ANLIK YAZILAR

Kendi yazdığınız Hikaye, Makale ve Yazıları paylaşalım.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

ResimHARAM DUYGULAR,
Her cumartesi okulun bahçesinden geçerim.
Ev ile işyerimin arasında boydan boya okul binaları var.
Sözünü ettiğim okul, eskiden "kolej" dedikleri, şimdilerde "anadolu lisesi" diye isimleri değiştirilen imtihanla seçme öğrenciler alınan okullardan.
Binaları güzel, bahçeleri geniş ve yeşil..
Öğrenciler de sevimli, hoş..
"Gelecek" saraylarının yapı taşları..
Allah(cc) hepsine hayrlar ihsan eylesin.
Ümmet-i Muhammed'in birer neferi eylesin inşae Allah..
Tatil günlerin dışında okul kapıları kapalı ve nöbetçi öğrenciler bekliyor.
Giriş çıkışlar kontrol altında.
Üstünde demir parmaklıklar olan duvarların dip kısımlarına iki metre genişliğinde yürüyüş veye koşu yolu yapmışlar.
Halktan kimsaler buralar da spor yapıyor.
Tatil günlerinde okul bahçesi halka açılıyor kısacası.
Bendeniz de hemen hemen her cumartesi günü işime giderken, okulun bahçesinden , kestirmeden geçerim.
Dediysem de öyle hemen geçip gitmem yani.
Yağmurlu havalarda ıslak toprağı ve otları koklamak öyle mutlu eder ki beni..
Hele yoncaları seyretmek, Allah'ın onların üzerindeki "hayy" sıfatını izlemek, içime bir genişlik, bir huzur verir..
Dahası, önce Rabbime dua eder, sonra da duamı kabul etmesi için dört yapraklı veya beş yapraklı yonca buluncaya kadar "ihlas" suresini okurum.
Bazen yirmi, bazen atmış bazen daha fazla sürer bu.
Dualarım olmaz dua değildir.
Zaten haram olan bir şeyi Rabbim'den dilemeye "ar "ederim.
Bu günkü duamı sizinle paylaşabilirim
:


"Eyy! Allah'ım, beni de kullarının arasına kabul eyle.
Kim ki Senin kulun olmuştur, her sıkıntıdan kurtulmuştur.
Sen kulunu, korur gözetirsin.
Ona sahib çıkarsın her daim her zaman.
Kulunu nefsinden, ve diğer şerlilerden korursun.
Ona hayr kapılarını açar, şerr kapılarını kapatırsın.
Zayıf, aciz ve güçsüz kulun her zaman sana muhtaç, her zaman sana müştâktır.
Beni kulun olarak kabul ettiklerinin arasına koy"


Kokularını nefesleyerek, dört yapraklı yonca aradım.
İhlas suresini de okuya okuya...
Bir yandan da, "bu sefer istediğim büyük bir istek, epeyce "ihlas-ı şerif" okumam gerekecek" diye aklımdan geçirirken çok güzel, diri ve iri dört tane yaprağı olan yoncayı buldum..
Sevincimden Rabb'ime hamdederek ağladım..
Bazınıza bu halim ne kadar gülünç gelmiştir kim bilir "başka işin yokmu senin " diye de geçmiştir aklınızdan..
Lakin, içinde hep bir çocuğun yaşadığını hissedenleriniz varsa, beni anlarsınız umarım..
"Dağ başındaki çoban" gibi sevdim hep Rabb'imi kabul eyler inşaeallah...

Yüreğimde sevinç, gözlerimde yaşlar, dönüp gelirken, okulun kanepelerine ilişti gözlerim.
Gençler oturuyorlardı.
Rahatsız etmeyeyim diye diğer tarafa yönlendim..
Kuytu bir yerde, ağaçların altında, bir kanepeye oturmuş, sarmaş dolaş çocuklar görmek zorunda kaldım.
Önlerinden başımı yana çevirerek geçtim.
Dilimden bir kaç kelime döküldü.: AHHH! HARAM DUYGULAR...
Bilmiyorlar ki bu gençler, gelecekte kuracakları yuvalarına şimdiden zehir zakkum saçıyorlar...

Çıkmaz sokakta, çaresiz kalan,
İnsanıı binbir belaya salan
Haramdan ne varsa hepsi yalan,
Zehir zakkumdur, haram duygular...

Tatsız tuzsuz eyler tatlı aşı,
Yerden kalkmaz eder artık başı,
Gözlerden dindirmez olur yaşı,
Zehir zakkumdur, haram duygular...

Gönüller hep maziye takılır,
Resimler ve mektuplar yakılır,
Zamanla yoka gider, yıkılır,
Zehir zakkumdur, haram duygular..


AHHH! HARAM DUYGULAR...
En son HAYY-DOST tarafından 16 Mar 2013, 18:46 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

ResimEselamüaleyküm Kardeşler,

Sabah kahvemi içerken, televizyonda tasavvufî yayın yapan kanallardan birini izliyordum.
Zât-ı Muhteremi dinledim. Güzel sözlerdi söyledikleri.
Fakat hiç Resûlallah sallallahu aleyhi ve sellemden mevzubahis edilmediği dikkatimi çekti.
Zâten de işe gitmem gerektiğinden, televizyonu kapatırken:
"Çok güzel de, siz Resûlallah sallallahu aleyhi ve sellemd Efendimizi bu teblliğin neresine koydunuz?
Yoksa O'nun yerine mi geçtiniz?" diye söylenerek, kalktım.
Kul İhvani Hocamızım, gayretleri, Resûlallah sallallahu aleyhi ve selleme olan muhabbet ve hizmetleri aklıma geldi.
Kendisine bir kez daha ne kadar minnettâr olduğumu hatırladım.

Yol boyunca düşündüm durdum.
Resûlallah sallallahu aleyhi ve sellemd Efendimin hayatımdaki yerini, rolünü değerini sevgisini mıhabbetini sevdâsını.......
Seyr ü sülükumda, yıllardır, en muhtaç olduğum anlarda nasılda hayatımın akışına yardımcı olduğunu,
Sevgiye, ilgiye, merhamete delice susadığım çöl hayatımda bana nasıl rahmet olduğunu,
Rüyalardan öte manevî âlemimde bana nasıl tenezzül edip, hasretimi giderdiğini,
Ruhumun ona ne kadar meftun ve tutkun hale geldiğini ..
Yol boyunca düşündüm durdum.
Hacı Ahmet Kayhan Dede Muhtereimin, her ziyaretimizde kendisini, "MUHAMMEDî olun, evlatlarım, MUHAMMEDî olun!" derken neyi kastettiğini çok sonra öğrenmiştim...
Bendeniz o zamanlar hazır içip hazır yiyen bir kuş yavrusu gibiydim.
Hacı Ahmet Dedemiz, negatiflerimi boşaltır, pozitifle doldurup yollardı .
Bendeniz de, gelene gidene dağıtırdım.
Aslında yaptırılanın farkında bile değildim.
Sonraları, öğrendim çok olayı...
Hacı Ahmet Kayhan Dedemiz, dünya değiştirp Hakk Teâlâ'ya kavuşunca, onun yokluğunda çektiğim çok sıkıntılardan sonra, rüyalarımda peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi, sık sık görmeye başladım.
En son gördüğüm rüya gerçekten çok güzeldi.
İşyerime geldiğimden beri, o rüyayı ve sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi hayalimde seyrediyordum ki....
Postacı, yaklaşık 15 yıldır abonesi olduğum bir tasavvuf dergisini elime verdi.
Derginin kapağında "İNSANLIĞIN AHLÂK ÖNDERİ" sallallahu aleyhi vesselem. YAZIYORDU...
Ayrıca yeşil kubbesinin resmi VARDI.....
KALBİM sanki yerinden oynadı....
Gerisini size
EYY! PEYGAMBER SEVDALILARIı aziz dostlar....
ALLAH cellecelaluhunun rahmeti, RESULALLAH sallallahu aleyhi ve sellem'in şefaati cümle insanlığın üzerine olsun!...

gül-i zâr
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen gullale »

ResimHAYYdan dostum, GÜL-i zârım, yazını gözyaşlarımla gıpta ile okudum ve bu güzel paylaşıma cevap yazma iştiyakı duydum... Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz benim için uzak değil yakın. Bu yakınlık ana-baba yakınlığı evlat kardeş yakınlığı gibi değil. Can yakınlığı... târifsiz... bu âlemde anlatılamayacak ancak yaşanacak hissedilecek bir yakınlık... Kendimden değil, RABBimin hilkatinden, nûrundan, ne diyim işte tekneden.. hamurdan...

Biraz bekleyim, cevabım yazının güzelliğine lâyık olsun diye düşünmek, derinleşmek, odaklaşmak istedim. Bir kahve yapmak için hamlettim ki koridorda dresuarın üzerindeki cam obje dikkatimi çekti, küçük kare bir parfüm şişesi gibiydi... Bu nereden çıktı? Kim koydu? Ben koydum da unuttum mu diye düşünerek elime aldım, parfüm şişesi değildi, bütün bir camdı. Camın içinde şekiller vardı. Artık yakını net göremeyen gözlerimi dikkatle yoğunlaştırdım... Yüreğim sürûr içinde çiçeklendi reyhanlandı... gÖZ kırpar gibi, muştu gibi, nefha gibi... objede, renklerle işlenmiş görüntüde, ön planda Kurân-ı Kerîm arka planda Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin Ravza-ı Şerifleri ve yine hemen arkasında da Beytu'l-Haram vardı... Daha ne diyeyim darısı ruyada, yakazada hakîkatte görebilmek yaşayabilmek niyâzına yol bulur...

El-hamdu lillâhi RABBi'l-âlemîn... Ve's-selâmu ale'l-murselîn... Es-selâtu ve's-selâmu ale'n-nebiyyi'l-ummiyyi...
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

ResimGÖNÜLDAŞIM, YOLDAŞIM, CANDAŞIM,
seni ne kadar özlemişim bir bilsen...
ismini görünce hemen açtım .
yazını okudum.
yalnızların kervanında, yalnızlık besteleri yaparken ,
name name, nota nota uçup kulaklarından kalbine akan ,
muhammedi dizelerimin bile seni ne kadar özlediğini bir bilebilsen...
sana çok sitemim var...
böyle saklanıp, kaybolduğun için...
senden her zaman bir dost kokusu gelirdi muhammedinurdan..
şimdi seni delice özleyen gönüllerin, vekarından sana sitem edemeyen,
lakin özlem kokan güllerini teras tekkesinden, kalblerimize yayan muhammedi kokularla bezenmiş , yangından kalan küllerini seher yellerinde bize doğru savuran bir koca kartalın kanat seslerini duyar gibi oluyorum....
haydi gel... hiç gitmemiş gibi gel...
bıraktığın yerden başla..
hiç bitmemiş gibi gel...

kusuruma bakma..
lakin söyleyene değil söyletene BAK ....
HER ZAMAN, HER GÜN BURADA BEKLERİM... TEKRAR BULUŞUP KAVUŞMAK DİLEK VE DUASIYLA...
GÖNLÜ EZELDEN ÂŞIK, EZELDEN GÜZEL CANIM KARDEŞİM,,,,
El-hamdu lillâhi RABBi'l-âlemîn... Ve's-selâmu ale'l-murselîn... Es-selâtu ve's-selâmu ale'n-nebiyyi'l-ummiyyi...


ResimHAYYdan dostum, GÜL-i zârım, yazını gözyaşlarımla gıpta ile okudum ve bu güzel paylaşıma cevap yazma iştiyakı duydum... Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz benim için uzak değil yakın. Bu yakınlık ana-baba yakınlığı evlat kardeş yakınlığı gibi değil. Can yakınlığı... târifsiz... bu âlemde anlatılamayacak ancak yaşanacak hissedilecek bir yakınlık... Kendimden değil, RABBimin hilkatinden, nûrundan, ne diyim işte tekneden.. hamurdan...

Biraz bekleyim, cevabım yazının güzelliğine lâyık olsun diye düşünmek, derinleşmek, odaklaşmak istedim. Bir kahve yapmak için hamlettim ki koridorda dresuarın üzerindeki cam obje dikkatimi çekti, küçük kare bir parfüm şişesi gibiydi... Bu nereden çıktı? Kim koydu? Ben koydum da unuttum mu diye düşünerek elime aldım, parfüm şişesi değildi, bütün bir camdı. Camın içinde şekiller vardı. Artık yakını net göremeyen gözlerimi dikkatle yoğunlaştırdım... Yüreğim sürûr içinde çiçeklendi reyhanlandı... gÖZ kırpar gibi, muştu gibi, nefha gibi... objede, renklerle işlenmiş görüntüde, ön planda Kurân-ı Kerîm arka planda Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin Ravza-ı Şerifleri ve yine hemen arkasında da Beytu'l-Haram vardı... Daha ne diyeyim darısı ruyada, yakazada hakîkatte görebilmek yaşayabilmek niyâzına yol bulur...

El-hamdu lillâhi RABBi'l-âlemîn... Ve's-selâmu ale'l-murselîn... Es-selâtu ve's-selâmu ale'n-nebiyyi'l-ummiyyi...
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen gullale »

Resim
[BBvideo 425,350][/BBvideo]
HAYYdan Dostum, GÜL-i zâr'ım, Kulihvânî PÎRimizin SÖZ-SOHBET-ZEVK-HAZZ larıyla açtığı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz İZinde BİZ-BİR-İZ kervanından kardeşim, gönüllerimiz HAKK teknesinde karıldı, yoğruldu, HABÎBULLAH Ocağında pişirilmekte NÂR ile NÛRlanmakta in şâe ALLAH... Bu site ismi ile müsemmâ MUHAMMEDÎNUR sitesi. RABBi'l-Âlemîn'in Habîbi'nin ismi mubârekleri ile şereflenmiş, Ona hizmete adanmış, HAYY Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin HAYY ELiyle yürümekte el-hamdu lillah.

Burası BİZim ANA ocağımız, ASL hânemiz, DOST bağımız!

Burası BİZim BİZ-BİR olduğumuz yurt. Hâlis mûhlis hizmet etmeye gayret ettiğimiz, CAN ile BAŞ ile İZinde OLmaya adandığımız kalemiz...

Nereye gidersek gidelim, ne halde olursak olalım, ne edersek edelim MERKEZimiz bura!

Doğru sÖZü, doğru yOLu, doğru hÂLi BULduğumuz ELden kopamaz ayrılamayız. Dünyâ bizi oyalar, karıştırır, uğraştırır, üzer böyle böyle eğitilir, terbiye olur daha kavî olarak daha İÇlenerek, lâyıkıyla lâzımıyla toplaşır, kaynaşır Arıların topladığı polenleri BAL ederek şifâya vesîle oldukları gibi hamleder hasbî hizmette yarışırız... İn şâe ALLAH!!!

Bundandır, kaybımızı bulduğumuzdaki sevincimiz, reyhanımızı kokladığımızda sürûrumuz, SESe UYduğumuzda serHÛŞ olduğumuz AŞK ile coştuğumuz, " İzâ câe nasrullâhi ve'l-Fethu! ve raeyte'n-nâse yedhulûne fî DÎNİLLÂHi efvâcâ..." CERRinde seBBahamız....

Mü'minûn Sûresi'nin ilk âyetleri;


Eûzubillâhi min eş-şeytâni'r-racîm
Bismi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm


Kad eflaha'l-mu'minûn,

Mü'minler felaha erdiler!

Ellezînehum fî SALÂTihim hâşiûn
Onlar ki, SALÂTlarında- SALL bağını kurmada, HAYY CERRyanına bağlanmada-haşyet-huşu-korku-özen içindedir, hâlindedirler!

Ve'llezînehum 'ani'l-lağvi mu'ridûn

Onlar ki, boş işlerden, HAKKtan gayrısından dönmüşlerdir,

Vellezîne hum li'z-zekâti fâilûn

Onlar ki, Zekâtlarını îfâ edenlerdir,

Vellezînehum li furûcihim hâfizûn,

Onlar ki ferclerine, Dönüş kapılarına, nâmuslarına hâfız, koruyucu, ihânet etmezler,

İllâ 'alâ ezvâcihim, ev mâ meleket eymânuhum,

Eşleri, elleri altında, himâyeleri altında olanlar, emirlerinin kuşattığı alan, hâriç...

Fe innehum gayri melûmîn,

Bu alanda kınanmazlar!

Fe menibteğâe verâe zâlike, fe ulâike humu'l-'âdûn

Bu sınırlara riâyet etmeyenler, bunun arkasında/ötesinde başkasını isteyenler haddi aşanlardır...

Ve'llezînehum li emânâtihim ve ahdihim râ'ûn,

Onlar ki, emânetlerine ve verdikleri sözlerine riâyet ederler, yerine getirirler...

Ve'llezînehum 'alâ salâvâtihi yuhâfizûn

Onlar ki SALÂTlarına muhafız, SALL bağlarında devamlıdırlar.-koparmazlar-kopukluk yapmazlar-devamlıdırlar-!

Ulâikehumu'l-vârisûn!

Onlar vârislerdir! Adaylardır!

Ellezîne yerisûne'l-firdevs

Firdevs'e vâristirler, adaydırlar,

Hum fîhâ hâlidûn!

Orada, O hâlde, O makamda ebedî kalıcıdırlar...

Sadak'allâhu'l-Azîm


RABBimiz, Mü'minlerin hangi özelliklere sâhip olduklarını Âyet-i Kerîmeler ile ta'rif ederek Merkezi-Muhiti belirlemekte...

Bu ve diğer âyet-i kerîmelerden, fitne-fücur-çekememezlik-kıskançlık-kuyu kazmak- çelme takmak- ikiyüzlülük-sözünde durmamak-emânete ihânet etmek- yalan- gıybet- gibi hiçbir huyun, hâlin, alışkanlığın, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin kervanında olmadığını-olmayacağını, olursa Habîbullah tevbe hamamında tezekkâ (akıl temizliği) olmamız gerektiğini anlamaktayım.

Gitmediğim yere gelemem hep buradaydım HAYYdan dostum, sâdece sustum, SÎNeme çekildim, tevekkül ettim, NÂRında yandım, NÛRumu doğurdum çıkmazımda...

EHL-i BEYTten ırak olmadım, İÇerden AÇılan kapının eşiğinde HİÇ olarak tefekkür ettim, tezekkür ettim teşekkür ettim...
Ne güzel hâne halkısın ki Gönül çiçeklerinle derdiğin naz-niyaz neş'enle karşıladın MuhaMMedî gönlünle... Bu mubârek yerde BİZ-BİR-İZliğimize hizbu'ş-şeytan hâli, kavli, keydi giremesin KALBlerimiz Mutmainlikte kenetlensin hasbî hizmette yarışanlar OLalım in şâe ALLAH!!!

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen gullale »

ResimBugün İÇime doğan niyâzımı eklemek istedim. Eksikliği farkettim... Hele ki zuhûrat âlemine teşriflerinin müjdesiyle nûrlandığımız şu ÂNlarda...

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz, BİZi Rızâ Ravzasında, Kevser Havzı başında hoş kabûl ile karşılaya...
BİZden Râzı, memnûn ola... Eksiğimizi, kötümüzü, çirkinimizi, hatâmızı, kirimizi Rahmeten li'-âlemîn nûruyla kuşata...
Vechi GÜLLsün in şâe ALLAH!!!


ALLÂHUMME SALLİ VE SELLİM VE BÂRİK 'ALÂ SEYYİDİNÂ MUHAMMEDİN 'ABDİKE VE NEBİYYİKE VE RASÛLİKE VE NEBİYYİ'L-UMMİYYİ VE 'ALÂ ÂLİHİ VE SAHBİHİ VE EHL-İ BEYTİHİ...
Resim
Kullanıcı avatarı
mehmetaluc
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 73
Kayıt: 30 Eyl 2013, 05:48

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen mehmetaluc »

EYY! PEYGAMBER SEVDALILARIı aziz dostlar....
ALLAH cellecelaluhunun rahmeti, RESULALLAH sallallahu aleyhi ve sellem'in şefaati cümle insanlığın üzerine olsun!...
Selamun Aleyküm
Allah razı olsun kardeşim..Bende bir derdimi anlatmak isterim..Bir çok cemaatte toplantılara katıldım ismi önemli değil fakat burada gözlemlediğim kütüphaneleri yokladığımda Kuranı kerim ve hadis kitabı yoktu sadece mensubu oldukları zatın kitapları vardı ve o zatın eserlerinde eski arpça kelimeler pek çoktu ve bende anlamıyordum..Demek istediğim önce kuran okunur hadis okunur daha sonra o zat onun hakkında ne yazmışssa anlaşılır türkçe ile okunur..Bu nedenle şimdi gitmiyorum.Evimde kuranı kerim açıklamsı,hadis ve diğer kitaplar var okuyorum..selam ve dua ile,Selam RESULALLAH sallallahu aleyhi ve sellem'in şefaati cümle insanlığın üzerine olsun!...Amin..
Selam ve dua ile.
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim

Ve aleyküm es selâm, Hakk dostu kardeşimiz,
Bir gün manavın birinde ilginç ve değişik bir meyve gördüm.
Önce alıp tadına baktım çok güzeldi.
Sonra ağacını merak ettim.
Hakkında bigi araştırdım.
Hangi ülkede, hangi şartlarda yetiştiğini öğrendim .
Baktım ki ağaç güzel çiçek güzel, meyve güzel hepsini yaratan RABBimiz ALLAHa Hamdü senâlar ettim.
Aynen de öyle, çok güzel bir eser okudum. yazarını araştırdım.
Hayat tarzı çok deşişik ve olağan üstüydü.
Onu tanıdım. Resûlallaha yönlendiriyordu.
Resulallah (sav) Efendimizi anlatılanlardan her câhil kadar biliyordum.
Derinden araştırınca bambaşka biriyle tanıştım.
O da Allaha yönlendiriyordu.
Şimdilerde, 20-25 sene sonra,
"RABBİM BİR ALLAH (cc),
MÜRŞİTDM RESUL (sav),
REHBERİM KUR'ÂN AZÜMÜ'ş-ŞAN
DİYEBİLİYORUM HAMDOLSUN!..
KİMİ UÇTAN KÖKE, KİMİ DE KÖKTEN UCA DOĞRU YOL ALIR ALLAH BİLİR HER ŞEYİN DOĞRUSUNU. SELAMÜNALEYKÜM!..
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim
İNSAN SUSADIĞINDA, KARŞISINA ÇIKAN SERİN SEBİL BİR PINAR BULSA..
Sonra kana kana o pınardan içse..
Geçip gitse, yoluna devam etse.
O insan bir daha yine susamaz mı?
Elbette ki susar..İnsan hep susar ve acıkır..
Susayınca suya, acıkınca aşa koşar...
İşte Allah dostları da aynen bu pınar ve aş sofraları gibidir..
İnsanın kalbinde ve ruhunda manevi özlemler tezahür etmeye başlayınca,
tabiri uygunsa, acıkınca, o Allah dostlatrının kapısını her zaman çalar..
En vefalı olmak ise, başka bir mevzudur.
Tok iken de ,mutfaktan çıkmayanlar gibi, dost kapısında gece gündüz nöbet tutanlar da vardır.
Her halde bunlar "aşıklar" sınıfına dahil olanlar olsa gerek..
Kendime baktığımda müptelası olduğum "muhammedinur" un krizi tutsun tutmasın hem içindeyim elhamdülillah..
Hem de kapısındayım ..Kapıya koyandan da, kapıyı açıp içeri alandan Aallah daima razı olsun..
Sözün kısası artık vazgeçmek mümkün görünmüyor.. Rabbimizden bir hal olmazsa..
döner dolaşır yine geliriz,
Tadı yokki başka pınarda buradaki "muhammedinur"un ve suyun, ve aşın ve "aşkın"....
Selam ve dua ile seven sevilen sevgili adına
.....
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim
TEVAZû VE KİBİR,
İnsanın hata ve kusurlarını kabullenip, onları düzeltmenin yollarını araması TEVAZÛ halinin ilk basamaklarındandır.
KİBİR ise. insanın benliğine nefsine arka çıkması, kusurdan yana toz kondurmamasıdır.
Bu kısa manaların ışığında, daha geniş anlamda ,tevazû ve kibir HâLlerini , çok önemli olduğu için,
önce kendi nefsime öğüt olsun diye bir gözden geçirelim derim acizane..
Zira, derlerki Erenler, Evliyâ;"CENNETin yolları tevazu taşları ile,
CEHHENNEMin yolları ise kibir taşları ile döşelidir"
Kullara karşı tevazu, onların suçlarını yüze vurmamak,yapılan hayr ve hasenatı başa kakmamak,
aciz ve zayıflıklarıyla, fakirlikleriyle alay etmemek, imtihan ve musibetleriyle onları incitip yaralamamaktır.
Tevazunun en güzeli ve en makbulü, ALLAH rızası için, halkın eza ve cefasına, sabırlı olup, katlanabilmektir.
Her ne kadar dinimizde ŞERİAT bazında, kısasa kısas var ise de, bizim TARİKAT, hatta HAKİKAT ehlinin yaptığı gibi, "gelen ALLAHtan geldi, sebebi kimse kim" deyip, ALLAH için sabır gösterib, tevazu kaftanına bürünebilmek, ne güzel bir vasıftır.
Her kim ki PEYGAMBERlere tabii olup, onların yolundan gitmeyi dilerse(ki bu bize ALLAH-UTeala tarafından ,Kuran’ı mübinde tavsiye edilendir)
onların ahlakıyla ahlaklanmak isterse, Kuran’ı Kerim’de bize örnekleriyle anlatılan yaşam öykülerinden mutlaka bilgilenip, nasiblenmeliyiz.
İlk Peygamber, ilk insan Adem( aleyhiselam), ilk imtihanını kaybedince, çokca nâdim olup , çokca üzülmüştür.
Bu nedâmet duygusu O’na belkide ilk mütevazilik halini yaşatıp tattırmıştır. Kendisini yaratan yüce yaratıcısına üm hatalarını ve günahlarını fark edip , böyle bir dua ile RABBine yönelse inanıyorum ki, af ve mağfiret bulacaktır , inşaeallah...
Kuran-ı Kerimde bize nakledilen diğer Peygamber duaları , gerçekten dikkate değer mahiyettedir...
Her birisi bize tevazu ağacının tatlı meyvelerinden yedirir ve yaratıcımıza yaklaştırıp, af ve mağfiret nurundan nasiblendirir.

İşte NUH (as)ın tevazu kokan en güzel dualarından biri:
"Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum." (Hud Suresi, 47)
Hz. İbrahim ve oğlu İsmail dualarında sadece kendi yaşadıkları dönem için değil, kendilerinden sonra gelecek olan kuşaklar için de bazı isteklerde bulunmuşlardır:
Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş(Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş(Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin. (Bakara Suresi, 128-129)
Kendisine verilen üstünlüklerden dolayı Allah'a şükreden Hz. Süleyman'ın (AS)duası ise şöyledir:
"... Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19)
Zekeriya(AS) da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın.” (Enbiya Suresi, 89)
Balığın karnında iken pişmanlık duyan Hz. Yunus(AS), Allah’a şöyle dua etmiştir:
"Senden başka ilah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum". (Enbiya Suresi, 87)
Meryem oğlu İsa(AS): "Allah'ım, Rabb’imiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Sen'den de bir belge olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti. (Maide Suresi, 114)
Allah(CELLECELALÜHÜ) Hz. İsa'nın(AS) duasını kabul etti ve şöyle buyurdu:
Allah demişti ki: "Şüphesiz ben bunu size indireceğim. Artık bundan sonra sizden kim inkâr ederse, ben onu gerçekten alemlerden hiç kimseyi azablandırmayacağım bir azabla azablandıracağım." (Maide Suresi, 115)
Hz. İsa'nın Maide Suresi'ndeki ikinci duası ise, havarilerin korunup gözetlenmesi ve bağışlanması konusundaydı:
Allah(CELLECELALÜHÜ): "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve anneni Allah'ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde (İsa şöyle dedi); "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen."
"Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sen'din. Sen herşeyin üzerine şahid olansın." Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz aziz olan, hakim olan Sen'sin Sen." (Maide Suresi, 116-118)
HZ Muhammed (sav) Efendimizin çokca duaları vardır. Çoğu da ümmeti içindir. ALLAH (cc) sevgili Peygamber’imize nasıl dua edilmesi gerektiğini (aslında onun şahsında biz mümünlerin yaratıcımıza nasıl yakarışta bulunmamız lazım geldiğini) öğretmiştir...
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (Al-i İmran Suresi, 26)
Ve de ki: "Rabbim şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım. Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim." (Müminun Suresi, 97-98)
Ve de ki: "Rabbim bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." (Müminun Suresi, 118)
De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”(FELÂK suresi)
De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.”(NÂS suresi)
Yüce Peygamber’imizin daha pek çok duası vardır rahmet ve cennet kokulu inşaeallah...
HZ Musa( as )da RABBine her zaman dua eden bir peygamber idi..
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten, ben kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla." Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır, esirgeyendir. Dedi ki: "Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım." (Kasas Suresi, 16-17)
Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç. Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz; ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl, kardeşim Harun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, Böylece Seni çok tesbih edelim. Ve Seni çok zikredelim. Şüphesiz Sen bizi görüyorsun." (Taha Suresi, 25-35)
Dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helâk ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım." (A'raf Suresi, 155-156)
İşte kardeşlerim , ALLAHın huzurunda baş eğip, boyun büken nefsini tezkiye eden yüce Peygamber’lerinin mütevazilikle yapılan içten duaları, tevazu bağının cennet kokulu güllerini nasıl da iç alemimize, gönlümüze ve ruhumuza cömertce sunuyor.
Oysa KİBİR illeti sarmaya görsün bir insanı, lain şeytan gibi HUZUR-U İLAHİDEN uzaklaştırıp en büyük hüsrana gark ediyor.
Kibirin en belirgin şekli, nefse arka çıkma , savunma ve eneniyet dikenlerini daima karşımızdakilere batırma halidir. Bundan ALLAHa sığınır, tevazu ile beş, altı veya yedi vakit alnımızı secdeye vardırır, RABBimize olan kulluğumuzu ŞAHlandırırız.
"Ey RABBimiz, bizi mütevazilerden eyle, kibirlilerin yeri olan cehennemden koru..AMİN..

Gülizar
En son HAYY-DOST tarafından 30 Nis 2014, 17:43 tarihinde düzenlendi, toplamda 4 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim



ResimİŞte HAYyat!.

Karmakarışık bir yaşam...
Kapılmışız dünya seline, gidiyoruz işte..
Bir oyana bir bu yana ...Çarpa çarpa...
İnsan, güçsüz kudretsiz, kısacası ne kadar âciz olduğunu kayalar kadar sert ve iri engellere takılınca anlıyor...
Sanal olarak, sanıyor ki, her şeyle baş ederim...
Başedemedikleri çoğaldıkça, bu zâlim ve vefâsız dünyada...
"Bu kadar yalnız, bu kadar çâresiz olmamalı insanoğlu" diyor kendince...
Yara saran bir "dost eli", yürek serinleten bir "dost dili" arıyor... Görüyor ki, herkes kendisi gibi...
Çocukken bir derdimiz olsa, anne veya babamızın kucağına koşardık... Veya ilgili bi büyüğün..Nine veya Dede gibi...
Zamanla onlar bu dünyadan gitmiş oluyor, ya da biz onların kucaklarına sığmıyoruz...
Hem dertlerimiz, hem de kendimiz büyüyoruz.
Hatta bazılarımız, ana ve babalarımızla, imtihan ediliyor, bize muhtaç duruma getirilip, sınanıyoruz. Hayat işte...
Sözü, dolandırıp dolaştırıp, nereye getireceğimi anlamışsınızdır çoğunuz.
İnsan kendine öyle bir sığınak bulmalı ki,,,
Her gitiğinde kapısı açık olmalı. Öyle büyük olmalı ki, tüm âlem sığmalı.
Neye ihtiyacın varsa, senden daha iyi bilmeli, hâlinden anlamalı.
Suçlarınla, hatalarınla, günahlarınla kirlenip paslandığında: "Gel, herzaman gel!." nidâsıyla seni karşılamalı.
Ağladığında, merhametiyle gözlerini silmeli, görünmez yaralarına, görünmez merhemler sürmeli.
Kırık dökük kalbini inanılmaz bir mahâretle tâmir etmeli.
Kimsenin duyamıyacağı içsel feryatlarına, yine kimse fark etmeden, cevap vermeli...
İçindeki ve dışındaki düşmanlarından seni kurtarıp, sevgi ve muhabbetle donatıp, "KuL"luk pâyesiyle yüceltmeli...
Ne için varsın?. Kim için varsın?. Bu dünyada işin ne?. Nereden geldin, nereye gidiyorsun?.
Yaşamaktan gayen ne?. Neden doğdun?. Neden öleceksin?. En sonunda ne olacaksın?. Sana hatırlatıp, aşağıların aşağısından, nasıl yücelerin yücesine çıkabilirsin?. Sana bir vesile ile öğretmeli....

Nefsine ve şeytana köle ise, insan, Karun kadar zengin olsa, saraylarda köşklerde ,en lüks villâlarda yaşasa, neye yarar ki netice olarak?
Sadece "et kemik, kan" dan ibaret, sonunda toprak olmaktan başka çâresi olmayan, bir varlık sanıyorsa kendini...
Aklını, ruhunu, kalbini, gönlünü nereye koyuyor?..
Duygularını, kederlerini, hüzünlerini niye yaşıyor ki?..
Bu pazar yeri "canlar pazarı" bu kadar mı basit bu kadar ucuz mu yâni?
Oysa, canlar alınıp canlar satılan, canlara canlar katılan, bire üçyüz.. Yediyüz verilen... Bir pazar ... Safi kâr, safi kazanç, hiç yok burada insana zarar...
Alan O, veren O.. Pazarı kuran O... O kim mi?. Kim olacak Kardeşim?.. Seni, beni, onu, ve tüm mevcudatı yaratan "ALLAH celle celâlihu".
Eskidiğinde, veya zamanı gelince, çıkarıp atacağın, ten elbiseni, (ki onu da sana veren o) paha biçilmez değerde cennet karşılığı senden satın alan O...
Şehidlerin, Şühedâların:"Bin canımız olsa yine de Allah yolunda verirdik" dedikleri gibi...
Kol verenleri kanat takıp, cennetlere oçuran O... Ayak verenleri, tay-yi mekanda, Kevser Havzından içiren O celle celâlihu..
Sırâtı kuran O.. sırâttan, mağfiret ile geçiren Ocelle celâlihu...
Erenler erdiler O'na "HUU!." ile...Girenler girdiler HAKK dergahına"HUU!." ile....
Gel vaz geç.. Bırak. "sen"i "ben" i ayrılığı gayrılığı koybir yana...
Haydi sen de O'na, kavuş. "HUU" İLE.....

YAK, GÜLZÂRI YAK Kİ GELSİN O SEVGİLİ SÖNDÜRMEYE,
"BİL, BUL, OL"u DİLe, gücü yeter seni, DÖNDÜRMEYE!..

YANİ, demem o ki, madde olup da mânâsı olmayan hiçbir şey yok bu âlemde.
Hareketsiz duran taşa bak. İçinde nasıl bir sır var incele anla.
Fizik bilimi bunun için var.
Allah'ın kanunlarını, yani sünnetullah'ı inceleyip, metafizik âleme ulaşmaktır gaye.
Yoksa , birilerinin yaptığı gibi, yaratıcının delil ve âyetlerini önünüze koyup, onlarla, yaratıcıyı inkâr etmek değil.
Önüne geçiyorsun, ressamın, (en basit misalle) "Bu tabloyu gözümün önünde sen yapıyorsun, lâkin bunu senin yapmadığını ispat ederim ben!" diyorsun.
Bu nasıl bir aklın ürettiği mantık ise, artık, be şaşkın adem, şeytan lâin bile: "Ben Allah'dan korkarım," diyor. "Allah vardır ve birdir" diyor..

Pekalâ, sen neyin peşindesin?
"Bâki olan yok, herşey fâni, topraktan geldik toprağa dönücüleriz!." mi demek istiyorsun?
Oysa Rabbimiz Allah: "innalillahi, innaileyhi râciun-Allah'dan geldik, Allah'a dönücüleriz" deyin"buyuruyor.
Kendini sadece bedenden ibâret sanan, ruhunu, nefs gardiyanının bekçiliğinde, kalb zindanına gömen, hapis eden ve onu yok sayarak, inkâr eden gâfil zavallı.. Sana kimler acısın? Hâline kimler yansın?.
Bilmezmisin ki, bu dünya, inkâr yeri değil, ikrâr yeridir.
Gaybın perdeleri ölümle açılınca, pişmanlığın hiç bir faydası olmayacak.
Daha vakit varken, uyan bu gafletten.
Can kuşun uçup gitmeden bu fâni tenden.
Hakikate, gerçek dosta yönel!. İnat etme sen!.
"Sana şah damarından (can damarından) daha yakın, olan"ı artık kendinde fark et. Ve bul!.
Her zaman senin dostun olan, Allah'a dost ol!.
Ve şu güzel hitaba mazhar olanlardan ol sen de.

"BİL Kİ, ALLAHIN DOSTLARINA HİÇ BİR KORKU, YOKTUR. ONLAR MAHZUN DA OLMAZLAR"

BİZDEN ŞİMDİLİK BU KADAR...
ESSELÂMÜALEYKÜM..DOSTLAR....

ResimGÜLİZÂRResim Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim

Ömrüm geçiyor...Günler, haftalar, aylar ,yıllar...
Zamanımı, mekanımı seçip tayin eden kaderullah...
Güneşe, aya yıldızlara, bir kader uygulayan Allah(cc),
benim de daha doğrusu bizimde gidişatımıza bir yörünge tayin etmiş..
Onun dışına ne zaman çıkmaya kalksam neredeyse kıyametler kopuyor...
Eczacıkık okulundan mezun olduğum günün gecesinde bir rüya görmüştüm...
Gökyüzünde karanlık bir gecede, dolunay şeklinde"ay" yükseliyor...
Sol taraftan doğup, yükseğe doğru çıkıyor, ve sağa doğru inerek bir kavis çizip, kayıp oluyor...
Bu gayet doğal bir durum... Yalnız, dikkatimi çeken bir özellik var ki...
Ayın üstünde benim yüzümün resmi var...Hüzünlü, kederli.. ağlamaklı...
İşte bu meğer hayat serüvenimin ifadesiymiş...

Ancak hayatı yaşadıktan sonra, rüyamın yorumunu çok iyi anladım....
Beni tanıyanlar bilirler...Teferruata girmeye gerek yok kanımca...
Ömrüm, neredeyse bu eczanede geçti...
Mutsuzlukları, sevinçleri, hüzünleri, düşüşleri, kalkışları, hep burada yaşadım..
"Eczane günlükleri" diye bir yazıya da bu nedenle başlamıştım..
En son vukua gelen bir olayı da sizlerle paylaşayım istedim..

Her ticarethâne gibi bizde de zaman zaman veresiye alıp verenler oluyor...
Genelde, aldıklarını zaman içinde ödeyenler çoğunlukta..
Bazen, istismar edenler oluyor... Bunların ya izini süremiyoruz, bizden selâmı sabahı kesiyorlar...
Ya da bu gün- yarın diyerek oyalayıp duruyorlar...
Alacak-verecek işlerini, elemanlarıma havale ettiğim için, ben bu konuların dışında kalıyorum...

Dün uzun zamandır borcunu ödemeyen bir müşterimiz, bugün- yarın derken, üzerinden tam beş ay geçmiş bir alacak için elemanımla tartıştılar.. Telefonda konuşurken duydum..
Karşı taraf hakaret ediyor olmalı ki, eleman da aynıyla mukabele ediyor...
"Ben şimdi dükkanına geliyorum, o dükkanı başına yıkayım" filan..
Yerimden kalkdım.."Dur.. Bir yere gitme. Öğle namazımı kıılayım. Ondan sonra gidersin!." diye ikaz da bulundum...

Ne yapacağımı bilemediğim zamanlarda, hep namazda cevap alıyorum.. Elhamdülillah..
Namazın dua bölümünde, Rabb'ime danıştım... Kalbime bir ayet-i kerime düştü.. İnternette araştırdım " EL Bakara" sûresinde bir âyet-i kerime.. Borçlularla ilgili..
Yazıcıdan çıkarıp, elamanımın önüne koydum...

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

وَإِن كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَى مَيْسَرَةٍ وَأَن تَصَدَّقُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Ve in kâne zû usratin fe naziratun ilâ meysereh(meyseretin) ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).

Eğer (borçlu) zor durumda ise (ödeyemeyecekse) o taktirde durumu kolaylaşıncaya kadar beklenmelidir. Ve (alacağınızı) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. Keşke bilseydiniz!.

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

Bismillâhirrahmânirrahîm
Allahû Tealâ'nın yolunda olan bir insan, başkasına borç verdiği zaman borçlu borcunu ödeyemez durumdaysa ona kolaylık gösterir. Böyle bir durumda verdiği borcu bağışlar.

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

Birçok insan Allah'ın söylediklerini bir kenara bırakıp şeytanın söylediklerinin doğru olduğunu zanneder. Oysaki şeytanın bütün söyledikleri sadece yalandan ibarettir. Yalnız insanları mutsuz etmek için çalışır. Bütün gayretiyle insanların arasını açmak ister. Bütün gayretiyle insanların Allah'ın yolundan sapmalarını ister.

Şeytan, borçluya alacaklıya para vermemesini, alacaklıya da borçludan alacağını zorla tahsil etmesini her vesileyle hatırlatır, onları teçhiz eder, o istikamette cihazlandırıp kavgaya sürüklemek ister. Ve gayesi bütün insanların birbirleriyle kavgalı olmasıdır, Allah'ın emirlerini unutmalarıdır, dikkatlerini kavgalı oldukları insanlara tahsis ederek Allah'ın yolunda ilerlemekten men etmektir. Allah'ın Zat'ına ruhun ulaşmasını, kişinin evliya olmasını engellemektir. İblisin yolu insanların mutluluğuna engel olmak yoludur.

ooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

"Ben bu borçtan vaz geçtim.. Adama bağışlıyorum.. Bir daha sözünü bile etmeyelim...Sen de peşine gitme!." dedim...

1-2 saat sonra adam çıktı geldi...Karşıma geçti melûl melûl baktı..
"Tamam!." dedim" Bana artık borcun yok... Yalnız elemanla'la işinizi haledin .. Senin borcunu o ödedi ... Sen artık ona borçlusun" (böyle söylememi elemanım istedi.)..
Adam gittikten sonra: "Bu alacağı unutuyoruz ..Bir daha istemeyelim... Adam kendiliğinden getirirse bu parayı ben almam senin olsun!." dedim..
Adam tekrar telofanla arayıp: "Yarın gel de paranı vereyim" diyor...ELEMANA:"Sen bilirsin, bu iş benden çıktı sana bırakıyorum" dememe rağmen içime bir sıkıntı düştü...

Bu gün sabah (on gibi) evi -ocağı toparladım.. İşe gitmeye hazırlanırken telefon çaldı: "Braz erken gelebilirsen iyi olur... Bizim eleman, araba kazası yapmış.. Şu an acildeymiş!..."

Borçlu adam: "Gelmesin" diye dua mı etti acaba?" dedim...Telaşla giyinmeye giderken......

Gül-i zâr...


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen der-ya »

Resim


İnsana hüner, fazilet, din ve olgunluk gerekir.
Mevki ve mal dediğin şey bir gelir, bir gider..."

Sa'di Şirazi
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen Gul »

Es selamu aleyküm Hayy Dost Can,

Ben kaza geçiren arkadaşın sağlık durumunu merak ettim. Nasıl oldu acaba?
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

MUHAMMED GÜLZÂRIN GÜLÜ CANIM,
BAZI YERLERİNDE İNCİNMELER MEVCUT.. ÜÇ GÜNLÜK İSTİRAHET ALMIŞ.. LAKİN, ARABASI BİRAZ HASARLI... "MALA GELSİN CANA GELMESİN " DENMİŞ YA... ALACAK PEŞİNE GİDEYDİ, BELKİ CANA ZARAR GELEBİLİRDİ..
KENDİSİ DE BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAYA RAZI OLMUŞ... EL HAMDÜLİLLAH...
ALLAH C.C CÜMLEMİZİ, NEFSİMİZİN VE ŞEYTAN LAİNİN ŞERRİNDEN MUHAFAZA EYLEYE...İNŞEALLAH...
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen Gul »

Çok ciddi yaralanmaları olmadığına sevindim çok şükür. Allah acil şifalar versin...

Benzer bir durum yaşamıştım bende şöyleki:

Bizim bir öğrencimiz vardı, Tolga Yıldız isminde... Bir gün yanıma geldi sinirli sinirli "Hocam ya kaç gündür tostçunun yanında çalışıyordum işi bıraktım çünkü bana paramı ödemedi, alacağım var vermiyor" dedi... Bi kaç kere bunu yanıma gelip gittikçe tekrarladı. Baktım çocuk baya üzülmüş, iki eli tostçunun iki yakasında, tostçuda farkında değil yani bu durumun...Düşündüm ne yapabilirm diye.. Bende tostçunun borcunu Tolgaya ödemeye karar verdim. Ve Tolgayı çağırdım yanıma...Bak dedim; "bu parayı tostçunun adına ben sana ödüyorum, al bu parayı, bu tostçunun borcu, bırak artık adamın peşini ." O günden sonra Tolga bir daha hiç tostçudan alacağım var demedi..Çok şükür biz bu sorunu böyle çözmüştük..Bu hayatta hiç bir şey sanal olmuyor..Bizzat fiilen herşeyi yaşamak zorundayız..Allahu zul celal bizzat kendisi "Bizim hangimizin daha güzel amel edeceğini denemek için ölümü ve hayatı yarattığını.... "ilan ediyor..
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen der-ya »

İki dünya ehli bir araya gelirse kavga çıkar, fakat bunlardan birinin yüzü ahirete dönükse kavga olmaz idare olur.
İkisi de ahiret ehliyse o zaman Muhabbet ve Hakiki Kardeşlik olur. ''
Şah-ı Nakşibend (k.s)



Resim
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim
Güneş doğar doğmaz, başlıyor güne de insan..
Bilemiyorum, hayatın neresinden söze başlasam ..
Kemâle erdikçe, duygular, fikirler , alışkanlıklar, andan ana zorlaşıyor yaşam...
Gönül seçici oluyor.. Nefs gibi önüne gelen dala konmuyor..Bazen farksız oluyor, bazen de yıl kadar uzak, sabah ile akşam...
Yıllar önce "bir defa da bana baksa ne olur" dediğiniz gözler, kime bakarsa baksın umurunuzda olmuyor....İçiniz burkulmuyor, Neyler üflenmiyor inliyerek...Yüreğinizde fırtınalar kopmuyor...
Zira, öyle tarifsiz gözlere meftun ediliyorsunuz ki...
Ne benzeri ne bir aynısı daha bulunmayan..
Öyle güzel bir yüze tanık oluyorsunuz ki,
her hangi bir başka yüzü size aratmayan...
Rüya da olsa, yakazeten de olsa...
Binbir gerçekten daha gerçek...Daha sahici sevinçleri, mutlulukları, huzuru ve saadeti size yaşatabiliyor....
Sevgili Peygamber'imizin(sav), anlatılmaz o mübarek yüzü...

Mürşitler, insanın kalb aynasına iz bırakmış, kim ve ne varsa onları silip, temizliyorlar..
"Ağyâr" dediğimiz.. "Masiva" dediğimiz... HAKK'tan başka ne varsa..
Bu nedenle bütün sevgi, ilgi ve alâka mürşitlerinize çevriliyor...Onlar bize ALLAHCC adına nasıl sevmemiz gerektiğini öğretiyorlar...
Haram sevgilerden nasıl kaçınmamız gerektiğini anlatıp, yaşatıyorlar...
Nefsimiz için sevdiğimiz ne varsa, helâlinden, kararında dozunda kalmak şartıyla, HAKKCC adına sevme alışkanlığına dönüşmesine yardımcı oluyorlar...
Gözümüzün, kulağımızın, elimizin ayağımızın, midemizin kalbimizin iştiyak duyduğu ne varsa, hepsinin Nimet-i Hakktan olduğunu, ölçü çerçevesinde, bu nimetleri Hakk Teala cc adına nasıl tatmamız gerektiğini bize talim yaptırıyorlar..
İnsanın mürşitinde odaklanıp, diğir bütün sevgileri basit bulması, onlardan artık vaz geçmesi, maksadı hasıl etmiş oluyor...
Hakiki Mürşit kendine yoğunlaşmış bu öğrencilerini, kendinde tutmayıp, Resulallaha(SAV) yönlendirmeli, Sevgili Peygamber'imizin(SAV), Sünnet-i seniyyesi ile tanıştırıp, nasıl "MUHAMMEDİ" olunur? un yol ve yordamını öğretmelidir...
O'nun ahlâkı ile ahlâklanıp, O'nun gibi düşünen , O'nun gibi hareket eden bir insan olmanın yollarını kendi tecrübelerine dayanarak anlatmalıdır.....Öyle "MUHAMMEDİ "olmalıyız ki, gönderdiğimiz selâm ve salâtlarla, yaşadığımız "MUHAMMEDİ" ahlak ile RESULALLAH'A (SAV) kendimizi fark ettirmeliyiz..
Öyle bir vakit gelir ki, artık odak noktanızda, kalbinizde, yaşamınızda, örneğinizde hep RESULALLAH (SAV) vardır...Mürşitinizden de geçersiniz böylece.. O'na çok fazlaca bir saygı, hürmet ve HAKKca sevginiz, Muhammed'ce muhabbetiniz kalır...Bir de şükranlarınız...
demeden de geçemezsiniz .."Öyle zaman olur ki hatırlanması, ömre değer"

Tüm öğretmenlerimize, HAKK CC yolda elimizden tutan, bize "nefes" veren mürşitlerimize,, Muhammed'i muhabbet ve sevgilerimizle.. Saygılarımızla..."esselamü aleyküm"....
ALLAHCC ebeden ve daima razı olsun... Sevgili Peygamber'imizin "Makam-ı Mahmuddaki" şefaatlarine nail olsunlar ..İNŞAEALLAH..
GÜL-İ ZÂR...
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim

Bizim burada bir "Reha abiimiz" var. İşyerimizin bulunduğu binanın üst katında oturuyor.
"Nasıl bilirdiniz?" diye sorulduğunda , gerçekten iyi bildiğimiz bir abimiz..Kendisi Erzurumlu. Devlet işinden emekli. Kızları , oğulları var.. Torunları var..
Ailece ilaçlarını bizden alıYORlar.. Ben ne zaman sıkışık olsam, içine doğmuş gibi, oturduğu
dairenin kirasını geirir, 10 gün önceden verir.. Bunu sen kullan kira zamanı da malsahibine verirsin diye..Mal sahiblerimiz aynı kişi olduğundan, kiralar bizde toplanır, sonra da sahibi gelir alır..
Reha abi çok gün görmüş muhterem bir insan.. Hemen hergün aşağıya iner, dükkanımızın önündeki küçük erik ağacının gölgesine oturur, gazete vs okur.. Biz de ona ikramda bulunuruz.. Yanımda çalışanlar hizmet ederler..
Bir ara kayboldu Reha abi.. Delikanlılara "arayıp sorun" dedim .."Hasta yatıyormuş evde" dediler. Ziyaretine gittiler..biraz ağırmış durumu diye haber aldık...
Uzaktaki çoluk çocuğu. akrabaları ziyareine gelmişler.. Hemşirelikten emekli kızı, ilaç alırken durumu sordum. "Kendisi bilmiyor eczacı hanım, babamız kanser olmuş ..ileri derecede.." deyince çok üzüldüm..
O gece Reha abi için dua ettim.."iyi insanlara hayrlı uzun ömür ver Allah'ım, dünyada sayılarını azaltma" diye...
Arkasından Kuran-I KERİM okudum.. O na dua ladım..
Ağrılarını, sızılarını dindirecek ilaçlar yazıyor doktorlar...Aradan birkaç gün geçince,Kızı, "gözlerini açtı.. Babam biraz düzeldi" dedi..Çok sevindik..
Reha abi elinde bastonuyla, yine erik ağacının gölgesine iniyor.. Sağı solu seyrediyor.. Sanki bir daha göremeyecekmiş gibi taa yüreğinin gözünden bakıyor..HERŞEYE....
O'na hergün, türk kahveli bir nesskafe yapıyorum.. "Şifa niyetine iç, reha abi" diyorum.. Bir gün inmezse, aşağıya... Bileceğim ki, artık hakiki vatanına göçmüş...Arkasından bize buruk bir hüzün bırakıp da...
"AHH.!". diyorum.. Şu kırk yıllık meslek hayatımda kimler geldi kimler geçti...Hepsinin arkasından hiç olmazsa bir Sure-yi Fatiha okuduk.. Yasin-i Şerifleri dualarken onların da ruhlarına armağan ettik..Biz boşuna hüzün denizlerinde kulaç atan dalgıçlar olmadık...Bir bağda dikensiz BİR gül bulsak, adı niye hüzün değil diye neredeyse koklamayız...Bizler hüzün keder müptelÂsıyız...
İnsan boşuna sevmiyor ya alışkanlıklarını....
ALLAHCC, HAKK AŞIKLARından, HAKK YOL'unun alışkanlıklarından eylesin cümlemizi...
GÜL-İ ZÂr
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim

Bu gün bir şeyler yazmak istiyor, lâkin ne yazacağımı bilemiyorum..
Sadece kalemi gören derki:" kalem yazıyor.."
Eli de gören: "kalemle el yazıyor" der..
Tümü görenler de: "filanca yazıyor "der..
Bir de göremediğimizi görsek, kesin: "O yazıyor" deriz...
İman sahipleri, en azından: "O yazdırıyor "diyebiliyorlar..
Elhamdülillah..

Aklıma bir hikaye geldi..
Kısaca anlatmaya çalışayım...
Mürid, mürşidine sorar..
"şeriat-tarikat-hakikat nedir?." diye...
"gel benimle" der mürşid.
Çarşı-pazara giderler..
Bir manavın önünde dururlar..
Mürşid manava bir tokat akşeder.
O da döner o'na aynıyla mukabele eder..

Sonra biraz ilerde, bir kasaba girerler..
Mürşid, o'na da bir tokat akşeder..
Kasap kaldırıp bakar başını..
ve işine devam eder...

Biraz daha ilerdeki demirci ustasına uğrarlar..
Bir tokat ensesine indirir..
Demirci başını kaldırmadan işine devam eder...
"Şimdi gel bakalım!." der mürşid talebesine..

"Birincisi, yediği tokadın karşılığını verdi
bu onun hakkıdır.. O kişi ŞERİAT ehlidir..
Kısasa kısas uygulamıştır..İşini kendi hâl edip Allah'a bırakmamıştır.."

"İkincisi, TARİKÂT ehlidir..
"Allah bir tokat vurdu. L'akin kiminle vurdu" diye bakıp sesini çıkarmamıştır..

"Üçüncüsü HAKİKÂT ehlidir, Allah'dan bir tokat yedim deyip, sebebe bile bakmamıştır.."

Azrail aleyhisselâm: "Rabbim!.diğer meleklerin işleri insanlar için gayet güzel..
Benim işim ise hem korkutucu, hem insanların hiç istemediği bir olayı gerçekleştirmek..
Mahlukat ve insanlar benden nefret edecekler!." der..
Rabb'imiz: "Sen üzülme ya Azrail, insanlar, seni de beni de unutacaklar .
Sebeblere öyle takılıp kalcaklar ki;
Biri öldüğünde hemen "neden ölmüş, nasıl ölmüş?." diye soracaklar...
"KADERULLAH unutulacak....Senin adında...."

(Yazdıkca da açıldık galiba..)
Gerçekte, hastaların çoğu: "filanca doktor falanca ilaç beni iyileştirdi.."
dediklerinde, içime bir sıkıntı geliyor.. Çoğu zaman şifâyı "EL ŞÂFİ ALLAH celle celâlihu verdiğini, lâkin doktoru eczacıyı sebeb olarak yarattığını söylesem de, bazen bunun açıklamasını yapma fırsatı bulamıyorum...

Geçen pazar günü, durakta oğlumla gelinimi bekliyorum.. Hamsi yemeye gideceğiz ..
Aynı zamanda ""baba anne" günümüz.. Gereğini yapacağız...
Karşıdan, beni tanıdığını söyleyen bir hanım yanıma yaklaştı..
Hoşbeşden sonra özele dalmaya başladı .. Bildiği kadarıyla hayat hikayemin bir kısmını şöyle bir girizgâh eyledi..
"kaç çocuk? kaç koca vs.."
Rahmetli kızımdan bahis açmadım..0ğlumdan sözettim..
Döndü dolaştı içimde sakladığım, gül yapraklarına sarılı hatıramı, eşeleyip, tırmakladı ve kanattı.."Hani" dedi "Senin bir kızın daha vardı... Kazara ölmüştü..Ne kazasıydı?."
"Boşver bacım.." dedim.."Netice olarak, veren ALLAH, geri aldı...Azrail aleyhisselâm geldi, vazifesini yaptı, ALLAH'ın emriyle emâneti geri aldı.."
"Yaratırken bize sormayan, öldürürken soracak değil ya.."
Tam o sırada can-ciğer oğlum, "HIZIR" gibi yetişti.
O anda hıçkırarak ağlamak üzereydim ki...
Eski tanış müşterimi, yine de kucakladım ayrılırken..
Beni ne kadar üzdüğünü fark edip de üzülmesin diye...

Gül-i zâr

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim


Aşktan bir daha söz etmeyeceğim..
Yaşayabilirse yaşasın içimde ilgisiz alâkasız.
Geç de olsa anladım ki, AŞK kişiye özel bir SIRR mış meğer..
Yaşayıp anlamayanlarla, AŞKı dertleşmek, abesle iştiğalmiş ..

KALBin en derinlerine sızan AŞK, âb-ı hayat gibi herkes içesi bir nesne değilmiş...
Belki de son defa hasb-i haldeyim aşkla..
Kolay değil ki,,, ZOR…
Hem de çok zor...Bahse mevzu' olan AŞK-ı İLAHî...
Böyle yüce bir AŞK insanın gönlüne sığar mı?
Mâdem Yaradan’ımız bir kudsî hadisde "Kainâta sığmam, âşık bir kulumun gönlüne sığarım!." demişse vardır bir hikmeti...
O'nun sığdığı yere, aşkı da sığar.. inşâeallah..
Bâzen fırsatını bulunca, KALB kafesinin gönül kuşu, uçup gidiyor, ve olur olmaz dallara konuyor..
Ne fâni olan o dallar taşıyabiliyor, HAKK celle celâlihu aşkıyla yüklü bu kuşu; ne de o, bekâya bakan bu sevdayı "fâni" liğe sığdırabiliyor...
Dal kırılıyor, gönül kuşu inciniyor..Yaralı biçare ve de suçlu geri dönüyor...
Beytullah olan gerçek yuvasına...

“Nice nice engeller aştım,
Yerde , gökte gezdim dolaştım,
Bâzen yanıldım YÂRden şaştım,
YÂR vaz geçmedi yine de benden..” deyip, şükürle, nâmeler düzüyor...

Hiç kendi haline bırakmaya gelmiyor..
Aslına dönen nefs, gönlümü de sağa sola yalpalatıyor..
Tecellî peşinde koşarken, ZÂT-ı YâRdan mahrum kalıyor...
Oysa tecellîler, fâni, Zât-ı Mahbub ise bâki..
AŞKtan gâye, ZÂT-ı ŞAHÂNEye varabilmek...
O’nun gerçek âşıkları,

"Fâniyim, fâni olanı istemem,
Âcizim, âciz olanı istemem,
Ruhumu RAHMÂNa teslim eyledim, gayriyi istemem,
isterim, fakat bir YÂR-ı BÂKİ isterim."
diye inliyorlar....

Bir gece rüyâmda gördüm:
Gönül kuşum, üzgün dertli.
"Neden hiç sevenim yok" diye besteler terennüm ediyor...
Gaybden bir nidâ geliyor:
"RABBin, seni seviyor, bu sana yetmez mi? Önce ALLAH celle celâlihu sever, sonra kulları....
Her halikârda "ALLAH celle celâlihu kuluna kâfidir.."

Tabii ki kâfi... Hem de nasıl...
Yeter ki, ABDULLAH olduğumuzu,unutup da AĞYÂR yamaçlarında uçmayalım..

“El-ayak çekilip gidince, gecelerde,
Gölgeler oynaşırken, pencerelerde,
"AH"lar şahlanınca, hicranlı hecelerde,
ALLAHcc gelmez mi imdada âşıklarına?”

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

"Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).:
"Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler." (Bakara 2/186.......)

Bahar geçip, hazan olan da,
Gül yüzler, gül tenler solan da,
Geri yalnız sabır kalan da,
ALLAH celle celâlihu yetmez mi kuluna?

Gün bitip, gâm keder gelende,
Dost gülü, bağrları delende,
Nefsler halden hale dönende,
ALLAH celle celâlihu yetmez mi kuluna?

Son mevsimken, ömrün güzünde,
Derin izler, varken yüzünde,
Yüzüyorken, Bahr-i Hüzünde,
ALLAH celle celâlihu yetmez mi kuluna?

Yalnızlık, gözlerde yaş iken,
Yaşanan ne varsa, boş iken,
Her yanın, duvarla, taş iken,
ALLAH celle celâlihu yetmez mi kuluna?

Ten evi, virâna dönende,
Gözlerin can feri sönende,
Azrâil (aleyhisselâm) ağları örende,
ALLAH celle celâlihu, yetmez mi kuluna?

Gül-i Zâr..

Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen der-ya »

ÖZlemi duyulan bir mutluluktur İlÂHİ AŞK...



Resim
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen der-ya »

Resim
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ANLIK YAZILAR

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim
İNSAN SUSADIĞINDA, KARŞISINA ÇIKAN SERİN SEBİL BİR PINAR BULSA..
Sonra kana kana o pınardan içse..
Geçip gitse, yoluna devam etse.
O insan bir daha yine susamaz mı?
Elbette ki susar..İnsan hep susar ve acıkır..
Susayınca suya, acıkınca aşa koşar...
İşte Allah dostları da aynen bu pınar ve aş sofraları gibidir..
İnsanın kalbinde ve ruhunda manevi özlemler tezahür etmeye başlayınca,
tabiri uygunsa, acıkınca, o Allah dostlatrının kapısını her zaman çalar..
En vefalı olmak ise, başka bir mevzudur.
Tok iken de ,mutfaktan çıkmayanlar gibi, dost kapısında gece gündüz nöbet tutanlar da vardır.
Her halde bunlar "aşıklar" sınıfına dahil olanlar olsa gerek..
Kendime baktığımda müptelası olduğum "muhammedinur" un krizi tutsun tutmasın hem içindeyim elhamdülillah..
Hem de kapısındayım ..Kapıya koyandan da, kapıyı açıp içeri alandan Aallah daima razı olsun..
Sözün kısası artık vazgeçmek mümkün görünmüyor.. Rabbimizden bir hal olmazsa..
döner dolaşır yine geliriz,
Tadı yokki başka pınarda buradaki "muhammedinur"un ve suyun, ve aşın ve "aşkın"....
Selam ve dua ile seven sevilen sevgili adına.....
Resim
Cevapla

“►Kendi Yazdıklarınız◄” sayfasına dön