Mestçi Sâlih BaBa (ks) HaKka Yürüdü..

Tebrik ve Taziyeler buraya.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mestçi Sâlih BaBa (ks) HaKka Yürüdü..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

GuRBet Hasan Dağa AĞsın
GÖZlerim >ATEŞin SAĞsın
HAKkın-HaYRın SıRR SÂLİhi
RUHuna RAHMETler YAĞsın!.
-> VELîYuLLAHısın SAĞsın!..
kaddesallahu sırrahu

ZEVK 5747

Mestçi Sâlih BaBam ŞÂHım!. -> RiCÂL-i GAYBî gERÇEKk ti!
BİZ BİR-İZ MeŞK-i MuHABBEt>TeKk YüreKk TEVHİTte TEKkti!
-> DOKSAN YEDİ YIL DAYANdı!.. -> SIBGATuLLAH-la BOYANdı
->bU SabAHh -> bir ÇINAR dAHa -> KÖKÜnü -> GÖKlere ÇEKkti!..


07.12.13.. 12:21
brsbrsbzrm.. tktktrstypylnzlğnhcrsinde..

ISsız-Yalnız Yüreğimden bir YILDIZım daha Kaydı!..
Cansevenim, canbabam, koçdölü yaşadığı sürece Rahmet duacın olacak.. NÛRunla Yaşa CeNNetlerde inşae ALLAHu Teâlâ..


الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
Resim---"İnna lillahi inna ileyhi raciun.. : Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler."
(Bakara 2/156)

GEÇmiş bir AN OLur ki
HAYyali cihÂN dEĞER!..


gurbetin en acı anı, bir haber alırsınız ve en içten en ince telinizi koparır atar ve yığılır kalırsınız çâresiz.. işte öyle bir şey gurbet eller.. ve haberler..

Resim

MESTÇİ SALİH BABA
kaddesallahu sırrahu

(1916 - 07.12.2013)

ZEVK 1149

Sâlih Babasının sırrı -> Koç Dölü
Bilindi mi kim imiş -> diriyle - ölü?.
Derbentli Hasan Baba, Kalaycı Yahya
-> ÂŞIKların KaLBi -> KeRBeLâ ÇöLü...


01.11.1995 09:10

40 yıl öncesiydi..yüksek mühendis olmuş memleketimde baş mühendistim.. burnum bulutları çizerdi.
ve pek çok köy insanı iftihar eder övünç duyar tebrik ederdi
"Aşk olsun Yörük!" derdi..
Kızgın sac üzerinde Sebbah Dansının başlangıç dönemimde nice gönlü yücelerle tanış-biliş etmişti yüce Mevlâm Teâlâ.. Birisi de MESTÇİ SALİH BABA kaddesallahu sırrahu idi.. Rahmetullahi aleyhi..

O zamanlar Aksarayda Somuncuoğlu Pasajında bir dervişler kahvesi vardı.
Oyun oynanmazdı. Sâdece çay kahve... İçeride loş bir yerdi. Su küpleri sıralıydı.
En iyi kahve, küllü ocakta yapılıyordu.
Sonraları rahmetli kardeşim Hasan da işletti o kahveyi.

Salih Baba, üç tekerlekli arabada elma satardı sokaklarda.

"Elmacı Sâlih geldi. Paralı parasız elmacı geldi!..." der de gerçekten gelenin durumuna göre elma fiyatı değişir, Bazen beleş bile olurdu.
Tek kızı Emine, şehrin en zenginlerinden Ekecik'in karısıydı da:
"Kader Kaderullah Erenler, daha çayını içmedim hiç Emine'min" der de ağlar gibi olurdu.
Bana dâima:
"Koç dölü" derdi. İsmimi bir kez duydum ağzından. O da Antalya'ya tâyin oldum. Bu bana çok çok zor geldi. Bu insanlardan ayrılmayı unutamadım ve hâlâ yerleri dolmadı.

Aksaray'a İzinli gittim. Rahmetli Babamla birlikte Rahmetli kardeşim Hasan'ın Dervişler Kahvesine gittik.
Sâlih Baba kardeşim Hasan'a hep beni sorar ve sonra:
"Ah oğul, vah oğul!.." der ah çekermiş...
Biz dış kapıdan girince içerisi karanlıktı. İnsanlar hemen fark edilemiyordu.
Hasan bizi görünce:
"Salih Baba Lâtif âbim geldi!..." diye bağırdı.
Mübârek zât ise:
"Bizim Lâtif mi?... Bizim Lâtif mi?... Koç dölü mü gelmiş!..." diyerek fırladı.
Masalar, sandalyeler devrildi. Ortada sanki harmandalı dönüyordu:
"Kim gelmiş Erenler!, nerden gelmiş, nasıl gelmiş! v.s" diyor, ağlıyor ve oynuyordu.
Öyle bir sarıldık ki hâlâ sıcaklığı sinemdedir..

Sâlih Baba ricâl-i gayb (ebdâllerden) olduğunu rahmetli Hoca Amucam söylemiş ve:
"Sakın bu zâtın sırrını ölünceye dek söyleme, nasıl olmuşsa öğrenmişsin. Sakın oğlum ha!..." diye tembihlemişti.
Sonra kendisiyle Ulu Câmi'de buluştuğumuzda:
"Koç dölü sırrımız sırrımızdır saklarsın değil mi?" demişti.

*

Ulu Câmiden birlikte çıktık. 1.90 boyunda, sakalı çok uzun ve ondolünlü idi. İbrâhim Aleyhi's-selâm'ın sakalını da böyle görmüştüm.
Öne eğik yürürdü. Hasan'a bir resmini vermişti. Bu resim yukarda bakınız!.. Bana geldi. Şiir defterimin içinde hâlâ!..

Câmiden çıkınca elimde tesbihi gördü de:
"Koç dölü, kötü kadınların ziyneti gibi teşhir etme tesbihini, eğer zikretmekse maksadın seyret!..." dedi ve havaya fırladı.
1 metre kadar yükseldi. Diz üstü betona düşdü. Yüzü sararmıştı ve derhal:
"Hu!..." zikrine girdi.
Bir
"Hu, Hu!..." zikri başladı ki durdurana aşk olsun.
"Baba, yapma insanlar bakıyor falan" dediysem de nâfile.
Neden sonra kalktı. Hiç bir şey olmamış gibi koluma girdi yürüdük. Yorgundu.

Ulu Câmiden sabah câmisinden çıktık. Kulağıma ağzını yaklaştırdı:
"Koç dölü bir derdim var ki utanıyorum kimselere demeye. Sen dinle bir bak çâresi ne ki!..." dedi.
Ben de:
"Buyur babacığım!..."dedim.
"Ben basur oldum, oturamıyorum. Kanıyor abdest tutmuyor. Perişanım!. " dedi.
Ben de o günlerde
"Venoroit" diye bir ilacın basura çok iyi geldiğini dâirede duymuştum.
Hemen ayrıldım. O eczâne bu eczâne koşturdum. Ama nâfile... Hepsi de o ilaç pisayadan kalktı diyorlardı.
Çâresiz kaldım eve dönerken yolum üzerinde Amaratlıların bir eczânesi vardı.
Eczâcı genç:
"Abi gel bir çayımızı iç, hiç gelmezsin!..." diye sitem etti.
Döndüm ve:
"Venoroit diye bir homoroit ilacı arıyorum" dedim.
"O ilaç yok, ancak onun işini gören bir ilaç var ancak o da yok yalnız bir arkadaş iki kutu getirtmişti, tezgah altında varsa çocuğusalalım" dedi.
Bir kutu varmış. 50.000TL idi. O zamanlar bu para çok para idi...

"İthal ma'lesef pahalı" dedi.
"Olsun, bulduk ya!..." dedim.
İkindi okunmadan erkence Ulu Câmiye girdim.
Bir kaç kişi vardı. İlerde tek başına Sâlih baba oturmuş zikrediyordu.
Taş kesilmişti. Cebine ilacı koydum, duymadı bile... Arka bir tarafa geçtim oturdum.
Ezan okununca ilacı fark etti, beni aradı ama bulamadı.
Onun âdeti en son çıkardı câmiden. O gün ise hemen çıktı.
Ben ise mahsus geç kalktım ki para pul demesin diye.
Çıktığımda kapıda bekliyordu: "
Sağol koç dölü, Allah razı olsun!..." dedi.
"Ne önemi var!" dedim.
Cebinden eski asker cüzdanları vardı çıt çıtlı, 3 gözlü...
Birinci göz boş, ikincisi boş ve ücüncü gözde bir tek o mor elli bin lira vardı.
Bu sırada bana:
"Benim bir arkadaşım var ne nâmussuzdur, adam ne anaforcu, somurucudur.
Beni çok üzüyor be herif!..." diyordu.
Bende:
"Sen bana göster hallederiz" diyordum ki baktım elli bin lira elindeydi. Bana uzatıyordu.
Anladım ki nefsinden bahsediyordu:
"Babacığım hani bana "dört âlemde oğlumsun, oğlum yoktu sen oldun" derdin sen. Bu nasıl iş!" deyince boynuma sarıldı.
"Hakkın var koç dölü, hakkın var!" dedi.

Kalaycı Baba ve Salih Baba..
İkisinin de son zamanlarına rastladım.
İkisini de çok sevdim ve ikisi de beni çok sevdiler.
Kalaycı Yahya Baba - Sâlih Baba hep birlikte olurlardı.
Her sabah önce ulu Câmi'de buluşulur, sonra derviş kahvesine gidilirdi...


*

Derviş kahvesi ilginçti.
Sabah namazı saat 06:00 da kılınıyorsa saat 08:00'e kadar orada onlarla kalıyordum.
Sonra servis yerine çıkıp dâireye giderdim.
Bu kahvede neler gördüm ve neler yaşadım neler... Staj yerimdi.

Kahveye Aksaray'da yaşayan deli, veli, evli, evsiz her türden türlü türlü insan geliyordu.
Çok erkendi. Her gün erkence simitçi geliyordu. Çay hazırdı.
Câmiden dönünce simitler kapışılıyor, çaylar içiliyordu.
Çok garip görünümlü teşhirci gibi ve sakat insanlar vardı.
Gündüzleri çöplerden bir şeyler topladığını gördüğüm insanlar hep orada cem oluyorlardı.

1 Saat sonra filan kalkarken Salih Baba
"Oğlum Yahya paralar senden. Koca bir bahçe sâhibisin" diyor.
O da tüm simit ve çay paralarını veriyordu.
Bir başka gün ise Sâlih Baba ve benzeri başkaları...
Ben bir gün olsun para veremedim ona yanarım hâlâ.
Ne zaman kalksam:
"Sen misâfirsin erenler!" derlerdi verdirmezlerdi.
O kimselerden bir tânesi bile kalkıp da:
"teşekkür ederim" bile demiyorlar, kalkıp işine gidiyorlardı.
Çok antika bir yer ve insanlardı vesselâm!.


*

Derviş Kahvesindeyiz.
Sağımda Sâlih Baba, solumda Yahya Baba masada ben aradayım.
Derken kavgaya başladılar. İş ciddi. Sözler sert ve ağır...
Sâlih Baba:
"Ulan Yahya, sen çok utanmaz bir adamsın. Nankör herif, ben sana 70 kat elbise teslim etmedim mi?" diye bağırarak soruyordu.
Yahya Baba:
"Evet, verdin ne yapalım yâni vermeseydin!..." diyordu.
Sâlih Baba vurmak için saldırıyor, ben aralamaya çalışırken az da olsa bir iki sille tokat isâbet ediyordu.

"Ya elbiseler, ya parası. Yahya canına okurum. Kıvırtma nettin güzelim 70 kât elbiseyi?"
diyor yine saldırıyordu.
Ben ise kan ter içinde:
"Yapmayın etmeyin" deyip duruyor ve üzülüyordum.
Hiç bir kimse yerinden kıpırdamıyordu.
Sonra Amaratlı yaşlı bir Şeyh bana yaklaştı:
"Mühendisim, sen bunlara bakma. Cilve yapıyorlar. Salih baba Yahya'ya 70 yılı nerde harcadın hesab ver diyor. O da kem küm ediyor. Bunlar sana gösteri yapıyorlar" dedi.
Anladım ki adamcağız hâlime acımış...
Hemen sonra hiç bir şey olmamış gibi güzel güzel konuşmaya geçtiler.. Şaştım kaldım...


*

Derviş Kahvesindeyiz.
Yine aynı masa. O masa bizim sanki aynı yerlere oturuş...
Salih Baba
"Ulan Yahya senin için şikâyet var. Şu tazına sahip çık!.
Bir itin hakkından gelemiyorsun. Bize laf söz getiriyorsun.
Madem ki avcısın tazına sahip ol. Ne bu ulan be herif!.
Mahalle tazıyın elinden zâri zâri olmuş. Evde bacı şikâyetçi.
İtinin kalaycı çarşısında ne işi var. Onlar da şikâyetçi.
Bak, bak işte işte şikâyeti olan!" dedi.
Baktım gösterdiği de başka bir kalaycı idi. Suratı asık adam
"evet! evet!" diye başını sallıyordu.
Ben de:
"Allah, Allah Yahya Baba avcılıkta mı yaparmış!..." diyordum.
Yahya Baba:
"Ne yapalım yâni, bu şehirde bir ben mi besliyorum tazıyı. Her gün güzelce çulluyorum, üç öğün yidiriyorum. "Sakın ola ki, kimseye hırlama!" diyorum ama dinliyor mu Babacağım tazı bu adı üstünde it!..." dedi.
Bir ona bir öbürüne bakıyordum. Bu işin içinde bir iş var mıydı diye!...
Amaratlı Şeyhe işâret ettim.
"Ne oluyor?" diye... O kimse muşfikti...
Bana acıyordu ki:
"Oğul, Salih Baba, Yahya'ya nefsine çeki düzen ver. Herkesi hallediyor. Uyuma, aklını başına topla!..." diyor dedi.

*

Yüreğimde asılı kalan DERVİŞ TEKkesinin HaKk Yiğitleri, Yahya Baba, Salih Baba, Safım Hasan Kardeşim ve Hakk Dostlarım tümünüze rahmetler olsun ÜMMET-i MuhaMMed ecmâin inşae ALLAHu Teâlâ.. 3 ihlâs 1 Fatiha salâvâtla..


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin Resim Ve Âdeme ve Nûhin ve İbrâhîme ve Mûsâ Resim ve İsâ Ve mâ beynehum minennebîyyîne ve'l-mürselin Resim Salâvâtullahi ve Selâmuhu Tealâ aleyhim ecmaîn.

MÂNÂSI: ALLAHım! Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’e salât-ü selâm et! Ve Âdem (aleyhisselâm)’a ve Nûh (aleyhisselâm)’a ve İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Musa (aleyhisselâm)’a ve İsa (aleyhisselâm)’a ve aralarında gelen tüm nebîlere ve mürsellere de! ALLAHU Tealânın salât ve selâmı cümlesinin üzerine olsun!”
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Mestçi Sâlih BaBa (ks) HaKka Yürüdü..

Mesaj gönderen Hakan »

Evet Rahmetli Hasan dayımın yanında bu kahvehanede çaycı çıraklığı yaptım. Gerçekten de gönülleri hoş, görünüşleri başka hoş insanlar gelirdi. Benim zamanımda yoksulluk içinde olan bir çok insan sabah gelir akşam evine giderdi. Bir yaşlı amca vardı. Gözleri ama idi. Sabah hanımı bizim oraya bırakırdı. Akşam da kahve kapanırken dayım bana "bu amcayı ula caminin önüne götür" derdi. Bende o amucayı her gün ulu caminin önüne götürürdüm. Teyze de amcayı ordan alır evine götürürdü. Çok ilginç yaşam ve tarzları vardı insanların. Dayım hiç birisinden para almazdı. "Benim çocuklar bunlar" derdi. Gönlü yüce bir o kadar da saftı Hasan dayım. Kahvehane Pasaj gibi bir yerdi. Tek girişi olan ve içeride dükkânlarla çevrili bir yaşam medresesiydi sanki. Allah tüm geçenlere rahmet eylesin. Allah dostlarının dualarında eylesin. Rasulullah sav. in şefaatinde eylesin inşallah.
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: Mestçi Sâlih BaBa (ks) HaKka Yürüdü..

Mesaj gönderen der-ya »

kulihvani yazdı:Resim


Çâresiz kaldım eve dönerken yolum üzerinde Amaratlıların bir eczânesi vardı.
Eczâcı genç: "Abi gel bir çayımızı iç, hiç gelmezsin!..." diye sitem etti.
Döndüm ve: "Venoroit diye bir homoroit ilacı arıyorum" dedim.
"O ilaç yok, ancak onun işini gören bir ilaç var ancak o da yok yalnız bir arkadaş iki kutu getirtmişti, tezgah altında varsa çocuğu salalım" dedi.
Bir kutu varmış. 50.000TL idi. O zamanlar bu para çok para idi...
"İthal ma'lesef pahalı" dedi.
"Olsun, bulduk ya!..." dedim.
Mübarek Sâlih BaBa (k.s) görmek,nasip olmadı, Yazınızla gördük elhamdülillah Değerli hocam,
Onları görmek ma'lesef pahalı, her gönlün gücü yetmiyor görmeye,
Yine de çok şükür ki, "Olsun, bulduk ya!..." dedim.
kendi kendime,

Muhabbetle
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: Mestçi Sâlih BaBa (ks) HaKka Yürüdü..

Mesaj gönderen aksiseda »

Mübareğin fotoğrafını görünce içim sızladı...
"Eli öpülesi" nurlu dedelerimize hasret yaşamanın hüznü çöktü içime...
Keşke tanıma şerefine nail olabilseydim... Keşke dizinin dibinde oturma imkanı bulabilecek kadar nasipli olabilseydim...
"Keşke" demek inancımızda çok doğru değil biliyorum ama içimdekini de gizleyemem...

"Allah cc' un böyle güzel bir kuluna, değerli bir dostuna ben gibi bir günahkarın duasının ne hükmü olur!"
diyerek bir şey demeye çekindim bir kaç gündür amma...

Başkası için edilen duayı "Temiz ağızla edilen dua" kabul eylediğini hatırlayınca içimden geleni yazar buldum kendimi...

Çok sevdiği birini kaybeden birinin içi nasıl yanarsa öyle yanıyor içim... Allah biliyor...

Allah cc. Resulullah Sav' in dizi dibinde eylesin Rahmetliyi...
Nuru ile Rahmeti ile kuşatsın ilel-ebed inşaALLAH...
Resim
Kullanıcı avatarı
o.z.a.n
Üye
Üye
Mesajlar: 48
Kayıt: 16 Oca 2012, 21:15

Re: Mestçi Sâlih BaBa (ks) HaKka Yürüdü..

Mesaj gönderen o.z.a.n »

Gönül Semâ'mıza aydınlık saçan "büyük" insanlar.. Cenab-ı ALLAH Himmetlerinden nasib'dar eyleye..
"Kul.."
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Mestçi Sâlih BaBa (ks) HaKka Yürüdü..

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim ALLAHu Zü’l-CeLÂLihu’nun izni ve inayetiyle,
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem efendimizin hoşnutluğuna sığınarak;
VİRDimiz olan SALÂVAT-ı Şerif’emize sarılı Fâtiha-ı Şerif’lerimizi, YaSÎN- Şerif’lerimizi duyguSALL hâlimizle gönderdik acizâne kabul olunanlardan olsun إِن شَاء اللَّهُ

SEVgili Mestçi Sâlih kaddesallahu sırrahu BaBacığım,
HAKKa göçünüzün ardından YAŞAdıklarınız ve ÇİLEli YAŞAntınız gözümün önünden ÂNlıyaBİLdiğim ÖLçüde filim şeridi gibi geçti. Bu yüzden ÖZel olsun yazdıklarım istedim.
Sizler bu ÂLEMin ÖZ-EL Yaratılmış Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem efendimizin IŞIKını saçanlarsınız. Sizlerin saçtığı IŞIK ile İLM ederek EDEB-i RESÛLALLAHı öğrenerek YAŞAma geçirmeye çalışıyoruz.
HiMMet'inİZ daima VARımız olsun BaBacığım إِن شَاء اللَّهُ

ÇİLE ÇÖLÜnde ÇİLEli YAŞAntılarınızda takdire şayan, dimdik duruşunuz gerçekten çok ibretlik!
İçimizi titretmekte!
Benim gibi rahat/refah içinde yaşayan birisinin,
şiddetli esen rüzgarda,
Savruluyor, dolandırılıyor, donduruluyor, yandırılıyorum olması,
Sonra her yerin toz duman edilmesi,
Haydi sil baştan, yeni/yeniden denemeler/denenmeler!
İşte bu yüzden anlayışsızlıklarım sürekli feryatlarıma sebeb oluyor.
Bu Hâlimi Ânlayışınıza sunarım.


Evelsi gece uyuyormuydum/uyanıkmıydım, yoksa İKİsinin arası bir zaman dilimi miydi? BİLemedim! Yine....

Birisi can hıraş bir ses ile bağırıyordu.
"Babama yardım edin, babama yardım edin!
At şahlandı sırtındaki odunları attı atacak yardım edin! "
diyordu.

Yaşlı ama güçlü bir Zât-ı Muhterem yularından tutmuş dağdan odun yüklenmiş atı indiriyordu.
Çok dar bir yoldu at şahlanmıştı.
Koştum sesten sonra o yöne doğru.
Kanter içinde kalmıştım vardığımda.
Öyle ince bir yoldu ki! bıcak sırtı tabir edilen bir yoldu!
İki tarafıda uçurumdu.
Korkmadan yanına vardığımada şaşırdım.
Düşenin parçası bulunmayacağı tabir edilen bir uçurumdu.
Yaşlı DeDeye yardım için yanına vardım.
Beraberce yürürken uyandım.


SAYgımı ve SEVgimi ''MuhaMMedî MuhaBBetlerimİZ''e sararak
Gelgitlerimin, GEL/GEÇlere dönüşeceğini umarak HiMMeTinİZi dilerim.
Resim
Cevapla

“Tebrik ve Taziye” sayfasına dön