!." Öyleyse ben de başımı yere kor. Ya da alnımı secdeye kor. Ya da mihrâb'da derim. Ben de karışmam şöyle yaşlıymışız, gençmişiz, şuymuş buymuş KüLLî ŞEYy’e Kadîr olanALLAH’a DİLeğimi ARZEDerim!.
İşte Zekeriyâ aleyhisselâm Zevki nasıl bir DUÂya dönüşüyor, mübârek bir müjdeye dönüşüyor görüyor musunuz?. Zekeriyâ aleyhisselâm Zevki, duâya ve Muhteşem, Mübarek, Muazzam, Mustafa MuhaMMedî bir Müjdeye dönüşünü GÖRüyor musunuz!.
Yahyâ aleyhisselâm ki, Meryem aleyhasselâm’ın karnındaki kudsal kelimeyi müjdeleyen, Müsammâ Meryem müjdesi, Muhammâ Meryem müjdecisidir ve ilk şâhididir İsâ aleyhisselâm’ın, tek şâhididir!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!.YâHAYYâ=>YAHYÂ!. ya DÖNüşür. Hızlıca zikeredilidğinde Ebedi HAYyYahyâ!.. Yâ HAYy!. Böylesi bir muhteşem bir zikirdir Hakan cânım!.
Geçmiş zaman içinde muhteşem bir ses bantı vardır, o RAHMetLide.. Böyle bir yakaza yaşamıştım!. Güllale kaydetmişmişti.. Harika bir şeydi yâni.. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Bizzât O’nun zamanını gözlerimle bir flim televizyon izlercesine, o muhteşem SAHNEyi seyretmiştim!.
Şu ÂNda tüylerim diken diken oluyor!.
“Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. YâHAYYâ=>YAHYÂ!.” Derken.. Yâ HAYy!. Öyle bir dönüyor öyle bir dönüyor ki, artık “Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!.” ÖZe İNiYOr ve, ne Zekeriyâ ne Yahyâ kalıyor!.
Öyle bir Zekeriyâ aleyhisselâm ki, evlât varisi istemekte ki!.
Rahmetli Hacı Osman Efendi kaddesallahu sırrahu da, öyle derdi Hakan!. Çok ciddi bir şey söyleyecekse ciddileşir ve sertçe.: “Evlât iyi bak!.” der ve dikkatimizi TEK NOKtaya Toplardı..
Bakınız, ismini RABBu’l- ÂLeMînin koyduğu bir Şehîdlerin Şehidi Şâhı Yahyâ aleyhisselâm’dan bahsediyoruz!. Mübârek başı babasına altın tepsiyle götürülen bir Yahyâ aleyhisselâm’dan bahsediyoruz!.
Yahyâ aleyhisselâm’ın mübârek başına vurulan ilk darbeyi çok uzaktaki dağlarda bütün kâinâtla birlikte duyan ve. “Yahyâ!. Yahyâ!. Yahyâ!.” diye inleyen bir baba!. Ve daha O’nu gidip o HÂLini görmeden, göremeden, bağrını açıp içine saklayan CEVİZ Ağacıyla birlikte ve yukardan aşağı biçen HIZAR SESiyle BİRLikteYâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. BİÇen BİÇİLen ve CÜMMLe CihÂNLa NAHNUBİZ BİR-İZ’inde.: Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. BİÇen ve BİÇİLenLe BİRLikte=>İÇiLen ŞEHÂDEt ŞARÂBı!.
Hızar, eskiden motorsuz çok büyük ve uzun bir testere ki her iki ucunda birer kişi olur ve insan boyu bir yükseğe yerleştirilen tomruğu biçip dilimlere ayırırlar..
Hakan, annen felân bilir bizim bağın üstenden su arkı geçerdi ve iki sıralı kavak ağaçları vardı ki, 1 mt. çapında felân çok kalın. Ve onların kesilip o arkın başına iskele kurulup tomruklar yapılıp bir kişi yukarıya çıkıyor oradaki iskelenin üzerine bir kişi aşağıda dev bir hızar var aşağıdaki ve yukarıdaki o kadar usta ki bu adamlar onları tahta yapmak için çekiyorlar “Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!.” Bu SESi öylesine bir duyarsınız ki, bütün bu ZİKRi, kâinât duyar yâni!.
İşte ben de ben RABB TeÂLÂ’mızın Lütfiü Keremiyle bu ZİKRi DUYup UYarak YAŞAmışım ve kayda alınmıştır benden habersiz.. BULursam yayınlarımİnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. “Bu bant benim içimde ZÂTen var!.” demek istiyorum..
"Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!."işte böyle çekilmiştir.
Zekeriyâ aleyhisselâm’ı saklayan ağaç önce yukardan kesilip adam boyu kadar kalmıştır. “Bu ağaca saklandı!.” diyen ŞeytÂN Uşağı adamlarına.: “Hani burada yok!.” demiştir ki, onların ŞeytÂNları.: “Hayır bu aacın içinde onu yukarıdan aşağıya ortasında kesin ikiye ayırın!.” Deyince ve,
Ne zaman ki HIZAR, Zekeriyâ aleyhisselâm’ın Başına değince Kıpkırmızı Kan ile birlikte dağ ataş, kâinât ZÂRi ZÂRi İNLemeye BAŞLıYOR ve Korkup kaçıyorlar..
O muhteşem CEVİZ AĞACI.. KOZ AĞACı..
Ceviz deyip geçmeyin.. Cevizi yararsanız kafanızdaki beyni bulursunuz!. Yâni yapısıyla da, görünüşüye de, her şeyiyle de tıpkı bir insÂN BEYNine benzer!.
Onun için buyuruyor Yûnus EMRE BaBamızkaddesallahu sırrahu..:
"ERİK DALIna Çıktım=> ERİK DALIna ÜZÜM YEdim..
BOstan SÂHİBi çok Kızarak=> “Neden benim CEVİZimi Yemektesin!.”der!.
İşte CEVİZ AĞACI.. KOZ AĞACı..Ne zaman ki o HIZAR, yukarıdan aşağıya karşılıklı çekilirken, Zekeriyâ aleyhisselâm’ın Başına ya!. değdiği ÂNda Bütün Kâinât TEK-BİR SESLe.: Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Ne Yahyâ aleyhisselâm kalıyor!. Ne Zekeriyâ aleyhisselâm kalıyor!.
Bütün SİSTEMuLLAH’ın Söylediği ZİKRin HAŞYEtinden, çılgınlar gibi KAÇışıyorlar!.
Elbette, Bâtınî İŞLerdir bunlar!. İsteyen Meryem aleyhasselâm’ın BATNı'ndaki-RAHMindeki =>BÂTINı'ndaki =>“Kudsal Kelime İsâ aleyhisselâm”ı müjdeleyen, ALLAH’ın isimlendirdiği ve müjdeci olarak yarattığı Yahyâ aleyhisselâm’a İNer ve.:
“Yâ HAYy!. Yâ HAYy!. Yâ HAYy!.” ZİKRini Her NEFESte ÇEKer!.
Tercihiyle, isteyen de der ki: “Vıttırı zıttırı!.” Yâni!.
BakınızYüce Peygamberimiz Azîz Efendimiz, Rahmetenli’l- âLemîn OLANımız Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ne buyuruyor.:
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir anadan doğan herkes hata eder. Ya da onların hataları vardır. Yahyâ ibni Zekeriyâ böyle değildir.Hiç kimsenin.: “Ben, Yûnus b. Mettâ’dan daha hayırlıyım!.” demesi uygun düşmez.”buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, XXI, 254)
Yûnus ibni Mettâ.:Mettâ oğlu Yûnus aleyhisselâm.
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her Âdemoğlu kıyâmet günü bir günahla gelir. Yahyâ b. Zekeriyâ hâriç. Sonra Hz. Peygamber yerden küçük bir bir dal parçası aldı ve şöyle dedi: “Her bir adamın bu dal parçacığı kadar bile olsa vardır, ama onun yoktur. Bu nedenle ALLAH onu hasûr (kadınlara ilgi duymayan) bir efendi ve sâlihlerden bir nebî olarak isimlendirdi.”buyurdu. (Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek, IV, 1281)
Böyle bir Yahyâ aleyhisselâm’dan bahsediyoruz!.
Biliyorsun Barbaros, İnsanın TEVHİD TEKEMMÜLÜ OKULLarında, 28 Öğretmen Peygamber aleyhumusselâm İle geçerek gidilir.. ÂDEmî.. İdrisî.. Yûsuf. ..İsevî.. MuhaMMedî..gibi..
Yâni Gençlik Çağında bir güzele gönlünüzü kaptırıverdiğiniz de Yûsuf aleyhisselâm’ın Makamlarını Nefs-i Emmâreyi YAŞAyıVERirsiniz..
SEVdâ, tozunu havalarda savutturur yâni!.
İşte bütün bunları Yahyâ aleyhisselâmda bir makamdır. Zekeriyâ aleyhisselmada bir makamdır. Günü gelir ki, Halkın HIZARLlarıyla seni de biçerler, beni de biçerler!. Öyle bir biçerler ki “Ah!.”ını kâinât duyar!..
YAŞAmayana YALAN GELse de!..
Hakan yazdı: ↑10 Ara 2020, 22:24
وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُن جَبَّارًا عَصِيًّا ---“Ve berren bi vâlideyhi ve lem yekun cebbâren asıyyâ(asıyyen).: Anne ve babasına karşı birr sâhibiydi. Ve o, asi, cebbâr değildi.” (Meryem 19/14) Ve berren bi vâlideyhi.. Onu ebrâr yaptık berri yaptık.. ana babasına karşı ebrâr yaptık, onu doğuran dokuyan yeryüzüne getirenlere karşı ebrâr oldu. El Berru celle celâlihu Esmâsına mazhar oldu, birr-ü-berr oldu.. berre ne diyelim itaatkâr diyelim, güzel davranan iyidir hoştur diyelim. niye öyle diyon güzel kardeşim?. El Berru celle celâlihuALLAH’ın ismidir ya.. RuBuBîyyet ve RasûLîyyet BİLELiğinin adına berr denir, birr denir, onlara da ebrâr denir. Bunu BİLen BULan OLan YAŞAyanlara da =>EBRÂR denir. Ebrâr Hakan ebrâr denir onlara.
Rüzgarın estiği, güneşin ışığını gönderdiği, akan sular Kimsenin umurunda olmaya bilir. Onların işi var başka işlerle uğraşıyorlar.. Ve berren bi vâlideyhi ve lem yekun cebbâren asıyyâ.. O, öyle olduğu için, ebrâr olduğu için ana, baba ve tüm insanlığa karşı kâinâta karşı.. Kim vâlidesi?. Esas vâlidesi Nûr-u MuhaMMed aleyhisselâm, yâni NÛRuLLAH.. onlara karşı ebrârdır BİLELik içindedir hep.. sözünden dönmesi asla olmadı.. ne olmadı?. cebbâr olmadı, zorba yâni.: “astığımı astık, cebren ben yaparım, başka hiçbir şey dinlemiyorum, dediğim dedik!.” Demedi.
İşte burada Cebrâil aleyhisselâm Makamı devreye giriverir.. yâni asiyyâ.. asla isyankâr da olmadı ne isyan etti, ne de kimseyi zorladı. yâni ne kendi isyan etti ne de kimseye.: “zorla böyle yapacaksın!.” demedi..
El Berru celle celâlihu.:
وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا ---“Ve selâmun aleyhi yevme vulide ve yevme yemûtu ve yevme yub’asu hayyâ(hayyen).: Ve doğduğu günde de ve öleceği günde de ve canlı olarak beas edileceği (yeniden diriltileceği) günde de ona selâm olsun.” (Meryem 19/15)
Ebdal =>Ebrâr =>Ahyâr =>Ahrâr..
Yazıyor ya KUL İhvÂNi, estiriyor kestiriyor ya!. Ve ALLAH celle celâlehuMuhaMMedî Bâtın Lütuf Senliği.. yâni selâmla bak!. bir daha söylüyorum MuhaMMedî Hakikatın Lütfuna Sâhiblik Senliği ile, Türkçe söylüyorum kardeşim.: “BİZim sigortada ceryÂN var siz de alın!.” Diyor. Hasbî Hizmet yapıyor.. Ahmağın biri diyor ki.: “Bu senin mi, benim mi?.”
Benim senin değil, Kebân’ın ceryÂNı.. Taa oradan buraya kadar direkler taşıyor.. niye taşıdılar?. sen cebbârlık yap, isyankârlık, zorbalık yap diye değil!. “Hasbî Hizmet yap!.” diye Hakan..
Ve selâmun.. ALLAH celle celâlihu selâmlıyor, es selâmla selâmlıyor.. ALLAH’ın selâm’ı olsun!. Selâm olsun Yahyâ aleyhisselâm’a..
yevme vulide.. doğdu güne selâm olsun!. ve yevme yemûtu.. öleceği güne de selâm olsun, öldüğü güne de selâm olsun!. ve yevme yub’asu hayyâ..Yahyâ.. hayya olduğu güne de, tekrar baas olup ben Yahyâyım deyim “Hayy ALLAH!.” diye kalktığında da yine selâm olsun!. Yahyâ aleyhisselâm’a vurgun olduğum; isim, cisim, gönül, ruh birliğinde zevk ettiğim muhteşem bir Peygamberimiz aleyhisselâmdır.. O’nunla ilgili çok anılarım vardır Hakan. Yakazalarım vardır.. teybe kayıdları bildiğin birinde kaldı gitti, ondan onu almak lâzım. nasıl almak lâzım ne görüyorum ne biliyorum ne duyuyorum.. Yahyâ aleyhisselâm ve Zekeriyâ aleyhisselâm dıştan bakıldığında yürekler acısı.. İçten bakıldığında ise Meryem aleyhasselâm ve hepsi sabrın şahındadırlar.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem biraz önce Yahyâ aleyhisselâm’ı, Zekeriyâ aleyhisselâm’ı övdü öyle övdü ama altın ya da gümüş tepsinin içinde babası Zekeriyâ aleyhisselâm’a başını götürdüler dağlara.. Zekeriyâ aleyhisselâm’ı bir ceviz ağacı sarmaladı içine aldı.. adam boyu ağacı kestiler.. Kalan kütüğüne elhızarıyla biçmeye başladır. Testere başına geldiği ÂNda.: “Yahyâ!. Yahyâ!. Yahyâ!.” diye Zekeriyâ aleyhisselâm dağlar dolusu inlemeye başladı.. Biraz sonra hızlandı ve.: "Yahyâ!. Yahyâ!. =>yâ HAYy!. yâ HAYy!.” ya döndü.. ALLAHu zü’L- CeLÂL buyuruyor ki.: “yub’asu hayyâ”.. HAYy OLduğu gün b’as olduğu güne de selâm olsun, ALLAH’ın selâm’ı olsun!. Cümlemize de bu selâm olsun!.
İşte böyle muhteşem bir Yahyâ aleyhisselâm.. “Efendim BİZe ne Yahyâ aleyhisselâm’dan!.” Diyen varsa.. Haaa sen bir CeheNNemîn zümerâsına git başımızdan, sen bi uzak dur.. Sen bizden uzak dur!.
Çünkü hiçbir şey yok onda Kur’ÂN yok yâni ALLAH’ın selâm’ı doğduğu güne olsun, öldürüldüğü güne olsun, şehîd edildiği güne, hayy olarak dirildiği güne de olsun!. Baas, olmak dirilmektir. Hayya, o da dirilmektir. dirildiği güne dirildiğine de.. haah neden?. Çünkü kelimeleri Türkçeye çevirirken büyük sıkıntı çekiyoruz kısacık anlatmak zorundayız. dirilmek iki tane dirilmek demek zorunda kalıyor.. ve yevme yub’asu hayyâ.. Hayy/Canlı/Dirileceği baas olacağı güne selâm olsun.. HAYy!.. Dipdiri.. Hiç ölmedi ki dirilsin.. yâni ölmedi ki dirilsin!. Hep hep HAYy.. her Nefeste ÖLüp DİRİLen!. HepHAYy!. ALLAHu zü’L- CeLÂL;
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا ---“Vezkur fil kitâbı meryem(meryeme), izintebezet min ehlihâ mekânen şarkıyyâ(şarkıyyen).: Kitab'ta Hz. Meryem'i zikret. Ailesinden ayrılıp, şark (doğu) tarafında bir yere çekilmişti.” (Meryem 19/16)
Vezkur fil kitâbı Meryem.. Buralarda öyle gariblikler var ki, bir insan şaşıp kalır burada. Yahyâ aleyhisselâm’a “kitabı sıkı tut!” derken millet de kıvırıp ya bu kitab hangi Kur’ÂN mı diyelim, İncil mi diyelim.. “Yahyâ aleyhisselâm’ın kitabı mı vardı?” Felân burada açık Türkçe söylüyor; Vezkur fil kitâbı Meryem.. Kitab'ta Meryem aleyhasselâm'ı da zikret, an, hatırla!. ne demek?. ya neyi hatırlayım, neyi anıyım kardeşim zikretmek bu mudur?. Zikretmek insanın içindeki RuBuBîyyet ve RusûLîyyetKevniyetine BİZzât ALLAH adına sâhib oluştur.
Ben, şu ÂN’da ALLAH’ın NÛRu olduğuma inanıyorum, Peygamberimiz aleyhisselâm’ın NÛRu olduğuna inanıyorum, ALLAH’ın kulu olduğuma inanıyorumki, bunun dahası yok!. “Şöyle olursa da inanırım böyle olsa da!.” Her ne olursa olsun bu kâinâtta yahut o âlemde fark etmez, işte böyle gerçek tam Hakikat-ı MuhaMMedîye’ye inanıyorum çünkü!. Meryemi de an ey MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem!.Vezkur.: zikret!. Kime buyuruyor vezkur diye?. ALLAH celle celâlihu, Kur’ÂN-ı Kerîmi indirdiği Zât-ı Muhterem Muhteşem Muazzam Mustafa aleyhisselâtü vesselâm’a buyuruyor.. anlat, zikret, kitabte Meryemi de anlat yâ MuhaMMed!. Meryemini anlat, zikret!. izintebezet min ehlihâ mekânen şarkıyyâ.. çekilip gittiğinde, uzaklaştığında ehlinden uzaklaştığında. O’nun ehlinden anasından babasından vatanından yurdundan.. nereye gitti?.
mekânen şarkıyyâ.. şarkta bir mekâna gitti çekilip gittiğinde.. şarkta bir mekân.. ALLAH! ALLAH!. bu şarktaki mekân Kudüs’ün bağlarının bahçelerinin bittiği yer mi acaba?. çünkü Mescidi’l- Aksâ buyuruyor Kudüs’e ALLAH celle celâlihu Kur’ÂN-ı Kerîm’inde. Batıdaki uzaktaki mescid buyuruyor.. doğudaki da, ALLAH’ın Mescidi, KâBetuLLAH.. mekânen şarkıyyâ..
Onun için hep gittiğim de, oralara vardığım da Hakan, Hicr-i İsmâil’i geçtikten sonra “Muhabbet Meydanı” vardır Meryem aleyhasselâm’ın k,.: “ohh!.” Dersin. Diğer taraflarda hep böyle kalabalıktır insanlar sıkış tepiştir. oraya geşince, şöyle bir için açılır ALLAH şükür!. Hiç kimse yokmuş gibi işte oradaki Rukn-u Yemâni.. Boz Taş.. ALLAHım bilir yâni “mekânen şarkiyyâ”dır bence.. Benim gönlümdeki o dur yâni.. ve İsâ aleyhisselâmALLAH’ın Kudsal Kelimesi, ALLAH’ın Beytinde, Mekânen Şarkiyyâ’da.. Meryem aleyhasselâm ki o, şarkta bir mekâna ki benim inanç gibi çok sağlam anlayışıma göre KâBetuLLAH yâni Mescid-i Şarkiyyâ..
Yâni bütün varını yoğunu terk edip tek başına ALLAH celle celâlehu emânetini, takdir olunan, tecellî olunan yerde doğurmuştur.. Güneş gibi.. Nasıl olmuş bu OLay..
فَاتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا ---“Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeren seviyyâ(seviyyen).: Sonra da onlardan (ayıran) bir perde çekti. O zaman ona Ruhumuz'u (Ruh'ûl Kudüs) gönderdik. Ona normal bir beşer suretinde (hüviyetinde) temessül etti (göründü).” (Meryem 19/17)
Fettehazet min dûnihim hicâben.. O, ittihaz etti yâni kendine bir şey yaptı hani koza örer gibi, perde çeker gibi..
min dûnihim.. Meryem aleyhasselâm’dan başk ahar kim var ise kendini göremeyecek gibi bir perde yaptı. Hicâb yaptı sanki koza ördü yâni kimsenin bilmesi görmesi duyması şâhid olması söz konusu değil ALLAH’tan başka.. Kendisine böyle hicâb/perde yaptı, böyle yaptı.. fe erselnâ ileyhâ rûhanâ..BİZ irsal ettik, Rasûlümüzü gönderdik.. O’na BİZim RÛHumuzu gönderdik.. NEFSimizi değil dikkat edin, RÛHumuzu.. fe temessele lehâ beşeren seviyyâ.. Müteakiben BİZ, RÛHumuzu bir beşer sûretine bürünmüş olarak gönderdik, temessül etti yâni temsil etti, sûrete büründü, öyle göründü.. Yâni RÛHu’l- Kudûs.. Cebrâil aleyhisselâm mıydı?. Kardeşim Cebrâil aleyhisselâm idi veya değildi.. KüLLî ŞEYy’e Kadîr olan ALLAHu zü’L- CeLÂL böyle buyuruyor.
Sabır neredeydi?. Sabır, Hakka ve Hayra idi. Bâtılda ve Şerde tahammül vardı. Eşek gibi tahammül edersin kardeşim etmezsen de dayağı yersin!. Ama Hakkta ve Hayrda öyle değildir..
أُوْلَئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا ---“Ulâike yuczevnel gurfete bi mâ SABERû ve yulekkavne fîhâ tahiyyeten ve selâmâ(selâmen).: İşte onlar, SABIRlarından dolayı, (cennette) yüksek makamlarla mükâfatlandırılırlar. Ve orada tahiyyet (selâmet dilekleriyle) ve selâmla karşılanırlar.” (Furkân 25/75)
وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ ---“Vesîkallezînettekav rabbehum ilel cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn(hâlidîne).: Rab'lerine karşı takva sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre zümre cennete sevkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun (cennetin) kapıları açılır. Ve onun (cennetin) bekçileri, onlara: "Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız) ve öyleyse ebedi olarak ona (cennete) girin" derler.” (Zümer 39/73)
tıbtum.. tayyib.. ayıplardan arındınız.. çünkü sabrettiniz..
O gün RÛHumuz nasıl geldi.. BİZim RÛHumuz.. ALLAHu zü’L- CeLÂL, BİZim RÛHumuz buyuruyor. “BENim RÛHum” buyurumuyor dikkat edin!. NÛRuLLAH nasıl teşekkül etti NÛRuLLAH?!. fe temessele lehâ beşeren seviyyâ.. öyle bir timsâl/sûret oldu, öyle bir hale büründü ki, o’na/Meryem aleyhasselâm’a karşı bereşen seviyyâ normal aynı bir insan gibi seviyeli, yâni bir beşer halinde görüldü.
BİZ, bu seviyeyi de biliyoruz değil mi..
الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى ---“Er- rahmânu alel arşistevâ.: Rahmân arşın üzerine istivâ etti.”(TâHâ 20/5)
Rasûlî Seviye’yi de çok iyi biliyoruz.. Efendim Rahmetli Hacı Osman EfendiALLAH rahmet etsin öyle yetişmişti ki anlatırdı.: “Evlâd işte Meryem Annemiz suya girecekti de, çırıl çıplak olmuştu da, hiç kimse yoktu da, ALLAH onu koruyordu da, bir baktı karşısında bir erkek var.: “Uuff!.” dedi geri geri giderken kolunun arasından akıverdi..” diye ayağa kalkar anatırdı.. ve çok hoşuma giderdi öyle söylemesi.. çünkü o öyleydi.. yâni CâNdan yürektendi.. KüLLî ŞEYy’in Kadîr ALLAH celle celâlihu, BİZim anlayabileceğimiz şekile getiriyor.. Meryem aleyhasselâm, beşer seviyesinde birini böyle görünce..
“OL-sun! OL-masın!” OL-uru!. ZoR-OL AN-da SöZleriMiZ!
Celâl-Cemâl Cemü’l- Cem’i!. cÂN-ÂN, cAN-da SöZleriMiZ!
SöZle BaŞ Gider-KURTULur!. İlk SöZün Son SöZü SORu
BiZden ÇIKar – Kayda GİRer!. Şu ÂN AN-da SöZleriMiZ!..
GüN-üM GüN-e EK-lerim
HaYY Benim EM-EK-leriM
SeN GiT GÜL-üM AskER-e de
BeN SILA-yı B-EKleriM!..
En EM-ine EM-ânetsin canoğul!..
ZEVK 4242
Koskoca Gönül DOLu-SU!. gÖZden DÜŞen TeK Damla YaŞ!
Ağlayarak – G Ü L -erekten!.. YaN-ar Yürek Yavaş Yavaş!
Yosun KOKU-lu Rüzgarda!.. Sahili Kor-Alev GEMLİK!..
Mosmor Akşamlar IpISSız!.. SeN Neredesin ARKADAŞ!..
SoLum HazÂN SaĞım bAHar!. YeDi ReNKle yANar İÇ-iM
YeDi MevSiM YüreğiM-de!.. Bâzen HeP-iM Bâzen HiÇ-iM
BuZ-SU-BuHaR-BULut, BEN-iM! Ben, RASÛLULLAH’ı SEVeniM
KÂRBÂN-ında KITMİR-iyiM!.. BiR Â Ş ı Ğ ı M ki O bİÇiM!..
Yâ Resûlallâh!..
'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin Abdike (Muhammediyyeti) ve Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve Rasûlike (Ahmediyyeti) ve Nebiyyil-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''
yiNE bENim DELi GÖYnüm BULut BULut >HAVvaLandı YELLenmENin YELi GÖYnüm NAZLı YÂR NEFESi ->SANdı!.
ZEVK 7054
ReSÛLuLLAH’ın GÖZünden ->GÖnüLGÖZüm gÖRdü NUR-İŞş! BİLmeseydim ->BULmasaydım ->İkİ GÖZüm kÖRdü NUR-İŞş! EN Zayıf YUVA da Olsa
->ASıLı >HAVA da Olsa.. ÖMüR DEniLEN -> ÖRümCEK.. ->ÖMRümüzü ->ÖRdü NUR-İŞş!. ..SALLallahu aleyhi veSELLem...
25.08.15 10:35
brsbrsa..tktktrstkkmdcvLÂNN..
kuL ihvÂNim YEDi HÂLLım
YEDi GÖKte >YEDi DALLım
HAKk ÂŞIKLar NEFESLensÎn
ANLAt >ÖRümcek maSALLım!.:
مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ ---“Meselullezînettehazû min dûnillâhi evliyâe ke meseli’l- ankebût (ankebûti), ittehazet beytâ (beyten) ve inne evhenel buyûti le beytu’l- ankebût (ankebûti), lev kânû ya’lemûn (ya’lemûne).: Allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, (kendisine) ev edinen örümceğin hali gibidir. Ve muhakkak ki evlerin en dayanıksızı örümceğin yuvasıdır. Keşke onlar bilselerdi.” (Ankebût 29/41)
biRr VARmıŞş!.
PîRr VARmıŞş!.
SeVr.. GâniYyet GÂRı.. RuBuBiyyet TeCELLîlerinin vücuda GELiş SeyrÂNgÂHı.. Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in Mekke'den Medine'ye hicreti sırasında Ebu Bekir radiyallahu anhu ile birlikte müşriklerden gizlendikleri ve üç gün süreyle kaldıkları mağara.
Sevr dağı, Mekke'nin güney tarafında ve 5 km. uzaklıktadır. Sevr, bir çok tepeden oluşan bir dağdır. Bu dağda pek çok irili ufaklı mağara vardır. Bu mağaralar dağın değişik yerlerine dağılmıştı. Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in Hicret sırasında Ebu Bekir radiyallahu anhu ile birlikte sığındıkları mağaranın bazı özellikleri vardır. Öncelikle gizlenmeye elverişli olup, kayadan yontularak yapılmış bir mağarayı andırır. Ön ve arkasında delikleri vardır. Bunlar mağaranın alt kısmındadır. Bu sebeple mağaraya ancak sürünerek veya eğilerek girmek mümkündür. Mağaranın çevresinde, dışarıda dolaşan kimsenin içeriyi görebileceği başka delikler yoktur. Mağara içinde bulunanlar, dışarıda dolaşanların ayaklarını görebilir, fakat dışarıda olanlar mağara içindekileri göremezler. Görebilmeleri için eğilip, başlarını ayaklarının hizasına getirmeleri gerekir. Öte yandan Hicret esnâsında Sevr Mağarasında gizlenmenin bir başka avantajı daha vardı. Hemen dağın eteğinde Âmir b. Füheyre'nin koyunları otlattığı ve geceleri sütünü Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile Ebu Bekir radiyallahu anhu'ya ikram edeceği bir otlak vardı. Yeri gelmişken, bu iki dostu, bu mağaraya getiren olayları ve mağarada yaşadıkları anlara kısaca değinmek uygun olacaktır..
Müşriklerin bitmez tükenmez baskı ve işkenceleri üzerine Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, müslümanlara İslam için uygun bir ortam olan Medine'ye hicret etmelerini emretti. Bu emir üzerine hicret başladı. Ancak Kureyşliler bu durumdan son derece rahatsız oldu. Buna sebep, Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in de hicret edip Medine'de bir güç ve merkez oluşturması korkusu idi. Kureyş korkmakta haklıydı; çünkü Medine, Mekke ile Şam yolu üzerinde bulunuyordu. Bu da Mekke'nin iktisâdi durumunu tehlikeye düşürmeye yeterliydi. O halde putları ve ticarî faaliyetleri için önemli bir tehlike olan bu İslâm Dini daha şimdiden ortadan kaldırılmalıydı. Takip edecekleri politikayı belirlemek için Kureyş'in ileri gelenleri bir araya geldiler. Bu hususa Kur'ÂN-ı Kerim şöyle değinir:
وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ ---“Ve iz yemkuru bikellezîne keferû li yusbitûke ev yaktulûke ev yuhricûke ve yemkurûne ve yemkurullâh (yemkurullâhu), vallâhu hayru’l- mâkirîn (mâkirîne).: Ve o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek (çıkarmak) için tuzak kuruyorlardı. Ve onlar, bu tuzağı kuruyorlarken; Allah da tuzak kuruyordu. Ve Allah, tuzak kuranların (karşılık verenlerin) en hayırlısıdır.” (Enfal 8/30).
Kureyş âyette belirtilen hapis, sürgün ve öldürme yollarından en kötüsünü yürürlüğe koymayı kararlaştırdı. Bütün kabilelerden kuvvetli gençlerin seçilerek bir çete oluşturulması en uygun yol olarak benimsendi. Nihayet Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in evinde olduğu bir gece saldırıya geçilecekti. Ancak ALLAH, müşriklerin toplantısını ve aldıkları kararı elçisine bildirdi ve Medine'ye hicret imi verdi. Ebu Bekir radiyallahu anhu'i haberdar etti. O da yol hazırlıklarına başladı. Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem akşam olunca, müşriklerin yatakta kendisinin yattığını zannetmeleri ve bir süre oyalanmaları için ALİ kerremallahu veche'yi yatağına yatırdı. Evden çıkarken eline aldığı bir avuç toprağı suikastçilerin üzerine saçtı. O sırada şu anlama gelen âyeti okumaktaydı:
وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ ---“Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn (yubsırûne).: Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. Artık onlar görmezler.” (Yâsîn 36/9)
Gerçekten de müşriklerin gözleri bir an perdelendi. Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem de oradan ayrılıp Ebu Bekir radiyallahu anhu'in evine geldi. Beraberce Mekke'yi terkedip Sevr dağına doğru yola koyuldular. Sonunda Sevr mağarasına ulaştılar. İlkin Ebu Bekir radiyallahu anhu, zararlı hayvan olup olmadığını araştırmak ve içerisini temizlemek için mağaraya girdi. M. Hamidullah hadislere dayanarak olayları şöyle aktarır:
"Ebu Bekir radiyallahu anhu mağaraya girince orada gördüğü delikleri, yılan vb. zararlı hayvanların girmesine engel olabilmek için üzerindeki örtüyü yırtarak delikleri tıkadı. Sonra Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'ı içeri çağırdı. Ancak delikleri kapamada kullandığı bez, son deliği kapatmaya yetmemişti. O deliği de ayak topuğu ile kapamıştı. Gerçekten de bu delikten gelen bir yılan Ebu Bekir radiyallahu anhu'i acı bir biçimde ısırmıştı. Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, son derece yorgun olması hasebiyle dostunun dizine başını dayayarak uyuyakalmıştı. Ebu Bekir radiyallahu anhu, topuğunda hissettiği acıya rağmen hiç kımıldamadı, fakat çektiği acı gözlerinden yaşların boşalmasına yol açmıştı. Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'ın yüzüne bu yaşlar dökülünce hemen uyandı. Durumu öğrenince Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, kendi tükrüğünü ilaç olarak ısırılan yere sürdü. Bir süre sonra ayağı tamamen iyileşmişti" (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 174-175).
Yine kaynaklarda verilen bilgilere göre, mağarada iken bir örümcek mağaranın giriş kısmına ağ örmüş, ayrıca iki güvercin de hemen yanıbaşında bir çalı bitkisi üzerinde bir yuva yapmışlardı (İbn Sad, Tabakâtül-Kübrâ, Beyrut t.y., I, 228 vd.). Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile Ebu Bekir radiyallahu anhu'i takip eden grup mağaraya ulaşmadan önce, bu iki kuş bir de yumurtlamışlardı.
Bu sırada Kureyş müşrikleri Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in Mekke dışına çıktığını anlamada fazla gecikmediler. Sabah olunca yatakta yatanın ALİ kerremallahu veche olduğunu anladılar. Medine'ye gidebileceğini tahmin ederek yola koyulup araştırmaya başladılar. Kureyş'in ileri gelenleri Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'i kendilerine ölü veya diri olarak getirene yüz deve ödül vereceklerini her tarafa duyurdular. Gerçekten de O'nu yakalamak için Medine yolu didik didik arandı. Bu arada Sevr mağarasına da geldiler. Bunun üzerine Ebu Bekir radiyallahu anhu hayli endişelenmişti; ancak bu endişesi kendisi için değil, Âlemlerin Efendisi içindi. Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ona: "Ey Ebu Bekir radiyallahu anhu!. İki kişinin üçüncüsü Allah olursa sen ne olacağını zannediyorsun?" diyerek teskin etti. ALLAHu Teâlâ bu durumu Kur'ÂN-ı Kerim'de şu meâldeki âyette açıklar:
إِلاَّ تَنصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُواْ ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُواْ السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ---“İllâ tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahracehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fî’l- gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferû’s- suflâ, ve kelimetullâhi hiye’l- ulyâ vallâhu azîzun hakîm (hakîmun).: O'na sizin yardım etmeniz dışında (etmediğinizde) o zaman Allah, O'na (Resûl’e) yardım etmişti. Kâfir olanlar, O'nu (Mekke’den) çıkardığı (çıkmaya mecbur ettikleri) zaman iki (kişi)nin ikincisi idi. İkisi mağarada iken arkadaşına şöyle demişti: “Mahzun olma! Muhakkak ki; Allah, bizimle beraber.” O zaman Allah, O'nun üzerine sekînetini indirdi. Ve O'nu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kâfirlerin sözünü sufli kıldı. Ve Allah’ın sözü; O, çok yücedir. Ve Allah; Azîz’dir (üstündür), Hakîm’dir (hüküm sahibi ve hikmet sahibidir).” (Tevbe 9/40)
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ve Ebu Bekir radiyallahu anhu mağarada kaldıkları üç gün süreyle, Ebu Bekir radiyallahu anhu'in oğlu Abdullah, şehirdeki konuşmaları ve gelişmeleri, gece mağaraya gelerek aktarıyordu. Âmir b. Füheyre de koyunları mağara çevresinde otlatarak geceleri süt içmelerine imkân veriyordu.
Sonunda, dördüncü günün sabahı, Âmir ile kılavuzluk yapması için kiralanan Abdullah b. Ureykıt, beraberlerinde iki deve ile mağaraya geldiler. Böylece dört kişiden oluşan küçük kervan Medine'ye doğru yola koyuldu. İşte, Hicret olayında en zor anlar Sevr Mağarasında yaşanmıştı.
(İbn Sa'd Tabakâtül-Kübrâ, Beyrut ty., I, 228 vd.; M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1980, I,172-176; Mevlana Şiblî, Asr-ı Saadet, çev. Ö. Rıza Doğrul, İstanbul 1977, I, 197-200)
03.05.18 06:17
brsbrsm.. tktktrstkkmdylnzLıkk.. SÎNE.: f. Göğüs. Sadır. TÛR-u SİNÂ.: Peygamber Musâ aleyhisselâmın, ALLAH celle celâlihu kelâmına nâil olduğu,
Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve bir dağ ismi. Cebel-i Musâ veya Tûr-u Sinâ da denir. SÛR.: (Sûret. c.) Kıyamet günü İsrafil aleyhisselâm'ın çalacağı boru. Buna Sûr-u İsrâfil de denir. ŞAVk.: Işık, parıltı. ŞEVk.: Çok istek, şiddetli arzu. Neş'e. Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama. Memnun. Şâduman. MİHRİBÂN: Aşk, şefkat, muhabbet. Güneş.
MUSÂ’ya SIRR =>“Len Terani”.:
وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَـكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ ---“Ve lemma cae musa li mikatina ve kelemehu rabbühu kale rabbi erini enzir ileyk kale len terani ve lakininzur ile’l- cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe terani felemma tecella rabbühu li’l- cebeli cealehu dekkev ve harra musâ saika felemma efaka kale sübhaneke tübtü ileyke ve ene evvelü’l- mü'minin : Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca “Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!” dedi. (Rabbi): “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.”(A’raf 7/143)
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً ---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten:Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.” (Fecr 89/28)
BİLmezdim daha önceleri; MeLÂMeti ve de MeLÂMîlERİ!
Daha eVV-ELi, MuhaBBetlimMiŞş
Her biri canıma, KAN iMiŞş
Her biri, HAYY Aleyhi's-SeLÂM ile gELen;
Her biri CANDAN, CAN!
Her biri CANDA, canÂN iMiŞş!
Hadi bUYur!. İSTEr NÂR Ye! İSTEr NÛR Ye!
->SESin dUYur!..
ZEVK 5927
İSTEr NÂR Ye!. İSTEr NÛR Ye!. => “sAKın GİRmE!” ki => KüFRe de!
AMMet-İMMet-UMMet-ÜMMet!. => KiM miŞş => eL İLMu’L- CiFRe-de!
sÖZüm sANa/bANa => DELiMm!. => dOKUz DELİk -= DİLLi DÜDüKk!.
bEN fAZLa ARAP-ça BİLmeMm!.. => “NE YAZıyor?”muŞş => ŞiFRe-de!..
05.03.14 18:48
brsbrs..tktktrstkmd-ynyrğmycd..
ANA-ANNE( Dr.Münir Derman'ın Hakk'a yürümeden evvel yazdığı son yazı...) Cennet anaların ayağı altındadır. Ne demektir? Dr. MüNiR DermÂN!.. kaddesallâhu sırrahu’l-AZîZ
Allah Dostu Derki Yazılanların Sonu Yazılmayanların İlki 3
bu ŞiFRe => EKsik mi => TAMm mı?!.
AKLeN-nAKLeN TAMm mı HaMm mı?!.
=> KiMm KeSsti => B Ö Ğ Ü R bÖLgeMi
ŞAŞıRrdıMm!. => sabAHh => AKŞaMm mı?!.
NÛRum YÂRden.. NÛRdan NÂRim!
“ÖZ”ümdeki => “İ N T i Z  R” im!
=>NÛR yiYEnler!.. =>NÂR yiYEnler!.
“bEN” de >“BEN”dir =>NAZLı YÂRim!
DermÂN BaBaM kaddassallahu sıRRıhu’nun Şifresindeki harf ve sayı toplamı YUKARDAN AŞAĞIYA =birinci sıra; 25 adet
İkinci sıra;19 adet
Üçüncü sıra; 19 adet
Şifrenin harf ve sayı toplamı; 25+19+19=63 =>6+3=9
ERen ELİn TUTamaMIŞ
EL SANılan >ELdivenler!.
->ALınan-VERilen NEFes
İNiş-ÇIKış ->mERdivENler!..
*
Deli HaSsÂN BaBa-ma: “BaBaM!” DEmiş..miş..diMmm de Ne Kızmıştı KüKreyerek!...
“Deli HaSSana N-Olmuş!” diyerek!.. ve de EKklemişti ARDından;
DELİ!
ZıRR DELi!
ZıRR DELi!
HınzıR DELi!..
Deyü haykırmıştı ve de SORrmuştu.. “sen hangisiSÎN?”..
“HePisi!..” Dediğimdeyse meşhur “ÇüŞş!”ünü patlamıştı..
“DuRR hele daha DOKUz DOĞurmadın!.. dAHa ANAyın KOYduğu Adla DURuyorsun.. BâKİrsin!”… demiş. Miş.di..
NErden BİLecektim DOKUz DELİyi?.. daha DELİrmemiş..mış..tim ki…
**
NEY-se…
NeY NEYyzense..
Sen de BİL-irsin YEDi Kattır TEKe TEK tERas TEKKemİZ..
URUC'u zor!.. RÜCÛ’u KOR.. Mi’RACı >M-ERdiven-i NÂR-NÛR..
"ÇıKk!." >ÇıKka BİLirSEN!.. "İNn!." >İNneBİLir-SEN ve de ER-SENn!..
“ERr KİŞİ!” NiYYetineyse -> muSALLan!.. -> İMaM-ı Mutlakın >RASÛLLsa!.. sallallahu aleyhi ve sellem...
***
“mmm” DE!”R-sen! AHhım AĞğlarıM!
--> çÖZ-ülür -> “S Î N” e bAĞğlarıM!
YEDi KAT -> TEKe TEK ->TeKKe-mİZ!
->“çEK!.” e “çEK!.” -> çİLE çAĞğlarıM!..
ZEVK 5456
HaYy HaCeRRin HüCCresinde -> İsmÂİL’in -> b“İSM” SESi var!
NâRın NûRu -> NaZ-NiyAZın… -> MîMde -> NûNun NEFesesi var!
SEN>bende SANNmışım yâ RABB! NAsılda YANNmışım yâ RABB!..
-> Bir TEK dAMMla gÖZ YAŞImda.. Her ŞEYyi var!.. herKESi var!..
23.06.13. 16:03
brsbrs..tktktrstkks…
**
İlk gördüğümde Öğrenciydin İbrahim cANıMmm..
Hep tERli yüzün.. sıksık nefes ALışın.. hep yiğit ve hizmete hazır HÂLin..
Yeni bir YOLun BAŞIndasın!.. sen Habibullah'ın Hatem KaŞındasın!..
Küllî ŞEYyin RABBısı seni yarattıklarına MAHCUB ve de MUHTAÇ etmesin!.
İbrahimî Yüreğin ve de SOFRAn EbeDen AÇIK kalsın gök KUBBede-ceNNette..
CenÂB- Zü’l- CeLÂL-ü ve’l- kemÂL-ü ve’l- cemÂL ALLAH celle celâluhu YÂRdımcın,
El EMîNü’l- HÂLde HÂL-ü müteÂL Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem YÂRin,
Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ve de DUYup-UYan Ehl-ü ÂL kaddesallahu sırrahu Hazırın-HIZIRın,
Ben garib kul ihvÂNi DERbeDER ise her zamAN her YER ve her HÂLde DUÂcın OLayım inşae ALLAHu Teâlâ cANoğul!..
BeBe giBi saFf İbrahîMm.. -> DeDe giBi -> eBÛ RahîMm..
RaZİYyeten – MerZİYyeten.. NEdir ceNNet?. NEdir cahîMm?.
toZ-TOPrak OLsa da ihvÂNi.. “D U Â cı” nım DOST DİLinde…
MuhaMMedî MUTLUluk BUL!.. MiM MÜGEsi -> cAN İbrahîMm!..
TÜRKÇESİ:Allahümme salli alâ seyyidinâ ve mevlânâ MuhammedînabdikevenebîyyîkeveResûlikeve'nnebîyyi’l-ümmiyyive alâ alî seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ümmühâti’l-mü’minîne ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fi’l-âlemîn İnneke Hamîdun Mecîd.
MÂNÂSI:“ALLAH’ım!Kulun,Nebîn,Resûlün ve Nebîyyi’l-Ümmî’n olan Efendimiz ve sahibimiz Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve mü’minlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine salât ve selâm eyle!Efendimiz İbrâhim(aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim(aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde salât ve selâm ettiğin gibi salât ve selâm eyle!Çünkü Sen Hamîdsin-Mecîdsin!”
TÜRKÇESİ:Allahumme bârik alâ seyyidinâ ve mevlânâMuhammedinabdikevenebiyyikeveRasûlikeve'nnebîyyi’l-ummiyyi ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ummihâti’l-mu’minîne ve zurriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ bârekte alâ seyyidinâ İbrâhîm’e ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîm’e fi’l-âlemîn İnneke Hamîdun Mecîd.
MÂNÂSI:“ALLAH’ım!Kulun,Nebîn,Resûlün ve Nebîyyî’l-Ümmî’n olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed(salallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve mü’minlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine;Efendimiz İbrâhim(aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim(aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle!Şüphesiz ki Sen Hamîdsin-Mecîdsin”
İNS-ÂN evre-evre, yavaş-yavaş büyüyünce OLgunlaşıyor.
Karnında KANınla beslenip büyüyen CeNiNle ilişkisini her anne çok iyi bilir.
Çok özel bir durumdur.
Öyle bir ilişki ki Rahim eşiğini öpen teşrif eder dünyaya!
Bir karış dört parmak kesilir göbek bağı!
Hep merak etmişimdir.
Neden? Bir bucuk karış denmediğini?
Bir karışı BABAdan mı?
Dört parmağı ANNEden mi?
Alıpta ALIŞ-VERİŞTAMamlanMıŞş!
Erkek çocuklar 9 ay 10 günde, (oğlum tam 9 ay 10.ncu gününde doğdu)
Kız çocuklar tam 9 ayda doğarlarmış. (yeğenlerimde tam 9 ayda doğdular.)
Niye 10 gün fazla, 10 gün eksik!
Bu yüzden mi? “kız, eteği eksik ya” denildi!
=>BiR CÂN İÇin=>GELiŞş-GİdiŞş,
Bu muazzam mücize annenin ÖLÜYORUM dediğinde gerçekleşir.
Ve; yeni bir HAYyat başlar!
اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـًٔا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ---İnnemâ emruhu iżâ erâde şey-en en yekûle lehu kun feyekûn(u):Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol» demekten ibarettir. Hemen oluverir.''(Yâsîn Suresi 36/82)
YAŞAmımızın içinde ki YAŞAdıklarımızın fARKına bir nebze ÂNca varaBİLiyoruz. MuhaMMedî TEVHÎD üzerine kurulu İLÂHi sistem içerisinde eğitim ve öğretimini TAMamladıkça; ARK =>fARK =>çARK =>gARK’a gelip TÜMlenmenin HAZzını YAŞAyaBİLecek İNS-ÂN إِن شَاء اللَّهُ
Öğrenim yıllarımızda hepimize hep öğretmişlerdir, bir ŞEYin İÇ AÇIlarının toplamını ; Ya İÇACIlarımızın TOPLAMAsı ne olacak?
ToPLama-ÇıKaRMa-Çarpma-bÖLME
Ne kadar muhteşem bir gÖRüntü! SUya atılan taş gibi halka halka her ŞEY!. HÜCRelerde de TOPLAMAlar-> ÇIKARMAlar->ÇARPMAlar-> bÖLMEler....
DIŞarıyı SEYRettiğimizde karşımızda sokakları aydınlatması için dikilen, pek çok sokak LÂMbaları karanlığı aydınlatıyor.
Binlerce hanede ise yanan ışıklar ATEŞ böcekleri gibi, hepsi bir AHenk içerisinde göz kırpıyor.
Her bir hanenin AYDINlanması kendi İÇinde olgunlaşıp doğması, DIŞına yansıyanlar kimlik ve kişiliğin karakteristik özellikleri. Değişenler ve değişemeyenler olarak hüküm sürmekte. Ne yapsanızda ancak nasip oltanıza takılan kısmet balığını yiyebiliyorsunuz..
yÜRÜmek isteyene YOLakıp gidiyor. öMüR DEnilen ÖR-ümcek.. kaDER AĞların ÖR-üyor! TERCİH-> YAŞArken YAŞATılan
=>İkİ ELİ’nde===>ÖRğü MİLi,
Öfkeye yenilip değersizleştirdiklerimiz
Bir varMıŞş, bir yokmuşum maSALLımız.
ÖRümcek OLup, ÖMRümüzü ilmek ilmek DOKUyamayışımız!..
Öyle bir dünyadayız ki!
Hoşnut edeceğim diye uğraşırken, hoşnut edemeyecekleriniz çıkar karşınıza.
Nosebo; sözcüğü latincede “zarar vereceğim” anlamı taşır (olumsuz)hoşnut etmeyeceğim Placebo; zarar vermeyeceğim anlamını taşır.(olumlu) hoşnut edeceğim.
İlaç deneklerinde bu iki etki üzerinde araştırma yaparlar. Görsel ve yazılı basında bu kelimeleri duyarsınız. Tabii ki ilgi algılarımız farklı olduğundan haberler akıp gider.
Sebeb-Sonuç(nedenSELLik) ilişkisiyle yola çıkarsak hayatımız boyunca ikili sistem açılımlarını anlamaya çabalıyıp çalışmaya çalışırız.
Ikili sistemleri tek tek yazamayız sitemizde bunların bilgisi mevcuddur.
Yazdıklarımızın anlaşılabilir olması için bir kaç tanesine değinmek gerekecek. SELL ve SALL dersek; SELL-> Teslimiyyet=>ResûlullahSALLallahu aleyhi veSELLem’e ulaşımı sağlar SALL->İstikâmet=> ALLAH celle celalihu ya
Diğer 3’lü ve 4’lü sistemler MuhaMMedîTeknik Tasavvufu anlamamıza yardımcı olacaktır.
4’lü sistemden sonra gelen sistemler GAYRETimimizle birlikte NASİP-KISMETİŞşi!
---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “SABIR, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür.” buyurmuştur. (Buhârî, Cenâiz, 32)
Bizlerde farkında olalım veya olmayalım mutlaka MeryemSıRRını YAŞArız.
Yaşadığımız pek çok olumsuz şeyin kendi ellerimizle inşa ettiğimizi anlarız.
Anlarızda, bir türlü kendimizi tedavi edemeyiz. Egolar artık iyileşmek için tedaviye olanak vermez. Arınmamız çok zorlaşır. ZOR-İŞş’tir artık, NUR-İŞş!
Her işin bir vAKTi vardır. Der bekleriz.
ZORİŞş=>NURİŞş.. NÂR-Ye mek mi?, NUR-Ye mek mi?
Hep düşünürüm dilsiz dudaksız sorulan soruya acaba acele mi? cevap verdim.
Yeterince DÜŞünmedim mi?
Somut olanları soyutlayıp BAKma ile GÖRmek arasındaki ince çizgiyi KEŞFedeBİLmek harika olurdu.
Hayat sadece, bekle(tahammül et) ve SABRETmek üzerine kurulu bir düzenden ibaret sanki...”
Anladığım kadarıyla; Yaratılan bütün canlılar hayatta kalmak için iki şartı var.
hayatta kalabilmek için önce Gayret göstermek zorunda ve sonrasında ve Üremelerini sağlamalılar. Gelecek kuşaklara DNAlarındaki şifreleri aktarmak zorundalar.
CeNNet -> CeNNin =>CeheNNem
Sağ dört parmak ile Sol dört parmak-> DIŞarda
iki baş parmak->İÇerde TAMlayan TÜMleyen
Hayatımın oyun bahcesinde 3-5 oyun oynarken birden bire artar bir bakmışsınız o kadar çok olmuştur ki karışır arap saçı gibi çözülmeyi beklerler. Kendim için oyun oynamayı bilmediğimden belkide bu kadar efor demoralize olmama sebeb oluyor. Algıda seçiçiliği çok iyi yapmak gerek her halde.
Gönlüme bir kez daha ateş aldım!
Ömrüme bile isteye aldığım ŞEYlerden
Derdime hep keder eker biçerim nedense.
Kırgın ol üzgün ol yinede kal! Cancağızım.
Eûzu billâhi's-semîi'l-alîmi min e'ş-şeytâni'r-racîm Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm
'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin Abdike (Muhammediyyeti) ve Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve Rasûlike (Ahmediyyeti) ve Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''
Yâ RABBenâ celle celâlihu!. HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL,(celle celâlihu)
HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL, (celle celâlihu)
HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR, (celle celâlihu)
HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ, (celle celâlihu)
GUFRÂNeke RABBenâ ve ileyke’l- MaSîR,
====>Ve HUve aLâ KüLLİ ŞEYy’in KADÎR!. Ve'l-HaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN!.
BİZBİR-İZ sitemizde formla birlikte KulihvÂNi Hocamızın adlarımıza açmış olduğu sayfalarımız da var. Formu ve bu sayfalarıda çok dikkatle takip eden kardeşlerimiz var. Niye böyle uzun bir açıklama yaptın? diye soracak olursanız ihtiyaç hasıl oldu diyebiliriz.
Google’de her konu ile ilgili çokk site-blog var. MuhaMMedîNuR sitemiz çokkk donanımlı ve çokkkk ÖZ-ELdir. Sanal ortamda TEKtir.
Zamanım olduğundan çok İnternet sörfü yapmışımdır. Ara ara yine yaparım. Yeni bilgiler edinmek, dikkat çekici fikirlerle karşılaşmak ve en kolay bilgiye ve ilme erişilebilir yöntemleri ilgimi çeker.
MuhaMMedîGayret->Himmet->Şefâat->Selamet 4’lüsü Kulun KEMÂLatının seyrinde aydınlatılarak yol almasını sağlar.
Dostlar MuhaMMedî Ocak hep YANMAKTA ve YANACAK, dumÂN yayılsın istediğinden BİZlerde yazmaktayız. Yazmak çok önemlidir isteme ile ilgilidir. Var olan bu özelliği ALLAHu Zü'l-CeLâLihu herkese İmkÂN vermiştir. İşletmek, işletmemek kişinin İmtihÂN gelişimi ile ilgilidir.
Değerli kardeşlerime bir anımı aktarayım. Anka manevi oğlum olmuştur.(ailece tanırız birbirimizi) Sitemizde yazmaya başladığımda harflerin küçük-büyük oluşu kelimelerin veya cümlenin renkleri, yazılan bir yazıya konulan resim v.s dikkat çekiçi bir sitildi.
Kendimde daha öncesinde olmayan bir MuhaMMedî özellik ve güzellik ‘’BEYAZ SAYFA!’’dan hediye edilmişti.
Bir gün skayptan şifreler ile ilgili yazışıyorduk, Site şifrem ne? olabilir diye sordum. Şifremle ilgili rahmetli eşimle sadece GÖZ->gÖZe sonsuzluk işareti ile bizim anlıyacağımız başkalarının anlıyamayacağı SEVgi=>SEVDAmızın bir YAŞAnmışlığın şifresini anlatmıştım.
Tabi biraz düşünmek gerekirdi. Anka çok kısa bir süre sonra şifremi yazdı. Çok dikkatli biriydi. (güzel bir tevafuk az önce bir yazımda gördüm, işlemişim.) MuhaMMedîAŞ-ımızdan bir tutam tuz(tat) alabildiğim için sonsuz şükür ederim.
Gönülden bağlı olduğum manevi PİRim Muhiddin Arabi k.s’ının kitaplarında yazdığı yana-yakıla ‘’Kibrit-i AHMER!’’ri arıyordum.
Evet can kardeşlerim NASİP ve KISMET işi olan MuhaMMedî Teknik TaSAVuf’u öğrenmem ve eğitim almam için MuhaMMedîNûR sitemize ve kul İhvÂNi Hocamla tanışmama vesile oldu.
Ne aradığımı zaten biliyordum.
nOt: Kibrit-i Ahmer; aslı arabca ve farsca bir terkibtir. Türkçe manası, “kırmızı kibrit”tir.
BİLipte BULduğunu hala arayanın ahmak olduğunu, hocamızın KulihvÂNi DivÂNı'ndan ve SoHBeTlerinden öğrenmiştim.
Altada daha iyi anlaşılması için ŞERH’inden bir bölüm aktardım.
Eğer serçeşme-i Âb-ı Hayâta ermek istersen
Zamânın Hızrının bâbına başın eyle yer bir bir
Âb-ı Hayâta ERmek istersen!. HaMM AKLın ilk-son SORusu “NASIL?” diyeceksin!?
Çağla-Çiğ ve de Câhil AKLını MuhaMMedî İlim-Edeb-İrfan-Erkan Tâlim-Öğretim ve Terbiye-Eğitimi VERmekle Her ÇAĞda GÖRevli Ehl-i Beyt aleyhumusselâm EL-i Hakk Dostu ERENlerin BAŞı-GAVSı- Baş ÇEŞMEsini İnancını BİLmeli-Amelini BULmalı- Ahlâkında OLmalı- Hâllerinin Şehâdetini YAŞAmalısın ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ALLAH celle celâluhuya yalancı ŞÂHİD Olmayasın!
O zaman Zamanın HIZIRını ARAma!
Sen LÂYIK Olmaya MuhaMMedî Gayret et Gelmesi LÂZIM Olduğu ÂNda Huzurda Hazırdır.
İstemeden VERecektir SORmadan Söyeleyecektir!..
Ve sakın Kelle-Kafa Başını VURacak Tahta-Demir Kapı ARAma!
Bâb-ı Hızır Kâmilin KALBidir!..
Hakk teâlâ’ya giden YOL KâMiL-lerin KALBinden geçer BİR BİR..!
YANMAKTA olan MuhaMMedî Ocak Kıyamete kadar hep YANMAKTA ve YANACAK, dumÂN yayılsın istediğinden sadece ve sadece sitemize yazmaktayım. yazdıklarımı pc'me kaydetmemişimdir, SEBİLdir.
pc’de pek çok konu ile klasörlerim içerlerindede Word dosyalarım vardır. MuhaMMedîNuR sitemizi takip eden pek çok sebebten yazamayan kardeşlerimiz var. Bir taneside Hatice Hanım. Yöneticiliğim sırasında kimler çevrim içi görürdüm. Sürekli ÇEVRİM İÇİ Hatice hanımıda görürdüm. Hatice hanım 2012 sitemizle tanışmış. Gelin görün ki çok güzel bir tevafuk oldu. Tanışmaya geldi hemen hocamla görüntülü tanıştırdım.
Hocamın su içtiği çoban çeşmesinin karşısında kayınvalidesi oturuyordu. Tabi ki zamana yenik düştü çeşmemiz yenisi yapıldı.
Işte her işin vakti vardır.
2003 mayısta yerleştik bizde köye!
Kimbilir kaç kez karşılaştık birbirimizle. Bilmeden.
2012->2022=10 yıl sağ olsun var olsun takip etmiş güzel insan Hatice hanım.
Zaman içinde pek çok kardeşimizden özel ve güzel mesajlar aldım.
Biraz kendimden anlatayım size!
Çok okumak istedim 1980 ihtilaliydi, babam haklı olarak izin vermedi. Rahmetli eşimin iki ablası öğretmendi çocuklarına annesi ile bakmış ve senelerce kendi hayatlarını yaşayamamışlardı. O yüzden eşim ablalarının zor yaşamlarının içinde olduğu için çalışmama izin vermedi oda haklı olarak. Ben senin yerinede iki kişilik çalışırım demiş ve çalışmıştır. Okuma ve araştırmayı seven birisi olarak senelerce kendi çapımda kendimi geliştirmeye çalıştım.
Hep çok güzel ve doğru insanları çıkardı RaBBim Teala. Ki bu süreçler zordu geniş bir aile içinde gelin olarak hizmet etmekle sorumluydum. Benim istemem veya istememem o zamanlar söz konusu bile değildi.
“RaBBların RaBBına yakînlık murad edenlerin YOLu!” her okuduğum kitabın ilk sayfasına yazar not alırdım. Ettiğim dualar kabul olmuştu.
Bu YoLda çöpçüyüz!. Tevâzu’en söylemiyorum hakikatı söylüyorum BİZ hiçmetçiyiz!.
YoL, ALLAH’ın YoLu.. YoLcu, benim.. YoLdaş, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.. YoLLuk, KeLÂMuLLAH!.
DUÂ bütün EHLuLLAH ve EVLİYÂuLLAH’ın DUÂsıdır..
BİZim deDUÂmız ÜMMet-i MuhaMMed’e Hakkta ve Hayrda olmamızdır.. Diyordu.
08.09.2007’de oğlum üye kaydı yapacak annem nike lazım demişti. Bilmiyordum nike’nin ne olduğunu açıklama yaptı. O zaman nur-ye olsun(kısa bir süre önce nur yemek mi? istersin. yoksa nar mı? denMiŞş. Nur yemek isterim demiştim RaBBim Teala’ya) ve MuhaMMedîNûR sitemize dahil olmuştum, nur-ye olarak.
Çetin ve çileli geçen yılların ardından; ‘’Ya derdime DERMAN, ya katlıme fermÂN’’ diye göz yaşlarım sel olmuştu. Evimin karşısında bir trafo vardı. O trafo gözyaşlarımla ıslanan yanaklarıma çok şahid olmuştur. Ağlarken ağlarken kaç kez katıldığımı bilirim. Velhasılı zor günlerdi. Bilen bilir evimizin önünde trafo, trafonun arkasından baktığınızda Gemlik körfezini SEYR edersiniz.
NİYÂZım KebÂNım, Ahh NÂZım Trafom!
nOt: trafo, transformatör sözcüğünün kısaltılmışı.
Halk ağzında, kentin ya da bir semtin elektrik akımını sağlayan transformatör kuruluşu.
Okuyup çalışacaktım ya 10 parmak daktilo diploması almıştım. İlk defa Pc başına geçmiştim. Oğlum İbrahim yardımcı olmuştu. Yeni bir sistemdi benim için. Hocam başta olmak üzere, Anka ve gariban’da iyi bir şekilde pc kullanma çok yardımcı oldular.
Mürid kâmil Mürşidine: “DeDe HiMMet!”dedikçe o da müridine: “Oğlum HiZMet!” dermiş bu YOLda!..
Nuriye kendinde KENDİni arama yolculuğunda bazen yorulur bazende tökezler, küser kırılırda HİZMetini aksatır.
Kardeşlerimizden soranlar olmuştur, iki kere hocam tarafından yöneticilikten azl edildim..
KuLLuk imtihÂNımda =>Gaflet ->Cehâlet ->Dalâlet ->İhânet içinde olmuş olabilirim, sormadım.
Bir tek BİLdiği ŞEY vardır yanlız, aradığını BULduğuda kesindir.
AMAÇı Sadece ve sadece ALLAH-U Zû'l-CeLâL’in DAVAsının DAVETçisi Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin ADIna HESABına ve ŞEREFine yapılan Kul İhvÂNiKıtMÎRimizin HASBÎ HABİBÎ HİZMETinden ÂNlıyan BİR DAMLA OLup KULluğunun ŞEREFini YAŞAmaya çalışmasıdır إِن شَاء اللَّهُ
'' ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve Nebîyyike (MahMudîyyeti) , ve RasûLike (AhMedîyyeti) ve Nebîyyi'l- ÜMMîyyi (Habîbiyyeti) ve alâ ÂLihi, EhL-i Beytihi ve Sahbihi ve ÜMMetihi... '' İnşâeALLAHu'r- RahmÂN!.
ÂminYâ Latîf Yâ KerîmALLAH celle celâluhu! ÂminYâ Rahîm Yâ VedûdALLAH celle celâluhu! ÂminYâ Fettâh Yâ GaffârALLAH celle celâluhu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!.. Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
'' ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve Nebîyyike (MahMudîyyeti) , ve RasûLike (AhMedîyyeti) ve Nebîyyi'l- ÜMMîyyi (Habîbiyyeti) ve alâ ÂLihi, EhL-i Beytihi ve Sahbihi ve ÜMMetihi... '' İnşâe ALLAHu'r- RahmÂN!.
Değerli Nuriye Anacım,
Geçmişi yad etmişin, adımı da anmışın madem iki kelam da bizden olsun acizane..
Güzel günlerdi vesselam..
Karakter itibariyle tez canlıyımdır, bir işe giriştim mi biraz merakımdan biraz da sanki o işte uzmanlaşmak istememden dolayı o işe aşırı yoğunlaşabiliyorum..
Bunu meslek hayatımın bazı dönemlerinde de çokça yaşadım hâlâ da yaşıyorum..
Şuan ki durumumu da genelde rüyalarımdan anlıyorum.. Mesela şuan bolca soru çözüyorum rüyalarımda..
Günlük vaktim okul, dershane ve özel derslerle geçse de Rabbim ayırmasın her gece uyumadan önce sitede neler yazılıyor okumaya çalışıyorum..
Her söyleneni üzerime alınmak gibi de bir huyum vardır haa..
Farkındayım sitemlerin ama artık "yeter daa şamar oğlana döndük" deyip kaçamıyorum..
Peki bu kaçamayışlar bir korkudan mı yoksa sevgiden mi onu da bak şimdi yazarken düşünüyorum..
Ama şurası kesin aNKa eski aNKa değil, yaş 40 ı geçmiş.. haa yaştan da değil aslında..
Garip bir hikayesi var aslında.. Hayatımızdan öyle insanlar geçer çoğu da belki iyi insanlardır ve hiçbiri seni hizaya sokamaz da sana iyilik edecek sandığın biri bir kötülük eder duman olursun o hesap benimkisi.. Ama ilginçtir hiç kızmadım, Allah razı olsun diyorum hatta hâlâ, hakkımı da helal ettim..
Neyse sonrasında tövbe ettim Allah bir daha bozdurmasın.. Mesela eskiden namazlarıma pek dikkat etmezdim şuan abdestsizliği kendime ayıp sayıyorum.. Sonrasında bol bol dualar vs vs eee öyle dediler iste ne istersen iste yeterki iste tabiki herşeyden önce hak ve hayr üzere..
Ama ben birşey öğrendim değerli büyüğüm;
Bu öğrendiğim şeyi de aslında bir yerde okuduğum garip bir sözden öğrendim.. "Beklemekte olduğun şey, ancak onu beklemeyi unuttuğunda gerçekleşir. Bu, evrenin "sen bakarken soyunamıyorum" deme şeklidir.." Aslında hayatımız bizim isteğimize göre şekilleniyor.. Bazen hemen olsun isteriz olmayınca bıkarız istemeyi unuturuz, bazende devamlı isteriz birgün olur deriz ama farkına bile varmayız aslında isteğin içindeyiz..
Allah'a emanet büyüklerimin ellerinden küçüklerimin yüreğinden öperim..
Yazımda sanki günlük gibi oldu ama neyse acizane arzuhalimiz olsun..
Seviliyorsunuz.. Muhammedi muhabbetle İnşâe ALLAHu'r- RahmÂN!.
HAYy tezgAHı serüveninde MıŞş-MiŞş masaLLarını YAŞAdık-> yaşıyoruz.
Öğrettiniz ki! İle, Bile, BİZ ve BİR ile dirilmek için gerekli olan, ''BİZBİR-İZ''=> DİRİlik ZİNCİRi iMiŞş!
YÜZe->gÖZ, gÖZE->ÖZ!
KapaT, açma gözünü. UMManın dERinliğine,
SaLLa küreğini!
Öyle bir geçecek ki!
ZamÂN, ÖMRe değecek.
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى ---”Ve en leyse li’l- insâni illâ mâ seâ.: Ve insÂN için =>ÇALIŞmasından başka bir ŞEYy yoktur!.” (Necm 53/39)
DENİZinde damLÂ olMUŞş ÂŞIK!,
gÖZe kÂŞLÂzım, Kirpiklerine LÂyık kAYIK YEdi bENE sarılmış DIŞtan <- İÇe!
dÖRT DAL, bir VAV, iki LâMELİF!
Ne diyorduk acıyınca-acıkınca BEDEN,
<-"Fe, LâM, ELİF" NÛR-İYyEeee!
Her YERde->Her zamÂN->Her HÂLde =>Her NEFESte YAŞAnmakta olan canın, CAN HAYykırışları!
Ve; muhteşem zuhurat ZEVKleri.
Işi çok olanlar bırakıp gittiler, yanlız kaldık yanlızlığın ortasında.
Içimin sessiz çığlıklarını DERYAya SaLLdım, kirpiğimde YEdi damLÂ!.
Seheri sardım sarmaladım, çakmak çaktım AHhhh yanlızlık arkadaşıma.
ÇEKince İÇime TÜTtürgeçin dumÂNını, İÇimi ATEŞ->HAVA ile sarınca,
Bir tarafı hoş etti->bir tarafı HUŞş!
DIŞımı ise, TOPRAK->SU kAYNattı ve çoşturdu ki! MuhaMMedî Sistemin naylon çiçeği olmak istemem!
Yayla çiçeği olmak daha iyi bakîr ve masum. ZORr İŞşş sarp sarmalayıp SaLLmak OLmalı, İÇinden->DIŞına aksları.
SEVmek diye bir şey VARmıyMıŞş,
Yoksa; SEVMEk diye bir şey YOKmuyMuŞş.
HüCRemde atarken volT-AYyyı ŞEHÂDETin ŞEHVETi takılır, takışır BEDENime, KALBim gerilime maruz kalır.
nOt:;Gerilim ölçmek için kullanılan temel birimi volt denir.
Ay ayay ay ayy YÂ ÂNlıyamadığım NEe?
sokaklarımı işgal etMiŞş, NEFSimin askerleri!
GÖZlerimden akan damLÂlarım İÇime aksın, ne çıkar? El-EMİN olduğum->çıkaracak caDDeye!
Sukineti arar KENDİnde kendince!
Kirpik'imde çırpınan düşümün DÜŞü! HİÇin HEPi-> kirpik'imde, ne muhteşem YEdi KEMÂLÂT damLÂsı! AKLım heLÂda ne yapsam ki çaresiz, AKLım gaflette, mutfağı unutMuŞş. ANlamasamda ->ANLÂşılamasamda-> ANLATamasamda!
Bu kadar meşguliyetle;
Ölmem mi? diyordun uykuda!
Ölemezsin derin sarhoşlukta
Ölmediysen; UYkuyu uyut UYUMAyı, NÂRdan BİLeceksin.
HaYyatın YAŞAm sahasında sAHnelenen her işin mutlaka ve mutlaka bir KUR-ALı var.
AKIL ne İÇindi?
Pekiî NE içindi? AKL!
Râgıb el-İsfahanî =>AKIL ile VAHYin bu ÖNEMİni şöyle ifade et-miştir.:
"Azîz ve Celîl olan ALLAH''ın insanlara iki ELÇİsi vardır; ilki BÂTINî ELÇİ olan AKIL, ikincisi de ZÂHİRî ELÇİ olan PEYGAMBERdir. Öncelikle Bâtınî Elçiyi/AKLı kullanmadan =>Zâhirî Elçiden/Peygamber’den yararlanmak mümkün değildir; çünkü Peygamberin öğretisinin sâhih olduğu AKILLa bilinir... AKIL OLmasaydı DÎN yaşayamazdı<=>DÎN OLmasaydı AKIL ŞAŞkın kalırdı!. Onun için ALLAH TeÂLÂ bu ikisini =>NÛRun alâ NÛR =>NÛR üstüne NÛR”' buyurarak (Nûr 24/35) birbirine bağlamıştır.” (Râgıb el-İsfahanî, Zerîa ilâ mekârimi'ş-şerîa, s. 207) https://www.muhammedinur.com/forum/view ... 46#p102546
S-ÖZ-ün =>ÖZ-ü =>ANLAdığım kadarıyla =>AKILNi'MeTi fevkaladenin fevkinde bir Nİ'MET.
Bunu neden akla böyle anlatmak zorunda kalıyoruz.
Çünki AKIL, kendi Maddî Âlemîni çok iyi okuduğu için ve içinde olduğu için onun hakikatını Bilmek ister.. ResûllullahSALLallahu aleyhi ve SELLem ne buyuruyor.: "Bana EŞYÂnın hakikatını öğret!."
İKİ BİLinmeyenli DENKLEmlerde!
Hep olsun olmasın DERTlerinde
Ağlıyorsak hıçkırıcasına,
gÖZyAŞlarında boğulurcasına
NEFeS NEFeS alamayışımızca!
Korkuyorsak, korkularımızın kara basanlarında.
Kaybedilişimizin, ahmaklığında,
Onun bunun şunununa göre değilmiydi?!
Martı misali çığırtkan çığlıklarıyla!
Çekildim koynuna gecenin tenhasından,
göZyAŞın yendiği, SABAHın SEHER yELine!
Bu aralar Martılar sessiz, kırılmışlar sanki gülüşüme...
Rüzgarın şiddeti ne olursa olsun.
Bedelsiz, Kıyassız, Şartsız, Sebebsiz, Sayısız, Sınırsız, SıRRsız!
raks eder martılar.
Martı sesleri hangi DUYgunun, UYduğu melodisi?
Martı sevdiği denizden asla vazgeçmez.
Ben ise, sevdiği DENİZden vazgeçmemeye ÇALIŞan mARTIsıyım EKSİsiyle!
''NûN!'' Kalem'ini tutan EL! KûN KervÂNının kıtMÎRi!
Bu dökülenler sadece,
Kayda geçmesi için BİZ’e arz-ı HÂLimdir..
BAŞım hep beLÂda, üzerime serilmiş iblisin gaflet ÖRTüsü! Te; iki noktam İKİliğim ŞEY-T-ÂN!
Yan yan be güzelim NÂR fırınında, pişsin iYyE aşın Nuriye-> NûR-Ye! NÛR tepsisinde sun İKRÂMın güzelliklerini.
Nerden bakıyorsun, Ne, Neden, Niçin, Niye!
Hep bir karmaşa hep bir kaos!
Ben mi? BENi anlayamadım.
Yoksa; Ben mi? BENi anlatamadım!
Kainat Sahnesinde oynanan oyunun parçasıydık oysa!.
nOt;Sahip, ad, herhangi bir şey üzerinde İYEliği bulunan, onu yasalara uygun olarak dilediği biçimde kullanabilen kimse.
hER cÂNa İyYeliklerini YAŞAması ve YAŞATması dileğiyle!.
وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ ---''Vemâ erselnâke illâ rahmeten li'l- âlemîn(e).: Ve biz seni, ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.'' (Enbiyâ Suresi 21/107.)
Sevgi meşalesini tutan EL’e, uzattım elimi.
Mübârek Zâtı HAKk Olan ve BİZler ÜMMeti OLarak HAKkı DUYmak ve HAYRa UYmakta İmâm-ı Mutlakımız ve Mürşid-i Mutlakımız =>MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e sonsuz sınırsız ve İLMuLLAHça Es SaLât ve Es SeLâm OLsun!.
'' ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve Nebîyyike (MahMudîyyeti) , ve RasûLike (AhMedîyyeti) ve Nebîyyi'l- ÜMMîyyi (Habîbiyyeti) ve alâ ÂLihi, EhL-i Beytihi ve Sahbihi ve ÜMMetihi... '' İnşâe ALLAHu'r- RahmÂN!.
KüLlî ŞEY ÖZ-ünde TEK GÖZ!.. Öyle İÇ-ten BAK-ıyor Ki!
Her AN “KûN feyeKûN” ŞE’EN!.. HIZlı HâLde AK-ıyor Ki!
Bil-mek BUL-mak OL-mak Neyse! YAŞA-mak ATEŞ İÇ-inde!
ÇıRıLÇıPLaK “BİZBİR-İZ” de.. CAN-ı, CÂNÂN YAK-ıyor Ki!..
30.04.11 12:57 çlçlmd..
Bir SeBBaha SehERinde, SeSSiz-ıSSız-ıSSlığıyla yalarken çİLE çÖLünü YÂR RuZiĞÂRı.. DUYulmuş deVrin ah Ü zÂrı...
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dört hayvanın öldürülmesini yasaklamıştır. Bunlar, Karınca, An, Hüdhüd Kuşu (Çavuş Kuşu) ve Göçeğen kuşudur. (Ebu Davûd K. el-Edeb, bab: 164, Hadis No 5267/İbıı-i Mâce K. es'-Sayd bab: 10, Hadis No 3223/Ahmed b. Hanbel, Müshed, C 1 S. 332)
ALT-ÜSTOLuVERmiş koskoCa çÖLL!.. dİNlemiş kervÂN kıtMÎRiciği -> YERli YERince-kadERince..
*
HüDHüD fıRRlamış yerinden kanat ÇIPRmış KALKmaya..
KıtMÎRimİZ Gülümsemiş HÂLine ve: “Nereye ey HüDHüDCAN?!..” DEmiş.. miş.. HüDHüD-ÇavuŞ KuŞu-nâm-ı diĞer iBiBik: “NeMRûD NÂRından İbraHÎM’i PenÇeme TaKıp-ÇeKip ÇIKaracağımm!”DEmiş.. miş..
KıtMÎRimİZ GülümseyinCe -> HüDHüD: “hiÇ dEĞİLse SAFFımm bELLi OLsun!” DEmiş.. miş..
**
Kum kERtenkelemİZ durur mu SUlağa koşarken ona da sormuş KıtMÎRimİZAYNı soruyu.. Kum kERtenkeleSi emince gülmüş: “bir Ağız dolusu SU götürüp NeMRûD NÂRını SÖNdüreceğiM.. ya da yolda ÖLeceğim ki, SAFFımm bELLi OLsun!” DEmiş.. miş..
***
KaRaKaRınca Kaderince-Kadarınca DÜŞmüş yola sırtında ÇÖPLük SÜPürgesi..
“Sen Nereye bu ayaklarla ey KaRaKaRınca-KararıncaCAN?!..” DEmiş.. miş.. KıtMÎRimİZ… KaRaKaRınca bir “hayyy!” çemiş ve de: “NÂMERDin NÂRını Süpüreceğim.. HaKK YOLda ÖLüm VARsa, SAFımm bELLi OLsun!” DEmiş.. miş..
****
bir ANA.. bir BaBa.. bir Oğul.. tÜMMü kÖLe ÂiLe..
kum kızgın.. GÜN-EŞ-BAŞta... BAŞlar dışarıda.. cehÂLetin BaBası kUMMa gÖMMüş belli ki… cAN ÇarMIHı az ilERde.. cÂNBÂzarı KURulmuŞş..
RAHmetenli’l-Âlemin aleyhisselâm teŞRiF ETmiş BİZBİR-İZBÂyramının ÂRiFesinde, teBŞÎR ETmekte kUMMdan ÇIKmış BAŞları:
“ceNNet YAKîNizde.. SABredin SAFFım-İZz bELLi OLsun!” DEmemiş.. miş.. BUYurmuş ve de DUYurmuş ÜMMete.. sallallahu aleyhi ve sellem...
*** **
O gündür bu gündür 7 kat GÖKlere ULUyan, kervÂN kÖPeği bir KıtMÎRSESi DUYarmış UYanık-AYık OL-ÂN Yürekler dERler ERENler ki;
SeBBaha SehERinin SeSSiz-ıSSız-ıSSlığında, ÇAĞın ÇİLe SÛrun “Üfff!”leyenin NefeSinden SeSinden -> “BİZBİR-İZSAFFımİZ bELLi OLsuN!” DERmiŞ.. miŞ.. miŞ.. Ne İŞŞŞ…
MuhaMMedî MuhaBBetle..
nOt:
-> ondandır ki kul ihvÂN serseFîl de -> “ah!-Mak NefSim!.” -> “Takdirin TeCELLîsi -> tERcihinle -> sen de SeÇ ARTIk -> istERNÂR-ye ZıKKım Olsun!. -> istERsen de NÛR-yeZeVKim OLsun!..” DEmekteymiş. Miş.. şeÂN-da.. şu ÂNda.. mıŞ.. miŞ… mâ-SALL-mışş..
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ “Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O, hergün (her ÂN) bir Şe'N (ayrı bir tecellî, yeni bir OLuş) üzerindedir.” (Rahmân 55/29)
ZeRRe – KüRRe “SeBBaha!”sı..:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ---“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.” (Cuma 62/1)
Yusebbihu: tesbih eder. Sebbaha:yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeŞRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı, hep sürecek her AN yeniden Yaratılanlarla ŞE'ENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz İnşâe ALLAH..
KÛN feyeKÛN.:OL!. hemen OLur..:
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ “İnnemâ emRûHû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn (yekûnu).:O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O'nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur.”(Yâsîn 36/82)
Âyet-i CeLîLesi gereğince RABBİN EMRİ, bir şeyi irade edince başka hiçbir şart ve sebebe muhtaç olmaksızın yalnız “KÛN!. OL!.” buyurmakla hemen oluvermekten ibâret bir EMİRdir: Şu halde RÛHun, ALLAH'ın EMRİnden olması, ALLAHu zü’L- CeLÂL'in yalnız “OL!.” EMRİyle hemen ortaya çıkan, başka hiçbir şeye ihtiyaç duyulmadan yaratılan İLâhî Sanat Eseri OLmasıdır.”(Yazır, Hak Dini Kur’ÂN Dili, 1979, İsrâ 85-86. âyetin tefsiri)
Her ÂN'da “OLÂN”lar ise =>ALLAHu zü’L-CELÂL’in =>Kaza ->Kader ->İrade ve Meşîyyeti/Muradı, Dilemesi dahilindedir.
Halkın Tercihi ise =>Halkın imtihÂNıdır.
Şehîdlerinin ölmediğine imânın farz olduğu İslâm Dininde; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in (hâşâ) ölüp gittiğini ve meydanın şunlara bunlara kaldığını sanmak ise ciddî ahmaklıktır. Eşhedü en Lâ İLâhe İLLâ ALLAH, Ve Eşhedü enne MuhaMMede’r-RESÛLÜhu ve Abduhü..
ÖLen => Abduhü/ABDULLAH aleyhisselâm’ın Mübârek BEDENidir ve Medine’dedir..
GAYBî/OLduğu HâLde gözükmeyen RESÛLÜhu ise İle’l-EBEDdir..
Ondandır ki, Tüm Nebîlerle beraber Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve Ehl-i Beyti’nin YOLu ÇİLe YOLUdur. Böyle gelmiş ve böyle gidecektir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.:“İslâm garib olarak başladı ve başladığı gibi (günün birinde) garib hâline dönüşecektir.: Fe tubâ li’l-gurâbâ: Ne mutlu gariblere (sıddık ve âdil MuhaMMedî âşıklara!)”buyurmuştur. (Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten- 3986 ve Müslim Enes bin Mâlik radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten-3987 Zevâid Abdullah İbni Mes’ud radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten 3988 ve Tirmizî.)
Abdullah İbni Mes’ud radiyallahu anhu demiştir ki.:“Garibler kimlerdir?” diye soruldu da, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.:“Kabilelerinden (İslâmiyet için) ayrılıp uzaklaşanlardır!”buyurmuştur.
İşte herkesin birilerinin ya da bir şeylerin peşine düştüğü Âhir Zamanda MuhaMMed aleyhisselâm’ı tercih edip İZİni İZLEyen gerçekten gariblerdir. Fitne artmış, insÂNlar bozulmuş Ve Dini Vecibeler yapılmıyor ya da istismar ediliyorsa İslâmiyet ilk günleri gibi garib ve kimsesiz kalmış demektir..
KELÂMULLAH=>YETiM SANki,
KULAKLaR=SAGıR DUYmuYOR!. RASÛLULLAH=>ÖKSüZ İNÂN ki,
=>DUYaNLaR BİLe=>UYmuYOR!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.:“Bedee’l-İslâmü gariben. Ve seyeudü kemâ bedee gariben fe tubâ li’l-gurâbâ.: İslâm garib başladı. Ve (günün birinde) tekrar başladığı gibi garib olacaktır. Ne mutlu o gariblere!.”buyurmuştur. (Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; Müslim, İmân 232 (145); Tirmizî,İmân 13; İbn Mâce,Fiten 15; Darimî,Rikak 42; İ.Ahmed I/184)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.:“İslâm garib başladı ve tekrar başladığı gibi garib olacak, yılanın deliğine çekildiği gibi iki Mescidin arasına çekilecektir!.”buyurmuştur. (Abdullah ibni Ömer radiyallahu anhu dan; Müslim,İmân (146))