RASÛLULLAH sav’de ÇOCUK HAKLARı

Cevapla
Kullanıcı avatarı
çilekeş
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 157
Kayıt: 04 Ağu 2011, 18:34

Re: RASÛLULLAH sav’de ÇOCUK HAKLARı

Mesaj gönderen çilekeş »

Resim

RASÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’de ÇOCUK HAKLARı.:

Tabiî Haklar mevzu’undaki eşitliği İslâmiyet.: “Ey insanlar, Haksız Değilim 38 sizi bir erkekle bir kadından yarattık, sizi sırf birbirinizi tanı manız için büyük büyük cemiyetlere, küçük kabîlelere ayırdık. (Şunu bilin ki, kabîle, dil, renk, milliyet ayrılığı hiçbirinize üs tünlük vesilesi değildir.) Şüphesiz ki Allah nezdinde en şeref liniz takvâca en ileride olanınızdır.” meâlindeki âyetle ifâde eder.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
“Yâ eyyuhe’n- nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr (habîrun).: Ey insanlar, gerçekten Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık (Hz. Âdem’le Hz. Havva’dan türetip çoğalttık). Ve birbirinizle (kolaylıkla) tanışmanız (ve farklı yetenek ve faziletlerinizden yararlanmanız) için sizi (değişik) kavimler ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, ALLAH Katında sizin en üstün (kerim ve değerli) sayılanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca (kötülükten sakınma, iyilikte yarışma konusunda) en ileride olanlarınızdır. Şüphesiz ALLAH (her şeyi hakkıyla) Bilendir, Habir’dir.” (Hücurât 49/13)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “...ALLAH İndinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arap’ın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Siyah derili olanın beyaz derili olana bir üstünlüğü yoktur, beyazın da siyah üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir.” buyurmuştur.
(El-Münzirî, et-Terğib ve’t-Terhîb, Mısır,1968, 3, 612-613; el-Kandehlevî, Muhammed Yusuf: Hayâtu’s-Sahabe, 1968/1388, Beyrut, 3, 612.)

Çocuk Terbiyesi mevzu’nda Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ısrar ettiği bir husus, çocuklar arasında eşit muamele yapılmasıdır. Çocuklara yapılacak farklı muamele, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in lisanında “cevr” yani zulüm olarak ifade edilmiştir. Nitekim çocuklarından sadece birine bağışta bulunarak, bu bağış işine şâhid kılmak üzere, kendisine müracaat eden Numan İbnu Beşir radiyallahu anhu’ya,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çocuklarının arasını eşit tut”... “Bunu geri al!”... “Beni şâhid kılma; ben cevre (zulme) şehâdette bulunmam!”... “Bu doğru değil, ben ancak hakka şehâdet ederim!.” buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Sünen, tarihsiz, İcârât 47 (3, 292, 3544. H.); Müslim, Hibât 10, 14, 19.)

Ahmed İbnu Hanbel’den gelen bir rivâyette, çocuğa kardeşleri ile eşit muamele yapması çocuğun babası üzerindeki haklarından biri olarak gösterilir.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çocukların, senin üzerindeki haklarından biri, onlara eşit davranmandır.” buyurmuştur.
(Ahmed İbnu Hanbel, Müsned, Kâhire, 1313, 4, 269.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Veren el, alan elden üstündür.” buyurmuştur.
(Buhârî, es-Sahîh, Kâhire, 1958, Vesâya 9 (4,6).) buyurmuştur.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in koyduğu prensip şudur.: “Cenâb-ı HAKk, insanların ne sûretlerine ne de mallarına bakar. ALLAH’ın bakıp ehemmiyet verdiği şey, insanların kalbidir, amelleridir.” buyurmuştur.
(Müsned-i Ahmed, 2, 287.)

ÇOCUKLARIN CEZÂ-yı EHLİYETi.:

Bu Hukukî Muamelenin mesnedi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin şu sözüdür;

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Buluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, sıhhat buluncaya kadar mecnundan kalem kaldırılmıştır (işledikleri suç yazılmaz).” buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Hudûd 17 (4, 239, 4398-4403. H.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Küçüklerimize şefkat, büyüklerimize hürmet göstermeyen bizden değildir.” buyurmuştur.
(Tirmîzî, Birr 15 (6, 170, 1920. H.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bereket büyüklerdedir.” buyurmuştur.
(Hâkim en-Neysaburî; el-Müstedrek Alâ’s-Sahîheyn, Haydarâbâd- Deken, (1335 baskısından ofset, Beyrut) 1, 62.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslümanların büyüklerine hürmetkâr ol, kıyamet günü beraber olalım,” buyurmuştur.
(İbnu Hacer el-Askalânî, el-Metâlibu’l-Âliye, Kuveyt, 1973, 3, 146. 219.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Büyüğü büyük bil, en büyük söze başlasın.” buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb 89 (8, 41) ve Ebu Davûd, Diyât 7 (4, 177, 4520.H.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslümanın durumu o yeşil ağaca benzer ki yaprakları hiç dökülmez, bu ağaç hangisidir?” der.
Herkes bir şeyler söylerse de hiçbiri isabet edemez. Hz. Ömer’in Oğlu Abdullah’ın içinden bunun “hurma olduğu” geçtiği halde yaşça küçük olduğu için sesini çıkarmaz. Bilâhare durumu Babasına anlatınca, Hz. Ömer.: “Keşke konuşsaydın!” der.”
(Buhârî, Edeb 79 (8, 36); 89 (8, 42))

YETİMLERİN HİMÂYESi.:

Kur'ÂN-ı Kerîm’de;
“Bir de sana yetimleri so rarlar. De ki: “Onları yararlı ve iyi hâle getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir. ALLAH (yetimlerin) salâhına çalışanlarla (onların mal ve halinde) fesad (ve fenalık) yapanları bilir” der.

فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْيَتَامَى قُلْ إِصْلاَحٌ لَّهُمْ خَيْرٌ وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِ وَلَوْ شَاء اللّهُ لأعْنَتَكُمْ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
“Fîd dunyâ ve’l- âhirah (âhirati) ve yes’elûneke ani’l- yetâmâ kul ıslâhun lehum hayr (hayrun) ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum vallâhu ya’lemu’l- mufside mine’l- muslih (muslihi) ve lev şâallâhu le a’netekum innallâhe azîzun hakîm (hakîmun).: Hem dünya, hem âhiret (konusunda dikkatli hareket etmeniz, infakta da dengeyi gözetmeniz gerekir). Ve Sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları ıslah etmek (ve topluma yararlı hale getirmek) hayırlı (bir görevdir). Eğer onları aranıza k.atarsanız (bu güzeldir ve şefkatli hareket edilmelidir), artık onlar sizin kardeşlerinizdir. ALLAH bozgunculuk (fesat) çıkaranı ıslah ediciden (ayırt edip) bilir. Eğer ALLAH dileseydi size de zorluk çıkarıp (aciz ve çaresiz bırakabilirdi). Şüphesiz ALLAH Güçlü ve Üstün olandır, Hüküm ve Hikmet Sâhibidir.” (Bakara 2/220)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyle (iki parmağıyla göstererek) yan yanayız.” buyurmuştur.
(Buhârî, Talak 25 (7, 68); Müslim, Zühd 42 (4, 2287, 2983.H.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslümanlar arasında en hayırlı ev, içerisinde yetim olan ve yetime de iyi muamele yapılan evdir.” buyurmuştur.
(İbnu Mâce, Edeb 6 (2, 1213,3679.H.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim Müslümanlar arasında bir yetimi (evine alıp) kendi yediğinden yedirir, kendi içtiğinden içirirse affı kaabil olmayan bir günah yani şirk işlemediği takdirde ALLAH onu mutlaka cennetine kor.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr 14 (6, 169, 1918.H.))

Çocukların hayatında ehemmiyetli bir yer tutan oyun hususunda Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bîgâne kalmamış, çocukların oynaması ve oynatılması için bir kısım beyanlarda bulunmuş, bizzat kendisi, terbiyesi altındaki çocuklara bu hususta yardımcı olmuştur.
Bütün babalara hitaben umumi emri şudur.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın.” buyurmuştur.
(Deylemî, Ebu Mansur: Müsnedü’l-Firdevs, 2, 136/b; İbnu Hamza el-Hüseynî, es Seyyid İbrahim İbnu’s-Seyyid Muhammed; el-Beyân ve’t-Ta’rîf Fî Esbâbı Vürûdı’l Hadîsi’ş-Şerif, Haleb, 1329, 2, 228.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kendisinin terbiyesi altında olan torunlarını ve diğer çocuklarla ilgili olorak;
* Dilini çıkarmak, (Suyutî, Târihu’l-Hulefâ, Kâhire, 1964, s. 189.)
* Dizlerinden göğsüne kadar yürütmek, (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred s. 96.)
* Sırtına bindirmek, (Heysemî, aMecmau’z-Zevâid ve Menbau’l-Fevâid, 9, 176. 294 El-Hindî, Kenzu’l-Ummâl 16, 272.)
* Yüzlerine su püskürtmek, (Buhârî, İlm, 18 (1, 29))
* Saçlarından tutup asılmak, (Ebu Dâvud, Tereccül 15 (4, 84, 4196. H.).
* Çeşitli isimler takmak, (Tirmizî, Birr 57 (6, 206, 1990.H.); Buhâri, el-Edebü’l-Müfred, s. 404 1183. (Müsned-i Ahmed 2, 532.))
Gibi muhtelif şekillerde eğlendirdiği rivâyet edilmektedir.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında yetişenlerden biri olan Hz. Enes İbnu Mâlik, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i anlatırken.: “Çocuklarla şakalaşma (ve onları eğlendirmede) insanların en ileride olanı idi.” diye vasıflandırmıştır.
(Taberânî, Sağir 2, 39.)

* Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in terbiyesi altında olan çocukları, akranları ile oynamak üzere sokağa saldığı, (Ebû Davûd, Edeb 136 (4, 352, 5203. H.); İbnu Mâce, Mukaddime 11, 144. Hâkim, el-Müstedrek 3, 177.)

* Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sokaktan geçerken oynayan çocuklara rastladıkça selam verdiği, (Buhârî, İsti’zan 15 (8, 68); Müslim, Selâm 15 (4, 1708, 2168.H.))

* Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in çocukların toprak üzerinde oynayarak tabiatla başbaşa kalmalarının lüzumuna dikkat çekmek üzere: “Toprak çocukların ilkbaharıdır.” buyurmuştur.
(Suyutî, Câmiu’s-Sağir, 3, 281.)

Bu hadisten İslâm Âimleri.: “Baharda her çeşit hayvanatın yeryüzüne yayılıp eğlendikleri gibi, çocukların da toprak üstünde dağılarak çeşitli oyunları oynamalarına dâir cevaz’ın varlığı”nı anlamışlardır.
(Münâvî, Feyzu’l-Kadir, 3, 281-82.)

Aişe radiyallahu anha Vâlidemiz.: “Ben Resûlullah’ın (aleyhissalatü vesselâm) yanında bebeklerimle oynardım. Benimle oynayan arkadaşlarım da vardı. Resûlullah içeri girince onlar kaçarlar, fakat o, yeniden onları bana getirirdi, tekrar benimle oynarlardı.” buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb 81 (8, 37); Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe 81 (4, 1890, 2440.H.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i de güreşmiştir. (İbnu Hacer, el-Metâlibu’l-Âliye 4, 72.)

Nitekim, Aişe radiyallahu anha Vâlidemizin sadaka olarak verdiği üç hurmayı, iki çocuğu ile birer tane paylaşıp, kendi hissesine düşeni yiyeceği zaman, çocuklarının talebi üzerine ikiye bölüp, onu da çocuklarına yarımşar veren dilenci kadın için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bu hareketiyle cennetlik oldu”, “Çocuklarına gösterdiği merhameti sebebiyle ALLAH da ona rahmet etti”, “Cenneti ona vâcib kıldı”, “Ateşten âzad etti” buyurarak iltifat ve takdirlerini ifâde etmiştir.
(İbnu Mâce, Edeb 3 (2, 1210, 3668.H.); Buhârî, el-Edebü’l-Müfred s.45- 48, 89. h., Müslim, Birr 148 (4, 2027, 2630.h.))

Merhametsizlik Merhametsizlik, İslâm’ın umumî yasaklarından biridir. Bu sadece çocuk veya insanlar hakkında değil, hayvanlar yani “her ruh taşıyan” mahlûk hakkında yasaklanmıştır. Zî-rûh/Rûh Sâhibi, hayvan da olsa, kâfir de olsa fark etmez.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Herhangi bir zîruha (rûh ve hayat sahibine) kim işkence yapar, sonra da tövbe etmeden ölürse, kıyamet günü, ALLAH da ona işkence yapar!.” buyurmuştur.
(Müsned-i Ahmed 2, 92; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid Ve Menbau’l-Fevâid 4, 32.)

Müslümana RAHÎM (merhametli) olmak, KERÎM olmak tavsiye edilir.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “(Halka) merhametli olmayan kimseye (HAKk tarafından) Rahmet edilmez.” buyurmuştur.
(Buhâri, Edeb 18 (8, 9); Ebu Dâvud, Edeb 156 (4, 355, 5218.h.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Rahmet ve şefkat sahiplerine Rahman olan ALLAH Rahmet eder; arz ehline Rahmet edin ki (müşfik olun ki) semâ ehli de size Rahmet etsin.” buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Edeb 66 (4, 285, 4941.H.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Merhamet ancak şakî olanlardan alınmıştır.” buyurmuştur.
(Tirmîzî, Birr 16 (6, 172, 1924.H.);Ebu Dâvud, Edeb 58 (4, 286, 4942.h.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem çocuklara karşı gösterilmesi gereken şefkate ayrıca ağırlık vermiş.: “Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir.” buyurmuştur.
(Hâkim, el-Müstedrek, 1, 62; Ebu Dâvud, Edeb 66 (4, 286, 4943.h.))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çocuklarınızı çok öpün, zirâ her öpücük için size cennette bir derece verilir, melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin için yazarlar.” buyurmuştur.
(Müsnedu İmam-ı Zeyd İbn-i Ali s. 505.)

Çocukları sevmeye teşvik eden Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, torunlarından birini öperken, orada bulunanlardan birisi.: “Benim on çocuğum var, hiçbirini de öpmedim!” diyerek Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in davranışını yadırgadığını ifâde eder. Resûlullah’tan aldığı cevap ise şu olur.: “Şefkatli olmayana merhamet edilmez.” buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb 18 (8, 9))

Bir başka rivâyetin bildirdiğine göre, bir grup Bedevî.: “Çocuklarınızı öper misiniz?” diye Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den sorar. “Evet!” cevabını alan Bedevîler.: “Fakat biz ALLAH’a andolsun öpmeyiz!” deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in onlara cevabı şu olur.: “ALLAH kalblerinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?” buyurmuştur.
(İbnu Mâce, Edeb 3 (2, 1209, 3665.h.)

Enes radiyallahu anhu, her yönüyle, her davranışıyla insanlara en iyi örneği sunan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i.: “Çocuklara karşı insanların en müşfiği” olarak vasıflandırır eder. (Bezzâr, Ebû Bekr Ahmed İbnu Amr: Müsnedu Bezzâr, Yzm. Köprülü, Nu. 426, 6/a.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Herkese derecesine göre davranın.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvud, Edeb 22 (4, 261, 4842.h.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Akılları nispetinde ikabda bulunun” buyurmuştur.
(Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, 4, 299, 5368.h.)

Hadisini, çocukların tedibi/terbiyesi-edeblendirilmesi mevzu’unda;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kendi aklınıza göre değil, onların aklına uygun düşecek cezâ ile cezâlandırın.” buyurmuştur.
(Münâvî, Feyzü’l-Kadir 5, 257.)

Şeklinde anlayarak tedib edilecek çocuğun iyice tanınmasını, çocuğun umumî durumuna göre, bunlardan birinin tercih edilmesini prensip kabul ederler..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Henüz tıfıl (doğum-buluğ arasında) olan çocuklarınızı dövmeyin!.” buyurmuştur.
(Deylemî, Müsnedü’l- Firdevs, 2, 286/b..)

Çocuk hakları, İslâm dîninde, tarih olarak Kur'ÂN-ı Kerîm ve Hadis-i Şerifle başlar. “Hatta insanlığın gündemine Çocuk Hakları Mefhumunu müstakil bir konu olarak İslâm getirmiştir.” diyebiliriz. Çünkü, bizzat Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hadislerinde =>“Hakku’l-Veled.: Çocuğun Hakkı” diye başlayan ve bir kısım meseleleri beyân eden açık NASSlar vardır.

Kezâ, Kur'ÂN-ı Kerîm’de de “hak” olarak yorumlanabilecek çocuklarla ilgili birçok âyet mevcuddur. (Bak. Nevevî Şerhu Müslim 18,23).
Kullanıcı avatarı
çilekeş
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 157
Kayıt: 04 Ağu 2011, 18:34

Re: RASÛLULLAH sav’de ÇOCUK HAKLARı

Mesaj gönderen çilekeş »

Resim

ÇOCUĞA ÂİLE ŞEFKATİ.:

Çocuk, şahsiyetinin âhenktar inkişâfı için, şefkat ve anlayışa muhtaçtır. O, mümkün olduğu kadar, ebeveynin himâye ve mesuliyeti altında büyümeli, her hâlükarda tam bir sevgi atmosferi, maddî ve manevî emniyet havası içerisinde bulunmalıdır. Küçük yaş taki çocuk, istisnâî şartlar hariç, annesinden ayrılmamalıdır. Cemiyet ve devlet sorumluları ÂİLEsiz çocuklara veya varlığını sürdürmek için yeterli imkânlara sahip olmayanların çocuklarına hususî bir alâka göstermekle yükümlüdürler. Çocukların bakımı için kalabalık ÂİLElere devletin veya diğer müesseselerin maddî yardımda bulunmaları şâyân-ı tavsiyedir..

ÂİLE ve Anne çocuk için esastır boşadığı karısından küçük oğlu Asım’ı almak isteyen Hz. Ömer’e karşı Hz. Ebu Bekir’in söylediği şu cümleyi tekrar ederek ifâde ederler.: “Ey Ömer, bırak onu. Annesinin tükrüğü, ona senin yanındaki şekerden ve baldan daha hayırlıdır.” (Cevheretü’n-Neyyire 2, 116.)

Çocuğa götürülecek Hizmet ve Himâyenin durumuna göre başlıca üç devreye ayrılmıştır.:
1-) Süt devresi,
2-) Temyiz yaşına kadarki devre,
3-) Temyizden buluğ safhasına kadar ki devre..
Süt Devresi Doğumdan iki yaşın sonuna kadar devam eder. Bizzat Kur’ÂN-ı Kerim, çocuğun tam iki yıl müddetince emzirilmesini teşvik eder.: “Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler.”

وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلاَدَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ أَرَادَ أَن يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ وَعلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ لاَ تُكَلَّفُ نَفْسٌ إِلاَّ وُسْعَهَا لاَ تُضَآرَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلاَ مَوْلُودٌ لَّهُ بِوَلَدِهِ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذَلِكَ فَإِنْ أَرَادَا فِصَالاً عَن تَرَاضٍ مِّنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا وَإِنْ أَرَدتُّمْ أَن تَسْتَرْضِعُواْ أَوْلاَدَكُمْ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِذَا سَلَّمْتُم مَّآ آتَيْتُم بِالْمَعْرُوفِ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
“Ve’l- vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimme’r- radâah (radâate), ve ale’l- mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bi’l- ma’rûf (ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu zâlik (zâlike), fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bi’l- ma’rûf (ma’rûfi), vettekullâhe va’lemû ennellâhe bi mâ ta’melûne basîr (basîrun).: (Boşandıktan sonra bebekleri konusunda) Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği ve giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. (Böylece) Anne çocuğu yüzünden, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu nedeniyle zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi (ücretlerini) örfe uygun olarak ödedikten sonra (yine) size bir sorumluluk yoktur. ALLAH’tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının ve bilin ki, ALLAH yaptıklarınızı Görendir.” (Bakara 2/233)

Hz. Peygamber (aleyhisselâm), iki yılı doldurmadan ölen oğlu İbrahim hakkında.: “Onun cennette bir süt annesi var, geri kalan sütü emzirecek, (iki yıla) tamamlayacak” buyurmuştur.
(Müslim, Fedâil 63 (4, 1808, 2316.H.); İbnu Mâce, Cenâiz 27 (1, 484, 1512.H.); Müsned 3, 112.)

Âyet ve Hadisin bu meseleyi ayrı ayrı teyid etmeleri, bu iki yıllık devrede çocuğa süt vermenin ehemmiyetine dikkat çekmektedir..
Bu iki yıl içerisinde, gıda olarak çocuğa verilen sütün, çocuğun karakter ve tab’ına tesir edeceğini (El-Hindî, Kenzu’l-Ummâl 6, 141; Suyutî, Câmiu’s-Sağîr 4, 55.)
beyan eden Resûlullah (aleyhisselâm) akıllı, iyi asıllı ve dindar olmak şartıyla (Heysemî, Nûruddîn Ali İbnu Ebî Bekr (v. 807/1404), Mecmau’z-Zevâid Ve Menbau’l-Fevâid, Beyrut, 1967.; İbnu Hacer, el-Metâlibu’l-Âliye 2, 80, 170. H.) bir süt annesine verilmesine ruhsat vermekle beraber, çocukları bizzat annelerinin emzirmelerinde ısrar eder ve.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bebek (sâbi) için annesinin sütünden daha hayırlı süt yoktur.” buyurur.
(Zeyd İbnu Ali, Müsnedü’l-İmâmı Zeyd, Lübnan, 1966, s.481; İmamzâde, Muhammed İbnu Ebî Bekr: Şir’atu’l-İslâm İlâ Dârı’s-Selam, Yzm. Tırnovalı, Nu. 921, 84/b.)

İslâmiyet, bu devrede çocuğun beslenmesine bilhassa dikkat edilmesini çocuğun iyi beslenememesinden korktuğu takdirde annenin, oruç tutmamasını emreder.. (Ebu Davûd, Savm 3 (2, 296, 2318.H.); Şevkânî, Neyl 4, 258-60.)

Hatta hamile kaldığı takdirde annenin sütü bozularak bebeğe zararlı hâle geleceği için, Hz. Peygamber emzikli kadınla cinsî münasebeti hoş karşılamamıştır. (Ebu Davud, Tıp 16 (4, 9, 3814.H.); İbnu Mace, Nikâh 61 (1, 648, 2012.H.).)
Bu hususta bazı rivâyetlerde kerahat ifâde edilmektedir, ancak ruhsatın esas olduğu da kaydedilmiştir.Bu bahsi, “Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye” adlı kitabımızın “gıyle” bahsin de etraflıca işledik.

Temyiz Yaşına Kadar.:
Temyiz safhası, değişik kıstaslarla ifâde edilmişse de konumuza en muvafık olanı.: “Söylenenleri doğru olarak anlayıp, doğru olarak cevap verme” (Kaari, Şerhu Nuhbeti’l-Fiker s. 259. )
Temyiz Hâlinin çocukta istikrar bulduğu safhadır. Bu safhanın başlangıcı ekseriyet ile, vasati 7 yaş kabul edilmiş (Zeydan, Abdulkerim, İslâm Hukukuna Giriş, Çeviren: Ali Şafak, Sırdaş yayınevi, İstanbul, tarihsiz, s.456: İbnu’l-Kayyim, Tuhfe, s. 176; Merdâvî, el-İnsâf 9, 430; Nevevî, Fetâvâ’n-Nevevî, Yzm. Yeni Câmi, Nu. 656, 289/b.)
Temyiz Hâli, bazı çocuklarda daha erken, bazılarında daha geç yaşlarda zuhur edebileceği âlimlerce teyid edilmiştir.. (İbnu’l-Kayyim, Tuhfe, s.176; Nevevî, Fetâvâ, 289/b.)
Her hâlükârda, çocuk bu yaşa kadar anne tarafından terbiye edilmelidir. Çocuğun anne şefkatine en ziyâde muhtaç olduğu devre, bu vakte kadar olan devredir. Herhangi bir sebeple anne-baba arasında, çocuğun terbiyesine sahiplenme hususunda çıkacak ihtilafta, çocuk kız da olsa, erkek de olsa bu devreye kadar, annenindir. (Fetâvâ’l-Hindiyye 1, 541.)

Bu hususla alakalı olarak Hz Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünnetinde muhtelif örnekler gelmiştir. (Ebu Davûd, Talak 35 (2, 283, 2276.H.); Müsnedu Ahmed 2, 182.)

Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, harp esirleri arasında bulunan anne ve evladın arasını açmayı da yasaklar, (Hâkim, el-Müstedrek 2, 55; Tirmizî, Siyer 1566.H.)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem.: “ALLAH, anne ile çocuğunun arasını açanı, kıyamet günü sevdiklerinden ayrı tutar.” buyurur.
(Hâkim, el-Müstedrek 2, 55; Tirmizî, Siyer 17 (5, 291, 1566.H.).)

Buluğ ve Sonrası Normal olarak kızlarda hayız hâliyle, erkeklerde ihtilamla başlayan bu devre ile çocuğun ÂİLE Terbiyesi sona erer. Böyle biri, dini açıdan artık “çocuk” değildir, üzerinde kimsenin vesayeti kalmaz. Fiillerinden, dünyevî işlerde de uhrevi işlerde de bizzat kendisi sorumludur..
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön