Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00 Mesajlar: 11419
|
9-) ZÜBEYR bin AVVAM radiyallahu anhu.: ZÜBEYR radiyallahu anhu, hayatı boyunca hep Hakk'ın ve Haklının yanında yer almış, bu uğurda hiçbir şeyden yılmamıştır. Nitekim, İslâm'a girdiğinden ötürü yapılan işkence ve eziyetlere hiç aldırış etmemiştir. Merhameti engin RABB'imiz TeÂLÂ, insanlığın karanlıkta debelenmesine daha fazla müsaade etmediği için, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, insanlığı “zulüm ve zulmetten aydınlığa” çıkarmak üzere geldi. Kendisine ilk tabi olanlardan biri de ZÜBEYR radiyallahu anhu'di. O sıralar halkanın tamamı beş veya altı kişiden ibaretti. ZÜBEYR radiyallahu anhu, bir gün kılıç elinde sokağa fırlıyor. Nereye gittiği ve ne yapmak istediği meçhul. Kılıç elinde ve kendisi sokakta. Birden gözleri kamaşıyor, baktığında Efendiler Efendisi aleyhisselâm karşısında, şaşırıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de Zübeyr radiyallahu anhu'in bu haline şaşırmış vaziyette. Sonradan anlaşılıyor ki, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in şehid edildiği haberi üzerine sokağa fırlamış ve karşısına kim gelirse doğramaya and içmiş. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, İslâmî gayretini tebrik ediyor. Görüyorsunuz ya; peygambere Havari olma öyle kolay değil! İşte İslâm'da ilk çekilen kılıç budur..
---İmam Ali kerremallahu vechehu nakletti.: “Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem.: “Talha ve Zübeyr cennette benim komşularımdır.” buyurdu.. (Tirmîzî, Menâkıb 20, 3741/ III, 565; Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5616 BMT; Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 528)
---Muhammed Bâkır Hazretleri dedesi Hz. Ali kerremallahu vechehu’n şöyle buyurduğunu naklett.i: “Umarım ki; Ben, Talha ve Zübeyr ALLAH’ın.: “Biz onların göğüslerinden kini söküp attık. Cennette karşı karşıya mutlulukla otururlar” Hicr 15/47 buyurduğu kimselerden oluruz.” buyurdu.. (Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 214)
---Şâ’bi şöyle dedi.: “Ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Ashâb’ının beş yüzden fazlasından dinledim.: Hepsi de.: “Ali, Osman, Talha, Zübeyr cennettedir” diyorlardı.” buyurdu.. (Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 214)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her peygamberin bir havarisi/yardımcısı vardır, benim de havarim Zübeyr’dir!.” buyurdu.. (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe: 48)
Buyurarak methettiği ZÜBEYR radiyallahu anhu, İslam’a gönül veren ilk bahtiyârlardandır. Peygamberimizin en yakın dava arkadaşıdır. Ayrıca halası Hz. Safiyye’nin oğludur. Babası Avvam, Hatice aleyhasselâm Vâlidemizin kardeşidir. Nesebi, Peygamberimizin nurlu silsilesiyle, dedelerinden Kusay’da birleşir. ZÜBEYR radiyallahu anhu, küçük yaşta yetim kaldığından annesi tarafından yetiştirildi. Hz. Safiyye, oğlunun terbiyesinde çok titiz davranıyordu. Onu hayata hazırlamak için bazen dövdüğü de olurdu!. Bunu görenlerin.: “Çocuğun kalbini çok kırıyorsun, onu helak edeceksin!” demelerine karşı Hz. Safiyye şu cevabı veriyordu.: “Benim Zübeyr’i dövmem, onu sevmediğimden değildir. Ben onu akıllanması, adam olması ve ilerde orduları bozguna uğratarak ganimetle dönecek bir kahraman olması için terbiye ediyorum.” (Tabâkât, 3: 101)
Gerçekten de ZÜBEYR radiyallahu anhu’in annesinden aldığı çekirdek mahiyetindeki terbiye, hayatına aksetmiştir. Zübeyr radiyallahu anhu cesareti ve kahramanlığı ile tanınmış, Müslüman olduktan sonra da, canını fedâ eder derecede ileri atılmıştır. Amcası ona işkenceler ederek dininden dönmesi için zorlarken, ZÜBEYR radiyallahu anhu ise.: “Amca, artık ebediyen küfre girmem.” diye sebât ediyordu. (Hilyetü’l-Evliyâ, 1: 89)
Mekke’de müşriklerin Müslümanlara göz açtırmadıkları devrede bir ara Peygamberimizin öldürüldüğünü duydu. 15 yaşında Müslüman olan ZÜBEYR radiyallahu anhu, o sıralar henüz çok gençti. Hadisenin mahiyetini anlamadan kılıcını sıyırarak, müşriklere bir ders vermek üzere yola çıktı. Yolda kendisini gören Peygamberimiz aleyhisselâm.: “Ne oldu Zübeyr, nereye gidiyorsun böyle?” diye sordu. Birdenbire şaşıran ZÜBEYR radiyallahu anhu, meselenin aslını öğrendi ve Peygamberimiz aleyhisselâm’a.: “Anam babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Senin katledildiğini duydum; müşriklere haddini bildirmeye gidiyordum!” dedi. Peygamberimiz onu teskin etti ve duada bulundu..(Üsdü’l-Gàbe, 2: 197)
Böylece, İslam tarihinde küffara karşı ilk kılıç çeken, ZÜBEYR radiyallahu anhu oldu. Mukaddes davaya bütün varlığıyla bağlanan ZÜBEYR radiyallahu anhu, müşriklerin çeşitli işkence ve zulmüne maruz kaldı; fakat bütün bu taarruzlar ona bir teşvik kamçısı oldu, mücadele azmini artırdı. Habeşistan’a hicret eden kafileye ZÜBEYR radiyallahu anhu de katıldı. Daha sonra oradan Medine-i Münevvereye hicret etti..
Medine’de Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e kavuştuktan sonra onun emrinden hiç ayrıl-madı; hüzünlü ve sevinçli günlerinde hep onunla birlikte bulundu. Bütün muharebelerde Peygamberimizin yanında yer aldı, ona gelebilecek tehlikelere göğsünü gerdi, kendisini fedâ etti..
---Bu hususta ZÜBEYR radiyallahu anhu şöyle der.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraber katıldığım savaşlarda yara almayan hiçbir yerim yoktur.” Hattâ bu yaralanmaların edep yerine kadar vardığı da kaydedilmektedir. buyurdu.. (Tirmizî, Menâkıb: 25)
Bedir Savaşı’nda karşısına çıkan hasımlarını bir darbede yere serdi, harbin en şiddetli anlarında müşrikleri perişan etti. Fakat kendisi de ağır şekilde yaralandı. Oğlu Urve, babasının aldığı yaranın derinliğini anlatırken.: “Parmağım içine girebiliyordu!” demektedir. ZÜBEYR radiyallahu anhu, Bedir’de başına sarı bir sarık sarmıştı. Zübeyr’in düşman karşısında şahlanışını gören Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, onun şecaat ve kahramanlığını şöyle övmekteydi.: “Meleklerin, sarı başlıklarla Zübeyr’in suretinde indiklerini görüyordum.” (Tabakât, 3: 103)
Bu savaşta düşmana fırsat vermeyen iki süvariden birisi de ZÜBEYR radiyallahu anhu idi. Zâten Bedir Savaşı’nda sadece iki at vardı. Uhud Savaşı’nda da Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanıbaşında çarpışan birkaç fedâiden birisi ZÜBEYR radiyallahu anhu idi. Savaştan önce Peygamberimiz aleyhisselâm ile “ölüm” üzerine biat etmişti. İlk bozgundan sonra Peygamberimizin çevresinde kendisini kalkan yaparak bahadırlık gösteren, hayatlarını Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hayatına fedâ eden gözüpek sahabiler arasındaydı. Hendek Savaşı’nda müşriklerin hücumlarını püskürten ve üstün gayret gösteren Hz. Ali’nin yanında ZÜBEYR radiyallahu anhu de bulunuyordu. Kurayza Yahudilerinin Peygamberimizle yapılan anlaşmayı bozmalarından sonra Peygamberimiz, onların üzerine gidecek bir kumandan arıyordu. “Kim gidecek?” sualine hep Zübeyr radiyallahu anhu cevab verdi. Peygamberimiz aleyhisselâm, ZÜBEYR radiyallahu anhu’n gönüllü hizmete talip olmasından çok memnun oldu ve.: “Anam babam sana fedâ olsun, ey Zübeyr!” diyerek iltifâtta bulunmuştu. Sevgili Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, dünyada iken cennet saadetiyle müjdelediği sahabiler arasında Zübeyr radiyallahu anhu’yu da zikretmiştir.. (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe: 49)
Cihad meydanlarında hep ön saflarda yer alan ve her seferinde bileğinin gücünü, kılıcının hakkını veren ZÜBEYR radiyallahu anhu, Hayber’de karşısına çıkan, Yahudilerin en gözde yiğitlerinden Yâsir’le mücadele ediyordu. Şiddetli bir çarpışma başladı. Annesi Safiyye de cephe gerisinde bulunuyordu. Sabırsızlanıyor, evlat şefkatiyle yerinde duramıyordu. Dayanamayarak Peygamberimize yaklaştı.: “Yâ Resûlallah, oğlum şehid mi oldu, yoksa?!” diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselâm.: “Hayır, inşaallah oğlun onu öldürecek!.” cevabını verdi. Bu cevabtan kısa bir zaman sonra da ZÜBEYR radiyallahu anhu, hasmını yere serdi..(Sîre, 3: 348)
Mekke’nin Fethi’nde ZÜBEYR radiyallahu anhu, Peygamberimizin sancaktarı idi. Mekke halkının bir kısmı toplanmış, İslam mücâhidlerine tâzimde bulunuyorlardı. Bu sırada ZÜBEYR radiyallahu anhu ile Mikdad bin Esved, at üzerinde geldiler. Sevgili Peygamberimiz elbisesinin ucuyla yüzlerindeki tozu sildi, onlara dönerek şöyle buyurdu.: “Ben ganimetten at için iki pay, süvari için de bir pay veriyorum. Bu miktarı kim azaltırsa, Allah da onu noksan kılsın!.”(Tabakât, 3: 104)
Huneyn Savaşı’nda Peygamberimizin etrafında kalan, onu yalnız bırakmayan fedâiler içinde ZÜBEYR radiyallahu anhu de vardı. Boylu poslu, güçlü kuvvetli bir insan olan ZÜBEYR radiyallahu anhu, müşrikleri birer birer savuşturuyordu. Düşman sürüsünü Peygamberimize yaklaştırmamak için canını dişine almıştı..
Tâif Muhasarası’nda ve Tebük Seferi’nde de hazır bulunan ZÜBEYR radiyallahu anhu, Vedâ Haccı’nda yine Peygamberimizin yanındaydı. ZÜBEYR radiyallahu anhu, Hz. Ömer radiyallahu anhu devrinde fetih ordusuna tekrar katıldı. Yermük Savaşı’nda İslam mücâhidlerinin önünde çarpışan ZÜBEYR radiyallahu anhu’n, zaferin elde edilmesinde büyük hissesi vardı..
Mısır’ın fethiyle vazifelendirilen Hz. Amr bin Âs, Fustat Muhasarası sırasında Halife Hz. Ömer’den yardım istedi. Hz. Ömer de 4000 asker gönderdi. Askerin başında ZÜBEYR radiyallahu anhu’le birlikte üç sahabi daha vardı. Hz. Amr muhasara işini ZÜBEYR radiyallahu anhu’e havale etti. ZÜBEYR radiyallahu anhu burada da askerî tecrübesini ve dehâsını kullanarak kaleyi muhasara etti. Atlıları ve piyadeleri uygun yerlere yerleştirdikten sonra mancınıklar kurarak kaleyi tehdit etti. Muhasara uzayınca başka bir taktik kullanarak kalenin duvarlarına ipten merdivenler astı. Kale duvarlarına tırmanan mücâhidler içeri girdi, kapı açıldı. Böylece kale içten fethedilmiş oldu..(Asr-ı Saadet (Ashâb-ı Kirâm), 1: 344)
Suriye ve Mısır topraklarının İslam Beldesi hâline gelmesinde ZÜBEYR radiyallahu anhu gibi mümtaz sahabilerin büyük payı vardır. Cihadla fethedilen bu ülkeler sonunda birer İslam beldesi oldu. ZÜBEYR radiyallahu anhu celâdet, şehâmet ve cesâreti, savaş meydanlarında gösterdiği üstün kahramanlığı ile beraber, son derece takvâ sahibi, merhametli, hakperest, ince ruhlu ve temiz huylu, seçkin bir şahsiyetti. İnancı uğruna bütün varlığını fedâ edecek derecede fedâkâr, azimli, kararlarında hakkı takib eden, mert bir zâttı. Geçimini ticaretle sağlayan ZÜBEYR radiyallahu anhu zengin sahabilerdendi. Bununla birlikte, son derece cömert ve eli açık, kerem sahibiydi. Birçok fakir Müslüman’ın geçimini üzerine almıştı. Onların her türlü ihtiyacını görürdü. Borç isteyenlere yardım eder, mücâhidleri cihada hazırlar, teçhiz ederdi. O kadar bol serveti ve malı olmasına rağmen son derece sade yaşar, mütevazi giyinirdi. Külfetsiz bir hayat geçirdi. Zâten bütün davranış ve yaşayışında Peygamberimizi örnek almıştı. Müslümanlar arasında emânete riayetiyle meşhurdu. Sahabiler en kıymetli şeylerini ZÜBEYR radiyallahu anhu’e emânet ederlerdi. Bu vasfından dolayı Hz. Ömer onu “dinin bir rüknü” ifâdesiyle methediyordu..
Hz. Osman radiyallahu anhu devrinde devlet işlerine karışmayıp sükûnet içinde yaşayan ZÜBEYR radiyallahu anhu, Hz. Ali kerremallahu vechehu’nin halife olmasından sonra, Hz. Talha ile birlikte müracaat ederek, Hz. Osman’ın katillerinin cezâlandırılmasını istedi. Daha sonra meydana gelen Cemel Vakası’nda Hz. Âişe tarafında yer aldılar. Savaş başlamadan Hz. Zübeyr’e nasihat eden Hz. Ali (kerremallahu vechehu Hz. Talha’ya da, nasihat etti. Bu nasihatler sebebi ile her ikisi de pişman oldular fakat evlatları onlara engel oldu. Hz. Talha, kendi saflarında bulunan Mervan b. Hakem tarafından ok ile vurularak şehit oldu. Zübeyr ise savaş yerinden çıkıp gitmek için giderken Sibâ vadisinde Hz. Ali kerremallahu vechehu’den mükâfat alırım, düşüncesinde olan İbn Cürmüz tarafından şehid edildi. Hz. Ali kerremallahu vechehu ise.: “Ben Resûlüllah’tan işittim, Zübeyr’in kâtilini ateşle müjdeleyin buyurdu.” Her iki sahâbînin de vefat etmeden önce Hz. Ali kerremallahu vechehu’n askerlerine biat ettikleri ya da biat etmek istedikleri nakledilmiştir.” Her iki kuvvet bir çarpışma kastı olmadan birbirlerine yaklaşmışlardı. Bazı müfsid ve fitnecilerin karıştırmasıyla kılıçlar kalktı, Müslüman kanı döküldü.. Ertesi gün Hz. Ali kerremallahu vechehu ile ZÜBEYR radiyallahu anhu yüz yüze geldiler. Hz. Ali kerremallahu vechehu niçin karşı çıktığını sordu ve Peygamberimizin bir hadisini hatırlattı..
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey Zübeyr! Sen haksız olduğun halde, Ali ile savaşacaksın fakat haksızsın!” buyurduğunu hatırlattı, bunu hatırlayan Zübeyr savaşı terk etti. Ancak oğlu onu ikna edip yemininden döndürdü. Bu yeminin kefareti olarak da kölesini hürriyetine kavuşturdu... (Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5629-5630; İbn Kesîr, El-Bidâye, VI, 292/ VII, 390; El-Askalânî, El-İsâbe, s.101; El-Askalânî, El-Metâlib, IV, 4461-4475; Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 195-198;. Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 520; M. Câmi, Şevâhidü’n-Nübüvve, s.160; El-Heytemî, Savâikü’l-Muhrikâ, s.273; Kütüb-i Sitte, XII, 475)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hatırlar mısın, bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem’le birlikte gidiyorduk. Sana rastladık. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem sana.: "Sen bir gün Ali’yle haksız yere savaşacaksın.” demişti.” dedi. Bu ikazı duyan ZÜBEYR radiyallahu anhu hakperestlik gösterdi. Ve şöyle dedi: “Evet, hatırladım. Bunu daha önce hatırlamış olsaydım, yerimden kımıldamazdım. Yemin ederim ki, ben seninle savaşmam!” diyerek oradan ayrıldı. Daha sonra Hz. Âişe’nin yanına gitti, savaştan vazgeçtiğini söyledi.. (Üsdü’l- Gàbe, 2: 199)
ZÜBEYR radiyallahu anhu oradan ayrılırken peşine “Amr bin Cürmüz” adında bir adam düştü. Yanına yaklaştı. Bir-iki soru sormak istedi. Adam silahlıydı. ZÜBEYR radiyallahu anhu bir ara namaza durdu. Bunu fırsat bilen Amr bin Cürmüz, ZÜBEYR radiyallahu anhu tam secdeye va-rınca kılıcını çıkardı. Büyük sahabiyi şehid etti. ZÜBEYR radiyallahu anhu’in atını, kılıcını ve yüzüğünü alarak Hz. Ali kerremallahu vechehu’n yanına gitti. Hz. Ali kerremallahu vechehu durumu öğrenince.: “Safiyye’nin oğlunu öldürene cehennemi müjdele!” dedi. Hicret’in 36. senesinde şehid olan ZÜBEYR radiyallahu anhu, 64 yaşında bulunuyordu. Zübeyr bin Avvam radiyallahu anhu Hazretleri, âhiretteki mükâfatını daha dünyadayken öğrenmişti..
---Sevgili Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Talha ile Zübeyr, cennette benim komşularımdır.” müjdesiyle onu bahtiyârlar safına katmıştı... (Tirmizî, Menâkıb: 22)
ALLAH celle celâlihu onLardan razı OLsun!.
_________________ 
|
|