KADERe İMÂN

İslamiyet'de İ'tikad, İbâdet, Ahlâk, İtâat Hükümleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

KADERe İMÂN

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim

KADERe İMÂN

İMâM-ı A'ZaM Ebû HaNîFe kaddesallahu sırrahu’nun RİVÂYET ETTİĞİ HADİSLER.:
(HASKEFî’nin el-Müsned rivâyeti)

1-) (İmam Ebû Hanîfe’nin oğlu) Hammâd, (babası) İmâm Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu) den, O, Ebû Mâlik el-Eşceî’den: O , Rabî’ b. Hırâş’ tan: Onun da Huzeyfe’den rivâyet ettiğine göre, Huzeyfe (radiyallahu anhu) şöyle buyurdu: “İslâm, elbisenin nakışlarının silindiği gibi silinip gidecek, ancak yaşlı ihtiyar bir adam ya da yaşlı bir kadın kalacak, onlar da: ''Bizden önce bir takım insanlar vardı: “Lâ ilâheillâ ALLAH: ALLAH’tan başka el İlâh yoktur.” diyorlardı.'' diyecekler. Onlar, -kendileri söylemedikleri halde- bu sözü, (sadece) naklederler.
Sıla b. Züfer, Abdullâh’a: ''Onların, -namaz kılmamalarına oruç tutmamalarına, tasadduk etmemelerine rağmen- bu sözü ( sadece aktarmak sûretiyle bile söylemeleri) nasıl yeterli olur? Ey Abdullâh!'' dedi.
Bunun üzerine O da dedi ki: ''(Evet), onlar, bu sözleriyle cehennemden kurtulurlar!.'' Sıla b. Züfer, ikinci kez aynı şeyi söyleyince, (Abdullâh) sesini yükselterek: ''Yâ Sıla!. Evet, o yaşlılar bunu, (sadece naklederek bile olsa) ifâde ettiklerinden dolayı cehennemden kurtulurlar!.'' dedi.


Resim

2-) İmâm Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu) ve Mes’ûd, Yezîd’den rivâyet ettiklerine göre, Yezîd dedi ki: “Ben de, (önceleri) Hâricîler gibi düşünüyordum. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in Ashâbından birine sordum. O da bana Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in görüşünün, benim görüşümün aksi olduğunu haber verdi. Ben de ona: ''ALLAH, beni, senin sâyende (bu yanlış görüşlerden) kurtardı” dedim.''

Resim

3-) İmâm Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu)’dan rivâyet ettiğine göre diyor ki: Biz Alkame b. Mersed’le beraber, Atâ’ b. Ebî Rabah’ın yanında idik. Alkame ona: ''Ey Ebû Muhammed!. Beldemizde: “Biz kesinlikle mü’miniz.” demekten hoşlanmayıp: “İnşaallâh biz müslümanız!” demeyi uygun gören bir topluluk var.'' dedi. Atâ’ da: “Onlara ne oluyor? da “Biz gerçekten mü’miniz” demekten kaçınıyorlar?.'' diye sordu.
Alkame: (Onlar diyorlar ki:) “Eğer biz, kendimiz için “kesinlikle mü’miniz” diyecek olursak, sanki cenneti kendimiz için vâcib kılmış oluruz.” Atâ’: “Sübhânallâh! Bu düşünce, şeytanın düzen ve oyunları olup, inançlarında kuşku içerisine düşmeleri için koyduğu tuzaklardır. Ve onları, ALLAHın en büyük lütûf ve ihsânı olan İslâm’dan uzaklaştırmaya çalışır ve Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in Sünnetine muhâlefete zorlar. Hz. Peygamberin ashâbını, îmânlarının varlığını, kesin bir ifâde ile dile getirdiklerini gördüm. Ve Onlar, bunun böyle olduğunu, ALLAH’ın Rasûlünden naklediyorlardı. Onlara de ki: ''Biz gerçekten mü’min kişileriz. '' desinler, fakat: ''Biz kesinlikle Cennetliklerdeniz.'' demesinler! Çünkü, Yüce ALLAH, göklerdeki ve yerdeki bulunanları cezâlandırmayı dilerse, cezâlandırır. Bunu yapmakla da Yüce ALLAH, onlara zulmedici olmaz.'' Alkame: ''Ey Ebû Muhammed! Melekleri -ki, ALLAH’a bir an bile olsa karşı gelmedikleri halde- ALLAH, onları cezâlandırmış olsa, yine de onlara zulmetmemiş oluyor öyle mi?''
Atâ’: “Evet!’’ Alkame: ''Bu açıklamanız, bizim için gerçekten çok önemli. O halde bu (önemli) hususları daha iyi nasıl öğreneceğiz?''
Atâ’: “Ey kardeşimin oğlu. İşte kaderîler, bu yüzden (doğru yoldan) saptılar. Aman ha onların dediklerini demeyesin!. Çünkü onlar, ALLAH’ın düşmanları ve ona karşı gelenlerdir. Halbuki Yüce Allâh Nebîsine şöyle demedi mi? «De ki öyleyse tam ve katî burhan Yüce ALLAHnındır. Dileseydi hepinizi hidâyete erdirirdi."


قُلْ فَلِلّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ فَلَوْ شَاء لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ
"Kul fe lillâhi’l- huccetu’l- bâligatu, fe lev şâe le hedâkum ecmaîn (ecmaîne).: De ki: “Artık en kuvvetli delil, Allah’ındır. Öyleyse eğer O (Allah) dileseydi, elbette sizin hepinizi hidayete erdirirdi.”
(En’âm 6/149)

Bunun üzerine Alkame: “Ey Ebû Muhammed, bize, kalblerimizdeki şüpheyi (tamamen) giderecek bir açıklama yapar mısın?” dedi. Atâ’: “Yüce ALLAH, meleklerine, kendisine (nasıl) itaat edileceğini gösterip, bunu da kendilerine ilhâm ederek ve onları bu konuda kararlı ve azimli kıldıktan sonra, onları emir ve yasaklarına uyacak şekilde zorlamadı mı?’ dedi. Alkame de, “Evet” dedi.
Bunun üzerine Atâ’ dedi ki: “İşte bütün bunlar, ALLAH (celle celâlihu)’ın onlara vermiş olduğu ni’metlerdir. Eğer ALLAH (celle celâlihu), bu ni’metlerin şükrünü onlardan isteseydi, onların buna güçleri yetmezdi. Eksik yaparlardı. ALLAH (celle celâlihu) da, onların, bu ni’metlere karşı şükürlerinin eksikliğinden dolayı azap etse bile, yine de onlara karşı zulmetmiş olmazdı.”


Resim

4-) İmâm Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu) Ebû’z-Zübeyr’den: Onun da Câbir (radiyallahu anhu) den rivâyetine göre Câbir’in şöyle dediği rivâyet edildi: “Süraka b. Mâlik, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e sordu: “Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!” dedi. “Bize dinimizin esaslarını açıklayın. Sanki biz şimdi yaratılmışız gibi, şu konuda hiçbir şey bilmiyoruz. Bugün yapmakta olduğumuz bir iş, kalemlerin yazıp, mürekkeplerin kuruduğu işler arasında mı, yoksa yeniden meydana gelecek işler içinde midir? .”
Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): ''Hayır, kalemlerin yazıp, mürekkeplerin kuruduğu işler içindedir. '' cevabını verdi. Süraka: '' Şu halde (iyi) amel işlemeye çaba göstermenin ne anlamı var ki? '' diye sordu. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): ''(Olsun) yine de siz, (iyi) ameller yapmaya çalışınız. Çünkü herkese, kendi işlemesi takdir edilen işi yapma yolları kolaylaştırılmıştır.” diye açıkladıktan sonra şu âyetleri okudu:


فَأَمَّا مَن أَعْطَى وَاتَّقَى
"Fe emmâ men a’tâ vettekâ.: Fakat kim verdi (infâk etti) ve takva sahibi oldu-sakındı ise.”
(Leyl 92/5)

وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى
"Ve saddeka bi’l- husnâ.: Ve en güzeli de tasdik ederse,”
(Leyl 92/6)

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى
"Fe se nuyessiruhu li’l- yusrâ.: Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız.”
(Leyl 92/7)

وَأَمَّا مَن بَخِلَ وَاسْتَغْنَى
" Ve emmâ men bahıle vestagnâ.: Ve fakat kim cimrilik etti ve kendini müstağni (hiçbir şeye muhtaç olmayan, zengin ve kendi kendine yeterli) gördü ise.”
(Leyl 92/8)

وَكَذَّبَ بِالْحُسْنَى
"Ve kezzebe bi’l- husnâ.: Ve en güzel olanı yalan sayarsa,”
(Leyl 92/9)

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْعُسْرَى
"Fe se nuyessiruhu li’l- usrâ.: O taktirde Biz, ona zor olanı (kötü akıbete götüren yolu) kolaylaştıracağız.”
(Leyl 92/10)

Resim

5-) Ebû Hanîfe’nin oğlu Hammâd, babası İmam Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu) den, O da Abdülazîz b. Rafî’den, O, Mus’ab’tan O da Sa’d’dan rivâyetine göre O şöyle dedi:
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: ''Azîz ve celîl olan ALLAH, her insanın, dünyaya gelişinden gidişine kadar yapacağı her şeyi ve (sonra da) ne ile karşılaşacağını, (önceden) yazmıştır. '' Denildi ki: ''O halde, (iyi) iş yapmakta çaba göstermenin anlamı nedir? Yâ Resûlullah!.” Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): ''(İyi) iş(ler) yapmağa çalışınız. Çünkü, herkese, yapması takdir edilmiş olan iş kolaylaştırılmıştır. Cennetlik olanlara, cennete gideceklerin yapması gereken işleri yapmak kolaylaştırıldığı gibi. Cehenneme gidecek olanlara da cehennemliklerin yapacağı işler kolaylaştırılır” diye açıkladı.”


Resim

6-) İmam Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu), Abdülazîz’den, O, Mus’ab b. Sa’d b.Ebî Vakkâs’tan, O da babası Sa’d (b. Ebî Vakkâs)’tan rivâyetine göre O şöyle dedi: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: ''Azîz ve celîl olan ALLAH, her insanın, dünyaya gelişinden gidişine kadar yapacağı her şeyi ve (sonra da) ne ile karşılaşacağını, yazmıştır. ''
Ensâr’dan birisi: ''O halde, (iyi veya kötü olsun) çaba göstermenin anlamı nedir? Yâ Resûlullah!.'' Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): ''(İyi) iş(ler) yapmağa çalışınız. Çünkü, herkese, yapması takdir edilmiş olan iş kolaylaştırılmıştır. Şakî (kötü) olanlara, onların yapacakları işler kolaylaştırıldığı gibi, Saîd (iyi) olanlara da onların yapması gereken işleri kolaylaştırılır. '' diye açıkladı. Ensârî şöyle dedi: ''İyi işler yapmakla emr olunmanın hikmeti işte şimdi ortaya çıktı! ''
Diğer bir rivâyette şöyle denildi: “Çalışınız! Herkese (kendisi için takdir olunanı yapmak) kolaylaştırılır. cennetlik olan kimseye, cennetliklerin yapacağı işler kolaylaştırıldığı gibi, cehennem ehlinden olana da onların yapacakları amel kolaylaştırılır.” (Bunun üzerine) Ensârî: ''İyi iş(ler) yapmanın (hikmeti) işte şimdi ortaya çıktı! “ dedi.


Resim

7-) İmâm Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu) Heysem’den, O Nâfi’den, O da İbn Ömer (radiyallahu anhu)’den rivâyet edildiğine göre O şöyle dedi:
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: “Kader yoktur” diyen bir takım insanlar ortaya çıkacak, bir süre sonra, bu inançlarından çıkıp zındıklığa girecekler. Onlarla karşılaştığınızda, selâm vermeyiniz, hastalandıkları zaman, ziyârete gitmeyiniz: öldükleri zaman da cenâze törenlerinde bulunmayınız. Çünkü Onlar, Deccâl’ın taraftarları ve bu ümmetin mecûsîleridir. Ve Onları, cehennemdeki mecûsîler arasına katmak ALLAH’ın hakkıdır.”


Mecûsî: Çok eskiden yaşamış, kulağı küçük olan birisinin adıdır. Ateşperestlik âyinine sebeb olduğundan "Ateşperestlere" bu isim verilmiştir. * Eski İran dini olan Mecusîlikten olan kimse.

Resim

8-) İmâm Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu), Nâfi’den, O da İbn Ömer (radiyallahu anhu)’den yaptığı rivâyete göre Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): “(İleride) ''Kader yoktur!'' diyen bir takım insanlar ortaya çıkacak, bir süre sonra (onlar), bu inançlarından çıkıp zındıklığa girecekler. Onlarla karşılaştığınızda, selâm vermeyiniz, hastalandıkları zaman, ziyâretlerine gitmeyiniz: öldükleri zaman da cenâze törenlerinde bulunmayınız. Çünkü Onlar, Deccâl’ın taraftarları ve bu ümmetin mecûsîleridir. Ve Onları, cehennemdeki mecûsîler arasına katmak ALLAH’ın hakkıdır.” buyurdu.

Resim

9-) İmâm Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu) Sâlim’den, O da İbn Ömer (radiyallahu anhu)den rivâyet ettiğine göre, Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): ''Kaderi inkâr edenlere ALLAH lânet etsin!. ALLAH tarafından benden önce gönderilen her peygamber, kendi ümmetlerini onlar(ın bu kötü inançların)dan sakındırmışlar, onları lânetlemişlerdir.'' buyurdu.

Resim

10-) İmâm Ebû Hanîfe (radiyallahu anhu) Alkame’den, O da Ebû Büreyde’den, O da babasından rivâyet ettiğine göre O şöyle demiştir. Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): ''(Kaderi inkâr eden) Kaderîyye’ye ALLAH lânet etsin! '' Hiçbir nebî/rasûl yoktur ki, onlara lânet etmiş ve kendi ümmetini onlarla konuşmaktan sakındırmış olmasın!'' buyurdu.
Cevapla

“►Fıkıh ~ İlmihal ~ Hukuk ~ Akaid◄” sayfasına dön