
bir “BEN” Vardır “ben”de ->“ben”den -> İÇErüü!..
YûNus EMREm kaddesallahu sırrahu..
FAKR –ü- GINÂ..
FAKİRLİK ve ZENGİNLİK …
bEN FâKiRem RaBbım GANî
->YÂR-sİZ UYUyAN YABANî
DdEVeKUŞum >ÇIKar BAŞın
->AÇ GÖZünü -> kuL ihvÂNi..
AYak ->EZeL ESFELini
BAŞım Ebed ARŞI ÂŞIKk!
ÖZÜm NAZLı YÂR GELini
YÜZüm ÇİLE çARŞI ÂŞIKk!
GÖZüme Sığar GÖKLeri
GÖZ BeBeğimdeLer bENim..
GÖNLümde BeBe KÖKLeri
bEN FAKİRim.. bEN zENginim..
ZEVK 6411
EZEStü BeZMin mAHşerim.. >“BİZ BİR-İZ”-Lik bAHRında YÂR!
Zü’L- CeLÂL-i ve’L- İKRAMsın LuTfun HaKk-tır >kAHRında YÂR!
Şimdi -SeBbeHa -> Şe’ ÂNdayım ->HaBîBuLLAH fAKRında YÂR!
GEÇmiŞş-GELeceKk>“Şu ÂN”da ->ÂDeM BaBam zAHRında YÂR!.
09.11.14. 09:25
16.mHRRm.1436..
brsgmLk..gnLgrndymm..

Kul İhvÂNi

SÖZüm O ki;
bir “BEN” Vardır “ben”de ->“ben”den -> İÇErüü!..:
ŞÂHDAMARdan AKRABa RABBım (MeRKEZde):
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

“EnALLAH!. (MUHİTte)”:
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

Şimdi -SeBbeHa ->Şe’ ÂNdayım..:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı, hep sürecek her AN yeniden Yaratılanlarla ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..
->HaBîBuLLAH fAKRında YÂR!:

(Keşfü'l-Hâfâ, II, 87 (1835)
Medâr: Sebeb, vesile. * Bir şeyin etrafında döneceği nokta. Bir şeyin devredeceği, üzerinde hareket edeceği yer. * Gezegenlerin gezerken hareket noktalarının çizdiği dâire. (Dünya, güneş etrafında seyrederken medar-ı senevîsi bir dâireyi andırır.)
Mİftihara sebeb olan. Övmeğe vesile. Medâr-ı iftiharımdır..
GEÇmiŞş-GELeceKk>“Şu ÂN”da
->ÂDeM BaBam zAHRında YÂR!.:
RaBBu’L- ÂLEMîn ALLAHu zü’L- CeLÂLimizin-NÛRunun,
RahmetenL’iL- ÂLEMîn RaSûLuLLaH sallallahu aleyhi ve sellem
NÛRunda ZÂHİRe ->BÂTIN oluşuna,
ZÂHİRin ZAHRına ve ZUHruna MuhaMmedî mercekLe YAKÎnden Bakalım inşâe ALLAHu TeâLâ..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem DİLiyLe gERçek ZÂHİR:

(Buhârî, Mevâkît 16, Ezân 129, Tevhid 24; Ebû Dâvud, Sünnet 19; Tirmizî, Cennet 16; İbn Hanbel, 3/16)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem DİLiyLe gERçek BÂTIN:

Kaynakları:
1. Ed-Dürerü’l-Münte’sire, Celâlettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyul-Kâri, 273
3. Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133
4. El-Fetevâ, El-Halîlî, 1:72
5. Mesnevi, Celâleddin-i Rumî, 5:104
6. Divan-ı Mevlânâ Câmî, 37
7. Divân-ı Niyaz-i Mısrî, 2
8. Divân-ı Şeyh Ahmet Cezerî, 1:190
9. İşârâtul-İcâz, Bediüzzaman Said Nursi, 23
zâhere: Bir şey gizliyken açığa çıkmak. Galib olmak, kahretmek, üzerine çıkmak. Yardım etmek. Bir şeyle övünmek.
ezhera: Bir şeyi âşikâr kılıp ortaya çıkarmak. İlân etmek. İzhar etmek. Kadrini yükseltmek.
istezhera: Yardım istemek. Hazır ve ihtiyatlı olmak.
zâhiru: Zâhir, bâtının zıttı, aşikâre, açık, vâzıh, dış.
zâhire: buğday..
zahr: Arka, sırt, çok mal, haber.
zuhr: öğle vakti.. gölgesini yutuş vAKTı..
zuhuru: Zâhir olanlar, ortaya çıkış, hadîsler, âyetler.
mazharu: Mazhar, zuhûr etme yeri
zahar: güç.. açlık..
batn: İç, karın, insanın içi. Soy, nesil.
bâtın: İç, dâhilî. Gizli. İçyüz. Sır, esrar. Künh ve zâtı itibarı ile gizli.
bâtınî Kalb: Fuâd.. Kalbin içi. Kalbdeki hisler..
bâtınî Umur: Ömrün İçyüzü-gerçeği-nedeni-ssebebi-sonucu..İşlerin, hâdiselerin ve eşyanın içyüzü ve mahiyeti. Yani: Beş duygu ile bilinemiyen melekûtiyet ve kanuniyet cihetleri.
İnsanın içinin tersi-> zahrı-sırtı:
Şehâdet Zuhurunaa GELenelerin İLK MEN’i TOHUMu.. BeLÂ Boncuğumuz ya da GÖZ Yaşımız ki HeR iş BAŞImız:
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ

Zihâr: ÂDEM aleyhi's-selâmın Zahrındakikin Kabul eden Havva RAHMi..
مَّا جَعَلَ اللَّهُ لِرَجُلٍ مِّن قَلْبَيْنِ فِي جَوْفِهِ وَمَا جَعَلَ أَزْوَاجَكُمُ اللَّائِي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ أُمَّهَاتِكُمْ وَمَا جَعَلَ أَدْعِيَاءكُمْ أَبْنَاءكُمْ ذَلِكُمْ قَوْلُكُم بِأَفْوَاهِكُمْ وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ

Tuzâhırûne: zıhar yaptığınız (zıhar yapmak: sen bana benim annemin sırtı gibisin diyerek eşini boşamak istemek).
Zahrî: zâhirde kalan, arda arkaya atılan, yüz çevrilen:
قَالَ يَا قَوْمِ أَرَهْطِي أَعَزُّ عَلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَاءكُمْ ظِهْرِيًّا إِنَّ رَبِّي بِمَا تَعْمَلُونَ مُحِيطٌ

Zuhr: galib gelmek:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونوا أَنصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللَّهِ فَآَمَنَت طَّائِفَةٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَت طَّائِفَةٌ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَى عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ

Ez Zâhiru İsmi Kur'ân-ı Kerîm'de 1 âyette (Hadid 57/3);
هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Ez Zâhiru:
