Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


ResimYa SÎN Suresi SOHBETi
Kul İhvÂNi



Es-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM

istiğfar antivirüsüMüz: subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke

VelHaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN

Ya Rabbulâlemin, ya Rasullallah sallallahu aleyhi ve sellem istecertu.

Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!

Allahümme ve sellim ve bârik alâ seydina Muhammedin nuru zâtı sırrı sarii fil cemil esmayı vel sıfat. Bi adedike ilmiken daimen kesiren mubâreken tayiben fihi Ya Rabbu’l- Âlemin!.

Esselatu ve’s- selâmu aleyke Ya Habiballah SALLallahu aleyhi ve SELLem.

Allahümme salli ve sellim ve bârik ala seyyidina muhammedin nuru’z- zâtı’s- sırrı sarii’ fî cemii’l- esmai ve sıfati ve adedi dâimen ebeden kesiran mubâreken tayyiben fîh.

Es selatu ve’s- selâmu aleyke Ya seyyidi’l- evveline ve’l- âhirin elhamdülillahirabbülâlemin.

“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”
Salaten tekunu leke rıdâen Yâ Rabbülâlemin!
Salaten tekunu li hakkıke edâen Yâ Rahmetenlilâlemîn!.

Subhâneke Allahümme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke! Estağfirruke veetevbileyke!

El hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn!

Allahümme inne esseluke’l- affe ve’l- afiyeh fi’d- dini ve’d- dünyayı ve’l- âhireh allahümmesturnâ bi setrike’l- Cemîl!.

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Sallalâhu Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”


ALLAH ALLAH ALLAH RaBBi la işreke bi işreke veLa Havle Vela Kuvvete İlla Billlahil’Aliyyil’Azıym. Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Tealâ aleyhi ve sellime istecertü.


Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''Resim

ResimYÂ-SÎN SIRRI

Meşhur Yâ SîN Suresi,
Ey İNSAN!
Ey yüzüp duran atomlar, kâinât, galaksiler, Ey AKIL!
SîN: iNS.. SîN Nûru.. İNSAN Sırrı Yâ-Sîn.. EY İNSÂN!..
SıRR: En GiZ-li hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. İnsanın aklının ERmediği şey. ALLAH celle celâluhu'nun HiKMeti.


Yâ SîN Sûremizi gönül gözlerimizle seyredelim İnşaallah..
Ölü gibi kaskatı kalblerimizi ve SıRRı sinmiş SÎNelerimizi,
"KurÂN-ı Kerîmin Kalbi" buyurulan Yüce Kelâmullahla DİRİltelim İnşâallah..

Resim---Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Herşeyin bir kalbi vardır. Kur'ân'ın kalbi de YâSîndir. Her kim YâSîn Sûresini okursa, Allah ona bu sûreyi okuması sebebiyle Kur'ân'ı on kere okumuş kadar sevap yazar." buyurmuştur.
(Enes (ra) dan; Tirmizi, Sevabü'l-Kur'ân 7;Ahmed b. Hanbel V-26; Darimî, fedailü'l-Kur'ân, 21.)

MuhaMMedi BİZlikte
El BİRliğiyle
Gönül DİRliğimİZle İnşâallah..


يس
Resim---''Yâ sîn. ''
(36/YÂSÎN–1)
Yâ Sîn’nin bilmiyoruz ne olduğunu.

وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ
Resim---''Vel kur’ânil hakîm(hakîmi). :Andolsun hikmetli Kur'an'a, ''
(36/YÂSÎN–2)

''Vel kur’ânil hakîm; Andolsun ki tüm bu gördüğün kelimeler, maddi manevî her şey, hakim olan hüküm sahibi olanın topladığı bir CEM’dir. Kur’ÂN-ı Kerim’dir, toplayandır yani şu

إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
Resim---''İnneke leminel murselîn(murselîne).: Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin. ''
(36/YÂSÎN–3)

''İnneke leminel murselîn ” ; Ya Muhammed Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, sen bir risalet sahibisin. Yani ALLAH’tan alıp HaKKa götüren bağsın, ara kesittesin.

عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---''Alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).: Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). ''
(36/YÂSÎN–4)''

Alâ sırâtın mustekîm ”; Senin böyle oluşun gerçekten istikameti gösterecek bir yoldur. Yani kim ki seni DUYdu ve UYduysa, teslim olduysa, sen istikamet gösterme yetkisi olansın.
Bugün toplumumuzda pek çok tarikat vs.lere bakıyoruz kendileri insanları köleleştirip, kendilerini kutsal ve mübarek ilan edip, akıl fikir ermeyecek şeytan oyunlarına düşmektedirler.
Muhammed Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’de böyle bir şey yoktur!
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimiz gerçekten bir beyefendidir.
Çocuklar gibidir, köleler gibidir.
Hiç bir ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in kuluna zerre kadar üstünlük, alçaklık hayatta olamamıştır mümkün değildir, haramdır çünkü.
Olamaz çünkü O’nda ana düstur: SEVİYEdir..
Onun için kim MuhaMMed Aleyhi’s-salâtü vesselâmı DUYmuş ve UYmuşsa İSTİKÂMETini MuhaMMed Aleyhi’s-salâtü vesselâm’a gösterecektir.
Ben peygamber aleyhi’s-Selâm’ın önüne bir adım geçer de namaz kılarım falan diyenler namazın dışındadır, şeytana yem olmuştur zâten o!
Bu dairenin dışındadır yani o Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizi terk etmiştir.
Mümkün değildir çünkü.
Bu Kur’ÂN-ı Kerim’e göre mümkün değildir,
Bu Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e göre mümkün değildir.
Bu ALLAHu ZÜ’L CELÂLe göre mümkün değildir.
Kendileri bu kelimeleri kullanabilirler.
Ama korkunç bir hata yaparlar.

تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
Resim---''Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi). : (Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. '' (36/YÂSÎN–5)

'' Tenzîlel azîzir rahîm ” : Bakın bu, ''tenzilel'' peyderpey inzal olmuştur. Azîz, gücü yeten ve Rahîm olan tarafından indirilmiştir.
Bu ne kadar ilginç bir şeydir ki, adeta bir çocuğun ana rahmindeki tenzili gibidir.
40 günlük oldu, 120 günlük oldu, 9 aylık oldu, 10 günü kaldı der gibi bir nur topu gibi bir doğuştur.
23 yılda inen Kur’ÂN-ı Kerim gibidir, 23 yılda oturan İslamiyet gibidir.
''Tenzilel; yavaş yavaş, yavaş yavaş…
Yani HAZMede hazmede, doğru dürüst yani.
Efendim anladık, işte kadın hamileyim dedi.
Bir daha bunu konuşmayız. Öyle mi efendim?
Kadın öyle dedi de 9 ay 10 gün unuttu öyle mi, kitabı kapattı geçti gitti ha…
Ne gezer efendim ne alakası var.
Bu öyle basit bir şey değildir.
Tamam anladım Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem buymuş, bitti mi?
EŞYAda, OLAYda, ZAMANda ve ZANNda devam etmiyor mu bu?
Resim
ezel77
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 1
Kayıt: 23 Ara 2012, 22:09

Re: Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen ezel77 »

Çok güzel yazmışsınız ellerinize sağlık...

Ama ben ''tenziylel aziyzir rahiym'' konusundaki doğumu anlamadım :))

Bu ayet tekrarlandığında sanırım gireceğin her türlü işte muvaffakiyet sağlıyorsunuz.

Kur'anın kalbi Yasin ise;

Yasin'in kalbi de ''Selamün kavlen min rabbin Rahim''' dir.
:wink:
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen nur-ye »


لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ
Resim---''Li tunzire kavmen mâ unzire âbâuhum fe hum gâfilûn(gâfilûne) . : Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin). '' (Yâ SîN 36/6)

Bunların bir sorunu vardır, kendinden öncekiler hakkı duyup hayra uymadıkları için, bu yüzden çocuklarını mahkûm etmemek için, babalarından aktarılanları, yanlışları, hataları çocuklara sormamak için ALLAHu ZÜ’L CELÂLin indirdiği bir hükümdür.

لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَى أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Resim---''Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne) .: Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık inanmazlar. '' (Yâ SîN 36/7)

Uluhiyetime ''lekad, '', en büyük yemin olsun ki,
''hakkal kavlu'' söz hak oldu üzerlerine, çoğunun üzerlerine
''fe hum lâ yu’minûn'', ne dersen de onlar inanmayacaklar.
Neden?
Onlar şerri tercih etmeyi, bâtıla inanıp şerri tercih etmeyi kararlaştırdılar.
Ne dersen de! ''lâ yu’minûn'', inanmazlar!
Hatta âyet-i Kerim’eler var;
''Ya Muhammed kendini öldürecek misin inanmıyorlar diye!
Sen söyle çünkü sen munzirinsin, inzâr edicisin, uyarıcısın. TEBLİĞ edicisin, TENZİR edicisin TEBŞİR edicisin, müjdeleyicisin ve TEŞHİD edicisin yani şâhid olucusun!” dercesine..


Tebliğ: Ulaştırmak. Götürmek. Bildirmek. Eriştirmek. Yetiştirme, eriştirmek.
Belağ: Eriştirme, yetiştirme. Maksada uyan güzel ifâde. Kâfi gelme, kifâyet etme. Hitâbettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikat OL-AN. Hâlin gereğine uygun, hem düzgün, hem yerinde söz.

Tenzir (inzâr): sonunun fenâ olacağını haber vererek KORKUtmak, ihtarda ve ikazda bulunmak,uyarmak ve uyandırmak...
Nezr: Adak adamak. Fıkıhta Cenab-ı Hakk’a ta'zim için mübah bir fiilin yapılmasını deruhde etmek, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacib kılmaktır.
İnzar: Neticenin kötü olacağını bildirerek fenalıktan sakındırmak. Azab ve ceza va'detmek.

Tebşir: Uyananı CeNNetle, uyanmayanı CeheNNemle MÜJDElemek. Müjde verme, müjdeleme, muştulama. Hayır haber vermek.
Bişr: Sevinç ve muştu-mutlu eseridir.
Beşir: Müjdeli haber veren. Müjde getiren.
Beşaret : Doğrusu Bişârettir. Müjde. Sevindirici haber. Hayırlı haber. Müjdeye verilen ihsan. Müjde haberi, muştu.

Teşhid: Uyanana da uyanmayana da ŞÂHİD olmak...
Şühud: Görme, şahid olma. Müşahede etme. Görünecek halde şekillenme.
Şâhid: Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören ve Hazır OL-AN.. Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin her AN ve Şe’enî bir vasfıdır.


Başka, başka yok.
Başka ne yapacaksın zaten, gerekmiyor demek istiyor ALLAHu ZÜ’L CELÂL.
İşte bu, bunlar neden inanmıyorlar, bunu bilmemiz zım, çünkü biz de inanmayanlardan olabiliriz.
Bir sebep var yani.
Bu meçhul kalamaz, onun için ALLAHu ZÜ’L CELÂL buyuruyor bak:

إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ
Resim---''İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilel ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne) .: Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. '' (Yâ SîN 36/8)

Biz onların boyunlarına ''ağlâlen'', bir olta geçirdik olta.
Bu nedir?
Köy çocukları bilir, biz de biliriz. Hasan Dağı’na gelirseniz orada göreceksiniz.
Köpekler komşu köpekleri daima boğazından boğar öldürür. Köpek köpeğin boğazına saldırır ki, boğazına bir kere saldırdığı zaman sıkar öldürür onu.
Kurtlar da öyle öldürür zaten. Programları öyledir.
Bunu engellemek için kancaları olan bir çember geçirilir üzerinde çok kanca vardır.
Asla köpek oraya saldırmaz.
Bu “ağleli köpek kendisi takıp kendisi çıkaramaz, bir kere geçti mi boynuna tamam.
Bunu başka nasıl anlarız?
Başka, ben âcizane yazdığım o kitaplarda anlatmıştım.
Hasan Amcamın bir köpeği, tavuğun folluğuna alışmış.
Yuvarlak bir kesit küçük bir tavuk girecek kadar ama kendisi de küçük olduğu için ev köpeği, oraya giriyor yumurtaları içiyor.
Çok kıymetli bir köpek öldürmek istememekteler bu nedenle engellemek için boğazına bir sopa bağlamışlar.
Ben kendim yaşamıştım Adana da okuyordum o zaman.
Köpek oraya kafasını sokuyor ama sopa engelliyor içeri girmeyi, köpek ağlıyor, yeri göğü yıkıyor giremiyorum diye.
Neden yapıyor diye sordum da Amcamın Hanımı dedi ki:
Hasan Amcan bunu öldürmek istemiyor, boğazına sopa bağladı ki içeri giremiyor, onun için ağlıyor bu da. Ağlal
” budur.

Çok istiyor İslam’a girmeyi, yanıyor tütüyor fakat boğazında bir engeli var. Geliyor geliyor takılıyor.
Bu İPlikte bir düğüm var, bu iğneden geçmiyor TEVHİD İĞNEsinden.
Bu var ya, bu çok yani talihsizlik mi diyeyim nasıl bir iştir ki, bu nasıl çözüm bekleyen bir DÜĞÜMdür, bir BİLmecedir, bir BULmacadır, insanın kendinde çözmesi gereken bir derttir. Anlatılamaz yani!
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen nur-ye »

Neymiş bu?

إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ
Resim---''İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilel ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne) .: Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. '' (Yâ SîN 36/8)

İşte, onlar onun için çene kemiklerine dayanmış, boyunlarının altındaki bu oltadan-boyunduruktan dolayı boyunlarını aşağıya eğemezler, eğseler kancalar onlara batar, boyunduruk gerer kafalarını çünkü.
Boyunları devamlı boyundurukludur yukarıya doğru, aşağı bakmak için ayaklarının bastıkları yere somurtarak bakarlar çünkü göremiyorlar aşağıyı.
Yani bunlar kibir ehlidir. Gerçekte bunlar korkunç kibir ehlidirler.
Kendilerinden başka kâinatta hiçbir şey görmezler.
Hâşâ ne ALLAH görürler ne de başkasını görürler.
Böyle de yanlış bir tercihin içindedirler. Korkunç bir şey bu!
İşte bu düğümü çözmediğimiz sürece, çözülmediği sürece bu İPlik bu İĞNEden geçmeyecek, değil deve, iplik bile geçemeyecek, hâlbuki deveyi geçirecektik güya bu delikten.

AgLÂl: Lütfullaha, lütfun sahibiymişçesine sahib Çıkış AYNiyyeti, haMM AKLın “OLsun! OLmasın!” OLumsuzluğu, halkaları-boyundurukları-kelepçekleri-İdâm lâleleri.. İmtihÂN SORuları..

İşte böyle olursa ne olmuş?

وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
Resim---''Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne) .: Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler. '' (Yâ SîN 36/9)

''Ve cealnâ'': Biz yaptık” buyuruyor Allah Teâlâ.
Ve cealli: Ben yaptım” derdi derdi yüce Allah.
Öyle buyurmuyor, BİZ diyor, ''Ve cealnâ '', biz yaptık, kıldık.


''min beyni eydîhim sedden; önlerine bir sed yaptık.”
Sed; baraj demektir Türkçe’deki.
Türkçeye de geçmiştir sed.
Öyle bir sed yaptık ki önlerine yerden göklere kadar geleceği göremezler kardeşim.

Ne demek geleceği göremez?

Bunlar Muhammed Aleyhi’s-salâtü vesselâm’ın, Kur’ÂN-ı Kerim’in, ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in dualarına iştirak edemezler.
Önlerinde korkunç bir sed vardır, hiç göremezler önlerini.
Sanki aynadan bir cam yapmışlar ön diyorsun, kendisinden başka bir şey göremiyor: “hiç ön diye bir şey yok!” diyor size. Böyle bir sed.


''ve min halfihim sedden; Arkalarına da bir sed yaptık.
Geçmişte ne yaptık biz, nerden gelip nereye gidiyoruz diye bir düşünce sahibi asla olamazlar.
Arkadan da hapis oldular.
Arka kilitlendi, ön kilitlendi.
Baraj içinde kaldı.
Bugün yok mu?
Bugün yaşamıyorlar mı yaşıyorlar.
O zaman ,
''fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne).: ;
Başlarını “ ağşeyna''’ aşağıya gaşyettik, başlarına bir torba-çuval geçirdik!
''la yubsirun;, onlar asla bugünü de göremezler.

Rica ediyorum bir DÜŞÜNÜN!

Dünü görmeyen MuhaMMedî Tövbeye iştirak edemeyen,
Yarını görmeyen MuhaMMedî Duaya iştirak edemeyen,
Bugün yok olmuş başında bir torba var, ne güneşten haberi var, ne geceden ne gündüzden böyle bir benlik sarhoşluğu içinde.
Benlik zom uykusundaki insan MuhaMMedî Rızâdan uzak, bugün yaşarken kimi razı ettiğinden bile habersiz, kimin uşağı olduğundan habersiz!
Şeytanın uşağı mı, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in oğlu mu, kızı mı?

Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in hâşâ uşağı olmaz.
Ya oğlu olur ya kızı olur.
Biz böyle bilir böyle inanırız.
İşte şimdi tövbesi yok, tövbe birliği BİZlikte yoksa, BİZliğe katılmamışsa, duası BİZ olmamışsa, Rızâsı BİZ olmamışsa,

ALLAH aşkına bu kişi nasıl MuhaMMedî Şehâdette BİR olacak söyler misiniz bana?
Neyin şahadetinde BİR olacak bu?
İşte hüsran buna denir.
Ömür sermayesini kâr etsin diye verdik, anayı şeytana teslim etti, ne kâr kaldı ne ana.
Cehennemin ateşi burada başladı zaten şahadetsizlik, burada iken çöktü zaten.
Bu bir ihanettir. Bu bir gaflet değildir.
Olabilir insan hali, gaflet her zaman olabilir ALLAH korusun, cehalette olabilir canım, Allame-i cihan olacak değiliz ya.
Hadi insan doğru giderken ayağı kayabilir, olabilir fakat ihanet etti mi ama ihanet etti mi işte o zaman külliyen gider artık.
Hainlik yaptı mı işte o zaman ALLAH korusun artık daha yapacak bir şey kalmaz demek istiyorum.
ALLAHu ZÜ’L CELÂL bu âyet-kerim’esinde bakın önümüze bir sed gerdiğimizi söylüyor kendimize.
ALLAHu ZÜ’L CELÂL böyle kimseye zulmetmez.
Kişi kendi önüne bir set geriyor.
BİZ diyor ALLAHu ZÜ’L CELÂL, BİZi DUYmadı ve UYmadı diyor.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

ResimZEVK 3067

İNSAN
Ben Devesi ve İğne Deliği


Meçhülden meçhüle değil, “Yâ Sîn” dir “Sırr”ın siliği
“Be” nin "Nokta"sı “Beyin” se, Kendisi İnsan İliği
Aklı Sahnesinde oyun!.. İmkan içinde İmtihan!..
Bir yanda “Benlik Devesi”!.. Bir yanda İğne Deliği!..


03.01.2008 12:12
A n t a l y a



BUZ DAĞIn SU-yun İÇmesi
Baht-ı BULutu SEÇmesi
-> İğne DELiğin GEÇmesi
KOLAY ZORunu gÖRmüşüz!..

İğne DELiğin GEÇmesi:

إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
Resim---İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbus semâi ve lâ yedhulûnel cennete hattâ yelicel cemelu fî semmil hiyât(hiyâti) ve kezâlike neczîl mucrimîn(mucrimîne) : Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!” (A’raf 7/40)



ResimZEVK 4827

bir damla KANdaki CANım.. cİSİM - cihÂN, NiCE-liği…
MuHiTTe KiM?.. MeRKeZZde KiM?.. yedi “N” si, NiTE-liği..
ZIDlar ZEVKi DOĞum-ÖLüm! SUyun TESTİsi ->BUZdanmışş!.
GEÇ -> GEÇeBİLirsen DEVEm!?! -> Bu DÜNya İğne DELiği…


25.02.12 12:40
eskşhr-ankr..YHT..

NiCelik: Kemiyyet, Miktar, sayı, nice oluş. Az veya çok oluş. Âfâk.. Zâhir..
NiTElik: Keyfiyyet: Nasıllık. Bir şeyin esâsı ve iç yüzü. Nasıl olduğu ciheti. Enfüs. Bâtın..


SU-yun TESTİsi BUZdan”:
BİZ BİR-İZ!.. ne AYRıyız ne AYNıyız.. ASLın fASLıyız hülâsa!..

Benim DeVem: benim… nefsim…

إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
Resim---İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbu's-semâi ve lâ yedhulûne'l-cennete hattâ yelice'l-cemelu fî semmi'l-hiyât(hiyâti) ve kezâlike neczî'l-mucrimîn(mucrimîne): Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara imanı kibirlerine yediremeyen kimselere kesinlikle gök kapıları açılmayacak ve deve iğnenin deliğinden geçmedikçe onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte Biz suçluları böyle cezâlandırırız.”
(A’raf 7/40)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen nur-ye »

ALLAHu ZÜ’L CELÂL El HaYY.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HaYY.
Hepimiz imtihan olmaktayız.
Öyle imtihanlar olmaktayız ki, ALLAHu ZÜ’L CELÂL Yâ Sîn Sûresinde buyuruyor işte;
Yanlış tercihler yapmayın, önünüze setler germeyin, barajlar yapmayın, göklere, arşa kadar sed çekmeyin.
ALLAHu ZÜ’L CELÂL’le yolunuzu kapatmayın!
MuhaMMedî duadan ayrılmayın!
Kendinizi çelik kasalara kilitlemeyin önden, arkadan da kilitlemeyin!
Başınıza çelik kasa geçirmeyin!
ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in kâinatında kendi kendinizi cehenneme hapsetmeyin!
Şeytana uşaklığa gitmeyin!
MuhaMMed Aleyhisselat-ı vesselâm’a SULTÂNlığa gelin!
Çok açık, ama ALLAHu ZÜ’L CELÂL buyuruyor ki, eğer böyle bilerek, bilinçli olarak, isteyerek, arzu ederek şeytanı tercih etmişse: “ahhh ki ne ahhh!!!
Aynı seviyededir, artık onlara desen de demesen de onlar o yola düşmüşler.
Sen diyorsun ki: “Edirneye doğru gitme, Ankara yolu bu tarafta değil!”
O diyor ki: “Ankara Edirne’de!” diyor sana.
Sen bilmiyorsun!” diyor.

وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
Resim---''Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).: Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar. '' (Yâ SîN 36/10)


ALLAHu ZÜ’L CELÂL böyle buyuruyor; ''Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn'', Ya Resûlullah , “sen onları uyarsan da yapmayın desen de
''em lem tunzirhum'' ” uyarmasan da aynı seviyededir, fark etmez.
'' lâ yu’minûn'', onlar inanmayacaklar.


إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ
Resim---''İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(gaybi), fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerîm(kerîmin).: Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve görmeden Rahmân'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele. '' (Yâ SîN 36/11)


''İnnemâ '' , bir gerçek var ki, nedir o?
''tunziru menittebeaz zikre'' Sen ancak zikre tabi’ olanları uyandırabilirsin, uyarabilirsin!
''ve haşiyer rahmâne bil gayb'' ” bakın bakın, çok ilginç.
Sen ancak ''zikre '', zikir nedir kardeşim?
Zikir, Peygamber Aleyhisselat-ı vesselâm’ın mübarek iki dudağından çıkan ses ve sözdür.
Kur’ÂN-ı Kerim’dir, Hadis-i Şerif’tir, tesbihattır, SALLavattır, tümü.
Bu zikre Tabi OLanlara bakın DUYanları da geçti, İMÂN EDenleri de geçti bir TABİ OLmak kaldı geride.
TABİ OLanları “ ''ve haşiyer rahmâne bil gayb '' O Rahman ALLAH ki, gayb olan yani olduğu halde gözükmeyen imtihÂN gereği.
Var olduğu halde gözükmeyen , kayb olmuş, gitmiş, yok olmuş, yitik değil yani.
Var Fakat gözükmeyen O Rahman’a
''ve haşiyer ''
Haşyet duyan, “ittika’ korkan değil, ''HuBB’’ta seven değil, Haşyet” SAYgı da DUYan yani.
Yani Burak, babası 90 yaşında diyelim, bu da boksör bir vursa dört takla attırır.
Ama babası çevire çevire dövüyor da kaşını kaldıramıyor neden?
SAYgıdan SAYgıdan.

SAYgı başka şeydir çünkü SAYgı, SADAKATin, SAMİMİYYETin, SABRın ve SELÂMETin BİRleştiği şeyin adıdır.

''SAYgı saksısında SEVgi çiçeği yetişir!..''
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen nur-ye »

Kolay kolay yenilmez, kolay kolay yere atılmaz, çiğnenivermez, tepelenivermez ahlaksız insanlar gibi.
Yani ''İnnemâ tunziru menittebeaz zikre'' Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ittika edenlerle bir de kime
''ve haşiyer rahmâne bil gayb'' olduğu halde Muhammed Aleyhisselâm gibi ortaya çıkıp beşeri bir bedenle gözükmeyen ALLAH’a TABİ OLanlar.
Yani Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e TABİ OLanlar ve ALLAHu ZÜ’L CELÂL’e TABİ OLanlar başka bir ifadeyle anlatılmıştır, hepsi bu kadar.
Ha zikir, Kur’ÂN-ı Kerim’dir, HaKKtır.
Biz ALLAHu ZÜ’L CELÂL’i de zaten Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’den DUYduk zikir olarak.
Kendisini görmedik, bilmiyoruz, sadece ondan DUYduk yani ve UYduk.

''fe beşşirhu bi magfiretin'', bakın ne ilginçtir.
İşte sen bunları ''fe beşşirhu'' müjdele.
''bi magfiratin'' bir bağışlanma ile.
''ve ecrin kerîm'' ne ilginç değil mi?

ALLAHu ZÜ’L CELÂL buyuruyor ki; bugün bugün şimdi sen bunların geçmişlerini bir bağışlanma ile müjdele.
Geçmiştekileri “kul hakkı hariç sıfırlandı de onlara.”
Ne zaman?
Ya MuhaMMed seni DUYdular bana UYdular ya.
Evet, KULLuk edip de benden istediler ya!
Evet!
İşte onların geçmişinin bağışlandığını bir müjdeleyiver.
Başka ''ve ecrin kerim'' El Kerîm Celle Celâlihu olan ALLAHu ZÜ’L CELÂL’den yarın onlara çok büyük bir ücret vardır.

Bugün?
Bugün söylüyor bunu zaten.
Bu ne biçim cennettir ki bugün müjdelenmiştir insan.
Geçmişin affıyla geleceğin ücretiyle bugün müjdelenmektedir.

Kim bu kimseler?
Olduğu halde gözükmeyen RaBB’a haşyet duyanlar, derin SAYDUYanlar, bu eserin sahibine karşı HAYRanlık duyanlar, DevrÂNda, SeyrÂNda ve CevlÂNda HayrÂNda kalanlar.

Neden bunu yapıyorlarmış?
Onlar ZİKRi DUYdular.
Hangi ZİKRi?
Peygamber aleyhisselat-ı vessalâmın’ın buyurduğu ZİKRi DUYdular, tabi’ oldular ve bu haşyet içinde kaldılar da onları cennetle müjdele.
Evet, bakın bu da ilginç, burada, bu sayfada bitiriyoruz zaten,

إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ
Resim---''İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin).: Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır. '' (Yâ SîN 36/11)


''innâ nahnü nuhyil mevtâ'' biz var ya biz meftaları diriltiriz.
''Ve nektubu mâ kaddemû'' insanların takdim ettiklerini, gönderdiklerini keteb ederiz, yazarız, yazdırırız.
''mâ kaddemû ve âsârehum'' geride bıraktıkları eserlerini de yazarız.
Kendilerinin gönderdiklerini, postayla gönderdiklerini, yörük göçü gibi önceden gönderdiklerini yazarız.
Geriye bıraktıkları eserlerini de yazarız.
Biz ölüleri diriltiriz.
''ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn ve kulle şey’in ahsaynâhu'' O Allah tek tek saymıştır.
''fî imâmin mubîn '' Açık seçik beyan edilmiş bir imam biçiminde yani.
Kur’ÂN-ı Kerim içinde, mahfuz olan kitapta, benim, senin hepimizin alın yazısındaki kitapta, alın yazısındakini parmak iziyle okuyup da yaşadığı hayatın kitabında tek tek yazmış, saymıştır.
Kaldı ki iki tane de videoya almaktadır.
Sağ taraftakiler hayır işlerin diyelim soldakiler de sol işlerini sürekli videoya almaktadırlar.
Onun için hesap çok basit görülecektir zaten.
Araştırmaya, soruşturmaya gerek yok, bir saniye bile zaman sürmeyecektir hesap.
Onun için elleri ayakları ileride göreceğiz.
Elleri, ayakları kendi bedenleri aleyhine şahidlik yapar yani.
Çünkü İlah-î Sistem böyle! program böyle!
İşte bütün bunlar, bu sayfada gördüklerimiz bize o kadar açık bir şekilde Yâ Sîn Sûresinin Birinci sayfası.

Resim---Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; "Kim Allah'ın rızasını dileyerek YâSîn okursa, geçmiş günâhları affedilir, onu ölülerinizin yanında da okuyunuz! " buyurmuştur.
(Beyhakî, Sevab'ül-Kur'ân.)


Neden ''ölülerinize okuyun!” buyuruyor Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem?
Gidin oraya mezarların başına oturun: “ay anam vay babam!” diye ağlayın!
Anladım, anladım da bizim diri sanılan ölü ne olacak?
Meşhur Necmeddin Kübrâ Hz. büyük veliyullahtır.
Bir Allah dostu vefat etmiş, o da çok sevdiği için yaşlı zamanında cenazaye katılmış.
Bu hikaye değil, gerçek.
Varmışlar mezarlığa , hakka yürümüş hak dostunu kapatmışlar toprakla.
Devrin alafranga imamlarından birisi de çıkmış, bağırıp çağırıyor.
İşte “vah kardeşim falan oğlu falan falan! “ derken, Necmettin-i Kübrâ Hazretleri gülmeye başlamış derken gülme daha artmış. Etrafındakiler demişler ki: "Efendim bakın dost var düşman var, siz çok büyük bir zâtsınız burada kahkaha atarak gülüyorsunuz! "
Demiş ki: "Ya gülmeyeceğim fakat ölü güldürüyor beni"
Ne diyor?”
Diyor ki, Necmettin, " şu başımdaki ölüyü çek başımdan! "
Talkın veren imam için söylüyor bunu “başımdaki ölü” diye.
''Şu ölüyü çek başımdan Allah aşkına!”
İşte bu mesele.
Şehâdetini diriltenler.
"Eşhedü enlâ ilahe illâ ALLAH" ” sözünü "Muhammede’r Resûlullah" ağzından söyleyenler, yüreğinden söyleyenler, kulağından duyanlar, saf MuhaMMedîler, gerçek MuhaMMedîler.
Allaha Allah için kulu olanlar, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem i, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem olarak sayan, seven, tanıyan haysiyet sahibi gerçek MuhaMMedîler.
Bu İNANÇta, ÂMELde, ÂHLAKta, HÂLde olanlar.
Konuyu kapatmadan bir şey söylemek istiyorum, kendim için. Bizde bir tehlike vardır.
Başkasında noksan arayan MuhaMMedî Mükemmeliyete giremez asla.
Çünkü başkasında noksan aramak İblis Ahlakıdır.
Bu dört kişi bundan müstesnadır.
Suçlanamaz dört kişi.

Kim?
1- Baban. Kimse babayı suçlayamaz noksan aradı diye. Çünkü noksanı bulup mükemmelleştirmek onun ana görevi, babalık görevidir. Bundan dolayı kınanamaz.

2- Koca. Kimse bir hanımın beyini, hanımında noksan görüyor diye kınayamaz çünkü onun noksanlarını gidermek kendi noksanlarını gidermekten önce Farz-ı AYN’dır.

3- MuhaMMedî Hoca. Gerçekten Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem adına ve şerefine bir hizmet veriyorsa kendisine candan bağlı, samimi olan, dost olan insanların noksanlarını onlara söylemesi LÂzım. Yoksa aksi takdirde çok yanlış yapar. Başka bir şey söylemek istemiyorum çok hata olur. Zaten MuhaMMedî değildir o. Çünkü orda önemli olan onun noksanını görmek değildir, alışkanlık bile olsa, kemikleşmiş bile olsa ne yapıp ne yapıp onu eritmesi LÂzım.
Yoksa Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimize gerçekte geçemez yani.
Efendim birazda ziKKeli kalsın diyemeyiz yani, takılır kalır çünkü o bir yere çakılı kalır.
Affedersiniz bir atı bir yere otlasın diye zikkeliyorsunuz 500 metrede de ipi var.
Yola çıkıyoruz, herkesten önce dört nala koşuyor, ne kadar? 500 metre!
Ondan sonra?
Kurşuna dizseniz bir adım attıramazsınız çünkü arkada zikkelii kalıyor.
Zincirini koparamazsa gidemez artık.
Bitti o iş.
E hocam "zincirli kalsın" diyemez kimse eğer hoca hoca ise, adam da adamsa.
Bu metod MuhaMMedî metod değildir.
Demek ki BABA, KOCA, HOCA.

Dördüncüsü?

4- İMAM. Yani devlet başındaki kişi.
Bunda da kimse kınanamaz.
O toplumun eksiğini, noksanını bulmak zaten onun görevidir ve gidermekte görevidir.
Bunun dışındakiler, başkasında noksan arıyorsa çünkü görevli değiller, gerçekten bunları MuhaMMedî sistem içerisinde tutmak mümkün değildir zaten girmesi de mümkün değildir, hayalen olabilir yalnız.
Mesela şimdi desek ki, hepimiz kahve içiyoruz değil mi?
Bu bir hayaldir, içen vardır ama ben içmiyorum şahsen desem boş konuşurum, kahve içmedim ama kahve içsem de hiç konuşmasaydım haktır bu.
Onun için bu “ AĞLÂL ” neydi?

Bu AĞLÂL, bu olta?
Ne oltasıydı bu böyle?
Sadece kibir deyip geçecek miyiz ki, kibir neymiş ki ?
Onun anası ne anası?
Gitsek gitsek gitsek bu hele hele desek bir kelimeye indir bunu desek, neydi bu?
Bunu nerden bulacağız?
İblisin AĞLÂL’ine bakacağız.

İblisi İBLİS yapan şey neydi?
Yalan mı hayır yalan değil.
Yalanı da doğuran HASEDdi.
Yani insan AKLının ilk kepenti, ilk düşmanı HASEDi.
Eğer bir kişinin boynunda HASED varsa, bu iş en sarp iştir.
Bunu kesmek için demir testeresi lâzım, bundan kurtarabilmek için.
Çünkü HASED korkunç bir hastalıktır.
Kibirlilik HASEDden doğar, yalancılık HASEDten doğar, aklınıza ne gelirse HASEDden doğar.
HASED tümünün anasıdır çünkü.
Bunu bir dipnot olarak kırmızı kalemle yazmamız lâzım hepimizin avucumuza ikide bir bakmak için.
Hased, ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in kaderine karşı geliştir.
Yani ALLAHu ZÜ’L CELÂLin verdiğine razı olmayıştır.
Kadere karşı oluştur.
Karşıdaki kişi için asla iyi düşünemeyiştir.
Yani ne olmuş?
BİZE giremeyiştir, "ben" de kalıştır.
"ben" kim idi?
Şeytanın tâ kendisiydi.
BİZ kim idi?
Muhammed Aleyhisselat-ı vesselâmın tâ kendisiydi.
Efendim birkaç damlada donuk kalsın.
Donuk kalırlarsa ben kalırlar, ben kalırlarsa şeytan yani yem olurlar, AkdenİZ’i bulamazlar demek istiyorum.
Olsun mu? Olsunsa olsun ne diyelim yani.
BUZ dağları da olacak dünyada ALLAHu ZÜ’L CELÂL böyle yaratmış, tercih edenler olacaktır.
Ama biz BİZ diye konuşuyorsak, içimizde çocukta olacak, kadın da olacak, delimiz olacak akıllandırmaya çalışacağız, hastamız olacak iyileştirmeye çalışacağız, yürüyemeyenimiz olacak, gençler var aramızda güçlü onlar omuzlayacak.
Bu YOLda giderken kimse geride kalmayacak aksi taktirde BİZ olamayız yalnız.
Dökülen dökülsün kalan sağlar bizimdir, bu Muhammed SALLallahu aleyhi ve SELLem’in metodu değildir.
Onun için hanımlar, “Ya Resûlullah her şeyi erkeklere söylediniz söylediniz söylediniz bize de bir şey söylemiyorsunuz. Yani sen yokmuşsun gibi” böyle demişlerdi,
Yok yok eyy hanım milleti , “Nisa Kavmi” Siz var ya şu dört şeyi yapın ben sizin kefilinizim cennetin hangi kapısından istiyorsanız buyurunuz, girin!
Neydi bunlar?
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Kadın, beş vakit namazını kılar, ramazan orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına saygı gösterirse kendisine : "hangi kapıdan istersen cennete gir!'' denir.'' buyurmuştur.
(el-Münzirî, et-Terğib ve’t-Terhip, III, 52 Hadisi, Ahmed ve Taberânî rivâyet etmişlerdir.)

1. “Beş vakit namazınızı kılın.
2. 30 gün orucunuzu tutun.
3. Müslüman olan kocanızı razı edin yani geçim ehli olun, âsî olmayın, isyankar olmayın. Hayâsız olmayın, olmayın! Fatmatüz Zehra olun yani.
Birde eliyle mubarek ağzını, dudaklarını işaret etmiştir,
4. Ağzınıza sahip olun!
Cennetin hangi kapısını istiyorsanız, buyurun gelin!”

Nereye gitti, hani bizim camiler, hanlar hamamlar yaptırmalar, şöyle yap, böyle yap, mahalle aralarında koşmalar, o dersten bu derse, şundan şuna .
Dışarılardan sesler duyuluyor zannedersin ki burada düğün yapıyorlar.

Bu ne bu?

Hiiçç! Gürültü, uyduruk şeyler.
Neresi Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile ilgili bunlar hiçç.

Kim çıkardı bunu?

Bilmiyoruz kim çıkardı.
Ama Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem değil, onu biliyoruz yalnız.
Kim diyorsa öyle değildir, buyursun bize bir tek kelime göstersin, yüreğini görelim, buyursun. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ne dedi, ne demedi elimizde bak.
Her gün yazıyoruz, kardeşlerimiz yazıyor, Hadis-i Şerif’lerin tümünü. Mesela şimdi ALLAH razı olsun Kutub-i Sitte olduğu gibi yayınlanmaya başlıyor.
Bir başkası başka şey yapıyor.

Niye bunlar niye yapılıyor?

Okunsun diye.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in biz rüyada mı Hadis-i Şerif’elerini duyacağız.
Niye Hadis-i Şerif’elerini okumuyoruz ki, nasıl tanıyacağız. Tanımadığımız Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i niye sevelim biz?
İnsan tanımadığını sever mi, bilmediğini niye sevsin yani.
Lafla seviyor bak.
Canımı veririm, saçının bir telini vermiyor bu sefer.
Bu nereye kadar gider? Hiçbir yere gitmez.
Bu bir hayaldir, ama gerçek bu değildir yalnız.
İşte bütün bu arz etmeye çalıştığımız şeylerin tümü BİZ oluşumuz , kardeşlerimizin gerçekten MuhaMMedî bir cemaat, bildiğimiz cemaat değil, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in arkasında “ALLAH-u Ekber!”diyen cemaat.
Hepsi bir can gibi yalnız.
ALLAH-u Ekber!” dediğinde sanki bir kişi vardı “ALLAH-u Ekber!” deyişte. “ALLAH-u Ekber!” dediler, kalkıverdiler.
“Eh sen biraz şöylesin, yapma!.”
Ne alaka kardeşim.
“Ben senden daha bilgiliyim sen az biliyorsun!”

Ne diyorsun sen kardeşim?

Biz Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in dediğini yapıyoruz, hesabı ALLAH görecek böyle bir şey yok.
Eğer az biliyorsam, sen çok biliyorsan gel bana öğret çok bildir yani eğer istiyorsan, hizmet et yani.
Efendim ben böyle algılıyorum.
Böyle algılama.
Çünkü bu cemaatın onuruna yakışmaz.
Burasına saygısızlıktır, bana yapacağına hizmet yap!
Beni yıkma, yakma, horlama, dırlama dışlama, atma, çatma!

Neden?
Neden olacak yani Hakan sen benim neyimsin ki?
Soruyorum hani dört kişiden birimisiniz?
Hayır!
O zaman bana bir şey söyleme, söyleyeceksen güzel şey söyle.

Kimin hakkı vardı?

Baba olacaktı, koca olacaktı, hoca yani öğretmen olacaktı bir de devlet başında olacaktı.
Bunun dışındakiler değil.
İşte bütün bu arz etmeye çalıştığım şeyler canlar, ben canları çok kullanırım.
Canlar nedir?
Can HAYY Esmâsıdır.
CAN cisim ve maddenin birleştiği noktadaki addır.
RÛHla NEFSin yapıştığı yerdir.
KALBin ortasıdır.
Bir tarafta soyut RÛH vardır, bir tarafta somut NEFS vardır.
Yani CAN cisim giydi mi olur sana bir İNSÂN, buyurunuz, sahneye çıkar.
Ya da Hacer, sahneye çıkar.
Elbisesi değişik, biri yeşil giymiş Hacer olmuş, diğeri de kırmızı giymiş ya da başka bir renk giymiş..
İçindeki içindek El HAYY Celle Celâlihu, nerde?
Can da.
Başka ne can var, vallahi bir tane can var, kimin canı Âdem aleyhi’s-Selâm’ın canı.
Bizim bildğimiz başka can yok ötekiler, ötekiler işte KebÂN’dan bağlanan hatlar.
Bize kadar geldi..
Tepe tepe kullanmaktayız farkında bile olmadan..
Bir yerimizi ağrırsa CANımız hatırlarız!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Ya SÎN suresi Sohbeti Kul İhvÂNi

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

---->Resim<----

CEMmü’L CEM’de ve MaKSEM’de
DivÂNe-Yydik ->DEM bU DEM’de
Yâ-SîN.. MuBîN.. ->BiNÂ.. >BeyÂN..
“BİZ BİR-İZ”>HaLK>HAKkLa HEM de!.



ZEVK 6462

DARma DUMan<–>DERdiYOK’La ->ARŞ’a ÇIKaRdık “Yâ-SîN”i
“SEHER TEVHİD TEK-NEsΔnde ->AŞK iLe KaRdık ->“Yâ-SîN”i
->ReSÛLuLLAH’ın >GÖZÜyLe ->RaBBü’L- ÂLEMîyn >SÖZÜyLe
->YENİ DOĞmuş “BeBek” giBi -> “SÎNe”ye SaRdık ->“Yâ-SîN”i!.

celle celâluhu.
sallallahu aleyhi ve sellem..
el hamdu lillâhi Rabbilâlemînn..


21.11.14. 04:24
27.mHRRm.1436..
brsbrsmm..tktktrstkkmdynssizz..


Yâ ResimSîN.. eYy insÂNn!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Her şeyin bir kaLbi vardır. Kur'ÂN'ın kaLbi de Yâ-Sîn'dir. Kim Yâ-Sîn'i okursa, ALLAH onun okumasına, Kur'ÂN'ı on kere okumuş gibi sevâb yazar." buyurdu.
(Tirmizî, Fedâilu'l-Kur'n, 7; Dârimî, Fedâilu'l-Kur'ân, 21)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: " Yâ-Sîn, Kur'ÂN'ın kaLbidir. ALLAH'ı ve âHiret gününü arzu ederek Yâ-Sîn okuyan kimsenin geçmiş günahı affedilir. Onu öLüLerinize okuyunuz!." buyurdu.
(Ebû Davud Cenâiz 20; İbn Mace, Cenâiz 4; İbn Hanbel, Müsned V, 26, 27)

el Hak BUYURdun yâ RaSûLuLlaH sallallahu aleyhi ve sellem!.
Şu zavallıcık kıtMÎR Nefsimden bAŞKa her ÂN ÖLen biri daha var mı ki bu ÂLEMcikte.. ve de her YÂRım NEFeste DİRİLmeye HASsret OLann!..

Her zaman hayrÂNı olduğum aziz KurÂN İmamım Fahreddin-i Razi kaddesallahu sırrahu bu konuda:
"Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'ÂN'ın kalbi Yâ-Sîn'dir." Hadis-i Şerifinin yanında, bir de ölüme yaklaşan kimseye Yâ-Sîn Sûresinin okunmasının istenilmesini şöyle açıklar:
"O sırada lisânın kuvveti zayıftır, dermandan düşmüştür. Fakat kaLb bütün varlığıyla ALLAH'a yönelir. Öyleyse bu esnâda ona, kaLbinin kuvvetini artıracak, tasdikini kuvvetlendirecek, iman gücünü artıracak bir şey okunmalıdır. İşte Yâ-Sîn Sûresinde bütün bu özellikler bulunmaktadır. Çünkü onda; yeniden dirilme, kıyamet halleri, eski milletlerin durumları, sonlarının beyânı, kaderin ispatı, kulların üstünlüklerinin ALLAH Teâlâ'ya dayandığı, ALLAH’ın birliğinin ispatı, ALLAH'ın zıddı, ortağı bulunmadığının açıklanması, kıyamet aLâmetleri, yeniden dirilme ve haşrin gerçekleşmesi, Arasat'ta Allah’ın huzurunda toplanma, hesap, cezâ, hesaptan sonra dönülecek yerler gibi bir çok konu vardır. Bütün bu ve benzeri özelliklerin bulunduğu Yâ-Sîn Sûresinin okunması, kişide bütün bu hâllerin hatıratını yeniler ve dinin temel konularına karşı uyarıda bulunur, kabir ve kıyamet hâllerinden kendisini bekleyen şeyleri hatırlatır."

(İmam fahreddin Razi, Mefatihu’l-gayb, YâSîn Sûresinin Tefsiri)


Resim
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön