*ALLAH'A YAKINLIK*

Abdulkadir Geylani (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

*ALLAH'A YAKINLIK*

Mesaj gönderen aNKa »

ALLAH'A YAKINLIK


Manevi bir hal içinde bulunduğun zaman başkasını isteme. İster daha altını, ister daha üstünü. Hiçbir makam arzu etme…

Padişahın kapısına geldiğinde hemen içeri girmeği isteme…
Zorla içeri alınıncaya kadar bekle…
Kendi isteğinle değil zorla içeri alınmalısın.
Tekrar, takrar istemelisin…
Pek nazlı da olma…

İçeri girmek için mücerret izinle de yetinme. Seni tecrübe için olabilir, belki de padişah tarafından deneniyorsundur…
Koşma; bekle. Ta ki seni zorla içeri alsınlar. Bu şekilde içeri alınman senin için bir fazilet olur. Padişah tarafından sana bir ikram olur.

Saraya bu şekilde girdikten sonra, seni kimse tekdir etmez…
Tekdir ancak yapacağın kusurdan sonra gelir. O (C.C.), seni bizzat içeri aldıktan sonra, korku da olmaz. Padişahın yaptığından mes’ul olmazsın. Ancak kendi isteğinle yaptığın şey sonunda mes’ul duruma düşersin…
Yaptığın hareket neticesi, sana taarruz vaki olur.

Bu makamda senin için iyi olmayan şey kendi arzunla hareket etmendir…
Sabrın azlığı, edebe riayetsizliğin, bulunduğun hale rıza göstermemen senin için hiç de iyi olmayan hareketlerdir…

Saraya girmek sana nasib olunca; başını önüne eğ, gözlerini etrafta gezdirmekten sakın. Edepli terbiyeli olarak, verilen her hizmet ve vazifeyi yapmaya çalış. Daha fazla yükselmeyi isteme…

Ayet: “Onlara verdiğimiz dünyalıklara gözlerini çevirme, onları tecrübe etmek için, dünya süsü olarak kadın verdik. Rabbinin (CC) sana verdiği rızık, hem hayırlı hem de devamlıdır…”

Allah-ü Teala (C.C.) , bu ayetle seçkin Peygamberine (S.A.V.) edep öğretiyor, dolayısıyla bize…

- “Halini muhafaza et, verilene razı ol…” buyrulmasındaki Murad:

- “Sana verdiğim pek çok hayır, peygamberlik, ilim kanaat, sabır, islam dini üzerindeki saltanat ve o yoldaki mücadele senin için en büyük nimettir… Ötekilere verdiklerimden daha iyi ve güzeldir…”

Bütün hayır haddi bilmekte ve ona razı olmaktadır. Bununla beraber başkalarının hiçbir şeyine göz dikmemektedir. Başka bir şeye iltifat etmemektedir. Çünkü o baktığın ve arzu ettiğin şey üç kısma ayrılır.
Birincisi, senin nasibin olmasıdır.
İkincisi başkasının nasibi olma ihtimali.
Üçüncüsü, ne senin ne de başkasınındır. İhtimal ki; Allah-ü Teala (C.C.), onu bir tecrübe vasıtası olarak yaratmıştır…

Baktığın şey her ne ise… Eğer o, sana nasip olmuşsa ihtirasa düşüp ardından koşsan da gelir koşmasan da…
İstesen de gelir, istemesen de…
Bu hale göre, mutlaka onu elde etmek için çırpınman ve edebe uymayan bazı hareketler yapman sana yakışmaz.
Bu hal, ilim ve akıl ölçüsüne vurulursa hiç de sevilen bir şey olarak meydana çıkmaz…

Eğer o şey, başkasının nasibi ise… Çırpınman niçin?..
Çünkü o şey sana hiçbir zaman gelmez.

Yine o şey, ihtimal ki hiç kimsenin nasibi değildir, fitne ve tecrübe için yaratılmıştır.
Böyle olduğuna göre, akıllı olan kimse nasıl nefsi için, böyle bir fitneyi ister…
Ve kendine celb etmeği arzu eder?..

Bu izahlardan anlaşılıyor ki; bütün selamet ve iyilik, manevî hali muhafazada ve haddi tecavüz etmemededir…

Avuç içi kadar dar yerde de kalsan, geniş sahalara da çıksan, her ikisi de sana göre müsavi olmalı…
Ve yukarıda anlattığımız halini ve edebini muhafaza etmeğe çalışmalısın. Başını önüne eğ. Çok edepli ol…
Daha da üstün vazife görmeğe çalış. Çünkü padişaha en çok sen yakınsın, senin kabahatin de çabuk görülür.
Bu sebepten senin için tehlike daha fazladır.

Bulunduğun halin daha üstüne ve daha aşağısına geçmeği isteme…
Orada sabit kalmayı, baki olmayı arzu etme…
Bulunduğun vazifenin şeklini değiştirmeğe yeltenme…
Böyle bir şey yapmağa senin bir selahiyetin yoktur. Böyle bir şey yaparsan nimetleri inkar yolunu tutmuş olursun; bu ise, dünya ahirette sahibini utandırır…


Sonuna kadar, anlattığımız şeyleri yapmağa çalış…
Neticede öyle bir hale gelirsin ki, o halde senin için bir makam verilir…
Seni ondan hiç ayırmazlar…
Sen de onun, Allah (C.C.) tarafından bir vergi olduğunu anlarsın. Böyle oluşun delili ve beyanı meydandadır, bunu bilir ve o halin devamına çalışırsın…

Veliler için haller vardır.
Ebdal için makamlar vardır…
Ve sana hidayeti Allah (C.C.) nasip edecektir…




Kaynak: Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (K.S.) - Fütûh-ul Gayb (Gizliden Sesler)
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen gullale »

Değerli kardeşim, bizlere hatırlattığın bu kıymetli nasihatler için duamız üzerinedir inşallah. Abdülkadir GEYLANİ hazretlerinin de himmeti, muhabbeti, nazarı gönlümüze iner inşallah. Gavsul Azamın nazarıyla ayağımıza dolananlar çözülür, yollar açık olur, şimşek gibi alınır mesafeler, HAKKA yakınlık hasıl olur. Büyüklerimizin muhabbeti nasihatlerini okumak ve can kulağı ile dinleyerek niyete almakla olur inşallah. Yazınızın RABBİMİZİN inayetine vesile olmasını niyaz ederim.
Resim
Cevapla

“►Abdulkadir Geylani◄” sayfasına dön