HZ. AİŞE VE FIKIH

İslamiyet'de İ'tikad, İbâdet, Ahlâk, İtâat Hükümleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

HZ. AİŞE VE FIKIH

Mesaj gönderen Hakan »

HZ. AİŞE VE FIKIH BİLGİSİ

U r v e (ra) diyor ki :
« A i ş e 'den daha fazla fıkıh ilmini bilen, tıb ilmine vakıf olan ve şiir bilen görmedim.»
Hazreti Âişe:
Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam) 'in zevceleri ve Hazreti E b u Bekir'in kızıdır. Annesinin adı R û m a n 'dır. Hazreti Hatice 'nin vefatından üç sene sonra ve hicretten iki yıl önce Hazreti Âişe altı yaşında iken Peygamber Efendimize nikâhlanmıştı. Medine'ye hicretten sonra dokuz yaşına varınca da zifafları olmuştu. Akıi ve zekâda, İffet ve takvada emsali yoktu. Hiç çocuğu olmadığı halde, Ümmü Abdullah künyesini taşıması, kız kardeşinin oğlu Abdullah ibni Zübeyr'e izafeten idi. Resûlüllah (sav)'in irtihallerinde onsekiz yaşında bulunuyordu.
Ashab-ı kiram ilmî bir müşkülâta düştükleri zaman, Hazreti  i ş e 'ye müracaat ederler ve muhakkak aradıkları şeyi onda bulurlardı.
Z ü h r î diyor ki :
«— Hazreti A i ş e 'nin ilmi bir tarafta ve Peygamberin diğer hanımları ile müminlerin bütün hanımlarının ilmi bir tarafta toplansa, yine Hz. i ş e 'nin ilmi daha üstün gelir. Kendisinden binden çok hadîs-i şerîf rivayet edilmiştir.» İslam Dininin özellikle hanımlar ile ilgili kuralları ve uygulamasında yeri çok yüksektir.
Resûlüllah bakire olarak yalnız Hazreti  i ş e ile evlenmiş ve evlilik hayatları ancak 9 yıl sürmüştü. Hicretin 57. yılında 65 yaşında olduğu halde Medine'de vefat etti ve vasİyyeti üzere geceleyin defnedildi. Cenaze namazını Ebu Hüreyre kıldırdı. Defin için kabrine inenler beş kişi olup adları şudur: Kız kardeşinin çocukları ve Z ü b e y r 'in oğulları Abdullah ve U r v e ile Hazreti Ebu Bekir'in Muhammed adındaki oğlundan olma torunları Kasım ve Abdullah, bir de Ebu Bekir 'in diğer oğlu Abdurrahman'ın oğlu Abdulla. Medine'deki Bakî' mezarlığına gömüldü. Kendisine yapılan İftira hadisesi üzerine, hakkında âyet nazil olup, Cenab-ı Hak (cc) onu tebriye buyurmuştur.Böylece Allah'ın kitabında kendinden bahs edilmekle şeref ve nezaheti kat kat yükselmiştir. Allah ondan razı olsun.

HADÎS-İ ŞERİF:

Hz. Aişe (radiyallahu anha), şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
“— Ey Âiş! Bu Cibril'dir, sana selâm söylüyor.”
Âişe (radiyallahu anha): “— Selâm ve Allah'ın rahmeti onun üzerine olsun” dedi ve “ Peygamber benim görmediğimi (Cibril'i) görüyor” demişti.
Buhârî: (59) Kltauu Bed'i'l-Halkı, Bab : Zikru'l-Melâlke.
Müslim : (44) Kitabu Fezaili’s-Sahabe, Hadis : 91.

Sözü kolaylaştırmak için, çağrılan kimsenin isminden son harf kaldırılır ki, buna nahiv ilminde = Arab gramerinde «terhîm-i münadâ» denir. İşte Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Aişe (radiyallahu anha)'ya, «Yâ Aiş!» diye hitap etmiş ve onu çağırmıştır. Kelâmda kolaylık ve hafiflik ifade eder. Böyle çağırmalarda dinî bir sakınca olmadığına hadîs-i şerif delildir.
Melekler lâtif cisimler olup güzel şekillere bürünme kabiliyetine sahiptirler. Erkeklik-dişilik vasıfları olmadığı gibi, beşerî ihtiyaçlardan da münezzeh varlıklardır ve büyük İşler başarmaya güçleri vardır. Umumî olarak insanlara gözükmezlerse de Peygamberlere gözükürler ve güzel insan biçiminde bulunurlar. Vahy getirmeğe memur bulunan Cibril (aleyhisselâm) da güzel bir insan suretinde Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’e vahy getirerek gözükürdü. Fakat ashab-ı kiram onu görmezlerdi. Hz. Aişe (radiyallahu anha) bu gerçeği burada açıklamakta ve : «Onun gördüğünü (Cibril'i), ben göremem» demektedir.
Resim
Cevapla

“►Fıkıh ~ İlmihal ~ Hukuk ~ Akaid◄” sayfasına dön