YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

YED.. YED-i ABDuLLAH.. YEDuLLAH..

Yed, el.. İnsanın temel temas, tutma-iş görme, yeme-içme, giyinip-soyunma, kaşınma-yıkanma, işâret etme-gösterme organı iki eli.. sağ el sol el.. El, insanda olan bir organdır fiziken..
Yed-el kelimesi mecâzen kullanıldığında;
kuvvet, kudret, güç, yardım, vâsıta, mülk gibi anlamlar yüklenmektedir.


Konumuzu iyi ANlamak için Türkçemizde el kelimesinden türeyen el ile ilgili tâbir-deyimlere bir bakalım:

El açmak: dilenmek demektir.
El almak: müridin mürşidinden veyâ bir sanatı yapmak için ustasından izin almak.
El altında: kolay alınacak bir yerde.
El altından: gizlice. (el altından silahları kaçırdılar. Kimseye duyurmadan kaçırdılar demektir.)
El atmak: bir işe karışmak. (sen bu işe el atarsan o iş tez zamanda yapılır.)
El çektirilmek: işi bıraktırmak, görevine son vermek.
El ele vermek: bir konuda birleşmek.
El koymak: bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak için müdahale etmek. (devlet bir bankaya el koydu-inceleyor)
El uzatmak: birinin hakkına tecâvüz etmek. (adamlar ekmeğimize el uzatıyorlar.)
Elde avuçta ne varsa harcamak: bütün parasını harcamak.
Elde kalmak: satamamak.
Elinden çıkaramamak: da aynı anlamdadır. yoksa koca araba elinin içinde duruyor demek değildir.
Elden ayaktan düşmek: yaşlılık sebebiyle sağlığı bozularak çalışamaz hale gelmek.
Elden düşme: az kullanılmış ve sahibinden ucuza alınmış eşya.
Elden çıkarmak: satmak. evlerimin hepsini yok pahasına elden çıkardım. sattım demektir.
Elindekileri satmak: mülkündeki malları satmak. ev, tarla gibi elimdeki bütün malları-mülkümü sattım.
Elinden kurtarmak: baskısından, yönetiminden kurtarmak. bu toprakları düşman elinden kurtardık.
Elden ele geçmek: sâhip değiştirmek.
El değiştirmek: de aynı anlamdadır- sâhip değiştirmek. araba çok el değiştirmiş-çok kişi satın almış..
Elden gelmemek: yapamamak.
Elden kaçmak: elde edememek.
Ele alınır gibi değil: çok kötü.
Ele avuca sığmamak: söz dinlememek, yaramazlık etmek.
Ele geçmek: yakalanmak.
Ele vermek: suçlu birisini ihbar edip yakalatmak.
Eli ağır: Yavaş iş gören.
Eli kolu bağlı olmak: çaresiz kalmak.
Eli ayağı olmak: yardımcı olmak.
Eli ayağı düzgün: sakatlığı yok.
Eli maşalı: şirret: kavgacı.
Eli boş çıkmak: umduğunu bulamamak.
Eli değmemek: bir şey yapmaya vakit bulamamak.
Eli genişlemek: bol paraya kavuşmak.
Eli işe yatmak: becerikli olmak.
Eli hafif: acıtmadan iş gören.
Eli kulağında: çok yakında olması beklenilen şey.
Bir işte eli olmak: gizli bir ilgisi bulunmak.
Eli uzun olmak: hırsızlık etmek.
Elini uzatmak: yardım etmek.
Elinde tutmak: başkalarına kaptırmamak.
Elinden kan çıkmak: cinâyet işlemek.
Eline bakmak: bir kimsenin yardımı ile geçinmek.
Eline düşmek: emri altına girmek, onun insafına kalmak.
Elinin hamuru ile erkek işine karışmak: beceremeyeceği işlere karışmak.
El eliyle yılan tutmak: tehlikeli işleri kendi yapmayıp başkalarına yaptırmak.
Eli işte-gözü oynaşta: yaptığı işe kendini tam vermemek, önemsememek.
El üstünde gezmek: makbul olmak.
İkinci el: kullanılmış. (ikinci el araba almak, kullanılmış araba almak demektir.)
İpin ucu onun elinde: yetkiler onda demektir.
Sıkıntılı iken o bana ellerini uzattı: ihtiyacımı gördü.


Bu deyimlerde de el kelimesi hakîkî mânâsında değil, mecâzî mânâda kullanılmıştır.

Kur'ân-ı Kerîm'imizde yed-el kelimesi Arapça diliyle bildirilmiştir.
Arapça Cennet dilidir.. Kasdedilen, Kur'ân-ı Kerîm'cedir, Dârus- seLÂM Dili olan..
RABBca - es-SeLÂMca ise Hakîkat-ı MuhaMMedî'cedir ALLAHu a'lem..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Arapça rastgele bir dil değildir. Arapçada KÖK esastır..
Sall, Hall, Harr, Tall, Cerr, Cell, Medd, Vedd vs.. “Sall ı BİLemeden;
Sılayı, Sıla-yı rahimi- Havva Ana rahminde-göbek bağında BİZ BİR-iZ CEMliğini, İsaleyi, SALL Rücuunu Resuliyyeti, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Ulaşım-teslimiyyet SALLavâtını, ALLAH celle celâluhu ya Resulî İstikâmet SALLatını Nerden bileceğiz..

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Üç hasletten dolayı Arabı seviniz: Çünkü ben Arabım, Kur'ân-ı Kerîm Arapça olarak nâzil olmuştur, Cennet ehlinin konuştukları dil Arapça’dır."

(İmam Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 1:178 Hadis no: 225)


Ana mesnedimiz Kur'ân-ı Kerîm'de;
Kur'ân-ı Kerîm Arapçadır:


بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ
Resim---“Bi lisânin arabiyyin mubîn(mubînin): Apaçık Arapça bir dille.” (Şuarâ 26/195)
MuhaMmed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile AYN-ı KIVAMda BİZ BİR-İZ Olanlarında SALL Dili Arapçadır:

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Resim---“Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm: (Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sâhibidir.” (İbrahîm 14/4)

El yedu: kol ile berâber el demektir Arapça'da onun için Kudret kolu, nimet, ihsan, saltanat, kudret, zulmü men etme, vakar gidilen yol gibi anlamlarda mecâzen yer almıştır.
Eydu’t-tayri: kuşun eli değil kuşun kanadıdır, kanat ise her şeyidir.. cenahı…
El yeduyy: el işinde mâhir usta adam..
El: Yed’.. yediy: elim.. yadike:elin..
İki el: Yedeyn veya yedan.. yedeyye: iki elim
Çok el-ikiden fazla: eydin..

yDy: Elim.. “benim elim.. Zâhir ve BÂtın İYEliklerimin izafî-iğreti DÂİMiyette en belirgin TEMAS şehâdet organım.. NiCelik-NiTelik-KİŞİlik-KİMlilğimin yani İYEliğimin VAR görüneni.. İLİM ve İRADE Teslimiyyet TERcihimin RESULÎ bağlantısı.. İDRAK ve İŞTİRAK İstikâmetimin İLAHÎ YAŞAyış TEVHİDi ŞEY-i
nAKLimdeki MURADIN AKLIMdaki EMRin ŞEKLimdeki ŞeÂN Şuûru ŞemÂLim.. ÖZümün YÜZü.. SıRRımın SON-UÇ Sınırı..
MevCÛdiyyet MiNNetim.. ÂLEMde VARlık ceNNetim.. KİMlik-KİŞİlik Kudretim.. EL ELE ZuHuR zİNCİRim.. ÖLüm İÇİnde DİRİm.. İKİlik ceheNNemim de DÂİMiyyet DEM-im.. HÂL İÇinde HİÇlikte HEPLik HeMM-DEMMim.. Sırat KÖPrümm.. ELLerimde ÖMRümmm..
TAPtığıma-YAPtığıma ŞÂHİdim.. yani ben KENDİmm..
SıRR-ı SıFıRımm.. YÂ SîN.. Ey KITMİR SıRRımm..
24 de 24 üm.. Yâ SîNimde GÖRdüğüm-KördüğüM..


يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Resim---“Yevme teşhedu aleyhim elsinetuhum ve eydîhim ve erculuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne): O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dâir şâhitlikte bulunacaklardır.” (Yâ Sîn 24/24)

ben deki İKİ ELim.. Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmda PÎRR ELim.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemde BİZ-BİRR ELim.. YEDULLAHta NÛRRR ELim
Ahh ELim!.. ELLerim.. ELLerimi SEVerimmm!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Arapçada da Yed Deyimleri oluşmuştur:
Arapçadaki yed ile ilgili deyimlerden bazıları şöyledir:


Yed-i tula: uzun el.. ama “büyük ilme sahip kimse” demektir.
Yed-i beyzâ: beyaz el, parlak el, nurlu el.. ama “kerâmet, harikulâde hâl” demektir ki Musa aleyhisselam’ın Kur'ân-ı Kerimdeki eli gibi
Yed-i kudret: kudret eli.. ama “Allahü Teâlânın tasarrufu” demektir.
Yed-i emin: emin el.. “güvenilir kimse olarak seçilen zât”ın eli demektir ki el EMÎN MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin ELi gibi..
Yed-ullah: Allah’ın eli.. ama “Allahü teâlânın yardımı, kudreti” demektir.

ALLAH celle celâluhunun ELi-İki Eli-ELLeri.. AKLın İLM ü EDEBle ve nAKLin İRFÂN ve ERKÂNınca Anlayacağı Tâbirler..

Biz önce Kur'ân-ı Kerimimizdeki EL âyetlerine bakalım..
Kur'ân-ı Kerimimizde YED-EYD: EL geçen Âyet-i Celîler:


1- İnsan ELi olarak:

YED-İnsan ELi olarak:
MâideSûresi 28. âyet: yedeke- andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan..
A’raf Sûresi 108. âyet: yedehu- ve (elini cebinden) çıkardı..
TâHâ Sûresi 22. âyet: vadmün yedeke- bir de elini koltuğunun altına sok..
Furkân Sûresi 27. âyet: yeadduz zalimü ala yedeyhi -zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp..
Neml Sûresi 12. âyet: ve edhil yedeke fi ceybike- elini koynuna sok da..
Kasas Sûresi 32. âyet: üslük yedeke- elini koynuna sok..
Sâd Sûresi 44. âyet: ve huz biyedike diğsen fadrib- eline bir demet sap al da onunla vur.. TEBBET Sûresi 1. âyet: tebbet yeda ebiy lehebiv- Ebu Leheb'in iki eli kurusun!..


EYD-İnsan ELi olarak:
Bakara Sûresi 79. âyet: fe veylül lillezine yektübunel kitabe bi eydihim- elleriyle (bir) kitap yazıp..
Bakara Sûresi 79. âyet: fe veylül lillezine yektübunel kitabe bi eydihim- elleriyle (bir) kitap yazıp..
Bakara Sûresi 95. âyet: bima kaddemet eydihim-kendi elleriyle önceden yaptıkları- kendi elleriyle önceden yaptıkları..
Bakara Sûresi 195. âyet: la tülku bi eydiküm ilet tehlüketi- ellerinizle tehlikye atmayın
Bakara Sûresi 249. âyet: gurfetem bi yedih- bir avuç..
Nisâ Sûresi 43. âyet: femsehu bi vücuhiküm ve eydiküm- yüzlerinize ve ellerinize sürün..
Nisâ Sûresi 77. âyet: küffu eydiyeküm- ellerinizi savaştan çekin..
Nisâ Sûresi 91. âyet: yeküffu eydiyehüm- ellerini çekmezlerse..
MâideSûresi 6. âyet: bi vücuhiküm ve eydiküm- yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi..
MâideSûresi 11. âyet: fe keffe eydiyehüm- Allah, onların ellerini sizden çekmişti..
MâideSûresi 38. âyet: faktau eydiyehüma- ellerini kesin..
MâideSûresi 94. âyet: eydiküm- ellerinizin..
En’âm Sûresi 7. âyet: fe lemessuhü bi eydihim- onlar elleriyle onu tutmuş..
A’raf Sûresi 124. âyet: Le ükattianne eydiyeküm .. hilafin- Mutlaka ellerinizi ..çaprazlama keseceğim..
Tevbe Sûresi 14. âyet: bi eydiküm sizin ellerinizle..
Tevbe Sûresi 52. âyet: bi eydina- bizim elimizle..
Hûd Sûresi 70. âyet: felemma raa eydiyehüm la tesilu ileyhi- ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce..
Yûsuf Sûresi 31. Ayet: katta'ne eydiyehünne- ellerini kestiler..
Yûsuf Sûresi 50. âyet: katta'ne eydiyehünn- ellerini kesen o kadınların..
İbrâhim Sûresi 9. âyet: fe raddu eydiyehüm fi efvahihim- ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar..
TâHâ Sûresi 71. âyet: fe le ükattianne eydiyeküm .. min hilafiv- Şimdi elleriniz .. çaprazlama keseceğim
Nûr Sûresi 24. âyet: eydihim ve erculühüm- elleri ve ayakları..
Şuârâ Sûresi 49. âyet: le ükattianne eydiyeküm .. min hilafiv- ellerinizi … çaprazlama kestireceğim..
Yâsîn Sûresi 65. âyet: tükellimüna eydihim- yaptıklarını bize elleri anlatır..
Fetih Sûresi 20. âyet: eydiyen nasi- insanların ellerini..
Fetih Sûresi 24. âyet: ve hüvellezi keffe eydiyehüm anküm ve eydiyeküm anhüm- onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir..
Haşr Sûresi 2. âyet: bieydiyhim ve eydiylmu'miniyne- kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle..
Mümtehine Sûresi 2. âyet: eydiyehum- ellerini
Mümtehine Sûresi 12. âyet: beyne eydiyhinne ve erculihinne- kadınlar elleriyle ayakları arasında..
Abese Sûresi 15. âyet: bieydin seferetin. kâtiplerin ellerindedir ,..


beyne YEDey.. beyne EYD.. OlaraK:
beyne yedey: önceki Anlamında:
beyne yedey: kendi önündeki
beyne yedeyhi: kendinden önceki
beyne eydina: önümüzdeki gibi..


Bakara Sûresi 97. âyet: beyne yedeyhi-öncekini..
Âl-i İmrân Sûresi 3. âyet: beyne yedeyhi- önceki kitapları..
Âl-i İmrân Sûresi 50. âyet: beyne yedeyye- benden önce gelen..
MâideSûresi 46. âyet: beyne yedeyhi-kendinden önce gelen ..
En’âm Sûresi 92. âyet: beyne yedeyhi- kendinden öncekileri..
MâideSûresi 64. âyet: yedüllahi- Allah'ın eli..
A’raf Sûresi 57. âyet: beyne yedey- önünde..
Yûnus Sûresi 37. âyet: beyne yedeyhi- öncekini..
Yûsuf Sûresi 111. âyet: yedeyhi- kendinden öncekileri..
Ra’d Sûresi 11. âyet: beyni yedeyhi- onun önünde..
Furkân Sûresi 48. âyet: beyne yedey- önünde..
Neml Sûresi 63. âyet: beyne yedey- önünde..
Sebe’ Sûresi 12. âyet: beyne yedeyhi- bundan önce..
Sebe’ Sûresi 31. âyet: beyne yedeyh- bundan önce..
Sebe’ Sûresi 46. âyet: nezirul leküm beyne yedey azabin şedid- şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir..
Fatır Sûresi 31. âyet: beyne yedeyh- önceki..
MâideSûresi 48. âyet: beyne yedeyhi- daha önceki..
Sâd Sûresi 75. âyet: halaktü bi yedeyy: iki elimle yarattığıma ALLAH..
Fussilet Sûresi 42. âyet: beyni yedeyhi- önünde..
Ahkaf Sûresi 21. âyet: beyni yedeyhi- kendinden önce..
Ahkaf Sûresi 30. âyet: beyne yedeyhi- kendinden önceki..
Hucurât Sûresi 1. âyet: beyne yedeyillahi ve rasulihi- Allah'ın ve Resûlünün önüne..
Hadîd Sûresi 29. âyet: biyedillahi- Allah'ın elindedir..
Mucâdile Sûresi 12. âyet: beyne yedey- önce..
Mucâdile Sûresi 13. âyet: beyne yedey- önce..
Saff Sûresi 6. âyet: beyne yedeyye- benden önce..
Cin Sûresi 27. âyet: beyni yedeyhi- önünde..


Bakara Sûresi 255. âyet: ya'lemü ma beyne eydihim O, kullarının yaptıklarını..
A’raf Sûresi 17. âyet: mim beyni eydihim- önlerinden..
Meryem Sûresi 64. âyet: ma beyne eydina- önümüzde..
TâHâ Sûresi 110. âyet: beyne eydîhimgeleceklerini- geleceklerini..
Enbiyâ Sûresi 28. âyet: ma beyne eydihim- onların önlerindekini..
Hac Sûresi 76. âyet: ma beyne eydihim-ö nlerindekini..
Sebe’ Sûresi 9. âyet: ma beyne eydihim- önlerine..
Yâsîn Sûresi 9. âyet: mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden- önlerinden bir set ve arkalarından bir set..
Yâsîn Sûresi 45. âyet: ma beyne eydiküm- yapmakta olduğunuz..
Fussilet Sûresi 25. âyet: ma beyne eydihim- onların önlerindekini..
Hadîd Sûresi 12. âyet: beyne eydiyhim- önlerinden..
Tahrîm Sûresi 8. âyet: beyne eydiyhim- önlerinden..


Kaddemet yed.. Kaddemet eyd.. OLaraK: El.. ile takdim ettikleri-kazandıkları:
Hac Sûresi 10. âyet: bima kaddemet yedake- önceden yapıp ettiklerin..
Âl-i İmrân Sûresi 182. âyet: bi ma kaddemet eydiküm- kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun..
Nisâ Sûresi 62. âyet: bi ma kaddemet eydihim- elleriyle yaptıkları yüzünden..
Enfâl Sûresi 51. âyet: bima kaddemet eydiküm- ellerinizle yaptığınız yüzündendir..
Kasas Sûresi 47. âyet: bima kaddemet eydihim- bizzat kendi yaptıklarından..
Rûm Sûresi 36. âyet: bima kaddemet eydihim- bizzat kendi yaptıklarından..
Yâsîn Sûresi 35. âyet: ma amilethü eydiyhim- elleriyle bunlardan imal ettiklerinden..
Şûrâ Sûresi 48. âyet: bima kaddemet eydihim..
Cuma Sûresi 7. âyet: bima kaddemet eydiyhim- önceden yaptıklarından..


kesebet eyd.. OLaraK: Ellerii ile kazandıkları:
Rûm Sûresi 41. âyet: bima kesebet eydin nasi- insanların bizzat kendi işledikleri yüzünden..
Şûrâ Sûresi 30. âyet: bima kesebet eydiküm- kendi ellerinizle işledikleriniz..


Buraya kadar ki Âyet-i Celilelerde insan eliyle ilgili işlemler buyurulmakta idi..

Şu âyetlerdeyse deyimler halindedir insan elindekiler:

Bakara Sûresi 237. âyet: bi yedihi ukdetün-akd-nikah bağı elinde olmak..
İsrâ Sûresi 29. âyet: ve la tec'al yedekk- eli sıkı olma..
Tevbe Sûresi 67. âyet: yakbidune eydiyehüm- cimrilik ederler..
A’raf Sûresi 149. âyet: ve lemma sükita fi eydihim- pişman olup da..
Enfâl Sûresi 70. âyet: fi eydiküm minel esra- elinizdeki esirlere..
Sâd Sûresi 17. âyet: davude zel eyd- kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi
Sâd Sûresi 45. âyet: ülil eydi ve ebsar: kuvvetli ve basiretli..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

2- MELEKLerin ELİ:
Enâm Sûresi 93. âyet:
vel melaiketü basitu eydihim ahricu enfüseküm- melekler de pençelerini uzatmış


3- ALLAHın ELİ:
Yed ve Eyd olarak:


Âl-i İmrân Sûresi 73. âyet: bi yedillah,- Allah'ın elindedir.
Fetih Sûresi 10. âyet: yedüllahi fevka eydihim- Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir.
MâideSûresi 64. âyet: yedüllahi mağluleh ğullet eydihim- Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır
Zâriyât Sûresi 47. âyet: Ves semae beneynaha bi eydiv- göğü kendi ellerimizle biz kurduk
Sâd Sûresi 75. Âyet: ma halaktü bi yedeyy-iki elimle yarattığıma
Yâsîn Sûresi 71. âyet: amilet eydina –ellerimle imaletttiğimiz Allah
Âl-i İmrân Sûresi 26. âyet: bi yedikel hayr- her türlü iyilik senin elindedir
Mü’minun Sûresi 88. âyet: bi yedihi melekutü külli- kendisinin elinde olan ALLAH
Yâsîn Sûresi 83. âyet: bi yedihi melekutü- mülkü kendi elinde olan Allah'ın
Mülk Sûresi 1. âyet: biyedihilmulku- hükümranlık elinde olan Allah
Zumer Sûresi 67. âyet: bi Yemînihi: O’nun sağ eli..


ALLAH celle celâluhunun sıfatlarının veya insan AKLIna anlatılmak için benzer buyrulan organ vs.sinin,
küllî ŞEYi Yaratan olarak, yaratıklarına tıpatıp-AYNen benzemesi imkansızdır.
Kâinattaki canlı-cansız sonsuz resimlerde, değil Ressamın kendini resmini bile bulmak istemek ahmaklıktır.

El Basîr ALLAH celle celâluhu dediğimiz de: ALLAH celle celâluhunun gözü var da biz gibi bakınca görür demek değildir.
Ancak Akla ALLAH celle celâluhunun Mutlak görücü olduğunu bildiği olay-kelime teçbih-benzetmeyle ANlatılmıştır.
Teşbih: ALLAH celle celâluhunun sıfatlarını-elini vs. bir şeye benzetmek.
Tenzih: ALLAH celle celâluhunun sıfatlarını yaratık sıfatlarından beri-uzak kılmak..
Tesbih: Yaratan Subhân ALLAH Teâlâ’yı azametine yaraşan sıfatlarla tanıyıp, yaratılmışların taşıdığı tüm sıfat ve işâretlerden somut olarak tenzih etmek, noksanlıktan münezzeh kılıp kemâl sıfatlarıyla mevsuf oluşuna inanç ve ilândır.
Takdis ise: ALLAH’u Teâlâ’yı kudretiyle tanımak olup değil akla gelebilen, akla gelemeyecek olan soyut noksanlıklardan dahi münezzeh kılarak mutlak kemâliyetine imân ve ifâdedir. Subbûhün Kuddûsün...


Teşbihte ifrata kaçan Hrıstiyanlar Baba-Oğul-Ana teslisiyle, ikon-resim-heykel vs ile Hakk Yolundan çıkmışlardır.

Tenzihte tefrite kaçan Yahudiler ise kendilerince işe karışan bir yaratana inanıp Hakk Yolundan çıkmışlardır.
Kur'ân-ı Kerimdeyse İslam Dini, Tenzih ve Teşbihi iyice bilip-anlayıp ikisinin ortasında tevhid ile yaşamak şerefidir...

Bu nedenle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz İnanç ve Amelde Yahudilere ve Hrıstiyanlara uymaktan şiddetle menetmiş-yasaklamıştır.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "(Andolsun ki) siz, kendinizden önceki (millet) lerin yoluna; kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak, tıpatıp uyacaksınız. Hatta onlar (daracık) bir keler (kertenkele) deliğine girseler siz de muhakkak o deliğe gireceksiniz!. Buyurunca Sahabeler: "Yâ Resûlullah! (O milletler) Yahudiler ve Hiristiyanlar () ?" diye sorunca Resûlullah (sav): "Başka kim var bunlardan başka!" buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen-Fiten 3994; benzeri Buhârîde)

Resim---Ömerü'l-Faruk radiyallahu anhu: "Yâ Resûlullah! Biz Yahudilerden güzel sözler (bitaka) işitiyoruz; onların bir kısmını yazmamız hakkında ne buyurursun?" diye sorunca Resûlullah (sav): "Yâni Yahudi ve Hristiyanların düştükleri şaşkınlığa siz de mi düşmek istiyor sunuz? (sonunu düşünmüyorsunuz!) Ben size onu (İslâm Dinini) bembeyaz, lekesiz pak olarak getirmiş bulunuyorum. Eğer Musa (as) (şimdi) yaşıyor olsaydı, bana uymaktan başka bir şey yapamazdı..." buyurmuştur.
(İmâm Ahmed Hanbel, Müsned III-387; İbnü'l-Esir, En Nihaye 5/282)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Kısaca göz atarsak; Yaratan, Yaratılan ve yaratılışımıza:

Zât.. Sıfat.. Esmâ.. Eşyâ..
Muradullah.. Emrullah.. Sünnetullah.. Şeenullah.. Sistemulahh-Mülkullah..

KûN feyeKûN TeceLLîsi:


إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu) : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâsîn 36/82)

ZÂT..Sıfat..Esma..Eşya..
Zâtullah Nurundan, Eşya Nurunun zuhuru kademelerini-aşamalarını iyi anlamalıyız..

En dış ZÂHİR Şehadet Âlemindeki EŞYâ-ŞEYler Bazarındakileri kendi başlarına buyruk nesneler sanmamalıyız:
ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“ALLÂHU NûrUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisi kudsîde: "ALLAH: "Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım."buyurdu" buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827)

Her şey ve Hepimiz Nur-u MîMiz, O’nun Nuruyuz..

Kûn !:
Kûn'daki NuN; Nurullah Nurudur. TENZİHte, "O"dur.
KeF ise kâinât KeFdir ve TEŞBİHte; ben, sen, bu, şu şeklinde NuN örtüsü olmaktadır ancak Nurullahtır..
Tevhidde ise "o" ve "O" nu ANLAmak, MuhaMMedî Ârif-i Billah İrfÂNıdır.


El-Elimiz, zahirî-fizikî ve akıl için en gerçek önündeki bir organ.
Hamm AKLımızın, bu kadar somut bir nesneyi, ŞEYi Yartan ve ŞEY olmaktan münezzeh olan ALLAH celle celâluhu yaEL olarak maletmesi NAKİLsiz olarak imkansızdır.
Kaldı ki daha soyut Sıfatî kavramlarda da bu böyledir.

İnsana-KULa-Yaratıklara ait özellik/sıfatların tıpkısı gibi Aynen, ZÂTullahla EŞletirilmesi AKLın Fıtrî Yapısı/tekemmülüne aykırıdır ki "çocuk büyümesin" demek gibidir.

Şüphesiz ki sadece Yedullah değil tüm Sıfatullahın hemence ANlaşılması zordur ve Göz Nuru
, EL Emeği ve Alın Teri de ister MuhaMMedî KemÂlâtta;

Kur'ân-ı Kerimde ALLAH'ın YÜZÜ:


كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---“Kullu men aleyhâ fân(fânin): (Yer) Üzerindeki her şey yok olucudur;” (Rahmân 55/26)

وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Resim---“Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm: Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır.” (Rahmân 55/26)

Kur'ân-ı Kerimde ALLAH'ın GÖZÜ:


أَنِ اقْذِفِيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِّي وَعَدُوٌّ لَّهُ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِّنِّي وَلِتُصْنَعَ عَلَى عَيْنِي
Resim---“Enıkzifîhi fît tâbûti fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sâhıli ye’huzhu aduvvun lî ve aduvvun leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea alâ aynî: "Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim." (Tâ-Hâ 20/39)
alâ aynî: gözümün önünde..


الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Resim---“Er rahmânu alel arşistevâ: Rahman (olan Allah) arşa istiva etmiştir.” (Tâ-Hâ 20/5)

“Rahmân, Taht'a kurulmuştur.” Demekle ne demiş olmaktalar?1!..

Kur'ân-ı Kerimde Melekler Tarafından Taşınan ArşuLLAH:


وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ
Resim---“Vel meleku alâ ercâihâ, ve yahmilu arşe rabbike fevkahum yevme izin semâniyeh(semâniyetun): Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır.” (Hâkka 69/17)

Kur'ân-ı Kerimde ALLAH'ın GÖLGESİ:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, ALLAH gölgesinde barındıracaktır:
1- Adil devlet başkanı,
2- Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
3- Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,
4- Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
5- Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine "Ben Allah'tan korkarım" diye yaklaşmayan yiğit,
6- Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
7- Tenhada Allah'ı anıp göz yaşı döken kişi." buyurmuştur.

(Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den ; Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53;Nesaî, Kudat 2)
"Zıllullah = Allah'ın Gölgesi"

Konumuza açıklık getirsin diye Yaratanımızın Sıfatlarına-Vasıflarına bakalım İnşae ALLAH!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’in SIFATLARI

Zihnen, kalben ve fiilen EL HAKK celle celâluhu olan Rabbül-âleminin Zâtı ile ilgili kavramlardır.
İnsanoğlu; İlim, İrade ve İdrakle oluşturduğu tahkik imânını sâlih amelleri ile isbat ederken-İştirakle sistemin Sahibini tanır. Îmân ve kulluğun sâlih amellerini, tanıdığı RABBısına yapar.

Cibril Aleyhi’s-Selâm sorular sorduğu hadisinde:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “İhsân nedir?” sorusuna Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cevâbında: “ALLAH’ı görüyormuş gibi O’na ibâdet etmendir; gerçekte sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir.” buyurmuştur.

(Buhârî, Îmân 37; Müslim, Îmân 1,5,7)

Rabbü’l-âlemin’i Kur’ân-ı Kerîm’de niteleyen kavramlara sıfat veya isim denilmesi terminolojik olup, mâhiyet ve mânâ açısından bir şey değiştirmeyeceği açıktır.
Kur’ân-ı Kerîm’de ALLAH Teâlâ, kendisini anlatmaktadır.
Burada da önemli olan İslâm Dininin sıratı müstakîmi olan i’tidâl üzere olmaktır.
İfrata götürüp, Zât-ı İlâhîye’yi mahlûkatına benzeterek teşbih; tefrite götürüp, Zât-ı İlâhîye’yi niteleyen sıfatlardan tecrid edip ta’til hatasına düşmemektir.
Mâhiyeti ve keyfiyeti bildirildiği kadar bilinebilen sıfatlar hususunda kopan fırtınalar aslında normal bir müslümanı ise pek fazla ilgilendirmemektedir. Fikir edinmek için sıfat tasniflerini de verelim.


Tenzihi Sıfatları:

Selbî (olumsuzlukla ilgili) sıfatlar olup, ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’in Zât’inı ve Ulûhiyyet akidesini belirleyen ve nisbeti mümkün olmayan âcizlik, eksiklik, hata, yaratılmışlık v.s. kavramları Zâtullah’dan uzaklaştırıp tenzih etmektir.

Tenzih: İnsan vasıflarından olup RABB’ımızın her türlü eksiklik ve noksanlıktan uzak olduğuna inanmaktır.


فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---“Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr: O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden eşler, davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda türetip yayıyor. O'nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.” (Şurâ 42/11)

Âyeti celîlesinde ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL ilâhî kuralını koymuştur:

1-Vücûd: yokluğu asla düşünülemez ve varlığı mutlakadır. EL HAYYUMU’l-KAYYUM celle celâluhudur.
2-Kıdem: varlığının başlangıcı olmayıp ezelin ezelidir. EL EVVEL celle celâluhudur.
3-Bekâ: varlığının sonu olmayıp ebedîn ebedîdidir. EL ÂHİR celle celâluhudur.
4-Muhalefetün li’l-havadis: yarattıklarına asla benzemez ve benzetilemez.
5-Kıyam bi nefsihi: varlığı için başkasına ihtiyacı olmayan dâim ve kaimdir.
6-Vahdaniyyet: Ulûhîyyetinde, Rübûbîyyetinde ve herşeyinde şeriki, ortağı asla olamaz.


Subûti Sıfatları:

ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’in Zât-i Âlisine mahsus sıfatları olup esmâü’l-hüsnânın zâtî subûtî kısmını oluşturur. ALLAH Teâlâ ile kâinât arasındaki münâsebetleri ve özellikle Rabbü’l-âlemin ile abdi (kulu) arasındaki ilgi ve alâkayı bildiren Sani’ (sanatını icrâ’ eden) nin mânevî- subûtî sıfatlarıdır.
Sabit, ısbatlanmış ve anlaşılmış sıfatlardır:


1- Hayy: ALLAH Teâlâ diridir.
2- Alîm: ALLAH Teâlâ bilendir.
3- Semî’: ALLAH Teâlâ işitendir.
4- Basîr: ALLAH Teâlâ görendir.
5- Kadîr: ALLAH Teâlâ herşeye gücü yetendir.
6- Mürîd: ALLAH Teâlâ dilemesinde mutlak tektir.
7- Mütekellim: ALLAH Teâlâ kelâm eden, konuşandır.


Fiilî Sıfatları:

Hânefi (amelde imâmımız) -Mâtürîdî (i’tikadda imâmamız) anlayışında olanlar;
ALLAH Teâlâ ile kâinât ve insan ilişkilerini ifâde eden sıfatları kadim kabul ederek Zât-ı İlâhîyyeye nisbet ederek tekvîn (yaratmak oluşturmak, yapmak) terimi ile ifâde etmişler ve bunu subûtî sıfatlara 8.ci Sıfat olarak eklemişlerdir.
Rabbü’l-âlemin Kaza-Kader, İrade ve Meşiyeti (dilemesi) ile sistemini var edip adâletle saltanatını sürdürmektedir.
İnsanoğlunu, sınırlı ve sorumlu olan akıl ve seçenek yapma (tercih) imkanlarıyla imtihan yapmaktadır.
İhtiyarî fiillerinden iki âlemde de sorumludur.
Kur’ân-ı Kerîm bunu baştan başa her kademedeki akıllara anlatmaktadır.
Pek çok münâkaşa ve problem yaşanmasına rağmen akl-ı selim sahibleri insanın aklı, fikri, dilemesi ve fiillerinin, sınırlı ve sorumlu olduğunu anlar.

Hanefi-Maturîdî sistemde;
Kader: Kâinâtta olacak herşeyin yaratıcı olan ALLAH Teâlâ tarafından ezelde bilinip takdir edilmiş olmasıdır.
Kaza ise zamanı gelince hayat sahnesine çıkmasıdır. İnsana herşeyi veren ALLAH Teâlâdır.
Hakk ve hayr ile bâtıl ve şer ikililerinden birisini seçme ve ihtiyarî fiille uygulama imkanını insanoğluna tanıyan Rabbü’l-âlemin’in, Bâtıl ve Şerre rızası yoktur ve yasağı vardır.
Hakk ve Hayra ise rızası olup yapılması için emri vardır. İmtihan da budur...
Bu imtihan öylesine kişisel ve özeldir ki hiçbir nefs bir başkasının imtihanını ve hesabını veremez.
Geçmişin kader konusundaki münâkaşaları teorik (nazarî) olup, pratikte ise önemli olan neticedir.
Bu şehirde binlerce anahtar vardır. Ancak biz, bizim evimizin kapısını açacak anahtarı temin etmeliyiz...
Biz kulları olarak; Fakîr, Âciz, Zelil ve Âliliz.
ALLAH Teâlâ ise hazır- nazır ve murakıb olarak bizim hayrımızı murad edendir.
Bütün hücre ve zerreler ALLAH Teâlâ’yı; heran, her yer ve her halde tesbih etmektedir:
İnsan sûretinde yaratılan ve aklı olan her insan, enfüsü (iç) ve âfâkı (dış) seyrederse görür ki bu hayatta yaşarken, ölümsüzlük sırrına ulaşabilmek için Habibullah sallallahu aleyhi ve sellem’in MUHAMMEDÎ oluş şuûruna kavuşmalı, sıla etmelidir.
İnsan için seçme ve imtihan olma sınır ve sorumluluğu vardır. Seçeneklerini hakka ve hayra kullanıp İlâhî davayı (tevhid) ve Nebevî Dâveti (tebliğ) DUYan ve UYanlar ile geri kalan tüm sistem:


أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاء*
Resim---“E lem tera ennallâhe yescudu lehu men fis semâvâti ve men fîl ardı veş şemsu vel kameru ven nucûmu vel cibâlu veş şeceru ved devabbu ve kesîrun minen nâs(nâsi), ve kesîrun hakka aleyhil azâb(azâbu), ve men yuhinillâhu fe mâ lehu min mukrim(mukrimin), innallâhe yef’alu mâ yeşâ’(yeşâu).(SECDE ÂYETİ): Görmezmisin ki göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar (debelenenler) ve insanların bir çoğu (hakkı ve hayrı tercih edenler) ALLAH’a secde ediyor; bir çoğunun (bâtılı ve şerri tercih edenlerin) üzerine de azab hakk olmuştur (hak etmişlerdir) ALLAH kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak (ikrâm edecek) bir kimse yoktur. Şüphesiz ki ALLAH dilediğini yapar”” (Hacc 22/18)

Elbette akıl, şuûr ve imkan sahibi olan insan ve cinler seçim yaparak imtihan olurken; imkan verilmeyen herşey, herşeyce RABB’ısını tesbihine devâm etmektedir.
Yaratılış gayesine uygun ve kuralları sabittir.
Serçe, hep serçece; gül, gülce; demir, demirce...
Herşey, herşeyce... Herkes, herkesce...


تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
Resim--- Tusebbihu lehus semâvâtus seb’u vel ardu ve men fîhinn(fîhinne), ve in min şey’in illâ yusebbihu bi hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahum, innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûren): Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih etmektedir. O’nu hamd (övgü) ile tesbih etmeyen hiçbirşey yoktur. Ne varki siz onların tesbihini anlamazsınız. O, hâlimdir, bağışlayıcısıdır.” (İsrâ 17/44)

Cansız sanılan atomun çekirdeği etrafındaki sonsuz döngü ve tesbih sesini dinle...
ALLAH celle celâluhunun YED.. DÂİMiyyet İyeliğini-Kudretini ŞEKLe bağlı AKLa, nAKLen anlatımda insanın bir organı olan EL-e Teşbih- benzetme buyurulmaktadır.


Şebeh-Şibih:Benzer, nazir, benzeyen şey.
Teşbih: Benzetmek, benzetilmek. Benzetiş. Bir vasıfta vehmetmek.
Müteşâbihât: Mânası açık olmayan- ictihada-yoruma-izâha muhtaç âyet ve hadis. Kur'an-ı Kerim'in ve hadislerin mecazî mânalara gelen ifadeleri. "Muhkem" olmayan âyet veya hadis. Zâhirî mânası kastedilmeyen ve teşbih ve temsil yoluyla hakikatlerin beyanında kullanılan ifade.


Teşbihe örnek âyet-i celile:


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)

Tenzihe örnek âyet-i celile:


فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---“Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr(basîru): O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.” (Şûrâ 42/11)

لاَّ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الأَبْصَارَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
Resim---“Lâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsâr(ebsâru) ve huvel lâtîful habîr(habîru): Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır.” (En’âm 6/103)

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---“Kul huvallâhu ehad(ehadun): De, o: Allah tek bir (ehad)dir” (İhlas 112/1)

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
“Ve lem yekun lehu kufuven ehad(ehadun): O'na bir küfüv (denk) de olmadı!” (İhlas 112/4)

Orta MuhaMMedî İ’TİDAL Yoluna ise:


يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ لاَ يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذِينَ قَالُواْ آمَنَّا بِأَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِن قُلُوبُهُمْ وَمِنَ الَّذِينَ هِادُواْ سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ آخَرِينَ لَمْ يَأْتُوكَ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِن بَعْدِ مَوَاضِعِهِ يَقُولُونَ إِنْ أُوتِيتُمْ هَذَا فَخُذُوهُ وَإِن لَّمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواْ وَمَن يُرِدِ اللّهُ فِتْنَتَهُ فَلَن تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّهِ شَيْئًا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَمْ يُرِدِ اللّهُ أَن يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim--- Yâ eyyuher resûlu lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufri minellezîne kâlû âmennâ bi efvâhihim ve lem tu’min kulûbuhum, ve minellezîne hâdû semmâûne lil kezibi semmâûne li kavmin âharîne lem ye’tuk(ye’tuke) yuharrifûnel kelime min ba’di mevâdııh(mevâdııhî), yekûlûne in utîtum hâzâ fe huzûhu ve in lem tu’tevhu fahzerû ve men yuridillâhu fitnetehu fe len temlike lehu minallâhi şey’â(şey’en) ulâikellezîne lem yuridillâhu en yutahhire kulûbehum lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhıreti azâbun azîm(azîmun): Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.” (Âl-i İmrân 3/7)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Halkın AKILLarınca, Muradını-EMRini şe’Eninde Sünnetullahı üzere İCRÂ’ etmekte olan ALLAH celle celâluhu Hak Dostları, genellikle ince hakikatleri tasvir etmek ve dağınık mânâları ala-sulu akıllara toplayıp yaklaştırmak için, benzetme-örnekleme, tasavvufu teknikle denkleme yolunu seçmişlerdir.
İnsan AKLındaki MaDDe-Hayal Sûretlerinin Mânâ Sîretleri, nAKLen ANlatılacak/ANlaşılacaktır.


Yanmakta olan AMPÜLe: “Keban-Merkeziyle BAĞlı mısın?” sorusu Ahmaklıktır.
Ya da: “Ahmet Elini-MuhaMMed-i Hakikat Pirizine SOK-Teslim ol ki Keban ile “BİZ BİR-İZ-i fiilen, şu AN-ŞeÂNda ŞEHÂDETle YAŞA!” sözüm arasında ne fark vardır.

Ahmed’in Anlaması için; bunu ANlatan İRFÂN Ehli, MuhaMMedî ÂRİF Eliyle EDEB görmesi Lâzımdır/Lâyıktır ki ALIŞkanlık bilgilerinden kurtulup HÜRR olabilsin..

Yed’-El: İnsan haYYatının ana sermayesi AKLıyla, temas ederek-görerek el dediği Yed’-El: İnsan haYYatında ana AMACı nAKLini, AKLıyla DUY/UY-an KULun;
Zahirî ALIŞkanlıklarından sıyrılarak, DÂİMiyyet İYEliğini ANlama İrfÂNI..

KULun ELi-AKLıyla-Basar-Objektifiyle, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ELİ-nAKLiyle-Basîret -Okulerini Tevhidullah DÜRbünü Edebilen AKL-ı SİLM Sahibiler YED’ullahı ELLerinde BULacaklardır inşae ALLAH!..


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

NeFSine Ârif oluşta, kendini BİLiş-İLMİ öğretim ve hasbî Hizmetçi ÂRİFini BULUŞ-Edebi eğitim seyri açıktır-hayrdır.
RaBBine Ârif oluşta, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e teSLiM OLuş İrfÂNı ve “RahmÂNa gel! RaBBına Rücu’ et! ALLAHa Firar et!” ErkÂNı YAŞAyış şehâdeti haktır..
İşte o zaman deVRe tamamlanır da;

MuhaMMedî devrÂN devre,
MuhaMMedî seyrÂN seyre,
MuhaMMedî cevlÂN cevle,
MuhaMMedî hayrÂN hayra girer de;
EL EREN Eline- Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ELİne- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ELİne ve Merkez ALLAH celle celâluhu ELİne SALL eder ve yanmayan Ampül-fırın, donmaya buz dolabı ve İNANmayan KUL kalmaz bu ÂLEMde ÂDEMoğlu OLarak!..
Nebiyyü’l- ÜMMî aleyhi's-selâmın “ÜMM” sırrını Anlayanlar NuR-u Mîminde cEMM-cemaatı olurlar da, RABBu’l- ÂLEMîn SÖZÜnü RaHmetenli’l- ÂLEMîn SESİnden DUY/Uyarlar inşae ALLAH!


إثنان خير من واحد وثلاثة خير من اثنين وأربعة خير من ثلاثة فعليكم بالجماعة فإن يد الله على الجماعة ولم يجمع الله عز وجل أمتي إلا على هدى واعلموا أن كل شاطن هوى في النار
(كر عن البحتري ابن عبيد عن أبيه عن أبي هريرة)


Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İki kişi bir kişiden hayırlıdır. Üç kişi iki kişiden hayırlıdır. Dört kişi üç kişiden hayırlıdır. Cemaat olmanız gerekir. Muhakkak ki, ALLAHIN ELİ cemaatle beraberdir. Allah azze ve celle ümmetimi ancak hidayet üzere cem eder, toplar. Bilin ki, cemaatten uzak duran her kişi ateşe düşer.” Buyurdu.
(Muttaki el-Hindî, Kenzül Ummal.c.1. Hn.1025)


ALLAH celle celâluhu’nun ELi-İki Eli-ELLeri.. AKLın MuhaMMedî İLM ü EDEBle ve nAKLin İRFÂN ve ERKÂNınca Anlayacağı Tâbirler..


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)
Yedullahi fevka eydihim = Allah’ın eli onların elleri üstündedir.


قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Kulillâhumme mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun): Rasûlüm, şöyle de: “- Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen, dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini de zelil edersin; hayır, yalnız senin elindedir. Muhakkak ki sen her şeye kâdirsin.” (Âl-i İmrân 3/26)

قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ
Resim---“Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyye, estekberte em kunte minel âlîn: (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?" (Sâd 38/75)

halaktu bi yedeyye: Ben yarattım iki elimle..
… lima halaktü bi yedeyye = İki elimle yarattığıma…


أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ
Resim---“E ve lem yerev ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn(mâlikûne): Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik oluyorlar.” (YâSîn 36/71)

وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Resim---“Ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn: Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.” (Zâriyât 51/47)

beneynâhâ: Onu BİZ binâ ettik. bi eydin: ellerle..
beneynâ ha bi eydin = Biz ellerle binâ ettik.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Kafa Tası Basarını objektif, Kalb Kazanı Basîretini okuler eden DERUNî DÜRBÜN MuhaMMedî Akıl/Nakil Mercekleriyle BAK/GÖRmek gerekmekte..

Kur'ân-ı Kerimde…


mârifet eli..:


اصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Resim---“Isbır alâ mâ yekûlûne vezkur abdenâ dâvûde zel eyd(eydi), innehû evvâb(evvâbun): Dâvüde zel eydi = Eller sahibi Davud”(Sâd 38/17)
Dâvüde ze’l- eydi = Eller sahibi Davud.. mârifet eli..

AKLın anladığı fizikî el..:


لأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلاَفٍ ثُمَّ لأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
Resim---Le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hilâfin summe le usallibennekum ecmaîn(ecmaîne): Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!" (A’râf 7/124)
Le ukattıanne eydiyekum: Mutlaka ellerinizi keseceğim.. firvun kesecek ellerini..


فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِّنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ فَلَمَّا رَأَيْنَهُ أَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلّهِ مَا هَذَا بَشَرًا إِنْ هَذَا إِلاَّ مَلَكٌ كَرِيمٌ
Resim---Fe lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne mutteke’en ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinn(aleyhinne), fe lemmâ re’eynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerâ(beşeren),in hâzâ illâ melekun kerîm(kerîmun): Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirine bir bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken Yusufa): "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Rabbimiz! Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir!” (Yûsuf 12/31)

ahde, söze, bağa sahiblik eli..şeriat eli:


وَإِن طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِن قَبْلِ أَن تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَرِيضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ إَلاَّ أَن يَعْفُونَ أَوْ يَعْفُوَ الَّذِي بِيَدِهِ عُقْدَةُ النِّكَاحِ وَأَن تَعْفُواْ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَلاَ تَنسَوُاْ الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---“Ve in tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne ve kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ faradtum illâen ya’fûne ev ya’fuvellezî bi yedihî ukdetun nikâh(nikâhı), ve en ta’fû akrabu lit takvâ ve lâ tensevul fadla beynekum innallâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun): Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (velinin) vazgeçmesi hali müstesna, affetmeniz (mehirden vazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür.” (Bakara 2/237)
bi yedi-hî: ahid, söz, bağ eli..

Kuvvet, güç, takat eli..:


تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Tebârekellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun): Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.” (Mülk 67/1)

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---“Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevmel kıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtun bi yemînih(yemînihi), subhânehu ve te’âlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne): Onlar Allah'ı gereği gibi bilemediler. Oysa kıyamet günü yer tamamen O'nun avucundadır ve gökler sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.” (Zumer 39/67)
Yemînihi: O’nun sağ eli..


وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا
Resim---Ve lâ tec’al yedeke maglûleten ilâ unukıke ve lâ tebsuthâ kullel bastı fe tak’ude melûmen mahsûrâ(mahsûren): Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın.” (İsrâ 17/29)

الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُم مِّن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُواْ اللّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Resim---El munâfikûne vel munâfikâtu ba’duhum min ba’din, ye’murûne bil munkeri ve yenhevne anil ma’rûfi ve yakbidûne eydiyehum nesûllâhe fe nesiyehum innel munâfıkîne humul fâsikûn(fâsikûne): Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır.” (Tevbe 9/67)

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ
Resim---“E ve lem yerev ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn(mâlikûne): Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik oluyorlar.” (YâSîn 36/71)

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُواْ بِمَا قَالُواْ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنفِقُ كَيْفَ يَشَاء وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ كُلَّمَا أَوْقَدُواْ نَارًا لِّلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللّهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الأَرْضِ فَسَادًا وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
Resim---Ve kâletil yehûdu yedullâhi maglûleh(maglûletun) gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâ(yeşâû) ve leyezîdenne kesîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrâ(kufren) ve elkaynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti) kullemâ evkadû nâran lil harbi etfeehallâhu ve yes’avne fîl ardı fesâda(fesâden) vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn(mufsidîne): Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.” (Mâide 5/64)

وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ أُوْلِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ
Resim---Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbe ûlîl eydî vel ebsâr(ebsâri): (Ey Muhammed!), Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Ya'kub'u da an.” (sâd 38/45)

وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Resim---Ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn(mûsiûne): Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.” (Zâriyât 51/47)

لِئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّن فَضْلِ اللَّهِ وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Resim---Li ellâ ya’leme ehlul kitâbi ellâ yakdirûne alâ şey’in min fadlillâhi ve ennel fadle bi yedillâhi yû’tîhi men yeşâu, vallâhu zûl fadlil azîm(azîmi):Böylece kitap ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir.” (Hadîd 57/29)

وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ
Resim---Ve mâ esâbekum min musîbetin fe bi mâ kesebet eydîkum ve ya’fû an kesîr(kesîrin): Başınıza gelen herhangi bir musibet, sizin ellerinizin kazandıklarından dolayıdır. Çoğunu da affeder.” (Şûrâ 42/30)

فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ثُمَّ جَآؤُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا
Resim---Ve keyfe izâ esâbethum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim summe câûke yahlıfûne billâhi in eradnâ illâ ihsânen ve tevfîkâ(tevfîkan): Öyleyse, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Allah'a yemin ederler?” (Nisâ 4/62)

فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ
Resim---Fe in a’redû fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzan), in aleyke illel belâgu, ve innâ izâ ezaknal insâne minnâ rahmeten feriha bihâ, ve in tusibhum seyyietun bi mâ kaddemet eydîhim fe innel insâne kefûr(kefûrun) :Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür! (Şûrâ 42/48)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Hadis-i şeriflerde yed-EL:

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Temiz şeylerinden kim ne tasadduk ederse -ki Allah sadece temizi kabul eder- Rahman onu sağ eliyle alır -ki O'nun her iki eli de sağdır- bu sadaka bir tek hurma bile olsa. O, Rahma'nın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı veya bir boduğu büyütmeniz gibi (O da sadakanızı büyütür)." buyurdu.
(Kütüb-i Sitte)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ey Âdem, sen insanlığın atasısın; Allah kendi eliyle seni yarattı” buyurdu.
(Buharî, Enbiya, 3; Müslim, Kader, 15)

Resim---Müttefekun aleyh olan bir hadiste: “Ey Mûsâ, Allah kendisine, hitap edip konuşmak için seni seçti ve sana eliyle levhaları yazdı” buyurdu.
(Müttefekun aleyh, Buharî, Müslim)

Resim---Bir rivayette ise: “Tevrat'ı sana kendi eliyle yazdı” buyurdu.
(Buharî, Kader, 11; Müslim, Kader 13; îbn Mâce, Mukaddime.)

Resim---Müslim'in Sahih'inde ise şöyle denilmektedir: “Allah velilerinin kerametini kendi eliyle Adn cennetine dikti” buyurdu.
(Beyhakî'nin naklettiği hadisler ve görüşler için bk. el-Esmâ ve's Sıfât, Beyrut (tarihsiz), s. 399-421.)

Yine bir hadiste şöyle buyurulmaktadır:

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Kıyamet günü yeryüzü bir somun ekmek gibi olur. Allah cennet ehline ikram etmek üzere onu avucunda evirip çevirir. Tıpkı sizden birinizin bazlamasını (tandıra koyup pişinceye kadar) evirip çevirdiği gibi” buyurdu.

(Buharî, Rikak, 44; Müslim, Sıfatü'l-Münâfikin, 30)

Beyhakî bu arada şu aşağıdaki hadisleri de zikreder:

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İş, benim elimdedir” buyurdu.

(Ebû Dâvûd, Edeb, 169)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İyilik senin ellerinindir” buyurdu.
(Buhâri, Enbiya, 7; Müslim, İman, 379)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki Allah, gündüz günah işleyenin tevbesini kabul etmek için gece elini açıp uzatır. Gece günah işleyenin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açıp uzatır” buyurdu.
(İbn Hanbel, IV/395)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Adalet sahibi kimseler, Allah'ın yanında, nurdan minberler üzerinde Rahman'ın sağındadırlar. Allah'ın her iki eli de sağdır” buyurdu.
(Müslim, İmare, 18)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Kıyamet günü Allah gökleri katlar ve onları sağ eline aldıktan sonra şöyle der: Hükümdar benim, hanı o zalim hükümdarlar? Hani böbürlenenler? Sonra da yerleri sol eline katlar ve şöyle der: Hükümdar benim, hani o zalim hükümdarlar? Hani o böbürlenenler” buyurdu.
(Müslim, Mûnâfikûn, 24; Ebû Dâvûd, Sünnet, 19)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allah'ın sağ eli, doludur, gece gündüz cömertlik edenlerin infakları ondan birşey eksiltmez. Gökleri ve yeri yarattığından bu yana neler infak ettiğini görmediniz mi? Ama bütün bunlar sağ elindekinden bir şey eksiltmiş değildir. Arş'ı da su üzeredir. Diğer elinde ise mizan vardır ve bir aşağı iner, bir yukarı çıkar” buyurdu.
(Tirmizî, Tefsir sûre, 5/3; İbn Mâce, Mukaddime, 13)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin müBÂrek DİLİnde YEDuLLaH-Allahın eLi ne demektir?

DIŞ DÜZenler.. İÇ Dengeler!.. NEler!. NEler!..

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Dengeler Allah’ın elindedir. Dilediğini yükseltir, dilediğini zelil eder. Âdem oğlunun kalbi de Rahmanın iki parmağı arasındadır. Dilediğini saptırır, dilediğini dinde sabit kılar.” buyurdu.

(Deylemî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allahü Teâlâ: “Her iş benim elimdedir. Gece ve gündüzü ben döndürürüm.” buyurdu.
(Buharî; Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Cömertlerin kusurunu affedin. Çünkü o sürçtükçe Allahü teâlâ onun elinden tutar.” Buyurdu.
(Beyhekî; Haraitî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Sıkıntı ve musibet zamanlarında kendi elini Allah’ın tutmasını isteyen bollukta çok dua etsin.” buyurdu.
(Hâkim)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli (rahmeti) cemaatle beraberdir.” buyurdu.
(Müslim; Ebu Davud)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli cemaat üzerindedir.” buyurdu.
(İbni Asâkir)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli müezzinin başı üstündedir” buyurdu.
(Hatib)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Üstteki el, alttaki elden (veren el alan elden) hayırlıdır.” buyurdu.
(Buharî; İ. Ahmed)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Eller tasarrufta üçtür. Allah’ın eli en üsttedir, sonra veren el gelir, en altta isteyenin eli vardır.” buyurdu.
(Ebu Davûd)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allahü teâlâ sadakayı sağ eline alır ve büyütür.” buyurdu.
(Dâre Kutnî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Eşcinsellik çoğaldığında, Allah halktan elini çeker (rahmetini keser) ve onların hangi vadide helâk olduklarına bakmaz.” buyurdu.
(Taberanî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Zühd, Allah’ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır.” buyurdu.
(Beyhekî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Sadaka verin. Zira verdiğiniz sadaka, alanın eline geçmeden, Allah’ın eline geçer de, onu sizlerden birinin bir tayı veya deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütüp, kıyamette onu kendisine verir.” buyurdu.
(Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Hacer-i Esvede elini süren, Rahmânın Eline elini sürmüş gibi olur.” buyurdu.
(İbni Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.” buyurdu.
(Tirmizî)


ve ELLer.. ELLerimİZ...

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ne mutlu hayrın anahtarı elinde olana. Şerrin anahtarı elinde olana da yazıklar olsun.” buyurdu.

(İbni Mâce; Hakîm)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Eli geniş olan evlensin, eli dar olan da oruç tutsun. Çünkü oruç tutmak şehveti sakinleştirir.” buyurdu.
(Nesaî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Namaz ve eliniz altındakiler hakkında Allah’tan korkun.” buyurdu.
(Hatib)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Her namaz vakti girince, şöyle seslenen bir melek vardır: “Ey Âdemoğulları, kendi elinizle tutuşturduğunuz sizi yakacak olan ateşi namazla söndürmek için kalkın!” der!” buyurdu.
(Taberanî)
Resim
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen habibi »

Resim

O’nun kemÂL sırlarının hazinesi biziz
O’nun cemÂL nûrlarının aynası biziz
O’nun celÂL perdelerini kaldıran biziz
O’nun ihsan telleriyle çalıp söyleyen biziz

Câmi, Tuhfetü’l-Ahrâr
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Kur'ân-ı Kerim gÖZüyle.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SÖZüyle.. ELLer… ELLer…

cimri eller ve de nimet ELLer


وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا
Resim---Ve lâ tec’al yedeke maglûleten ilâ unukıke ve lâ tebsuthâ kullel bastı fe tak’ude melûmen mahsûrâ(mahsûren): Ve boynuna elini bağlama (cimrilik yapma) ve hepsini açıp saçma (israf etme)! Aksi halde kınanmış ve malı tükenmiş olarak kalırsın.” (İsrâ 17/29)

الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُم مِّن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُواْ اللّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Resim---El munâfikûne vel munâfikâtu ba’duhum min ba’din, ye’murûne bil munkeri ve yenhevne anil ma’rûfi ve yakbidûne eydiyehum nesûllâhe fe nesiyehum innel munâfıkîne humul fâsikûn(fâsikûne): Münafık erkekler ve münafık kadınlar, birbirlerindendir. Münkeri (kötülüğü) emrederler ve ma'ruftan (iyilikten) nehyederler (yasaklarlar) ve ellerini sıkarlar (cimrilik ederler). (Onlar), Allah'ı unuttular böylece (O da) onları unuttu. Muhakkak ki münafıklar, fasıklardır.” (Tevbe 9/67)

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ
Resim--- E ve lem yerev ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn(mâlikûne). : “Ellerimizle (kudretimizle) yaptığımız şeylerden onlar için hayvanları nasıl halkettiğimizi görmediler mi? Onlar, böylece onlara (hayvanlara) malik olurlar.” (Yâsîn 36/71)

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُواْ بِمَا قَالُواْ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنفِقُ كَيْفَ يَشَاء وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ كُلَّمَا أَوْقَدُواْ نَارًا لِّلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللّهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الأَرْضِ فَسَادًا وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
Resim---“Ve kâletil yehûdu yedullâhi maglûleh(maglûletun) gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâ(yeşâû) ve leyezîdenne kesîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrâ(kufren) ve elkaynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti) kullemâ evkadû nâran lil harbi etfeehallâhu ve yes’avne fîl ardı fesâda(fesâden) vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn(mufsidîne) : Yahudi'ler: "Allah'ın eli bağlıdır (Allah cimridir)" dediler. Onların elleri bağlandı. Ve bu sözlerinden dolayı lânetlendiler. Hayır, bilakis! O'nun iki eli de açıktır. Nasıl isterse öyle infâk eder (verir). Ve Rabb'inden sana indirilen şey (ilahî buyruklar), mutlaka onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Ve biz onların arasına kıyâmete kadar sürecek düşmanlık ve kin ilka ettik (ulaştırdık). Her ne zaman harb için bir ateş yaktılarsa, Allah onu söndürdü. Ve onlar yeryüzünde fesat çıkarmak için çalışırlar. Ve de Allah, fesat çıkaranları (bozgunculuk yapanları) sevmez.” (Mâide 5/64)

“bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâ(yeşâû) : bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâû: Hayır, bilakis! O'nun iki eli de açıktır.”
İki el denmesinden maksat vurgu içindir; “lebbeyk! iki defa hazırım, hazır vaziyetteyim!” kelimesi gibi yani lâyık olan ve olmayana da nimetleri çoktur, boldur.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın iki eli de sağdır” buyurdu.
(Müslim)

Hadis-i şerifinde, iki ele de sağ el demek olup, Hakka ve Hayra vurgu içindir, kuvvetlendirmek içindir.
Âyetin devamında “Nasıl isterse öyle infâk eder (verir), dilediği gibi dilediğine rızk verir” buyuruluyor ki, lâzım ve lâyık olana da olmayana da dünyada bol rızık veren er RahmÂN ALLAH celle celâluhudur..

(Tefsir Kurtubî)

Bir hadis-i şerif meali:
Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allahü teâlâ sadakayı sağ eline alır ve büyütür.” buyurdu.

(Dâre Kutnî)

Kur'ân-ı Kerimde Güçlü ELLer


اصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Resim---“Isbır alâ mâ yekûlûne vezkur abdenâ dâvûde zel eyd(eydi), innehû evvâb(evvâbun): Onların söylediklerine sabret, güç kuvvet sahibi (Ellere) kulumuz Dâvud (a.s)'ı zikret (hatırla). Muhakkak ki o, evvab idi (Allah'a yönelen idi).” (Sâd 38/17)

güç kuvvet sahibi Ellere sahip kulumuz Davud aleyhi's-selâm..
Güç ve kuvvete sahip Davud aleyhi's-selâm demektir.
İbadet yönüyle güçlü idi, bir gün oruç tutar bir gün yerdi. Elleriyle demiri de hamur gibi yoğururdu..


وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ أُوْلِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ
Resim--- Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbe ûlîl eydî vel ebsâr(ebsâri): Ve güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrâhîm (A.S)'ı, İshak (A.S)'ı ve Yâkub (A.S)'ı zikret!” (Sâd 38/45)

ûlîl eydî vel ebsâr: Elleri ve gözleri olan.. kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub aleyhumu's-selâm ..
Ellerden kasıd, güç ve kuvvet sahibi olmaları, gözlerden kasıd da, basîret sahibi olmaları demektir.


وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Resim--- Ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn(mûsiûne) :Ve sema; Biz onu büyük bir kudret ile bina ettik. Ve muhakkak ki (onu) genişletici olan elbette Biziz.” (Zâriyât 51/47)

Göğü, elimizle (kudretimizle) biz kurduk


لِئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّن فَضْلِ اللَّهِ وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Resim--- Li ellâ ya’leme ehlul kitâbi ellâ yakdirûne alâ şey’in min fadlillâhi ve ennel fadle bi yedillâhi yû’tîhi men yeşâu, vallâhu zûl fadlil azîm(azîmi): Kitab ehlinin (fasık olmaları), Allah'ın fazlından hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerini ve fazlın, Allah'ın elinde (kudretinde) olduğunu ve onu dilediğine vereceğini bilmedikleri içindir. Ve Allah, büyük fazl sahibidir.” (Hadîd 57/29)

Lütuf –fazl Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir..

Kur'ân-ı Kerimde kendi irade ve arzumuzla/İKİ Elimizle ETTiklerimiz-İŞlediklerimiz..


وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ
Resim---Ve mâ esâbekum min musîbetin fe bi mâ kesebet eydîkum ve ya’fû an kesîr(kesîrin): Size bir musîbet isabet ettiği zaman işte o, ellerinizin kazandığı (yaptıklarınız) sebebiyledir. (Musîbetlerin) çoğunu affeder (gerçekleştirmez).” (Şûrâ 42/30)

فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ثُمَّ جَآؤُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا
Resim---Ve keyfe izâ esâbethum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim summe câûke yahlıfûne billâhi in eradnâ illâ ihsânen ve tevfîkâ(tevfîkan) : Bundan sonra onlara, elleriyle işlediklerinden dolayı bir musîbet geldiği zaman halleri nasıl olur. Sonra sana gelince; "Biz sadece iyilik etmek ve aralarını birleştirmek istedik." diye Allah'a yemin ederler. (Nisâ 4/62)

فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ
Resim--- Fe in a’redû fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzan), in aleyke illel belâgu, ve innâ izâ ezaknal insâne minnâ rahmeten feriha bihâ, ve in tusibhum seyyietun bi mâ kaddemet eydîhim fe innel insâne kefûr(kefûrun): Bundan sonra eğer yüz çevirirlerse, Biz seni onların üzerine muhafız olarak göndermedik. Senin üzerine düşen sadece tebliğdir. Ve muhakkak ki Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlanır (sevinir). Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları) sebebiyle bir kötülük isabet ederse, işte o zaman insan mutlaka kefûr olur (inkâr eder, nankör olur).” (Şûrâ 42/48)

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ فَأَعْرَضَ عَنْهَا وَنَسِيَ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ إِنَّا جَعَلْنَا عَلَى قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا وَإِن تَدْعُهُمْ إِلَى الْهُدَى فَلَن يَهْتَدُوا إِذًا أَبَدًا
Resim---Ve men azlemu mimmen zukkire bi âyâti rabbihî fe a’rada anhâ ve nesiye mâ kaddemet yedâh(yedâhu), innâ cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakren) ve in ted’uhum ilel hudâ fe len yehtedû izen ebedâ(ebeden): Rabbinin âyetleri zikredildiği (hatırlatıldığı) zaman ondan yüz çeviren ve elleriyle takdim ettiklerini (günahlarını) unutan kimseden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki Biz, onların kalplerinin üzerine (fıkıh etmeyi engelleyen) ekinnet kıldık. Ve onların kulaklarında (işitmeyi engelleyen) vakra vardır. Sen, onları hidayete davet etsen de bundan sonra onlar, ebediyyen asla hidayete eremezler.” (Kehf 18/57)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Hadis-i Şeriflerde yeduLLAH…

Yed = el kelimesi, deyim olarak hadis-i şeriflerde çok kullanılır…

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Eşcinsellik çoğaldığında, Allah halktan elini çeker (rahmetini keser) ve onların hangi vadide helâk olduklarına bakmaz.” buyurdu.
(Taberanî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli (rahmeti) cemaatle beraberdir.” buyurdu.
(Müslim, Ebu Davud)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ne mutlu hayrın anahtarı elinde olana. Şerrin anahtarı elinde olana da yazıklar olsun.” buyurdu.
(İbni Mâce, Hakîm)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Zühd, Allah’ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır.” buyurdu.
(Beyhakî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sadaka verin. Zira verdiğiniz sadaka, alanın eline geçmeden, Allah’ın eline geçer de, onu sizlerden birinin bir tayı veya deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütüp, kıyamette onu kendisine verir.” buyurdu.
(Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Eli geniş olan evlensin, eli dar olan da oruç tutsun. Çünkü oruç tutmak şehveti sakinleştirir.” buyurdu.
(Nesaî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hacer-i Esvede elini süren, Rahmânın eline elini sürmüş gibi olur.” buyurdu.
(İbni Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız .” buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Namaz ve eliniz altındakiler hakkında Allah’tan korkun.” buyurdu.
(Hatib)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her namaz vakti girince, şöyle seslenen bir melek vardır: Ey Âdemoğulları, kendi elinizle tutuşturduğunuz sizi yakacak olan ateşi namazla söndürmek için kalkın.” buyurdu.
(Taberanî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Dengeler Allah’ın elindedir. Dilediğini yükseltir, dilediğini zelil eder. Âdem oğlunun kalbi de Rahmanın iki parmağı arasındadır. Dilediğini saptırır, dilediğini dinde sabit kılar.” buyurdu.
(Deylemî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allahü Teâlâ: “Her iş benim elimdedir. Gece ve gündüzü ben döndürürüm.” buyurdu.
(Buharî, Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Cömertlerin kusurunu affedin. Çünkü o sürçtükçe Allahü teâlâ onun elinden tutar.” buyurdu.
(Beyheki, Haraiti)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Sıkıntı ve musibet zamanlarında kendi elini Allah’ın tutmasını isteyen bollukta çok dua etsin.” buyurdu.
(Hâkim)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli cemaat üzerindedir.” buyurdu.
(İbni Asâkir)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli müezzinin başı üstündedir” buyurdu.
(Hatib)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Üstteki el, alttaki elden (veren el alan elden) hayırlıdır.” buyurdu.
(Buharî, İ. Ahmed)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Eller tasarrufta üçtür. Allah’ın eli en üsttedir, sonra veren el gelir, en altta isteyenin eli vardır.” buyurdu.
(Ebu Davûd)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allahü teâlâ sadakayı sağ eline alır ve büyütür.” buyurdu.
(Dâre Kutnî)

YeduLLah-ALLAH’ın iki Eli hususunda Hadis İmamı Beyhakî kaddesallahu sırrahu nun görüşü:

İbn Abdilberr'in çağdaşı Hafız Ebû Bekr el-Beyhakî, Ebu'l-Hasen el-'ari'nin ashabı, Kelâmcılara bağlılığına ve onları savunmasına rağmen el-Esmâ ve's-Sıfât adlı kitabında şöyle demektedir :
“İki elin iki sıfat olarak -iki organ olması yönüyle değil- isbatı babı”. Bu konuda sözü doğru olan (Peygamber) haber verdiğinden dolayı, bu iki sıfatı kabul etmek gerekir.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:


قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ ۖ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَالِينَ
Resim---“Kâle yâ iblîsu mâ mene’ake en tescude limâ ḣalektu biyedey(ye)(s) estekberte em kunte mine-l’âlîn(e): (Allah) Dedi ki: 'Ey İblis, ellerimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?” (Sâd 38/75)

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ ۚ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا ۘ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا ۚ وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۚ كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ ۚ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا ۚ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
Resim---“Vekâleti-lyehûdu yedu(A)llâhi maġlûle(tun)(c) ġullet eydîhim velu’inû bimâ kâlû(m) bel yedâhu mebsûtatâni yunfiku keyfe yeşâ(u)(c) veleyezîdenne keśîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tuġyânen vekufrâ(n)(c) veelkaynâ beynehumu-l’adâvete velbaġdâe ilâ yevmi-lkiyâme(ti)(c) kullemâ evkadû nâran lilharbi atfeeha(A)llâhu veyes’avne fî-l-ardi fesâdâ(en)(c) va(A)llâhu lâ yuhibbu-lmufsidîn(e): Yahudiler: 'Allah'ın eli sıkıdır' dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” (Mâide 5/64)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

İmam Beyhakî, bu konudaki sahih hadisleri de zikreder. Meselâ, şefaatle ilgili hadiste:

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu:Ey Âdem, sen insanlığın atasısın; ALLAH kendi eliyle seni yarattı!buyurmaktadır
(Buharî, Enbiyâ, 3; Müslim, Kader, 15)

Müttefekun aleyh olan- 6 kütüb-i sitte İmamlarınının birlikte bildirdiği bir hadiste:

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, ALLAH celle celâluhu:Ey Mûsâ, ALLAH kendisine, hitap edip konuşmak için seni seçti ve sana eliyle levhaları yazdı.buyurmaktadır.
Bir rivâyette ise:Tevrat'ı sana kendi eliyle yazdıbuyurmaktadır.
(Buharî, Kader, 11; Müslim, Kader 13; îbn Mâce, Mukaddime.)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:ALLAH velîlerinin kerâmetini kendi eliyle Adn cennetine diktibuyurmaktadır.
(Müslim, Sahih)

(Beyhakî'nin naklettiği hadisler ve görüşler için bk. el-Esmâ ve's-Sıfât, Beyrut (tarihsiz), s. 399-421.)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Kıyâmet günü yeryüzü bir somun ekmek gibi olur. ALLAH cennet ehline ikram etmek üzere onu avucunda evirip çevirir. Tıpkı sizden birinizin bazlamasını (tandıra koyup pişinceye kadar) evirip çevirdiği gibibuyurmaktadır.
(Buharî, Rikak, 44; Müslim, Sıfatü'l-Münâfikin, 30)

İmam Beyhakî bu arada şu aşağıdaki hadisleri de zikreder:

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, ALLAH celle celâluhu:İş, benim elimdedirbuyurdu.
(Ebû Dâvûd, Edeb, 169)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:İyilik senin ellerinindirbuyurdu.
(Buhârî, Enbiya, 7; Müslim, İman, 379)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki ALLAH, gündüz günah işleyenin tevbesini kabul etmek için gece elini açıp uzatır. Gece günah işleyenin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açıp uzatır»
(İbn Hanbel, Müsned, IV/395)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Adâlet sâhibi kimseler, ALLAH'ın yanında, nurdan minberler üzerinde Rahman'ın sağındadırlar. ALLAH'ın her iki eli de sağdırbuyurdu.
(Müslim, İmare, 18)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Kıyamet günü ALLAH gökleri katlar ve onları sağ eline aldıktan sonra: Hükümdar benim, hanı o zâlim hükümdarlar? Hani böbürlenenler? Sonra da yerleri sol eline katlar ve şöyle der: Hükümdar benim, hani o zâlim hükümdarlar? Hani o böbürlenenler!buyurur.
(Müslim, Mûnâfikûn, 24; Ebû Dâvûd, Sünnet, 19)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:ALLAH'ın sağ eli, doludur, gece gündüz cömertlik edenlerin infakları ondan birşey eksiltmez. Gökleri ve yeri yarattığından bu yana neler infak ettiğini görmediniz mi? Ama bütün bunlar sağ elindekinden bir şey eksiltmiş değildir. Arş'ı da su üzeredir. Diğer elinde ise mizan vardır ve bir aşağı iner, bir yukarı çıkarbuyurdu.
(Tirmizî, Tefsir sûre, 5/3; İbn Mâce, Mukaddime, 13)

Bütün bu hadisler, sahih hadislerdendir.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YEDuLLAH-ALLAHın ELi..

Mesaj gönderen kulihvani »

Bir daha DÜŞÜNürsek BİZ BİR-İZlikte:

ALLAH celle celâluhu Kendi ELLeriyle yarattığı Âdem’in Mükerremliğine-şerefine işaretle:

قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ
“Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyy(yedeyye), estekberte em kunte minel âlîn(âlîne).: (Allahû Tealâ): "Ey iblis! Ellerimle (kudretimle) halkettiğim şeye secde etmenden seni men eden (şey) nedir? Kibirlendin! Yoksa sen yücelerden mi oldun?" dedi.” (Sad 38/75)

Bu âyet-i CELÎLede İnsan AKLına yüklenen İKİLik-(ŞEY-t-ÂNlığının” KuLLuk İmtihanının ANA Formülüdür.. Celâl/Cemal, Rububiyet/Ubudiyyet-Kulluk, Ruh/Beden, Âdem/Âlem, Tenzih/Teşbih.. nAKil/AKIl.. Saadet/Şekâvet..
ZIDlıklarının ZEVKi BİLinir, BULunur, Olunu ve de yAŞAnır İnşae ALLHu Teâlâ..
YARATan ve YARTılan.. HizBulLLaH ve HizbuşşeytÂN..

Lâ Huve İLLâ Huve..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
“Allâhu nûrus semâvâti vel ard (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).: Allah, göklerin ve yerin nuru'dur. O'nun nuru, içinde misbah (lâmba) bulunan kandil (ışık saçan bir kaynak) gibidir. Misbah, sırça (cam) içindedir. Sırça (cam), inci gibi (parlayan) yıldız gibidir. Doğuda ve batıda bulunmayan mübarek bir ağacın yağından yakılır. Onun yağı, ona ateş değmese de kendi kendine ışık verir. Nur üzerine nurdur. Allah dilediğini nuruna hidayet eder (ulaştırır). Ve Allah, insanlara örnekler verir. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.” (Nûr 24/35)

En NÛR ALLAH celle celâluhu..

En Nûr :
Resim

“semâvâti vel ard” ı “KûN” EMRiyle her ÂN ŞeÂNuLLahta TARATıpdurmakra olAN; fâil, te’sir eden, Etken, aktif olan sağ EL Rububiyeti..
“feyeKûN” TeCELLîsi “semâvâti vel ard” her ÂN ŞeÂNuLLahta SüNNetULLAH Üzere OLUŞlar; münfail-EMRi DUYup-UYan, te’siri kabul edici, pasif!..
nAKLî CEM’ul’- CEMi DUYuş TaMMlığı.. HizBulLLaH TEKliği..
nAKLî CEM’ul’- CEMi DUYup-UYamayış HaMMlığı.. HizbuşşeytÂN Yalanını Yaşayış..
Kur'ân-ı Kerim’i; Tedris, Tilavet EDiş ve İKRÂsını Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden kendi NEFesinde DUYuş-UYuş OLUŞumu..

AKLen Tenzihler-Teşbihler.. Naklen TEVHİDuLLaH.. AKLa ANLAyacağı SüNNETULLah-Tevir, Tarz ve Stilinde ANLAtımm..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah Âdem’i kendi suretinde yarattı.” buyurdu.
(Buharî, İstizan, 1; Müslim, Bir, 115)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah Âdem’i, Âdem’in kendi suretinde yarattı.” buyurdu.
(İbn Hacer 5/182-83)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah, insanı Rahman suretinde yarattı.” buyurdu.
(Buharî, İsti'zân, 1; Müslim, Birr, 115, Cennet, 28)

Oysa Yaratan ALLAH celle celâluhu Ne AYNıdır ne de GgAYRıdır..

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
“Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr(basîru).: Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey, O'nun gibi değildir. Ve O, en iyi işiten, en iyi görendir.” (Şurâ 42/11)

Hz. Ömer radiyallahu anhu anlatıyor: “Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellembirlikte oturuyorduk. Hiçbirimizin tanımadığı, beyaz elbiseli, siyah saçlı, güzel kokulu, yoldan gelmiş gibi bir hâli olmayan birisi çıkageldi. Efendimiz’in huzuruna kadar geldi, edeple önüne oturdu, ellerini dizlerinin üzerine koydu ve: “Yâ Muhammed, bana İslâm’ın ne olduğunu anlat!” dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ İslâm, Allah’tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed’in O’nun peygamberi olduğuna inanman, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman ve gücün yetiyorsa Allah’ın evini ziyaret edip hac yapmandır, diye cevap verdi.
O kişi: “Doğru söyledin!” dedi.
Biz onun bu tutumuna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi tasdik ediyordu.
Gelen zat sonra: “Bana iman’dan haber ver” dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İman, Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerrin bir kaderle meydana geldiğine inanmandır” diye cevap verdi.
O kişi: “Doğru söyledin, dedi ve sonra: “Bana ihsanı anlatır mısın?” diye sordu.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhsan, Allah’ı görüyor gibi O’na ibadet etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir” buyurdu.
Gelen zat: “Bana kıyametin ne zaman kopacağını haber verir misin? diye sordu.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu konuda soru sorulan kişi sorandan daha bilgili değildir, buyurdu.
Gelen zat: “O halde onun belirtilerinden haber ver” dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kıyametin bazı alametlerinden haber verdikten sonra o kişi kalktı, cemaatin içine girdi ve bir anda gözden kayboldu.
Bir müddet sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana dönerek: “Ömer, soru soranın kim olduğunu biliyor musun?” diye sordu.
Ben de: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem daha iyi bilir, dedim. O zaman buyurdu ki: “O Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye gelmişti..” buyurdu..
(Buharî; Müslim; Ebu Davud; Tirmizî; İbn Mâce)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah namaz kılanın kıblesindedir” buyurdu.
(Muhyiddin Arabî, Füsusu’l- Hikem Shf. 155)

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
“Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun).: Ve doğu da Allah'ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah'ın Vechi (Zat'ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi'dir (rahmeti ve lutfu geniştir, herşeyi ilmi ile kuşatandır).” (Bakara 2/115)

Âdem/Âlem ..ÖRTünün ÖRTüsü.. NAKİLLe NÛRlanmı AKIL.. ÖRTüleri DELip GEÇecek Rabbulâlemîn ALLAH celle celâluhu Nefseinden, Rahmetenlilâlemîn Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden İkRâ OK’u!.. AVının Avlana AVCI KaLB- TeCELLî TaHtamız.. İlim.. Edeb.. İrfÂN.. ErkÂN Berzahımız.. HİÇlik ÖRTülarine BÜRÜnmüş HEPp!..

ÂDEMoğlunun, Mutalak ADEM-YOKluğunda İNSAN-ı KâMilliği.. KARŞIT-ZITların ZEVKine ERmiş Zâikatu’l- MEVT Olmuş.. ZANN örtülerini-Kabuğunu KIRmış ÇIKmış CAN CiVCiVi..

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
---Kullu nefsin zâikatu'l-mevt(mevti), ve neblûkum biş şerri ve'l-hayri fitneh(fitneten), ve ileynâ turceûn(turceûne): Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz. (Enbiyâ Sûresi, 21/35)

Hamm AKLın NAKL NÛRuyla Aydınlanıp ZANnlar BATağından KURTULuşu..

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
“Yâ eyyyuhellezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûh(kerihtumûhu), vettekullâh(vettekullâhe), innallâhe tevvâbun rahîm(rahîmun).: Ey âmenû olanlar! Zandan çok sakının. Muhakkak ki bazı zanlar günahtır. Ve tecessüs etmeyin (merak edip insanların hatalarını araştırmayın). Sizin bir kısmınız diğerlerinin dedikodusunu yapmasın. Hiç sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Elbette ondan tiksinirsiniz. Ve Allah'a karşı takva sahibi olunuz. Muhakkak ki Allah, tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır.” (Hucûrât, 49/12)

NEFSin ŞEY-tÂNlığını, MÜslümÂN EDİŞi..

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
---“Eraeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen) : (Ey Rasûlüm) gördün mü, o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona, sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?)” (Furkân Sûresi, 25/43)

Fe TuBÂ.. Ne Mutlu onlara..

الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ
“Ellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb(meâbin).: İman edenler (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefsi ıslâh edici amel) yapanlar ne mutlu onlara ve meabın (sığınağın) (en) güzeli onların!.” (Ra'd 13/29)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön