Muhammed Mustafa (sav) 2

Rasulullah (sav) Efendimizin örnek kişiliği, hayatı ve davranışları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
ayhan
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 4
Kayıt: 13 Oca 2007, 02:00

Muhammed Mustafa (sav) 2

Mesaj gönderen ayhan »

Efendimizin (s.a.v.) in Vasıfları

Helâya girerken ; "Ya zel-Celâl!" derdi.

Helâya girdiğinde ; "Allahümme inni eûzü bike minerricsinnecisil-habisil-muhbesiş-şeytanirracimi" derdi.

Helâya gireceği zaman, pabuçlarını giyer, başını örterdi.

Helâya girdiğinde ;
Allahümme inni eûzü bike minerricsil necsil-habisil-muhbesiş-şeytanirracimi"
çıkınca da ; "Elhamdü lillahillezi ezâkani lezzetehu ve ebka fiyye kuvvetehû ve ezbehe anni ezâhu" derlerdi.

Mescide girdiği zaman ; "Eûzü billahil-azimi ve bi vechihil-kerimi, ve sultanihil-kadimi mineşşeytanirracimi" duasını okurlardı. 'Bu okunduğu zaman diğer yerlerde de şeytandan korunmuş olunur' buyururlardı.

Mescide girerken şöyle buyururlardı ; "Bismillahi vesselâmü alâ Resûlillahi Allahümmağfirli zunûbi veftah li ebvabe Rahmetike."
Çıkarken de şöyle derdi ; "Bismillâhi vesselâmü alâ Resûlillahi. Allahümmağfir li zunûbi veftah li ebvâbe Fadlike."

Mescide girdiğinde Muhammede salât-ü selâm ederdi ve şöyle derdi ; "Rabbiğfir li zünûbi veftah li ebvâbe Rahmetike." Çıktığında da Muhammede salât-ü selâm eder ve şöyle buyururlardı ; "Rabbiğfir li Zünûbi veftah li ebvâbe fadlike."

Mescide girdiğinde şöyle derdi ; "Bismillahi Allahümme salli alâ Muhammedin ve ezvâci Muhammedin."

Çarşıya girdiği vakit şöyle derdi ; "Bismillah, Allahümme inni eselüke min hayri hazihis-sûkı ve hayri mafiha ve eûzü bike min şerriha ve şerri mafiha, Allahümme eûzü bike en usibe fihâ yeminen facireten ev safketen hasireten."

Evine girmek istediğinde misvak kullanırdı.

(Eve) girdiğinde; 'Yanınızda yemek var mı?' diye sorardı. Kendisine 'Hayır' denildiği takdirde, 'Ben oruçluyum!' derdi.

Kabristana girdiğinde şöyle derdi ; "Esselâmü aleykum eyyetühel arvah elfaniye, vel-ebdânûl-bâliye, vel-izamunnehiretülleti harecet mineddünya ve hiye billahi mü'minetün. Allahümme edhıl aleyhim revhan minke ve selâmen minna."

Ziyaret ettiği hastanın yanına girdiğinde; 'Sakınca yoktur! İnşaallah bu hastalığın, günahlarını temizleyecektir' buyururlardı.

Receb (Ayı) girdiği zaman şöyle derdi ;
'Allahümme bârik lenâ fi Recebe ve Şa'bane ve belliğnâ Ramadane.' Cuma gecesinde de şöyle derdi ;'Bu aydın bir gecedir, parlak bir gündür.'

Ramazan (ayı) girdiği zaman, bütün esirleri serbest bırakırdı. Her isteyen (faskir)e verirdi.

Ramazan ayı girdiği zaman, kendini ibadete verirdi. (Ay) çıkıncaya kadar yatağına gelmezdi.

Ramazan girdiği vakit, rengi değişirdi, namazı çok kılardı, kendini duaya verirdi, rengi sararırdı.

Ramazanın onu olduğu zaman, kendini ibadete verir, gecesini ihya ederdi, ailesini de uyandırırdı.

Bir adama dua ettiği zaman (duası) ona, çocuğuna ve torununa da isabet ederdi.

Dua ettiği zaman önce kendinden başlardı.

Dua ettiği zaman ellerini kaldırırdı, (sonra) ellerini yüzüne sürerdi.

Dua ettiği zaman, elinin içini yüzüne doğru kılardı.

Cuma günü minbere yaklaştığı zaman, yanında oturana selâm verirdi, minbere çıktığında ise , cemaate karşı dönerdi, sonra oturmadan önce selâm verirdi.

Birini hatırlayıp da dua ettiği zaman, önce kendi nefsinden başlardı.

Koyun kestiği zaman. (etinden) 'Hatice'nin arkadaşlarına da yollayın' derdi.

Ay'ı gördüğü zaman ; "Hilâlü hayrin ve rüşdin. Amentü billezi helâkake" buyururlar ve sonra ; 'Bu ay'ı getirip diğerini götürene hamd olsun' derdi.

Def-i hâcete çıktığı zaman (iyice gözden) uzaklaşırdı.

Yağmur gördüğü zaman ; "Allahümme sayyiben nâfien" buyururlardı.

Hilâli gördüğü zaman, yüzünü ondan çevirirdi.

Hilâli gördüğü zaman üç kere ; "Hilâlü hayrin ve rüşdin. Allahümme inni es'elüke min hayrin hâza, Allahümme inni es'elüke min hayri hâzeşşehri ve hayril kaderi ve eûzü bike min şerrihi" derdi.

Hilâli gördüğünde ; "Allahümme ehillehu aleynâ bil-yümni vel-imâne vesselâmeti vel İslâmi, Rabbi ve Rabbikûllahü" buyururlardı.

Hilali gördüğü zaman şöyle buyururlardı; "Allahu ekber, Allahu ekber. Elhamdü lillah. Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. Allahümme inni es'elüke min hayri hâzeşşehri ve eûzü bike min şerril kaderi ve min şerri mahşeri."

Hilâli gördüğü zaman şöyle buyururlardı ;
"Allahümme elillehû aleynâ bil-emni vel-imani, vesselâmeti vesselâmi vettevfikı lima tuhibbu ve terda Rabbüna ve Rabbükillahü."

Hilâli gördüğü zaman şöyle derdi ; "Allahümme ehillehû aleynâ bil-emni vel-imani vesselâmeti vel-İslâmi vessekineti vel-âfiyeti verrızkılhaseni."

Hilâli gördüğü zaman ; "Hilâlü hayrin. Elhamdü lillahillezi zehebe bi şehrin kezâ ve câe bi şehrin keza es'elüke min hayri hâzeşşehri ve nûrihi ve bereketihi ve Hûdahu ve zuhurihi ve muafatihi" buyururlardı.

Süheyl (ismiyle maruf kevkeb)i gördüğü zaman; 'Allah Süheyl'e lânet etsin; çünkü o öşür toplayıcısı idi. (İnanlara zulümle muamele ederdi) Bu yüzden onu yıldırım çarparak öldürdü' buyurdu.

Hoşlandığı bir şeyi gördüğü zaman şöyle derdi ; "Elhamdu lillâhillezi bi ni'metihi tetimmussâlihat." Hoşlanmadığı bir şeyi gördüğü zaman ; "Elhamdu lillâhi alâ külli hâlin! Rabbi eûzü bike min hâli ehlinnâr" buyururlardı.

Ürktüğü bir şey gördüğü zaman ; "Allahu Allahu Rabbi lâ şerikeleh" derdi.

Bir şeye karşı hoşnut olduğu zaman sükût buyururlardı.

Evlenen bir insanı tebrik ettiği zaman şöyle derdi ;
"Barekellâhü leke ve bâreke aleyke ve cemea beynekümâ bi hayrin."

Duada ellerini kaldırdığı zaman, yüzüne sürmedikçe indirmezdi.

Sabah namazının son rekâtında rükûdan başını kaldırdığı zaman dua yapardı.

Gözünü göğe kaldırdığında ;
"Ya Musarrifel-kulûb! Sebbit kalbî alâ tâatike" buyururlardı.

Sofrası kaldırıldığı zaman şöyle buyururdu ; "Elhamdü lillâhi hamden kesiren tayyiben mübareken fihi. Elhamdü lillâhillezi kefâna ve âvâna ğayre mekfiyyin ve mekfûrin, velâ muvaddain velâ müsteğnin anhü Rabbena!."

Rükûa vardığı zaman sırtını öylesine düz bir hale getirirdi ki üzerine bir su dökülse (bile) rahatlıkla dururdu.

Rükûa vardığı zaman üç kere ; "Sübhane Rabbiyel-azim ve bi hamdihi", secdeye vardığı zaman üç kere ; "Sübhane-Rabbiyel alâ ve bi hamdihi" buyururlardı.

Rûkua vardığı zaman parmaklarını açardı, secdeye vardığında parmaklarını yumardı.

Taş attığı zaman, (ona) doğru gidip gelirdi.

Akabe taşını attığı vakit, geçip (giderdi) durmazdı.

Hanımlardan birinin gözleri ağrıdığı zaman, iyileşinceye kadar onunla yatmazdı.

Evlendirdiği veya kendisi evlendiği zaman h<zır bulunanlara hurma dağıtırlardı.

Duada (bir şeyi) istediği zaman, avuçlarının içini kendine doğru çevirirlerdi, bir şeyden sığındığı vakit de avuç dışlarını kendine doğru çevirirlerdi.

Yağmur istediği zaman ; "Haydi Allah'ın bizim için tertemiz kıldığı şu vadiye çıkalım da pir-ü pak olalım ve bundan dolayı Allah'a hamd edelim" derdi.

Secdeye vardığı zaman koltuk altlarının beyazı görününceye kadar yerden uzak dururdu.

Secdeye vardığında, alnından sarığını kaldırırdı. (alnı ve burnu üzerine secde ederdi)

Sevindiği zaman, yüzü sanki ay parçasıymış gibi parlardı.

Namazda selâm verdiği zaman, üç kere ; "Süphâne Rabbike Rabbil-izzeti ammâ yasifûn ve selâmün alel-mürselin. Velhamdü lillâhi Rabbilalemin" duasında bulunurlardı.

Selâm verdiğinde ancak ; "Allahümme entesselâmü ve minkesselâm tebâreekte ya zel-Celâli vel-ikram" deyinceye kadar otururdu.

Müezzi(in ezanını) duyduğu zaman, aynen onun dediği gibi derdi, 'Hayye alessalâti, hayye alel-felâhi'' ya gelince, "lâ havle ve laâ kuvvete illâ billâhi" derdi.

Gök gürlemesi ve yıldırım sesleri duyduğu zaman; "Allahümme lâ tektulnâ bi gazabike ve tuhliknaa bi azabike ve afina kable zalike" derdi.

Çirkin bir isim duyduğu zaman onu, daha güzeline çevirip değiştirirdi.

Su içtiği zaman üç kere nefes alırdı (yani üç nefeste içerdi) ve 'bu daha mutlu, daha afiyetli ve daha sağlıklıdır' buyururlardı.

Su içtiği zaman üç nefes alırdı, her nefesinde besmele çekerdi, sonlarında da 'elhamdü lillâh' derdi.

Su içtiğinde iki nefeste içerdi.

Bir cenazede bulunduğunda çok sükût ederdi, ölüm ve kabir hallerini düşünürdü.

Cenazede bulunduğu zaman, yüzünde keder ve gâm izleri okunurdu, derin bir düşünceye dalardı.

Cenazeyi teşyi ettiği zaman üzüntüsü had safhada olurdu, az konuşurdu, çok düşünürdü.

Minbere çıktığı zaman selâm verirdi.

Sabah namazı kıldığı zaman, Medinelilerin hizmetçileri ellerinde, içinde su bulunaan kaplarla gelirlerdi. O kablara mübarek elini sokardı.

Sabah namazını kıldıktan sonra, güneş doğuncaya kadar (kıbleye karşı) mihrabında otururlardı.

Sabah namazını kıldığı zaman, cemaate yüzünü dönerdi ve şöyle buyururdu ; "İçinizde bir hasta varsa ziyaret edeyim!" 'Hayır' denildiği takdirde, "içinizde bir cenaze var mı?" diye sorardı. 'Hayır' denildiği takdirde bu defa şöyle buyururdu ; "İçinizde kim rüya görmüşse bize anlatsın!."

Sabah namazının iki rekâtını kıldığı zaman, sağ yanı üzerine yatarlardı.

Bir nafile namaz kıldığı zaman ona devam ederlerdi.

Namaz kıldığı zaman, sağ elini başına sürer ve şöyle derdi; "Bismillâhillezi lâ ilâhe ğayruhû, errahmanirrahim. Allahümme ezhib annilhemme velhazen"

Beyti tavaf ettiği zaman, her tavafında hem Hacer (esved)i hem de Rükni Yemani'yi selâmlardı.

Yazın evden (ibadet etmek için) çıkmak istediği zaman, Cuma gecesi çıkmaktan hoşlanırdı, kışın eve gireceği zaman, Cuma gecesi girmeyi tercih ederdi.

Gece dinlenmek istediği zaman, sağ elini yastık yapardı. Sabahtan önce dinlenmek istediği zaman, bileğini dikip başını sağ avucu üzerine koyardı.

Seferde sabah namazını kıldıktan sonra, hayvanına binmeden biraz yürürdü.

Rüzgarın esmesi şiddetlenince şöyle derdi ;
"Allahümme inni es'elüke hayrenâ ve hayre mâ fihâ ve hayre ma erselte bihi ve eûzü bike min şerrihâ ve şerri mâfihâ ve şerri mâ erselte bihi."

Aksırdığı zaman; "Elhamdü lillâh" derdi. Kendisine; 'Yerhamükelâhü' denildiğinde, "Yehdikumüllahü ve yuslihu bâleküm" mukabelesinde bulunurdu.

Aksırdığı zaman, elini ya da elbisesini ağzına koyardı ve sesini alçaltırdı.

Bir iş yaptığı zaman onu muhkem yapardı.

Gazaya çıktığı zaman şu duayı yapardı ;
"Allahümme ente adûdi ve ente nâsiri ve bike ukâtilü!"

Öfkelendiği zaman, şakakları kızarırdı.

Ayaktayken öfkelendiğinde hemen otururlardı, otururken öfkelendiklerinde hemen yatarlardı, böylece öfkeleri teskin olup giderdi.

Öfkelendiklerinde, Ali'den başkası yanına yaklaşamazdı.

Aişe öfkelendiği zaman burnunu ovardı ve şöyle buyururdu ; "Ey Aişe'cik 'Allahümme Rabbe Muhammedin Salellahu Aaleyhi ve Sellem İğfirli zenbi ve ezhib gayze kalbi, ve ecirni min medallâtil-fiteni' diye dua et''!."

Yemek yedikten sonra şöyle dua ederlerdi ;
"Elhamdü lillâhillezi et'amenâ ve sekâna ve cealenâ müslimin"

Ölüyü defin ettikten sonra şöyle derdi ;
"Haydi kardeşiniz için Allah'tan mağfiret dileyin! Onun için ayaklarının sabit durmasını, şaşırmamasını Allah'tan niyaz edin. Çünkü ona sual sorulmaktadır."

Yemekten sonra ; "Allahümme lekel-hamdü ğayre mekfurin, velâ muveddain velâ müstağnen anke" derdi.

Arkadaşlarından biri üç gün görünmediği zaman onu sorardı. Eğer gaib ise ona dua ederdi, gaib değilse onu ziyaret ederdi. Hastaysa (yine) onu ziyaret ederdi.

Bir şeyi üç kere söylediği zaman artık bir daha söylemezdi.

Gece kalktığı zaman ağzını misvaklardı.

Gece namaza kalktığı zaman, namazı hafif iki rekât (kılarak) başlardı.

Namaza kalktığı zaman, ellerini uzatarak (tekbir almak için) kaldırırdı.

Minberde ayağa kalktığı zaman, Ashabına karşı dönerdi.

Namaza durduğu zaman, sağ elini sol eli üzerine (tutarcasına) koyardı.

Kalktığı zman ellerinden birine dayanırdı.

Bir meclisten kalktığında yirmi kere istiğfar ederdi ve (bunu) açık olarak yapardı.

Kendisine (yabancı) heyet(ler) geldiği zaman, en iyi elbisesini giyerdi, Ashabına da bunu emrederdi.

Seferden döndüğü zaman, ilk önce mescide girer, iki rekât namaz kılardı, sonra Fatıma'ya daha sonra da hanımlarına giderdi.

Seferden döndüğü zaman, Erhl-i Beytinin çocukları tarafından karşılanırdı.

Gece okuduğu zaman, sesini kâh yükseltirdi, kâh alçaltırdı.

"Eleyse zâlike bi kâdirin alâ en yuhyiyel-mevta" ayetini okuduğu zaman "Belâ" derdi. "Eleysellahu bi ehkamil-hakimin" ayetini okuduğu zaman da "Belâ" derdi.

"Sebbihısmee Rabbikel-alâ" yı okuduğu zaman ; "Sübhane Rabbiyel'alâ" derdi.

Sofra kurulduğu zaman 'Bismillahi' derdi, yemeği yedikten sonra , "Allahümme inneke et'amte ve sekayte ve eğneyte ve ekneyte ve hedeyte, Allahümme felekel-hamdü alâ mâ âteyte!" derdi.

Bir gazâ, hac veya umreden döndüğü zaman, yerin her yüksek tepesinde üç tekbir getirirdi, sonra şöyle derdi; "Lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerikeleh, Lehul-mülkü ve lehul-haamdü ve hüve alâ külli şey'in kâdir! Ayibûne, taibune, Abidûne, Sacidune, Li Rabbinâ Hamidûn. Sadekallahu va'deh. Ve nasere abdeh. Ve hezemel-ahzabe vahdeh"

Yaş hurma olduğu zaman mutlaka yaş hurma ile, yaş hurma olmayıp da kuru hurma olduğu zaman kuru hurma ile ifter ederdi.

Bayram günü olduğu zaman (ecrin çok olması için) yolu değiştirirdi. (gittiği yoldan dönmezdi)

Mukim olduğu zaman Ramazanın son on gününde itikâfa girerdi; eğer seferde olursa, gelecek yıl, yirmi gün itikâfa girerdi.

Namazını teklemek (vitir namazı) kılmak istediğinde ikince rekât'ta oturmadıkça kalkmazdı.

Oruçlu oldukları zaman, bir adamı yüksek bir yere çıkarırdı. O adam "Güneş battı" diye haber verdiğinde orucunu bozardı.

Rükû veya sevdede olduğu zaman;
"Sübhaneke ve bi hamdike estağfiruke ve etûbu ileyke" derdi.

Arefeden bir gün önce, cemaate hutbe okuyup Hac ibadetlerini bildirirdi.

Namaz için tekbir aldığı zaman, parmaklarını yarardı. (açardı)

Kendisini bir şey üzdüğünde ;
"Ya Hayyü Ya Kayyümü bi rahmetike esteğisü" buyururlardı.

Bir şeyden hoşlanmadığı zaman bu, yüzünden belli olurdu.

Bir gömlek giydiği zaman sağdan giymeye başlardı.

Ashabından biri ile karşılaşıp durduğu zaman, o ayrılmadıkça kendisi ayrılmazdı. Ashabından birine rastlayıp mübarek elini tuttuğu zaman, o elini çekmedikçe kendileri mübarek elini çekmezdi. Ashabından biri kendisine rastlayıp kulağına bir şey söylediği zaman, adam çekilmedikçe kulağını ondan çekmezdi.

Ashabından biri ile karşılaştığı zaman, önce selâm verirdi, sonra musafaha ederdi.

Kişinin ismini ezberlemediği zaman ona; "Ey Allah kulunun oğlu!" diye çağırırdı.

Korku veren bir Ayete rastladığında (Allah'a) sığınırdı, Rahmet Ayetiyle karşılaştığında; (Allah'tan onu) isterdi, Allah'ı tenzih eden bir Ayetle karşılaştığında ise O'nu tesbih ederdi.

İçinde Cehennem anlatılan bir Ayetle karşılaştığı zaman şöyle derdi; "Vay Cehennem ehlinin haline!. Allah'a ateşten sığınırım."

Kabirlerden geçtiği zaman;
"Esselâmu aleykum ehleddiyari minel-mü'mine velmü'minat. Velmüslimine velmüslimat. Vessâlihine vessalihat. Ve innâ inşâellahü biküm lâhikün.." derdi.

Ev halkından biri hastalandığı zaman ona Muavvizeteyn'i okurdu.

Yürüdüğü zaman (sağına soluna) bakmazdı.

Yürüdüğünde, ashabı önünde yürürdü. O'nun (Nebiyyizişanın) arkasını Meleklere bırakırlardı.

Süratli yürürdü, kişi arkasından acele yürürdü de yine ona yetişemezdi.

Yürüdüğü zaman sert adımlarla yürürdü.

Yürüdüğü zaman sanki bir şeye dayanıyormuş gibi olurdu.

Gece kalkamadığında, yahut hastalandığı zaman, gündüz on iki rekât namaz kılardı.

Uyuduğu zaman sağ elini yanağının altına kor;
"Allahım kullarını dirilteceğin gün beni azbından koru" derdi.

Uyuduğu zaman nefesi yükselirdi.

Bir yere konakladığı zaman, öğleyi kılmadan oradan ayrılmazdı.

Yolculukta bir yere konakladığı zaman, ya da evine girdiği zaman, (iki rekât) namaz kılmadan oturmazdı.

Kendisine vahiy indiği zaman, bu, ona o kadar ağır gelirdi ki, (hava) soğuk bile olsa, alnından inci taneleri gibi ter boşanırdı.

Üzüntü veya kederle karşılaştığı zaman ;
"Ya Hayyü ya Kayyûmü bi rahmetike esteğisu" derdi.

Aynaya baktığı zaman ; "Elhamdü lillahillezi sevva halki, fe adelehû, ve kerreme surete vechi fe hasseneha ve cealeni minelmüslimin" derdi.

Aynaya baktığı zaman ; "Elhamdü lillahillezi hassene halki ve hulûki ve zâne minni ma şane min ğayri" derdi. Sürme sürdüğü zaman gözlerinin her birine iki kere sürerdi, bir de aralarına (sürerdi). Pabuçlarını giydiği zaman önce sağ ayağına giyerdi, çıkarırken önce solunu çıkarırdı. Mescide girerken önce sağ ayağını (içeri) atardı. Verirken, alırken (hülâsa) her şeyde daime sağla başlamasını severdi.

Beyt-i şerife baktığında şöyle derdi ;
"Allahım, bu evin şerefini, yüceliğini, kerem ve iyiliğini, mehabetini artır!."

Ay'a baktığı zaman şöyle derdi ; "Ellahümec'alhü hilâle yümnin ve rüşdin! Amentü billezi halekake fe adeleke Tebarekallahü, ahsenelhalikin.."

Rüzgar estiği zaman, yüzünü ona doğru çevirir, dizleri üstüne çöker, ellerini uzatarak şöyle derdi ; "Ellahümme inni es'eluke min hayri hazihirrihi ve hayri ma erselet bihi ve eûzü bize min şerriha ve şerri ma erselet bihi Ellahümec'alha rahmeten ve lâ tec'alhâ azaben, Ellamümmecâlha riyahen velâ tec'alhâ rihan.."

Hanımlardan biri ile cinsi temasta bulunup da hemen kalkmadığı zaman, eli ile duvara vurup teyemmüm ederdi (sonra yıkanırdı).

Arkasında bir şey olmadan, yüzüstü yatan birini gördüğü zaman, ayağı ile onu iterdi ve şöyle derdi ; "Allahın en öfkelendiği bir yatış şeklidir bu!."

Uğurlamak için bir kişinin elini tuttuğu zman, o bırakmadan kendileri elini çekmezlerdi ve şöyle derlerdi ;
"Dinini, emanetini ve amellerinin son ve âkıbetini Allah'a emanet ederim!.."

Cenazeyi kabre koyduğu zaman ;
"Bismillahi ve billahi ve fi sebilillahi ve alâ milleti Resûlillahi" derdi.

Çocuklara ve ailelere karşı insanların en merhametlisi idi..

En çok şöyle yemin ederdi ; "Lâ ve musarrifil kulûb".

Umumiyetle şu duayı yapardı ;
"Ya mukallibel kulûb! Sebbit kalbi alâ dinike!" Neden böyle dua ettiği sorulunca şöyle buyurdular ;
'Hiç bir insan yoktur ki kalbi Allah'ın kudret parmağından iki parmağı arasında bulunmasın! Dilediğini ayakta tutar, dilediğini de kaydırır.'

Arefe günü umumiyetle şu duayı okurdu ;
"Lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şekike leh, Lehül mülkü ve lehül hamdü bi yedihil hayr. Ve hüve alâ külli şey in kadir.."

En çok Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı. Neden böyle yaptığı sorulunca, şu karşılığı verdi ;
'Ameller her Pazartesi ve Perşembe günü (Allah'a) sunulur. (Oruçlu iken amelimin Allah'a arz olunmasını severim). Her müslüman affedilir, ancak dargın olan iki kişi müstesna , (Cenabı Hak meleklere onlar için) 'bunları geri bırakın' der.

Cumartesi ve Pazar geceleri de umumiyetle oruç tutardı ve şöyle derdi ;
'Bu iki gün müşriklerin bayram günleridir! Onlara muhalif olmaktan hoşlanırım!'

Umumiyetle şu duayı yapardı. ;
"Rabbena atina fid dünya haseneten ve fil-ahireti haseneten ve kınâ azaben-nar!"

Kapısı parmaklarının ucu ile çalınırdı.

Yüzüğü gümüştendi, yüzük taşı, Habeşi (akik taşı) idi.

Yüzüğü ve onun kaşı gümüştendi.

Gözleri uyurdu, (lâkin) kalbi uyumazdı.

Ahlâkı Kur'an'dı.

Bayrağı siyah, sancağı beyaz idi.

Umumiyetle Cum'a günü yıkanırdı, bazen da terk ederlerdi.

Bazen kandisini kuvvetli bir baş ağrısı yakalardı da bir veya iki gün (evde) bekler çıkmazdı.

Elini çoğu kez namazda oynamak kasdı olmaksızın, sakalına koyardı.

Çocuklara karşı çok marhametli idi.

Son derece merhametli idi, birisine bir şeyi vaad etti mi, imkânı olduğu zaman mutlaka o vaadini yerine getirirdi.

(İslam düşmanlarını) yakalayışı şiddetli idi.

Sükûtu uzun, gülmesi azdı.

Yatağı, kabirde insana konan bir şey kadardı; başı, mescid tarafına doğru yatardı.

Yatağı keçeden ibaretti.

Atına Murteces, devesine Kusva, katırına Düldül, merkebine Ufeyr, silahına Zât et-Fudûl, kılıcına Zülfikâr denirdi.

Onda biraz da lâtife vardı.

Okuyuşu med (uzatma) şeklindeydi. Okuyuşunda terci (teganni) yoktu.

Giysisi ökçeleri(nin) üstüne kadardı, kolları parmaklarına kadardı.

Gömleğinin yanı bileklerine kadardı.

Umumiyetle Fatıma'nın başını öperdi.

Kumaştan elbisesi vardı; Bayram ve Cuma günleri onu giyerdi.

Dört halkası bulunan bir kazanı vardı.

Kısa bir mızrağı vardı, yanında taşırdı, namaz kılacağı zaman onu önüne dikerdi.

Abdestten sonra kurulandığı bir havlusu vardı.

Bir sikkesi (bir çeşit ağaçtan elde edilen koku) vardı, onunla kokulanırdı.

Süslü bir kılıcı vardı, sapı gümüştü. Gümüşten halkası da vardı. Adına 'Zülfikâr' deniyordu. 'Züssedad' adında bir ok atılan yayı vardı. 'Zül-Cumû' adında bir de ok kabı vardı. 'Zatül-Füdûl' adında bir de silahı vardı. Bakırla kaplamalı idi. 'Neb'a' adında kısa bir mızrağı ve 'Zeken' adında bir kalkanı vardı. 'Murtecez' denilen kırmızıya çalan atı vardı. 'Sekb' denilen koyu siyah bir atı daha vardı. 'Rac' denilen bir eğeri vardı. 'Düldül' adında şeybâ bir katırı ve 'Kusva' denilen bir devesi vardı. 'Ya'fur' adında bir merkebi vardı. 'Küz' denilen bir döşeği (yada yastığı) var idi. 'Nemr' denilen ucu demirli bir bastonu vardı. 'Sadr' adında bir de ibriği vardı. 'Mudalle' adında bir aynası ve 'Cami' adında bir makası vardı. 'Memşuk' adında bir kadıbı (değneği) mevcuttu.

'Zareb' adında bir atı vardı. 'Lizaz' adında başka bir atı da vardı.

'Luhayf' adında bir atı vardı.

İçinde su içilen bir cam kâsesi vardı.

Döşeğinin altında, gece içine idrarını yaptığı aydan bir kabı vardı.

'Gerrâ' adında dört kişinin taşıyabileceği kadar (büyük) bir Kas'ası (çanağı) vardı.

Kühül kabı vardı; her gece üç birinden, üç ötekinden (olmak üzere) sürme çekerdi.

Vers (sarı renkli bitki) ve Zâferanla boyalı bir çarşafı vardı. Hanımlarını onunla ziyaret ederdi. Birinin sırası olduğu zaman o çarşafı -sırası gelen hanımı- su ile yıkardı; ötekinin sırası gelince o da (onu su ile) yıkardı.

İki müezzini vardı; Bilâl, âma olan İbni Ümmi Mektûm..

Pabucunun parmaklarını sokabilmek için iki zimamı vardı.

İnsanların en mütebessimi ve ruh bakımından da en iyileri idi.

İnsanların en çok şakacısı 'O' idi.

Hizmetçiye söyledikleri sözlerden biri de; 'Bir ihtiyacın var mı?' idi.

Devesine 'Adbâ', katırına 'Şehbâ', merkebine 'Ya'fur' cariyesine de 'Hadre' denirdi.

Gece uyuduğu döşek, içi lifle dolu deri idi.

Eza veren kötü sözü almazdı, birinin, diğerinin aleyhine olan sözünü de kabul etmezdi.

Bayram namazları için ezan okutmazdı.

Kendisine melekler geldiği ve Cebrail ile konuşması sebebiyle, sarmısak, soğan ve pırasa (gibi şeyleri) yemezdi.

Haram etmezdi ama kendisi, çekirge, böbrek yemezdi.

Yaslanarak yemek yemezdi: arkasından iki kişi yürümezdi.

Kendisine hediye edilen o mahut (zehirli) koyundan sonra, sahibi yemedikçe, hediye olarak sunulan şeyden katiyen yemezdi.

(Her hangi bir şeyi olayı) uğursuz saymazdı. Lâkin güzel söz dinlediği zaman (ondan) hoşlanırdı.

Gece, ağzına misvak sürmeden kalkmazdı.

Gusülden sonra abdest almazdı.

Ayağı ile (eza veren) bir şey çiğnediğinde (bu yüzden) abdest almazdı.

İftar etmek için iki kişinin şehadetini şart koşardı.

Tebessüm etmeden katiyen konuşmazdı.

Ramazan bayramında, bir şey yemeden (camiye) çıkmazdı; Kurban bayramında da kurban kesmeden bir şey yemezdi.

Yarına bir şey saklamazdı.

Öğlenin (farzından) önce dört rek'at (sünneti) sabahın (farzından) önce iki rek'at (sünneti) katiyen terk etmezdi.

Gece namazını bırakmazdı; hastalandığı ya da halsiz kaldığı zaman oturarak kılardı.

Ne seferde ne hazerde,ne sıhatli olduğunda ve ne de hastalandığında sabah namazının iki rek'at (sünnet)ini terk etmezdi.

Ne seferde ne de hazerde 'Eyyamı Beyz' orucunu bırakmazdı.

Onun yüzünden insanlar döğüşmezdi veya birbirlerini savunmazlardı. (Yani bu gibi şeylere sebebiyet vermezdi)

Gece ve gündüz uyuyup da uyandığı vakit, mutlaka misvak kullanırdı.

Üçten sonra (sözü) tekrar etmezdi.

İkram edilen kokuyu geri çevirmezdi.

Farzın kılındığı yerde, farzdan sonra dört rek'at (nafile namazı) kılmazdı.

Kendisinden istenilen şeyi mutlaka verirdi, (verecek bir şeyi yoksa) sükût ederdi.

Yalnız Hacer-i Esved'le, Yemen tarafına bakan Rükne selâm verirdi.

Biat esnasında kadınların ellerini tutmazdı.

Bir yudum su ile dahi olsa, iftar etmeden akşam namazı kılmazdı.

Bayramdan önce bir şey kılmazdı, evine döndüğü zaman iki rek'at namaz kılardı.

Cumadan ve akşamdan sonra iki rek'at (sünneti) mutlaka evinde kılardı.

Bir yarası veya diken yarası olduğu zaman, mutlaka (o yaranın) üstüne kına koyardı.

Gülüşü tebessümden ibaretti.

Geceleyin ailesinin (dahi) kapısını çalmazdı.

Cuma günü vaazı uzatmazdı.

Hastayı ancak üç günden sonra ziyaret ederdi.

Kendisine "Bismillahirrahmanirrahim" inene kadar, surenin sona erdiğini bilmezdi.

Ramazan bayramı günü, yedi hurma yemeden sabahleyin evinden çıkmazdı.

Şu beşi, ne seferde, ne de hazerde yanından ayırmazdı; Ayna, sürme kabı, tarak, misvak, ustura.

Kur'an (hatmini) üç günden aşağı (bir müddet içinde) yapmazdı.

Lamba ile kendine aydınlık yapılmadıkça karanlık evde oturmazdı.

Bir yerden kalkarken mutlaka ;
"Sübhanekellâhümme rabbi ve bi hamdike lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etübü ileyke!" der ve şöyle buyururdu;
- Yerinden kalkarken kim, bunu söylerse, mutlaka o meclisde kendisinden sudûr eden günahları bağışlanır!.
Cevapla

“►Sünnet-i Seniyye◄” sayfasına dön