CuMâ CeM'im-İZ

Dinimizde mübarek gün ve geceler hakkında bilgiler.
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

MekÂNın OYuNu ZamÂN
SU giBi AKarkEN >İnsÂN
DOĞum ÖLüme KOŞuYOR
fASLın ASLı CÂNLa CÂNÂN!.


ZEVK 7725

NE MüMkün İÇmemek KuLa ->BeZM-i BeLÂsı BÂDe-de
DOĞum-ÖLüm AYNı NoKta ->RABBıma vASL-ı VÂDe-de

CÂNda CÂNÂNı CEM’Ledik
>SALÂt-ı CuMÂ DEM’Ledik

SuLtÂN SüLeymÂN-HüRReMin CÂN ACIsı ->ŞEHZÂDe-de!.


15.07.16 10:38
voiciistnbL..Şehzâdecâmisicumacem’i..



Resim
Şehzâde Câmii'nin 1880 ve 1893 yılları arasında bir tarihte çekilmiş olan fotoğrafı (Abdullah Biraderler, ABD Kongre Kütüphanesi)

Şehzâde Câmii (Şehzâde Mehmet Câmii ya da Şehzâdebaşı Câmii olarak da bilinir), İstanbul'un Fatih ilçesinde yer alan ve Mimar Sinan tarafından yapılan câmi, I. Süleyman tarafından Saruhan Sancak Beyi iken 1543'te 22 yaşında ölen oğlu Mehmed adına yaptırılmıştır. Câmiyi 1543-1548 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırttı. Mimar Sinan'ın “çıraklık eserimdir” dediği câmidir.
18,42 metrelik kubbesi 4 büyük yarım kubbeye yaslanır. Şadırvan avlusu 12 sütunda 16 kubbelidir. İkişer şerefeli çift minâresi vardır. İmaret ve medrese, tabhâne, türbeler câmi bahçesinde ve arka sokaktadır.
Şehzâde türbesinin içi rengarenk çinilerle doludur. Ortadaki sandukada Şehzâde Mehmed, sağında Şehzâde Cihangir yatar, solunda Hümaşah Sultan. Şehzâde türbesinin sol tarafında Rüstem Paşa'nın türbesi bulunur. Diğer şehzâde türbeleri Vefa tarafındadır. Dış avluda Destari Mustafa Paşa'nın türbesi vardır.

Kanunî Sultan Süleyman’ın genç yaşta ölen oğlu Şehzâde Mehmet adına Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Kanunî Sultan Süleyman’ın ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak devrinin büyük mimarı Mimar Sinan, Şehzâde Câmii ve külliyesini 1544-48 tarihleri arasında dört yılda tamamlamıştır. Koca Sinan daha sonraları yaptığı bir değerlendirmede “Şehzâde çıraklık, Süleymaniye kalfalık, Edirne Selimiye de ustalık eserimdir” diyecektir. İşte Şehzâde Câmii Sinan’ın mimari dehasındaki ana devirler olan bu üç abide eserin ilk basamağıdır.

Yarım kubbe problemini ilk defa ele aldığı bu câmide Mimar Sinan dört yarım kubbeli ideal bir merkezi yapı meydana getirip, Rönesans mimarlarının rüyasını gerçekleştirmiştir. Câmi kare planlı olup, üstü yarım küre şeklinde bir büyük kubbe ve bunun etrafında dört yarım kubbeyle örtülmüştür. Dört köşede yarım küre, dört de küçük kubbe vardır. Bütün kubbeler dört büyük fil ayağı üzerine oturur. Mimar Sinan’ın eserlerinde görülen sadelik ve tezyinat bu câmide de görülür. Şehzâde Câmii’nin büyük dış avlusu altı kapılıdır. Câminin cümle kapısı duvarının iki yanındaki ikişer şerefeli çift minâresi yapının en dikkat çeken bölümlerindendir. Diğer câmi ve minârelerdeki sadelik burada yoktur. Koca Sinan’ın bu minârelerdeki tezyinatı emsalsizdir.

Dört yarım kubbe ile desteklenen bir merkezi kubbe ile örtülüdür. Kare içine oturan haçvâri plan tipolojisinin Osmanlı mimari geleneği çerçevesindeki gelişiminin son noktasıdır. Bu gelişimin bir önceki adımları Edirne’deki Üç Şerefeli Câmi, eski Fatih Câmisi ve Üsküdar’daki Mihrimah Sultan câmilerinde görülür. Mimar Sinan daha sonra inşa ettiği Süleymaniye ve Selimiye câmilerinde Şehzâde Câmisi’nden daha ileri mimarî çözümlemelere ulaşmışsa da, Şehzâde Câmisi plan şeması Sultanahmet Câmisi, Yeni Câmi gibi 17. yüzyıl câmilerinde beğenilerek kullanılmıştır. Şehzâde Câmisi’nde şadırvan avlusu ve câmi kitlesi iki eş karedir. “Kubbe çapı 19 m, kubbenin zeminden yüksekliği 37 m dir. Merkezi kubbe pandantifli kare bir baldaken oluşturur. Kubbeyi taşıyan dört ayakların çok fazla yer kaplamamasıyla mekan bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır. Örtü, yarım kubbeler ve eksedralarla yapı kanatlarına ulaşır. Dışarıda, büyük orta kubbenin oturduğu kare kısmın dört köşesine ve yarım kubbelerin yanlarına dört ağırlık kubbesi konularak kemerlerin açılması önlenmiştir. Bunlar câmiye aynı zamanda kademe kademe yükselme vermiştir. Yan galeriler yoktur ve böylece mekan daha fazla bir bütünlük kazanmıştır. Sadece hünkar ve müezzin için küçük birer mahfil bulunur. “Örtünün eğrileri ile planın doğruları küresel geçit öğeleri ve mukarnaslarla birbirleriyle buluşurlar. Masif duvarların yerine Osmanlı mimarlığında ilk kez dış mimaride revak kullanılmıştı. Yan revaklar iki kareden oluşan harem ve avlu planına bir ek olarak akıtılmıştır ve avlu yönünde minâreler sonlanır. ” 2’şer şerefeli bu minâreler oldukça zarif bezemeye sahiptir. Şehzâde Câmii Şehzâde Câmi’sinin simetrik modülasyonu avluda da kendini gösterir. “Şadırvan avlusu da câmi gibi 5x5 modüle bölünmüştür. Kubbe açıklığına eşit olan açık bölüm 3x3 modül olarak açık bırakılmıştır. Kubbe büyüklükleri ve yükseklikleri aynıdır. Osmanlı mimarlığının en dengeli avlularından biridir.” Merkezde bulunan sekizgen şadırvan yaklaşık bir modül büyüklüğündedir. Revak kubbelerinin büyüklükleri birbirine eşit, yükseklikleri birbirne eştir ve hemen câmi planındaki köşe kubbelerle aynı büyüklüktedir. “Bu yüzden Şehzâde Câmi avlusu Beyazıd Câmi avlusu ile birlikte Osmanlı Mimarisinde bulunan en dengeli ve güzel avlularından biri sayılır.” Mermer ve somaki kaidelere oturan revak sütünları 12 adettir. Revakları örten kubbelerin sayısı da 16’dır. “Bezeme özellikleri açısından özgün bir yapıdır. 15. yüzyıldan itibaren başlayan yalınlaşma eğiliminin dışına çıkmıştır. Çokrenkliliğin vurgulanışı, yapının dış profillerine getirilen bezemesel öğeler, minârelerin yüzey bezemeleriyle benzersiz yapıdır. Mihrap, minber ve müezzin mahfili mermerdendir..



KaNuNî SuLtÂN SüLeymÂN:

I. Süleyman Sultan Süleyman-ı Evvel; 6 Kasım 1494, Trabzon - 7 Eylül 1566, Zigetvar),
Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı ve 89. İslam halifesi. Batıda Muhteşem Süleyman, Doğuda ise adaletli yönetimine atfen Kanunî Sultan Süleyman (Osmanlı Türkçesi ile olarak da bilinmektedir. 1520'den 1566'daki ölümüne kadar, yaklaşık 46 yıl boyunca padişahlık yapan ve 13 kez sefere çıkan I. Süleyman, saltanatının toplam 10 yıl 1 ayını seferlerde geçirmiştir. Süleyman böylece imparatorluğun hem en uzun süre görev yapan hem en çok sefere çıkan ve de en uzun süre sefer yapan Osmanlı Sultanı olmuştur..

I. Süleyman 1520 yılında, babası I. Selim'in ölümünün ardından tahta çıktı. Batıda Belgrad, Rodos, Boğdan ve Macaristan'ın büyük kısmını imparatorluk topraklarına kattı. 1529 yılında Viyana'yı kuşatsa da çeşitli sebeplerden ötürü bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Doğuda, Safevîlerle yapılan savaşlar sonrasında Orta Doğu'nun büyük kısmını ele geçirdi. Afrika'da imparatorluğun sınırları Cezayir'e kadar uzanırken; Osmanlı Donanması ise Akdeniz'den Kızıldeniz'e kadar olan sularda hakimiyet kurmuştu. I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu, padişahlığı döneminde 14.893.000 km2'ye ulaştırdı. Zigetvar Kuşatması'nın sonlanmasından bir gün önce, 7 Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti ve yerine oğlu II. Selim geçti..

6 Kasım 1494 tarihinde, Trabzon'da doğdu. Babası, Süleyman doğduğu zaman Trabzon valisi olan ve 1512 yılında padişah olarak tahta geçen I. Selim, annesi ise Ayşe Hafsa valide sultan idi.[9] Çocukluk yıllarını, süt kardeşi Yahya Efendi ile birlikte Trabzon'da geçirdi. Yedi yaşında bilim, tarih, edebiyat, din ve askeriye alanlarında eğitim almak için İstanbul'a, Topkapı Sarayı'ndaki Enderûn'a gönderildi.
1508 yılında Şarkî Karahisar sancak beyi olarak atandı; ancak babası Selim'in kardeşi Amasya sancak beyi Ahmed'in itirazı sonrasında Bolu'ya atandı. Ahmed'in buna da itiraz etmesi sebebiyle atandığı Kefe sancağına 1509 Temmuz'unda çıktı. Babası I. Selim'in 1512'de tahta çıkmasından sonra İstanbul ve Edirne'de oturdu. 1513 yılında Saruhan sancak beyliğine atandı. Burada, sonraları baş danışmanlarından biri olacak olan Pargalı İbrahim ile yakın bir arkadaşlık kurdu. Yaklaşık yedi yıllık Saruhan sancak beyliğinin ardından, 1520 yılının 21 Eylül'ü 22 Eylül'e bağlayan gecesi babası I. Selim'in ölümü üzerine İstanbul'a hareket etti ve tahtta hak iddia edecek başka biri olmadığından herhangi bir mücadele vermeden 30 Eylül 1520 tarihinde onuncu Osmanlı padişahı olarak tahta çıktı. Tahta geçişinden birkaç hafta sonra Venedik elçisi Bartolomeo Contarini Süleyman'ı "Yirmi altı yaşında, uzun fakat sırım gibi ve kibar görünüşlü. Boynu biraz fazla uzun, yüzü zayıf, burnu kartal gagası gibi kıvrık. Gölge gibi bıyığı ve küçük bir sakalı var. Cildi biraz soluk olsa da yüzü oldukça hoş. Derisi solgunluğa meyilli. Akıllı bir hükümdar olduğu söyleniyor ve herkes onun saltanatının hayırlı olacağını umuyor" şeklinde tanımlamıştır..

Osmanlı hükûmeti, 1562'deki antlaşmada yer alan koşullara göre yıllık vergisini ödemeyen Ferdinand'ın 1564 yılındaki ölümünün ardından Kutsal Roma İmparatoru olan II. Maximilian'dan hem eski borçların ödenmesini hem de kalan altı yıl için vergilerin ödenmesi teminatını istedi. Maximilian, İstanbul'a gönderdiği elçiyle bu koşulları yerine getirdi. Ancak karşılıklı sınır ihlalleri sonrasında, Semiz Ali Paşa'nın 28 Haziran 1565'teki ölümünün ardından sadrazamlığa gelen Sokollu Mehmed Paşa'nın tutumu üzerine Süleyman; 1 Mayıs 1566'da, yaklaşık 13 yıl aradan sonra, 72 yaşında 13. seferine çıktı. 27 Haziran'da Belgrad'a varan ve burada Sigismund Zapolya'nın kuvvetlerinin de katıldığı Osmanlı Ordusu, 2 Ağustos'ta Zigetvar'a vardı. Süleyman ise kuşatma yerine 5 Ağustos'ta varmış ve kuşatmanın görülebileceği bir tepede yer alan çadırına yerleşmişti. 7 Eylül 1566 gecesi, Zigetvar'ın alınmasından bir gün önce, kaynaklara göre gut, dizanteri, felç veya anjin sebebiyle vefat etti. Öte yandan Zigetvar'ın yanında Göle, Yanva, Lügos ve diğer bazı kaleler de ele geçirilmişti. Süleyman'ın ölümü 48 gün boyunca, 21 Ekim günü ordunun Zigetvar'dan ayrılışına kadar saklandı.] Cenâzesi, 28 Kasım'da Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin kıldırdığı namazın ardından Süleymaniye Camii'nde toprağa verildi. Süleyman'ın vefatının ardından yerine oğlu II. Selim geçti.


HüRReM SuLtÂN:

Hürrem Sultan; tam adı ile: Devletlu İsmetlu Hürrem Haseki Sultan Aliyyetü'ş-Şân Hazretleri; Avrupa'da bilinen adıyla La Rossa veya Roxelana; 1502–04, Rutenya – 15 Nisan 1558, İstanbul), Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı ve 89. İslam Halifesi I. Süleyman'ın nikâhlı eşi, sonraki padişah II. Selim ile Şehzâde Mehmed, Mihrimah Sultan, Şehzâde Abdullah, Şehzâde Bayezid ve Şehzâde Cihangir'in annesi, Haseki Sultan.
Renkli hayatı ile efsaneleşmiş; entrikaları, zekası, cesareti ve ihtiraslarıyla ün salmış bir Hanım Sultan'dır. Hayatı romanlara, tiyatro oyunlarına, opera eserlerine konu olmuştur. Siyasette ve devlet işlerinde aktif rol oynayarak, Osmanlı İmparatorluğu’nda "Kadınlar saltanatı" denilen devri başlattığı rivâyet edilir. Bunun yanında, Osmanlı Tarihinin en güçlü ve en etkili kadın sultanlarından birisi olarak kabul edilmektedir.
Şehzâdelerin sancak beyliklerine atanmasında da Hürrem Sultan’ın rolü olduğu düşünülür. 1541’de, padişah adaylarının tayin edildiği Manisa Sancağı’nda Sancak Beyliği yapmakta olan Şehzâde Mustafa, Manisa'dan alınıp Amasya’ya Sancak Beyi olarak atandı ve ertesi sene Manisa Sancak Beyliği’ne Şehzâde Mehmet getirildi. Ancak, halk ve askerler bu duruma tepki gösterdi, bunun üzerine I.Süleyman doğu topraklarının güvenliği için Şehzâde Mustafa'nın Amasya'ya gönderildiğini ve Şehzâde Mustafa'nın veliahtlığının sürdüğünü açıkladı. Bu gibi ardı arkası kesilmeyen atanmalar da Hürrem’in etkisinde gerçekleşmiş işlerden kabul edilir. Hürrem Sultan, şehzâdeleriyle birlikte sancağa gitmesi gerekirken; geleneklere aykırı olarak gitmemiş, İstanbul'da kalmayı seçmiştir. Ama değişik tarihlerde şehzâdelerini ziyaret etmiştir.

Oğullarını tahta vâris yapmayı başaran Hürrem Sultan, 15 Nisan 1558’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Hürrem Sultan'ın zehirlenerek ya da kadın hastalığı sonucu öldüğü rivayet edilir.[11] Kayıtlarda eceliyle öldüğü yazılır. Büyük bir cenâze töreninin ardından Süleymaniye Camii avlusuna gömüldü. Mezarı üzerine türbesi eşi Süleyman tarafından yaptırıldı.


Hayır işleri:

Hürrem Sultan İstanbul'da günümüzde onun adıyla anılan Haseki semtinde, Mimar Sinan'a Haseki Külliyesini yaptırmıştır. 1538-1551 yılları arasında inşaatı tamamlanan külliyenin içinde bir hamam, medrese ve hastane bulunmaktadır; onun ilk ve en önemli hayratlarındandır. Günümüzde T.C. Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak tanınan bu hastane Türkiye'de kesintisiz hizmet vermekte olan en eski hastane olma özelliğini taşır.
Hürrem Sultan ayrıca Ayasofya Camii civarında yardıma muhtaç ve fakirlerin karnını doyurmak için bir mutfak yaptırtmıştır.
Kabe’de, Şam’da, Bağdat’ta, Konya’da, Kudüs’te, Edirne’de Hürrem Sultan adına çeşitli eserler yapılmıştır.


Resim

Kanunî'nin Hürrem Sultan'a Gazelleri:

I. Süleyman, nikahlı eşi Hürrem Sultan'a büyük bir aşkla bağlı idi. Bu aşk o kadar derindi ki ilk önce onu kaideleri hiçe sayarak nikahına aldı, sonra da ondan başka bir hatuna bakmaz oldu. Bu Osmanlı da alışılagelmiş bir şey değildi. Kanunî'yi kendine bu kadar aşık ettiği için Hürrem Sultan'ın adı ahali içerisinde büyücü ve cadıya çıktı. Daha sonradan ise yaptığı hayırlar ile halkı sevindirip, duasını alan Haseki Sultan bu namlarını geride bırakarak iyi anılmaya başlandı. Hürrem ve Süleyman'ın aşkı o kadar büyüktü ki, Osmanlı tarihinde onlardan başka bu kadar büyük bir aşk yaşayan bir padişah ve haseki örneği yoktur. Kanunî Sultan Süleyman her defasında karısı Hürrem Sultan'a olan aşkını ve sevgisini verdiği hediyelerle ve ona yazdığı gazellerle gösteriyordu. O sadece aşk gazelleri değil, devlet ve maneviyat konulu gazellerde yazıyordu. Bu gazellerde kullandığı mahlas ise “Muhibbi” idi. Kanunî'nin Hürrem Sultan'a yazdığı aşk şiirlerinin bazıları günümüze ulaşmıştır:

Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım..

Hayatım hasılım,ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim
Baharım, behçetim, rüzum, nigarım verd-i handanım..

Neşatım, işretim, bezmim, çerağım, neyyirim, şem’im
Turuncu u nar u narencim, benim şem’-i şebistanım..

Nebatım, sükkerim, genc,m, cihan içinde bi-rencim
Azizim, Yusuf’um varım, gönül Mısr’ındaki hanım..

İstanbulum, Karaman’ım, diyar-ı milket-i Rum’um
Bedahşan’ım ve Kıpçağım ve Bağdad’ım, Horasanım..

Saçı varım, kaşı yayım, gözü pür fitne, bimarım
Ölürsem boynuna kanım, meded he na-müsülmanım..

Kapında çünki meddahım, seni medh ederim daim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim hoş halim!..


Muhibbî

Bugünkü dille;

Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım..
Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,
Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meş’alem. Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,
Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,
İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım.
Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.
Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. Bir hoş hale geldim..


Bu gazel I. Süleyman'ın, Hürrem Sultan için yazdığı en ünlü ve bilinen gazeldir.

Diğer bir bilinen gazeli ise şöyledir;

Ey benim gülen yüzüm, sevgilim,
Senin güzelliğin dünyaya dedikodudur,
Bu ne güzellik? Bu ne yüz? Bu ne güldür?
Acaba saçın amberi görüp mis kokulu olmuş?
Bu ne saç, bu ne kahkül, bu ne zülüftür?
Aklım saçının kokusuyla doludur,
Bu ne güzel koku, bu ne ıtır, bu ne hoştur?
Gözyaşı dalgalarım taşıp başımdan aştı,
Bu ne deniz, bu ne ırmak, bu ne nehirdir?
Muhibbi ansızın divane oldu,
Bu ne aşktır, bu ne derttir, bu ne huydur?..

Daha sonrasında ise bir başka gazel daha yazmıştır. Bu gazel ise Hürrem Sultan'ın ölümünden sonra yazılmıştır. Bu gazel de Kanunî, eşinin ölümünün ardından duyduğu üzüntüyü dile getirmektedir:

Bezm-i gamda âh edip cânânı andım ağladım,
Yâr ile evvel geçen devrânı andım ağladım..


Bugünkü dille;

Günde bir kez görmesem halim nolur derken benim,
Bir yıl oldu görmez oldum ânı andım ağladım..

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..

ZEVK 4748

DevrÂNda Resim SeyrÂN BUL-ÂNa.. Resim DEM bu DEMin DEM-i CuMâ!
CevLÂNda Resim HayrÂN OL-ÂNa Resim BİZ BİR-İZin Resim CEM’-i CuMâ!
KaLB KazÂN-KaFa TASInda Resim “Ve’n- NÂS”ında Resim KRÂ!” sında
Resim HaBbîBuLLaH HİRÂsında
.. Resim HaKKikat HatEM-i Resim CuMâ!..


27.01.12 10:23
brs….cmcm


“İKRÂ!”: Kur'ân-ı Kerimin İLK âyeti
“Ve’n- NÂS”: Kur'ân-ı Kerimin HATM âyeti..

MuhaMMedî MuhaBBetlerimle..


Resim

Resim

Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’ in kâinâtı şereflendirdiği güneş gibi doğduğu gecemizde 7 kerre ikram olsun!

Essalâmü aleyke yâ imâmi’l-haremeyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey müşrik ve kâfirlere yasak iki mukaddes Harem olan Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’nin İmamı!


Essalâmü aleyke yâ imâmi’l- hâfikeyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki ufkun-doğu ve batının İmamı!


Essalâmü aleyke yâ Resûli’s-sakaleyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey insanların ve cinlerin Resûlü!


Essalâmü aleyke yâ men fi’l-kevneyn ve şefîi men fi’d-dêrayn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki âlemdekilerin dünya ve âhirette şefâatçısı!


Essalâmü aleyke yâ sâhibi’l- kıbleteyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki kıblenin sahibi!


Essalâmü aleyke yâ nûri’l-meşrikayn ve ziyâi’l-mağribeyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki doğunun nûru, iki batının ışığı!


Essalâmü aleyke yâ ceddi’s-sibtayni el Hasani vel Hüseyni!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki torunun Hasan ve Hüseyin’in ceddi!


Aleyke ve alâ itretike ve isretike ve evlâdike ve ahfâdike
ve ezvâcike ve efvâcike ve hulefâike ve hulesâike ve eshâbike
ve ehzâbike ve etbâike ve eşyâike
Selâmullâhi vel melâiketihi ve’n-nâsi ecmaîne ilâ yevmeddîn,

ALLAH Teâlâ’ nın, meleklerinin ve bütün insanların selâmı kıyamete kadar Sana, ehl-i beyt’ine, yolunu yürütenlere, çocuklarına, torunlarına, eşlerin annelerimize, cemâatına, halifelerine, önde giden hâlislerine, sahabelerine, fırka-yı nâciye yolunda gidenlere, onları tâkib edenlere ve seninle ilgili her şeye olsun!

Ve’l-hamdüllahi rabbi’l- âlemîn!
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ ya mahsustur ve O’na olsun!
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

DİRİydik ÖLdük SAĞLadık
ARZ’ından ARŞ’ına AĞLadık
->ReSûL-ü-RABB RIZAsında
BeL BAĞLadık CÂN ÇAĞLadık!.

KÂBetü’r- RABB’ım DEMLedik
HÂL-i HaZıR >“HAREM”-Ledik
CÂN-CÂNÂN CEM’i >CUMÂmız
EYÜB SuLTÂN’da ->CEM’Ledik!.


ZEVK 7749

RAHMetenLi’L- ÂLeMi HAYy ->RABBü’L- ÂLeMin HaBîBi
->NÛRuLLAHın >TeNeZZüLü ->TEKMiL-i TEVHiD TaBîBi
MeRHaMeTuLLAH MuhaMMed
>MuHBBeTuLLAH MuhaMMed
ŞEHîDuLLAH ->EYYÜB SuLTÂN ->ReSûLuLLAH EV SAHiBi!.

celle celâlihu
sallallahu aleyhi vesellem..

22.07.16 13:24
voiciistnbL..EyyübsltÂNcÂmimizdecumÂcem’i..



Ebu Eyyûb El-Ensarî Radiyallahu anhu..:

Doğum adı Halid bin Zeyd bin Kuleyb (ö. 672 veya 674)
Türkçede Eyüp Sultan olarak anılan en büyük Sahabelerden biridir. Sevgili peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mekke'den Medine'ye hicret/göç ettiği zaman, Medine'de evinde ilk misafir eden sahabidir. Hicret sırasında herkesin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i evinde ağırlamak istediği zaman, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin devesi Kusvâ’nın, Ebu Eyyûb El-Ensarî Radiyallahu anhun evinin önünde diz çökmesi ile bu şerefe nâil olan sahabi.

Bu sebeple kendisine bu olaydan sonra “Mihmandâr-ı Nebevî” de dendiği olmuştur. Daha sonra 90'lı yaşlarında İstanbul kuşatması sırasında şehid olmuştur. Vasiyeti üzerine İstanbul surlarının dibine gömüldüğü rivâyet edilir. Fetih'den sonra Akşemseddin kaddesallahu sırrahu manevî keşif yoluyla mezarını bulur. Şu anda onun adına bir türbe, kendi adı ile anılan Eyüp semtinde ve kendi adı verilen Eyüp Sultan Câmii'sinde bulunmaktadır.



Resim

Eyüp Sultan Câmii:

Eyüp Sultan Câmii, İstanbul'da Eyüp semtinde Haliç kıyısında bulunan câmi. Câmi olmasının ötesinde kudsal bir ziyâret yeridir.
Eyüp Sultan Câmii, dikdörtgen planda, mihrabı çıkıntılıdır. Merkez kubbe altı sütun ve iki fil ayağına müstenid kemerlere yaslanır, etrafında yarım kubbe, ortasında Eyüp Sultan türbesi, sandukasının ayak ucunda bir pınar, avlu ortasında asırlık bir çınar bulunmaktadır.
1458'den sonra çeşitli defalarca tâmir gören câmiinin minarelerinin boyu önceleri kısaydı, 1733'de yeni uzun minareler yapıldı. 1823'de deniz tarafındaki minare, yıldırımla hasar gördügü için yeniden inşa edildi.
Cümle kapısı önündeki Sinan Paşa kasrı 1798'de yıktırılmıştır. Yerinde ulu bir çınar ağacı gölgesinde etrafı parmaklıklı bir set ve çimen sofa vardır. Parmaklığın dört köşesinde dört çeşmecik bulunur. Bunlara hacat çeşmeleri, kısmet çeşmeleri denir. Tamir edildikten sonra câmiyi açıp namaz kılan Sultan III. Selim î olduğu için parmaklıkların üzerinde mevlevi sikkeleri vardır.
Dış avlunun caddeye açılan iki kapısı vardır. İç avlu 12 sütuna müstenid 13 kubbelidir. Avlunun ortası şadırvandır. Türbe tek kubbeli, 8 köşelidir. Türbe medhalinde nakşı kademi saadet, sağında sebil bulunur.
Mihrab eyvandır, minber mermerdir. Mihrab tarafı hariç üç tarafı galerilidir. Son cemaat yeri önünde 6 sütunlu ve 7 kubbeli bir revak vardır.
Câmi İstanbul’un fethinden hemen sonra, 1458 yılında inşa edilmiştir. Öncesinde yanında inşa edilmiş olan Eyüp Sultan Hazretleri’nin Türbesi’nin yer alması ve padişahların burada kılıç kuşanması ile de İstanbul’un en önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir.
Zaman içerisinde iyice harap olan câmiyi III. Selim minareleri ve temelleri hariç tamamen yıktırır ve yeniden yaptırır. 1798’de başlayıp 2 sene süren yapım çalışmaları sonunda ise câmi günümüzdeki halini alır.
Mermer cümle kapısı üzerinde 9 sıralık kitabenin ilk sırası:


Zehi münkadı emri gerdgar zılli Rabbanî
Serefrazı cihandaranı asrın şahı devranı
Menârı nurfeşân sultan selim hanı bülend ikbal
Bilin gülbank dahi iyledi pür cümle azanî...


Bu kadar çok kabir, türbe, lahit başka bir câmide iç içe geçmemiştir.
Serviler ve mezarlıklar câmi çevresini uhrevi bir mekân yapar. Necip Fazıl, Fevzi Çakmak, Ferhat Paşa, Mehmet Paşa, Siyavuş Paşa, Beşir Fuad, Ahmet Haşim, Ziya Osman Saba, Sokullu Mehmet Paşa burada yatmaktadır.
Fatih'ten sonra asırlarca padişahlar Eyüp Sultan Câmii'nde kılıç kuşanmışlardır. Bunu Fatih başlatmış, ilk kılıcı Fatih'e Akşemseddin kaddesallahu sırrahu kuşatmıştır. Padişahlar Sinan Paşa Köşkü'nden kayıkla Bostan iskelesine gelir, câmide iki rekat namaz kılar, şeyhülislam kılıcı kuşatırdı.
Câminin dış avlusunda sebil bulunmaktadır. Üç pencerelidir. Bayramlarda ve özel günlerde şerbet dağıtıldığı için şerbethâne denilmiştir.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile bütün gazalara katılan Ebu Eyyûb El-Ensarî Radiyallahu anhu, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin vefâtından sonra da hiçbir zaman gazadan geri durmamıştır.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin buyurduğu;


" لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ"
“Leteftanne’l- Kostantînîyye feleni’me’l- emîru emîruha, feleni’me’l- ceyşü zâlike’l- ceyş: İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” buyurdu.

(Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335; Buharî, et-Tarihu’l-Kebir, I, 81; et-Tarihu’s-Sağîr, I, 306; el-Bezzâr, el-Müsned, el-Müsned, c. II, s. 308; Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, II, 38; Hakim, Müstedrek, IV, 422; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VI, 219)

Bu yüce müjdeye nâil olabilmek için 90’lı yaşlarında olmasına rağmen at üzerinde İstanbul kuşatmasına katılmıştır. Sefer sırasında ecelin kapıda olduğunu anlayan sahabi, kendisinin İstanbul’a yaklaşılabilen en uzak mesafede defnedilmesini ister ve dileği yerine getirilir.
Eyüp Sultan Hazretleri’nin kabrinin yerinin tespit edilmesi ise 1453’de İstanbul’un Fethi ile mümkün olabilmiştir. Fatih, kabrin bulunmasını ister ve bunu hocası Akşemseddin kaddesallahu sırrahu’ya söyler. Akşemseddin kaddesallahu sırrahunuin târif edildiği bir yer kazılınca da kabirden “Hâzâ kabri Halid İbn-i Zeyd” yazılı bir mermer çıkar ve kesin teyit yapılmış olur.



Resim

Eyüp Sultan Türbesi:

Kabrin bulunmasından sonra burada İstanbul’un ilk külliyesi yapılır ve kabir için bir de türbe inşa edilir. Daha sonra Eyüp Sultan kaddesallahu sırrahu Hazretleri’ne duyulan saygı nedeniyle tüm padişahların kılıç kuşanma törenleri Eyüp Sultan Türbesi’nde gerçekleştirilir.

İmaret:

Eyüp Câmii civarında Fatih Sultan Mehmed'in yaptırdığı imarette günde iki kere yemek pişirilirdi. Normal günlerde pirinçli, buğdaylı yemek çıkarken Ramazan ayında etli yemek dağıtılırdı. Özel günlerde, cuma ve kandillerde, zerde ve zerbaç, pilav çıkarılıp yoksullara verilirdi.


Evliya Çelebi (d. 1611 - ö. 1682) ve Eyüp:

Evliya Çelebi'nin Eyüp anlatımı: "Eyüp şehri, İstanbul'un batı tarafındadır. İstanbul'a denizden dokuz mil ve karadan iki saattir. Ama yine istanbul'a bitişik olup arasında asla boş arazi yoktur. Baştanbaşa mamurdur. Fakat başka hükümettir. Fatih kanununa göre beş yüz akça mevleviyettir.
… karşı tarafı deniz karşısında Sütlüce kasabasıdır. Arası bir ok atımı yerdir.
Eyüb Sultan Câmii: Bu, Fatih Sultan Mehmed Han'ın yapısıdır ki sevabını Eba Eyüb'e hediye eylemiştir. Deniz kıyısına yakın ensari yerinde düz bir yerde yapılmıştır. Bir kubbelidir. Mihrab tarafında yarım kubbesi daha vardır. Lakin o kadar yüksek değildir. Câminin içinde sütun yoktur. Orta kubbe etrafında sağlam kemerler vardır. Mihrabı ve minberi sanatlı değildir. Hünkar mahfili sağ taraftadır. İki kapılıdır. Biri sağ tarafta yan kapısı, diğeri kıble kapısıdır. Kıble kapısı üzerinde bir mermer üzerinde celi yazı ile şu tarih yazılmıştır: hamden lillah beyti mamur oldu bu. Sağ ve solda iki minaresi vardır. Avlusunun üç tarafı odalarla süslüdür. Ortasında cemaat maksuresi vardır. Bu maksure ile Eba Eyüp mezarı arasında göklere baş uzatmış iki çınar vardır ki, cemaat gölgesinde ibadet eder. Bu avlunun da iki kapısı vardır. Batı kapısının dışında büyük bir avlu daha vardır. İçinde dut ve diğer ağaçlarla yedi tane büyük çınar vardır. Bu avlunun iki tarafında abdest muslukları vardır. Bu câmiden başka şehir içinde seksen kadar mescid vardır ki dördü Mimar Sinan yapısıdır."
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Şe’ÂNda ŞiMŞek ÇAKışı
ARZdan >ARŞa AŞK AKışı
NEFSin NEFES PENceresin
>YEDi ReNk ViTRay NAKışı!.

ZEVK 7758

RAZiYyetEN ->MeRZiYyetEN ->ReSÛLün ->RâH-NuMâ KıLdık
“BeDEN ->KANLı KAFeSi”-nde ->CÂN KUŞUnu ->HuMâ KıLdık
Bu ÂLeM ->DAMLa DEnİZi
ENÂ ALLAH’ın->NAHNu BİZi
MiHR-ü-MÂH SuLtÂN CÂMİsin>CEMMü’L- CEMMde CuMâ KıLdık!.


29.07.16 13:31
voiciistnbL..mihrimahcâmsindecumâcem’imİZz..

RâH: YoL
NuMÂ: f. Gösteren veya gözüken mânasında olup, birleşik kelimeler yapılır.
RâH-NuMÂ: f. Yol gösteren, kılavuz.
HuMâ KUŞU: Devlet kuşu. (Hikâyede: Gölgesi kimin başına düşerse o padişah olurmuş, derler. Hümâyun da buradan gelmiştir. Tayr-ı hümâyun, tâlih kuşu, uğur kuşu gibi isimlerle söylenir.)


ResimResimResim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla ->Her YERde>Her ÂNda>Her HÂLde>Her NEFeste ->HABLi'L- VERiD LüBBü'L- LÜBBümüzde LûTFet -> CÂNda CÂNÂNımız ->CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..



Resim
Resim
Resim

bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!.
İrhamNÂ yâ RABBBeNâ ceLLe ceLÂLihuu!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


Resim


Resim

Mimar SinÂN'ın Mihrimah SuLtÂN’a OLan AŞK HiKâyesi..

Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a duyduğu ve tarihte de eşi yok platonik AŞKını yaşattığı eserleri olan Üsküdar ve Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Külliyeleri muhteşemdir..

Mimar Sinan'in yaptığı Üsküdar ve Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Külliyeleri'nde bu büyük aşkın izlerinin de olduğu iddia ediliyor. Topkapı Sarayı'nda 1522 yılında doğan Mihrimah'a, Farsça'da Güneş ile Ay anlamına gelen adını, babası Sultan Süleyman koyar. Zaman geçip, Mihrimah Sultan 17 yaşına geldiğinde evlilik için iki aday gündeme gelir. Biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeri ise Başmimar Koca Sinan.
Mimar Sinan o yıllarda evlidir ve 50'li yaşlarındadır. Mihrimah, Hürrem Sultan'ın da girişimleriyle kayıtlara rüşvetçi ve entrikacı kimliğiyle geçen Rüstem Paşa'yla evlendirilir.
Aradan yıllar geçer Mihrimah Sultan, Koca Sinan'ı bir gün huzuruna çağırarak İstanbul'da güzel bir yerde kendi adına bir külliye yapmasını ister. Mihrimah, Sinan'ın: “Nereye yapılmasını arzu edersiniz?” sorusuna: “Yerini sen seç!.” diye cevap verir. Bunun üzerine Mimar Sinan, 1540 yılında Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Külliyesi'nin temelini atar. Külliye, 1548 yılında tamamlanır.
Mimar Sinan, Üsküdar Mihrimah Sultan câmisinin İkİ minâresiyle BİZ BİR-İZ AŞKını anlatır..

O günden sonra, Mihrimah Sultan ile Mimar Sinan'ın bir araya gelmesi için aradan tam 14 yıl geçmesi gerekecektir. Mihrimah Sultan 1562 yılında Mimar Sinan'ı bir kez daha huzuruna çağırır ve İstanbul'da kendi adına bir külliye daha yapmasını ister. Bu külliyenin yerini de tıpkı ilkinde olduğu gibi yine Koca Sinan seçecektir. Sinan da ikinci külliye için İstanbul'un en yüksek tepesini seçer. Yeni külliye Edirnekapı surlarının dibine inşa edilecektir.
Rivâyete göre Koca Sinan derin bir tutkuyla âşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır ama ona olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.Mimar Sinan'ın yaptığı tüm câmiler içinde TEK Minâreli Tek câmisi olan Edirnekapı Mihrimah Câmisi, TEK minâresiyle TEKe TEK KALış AŞKını anlatır..

Matematik dehâsı Sinan, Mihrimah için yaptığı iki külliyenin içinde yer alan câmilere bir sır da gizlemiştir. Mihrimah Sultan'ın Güneş'le Ay anlamına gelen ismine ithaf edercesine yılın sadece birkaç gününde (Nisan ve Mayıs aylarında) bir câminin arka cephesinden güneş batarken diğerinden ay doğmaktadır..

AŞK’ın İKİ YÜZü.. AK ve KARA..

Rivayete göre Koca Sinan derin bir tutkuyla âşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır ama ona olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Kimi sanat tarihçilerinin iddialarına göre, Mihrimah Sultan adına yapılan külliyelerin duru, gösterişsiz ve asil duruşuna rağmen içinin alabildiğine aydınlık olmasında da Sinan'ın duygularının izleri sürülebilir. Acaba Sinan Mihrimah Sultan'ın iç güzelliğini bu şekilde mi anlatmaya çalışmıştır? Yine iddialara göre Sinan'ın, Mihrimah Sultan'ın eşi Rüstem Paşa için yaptığı câminin çinileri ve süslemelerinin tüm ihtişamına rağmen diğer bütün yapılarının aksine daha karanlık olmasının altında da bu aşkın izleri vardır..
Matematik dehâsı Sinan, Mihrimah için yaptığı iki külliyenin içinde yer alan câmilere bir sır da gizlemiştir. Mihrimah Sultan'ın Güneş'le Ay anlamına gelen ismine ithaf edercesine yılın sadece birkaç gününde (Nisan ve Mayıs aylarında) bir câminin arka cephesinden güneş batarken diğerinden ay doğmaktadır..

“Mimari ve Aşk” adlı belgesele danışmanlık yapan Prof. Dr. İlber Ortaylı, bu aşkın hiçbir şekilde belgelenemediğini vurgulayarak: "Hikâyenin bir fanteziden, efsâneden öteye geçmesi mümkün değil. Kişi Mimar Sinan da olsa imparatorluğun sadrazamının tek eşine böyle duygular beslenmesi hayatının sonu anlamına gelir. Câmilerin yerleri seçilirken veya mimarisinde, Mihrimah Sultan'a özel hesaplar yapılmış olması da bu aşkın varlığını kanıtlamaya yetmez. Mimar Sinan, hangi eserinde hesap yapmamıştır ki?" diyor.

Mimar Sinan hakkındaki en kapsamlı kaynak olarak bilinen "Sinan Çağı: Osmanlı İmparatorluğu'nda Mimari Kültür" isimli kitabın yazarı Harvard Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Gülru Necipoğlu da bu aşkın ilk kez Arthur Stratton isimli yazar tarafından dile getirildiğini belirterek: "Stratton, 1972 yılında Londra'da yayınladığı Mimar Sinan'ın biyografik romanında ikisi arasında bir aşk kurgusu yapmış. Ancak bunu yaparken belirttiği herhangi bir kaynak yok. O zamandan beri dilden dile dolaşan bir hikâye bu. Tarihle ilgili bir şey söyleyeceksek ancak belgeler üzerinden konuşabiliriz. Böyle bir kaynak olmadığı için de anlatılan aşkın tamamen hayal ürünü olduğunu düşünüyorum" dedi.

Belgeselde Mimar Sinan'ın iki câmi arasına gizlediği aşkını anlatan Prof. Dr. İskender Pala ise filmde mecâz bir anlatım kullanıldığını söyleyerek: "Mimar Sinan, bir kadına âşık olsaydı bu kişi Mihrimah Sultan olurdu. Bana göre âşıktı ki iki âbidede onun ismini bir araya getirdi. Adını kıyamete kadar yaşatacak iki âbideye imza attı. Bunu yedi-sekiz sene evvel bir akşam üstü kendi gözlerimle gördüm. İki külliyeyi de gören bir yerde duruyordum, birinden güneş batarken, diğerinden ay doğuyordu. O an gözlerimdeki perde açıldı. Mimar Sinan, bilim adamı olduğu gibi aynı zamanda bir sanatçı. Şairlerle dost. Baki'yle yakın arkadaş. Eserlerinde de şiirsel bir anlatım olması çok doğal" diyor.

ResimBENce de SENce PaLa Hocamm!. KuLİhvÂNi…

“MiMaRi ve AŞK”ın KüNyesi:

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Azmi Özcan ve Mimar Dr. Sinan Genim'in danışmanlığında hazırlanan belgeselde Prof. Dr. Metin Sözen, Prof. Dr. İskender Pala ve Haluk Dursun'un anlatımları da yer alıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü ile Yapı Kredi'nin katkılarıyla geçtiğimiz hafta tamamlanarak piyasaya sürülen 40 dakikalık belgeselin yönetmenliğini Cengiz Özdemir yaptı. Türkçe ve İngilizce anlatım seçenekleri bulunan belgeselde devşirme Sinan'ın Kayseri'de doğduğu evin görüntüleri, İstanbul'a getirilişi, Yeniçeri Ocağı'ndaki askerlik hayatından baş mimarlığa giden yolculuğunun hikayesi, eserleri ve tarzı hakkında da geniş bilgiler yer alıyor..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


İmâMın>TEK-BİR SESinde
NÂZa -> NiYÂZ NEFeSinde
AKLen-NaKLen RüCÛ’-URuC
->SıRR-ı SIFIRr SECDESinde!.


ZEVK 7769

Ne ZamÂN ->SALL İÇin GELsem ->AKLımı ARŞa SAVURuş
->GÖNLüme HAŞyet VERiYOR ->GÖğe ->FüZe GiBi DURuş

AŞKın Astronotu Yürek
CEM’e CÂMi ŞARt Diyerek

BENciLeyin ->DELi<->VELî -> MuhaMMedî MeHMet ÇAVuş!.


05.08.16 13:28
voiciistnbL..kozyatağımhmtçavşcâmisi..


Resim

M e h M e t çAVuş CÂMiSÎ..:

Ceviz Bağçesi.. Koz Yatağı..

Çıktım Erik DALına
ANda YEDim ÜZÜMü
BostÂN ISsı ->KaKıdı
Der: “Ne YERsin KOZumu?”
Yûnus EMrem Babam kaddesallahu sırrahu..

Çıktım Erik DALına
Onda YEDim ÜZÜMü
BostÂN Sahibi çok Kızdı
Diyor ki: “Neden Yiyorsun Cevizimi!”..


İstanbuL’un Kozyatağı'nda bir câmii.
Modern ve kübik bir tasarımla 1997 de yapılmış. Kubbenin kenarlarindan eğimli biçimde yere kadar uzanan tüp geçitimsi tonozlarla aerodinamik bir görüntü.. İŞine Hazır bir RAKKase gibi..
Sanki namazını HUŞÛ’ İÇİnde bitiren DELİ DERvİŞime, o tüplere atlayarak COŞşmasını fısıldayan ZIRZIR DELi bir süflör gibi KOLONLar, yarım ay güyâ.. gerçi garib şekilli pencerelerine CAM yerine bi şeyler tıkamışlar öküzler, pimapen mi ne ise işte!. Amma olsun varsın!. Şeylik parayınan değil ya..

Bir yaşlı BaBaya ki ZİLLeri gİZLi.. sordum: "NEden “moDERn câmi” denmekte?" deyü..
"Câmiye mi yoksa Mehmet Çavuşa MoDERn dediklerini ben de ANLAyamadım KıtMÎRimİZz!” dedi..
ve EKLedi: “bu Mehmet Çavuş, epeycene UÇukmuş.. ASLındaysa hep astronot olmak istermiş.. aMma olamamış o zamanlar.. aMma câmimi moDERn, Mehmet çavuş mu moDERn ben de ANLayamadım ki yAVvv!” dedi.. RÛHuna Fâtiha OKUdukk..

ben hemen MAL BULmuş Mağribi gibi: “SENde HIRLı değilsin BuBamm!” diyecektim.. "HIR" ne ki HIRsızı Desem SİZe.. NEyse.. hemence o daha hızlı davrandı da, enfes bir NaNik çekti, çaktıraraktÂNN.. el kol hareketi tamm nott.. ve 99 DELi işâretiyle SeLÂMladı ve’s- SeLÂM!. "BAkaKAL!."dım!.. Belki de yıllardır yıkanmamış, kırçıl ve hiç tıraşsız, kirden bukle bukle upuzun saçlarıyla, bir CeyLÂN gibi kaydı gitti baş-aşağı.. çunku.. Şe’ÂN->ŞeKiL->ŞaHıSs-> ŞeHÂDEti YAŞAdı ve de YAŞAtttı.. YAŞAdıkk!.. haYy Dost!.. Huuu!..

bu CÂMi-yi ŞERîfin ŞEKLi ŞemÂLİ ŞeYyimi karışırdı.. HÂL-i HAZIRımda dosdoğrusu.. hologramlı-Dalga sınırının yeniden yapılanmasını, 3 boyutlu yaşatan, tüm hareket değişikliklerini ve alan derinliğini açıkça ve HACımca ki, AKıLca, ifâde EDiVERen şeffaf kuBBesi..
ve de, kendi etrafında 3600 dönen miNÂResi.. sankime gerçek bir moDERn uzay GEMisi gibi.. yok bee.. CâMisi.. gibi GELiVERdi bana bir ÂNda..

Yapımı, epey uzunca yıllar sürmüşmüşş.. çocukluktan ergenliğe, nice yıLLar geçmişmişş kendine has mimarisiyle.. epeyce dedikodusu edilmiş, KENDİnce DiNi bütünlerce.. AMMa, bence-sence.. yâni BİZce.. SANki ve de İNÂN ki.. yan taraflarındaki silindirlerin, bir ÂNda ALev ALıp da fezâya doğru “FıRRr!” diye câmîiyi UÇuruVERecek roketler gibi, harkete "HAZIR OL!."uşuna.. ŞAŞırdım da ŞAŞaKALdımm..

nOT: UÇuşta, bENde İÇİndeyken ELbette!..


Resim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..



Resim
Resim
Resim

bî-RAHMetike yâ erhame'r- rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- rahîmiyn!.
İrhamNÂ yâ RABBBeNâ ceLLe ceLÂLihuu!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.

Kul İhvÂNi


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

DumANsız AT-Eşte CÂNım
heM KÖLe HeM de SuLtÂNım
NÛRumun ANAsı -> NÂR-dan
hER CUMÂ >BiR DiYÂRdayım!.

ZEVK 7784

MERKEZ-MuHiT->RABBım-ALLAH.. ZÂTın NÛRu.. CÂNda CÂNÂN
BİZ BİR-İZ.. ->KÂLû BeLÂsı.. ->NiYÂZ ->A’YÂN.. NÂZı ->NihÂN
VaKTimiz OLdurÂN EZÂN
GÖKLeri DOLdurÂN EZÂN
->BEYÂZıD CÂMisi -->CUMÂ -->CEM’indeyİZ -->CÜMMLe CihÂN!.


12.08.16 13:27
voiciistnbL..beyazitcÂmisicumÂcem’i..


ResimResimResim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla ->Her YERde>Her ÂNda>Her HÂLde>Her NEFeste ->HABLi'L- VERiD LüBBü'L- LÜBBümüzde LûTFet -> CÂNda CÂNÂNımız ->CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..



Resim
Resim
Resim

bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!.
İrhamNÂ yâ RABBBeNâ ceLLe ceLÂLihuu!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


Resim

Resim


BAYEZİD CÂMİİ

Bayezid Câmii (Beyazıt Câmii ve Beyazıd Câmii olarak da bilinir) İstanbul'un Bayezid semtinde Sultan II. Bayezid tarafından yaptırılmış ünlü bir câmi.
Osmanlı klasik dönem mimarisinin erken dönem eserleri arasında bir yapıdır. Semte dağınık bir şekilde inşa edilmiş olan külliyenin ana elemanı durumundaki parçasıdır[. Mimarının kim olduğu kesin olarak bilinmez; Mimar Hayrettin, Mimar Kemaleddin veya Yakupşah bin Sultanşah tarafından yapıldığına dair görüşler vardır. İstanbul’da orijinalliğini koruyan en eski selatin câmii olarak kabul edilir. II. Bayezid’in mezarı, câminin haziresinde bulunur..

Tarihçe:

Bizans devrinde Theodosius Forumu olarak adlandırılan ve şehrin en büyük meydanı olan meydanında Sultan Bayezid Veli tarafından yaptırıldı. İstanbul’un fethinden sonra şehre kurulan ikinci büyük selatin câmii idi. Şehirdeki ilk selatin câmii olan Fatih Câmii orijinalliğini kaybettiğinden İstanbul’da orijinalliğini koruyan en eski selatin câmii olarak kabul edilir. Cümle kapısında Şeyh Hamdullah'ın yazdığı kitabeye göre 1501-1506 yılları arasında beş yılda tamamlanmıştır. Evliya Çelebi’nin aktardığında göre câminin açılış günü ilk namazı padişahın kendisi kıldırmıştı.
İstanbul’da 1509’da meydana gelen ve “Küçük Kıyamet” diye anılan depremden zarar gördü. Depremden sonra kısmen onarılan câmiinin onarımını daha sonraki yıllarda tamamlayıp güçlendiren Mimar Sinan oldu. Onun, 1573’de câminin içinde bir kemer inşa ederek yapıyı güçlendirdiği bilinir.
1683 yılındaki bir yangında minare külahları tutuşarak zarar gördü; 1743’te ise minarelerden birisine yıldırım isabet etmesi sonucu külahı yandı.

Mimari:

Dört ayak üstüne oturulmuş 16,78m. çapında bir ana kubbesi kuzey ve güneyde iki yarım kubbe ile desteklenir. Ana kubbesinde yirmi, yarım kubbelerde yedişer pencere bulunur[4]
Câminin 24 kubbeli revaklarla çevrilmiş kare biçiminde bir son cemaat avlusu bulunmaktadır. Avlu zemini mermer döşelidir ve ortasında şadırvan bulunur. Aslında üstü açık olan şadırvan, IV. Murat zamanında etrafına dikilen sekiz sütun üzerine oturtulmuş bir kubbe ile örtülmüştür. Avlu döşemesi ve şadırvanın sütunları Bizans`tan kalma malzemenin yeniden işlenmesiyle elde edilmiştir.Avlu mermerleri arasında geniş kırmızı porfir taşı levhalar vardır.

Doğusu ve batısında beşer kubbe ile örtülü iki tabhanesi (kanat) olan câmii, tabhaneli (kanatlı) yapıların son örneği kabul edilir. Baştan tabhane olarak tasarlanmış bu bölümler ile câmi arasındaki duvar sonradan kaldırılmış; böylece tabhaneler namaz alanına dahil edilmiştir[3].
Birer şerefeli iki taş minaresi olan câminin minareleri câmiye değil; câminin iki yanındaki tabhanelere bitişiktir; bu nedenle arada 79m. mesafe vardır. Renkli taşlar ve kufi yazılarla bezeli minarelerden sağ tarafta olanı özgün süslemelerini büyük ölçüde korur ancak diğeri birkaç kez onarım geçirmiş ve bezemelerini yitirerek daha sade kalmıştır. Bu nedenle sağdaki minare, “Selçukludan Osmanlı- 'ya geçişin İstanbul'daki tek numunesi” olarak kabul edilir.

Harimin sağ köşesinde hünkar mahfili yer alır. 10 sütun üzerinde duran mahfile, dışarıdan bir merdiven ve kapı ile girilir. Câminin mihrap tarafında, sağda ve pencere hizasında oğlu Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmış Sultan Bayezid türbesi bulunur. Yine Yavuz Sultan Selim’in yaptırdığı solundaki türbede Kızı Selçuk Hatun da yatar; Koca Mustafa Reşit Paşa'nın mezarı da burada bulunmaktadır.



Resim

SULTÂN BAYEZİD-Î VELÎ

II. Bâyezîd veya II. Beyazıt ayrıca bilinen adıyla Sultân Bayezid-î Velî.. (Bāyezīd-i Sānī, d. 3 Aralık 1447 – ö. 26 Mayıs 1512) Osmanlı İmparatorluğu'nun sekizinci padişahı. Babası Fatih Sultan Mehmed, annesi Sitti Mükrime Hatun ya da Emîne Gül-Bahar Vâlide Hatûn'dur. Yavuz Sultan Selim'in de babasıdır. Tahta geçtiğinde 511.000 km²'si Asya'da, 1.703.000 km²'si Avrupa'da olmak üzere toplam 2.214.000 km² olan imparatorluk toprakları, ölümünde yaklaşık 2.375.000 km² idi.
II. Bayezid, Modon fetihnâmesinde, “Emîru'l-Mü'minîn Sultânu'l-Guzât ve'l-Mücâhidîn Nâsiru's-Seriat ve'l-Milleti ve'd-Dîn Giyâsu'l-İslâm ve Mu'înu'l-Müslimîn Sultân Bâyezîd” diye anılmıştır.


Padişahlık öncesi:

II. Bayezid'in doğum tarihi tarihçiler arasında tartışmaya yol açmaktadır. Güvenilir bir Osmanlılar bibliyografya ansiklopedisi doğum tarihinde bu tartışmayı karşılamak amacı ile bu tarihi Aralık 1447/Ocak 1448 olarak vermektedir. Bazı kaynaklar bu tarihi 3 Aralık 1447, diğerleri de 1448 olarak vermektedirler.. Doğum yeri bugün Yunanistan sınırları içerisinde kalan, Osmanlılar zamanında ise Edirne'ye bağlı bir kaza merkezi olan Dimetoka'daki Dimetoka Sarayı'nda dünyaya geldi.
İstanbul'un fethi'nden sonra, Şehzâde Beyazid 7 yaşlarındayken Hadım Ali Paşa danışmanlığında Amasya valisi olan Bayezid, burada o dönemin en ünlü âlimlerinden dersler aldı ve padişah olacak şekilde yetiştirildi. O günlerde Amasya kenti bir eğitim ve kültür merkeziydi. Devrin meşhur âlimlerinden dersler aldı, İslami ilimlerin pek çoğunu öğrendi. İslam ilmi alanında ders aldığı hocalarından birisi de Şeyh Yavsi - Hünkar Şeyhi olarak bilinen Bayrami tarikat şeyhi de olan Muhyiddîn Mehmed-i İskilibî olmuştur. İslami ilmin yanı sıra matematik ve felsefe tahsili de aldı. Ayrıca Şeyh Hamdullah'tan da hat dersleri aldı. Arapça ve Farsçanın yanı sıra; Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrendi.

Şehzâde Beyazid sancakbeyi olarak 27 yıl Amasya'da oturdu. Bu görevde iken 1473'te Otlukbeli Savaşı'nda sağ kol kumandanı olarak görev aldı. Ayrıca 1479'da İran'dan gelen tüccarların mallarının yağmalanması üzerine, Şehzâde Beyazid'in vali olarak gönderdiği kuvvetler Torul ve çevresini Osmanlı topraklarına kattı.
Fakat genellikle Amasya sarayında mistik, yarı şairane bir yaşam sürdüğü bildirilip bu arada Afyon şehriyle bağlantısı olduğu söylenir..

Tahta çıkışı:

Fatih Sultan Mehmed'in 4 Mayıs 1481'de Gebze yakınlarında beklenmedik bir şekilde vefât etmesi üzerine Sadrazam Karamanlı Mehmed Paşa, Bayezid ve Bayezid'in kardeşi Cem Sultan'a ulaklar (haberci) gönderdi. Ancak Cem Sultan, kendisine gönderilen haberci yolda, Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşa tarafından yakalanarak alıkonduğu için babasının ölüm haberini geç öğrendi. Bu arada Bayezid'in tarafını tutan Yeniçeriler İstanbul'da isyan ederek Cem Sultan taraftarı Karamanlı Mehmed Paşa'yı 4 Mayıs 1481'de öldürdüler ve Bayezid'in oğlu Şehzâde Korkut'u babasına vekâleten tahta çıkardılar.
Babasının vefâtını öğrenen ve devlet büyüklerinin acele başkente gelmesi hakkında gönderdikleri mektupları alan II. Bayezid maiyetinde 4.000 kişi olduğu halde Amasya'dan yola çıkıp 9 günde Üsküdar'a geldi. Ertesi gün oğlu Şehzâde Korkut'tan saltanatı resmen teslim alıp 22 Mayıs 1481'de Osmanlı tahtına çıktı. II. Bayezid ilk olarak kapıkullarına üçer bin akçe cülus bahşişi dağıttı. Yeniçerileri ulufelerini 5 akçeye çıkarttı.


Cem Sultan meselesi:

Cem Sultan abisi II. Bayezid'in padişahlığını kabul etmedi. Böylece Osmanlı devleti II. Bayezid ile Cem Sultan arasında uzun süren ve en sonunda Avrupa'nın da içine karıştığı bir taht kavgasına sahne oldu.
II. Bayezid İstanbul'da tahta çıkmış olmasına rağmen Cem Sultan 4.000 askeriyle İnegöl önlerinde Bayezid'in henüz hazır olmayan Ayas Paşa idaresindeki ordusu ile savaştı. Bu savaşı kazanan Cem Sultan Bursa'da kendi adına hutbe okutmak ve para bastırmak suretiyle hükümdarlığını ilan etti. Bursa'da 18 gün saltanat süren Cem Sultan civardaki şehir ve kasabalara da hâkimiyetini kabul ettirdi ve II. Bayezid'e İmparatorluğu eşit olarak paylaşma teklifinde bulundu. Buna göre İmparatorluğun Anadolu toprakları Cem Sultan'a verilecekti. Ancak devletin ikiye bölünmesi anlamına gelen bu teklif, sadece Bayezid tarafından değil tüm devlet ileri gelenleri tarafından dehşetle karşılandı. Osmanlı Devleti'nin bölünmesini kendi çıkarlarına uygun gören Avrupalılar ve Memluklular bu konuda Cem Sultan'ı desteklediler. 1481 Haziranında II. Bayezid'in ordusuyla Yenişehir ovasında yaptığı savaşta yenilen Cem Sultan önce Konya'ya çekildi. Konya'da yeterince destek bulamayan Cem Sultan Tarsus'a geçti. Daha sonra da Memluk sultanından aldığı davet üzerine Kahire'ye gitti. Kahire'de büyük ilgi gören Cem Sultan orada kaldığı süre içerisinde Mekke'ye giderek hac vazifesini yerine getirdi. Bu dönemde, ağabeyi II. Bayezid kendisine padişahlıktan vazgeçmesi halinde 1 milyon akçe vermeyi teklif etti. Ama Cem Sultan bu teklifi reddetti. Benzeri teklifler tekrar yapıldıysa da, bunlar da sonuç vermedi. Memluklular'ın ve eski Karaman Beylerinin yardımıyla tekrar bir ordu toplayan Cem Sultan, 27 Mayıs 1482'de Konya'yı kuşattı. Ancak Osmanlı Ordusu'nun Konya'ya hareket etmesi üzerine kuşatma kaldırıldı. İki taraf Akşehir'de karşılaştı. Savaşı kaybeden Cem Sultan Ankara'ya geçti. Ankara'da da kaçışına devam eden Cem Sultan 1482 yazında otuz kadar adamıyla birlikte Rodos'a gitti. Cem Sultan 29 Temmuz 1482'de Rodos Şövalyelerinin Büyük Üstadı Pierre d'Aubusson tarafından büyük bir törenle karşılandı. Cem Sultan'ın amacı Rumeli'ye geçerek mücadelesini sürdürmekti. Ancak bundan sonra bir daha hayatta iken vatanına dönemedi. Artık, Cem Sultan için Avrupa'da maceralı bir esaret hayatı başladı.

Cem Sultan Rodos'a çıkmasından sonra Papa VIII. Innocentius'in isteği üzerine Fransa'ya gönderildi. Bu gelişmeden sonra önceleri Osmanlı Devleti'nin bir iç meselesi olan taht mücadelesi, böylelikle milletlerarası bir mesele hâline geldi. Bu olaydan çıkar sağlamak isteyen Papa VIII. Innocentius'un, Cem Sultan'a, Hıristiyan olması hâlinde onu Osmanlı Devleti'nin başına geçirebileceğini teklif ettiği söylenir.

Osmanlı Devleti'ne karşı yeni bir Haçlı seferi gerçekleştirmek için Cem Sultan'ı kullanmayı düşünen Papa VIII. Innocentius 1492'de öldü. Böylece Cem Sultan daha serbest bir hayata kavuştu. Fakat bu defâ Fransa Kralı, Cem Sultanı kendi siyasi emelleri için bir koz olarak kullanmak istedi. Bu amaçla hareket eden Fransa Kralı VIII. Charles Roma üzerine yürüyerek 26 Ocak 1495'te Cem Sultan'ı Papa'dan teslim aldı. Fransız Ordusu ile beraber yola çıkan Cem Sultan 25 Şubat 1495'te vefât etti. Bazı kaynaklar, Cem Sultan'ın elindeki kıymetli rehineyi bırakmak zorunda kaldığı için Papa tarafından zehirletildiğini ifade etmektedir.

Cem Sultan'ın ölümünü öğrenen II. Bayezid Osmanlı ülkesinde 3 gün yas ilan etti. Ülkedeki câmilerde Cem Sultan için gıyabi cenaze namazı kılındı. Ayrıca II. Bayezid kardeşinin günahlarının bağışlanması için fakirlere 100 bin akçe sadaka dağıttı.

İtalya'da toprağa verilen Cem Sultan'ın cenazesi de pazarlık konusu oldu. Uzun süren bir mücadelenin ardından Cem Sultan'ın cenazesi, vefâtından 4 sene sonra 1499'da Osmanlı topraklarına getirildi. Mudanya'da karaya çıkarılan cenaze Bursa'da Muradiye Câmii'nin haziresinde kardeşi Şehzâde Mustafa'nın da mezarının içinde bulunduğu türbe'ye gömüldü.

Cem Sultan Avrupa'da iken, İspanyollar karşısında yenilgiye uğrayan Endülüs'teki Müslümanlar Osmanlı Devleti'nden yardım istediler. II. Bayezid kardeşi Cem Sultan'ın Avrupa'da esir olması sebebiyle gerekli yardımı tam anlamıyla yapamadıysa da Kemal Reis'i İspanya'ya gönderdi. Kemal Reis İspanya'daki Müslümanları Kuzey Afrikaya, Yahudileri de de Selanik ve İstanbul'a taşıdı. 1492 yılında Müslümanların yanı sıra 150 bin kadar Yahudi de Osmanlı topraklarında yerleştirildi


Yaptığı savaşlar:

Cem Sultan Olayı ve bu olay sebebiyle Avrupalıların İstanbul'u geri alma ümitleri yeniden gündeme gelince II. Bayezid çok dikkatli ve barışçı bir dış siyaset takip etmek mecburiyetinde kaldı. Bununla birlikte kendisi gerektiğinde savaştan çekinmedi ve Osmanlı Devleti'nin sınırlarını genişletti. II. Bayezid'in tahtta kaldığı süre, hemen hemen babası Fatih Sultan Mehmet ile eşitti (yaklaşık 30 yıl). Fatih bazen iki senede bir sefere çıktığı halde, oğlu Bayezid yalnız 5 kere sefere çıktı. Padişahların bizzat başkumandanlık ettiği bu seferlere Osmanlılar tarafından Sefer-i Hümayun adı verilmiştir.

Oğulları arasındaki taht kavgaları:

Oğulları:


II. Bayezid'in, Mahmut, Ahmet, Şehenşah, Selim, Mehmet, Korkut, Abdullah ve Alemşah isimli 8 oğlu ve pek çok da kızı olmuştu. Oğullarının en büyüğü babasının tahta geçmesinden kısa bir süre sonra vefât etti. Padişah'ın 6., 7., 8. oğulları olan Mahmut, Mehmet, Alemşah ise 1507'den önce öldüler. Hayatta sadece yaş sırası ile Şehzâde Ahmet, Şehzâde Korkut, Şehzâde Selim ve Şehenşah kalmıştı. Hepsi de olgun yaşlara gelmiş, ya kırk yaşını geçmiş veya yaklaşmışlardı. Şehzâde Korkut ile Şehzâde Selim Alaüddevle Bozkurt Bey'in kızı olan Ayşe Hatun'un çocukları idiler. Şehzâde Ahmet Amasya'da vali iken, Korkut Manisa'da, Şehzâde Selim ise Trabzon'da vali olarak görevliydi. En küçük şehzâde Şehenşah'ın annesi Karamanoğlu sülalesindendi ve bu nedenle Konya valiliğini yürütüyordu.

Şehzâde Korkut:

II. Bayezid'in hayatta kalan oğullarından Şehzâde Korkut dışındakilerin hepsinin şehzâdeleri vardı; yani hepsi kendisinden sonra tahta geçebilecek erkek çocuklara sahiptiler. Yalnız Şehzâde Korkut'un pek çok kızı olmasına rağmen erkek çocuğu yoktu.
1509 yılında 40 yaşındaki Şehzâde Korkut Manisa sancak beyi (Saruhan Beyi) iken Antalya sancak beyliğine (Teke Beyi) gönderilmişti. Vezir-i Azam Ali Paşa'nın kardeşi Şehzâde Ahmet'i tuttuğunu bilen Şehzâde Korkut bu tayinle tahttan uzaklaştırıldığının farkında idi. Babasının ani ölümü halinde kardeşi Ahmet Amasya'da olduğundan İstanbul'a Antalya'dan daha çabuk varabilirdi. Bu nedenle kendisinin tekrar Manisa'ya tayinini istedi, fakat kabul edilmedi. Bunun üzerine babasının gözünü korkutmak isteyen Şehzâde Korkut tıpkı amcası Cem Sultan gibi hacca gideceğini söyleyip, 137 kişilik maiyeti ve 8 gemi ile 1509 yılında Antalya'dan yola çıktı. Aslında Şehzâde Korkut'un denizciler üzerinde büyük bir tesiri vardı. Zaten denizcileri himaye etmesi ile ün kazanmıştı. Pek çok Osmanlı esirini fidyelerini cebinden verip kurtarmıştı. Bunun yanında denizcilik yapanları, reisleri korur, himaye ederdi.
Şehzâde Korkut 29 Mayıs'ta Sultan Kansu tarafından Kahire'de muhteşem bir şekilde karşılandı. Bu arada devlet adamları bu olayın aynen Cem Sultan'ın hikâyesine benzediğinden kuşkulanmışlardı. Fakat Şehzâdenin tek hedefi babasının ve Ali Paşa'nın gözünü korkutmaktı. Tüm çabalarına rağmen ataması yapılmadı ve Antalya'da kaldı.

Şehzâde Selim:

Aynı dönemde Şehzâde Selim yaptıkları ile takdir topluyordu. Safeviler'e karşı yapmış olduğu akın ve Gürcü kralları vergiye bağlaması gözleri ona çevirmişti. Şehzâde Korkut ise daha yumuşak huylu ve mutedildi. Yalnız erkek çocuğunun olamayışı nedeniyle fazla taraftar toplayamamıştı. Esasen tahta Şehzâde Ahmet geçecekti. Zira meşru veliaht, büyük şehzâde idi.

Şehzâde Selim İstanbul'a çok uzak olan Trabzon sancak beyiydi. Ağabeylerinden Ahmet Amasya'da, Korkut Manisa'da, küçük kardeşi Şehzâde Şehenşah ise Konya'daydı. Bu durumda tahta en uzak şehirde olan kendisi idi. Bir defâ tahta oturan şehzâdeyi oradan atmak neredeyse imkansızdı.
Bu dönemde oğlu Şehzâde Süleyman 14 yaşına gelmişti. Buluğ çağına gelen şehzâdelere sancak verilmesi kanundu. Babası da oğlu Süleyman için Bolu sancağını istedi. Şehzâde Süleyman Trabzon'a bağlı Şebinkarahisar sancak beyiydi. Bolu ise ayrı müstakil bir sancaktı. Selim'in isteği oldu ve Şehzâde Süleyman Bolu'ya nakledildi. Tabii bu olaya Amasya Sancak beyi Şehzâde Ahmet karşı çıktı. Çünkü Bolu Amasya ile İstanbul arasında bir noktaydı. Bu da kendisi için tehlikeli olabilirdi.
Şehzâde Ahmet'in çabaları ile Şehzâde Süleyman Bolu'dan ayrılacakken, Şehzâde Selim bu sefer oğlu için Kefe sancağını istedi. Kefe Kırım'da bir liman şehriydi. Kırım Hanlığı'na bağlı olmayan şehir doğrudan doğruya İstanbul'a bağlı idi. Şehzâde Selim'in düşüncesi kayınpederi olan Kırım hanı Mengli Giray'a yakın bulunabilmekti. Zira Mengli Giray da damadını destekliyordu. Bunun üzerine Şehzâde Süleyman 1504 yılında ölen amcası Şehzâde Mehmet yerine Kefe sancak beyi oldu.

1511 yılında Şehzâde Selim büyük bir maiyet ile Trabzon'dan gemi ile Kırım'a gitti. Güya oğlu Süleyman'ı ve kayınpederini ziyaret edecekti. Asıl amacı kayınpederi ile sıkı bir işbirliği yapmak ve oğlu Süleyman'a talimat vermekti. Veliaht Şehzâde Ahmet, Kırım Hanı'na bir mektup gönderdi ve kardeşi Selim'e yardımdan vazgeçmediği takdirde, padişah olduğu zaman Kırım tahtından ümit kesmesini açıkça söylüyordu. Mengli Giray buna kulak asmadıysa da, kayınpederini zor durumda bırakmak istemeyen Şehzâde Selim Kırım'dan ayrıldı. Kardeşi Ahmet babasına baskı yaparak kayınpederini azlettirebilirdi.

Selim Kırım'dan Trabzon'a dönmek yerine Rumeli'ye geçti ve artık Trabzon'a dönmeyeceğini ve kendisine Rumeli'de bir sancak verilmesini istedi. Şehzâdelere Rumeli'den sancak verilmesi yasalara aykırı olmasına rağmen ordu tarafından sevilen Şehzâde Selim'e Semendire ve Vidin sancakları verildi.
Bu arada Şehzâde Korkut babasının üzerindeki baskısını arttırarak tekrar Manisa sancağına atandı. 2 Temmuz 1511'de Konya sancak beyi Şehzâde Şehenşah'ın 40 yaşında eceli ile vefâtı üzerine taht adaylarının sayısı üçe indi.

1511 Temmuz'unda II Şehzâde Selim Vidin'den Edirne'ye geldi. Bu şehri işgal ettikten sonra Çorlu'ya geldi. Ancak 3 Ağustos günü babası II. Bayezid tarafından karşılandı. Birkaç dakikalık vuruşmadan sonra Şehzâde mağlup oldu . Kaçmak zorunda kalan Şehzâde ihtiyatı elden bırakmamıştı. Bulgaristan sahillerinde gemiler şehzâdeyi bekliyordu. Bu olaydan sonra tekrar sancağına dönemezdi. Oğlunun yanına, Kefe'ye gelen şehzâde orduyu elde etmeden taht yolunun zor olduğunu böylece anladı.


Şehzâde Ahmed:

21 Ağustos 1511 günü II. Bayezid büyük oğlu Ahmet'i tahta geçirmek üzere İstanbul'a çağırdı. Veliaht Şehzâde'nin Maltepe'ye kadar gelmesi üzerine Şehzâde Selim'i destekleyen birlikler ayaklandı. Bunun üzerine Şehzâde İstanbul'a giremedi ve Maltepe'den geri dönmek zorunda kaldı. Amasya'ya döneceği yerde Konya'ya geçen Şehzâde Ahmet burada padişahlığını ilan ederek babasının orduya söz geçiremediğini iddia etti. Şehzâde Ahmet'in açıkça müddei sıfatını takınması üzerine ulema yüzünü Ahmed'den çevirdi.

Bu arada Şehzâde Korkut'un ansızın İstanbul'a gelmesi işleri iyice karıştırdı. Ağabeyinin bu tavrı üzerine umuda kapılan Korkut babası ve paşalarla görüşmüş ve büyük saygı görmüştü fakat babasının hayatta olması nedeniyle paşalar Korkut'u desteklemediler.

1512 yılının ilk günlerinde Kızılbaşlar Amasya, Tokat bölgesinde tekrar ayaklandılar. Şehzâde Ahmet'in orayı bırakması bölgede büyük bir boşluk oluşturmuştu. Bu olay üzerine 6 Mart günü İstanbul'da Kapıkulu Ocakları isyan çıkardı. Bu olaylar üzerine Şehzâde Ahmet'i desteklemekten vazgeçen Sultan küçük oğlu Selim lehine bir name yazarak onu İstanbul'a davet etti.


Tahttan feragatı ve vefâtı:

Şehzâde Selim 19 Nisan'da İstanbul'a ulaştı. Bu arada Şehzâde Korkut da İstanbul'da idi. Kendisinden üç yaş küçük kardeşinin padişahlığını tanıdı ve tebrik etti. 24 Nisan 1512'de II. Bayezid oğlu Selim namına tahtan feragat ettiğini açıkladı. Böylece babasının vefâtından sonra yeniçerilerin desteği ile tahta çıkan II. Bayezid uzun bir saltanatın sonunda yine yeniçerilerin baskısıyla tahttan çekilmiş oldu. II. Bayezid tahtını oğluna bırakırken şu sözleri söyler: “Adaletten ayrılma, acizlere ve biçârelere karşı merhametli ol. Kimsesizlere şefkat göster, herkesin sana ram olmasını istiyorsan ulemaya çok saygı göster, zaruret olmadıkça kimseye sert davranma!.”

Yeni Sultan Selim'e Dimetoka'da çekilmek istediğini söyleyen sabık sultan, oğlunun cülusundan 11 gün sonra kalabalık bir maiyet ile İstanbul'dan Dimetoka'ya doğru yola çıktı. Yola çıktığında da çok hasta ve bitkin olan sabık sultan ata binemedi ve ancak tahtırevan ile seyahate devam edebildi. Dimetoka'ya ulaşmaya ömrü vefâ etmeyen II. Bayezid, yola çıkışından 32 gün sonra 26 Mayıs 1512'de Edirne'nin güneydoğusundaki Havsa ilçesinin Abalar köyünde vefât etti.

II. Bayezid'in cenazesi İstanbul'a getirildi, Fatih Câmii'nde kılınan cenaze namazından sonra kendi yaptırdığı Bayezid Câmii'ndeki türbesine defnedildi. 62 yaşında vefât eden II. Bayezid'in padişahlık süresi 31 yıldan 9 gün eksikti. Ölümü tüm İslam aleminde üzüntü ile karşılandı. Kahire'de ölümü duyulunca başta Sultan Kansu olmak üzere çok sayıda kişinin katıldığı gıyabi cenaze namazı kılındı. Ayrıca İslam dünyasının başka yerlerinde de gıyabi cenaze namazları kılındı.


Ailesi:

Eşleri:


1. Nigâr Hatun - Şehzâde Korkut ile Fatma Sultan’ın annesi ve Abdullah Vehbi’nin kızı.
2. Şirin Hatun - Abdullah kızı ve Şehzâde Abdullah ile Ayn-i Şah Sultan’ın annesi.
3. Gülruh Hatun - Abdülhay’ın kızı ve Şehzâde Alemşah ile Kamer Sultan’ın annesi.
4. Bülbül Hatun - Abdullah kızı ve Şehzâde Ahmed ile Hundi Sultan’ın annesi.
5. Hüsnüşah Hatun - Karamanoğlu Nasuh Bey’in kızı.
6. Gül-Bahar Hatun - Abdüssamed’in kızı ve Yavuz Sultan Selim’in annesi.
7. Ferahşad Hatun - Kefe sancak Beyi Şehzâde Mehmed’in annesi.
8. I. Ayşe Hâtûn - Zülkadiroğlu Alaaüd-devle Bozkurd Bey’in kızı ve Yavuz Sultan Selim’in mânevî annesidir.


Erkek çocukları:

1. Şehzâde Ahmed
2. Şehzâde Korkut
3. Şehzâde Selim
4. Şehzâde Mahmut
5. Şehzâde Mehmed
6. Şehzâde Alemşah
7. Şehzâde Abdullah
8. Şehzâde Şehenşah


Kız çocukları:

1. Gevher Müluk Sultan
2. Selçuk Sultan
3. Hatice Sultan
4. Ayşe Sultan
5. Hundi Sultan
6. Ayn-i Şah Sultan
7. Fatma Sultan
8. Hüma Sultan
9. Kamer Sultan
10. Meliha Sultan

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..

ZEVK 4748

DevrÂNda Resim SeyrÂN BUL-ÂNa.. Resim DEM bu DEMin DEM-i CuMâ!
CevlÂNda Resim HayrÂN OL-ÂNa Resim BİZ BİR-İZin Resim CEM’-i CuMâ!
KaLB KazÂN-KaFa TASInda Resim “Ve’n- NÂS”ında Resim KRÂ!” sında
Resim HaBbîBuLLaH HİRÂsında
.. Resim HaKKikat HatEM-i Resim CuMâ!..


27.01.12 10:23
brs….cmcm


“İKRÂ!”: Kur'ân-ı Kerimin İLK âyeti
“Ve’n- NÂS”: Kur'ân-ı Kerimin HATM âyeti..

MuhaMMedî MuhaBBetlerimle..


Resim

Resim

Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’ in kâinâtı şereflendirdiği güneş gibi doğduğu gecemizde 7 kerre ikram olsun!

Essalâmü aleyke yâ imâmi’l-haremeyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey müşrik ve kâfirlere yasak iki mukaddes Harem olan Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’nin İmamı!


Essalâmü aleyke yâ imâmi’l- hâfikeyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki ufkun-doğu ve batının İmamı!


Essalâmü aleyke yâ Resûli’s-sakaleyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey insanların ve cinlerin Resûlü!


Essalâmü aleyke yâ men fi’l-kevneyn ve şefîi men fi’d-dêrayn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki âlemdekilerin dünya ve âhirette şefâatçısı!


Essalâmü aleyke yâ sâhibi’l- kıbleteyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki kıblenin sahibi!


Essalâmü aleyke yâ nûri’l-meşrikayn ve ziyâi’l-mağribeyn!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki doğunun nûru, iki batının ışığı!


Essalâmü aleyke yâ ceddi’s-sibtayni el Hasani vel Hüseyni!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki torunun Hasan ve Hüseyin’in ceddi!


Aleyke ve alâ itretike ve isretike ve evlâdike ve ahfâdike
ve ezvâcike ve efvâcike ve hulefâike ve hulesâike ve eshâbike
ve ehzâbike ve etbâike ve eşyâike
Selâmullâhi vel melâiketihi ve’n-nâsi ecmaîne ilâ yevmeddîn,

ALLAH Teâlâ’ nın, meleklerinin ve bütün insanların selâmı kıyamete kadar Sana, ehl-i beyt’ine, yolunu yürütenlere, çocuklarına, torunlarına, eşlerin annelerimize, cemâatına, halifelerine, önde giden hâlislerine, sahabelerine, fırka-yı nâciye yolunda gidenlere, onları tâkib edenlere ve seninle ilgili her şeye olsun!

Ve’l-hamdüllahi rabbi’l- âlemîn!
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ ya mahsustur ve O’na olsun!
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


İÇim-DIŞım ->BÂtın-ZÂhir
SEVGiLim SEVenden MÂhir
ASLı NESLim ->EVveL-Âhir
ANNe EMiNE >BaBaM Tâhir..


ZEVK 7792

ZÂT’ın>NÛRunun>NÛRuyduk ->TeVHiD-i TEKMiL>TÜL İDik
CÂNda ->CÂNÂN ->İBRAHiMî ->NÛRun>NÂRında>KÜL İDik

ŞEHZâDeBAŞı’nda CuMâ
HÂLden HÂLe UÇtu HuMâ

YEDi NeFiS ->SEKiZ BaHaR ->GÜL GÖNLÜnde BÜLBÜL İDik!.


19.08.16 13:33
voiciistnbL..şhzdbşcâmisiglmlcmcem’i..



ResimResimResim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla ->Her YERde>Her ÂNda>Her HÂLde>Her NEFeste ->HABLi'L- VERiD LüBBü'L- LÜBBümüzde LûTFet -> CÂNda CÂNÂNımız ->CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..



Resim
Resim
Resim

bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!.
İrhamNÂ yâ RABBBeNâ ceLLe ceLÂLihuu!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »

sıRR-ı sıfır sAÇana haYY!
AŞK kapısın AÇana haYY!
Resim hoŞ KALasın kanlı kafes
iLLiYYîne Resim UÇana haYY!..

Resim

ZEVK 4814

COŞkun ÇAĞlar haYYat SELi!. ZEMin ZEMinde CuMâmız!
MuhaMMedî MeŞK MiraCı!.. DEMler DEMinde CuMâmız!
beni Resim bana Resim BEN gösteren Resim AKLımın çatal ÇİLEsi!
AYNamızı ResimCAM EYYlesin!.. CİM-ler CEMinde CuMâmız!..


24.02.12 10:38
brsbrs.. cndccntcms

ZEMin: Yer yüzü, mekÂN.
ZEM: Dur!.
CiM-ler: Can-Cisim-Cihan..
CEM': Farklı şeyleri bir yere getirmek mânasına mastar.


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..


DERDiYOK-DARmaDUMaNıN!
SESLeri -> “SeBBaH!” >SabAHa!
CEMinde ->cÂNLar >CUMÂ’-nıN!
->ÇOKk ŞüKüRr ->YÜCE ALLAHa!.

ZEVK 5993

“SiDiK”le ->ÂBdEST ALınmaz!. ->“PİS”le “MİS”in YUMA ihvÂN!.
SOĞuK-SOYsuZ’dan >DoST OLmaz!. ->BAŞın SOKma KUMA ihvÂN!.
KOpAN PARMAK ->“BİZ”den dEĞİL!. SEVen-SEViLen >“BİZ”den BİL!.
cÂNda -> “cÂNÂN CEM’i”n YAŞA!. ->GÖZün AYydıNn!.> CUMÂ’ ihvÂN!.


14.03.14 08:18
brsbrs..tktktrstkkmdssszıssşirrlrmm..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


Kul İhvÂNi

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

"ALLAHın ELi"-nde ->ELi
SEVgi SıRRının ->BEdeLi!.
BİZ BİR-İZ! NisBÎ cÂN-ımız
>cÂNÂN-a ->KuRbÂN EDeLi!..


ERENLerin EZEL SüNNetidir ki, CUMÂ CEM’inde HaKK DOSTları Aranır-Tebrikleşilir-DUÂ ALınır-VERiLir!..
Ben de mümkünse her Cuma Kerkük-lü yüce gönüLLü Fatih Hocamı ararım.. BİZ BİR-İZliğimİZ YAŞArız!.
HÂL İÇİnde HÂLLeşiriz.. cÂN İÇİnde CÂNlaşırız.. elhamdulillah!.. yiNe ARAdım buyurdu ki Fatih Hocam:


İSTemem bEN bu DüNYÂ-yı.. -> O’nun İSMi DÛN-i-YÂ-dır!
İSTer iSEN -> UKBÂ-yı iSTe!.. -> O’nun ki ÖZ-ü TAKVÂ-dır!
SEVecekSEN -> UKBÂ-yı SEV!. -> O’nun ki ÖZ-ü TAKVÂ-dır!..


DÛN: Aşağı, alçak. Kolay. Zayıf. Gölgeli. Aşağılık. Altta, aşağıda.
DÛN-i-YÂ: Esfelin.. en alçaktaki KULLuk İmtihan sahası, meydÂNı..
UKBÂ: Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. Son âkibett ve de DURağı..
TAKVÂ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.. el KAVî olan ALLAH celle celâluhu’ya sığınmak ..

El Kavîyyü :
Resim




Es sâlatu ve's-selâmu aleyke Yâ Dâin
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem


46. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : SALÂVÂT-I SEYYİDİNÂ
Kerkük Türkmenlerinden Arapça Hocam kâmil insan Fatih Bayraktar’ın BUYurduğu ve her namaz sonunda 1 defa çekilmesinde faydalar olan SaLâVât..

Resim

ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah


الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!



الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى قَاءِدِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Kâidinâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Biz Müslümanları çekip götüren Başkomutanımız, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!



الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى رَاءِدِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Râidinâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Dünyada, dinde ve âhirette doğru duraklarımızı göstermek için önceden gönderdiğin Önderimiz, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!



الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى بَدْرُ الدُّجَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍٍ
Allahümme salli alâ Bedrü'd- Dücâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Bizi kandırıcı ve yutucu zulmet ve karanlıkların Dolunay’ı Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!



الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى شَمْسُ الضُّحَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Şemsü'd-Duha Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Maddî-mânevî en parlak zamanın ve beyânın tek ve eşsiz Güneşi Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!



الّلهُمَّ صَلِّ عَلَىنُورُ الحُدَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Nûru'l- Huda Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!

Nurundan Nûrunu yarattığın Huda Nûru Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!



الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى عَبْدِكَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Abdike Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Sana dönük hâlliyle Resûlullah, bize dönük yüzüyle Abdullah Kulun Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!


الّلهُمَّ صَلِّ عَلى نَبِيِّنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Nebiyyinâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Bize Hakkın ve hayrın haberlerini getiren Peygamberimiz Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!


الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى رَسُولِنَا وَ أَكْرَمِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Resûlinâ ve Ekreminâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Risâlet Tâcı giydirdiğin ve tek kerem ve ikram kaynağımız Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!


الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى شَافِعِنَا وَ شَافِعِ الذُّنُبِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
Allahümme salli alâ Şefî'inâ ve Şefîi'z- zünübinâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allah’ım!
Günahlarımızın affı için tek yardımcımız ve her hususta şefâatçımız Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!


بِعَدَدَ مَا فِي عِلْمُ الّلهِ صَلَاةً دَاءِمَةَ بِدَوَامِ مُلْكُ الّلهِ وَ عَلَى آلِه ِوَ اَصْحَبِهِ وَ أُمَّةِهِ أجْمَاءِينَ
Bi adade mâ fî İlmillahi salâten daimeten bi devami Mülkillahi ve alâ âlihi ve ashabihi ve ümmetihi ecmâîn..
Allah’ım!
Sonsuz İlminde var olanlar adedince ve muhteşem Mülküyün devamınca Efendimiz Muhammed’e,
Azîz âilesine,
Kendisine sahib çıkan ve sahib çıktığı sahabelerine,
Çilekeş ümmetinin cümlesine-hepsine salât ve selâm et!


الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ عَلَى سَيِّدِنَا الْأوَّلِينَ وَ الْآخِيرٍ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاوَاتُ الرَّحْمَانَ
Es Salâtü ve's-Selamü alâ seyyide'l- Evvelin Ve'l- Âhirin Seyyidinâ Muhammedin Salâvâtü'r-Rahmân...
Allahu zü’l- Celâl’in Salât ve Selâmı,
Er Rahmân’ın salâvâtları Evvel ve âhirin seçilmiş Efendisi
ve Efendimiz olan Muhammed’e olsun!


الْحَمْدُ لِلًّلهِ رَبِّ الْعَلَمِينْ
Elhamdülillahi rabbi'l-âlemin..
Hamd âlemlerin Rabb’ı Allah’a mahsustur!
Âlemlerin Rabbına hamdolsun!
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HAYy BiRre>DELi ÇaVuŞum
->ERENLer ELi ->ÇaVuŞum
->YEDiKat GÖKLerde ESeN
->RABBımın YELi ÇaVuŞum..


ZEVK 7857

ABDuLLAH-a ->RaSÛLuLLAH ->VuSLata VeKîL İhvÂNim
EL LaTîFü’L- HaBîRu ALLAH ->VELîYyu’L- KefîL İhvÂNim

KULLuk KEFeNin BÜRÜN!.dük
MeHMet ÇaVuŞ’a SÜRÜN!.dük

->ÜÇ AYAK-La CEM’ EYyLedik ->CUMÂ’mız SefîL İhvÂNim!.


14.10.16 13:24
12 muHaRreM 1438
voiciistnbL..kozyatağımehmetçavuşcamisicumacem’i..



DELiLer SıRf SıRRım SÜZdü
ZıR DELiLer >Dostum OLdu
->AKıLıLar ->DERİm YÜZdü
ELde KALan ->Postum OLdu..


El Vekîl:
Resim

El Latîfü:
Resim

El Habîru:
Resim

El Veliyyü:
Resim

El Kefîlü:

Resim


Resim

M e h M e t çAVuş CÂMiSÎ..:

Ceviz Bağçesi.. Koz Yatağı..

Çıktım Erik DALına
ANda YEDim ÜZÜMü
BostÂN ISsı ->KaKıdı
Der: “Ne YERsin KOZumu?”
Yûnus EMrem Babam kaddesallahu sırrahu..

Çıktım Erik DALına
Onda YEDim ÜZÜMü
BostÂN Sahibi çok Kızdı
Diyor ki: “Neden Yiyorsun Cevizimi!”..


İstanbuL’un Kozyatağı'nda bir câmii.
Modern ve kübik bir tasarımla 1997 de yapılmış. Kubbenin kenarlarindan eğimli biçimde yere kadar uzanan tüp geçitimsi tonozlarla aerodinamik bir görüntü.. İŞine Hazır bir RAKKase gibi..
Sanki namazını HUŞÛ’ İÇİnde bitiren DELİ DERvİŞime, o tüplere atlayarak COŞşmasını fısıldayan ZIRZIR DELi bir süflör gibi KOLONLar, yarım ay güyâ.. gerçi garib şekilli pencerelerine CAM yerine bi şeyler tıkamışlar öküzler, pimapen mi ne ise işte!. Amma olsun varsın!. Şeylik parayınan değil ya..

Bir yaşlı BaBaya ki ZİLLeri gİZLi.. sordum: "NEden “moDERn câmi” denmekte?" deyü..
"Câmiye mi yoksa Mehmet Çavuşa MoDERn dediklerini ben de ANLAyamadım KıtMÎRimİZz!” dedi..
ve EKLedi: “bu Mehmet Çavuş, epeycene UÇukmuş.. ASLındaysa hep astronot olmak istermiş.. aMma olamamış o zamanlar.. aMma câmimi moDERn, Mehmet çavuş mu moDERn ben de ANLayamadım ki yAVvv!” dedi.. RÛHuna Fâtiha OKUdukk..

ben hemen MAL BULmuş Mağribi gibi: “SENde HIRLı değilsin BuBamm!” diyecektim.. "HIR" ne ki HIRsızı Desem SİZe.. NEyse.. hemence o daha hızlı davrandı da, enfes bir NaNik çekti, çaktıraraktÂNN.. el kol hareketi tamm nott.. ve 99 DELi işâretiyle SeLÂMladı ve’s- SeLÂM!. "BAkaKAL!."dım!.. Belki de yıllardır yıkanmamış, kırçıl ve hiç tıraşsız, kirden bukle bukle upuzun saçlarıyla, bir CeyLÂN gibi kaydı gitti baş-aşağı.. çunku.. Şe’ÂN->ŞeKiL->ŞaHıSs-> ŞeHÂDEti YAŞAdı ve de YAŞAtttı.. YAŞAdıkk!.. haYy Dost!.. Huuu!..

bu CÂMi-yi ŞERîfin ŞEKLi ŞemÂLİ ŞeYyimi karışırdı.. HÂL-i HAZIRımda dosdoğrusu.. hologramlı-Dalga sınırının yeniden yapılanmasını, 3 boyutlu yaşatan, tüm hareket değişikliklerini ve alan derinliğini açıkça ve HACımca ki, AKıLca, ifâde EDiVERen şeffaf kuBBesi..
ve de, kendi etrafında 3600 dönen miNÂResi.. sankime gerçek bir moDERn uzay GEMisi gibi.. yok bee.. CâMisi.. gibi GELiVERdi bana bir ÂNda..

Yapımı, epey uzunca yıllar sürmüşmüşş.. çocukluktan ergenliğe, nice yıLLar geçmişmişş kendine has mimarisiyle.. epeyce dedikodusu edilmiş, KENDİnce DiNi bütünlerce.. AMMa, bence-sence.. yâni BİZce.. SANki ve de İNÂN ki.. yan taraflarındaki silindirlerin, bir ÂNda ALev ALıp da fezâya doğru “FıRRr!” diye câmîiyi UÇuruVERecek roketler gibi, harkete "HAZIR OL!."uşuna.. ŞAŞırdım da ŞAŞaKALdımm..

nOT: UÇuşta, bENde İÇİndeyken ELbette!..


Resim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..



Resim
Resim
Resim

bî-RAHMetike yâ erhame'r- rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- rahîmiyn!.
İrhamNÂ yâ RABBBeNâ ceLLe ceLÂLihuu!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.

Kul İhvÂNi


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

ZITLarın Zevkinde BAŞım
ZİLLi ZuRNa kuL İhvÂNim
“MuSÂ ÂSÂsı”na ->TAŞım
AŞKa KuRNa kuL İhvÂNim!.

..aleyhisselâm..

AŞKın YÜZük-KAŞındayım
MeŞK-i MeZÂR TAŞındayım
DOĞarkEN ÖLdük İhvÂNim
DOKsan DOKuz YAŞındayım!.


ZEVK 6826

DOKsan DOKuz DELi iLe ->DEM bu DEMin >DEMindeyiz!
KıTMÎR-imin >ÇiLe ÇULU!. -> KIRATımın ->GEMindeyiz!
İhvÂNim SİLdik Süpürdük >“OLsun! OLmasın!”ı DÜRdük
“OL-ÂN”ı CUMÂ' EYyLedik!. -> EMiR SuLTÂN CEM’indeyiz!.


22.05.15 13:24
brsbbrs..emrsltncumâcemindeyizz..



AVLusunda GüverCİNLer
ELin AÇtı ->İNS-ü-CİNLer
RABB’ımıza ->YALvardıLar
Mest-i MuhaBBet Mü’minLer!.


Resim

AŞKını ->AŞKın EKLedik
->UCu ->UCuna >ULAdık!
KORKuda UMUT bEKLedik
->ZeKi MüReN’in >SULAdık!


Resim

YÂR AŞKın >AŞKın EYyLedik!
Mest OLduk MEŞKin EYyLedik!
->YÜReğim ->NÂRına >YAKtık
->KeHrüBÂR KÖŞKün EYyLedik!


Resim

AŞK ki >BAŞ-AYAKsız gERek
DEDEKsiz ->DAYAKsız gERek
->ELin ÇEK!.miŞşse >SEVgiLi
ZEVKLerim ->BOYAKsız gERek!.


Resim

dERtLerini ->dERt EDenLer
dERtten ÖLdüLer İhvÂNim!.
dERtLerini ->ZeVk EDenLer
ZeVkten GÜLdüLer İhvÂNim!.



MuSÂ ÂSÂsı”na ->TAŞım
AŞKa KuRNa kuL İhvÂNim
!.:

وَإِذِ اسْتَسْقَى مُوسَى لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْناً قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ كُلُواْ وَاشْرَبُواْ مِن رِّزْقِ اللَّهِ وَلاَ تَعْثَوْاْ فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Resim---Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâke’l- hacer (hacere) fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâ (aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta’sev fî’l- ardı mufsidîn (mufsidîne).: Ve Musa (a.s), kavmi için su istemişti. Bunun üzerine, “Asânla taşa (kayaya) vur.” dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı. İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmişti. Allah’ın rızkından yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde fesat çıkaranlar olmayın.” (Bakara 2/60)


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


feyeKÛN MaSALLı ->MekÂN
GELen-GEÇen-Şu ÂN>ZamÂN
->İmkÂN İÇİnde -->İMtihÂN
İnsÂNı ->İNSÂN EDer->İNSÂN..


ZEVK 7863

->Şe’ÂNı >Şu ÂN YAŞAmak ->YuSeBBihu SıRR SABAHı
NEFSine ÂRiF>RABBına ÂRiF ->MuhaMMedî Şe’ÂN ŞÂHı

KULLuk KİMLiğin BÜRÜNdük
ÜÇ AYAK KOŞtuk>SÜRÜNdük

CUMÂ’mıza->CEM’ EVİ OLdu ->MiMâR SiNÂN MİHRiMÂHı..


21.10.16 13:24
voiciistnbL..edirnekapımihrimÂHcumacem’i..



“İnsÂNı ->İNSÂN ->İNSÂN EDer..”

MüniR DERMÂN
kaddesallahu sırrahu


Resim

YuSeBBihu SıRR SABAHı:


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim --- “Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.”

(Cumâ 62/1)

SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..

ResimResim

NEFSine ÂRiF ->RABBına ÂRiF:

Resim ---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe RaBBehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l- Hâfâ II/343 (2532)

ResimResimResim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla ->Her YERde>Her ÂNda>Her HÂLde>Her NEFeste ->HABLi'L- VERiD LüBBü'L- LÜBBümüzde LûTFet -> CÂNda CÂNÂNımız ->CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..



Resim
Resim
Resim

bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!.
İrhamNÂ yâ RABBBeNâ ceLLe ceLÂLihuu!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


Resim


Resim

Mimar SinÂN'ın Mihrimah SuLtÂN’a OLan AŞK HiKâyesi..

Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a duyduğu ve tarihte de eşi yok platonik AŞKını yaşattığı eserleri olan Üsküdar ve Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Külliyeleri muhteşemdir..

Mimar Sinan'in yaptığı Üsküdar ve Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Külliyeleri'nde bu büyük aşkın izlerinin de olduğu iddia ediliyor. Topkapı Sarayı'nda 1522 yılında doğan Mihrimah'a, Farsça'da Güneş ile Ay anlamına gelen adını, babası Sultan Süleyman koyar. Zaman geçip, Mihrimah Sultan 17 yaşına geldiğinde evlilik için iki aday gündeme gelir. Biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeri ise Başmimar Koca Sinan.
Mimar Sinan o yıllarda evlidir ve 50'li yaşlarındadır. Mihrimah, Hürrem Sultan'ın da girişimleriyle kayıtlara rüşvetçi ve entrikacı kimliğiyle geçen Rüstem Paşa'yla evlendirilir.
Aradan yıllar geçer Mihrimah Sultan, Koca Sinan'ı bir gün huzuruna çağırarak İstanbul'da güzel bir yerde kendi adına bir külliye yapmasını ister. Mihrimah, Sinan'ın: “Nereye yapılmasını arzu edersiniz?” sorusuna: “Yerini sen seç!.” diye cevap verir. Bunun üzerine Mimar Sinan, 1540 yılında Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Külliyesi'nin temelini atar. Külliye, 1548 yılında tamamlanır.
Mimar Sinan, Üsküdar Mihrimah Sultan câmisinin İkİ minâresiyle BİZ BİR-İZ AŞKını anlatır..

O günden sonra, Mihrimah Sultan ile Mimar Sinan'ın bir araya gelmesi için aradan tam 14 yıl geçmesi gerekecektir. Mihrimah Sultan 1562 yılında Mimar Sinan'ı bir kez daha huzuruna çağırır ve İstanbul'da kendi adına bir külliye daha yapmasını ister. Bu külliyenin yerini de tıpkı ilkinde olduğu gibi yine Koca Sinan seçecektir. Sinan da ikinci külliye için İstanbul'un en yüksek tepesini seçer. Yeni külliye Edirnekapı surlarının dibine inşa edilecektir.
Rivâyete göre Koca Sinan derin bir tutkuyla âşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır ama ona olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.Mimar Sinan'ın yaptığı tüm câmiler içinde TEK Minâreli Tek câmisi olan Edirnekapı Mihrimah Câmisi, TEK minâresiyle TEKe TEK KALış AŞKını anlatır..

Matematik dehâsı Sinan, Mihrimah için yaptığı iki külliyenin içinde yer alan câmilere bir sır da gizlemiştir. Mihrimah Sultan'ın Güneş'le Ay anlamına gelen ismine ithaf edercesine yılın sadece birkaç gününde (Nisan ve Mayıs aylarında) bir câminin arka cephesinden güneş batarken diğerinden ay doğmaktadır..


AŞK’ın İKİ YÜZü.. AK ve KARA..

Rivayete göre Koca Sinan derin bir tutkuyla âşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır ama ona olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Kimi sanat tarihçilerinin iddialarına göre, Mihrimah Sultan adına yapılan külliyelerin duru, gösterişsiz ve asil duruşuna rağmen içinin alabildiğine aydınlık olmasında da Sinan'ın duygularının izleri sürülebilir. Acaba Sinan Mihrimah Sultan'ın iç güzelliğini bu şekilde mi anlatmaya çalışmıştır? Yine iddialara göre Sinan'ın, Mihrimah Sultan'ın eşi Rüstem Paşa için yaptığı câminin çinileri ve süslemelerinin tüm ihtişamına rağmen diğer bütün yapılarının aksine daha karanlık olmasının altında da bu aşkın izleri vardır..
Matematik dehâsı Sinan, Mihrimah için yaptığı iki külliyenin içinde yer alan câmilere bir sır da gizlemiştir. Mihrimah Sultan'ın Güneş'le Ay anlamına gelen ismine ithaf edercesine yılın sadece birkaç gününde (Nisan ve Mayıs aylarında) bir câminin arka cephesinden güneş batarken diğerinden ay doğmaktadır..
ve de.. gönlüm der ki, o günlerin ortası gün Mihrimah Sultan'ın DOĞum GÜNüymüş.. müşşş..

“Mimari ve Aşk” adlı belgesele danışmanlık yapan Prof. Dr. İlber Ortaylı, bu aşkın hiçbir şekilde belgelenemediğini vurgulayarak: "Hikâyenin bir fanteziden, efsâneden öteye geçmesi mümkün değil. Kişi Mimar Sinan da olsa imparatorluğun sadrazamının tek eşine böyle duygular beslenmesi hayatının sonu anlamına gelir. Câmilerin yerleri seçilirken veya mimarisinde, Mihrimah Sultan'a özel hesaplar yapılmış olması da bu aşkın varlığını kanıtlamaya yetmez. Mimar Sinan, hangi eserinde hesap yapmamıştır ki?" diyor.

Mimar Sinan hakkındaki en kapsamlı kaynak olarak bilinen "Sinan Çağı: Osmanlı İmparatorluğu'nda Mimari Kültür" isimli kitabın yazarı Harvard Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Gülru Necipoğlu da bu aşkın ilk kez Arthur Stratton isimli yazar tarafından dile getirildiğini belirterek: "Stratton, 1972 yılında Londra'da yayınladığı Mimar Sinan'ın biyografik romanında ikisi arasında bir aşk kurgusu yapmış. Ancak bunu yaparken belirttiği herhangi bir kaynak yok. O zamandan beri dilden dile dolaşan bir hikâye bu. Tarihle ilgili bir şey söyleyeceksek ancak belgeler üzerinden konuşabiliriz. Böyle bir kaynak olmadığı için de anlatılan aşkın tamamen hayal ürünü olduğunu düşünüyorum" dedi.

Belgeselde Mimar Sinan'ın iki câmi arasına gizlediği aşkını anlatan Prof. Dr. İskender Pala ise filmde mecâz bir anlatım kullanıldığını söyleyerek: "Mimar Sinan, bir kadına âşık olsaydı bu kişi Mihrimah Sultan olurdu. Bana göre âşıktı ki iki âbidede onun ismini bir araya getirdi. Adını kıyamete kadar yaşatacak iki âbideye imza attı. Bunu yedi-sekiz sene evvel bir akşam üstü kendi gözlerimle gördüm. İki külliyeyi de gören bir yerde duruyordum, birinden güneş batarken, diğerinden ay doğuyordu. O an gözlerimdeki perde açıldı. Mimar Sinan, bilim adamı olduğu gibi aynı zamanda bir sanatçı. Şairlerle dost. Baki'yle yakın arkadaş. Eserlerinde de şiirsel bir anlatım olması çok doğal" diyor.


ResimBENce de SENce PaLa Hocamm!. KuLİhvÂNi…

“MiMaRi ve AŞK”ın KüNyesi:

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Azmi Özcan ve Mimar Dr. Sinan Genim'in danışmanlığında hazırlanan belgeselde Prof. Dr. Metin Sözen, Prof. Dr. İskender Pala ve Haluk Dursun'un anlatımları da yer alıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü ile Yapı Kredi'nin katkılarıyla geçtiğimiz hafta tamamlanarak piyasaya sürülen 40 dakikalık belgeselin yönetmenliğini Cengiz Özdemir yaptı. Türkçe ve İngilizce anlatım seçenekleri bulunan belgeselde devşirme Sinan'ın Kayseri'de doğduğu evin görüntüleri, İstanbul'a getirilişi, Yeniçeri Ocağı'ndaki askerlik hayatından baş mimarlığa giden yolculuğunun hikayesi, eserleri ve tarzı hakkında da geniş bilgiler yer alıyor..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SÜRdüm>KıtMÎRi-KırATı
GÖSTERdim SıRR-ı SırATı
MüHR-i MÂHta CuMÂ CEM’i
CEM’ Ettim ->TÜMM KînÂTı..


ZEVK 7868

ARZ’dan ARŞ’a AŞK EZÂNı ->DUyanLar KOŞtu İhvÂNim
CÂNda ->CÂNÂN CUMâ CEM’i ->CEMÂLi HOŞtu İhvÂNim
->ZÂT-tan ->SıFatı ->ESMâsı ->EŞYÂ ->TeCELLî ZUHRu
Şe’ÂNuLLAH >SüNNeTuLLAH >NÛRuLLAH COŞtu İhvÂNim..


28.10.16 13:14
voiciistnbL..edirnekapımihrimahcâmsicumacem’i..


ResimResimResim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla ->Her YERde>Her ÂNda>Her HÂLde>Her NEFeste ->HABLi'L- VERiD LüBBü'L- LÜBBümüzde LûTFet -> CÂNda CÂNÂNımız ->CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..



Resim
Resim
Resim

bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!
bî-RAHMetike yâ erhame'r- Rahîmiyn!.
İrhamNÂ yâ RABBBeNâ ceLLe ceLÂLihuu!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...


EMİR SuLTÂN EMîNLiktir
GaRiB KUŞLar Bura TÜNeR
..
KâLû beLÂ!” >YEMÎNLiktir
hER ÂN
-ı YAŞAmak >HüNER!.

ZEVK 6033

cÂNda cÂN-cÂNÂN CUMÂsı.. ->yiNE EMİR SuLTÂN-daydık!
BUrası -> BURSA BÂZÂRı.. BİZ BİR-İZdik..bir CÂN-daydık!
Lâ Huve İLLâ HUve HaKk... -> NÛRunda -> YÂRi YAŞAmak!
EL ÂN ->OL-ÂN.. şu ÂN ->ŞeÂN.. ->"ÂN İÇİndeki ÂN-daydık!..


04.04.14 13:34
brsbrsbzr..emirsultancumahutbesi..


Resim

gÖLgemLe bEN
bENdeki ->SEN
->”NÛRun aLâ->
NÛR”dan GEL-EN..


Resim

Yâ RaBBenâ!.

إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
Resim---“İz evel fityetu ilel kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ reşedâ: O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır!. (bizi başarılı kıl)." (Kehf 18/10)

Yâ Hayyu yâ Kayyûm olan ALLAHım!
Rahmetinle SENden yardımını isterim!
Benim bütün işlerimi hâl ve hareketimi düzelt!
Beni bir göz kapaması kadar NEFSime bırakma!
Ey kalbleri çevirip döndüren RaBBım! Kalbimi SENin itâatına çevir!
Ey kalbleri HÂLe döndüren RaBBım! Kalbimi SENin dinin itâatınüzerine sabit kıl! Bizleri güzel ahlâkınla ahlâklandır!
ALLAHIm!. Bize Hakkı göster HAKKa Uymayı nasib et! Bâtılı BİLdir ve ondan kaçmayı kolay kıl!.
Âmin!. Yâ Muîn ALLAH celle celâluhu..



Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..


DERDiYOK-DARmaDUMaNıN!
SESLeri -> “SeBBaH!” >SabAHa!
CEMinde ->cÂNLar >CUMÂ’-nıN!
->ÇOKk ŞüKüRr ->YÜCE ALLAHa!.

ZEVK 5993

“SiDiK”le ->ÂBdEST ALınmaz!. ->“PİS”le “MİS”in YUMA ihvÂN!.
SOĞuK-SOYsuZ’dan >DoST OLmaz!. ->BAŞın SOKma KUMA ihvÂN!.
KOpAN PARMAK ->“BİZ”den dEĞİL!. SEVen-SEViLen >“BİZ”den BİL!.
cÂNda -> “cÂNÂN CEM’i”n YAŞA!. ->GÖZün AYydıNn!.> CUMÂ’ ihvÂN!.


14.03.14 08:18
brsbrs..tktktrstkkmdssszıssşirrlrmm..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


Kul İhvÂNi

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

SeBBeha SESi SERçeLer!
NiYÂZ NEFesii SERçeLer!
YüReKLeri BİZ BİR-İZLe!
AŞKın >KÂFesi SERçeLer!.

ZEVK 6786

EMiR SuLtÂN CUM’Â CEM’i ->“ALLAHu EKBERr!.” SESLedik!.
“MeŞK-i MuhaMMed- >NiYÂZı”n ->“AŞKuLLAH”a NEFeSLedik!.
Erkek-Kadın-ÇOLuk-ÇoCUKk ->GÖZ YAŞLarı BONcuk BONcuk!
“c  N K U Ş U”n ->UÇurduk ->GÖĞ-e ->KÂinÂtın KÂFeSLedik!.


17.04.15 13:21
brsbrs.emrsltÂN cÂMisiiknciezÂN..

nOt:
İkinci ezÂN Okunurken SerçeLer sürü HÂLinde orta hAVuza indi ve BİZ BİR-İZ-Likte ÖTüştüKkk!..

Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..

Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-âlemîn.


MuhaMMedi MuHABBEtLerimİZLe!....

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

ZEVK 6287

Hasbî HiZMet -> Yürek İşİ.. -> Yaratma SeBeBi HEM de
DÜNyâ DERdi MeZÂR TAŞı.. >kuL ihvÂNim DEM bu DEMde
->TEKe TEK Yürü VAHDEte.. ->“cÂNda cÂN”a ->ceNNete
Abd’in >RABB’ı > HÂL-i HaZıR >EŞREF VAKti CUMÂ’ CEMde!.


12.09.14. >10:14
brsbrstktktrstkkmdsszlkkylnzlkk..



Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..


Kul İhvÂNi

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen Ahmed »

Kur'an-ı Kerim'de, Hadislerde ve İlmihallerde abdest ile ilgili emirler buyruklar ve açıklamalar BİZe ulaştı Rabbımıza ve Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme şükürler olsun.

Nacizane gönlümüzden geçen de;
Yemeğe kirli ellerini yıkamadan oturmadığın gibi, kirini pasını yıkamaktır Abdest Almak,
Misafirini çamurunla, pisin pasınla karşılamadığın gibi, pasını silmektir Abdest Almak,
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin Taif teki yaralarını - kanlarını yıkamaktır, yâd etmektir Abdest Almak,
Bedirde, Uhudda en ön safta durmak, meydan okumaktır karanlığa Abdest Almak,
Kerbela da, Hz. Hüseyine ulaşmaktır, Yezide karşı omuz omuza çarpışmaktır Abdest Almak,
Yârin zülfüne el sürmektir, mesh etmektir Abdest Almak,
Aşkla yanan, susuzluktan kavrulan dudaklara bir busedir Abdest Almak,
Huzura çıkmaya hazırlanmak, kahrına hamd etmeye lütfuna da şükretmeye hazır olmaktır Abdest Almak,

Kul İhvani Can Hocam bahsetmişti abdest ve tevbeden bir sohbetinde...
Abdest : 4 farzı var. Sünneti 3 kez tekrar etmek uzuvları yıkarken.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bir konuyu üç kez tekrar ederdi anlaşılsın diye.
Tevbe etmek için önce abdest almak gerekiyor.
Alırken daha Tevbe başlıyor.
Ellerimizi ilk kez yıkarken; "bu bana emanet ettiğin ellerle şu günahları işledim, affet Ya Rabbi!"
İkinci kez yıkarken ise; "ellerimle işlediğim bu kötülüklerden, harama uzanışlardan ve tüm boş işlerden tevbe ettim, pişmanım Ya Rabbi!"
Üçüncü yıkamada da adeta tevbenin devamı olan artık "bu bana emanet ettiğin ellerimle SENin emirlerin doğrultusunda SENin ve Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin yolunda hizmet edeceğim,
HAYRlara vesile olacak SENin izninle inşaAllah, Ya Rabbül Âlemin!" demek yerine geçiyor...
Eğer abdest almak olmasaydı her uzuv için ne kabahatler işlendi ise hatırladıklarımızı sayıp döküp, hatırlamadıklarımızı ise "eğer bilmeden işlediğim bir kusurum var ise" diyerek tevbe etmek gerekecekti.
Sonrasında da bu nimeti Hayr için kullanacağımızı niyet edecektik Allah celle celaluhunun izniyle.
Oysa rabbül Alemin bir abdest alarak bunların hepsini yerine getirmiş olmamızı murad etmiş olmalı ki böyle bir kolaylık sağlamış.
"Zorlaştırmayınız kolaylaştırınız" Emri de bunu bize apaçık gösteriyor.

Ayağı Abdestsiz:
Nasreddin Hoca abdest alirken, bir ayağına su yetmemiş. Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış. Bunu gören cami cemaati :
-Hocam bu nasıl namaz? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayağı abdestsiz namaz, diye cevap vermiş.

Bir yanı ile vücuden camide bir yanı ile aklen dışarıda alış-verişlerde olanların halini Nasreddin Hocam ne güzel de örneklemiş.
Her fıkrasında ayrı bir ders ve ibret olan Nasrettin hocamızın da zahiri ve batını anlamda bu fıkralarından istifade etmek lazım diye düşünüyorum.
Cuma'nın bereketiyle, Allah celle celaluhu cümelimize her iki ayağımız da abdestli namazlar ibadetler nasip etsin, Cumamız mübarek ve Rasullah sallalahu alyehi vesellem yüreğinde cem olsun inşaAllah!

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
tahaakb
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1312
Kayıt: 20 Oca 2010, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen tahaakb »

Ahmed Can çok güzel bir yazı, ALLAH (celle celâlihu) hazretleri razı olsun.Bizlere'de maddi manevi tam abdestli ibadetler nasip eylesin, İnşâe ALLAHu TeâLâ!.

Cumamız mübarek olsun...

Hadis:
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Mü'min veya müslüman bir kul abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile veya suyun son damlasıyla yüzünden dökülür iner. Ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte- veya suyun son damlasıyla ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile veya suyun son damlasıyla dökülür iner. (Öyle ki abdest tamamlanınca) günahlardan arınmış olarak tertemiz çıkar."(Müslim, Tahâret: 32, (244); Muvatta, Tahâret: 31, (1, 32); Tirmizî, Tahâret: 2, (2); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/396.)
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin abdike (Muhammedîyyeti) ve nebiyyike (Mahmudiyyeti) ve Rasûlike (Ahmediyyeti) ve Nebiyyu'l-ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi... ''Resim

Derbentli Deli Hasan öyle derdi: “Biz deli olduğumuz için her gün Cuma” derdi.
Her gün Cuma. Daha delileri var içimizde” derdi.
Her vakit Cuma”…
Yatsı namazında da Cuma kılar bunlar“ diyor yâni.
Onun için bu günümüz de yarınımız da hep BİZ BİR-İZ Mi’racındayız Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Kevserinde İn şâe ALLAH!
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


İNsÂN ->AKLının >DEVRinde
SiStem ->SeBBeHa SEYRinde
MERKEZ->RABB-MUHit->ALLAH
CÂN-CÂNÂN ->CEVL-ü-HAYRında!.

HASBî HiZMet ->ÂŞıK İŞi
->ÂLEMe GELiŞ<->GİdiŞi
BİZ BİR-İZ ALLAHa ŞüKüR
SIRR SOHBette>YEDi KİŞİ!.



KuR'ÂN BİZimmm!.


HAKkta HAYRı Şe’ÂNımız
HASBî HiZMette ->ÂNımız
NÛR-u AYN AHMED CÂNımız
KuR'ÂN ->NAMUS-u-ARımız!.

*

SıRR-ı SADAKAt GÜLümüz
KANADı KıRK KAt GÜLümüz
->GÖNLü ->KÂiNÂt GÜLümüz
KuR'ÂN>ENE’L- HAKk DÂRımız!.

*

TAMERŞAH’ım ->SÖZün ERi
-->TARıK-ı SEVgi -->SEFERi
-->EBEDî HAYy ->EZEL-BERi
KuR'ÂNdır ->KİSB-ü-KÂRımız!.

*

CiHÂN ->CÂN ÇİLEsi>ÂDEM
-->“RASÛLü İLE”si ->ÂDEM
“RABB-ıyLA BİLE”si ->ÂDEM
KuR'ÂN->NÛR>ANA NÂRımız!.

*

KARİBÂNca>kOKU KuR'ÂNı
GARİBÂNca ->OKU KuR'ÂNı
İLMek İLMek dOKU KuR'ÂNı
KuR'ÂN ->BİZim >ŞİÂRımız!.

*

HiZMet TEMELi ->HAKANım
HAKk’ın HAYR ELi HAKANım
GÖNÜL GÜZELİ ->HAKANım
KuR'ÂN >GuRBet DİYÂRımız!.

*

ReSÛLULLAH TEKMiL TEK-BİR
-->EHL-iBEYt -ü- ŞÂH ÂLİ PÎR
KuL İhvÂNi ->KIRAt ->KıtMÎR
KuR'ÂNdır ---->NAZLı YÂRımız!.


celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem..
kerremallahu vechehu…


31.03.17.. 12:44
03.ReCeB…1438
brsbrss..tktktrstkkmzdtkzmnkşeÂNnn..



ALLAH İLe ->DEM bU DEMi
->RaSÛLULLAH’ın MAHREMi
MUTLU KILsın>KUTLu OLsun
CÂNda>CÂNÂN->CUMâ CEM’i!.
HAYy DOstt ALLAH celle celâlihu..



Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..


Resim MuhaMMedi MuHABBEtLerimİZLe!....
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Resim

KÜLLî ŞEYyi ->şU ÂN ->Şe’ÂN
EŞYa-OLay-ZamÂN ve -->ZAN
NEFes NEFes AKAN ->ÖMRüm
->AKLıyLa BAŞBAŞa ->İNSÂN!.

ZEVK 8082

ER RAHMÂN ALLAH>NEFhası ->YARım NEFESLik DEMimiz
ReSÛLULLAH ->KANı-CÂNı->EHL-i BEYTi ->NÛH GEMimiz
NAHNU MAHŞERi BİZ BİR-İZ
BUra ->BURSA ->GARİBiyİZ
CÂNda>CÂNÂN ->KARİBiyİZ.. MüBÂReK CUMÂ CEM’imiz!.


07.04.17.. 11:34
brsbrss..tktktrstkkdhaYyatt..


Resim

KüLLî ŞEYy’in ->HEPİSİ-nde, onları her ÂN YENiden Yaratanının İMZÂsı Varr..:

اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ
Resim---"Allahu hâliku kulli şey’in ve huve alâ kulli şey’in vekîl(vekîlun).: Allah, herşeyin Yaratıcısı’dır ve O, herşeye vekildir.”
(Zumer 39/62)

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---"İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kûn fe yekûn(yekûnu).: O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O’nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur.”
(YâSîn 36/82)

“YuSEBBihu!. SEMÂ’Sı”-nda:
SeBBeHa.. TeSBih!. feSEBBih!.:


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.
(Cumâ 62/1)

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..

Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar vede Kürreler-Galaksiler,
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılan ŞE'ENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILLarımız DEVR-ÂNı ANLarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâimindeyiz
inşae ALLAH..
İşte her ZeRReye bahşedilen bu Rüşd Raksı, Yeniden Yartış Hareketi Merkezin DENGE için ÇEKimine karşı Merkezkaç DÜZEN Kuvvetini doğurup VARlığı oluşturmaktadır her ÂN ŞeÂNullahta…

NESL-i CEDîDi.: her ÂN Şe’ÂNuLLAHta KÛN fe yeKÛN Yeniden HALK ediş-Yaratış..

إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
Resim---"İn yeşe’ yuzhibkum ve ye’ti bi halkın cedîd (cedîdin).: Eğer dilerse sizi giderir (yok eder) ve (sizin yerinize) yeni bir halk getirir.”
(Fâtır 35/16)

أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
Resim---"E fe ayînâ bil halkı’l- evvel (evveli), bel hum fî lebsin min halkın cedîd (cedîdin).: İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.”
(Kaf 50/15)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min HABLİ’L- VERÎDi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.””
(Kaf 50/16)

Şe’eNULLAH:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim ---''Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard (ardı), kulle yevmin huve FÎ ŞE’Nin: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an YARATMA HALİndedir.” (Rahmân 55/29)


Ve şu SANal-İkİlik-İkİ ŞEYlik- ŞEY-t-ÂN Diyârındaki her şey FÂNi kul ihvÂNi!.. FENÂfiLLAH ARAma bAŞKa ->AKLını >NAKLen DEVşiRr!..

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---“Kullu men aleyhâ FÂN (fânin): Bütün kişiler (insanlar ve cinler) FÂNİdir (yok olucudur)”
(Rahmân 55/26)


HaLK, HAKK TeÂLÂ’nın Sîretinin Sûretidir veTüMM ESMÂdan ibâret OL-ÂN AKLı sebebiyle en Muhteşem NOKtadaki İnsÂNoğLununun Yüzünde HAKk Yazar.. “OKU!”yana.. GÖRene var!.. KÖRe ne var?.
İnsÂNoğLu ki, Rahimiyyetten doğan Rahmâniyyet gÖLgesidir-Nefhasıdır..


ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Resim---Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumu’s- sem’a ve’l- ebsâre ve’l- efidete, kalîlen mâ teşkurûn (teşkurûne).: Sonra onu “SEVİYELedi/düzeltip bir biçime soktu” ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?” (Secde 32/9)


Rahîmiyet ve Rahmâniyet vasıfları vardır.. Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem de Rahîmiyet Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem in ÜMMÎ-liğidir.. Rahmâniyet ise, Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem “Rusûliyyet”idir..
Vahiy akıl yâni aklın gelişi naklin gelişi aklın aktarma gelişi naklin direk kendinde kalışı Rahmâniyettir.. Zâten “Rahmân Nefhasından üfürdük” buyuruyor ALLAHu zü’l- Celâl.. “Rahmânı verdik” buyurmuyor.. Nefha ettik.. Nasıl etti?. Bir bak nasıl ediyor.. “ALLAHa ve Rasûlune teslim ol!”-u bir oku, bir daha bak nasıl nefha ediyormuş.. nefha etti de.. o zaman etti de.. iyi de şimdi etmiyor mu?. Ne demek her ÂN Şe’ÂN Oluş iyi ANLAmalıyız İnşâ ALLAHu TeÂLÂ!..

Âdem aleyhi’s-Selâm’ı topraktan yaratıp rûhumuzdan üfürdük .. Âdem Rahimiyyetine RÂHMAN nefhasını üfürdük ki HaVVa Rahimiyyet TARLAsının TOHUMUdur ilelebed..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH celle celâluhu ÂDEM’i KENDİ Sûretinde yaratmıştır” buyurmuştur.
(Buhar’i; Müslim; İ.Ahmed; Feyzu’l- Kadir c:III shf:447)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Müminin kalbi Rahmanın iki parmağı arasındadır” buyurmuştur.
(İbn. Hanbel.. 11/173. IV/419)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki, bütün Âdemoğullarının kalbleri bîr kalb gibi Rahmanın parmaklarından iki parmak arasındadır. Onu dilediği yere çevirir.”
Bundan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahım! Ey kalbleri çeviren! Bizim kalblerimizi taâtına çevir!”
diye dua etmiştir.
(Müslim, Sahih, Kader bölümünde)


ReSÛLULLAH ->KANı-CÂNı-EHL-i BEYTi ->NÛH GEMimiz.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ehl-i Beytim Nûh’un Gemisi gibidir. O Gemiye dahil olan kurtulur muhalefet eden boğulur!.” buyurdu.
(Sahih-i Müslim Ve Buharî C 2 S. 343.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Vedâ Haccında “Vedâ Hutbesi”” diye bilinen ve genel bir tebliğ niteliğindeki hutbesini okuyup Haccını da tamamladıktan sonra Medine’ye doğru yola koyuldu. Yolda “Gadir-i Humm” denilen bir su başına geldiğinde kafile durdu ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, öğle vakti bir ağacın altına kurulan kürsüye çıkarak İmam ALİ kerremallahu vechehu’yi de yanına alıp şunları buyurdu:
“Ey Müslümanlar! Ben ancak bir insanım! Rabbimin elçisi gelip de ona icâbet etmem yakındır. Ben size iki kıymetli ve ağır şey bırakıyorum. Onlar birbirinden ayrılamaz. Eğer bunlara uyarsanız yolunuzu sapıtmazsınız. Bu iki kıymetli şeyden biri, içinde Nur ve doğru yol bulunan “ALLAH’ın Kitabı” dır ki O’nun gökten yere sarkıtılmış ipidir. Ona tutulan doğru yolu bulur O’ndan ayrılan, sapar. Diğeri de “Ehl-i Beyt-i Itretim”dir. Ehl-i Beytim hakkında sizi uyarırım!. Ehl-i Beytim hakkında sizi uyarırım!. Ehl-i Beyt’im hakkında sizi uyarırım!."
(Sahih-i Müslim 2: 325; Tirmizi H. No: 4036 4038; İ.Hanbel Müsned 5: 182 189 3: 26.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ey Müslümanlar! Ben bütün Mü’minlere öz canlarından daha evlâ değil miyim? Öyleyse ben kimin Mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır. Ya Rabb! Onu Velî edinenlerin Velisi ol! Düşmanlarına da düşman ol!” buyurdu.
(İ. Hanbel Müsned 4: 281; Buharî Tarih 1: 375; İ. Mâce Sünen H. No:116)

BUra ->BURSA ->GARİBiyİZ
CÂNda>CÂNÂN ->KARİBiyİZ..:


GaRibÂN: Kimsesiz. Zavallı. Bu Dünya denen gurbette olan.

KaRibÂN: EN ÖZden de ÖZ AKRABA OLan..

ŞÂHDAMARımdan da AKRABa ->RABBım (MeRKEZde):

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
---“Ve lekad halakne'l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli'l-verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’im ->“EnALLAH!. (MUHİTte)”:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
---“İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.” (TâHâ 20/14)


Resim

Yâ RaBBenâ!.

إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
Resim---“İz evel fityetu ilel kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ reşedâ: O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır!. (bizi başarılı kıl)." (Kehf 18/10)

Yâ Hayyu yâ Kayyûm olan ALLAHım!
Rahmetinle SENden yardımını isterim!
Benim bütün işlerimi hâl ve hareketimi düzelt!
Beni bir göz kapaması kadar NEFSime bırakma!
Ey kalbleri çevirip döndüren RaBBım! Kalbimi SENin itâatına çevir!
Ey kalbleri HÂLe döndüren RaBBım! Kalbimi SENin dinin itâatınüzerine sabit kıl! Bizleri güzel ahlâkınla ahlâklandır!
ALLAHIm!. Bize Hakkı göster HAKKa Uymayı nasib et! Bâtılı BİLdir ve ondan kaçmayı kolay kıl!.
Âmin!. Yâ Muîn ALLAH celle celâluhu..



Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HAKk’ı GÖRsün GÖZün GÖZet
HAKk’ı SÖYLe >SÖZün GÖZet
->“TAHKiK İMÂN”-ını ->İŞ-Le
LÜBBü’L-LÜBBün>ÖZün GÖZet!.


ZEVK 8097

Şe’ÂNuLLAHta NÛRuLLAH NÂZ-NiYÂZ NEŞV-ü-NÜMÂsı
->GÖNÜL GÖKLerinde UÇan -->HÂL-i HAZIRın HÜMÂsı
MERKEZde RABB MUHİtte ALLAH
->SEBBEHa SEYRi >İNŞÂe ALLAH
“CÂNda CÂNÂNın>CEM’i”nde >BURAsı BURSAm CUMÂsı!.


14.04.17 04:22
brsbrsmm..tktktrstkkmshrlrii..


NEŞV-ü-NÜMÂ: Büyümek ve gelişmek.
HÜMÂ: Devlet kuşu. (Hikâyede: Gölgesi kimin başına düşerse o padişah olurmuş, derler. Hümâyun da buradan gelmiştir. Tayr-ı hümâyun, tâlih kuşu, uğur kuşu gibi isimlerle söylenir.)
CUMÂ: MuhaMMedî Hakikat CihÂN CEM’i..

Resim

Bu ÂLEMde Esas OL-ÂN;
HÂL-i HaZıRda her ÂN Huzurda Hazır OL.!.
Sen Hazırsan!. HAKk Hazır!. HüLÂsa-yı KeLÂM..
->BUrası BURSA'ya Es SeLÂMm!..


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et CUMÂMIza İnşae ALLAH!..

Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-âlemîn.


MuhaMMedi MuHABBEtLerimİZLe!....

Resim
Resim
Cevapla

“Mübarek Gün ve Geceler” sayfasına dön