Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti.. 27.02.2018


ResimEs-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..

istiğfar antivirüsüMüz:
Subhâneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!. Ve Huve’r- Rahîmu’l- Vedûd celle celâlihu..
Ve'l-HaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN!.

Ya RaBBulâlemin, ya Rasûllallah sallallahu aleyhi ve sellem istecertu!.
ALLAH! ALLAH! ALLAH! RaBBî lâ uşrike bî şeyin!
Ve Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billlahi'l- Aliyyi'l- Aziym!.
Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!.


Resim
Resim''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''
Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Nûri'z-Zâti. Ve's-sirri's-sâriî fî cemi'i'l-âsâri. Ve'l-esmâi ve's-sıfâti Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim adede kemâl'illâhi ve kemâ yelîku bikemâlihi. Biadedi ilmiken dâimen kesiren mübâreken tayyiben fîh yâ RaBBu'l -Âlemîn!..


Evet Beyefendi Babamız!.
Kur'ÂN-ı Kerîm, o kadar ince bir İŞtir ki.. SIRRdır ki, kâinâtta tek gerçek Kur’ÂN-ı Kerîmdir bana göre.. Kur’ÂN-ı Kerîm kabloların içinde gelen CÂN ceryÂNıdır.. Diğer şeyler hep miadlıdır/müsaade edilen zaman içinde yaratılır, yaşar ve SONunda ise, çürür, ölür, ve kâinâttan yok olur.. Gözden kaybolur gider.. Fakat ceryÂN, ne ele geçer ne de kaybolur sadece yaptığı İŞ İLe belli olur.. Ne idiği belirsizdir ve ancak ettiği İŞ ile bellidir.. Gaybîdir, OLduğu HALde GÖZükmez CÂN gibidir.. Kayıp/yitik değildir gaybîdir.. Kayıb, yitik demektir.. Bir şey kaybetmiş gibi.. Gayb öyle değildir olduğu halde gözükmeyendir.. Var ama gözükmesi için bir İŞ yapması lâzımdır tıpkı ceryÂN gibi.. Yoksa anlayamazsınız yok gibi durur, koca şehre ışık veren bir parmak kalınlığındaki kablonun içindeki ceryÂN kesildiğinde koskoca şehir BURSA susar, yok olur karanlığa gömülür.. Fakat ceryÂN geldiğinde bütün şehir ayağa kalkar, ışıklar yanar, âletler çalışır ve kıyametler kopar.. İşte böyle bir şeydir ki, RABBanî ve Rasulî bir sıfattır.. yâni yaradılışın temelinde olan bir şeydirler bunlar..
Bütün dillerde “kö”kler vardır Türkçede meselâ “gel” dersin ve “gel”mekten bir çok şeyler üretirsin.. “göz” dersin gözden işte gözle ilgili şeyler üretirsin, GÖZlük, GÖZLemek vs. Artık ekler takarak.. herbirinin kendine mahsus bir temeli vardır.. Ama temelinde bir kök vardır o kök çalıştırılır.. Arapça da çok güçlü bir dildir, eski bir dildir.. Ayrıca Kur'ÂNca da kendine mahsus bir dildir ve Arapçanın çok ötesindedir.. yâni bir Arap, Arapça Dilini bilir ama, Kur'ÂNca bilmez bilmeyebilir.. Kur'ÂNca bilmeyebilir, Rasûlullahça bilmeyebilir.. yâni MuhaMMedçe bilmeyebilir.. Arapça bilebilir meselâ “felân kavim şöyle” diyor “öteki böyle diyor” diye bilebilir ama, bütün burda esas olan şey Kur’ÂN-ı Kerîmin kendisinin HAYy OLuşu daha doğrusu ALLAHu zü’L- CeLÂL’in El HAYy OLuşu Kelâmullahın El HAYy OLuşu ki, HAYyatta OLuşu ve RaSûLuLLAHın HAYyatta OLuşu ve sonra bütün sistemin/KâinÂtın HAYyatta OLuşu söz konusu OLAN..
Onun için dedim ki: “Kablodaki bir CÂNdır, ceryÂN gibidir NÛRULLAH!.”
NÛRULLAH => RubububîYyet ki, Yaratış Sıfatıdır ve yine SıfatUULLAH OLan NÛR-u MUHAMMEDe ki, RaSûLuLLAHa geçer.. Sıfat olarak RaSûLuLLAHa geçer.. Nûr-u MuhaMMed olarak geçer ve Nûr-u MuhaMMed OLduğu ÂNda artık binbir, sayısız ve sonsuz KüLLî ŞEYye dönüşür.. Âdete bir beyaz ışığın tayfı gibi sonsuz sürekler açar, cümbüşler başlar ve HAYyat başlar ki TÜMM bunlar, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in El HAYy celle celâlihu İSMİnin el ÂN Şe’ÂNuLLAH TeCELLîsidir..

Biz şU ÂNda Kur’ÂN-ı Kerîmi zevk ederken, zevk edip de eğlenmiyoruz.. Biz Kur’ÂN-ı Kerîme hizmet etmekle mükellefiz/ Hasbî Hizmet yapmağa mecburuz.. Kur’ÂN-ı Kerîmi anlamak ve anlatmaktır MuhaMMedî MeLÂMet İŞİmiz.. Rasûlullahça Kur'ÂNca Dosdoğru anlamazsak neyi anlatıp neyi YAŞAyacağız ki?!.
“vıdı vıdı vıdı vıdı!.” sabah vıdı vıdı.. akşam vıdı vıdı.. seksen sene vıdı vıdı gıdı gıdı.. Ortada HAKkça bir şey yok ki, netice sıfır!. Durmadan düşünde konuşmakta ayakta uyuyan zavallı adam.. ne demekte bilmiyorum.. bilmiyorsan “CÂNın ceheNNeme” diyecek!. bir şey yok.. nasıl iş ki bu dediğini bilmiyor.. ama bir şey diyor bunu sokakta birine desen “vıdı vıdı!.” desen o da kabarıpkızarak: “Ne diyon kardeşim sen gel bakıyım buraya derdin ne senin bir şey mi diyorsun bana vıdı vıdı dedin!.” der.
Çocuğa bile diyemiyorsun çocuğa.. Ama Hakancanım, şu insÂNoğlu öyle arsız, öyle utanmaz ki on tane namaz sûrelerinin mânâsını bilmeden RABBısıyla hâşâ dalga geçiyor gibi çıt çıt çıt çıt!..

Kur'ÂN-ı Kerîme gereken önemi vermemiz için bunu söylüyorum.. çünkü biz başkaları gibi hiç değiliz.. hele hele şimdi hiç değiliz.. ALLAH celle celâlihu korusun!.
Yâni sisteme iyi bakmamız gerekiyor biz Cin Sûresine gireriz veard ardıan soluk allmadan, birinci âyet şudur tak tak tak, iki budur, üç budur ve bir şeyler de anlatır geçer gideriz!. güzel oldu mu?. Oldu!. Oldu da “Cin nedir?.” onu bilmiyoruz.. Bilmiyoruz ben bilmiyorum Cin nedir, CÂN nedir CeNNet nedir, CeNiN nedir?.. Bu “ceNNe” kökü nasıl bir köktür.. nasıl bir kökmüş bu kök.. bir kelimenin kökü yâni, kökeni iğnenin ucundaki en başlangıcındaki nedir?. bir CeNN çıkıyor ortaya.. bir CeNN kökü var.. bu kökten CÂNN oluyor, CİNN oluyor, başka CÂNÂN oluyor, CeNNe oluyor, CiNNe oluyor biliyorsunuz..
Bu “ceNNe” en sonuna “kapalı te” alıyorlar yâni ne alıyor “ceNNet”.. bizdeki türkçede ceNNet geçmiştir.. halbuki cNNetin sonundaki “kapalı te”dir “cenneh”tir aslında ama, Türkçede ceNNet olarak orda ceNNet olarak geçer.. Ama arkası devam ediyorsa cennettir.. bitiriyorsan ceNNehtir.. Hülâsa her ne iyse cennet yâni cinnet, cunnet.. nerden başladık CÂNdan başladık birer daha giderek daha da üretebiliriz, başka şeyler üretebiliriz.. “ecinne” de vardır başına ek alır, sonuna ek alır felân feşmekan.. fakat bu bilgisizlik ve kapalılık İslam Âlemi’nin içinde hayat boyunca sürdü çağlar boyunca..

Kur’ÂN-ı Kerîm Cin Sûresindeki “cin”i nasıl anlattı, peygamber aleyhisselâm cini nasıl anlattı, cin diye bir şey var mı hakikaten..

Kur'ÂN-ı Kerîmde ALAHu zü’l- CeLÂL nasıl anlatıldı, melekler nasıl anlatıldı, Cin ve İns nasıl anlatıldı?. Ve sisteme bir bakar mısınız, sistemde ne var?. “Keşiş Dağı’nın başında kayalar var ne ürüyorlar ne türüyorlar ne de ölüyorlar ve öylece duruyorlar!.” diyoruz.. Güya CÂNsız öyle duruyorlarmış.. güzel de, başka bitkiler de var.. Onlar da bir yerde çakılı kalıyorlar, orada bekliyorlar, özellikleri belli, dereye inip su içemiyorlar ve orda oldukları yerde ne ise yaratıldıkları şartlar altında bitkiliklerine devam ediyorlar!.
Peki canlılar hareket eden, yürüyen hale geçti mi ne oluyor?. Hayvan hâli.. yâni evet..
İşte bunlara, bunların tümünün; şu ÂNa kadar bedenleri var dikkat ediyorsanız, taşın da var, bitkinin de var, hayvanın da var.. ben bir şeyi çok konuşmak için konuşmuyorum Hakan oğlumm..
Bir şeyi çok iyi anlaman gerektiği için konuşuyorum, anlamamız gerekiyor.. Bir şeyi anlamadığımız takdirde hiç gerek yok, 6666 âyeti akşama kadar okuyalım evir çevir evir çevir bir şey anlamadan geçeriz!. Onun için diyorum “Cin nedir?” iyi anlamak için bunları söylüyorum ve teknik olarak da söylemeye çalışıyorum..
Çünkü Akıl öyle yaratılmıştır ki, maddî olarak anlamazsa manevî olarak katiyyen anlamaz uğraşırsınız sen boşuna uğraşırsınız haa.. maddî olarak anlar da mânâya geçer mi, geçer..
İnsÂN AKLı NAKLen RaSûLuLLAH ve KeLâMLLaHı bulursa meseleyokk!.

Yoksa Barbaros çok iyi biliyor ki, dünyanın en zeki insÂNları japon proföserler şunlar bunlar bangdir bingdir caktur cuktur felân dünya şişti patladı çatladı eee.. Çünkü KÛN feyeKÛNdan haberi yok!. Yok ve olmuyor!. Neden?. Çünkü iman başka şeydir ve onu ancak oraya varanlar yaşarlar ve anlarlar.. Yoksa içi boş lafınan olsaydı şu anda Türkiye de ne bileyim yüz milyon insÂN yaşıyorsa yüz milyon mü’min olurdu.. Ya da dünyada beş milyar üç milyar müslüman olurdu!.. Öyle de olmuyor ve olmadı.. Çünkü hep içi bpş elbise gibi imanlar.. hâşâ, ayakkabı gibi imanlar.. Ya da gözlük gibi imanlar.. Eşya gibi imanlar car curt ediyor vebir şeyler söylüyor ve SONunda bir yer ve HÂSLde çıkarıp atıyorlar!.
Bunlar yanlış, korkunç yanlışlar ALLAH celle celâlihu esirgesin!.
insÂN nedir?. insÂN; Beden, Nefis, Kalb ve Ruh.. Bu dördü ilk “Anasır-ı Erba” dediğimiz dört unsurdur.. daha var içeri doğru gider ancak bu dördü mükelleftir.. bunlar islam teklifine sokar insÂNı.. İnsÂNoğlu; gaybî bir insÂN değildir, hayali bir insÂN değildir Fiilî bir insÂNdır..
Başka imkanlar sağlandığı takdirde Türkçe ne demek istiyorsun?.
Şunu demek istiyorum ki, İnsÂNoğlu EsmâuLLAH yüklüdür, AKIL yüklüdür daha doğrusu o AKILla Beden, Nefis, Kalb ve Ruh organizesini kurar.. Kurar da, kendi;
Kalb Kur'ÂN-ını okumaya başlar,
Kafa Kur'ÂN-ını okumaya başlar,
Kâinât kuranını okumaya başlar,
KÛN feyeKÛN Kur'ÂN-ını okumaya başlar İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Hülâsa anlamaya başlar anladıkça doğruyu bulur. Doğruyu BİLdikçe BULdukça doğruda OLur ve doğruda oldukça doğruyu YAŞAr!. Doğrudan kasdımız Sırat-ı Müstakîmdir.. Onun bunun cennet cehennem yolu değildir.. Terket onları ne hal edeceklerse etsinler, yâni onlara bir sözümüz yok!. Zâten laf anlamazlar ahmaklıktır.. Onlarla uğraşmak bir anlamda yâni gerçekten ahmaklıktır ALLAH celle celâlihu affetsin.. yâni yapamaz çünkü ahmak, döner yine oraya gider.. Sığır desen sığır bile bir tercübe kazanır ya da: “burdan dayak yedik şuraya dönelim!” der felân feşmekan.. o, onu da demez yâni.. Şimdi Beden Nefis Kalb ve Ruh Olanlardan bedeni soyarsak ne olur bedeni olmasa ne olur?. Nefsi olsa kalbi olsa ruhu olsa?. Ben anladığım şekilde anlatmaya çalışıyorum Hakan!. “Dayı neye göre?.” diyorsan Kur’ÂN-ı Kerîme göre anlatmaya çalışıyorum.. Ben Kur’ÂN-ı Kerîmden ve RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemden anlayabiliyorum çünkü, diğer taraflaraa biraz afedersin gerizekalıyım.. Başkasının lafı kulağımın birinden girip birinden çıkıyor çünkü.. ömrümüz boşa geçiyor onlarla bedeni olmayan ama nefsi olan, nefsi var aynı insÂN gibi kalbi var ruhu var ama beden yok bu varlıklar kimlerdir?. Direk cevap “CİN”lerdir.. Pekiyi nefsini de soyarsak, kalbi ve ruhu kalırsa “MELEK”lerdir.. hadi kalbini de soysak, ruhu kalsa?. Ruh, Mükerrem KILınan insanoğluna Emr Âlemindendir;

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً
Resim---“Ve lekad kerremnâ benî âdeme ve hamelnâhum fî’l- berri ve’l- bahri ve razaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ: Andolsun, biz Âdemoğlunu yücelttik-mükerrem kıldık; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz, güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.” (İsrâ 17/70)

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---"Ve yes’elûneke anir rûhı, kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).: Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (İsrâ 17/85)

Bu hususta size fazla bilgi verilmedi. Emr Âlemindendir.. Emr Âlemi ne?. Emr Âlemi, Bursa vâlisi mi, ya da ordu komutanı mı?. yooo KÛN fe yeKÛN diyen.. “KÛN!.” Buyuran, “fe yekûn” yapan… haaa evet evet işte bu rayha bu radiyeten merdiyeten reyhası, reyhanı kokusu, rızası, BİZ BİR-İZliği insÂNı, “NAHNU”dan nereye çeker?. “EN”ya.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’e çeker, CERR eder CEZM eder..

Cinlerin yerini katogarilerini sistemdeki yerini umarım anlatabilmişimdir. Bunları anlamazsak ne olur?. Bu güne kadar ne olduysa öyle olur anlamadan dinlemeden başka işlerle uğraşmış oluruz ben çok işler yapmış insÂNım barajlar yaptım cart curtlar şunu yaptım bunu yaptım sonra bağlar gazeli çekti yerle bir oldu geldi geçti gitti ama bir şey daha var elim daima; RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin elinde oldu, Kelâmullahın elinde oldu.. Bu üstünlük değildi normaldi böyle olmayış alçaklıktı, böyle olmak şarttı bu ise, zâten istenendi ve doğrusu buydu mutlaka olmalıydı.. Yücelik yükseklik vermez RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin arkasında “ALLAHUEKBER!.” demek normal seviyeyi getirir.. Böyle olmayışa yuh olsun, yazıklar olsun.. Onun için çok doğru düşünmemiz ve doğru inanmamız lâzım.. Haa olabilir ki Hakan der ki ben: “Daha küçüğüm biraz oyun oynamak istiyorum!.” “OLur oğlum OLur, Bitlis’te felân çoktur çalıp oynayan, felân hele!.”
İyi bilirim ben oraları of of of gırla gider böyle yâni kimin kime taptığını bulamazsın oyun oynamak istiyorsan!. Çok hanları hamamları medreseleri tekkeleri mekkeleri çekkeleri hep hazırdır.. Bütün kafa ve kalb.. Nerde sorusuyla gelince bunlardan sorumlu.. ALLAH celle celâlihu bana onu bunu sormayacak.. “Bu kafa ve kalbi ne yaptın?” dediğin anda ise: “Sen merak etme, biz seni kurtarırız!.” derler.. Çok acı çok acı..
Cin Sûresi üzerinde duruyorum.. Bâzen tabi üzülüyorum çeşitli hallerim gereği..

Siirtli Hocam çok yiğit bir insÂNdı çokk.. En zor zamanlarımda hele manevî sistemimdeki şey halinde akıl fikir ermeyecek şekilde fiilen maddî olarak yâni senin yanında değildir ama fiilen yaşar seninle olayları gün boyunca yaşar.. Sana o merhaleleri o şeyleri fiilen gösterir, senin yüreğini tatmin ettirir.. ALLAH’a imanını perçinler.. Ve bir gün sonra da: “Anlat bakalım Abdullatif!.” der. Sen ne kadar kıvırtırsan kıvırt “anlat anlat” der ve eksiklerini tamamlar senin.. Ne yüce insÂNlardı ki gaybı yaşattılar onu demek istiyorum gaybî gaybî.. Bunu niye söylüyorum şunun için. Hocam, Abdullatif İnşâe ALLAHu TeÂLÂ bir zaman olsun seni Siirt’e götüreyim. Sofi Numan’ın Şeyhu’l- Hazîn kaddesallahu sırrahu Hazretlerinin sonra da, Şeyh Alaaddin kaddesallahu sırrahu Efendimiz zamanında yaşamış Sofi Numan meczub.. Karda kışda yalın ayakla gezen böyle.. Ama çok büyük Evliyaullah ama öyle yâni.. Hocam Sofi Numan’ın Cinler Vâdisi’ne götürecekti..
Hocam : “Sofi Numan dediki diyor MuhaMMed Sıddık seni ve Ahmeti küçük rahmetli ahmet kardeşi vardı.. TÂbi hocam Antalya-dayken gelirdi ve ayrı tek başına namaz kılardı.. insÂNlar içinde kılamazdı.. Akıl erecek bir insÂN değildi.. Bir keresinde böyle Hocaya felân çok ağır yüklendi yâni ben toplantıya geç gelmiştim.. Hocama: “Neden Ahmedî Rufaî kaddesallahu sırrahu Hazretlerinin namazını anlatmıyorsun Abdullatif’e?.” Dedi.. “Neden oyun oynuyorsun felân böyle!. “Of of of tamam Ahmet tamam, Ahmet tamam Ahmet!.”
Böyle bir insÂNdı alnının çatında sanki: “ALLAH ALLAH ALLAH MuhaMMeden RaSûLuLLAH” yazardı böyle bir yiğit insÂNdı.. Ben kendim şâhid oldum.. cemaat halinde kıldık Hocam imam oldu.. O’na da bir oda gösterdiler, orda kıldı.. Geldikten sonra zâten hiç konuşamadı hep sarhoş gibi kaldı ayıkamadı demek istiyorum..
İşte bu Ahmet Abi ile Hocamı almış Sufi Numan o Cinler Vâdisine götürmüş.. Diyelim ki sabah ezanında çıkmışlar öğleye doğru oraya varmışlar, bir müddet kalmışlar geri dönmüşler. Orda ne olduğunu ne yaşattığını Hocam anlatmıyor bana diyor ki: “Seni götüreyim gör ki tatmin olursun!.” Diyor. “Şöyle oldu böyle oldu” anlatmıyor “sen de bak bi oraya götüreyim seni..”
Ama ben, kader Kaderullah babamın cenâzesine gidemedim, anamın cenâzesine gidemedim, abimin cenâzesine gidemedim İnşâe ALLAHu TeÂLÂ senle gideriz!.” dedi ama gidemedik.. ben görmedim orayı..
Bunu da, bu Cin Sûresi vesilesiyle söylüyorum.. Cin, demek ki insÂNla melek arasında, insÂNlara benzeyen bütün özellikleri esmâ yüklü.. Ama ne kadar yüklü?. Bedensel esmâlar yüklü değil herhalde.. ama uyku değil gerçek varlıktır, melekler gibidir ve şeytanlar da cinlerdendir.. çünkü şeytanların beden haline geçmeleri mümkün değildir. onun içinde açık âyet vardır CÂNlardan yâni CÂN cinlerden..


وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ أَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ أَوْلِيَاء مِن دُونِي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمِينَ بَدَلًا
Resim---"Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblis (iblîse), kâne mine’l- cinni fe feseka an emri rabbihî, e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvvun, bi'se liz zâlimîne bedelâ (bedelen).: Hani meleklere: "Âdem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zâlimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.” (Kehf 18/50)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah sizden her biri için, bir cinnî arkadaş kılmıştır. " Ashab: "Size de mi yâ Rasûlallah?" diye sorduklarında, Rasûlullah: "Bana da, ancak Allah ona karşı bana yardım etti de, o (cin) Müslüman oldu, artık o, bana ancak hayır emrediyor. " buyurmuştur.
(et-Tâc, V/233)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Benim şeytanım bana teslim oldu.” buyurmuştur.
(Tirmizi, Rada 17; Müsned, III/309)

Bu hadiste geçen “esleme” kelimesi hem teslim olup boyun eğmeye mecbur oldu hem de Müslüman oldu, manalarına gelmektedir..

Resim---İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden hiç kimse yoktur ki ona, biri şeytandan diğeri melekten olmak üzere yanından ayrılmayan iki "karîn" tevkil/ kendine birisini vekil etmek edilmemiş olsun!" buyurmuştur.
"Size de mi Yâ Resûlullah!." denildi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana da! Ancak, Allah ona karşı bana yardım etti de o bana teslim oldu. Artık o bana hayırdan başka bir şey emretmiyor!"
buyurmuştur.
(Müslim, Münâfıkûn 69, (2814)

قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَكِن كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
Resim---"Kâle karînuhu rabbenâ mâ etgaytuhu ve lâkin kâne fî dalâlin baîdin.: Onun karîni/onun yakını, yakınında olan, yakın dostu, saptırıcısı: “Rabbimiz onu ben azdırmadım, fakat o uzak bir dalâlet içindeydi.” der.” (Kaf 50/27)

قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُم بِالْوَعِيدِ
Resim---"Kâle lâ tahtesımû ledeyye ve kad kaddemtu ileykum bil vaîdi.: (Allah buyurur:) "Benim huzurumda çekişip durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim." (Kaf 50/28)

مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
Resim---"Mâ yubeddelu’l- kavlu ledeyye ve mâ ene bi zallâmin li’l- abîd (abîdi).: "Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve Ben kullara zulmedici değilim." (Kaf 50/29)

ALLAHu TeâLâ her bir insana bir karîn kılmıştır. Bu şeytan insanı daima şerre ve isyana sevk eder. Bundan Peygamber Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz müstesnâdır..

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Her bir kimsenin cinlerden bir karîni vardır. Bunun üzerine ashab: “Yâ Resûlullah! Sizin de var mıdır?” diye sorduğunda Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Evet benim de var, ancak ALLAHu TeâLâ bana yardım etti de “esleme” o Müslüman oldu yahut bana boyun eğdi bu yüzden ancak bana hayrı emrediyor.” buyurmuştur.
(Abdullah bin Mesud radiyallahu anhu’dan; Müslim, 2814)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Sizlerden biri namaz kılarken bir kimse önünden geçmek isterse ona müsaade etmesin hala da geçmeye kalkarsa onunla dövüşsün çünkü o bir şeytandır.” buyurmuştur.
(Abdullah bin Ömer radiyallahu anhu’dan; Müslim, 506)

Resim---Ebû Said radiyallahu anhu da: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'i şöyle buyururken işittim: "Sizden biriniz kendisini insanlardan koruyacak bir sütreye doğru namaz kılarken, birisi önünden geçmek isterse, ona mâni olsun. Eğer o kimse diretirse, onunla kavga etsin. Çünkü o şeytandan başka bir şey değildir.” buyurmuştur.
(Buhari, 3100. Müslim, 505)

Cinden kurtulmak için en tesirli silah Kelime-i Temcid/Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi’l- alîyyi’l- azîm ve istigfar duasıdır..
Âyete’l- Kürsi, İhlâs, Muavvizeteyn ve Fâtiha Sûrelerini sık sık okumak da, insanı cinden muhafaza eder..

Bunların tümü de, açıklanması gereken şeylerdir. Ama nerede açıklanması gereken şeylerdir?. 3 yaşındaki çocuğa mı, 18 yaşındakine mi, 40 yaşındakine mi?. Aklı başındaki birine mi anlatılacak şeyler bunlar bunu da tam bilemeyiz.. Meziyetlerimiz vardır bunu anlayıp anlamamakta farfara bir insÂNı siz tutamazsınız, zaptedemezsiniz onun yapısında uçarılık vardır.. O, hakikatı öğrenip hakikatı yaşamayı değil de, kelebek gibi bugün burda yarın orda.. O fikirde, bu fikirde, o da olmazsa bu olsun gibi uydur gaydır gider.. Ama bazı insÂNların çoğu genellikle vardır ki, hakikatı öğrendikten sonra: “Haa anladım anladım!.” der ve ona göre yaşar..

Şimdi ben bunları Cin Sûresinde bir geç vakitte hazırlık yapsam belki de daha iyi idi. ama şöyle ALLAH celle celâlihu’ya sığınarak dedim ki: “Böyle tak tak yapmayımda şu CİN nedir?. Ben de öğrenmiş olayım şu cini..” Ondan sonra da Cin Sûresine girelim diye düşündüm.. Cin hakkında çeşitli bilgiler vermemiz gerekir.. Cin kelimesi kökü “CiNN”.. Cim, Nun, Nun dur.. yâni “ce ne ne” dir yâni “cenne” cenni.. bir “ce” iki “ne” demek istiyorum.. “cenne” kökündendir.. “cenne” kökü..
Arapçada kök olarak iki tane “örtmek” fiili vardır.. Biri “kefere”dir örtmek, bir şeyin üstünü örtmek, onu göstermemek anlamında gizli kalmasını sağlamak, örtmek ve örtünmek anlamında “kefere” vardır..
Ama “kefere” nerde kullanılır?. kötü şeyleri örtmek anlamında ya da insÂN aklına kötü gözüken bir pisliği örtecekse “kefere” fiilini kullanır Araplar.. “Cenne” fiilini kullanmaz ikisi de örtmek ama “cenne”yi kullanmaz ki onu güzel şeyleri örtmekte kullanacağını bilir.. Cenin, cân, cennet vd. gibi..
Ama kefere de burda “kefere”yi kullanır ama ne yapmış Araplar küffar nedir çok kâfirdir.. Küffar/ (Kâfir. C.) Gâvurlar. Hak din olan İslâmiyeti inkâr edenler. Kâfirler..

Ama bir de, açın şimdi Arapça sözlüğü “küffar nedir?” diye, çiftçi diyecek.. niye?. Araplar demişler ki “yav buğdayı atıyoruz toprağa gömdük eyvah ki ne eyvah örttük üstünü bekleyip de yedi başak verinceye kadar bir zarar oldu bir çuval buğdayı attık toprağa kaybolup gitti” gibi görülmüş herhalde..
Meselâ “CeNNet”de “güzel şeyleri örtmek” anlamındadır cenneden türeyen kelimeler Cindir, CÂNdır, Cennet, meselâ zırh ya da zıhr değil mi öyle tutuyorsun önüne oklar attığında cenneh “cünneh”tir öyle çok kelimeler vardır..

Cinler bedeni olmayan Nefsi Kalbi ve Ruhu olan varlıklardır.. gözükmeyen varlıklardır.. Nefsi de olmazsa nefsi olmayan yaratıklar meleklerdir, onların nefisleri yoktur, akılları da yoktur, akılda düşünülemez onlarda.. o zaman onlar için yâni şöyle yapmış böyle çatmış yoktur.. yâni alavere daleveresi yoktur.. onun içinde işte doğrudan doğruya söylenmektedir ya biz burda sana her şeyi yaparken sen şimdi gidip de ya RABBi kan dökecek insÂN mı yaratıyorsun felân.. i’tiraz anlamında değildir..


وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---"Ve iz kâle rabbuke li’l- melâiketi innî câilun fî’l- ardı halîfeten, kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfiku’d- dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek (leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn (tâ’lemûne).: Hani RABBin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (ALLAH:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi.” (Bakara 2/30)

Cinler, insÂN duyularıyla idrak edilemeyen ama, nefis taşıdığı için insÂN gibi şuur ve iradeye sahib esmâ yüklü oldukları için akıl sahibi oldukları için esmâdan kasıd bu zâten ALLAHu zü’L- CeLÂL’in emirlerine tâbi tutulmuş mükellef, kendi sisteminde mükllef varlıklardır..
Nasıl bitkiler, Bitkilik Âleminde yaşıyorlarsa hayvanlar Hayvanlık Âleminde yaşıyorlarsa çünkü imkanı o kadardır..
“Efendim bitkilerde uçsaydı bitkilerde kaçsaydı koşsaydı!.” dur kardeşim bir dakika.. yâni sen bırak onu da sen şimdi bizim Bitkiler Âlemini, Hayvanlar Âlemini, Cinler Âlemini, Melekler Âlemini ANLA!.maya çalış, anlamaya çalış önce!.

Demek ki CİNLer, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in emirlerini tabi ve akılları oldukları için mükellef varlıklardır, kendi sistemleri içindedirler, mü’min ve kâfirlerden meydana gelirler.. İnsÂNlardan daha az sorumludurlar. Çünkü bedenleri yoktur. Bedenleri olmadığı için şeytanlarda nefis sahibi varlıklardır meleklerin içinde.. Bence ALLAHu zü’L- CeLÂL, melekleri yaratmıştır sonra nefis verip toptan CÂN yâni Cinleri yarattı geçiş olarak ordaki incelik geçiş gibi demek istiyorum melekle cinler arasındaki ara kesit bence CÂN denilen İblis ve Şeytan var yâni.. Onlar onlarında bedenleri yok nefisleri var sorumlulukları var vs.. var amma, bedenleri yok bunlar bedenleri olan varlıklara çok ilgi duyuyorlar, göreceğiz âyetlerde.. çok ilgi duyuyorlar insÂNlarda onlara çok ilgi duyuyor bilerek bilmeyerek hisler gibi içindeki pis hisler dürtüler ve çok iyi bildiği halde hevâ ve hevesine uyarar Rablık ve İlâhlıklara kalkışlar.. Peki kim bunu dürtüştürüyor, kim sokuşturuyor..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..


Euzu billahissemi’l- alîmu min eş şeytani’r racîm min hemezitihi ve nefhahi ve nefsihi.. Bismillahirrahmânirrahîm

Euzu bike rabbî yahdurunu.. Bismillahirrahmânirrahîm
Elhamdulillahirrabbü’l- âlemin..


هَمَّازٍ مَّشَّاء بِنَمِيمٍ
Resim---"Hemmâzin meşşâin bi nemim (nemîmin).: Devâmlı kusur arayanlara, lâf taşıyanlara (itaat etme).” (Kalem 68/11)

"Hemmâzin”.. bunlar çok yeminci, ihânetci, gammaz..
Meşşâin bi nemim” bunların yürüdükleri yol, neşeleri, devâmlı gittikleri geldikleri izledikleri yol nemim/söz götürme, lâf taşıma, bir kimse aleyhindeki sözleri ifsad maksadıyla kendisine eriştirmedir, koğuculuktur laf götürüp getirmektir.. yâni sadece hemezeyle kalmaz.. hemeze, hatırlarsanız “eûzu billahîmine’ş- şeytani’r- racîm min hemezitihi” demekteyiz. hemezetihi.. hemeze, gizliden gizliye sokuşturmalar.. gizliden gizliye şey gibi, savaş gazı gibi hiç fark etmeden zehirlemeler, öldürücülük getirmeler.. bir de açıktan böyle yürüye yürüye doğrudan doğruya laf götürüp getirerek bozgunculuk yaparlar..

Bakınız Kur'ÂN-ı Kerîmimize;


وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Resim---"Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâti’ş- şeyâtîn (şeyâtîni).: Ve “Şeytanların kışkırtmalarından (vesveselerinden) sana sığınırım.” de.” (Mü’minun 23/97)

ALLAHu Zü'l-Celâl'imizin İZni ve İNAYETi ile RABBü’L- ÂLeminimiz SÖZünü, RESÛLALLAH SALLallahu aleyhi ve sellem efendimizin SESinden buyuruyor:

"Euzu billâhi’s-semî'il-alîmi mine’ş-şeytani’r-racîmi min hemzihi ve nefsihi ve nefesih.:Kovulmuş şeytanın dürtmesinden, üflemesinden ve kötü nefesinden her şeyi en iyi işiten ve bilen ALLAH'a sığınırım."


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "ALLAHu Ekber! ALLAHu Ekber! ALLAHu Ekber! ALLAH'a çok çok hamd-ü senâlar. ALLAH'a çok çok hamd-ü senâlar. ALLAH'a çok çok hamd-ü senâlar. Sabah-akşam ALLAH'ı eksikliklerden tenzih ederim. Sabah-akşam ALLAH'ı eksikliklerden tenzih ederim. Sabah-akşam AL-LAH'ı eksikliklerden tenzih ederim. Şeytanın kışkırtmasından, üflemesinden ve fısıldamasından Sana sığınırım!."
buyurdu.
(İ. Ahmed, 4/80, 85; Ebu Davud, 764; İbn Mâce, 807. Senedinde bir tartışmalı râvi varsa da îbn Hibbân (443) ve Hâkim (1/235) onun bu hadisini sahih saymışlar, Zehebî de buna katılmıştır.) )

Resim---"Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, gece kıyama kalktığında Tekbir alır, sonra Subhâneke duasını okur. üç kere "Lâ ilahe illallah", üç kere "ALLAHu ekberu kebîran" der ve "Eûzü billahisemîi’l- alîmi mine’ş-şeytani’r-racîmi min hemzihi ve nefhihî ve nefsihî!." diyerek kıraate başlardı."
Hadisin senedi hasendir.

(Müslim (601))

Resim---Ve Ebu Avâne'nin rivâyetlerine göre İbn Ömer anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraber namaz kılıyorduk. Birden cemaatten birisi: "Allahu ekberu kebîran. Velhamdu lillahi kesîran ve Sübhânallahi bükraten ve asîlâ." dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şöyle şöyle diyen kimdir?" diye sordu. Cemaattan birisi: "Benim, ey Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!" dedi. Hz. Peygamber aleyhisselâm: "Şaştım kaldım. Bu söz üzerine göğün kapılan açıldı!"
buyurdu.
(İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdu'l-Mead)

Kısacası İKİLik ŞEY-tÂN-Lığının, dıştan sokuşturmasından, içten dürtüştürmesinden.. Âyet ve hadislerle “ALLAHu zü’L- CeLÂL’e sığınırım” neden?. Çünkü Cinler, hevâ ve heves sahibi insÂNın âletlerini kullanmak istiyorlar, maddeyi onu demek istiyorum.. Bedenini onun için de, buna dikkat etmemiz gerekir demek istiyorum. Bizim kitabımız Kur'ÂN-ı Kerîmde ya da inanç sistemimizde ALLAHu zü’L- CeLÂL, RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemi bütün cinlere ve insÂNlara, aklı olan varlıklar olduğu için peygamber olarak göndermiştir.. Daha doğrusu KÜLLî ŞEYy’in temelinde yaratış olarak vardır..
Bitki olmuş, hayvan olmuş asla fark etmez, KüLLî ŞEYy EMRuLLAHı DUYar ve EMRe UYar..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den, Cinlerin Hidayetine Vesile Olan Ağaç Mu’cizesini Hadis âlimleri sahih rivâyet zincirleri ile İbni Mes’ud’dan naklediyorlar..


Resim---İbni Mesud radiyallahu anhu anlatıyor: “Batn-ı Nahl" denilen yerde, Nusaybin cinleri Müslüman olmak için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına geldiklerinde bir ağaç cinlerin geldiklerini haber verdi. İmam-ı Mücahid, aynı hadiste İbni Mes’ud’dan nakleder ki: “O cinler bir delil yani mu’cize istediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir ağaca emretti; ağaç yerinden çıkıp geldi, sonra yine yerine gitti.”
(Buharî, Menâkıbu’l-Ensâr: 32 (Bâb: Zikru’l-Cin); Müslim, Salât: 150; Ali el-Karî, Şerhu’ş-Şifâ, 1:619)

İşte, Cin Taifesine birtek mu’cize kâfi geldi. Acaba bu mu’cize gibi bin mu’cizeyi duyan bir insan imana gelmezse, Kur'ÂN-ı Kerîmde Cinlerin:

وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا
Resim---"Ve ennehu kâne yekûlu sefîhunâ alâllâhi şetatâ(şetatan).: Ve o bizim sefih (ahmak) olanımızın (İblisin), Allah’a karşı asılsız (saçma sapan şeyler) söylemiş olduğuna (inanıyoruz).” (Cin sûresi 72/4)

Şeklinde tâbir ettikleri şeytanlardan daha şeytan olmaz mı?.

Başta İmam-ı İbn-i Mâce, Dârimî, İmam-ı Beyhakî, Hazreti Enes ibni Mâlik ve Hazreti Ali’den, Bezzaz ve İmam-ı Beyhakî ise Hazreti Ömer’den aynı mu’cizeyi nakletmişlerdir..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kâfirlerin yalanlamalarından dolayı hüzünlü olduğu bir zamanda: “Ey Rabbim, bana öyle bir âyet (mu’cize) göster ki, bundan böyle beni yalanlayanlara aldırmayayım.”
Hazreti Enes’in rivâyetinde, bu hadise vuku bulmadan evvel Hazreti Cebrâil aleyhisselâm da oradaydı. Vâdi kenarında bir ağaç vardı. Hazreti Cebrâil aleyhisselâm’ın haber vermesiyle Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem o ağacı çağırdı, ağaç yanına geldi. Sonra: “Git!” dedi. Tekrar gitti, yerine yerleşti.”

(İbni Mâce, Fiten: 23, no. 4028; Dârîmî, Mukaddime: 3; Müsned, 1:223, 3:113, 4:177; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:302; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:620; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:10; el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 2:354)

Endülüs’ün büyük İslam âlimi Kadı İyaz, Şifâ-i Şerif isimli eserinde kuvvetli senetlerle ve rivâyet silsilesi ile bize Abdullah ibni Ömer radiyallahu anhum’dan, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şu mu’cizesini naklediyor:

Resim---Bir seferde, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına bir bedevî geldi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona sordu: “Nereye gidiyorsun Bedevî?.” dedi. Bedevî: “Aileme.” diye cevap verdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tekrar sordu: “Ondan daha iyi bir hayır istemiyor musun?” Bedevî sordu: “Nedir?” Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cevap verdi:
“Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına, Onun bir olduğuna, hiçbir şeriki bulunmadığına ve MuhaMMed’in, Onun kulu ve resulü olduğuna şehadet etmendir.”
Bedevî sordu: “Bu şehâdete şâhid nedir?”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cevap verdi: “Vâdi kenarındaki şu ağaç şâhid olacak.”
İbni Ömer der ki: “O ağaç yerinden sallanarak çıktı, yeri ikiye yardı, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına kadar geldi. Efendimiz aleyhisselâm üç defa kendisinin Allah’ın Elçisi olduğuna dair o ağacı şâhid gösterdi ve ağaç da Efendimiz aleyhisselâmı doğruladı. Sonra Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ağaca emretti, ağaç tekrar yerine gidip yerleşti.”

(Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:298; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:615; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 6:14; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:292; İbn-i Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 6:125; el-Askalânî, el-Metâlibü’l-Âliye, 4:16, no. 3836; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:620; İbni Hibban, Sahih, 8:150)

Bu başta Sahih-i Müslim olmak üzere sahih hadis kitaplarında nakledilen bir mu’cizedir..

Resim---Câbir radiyallahu anhu anlatıyor: “Biz bir seferde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraberdik. Tuvalet ihtiyacı için bir yer aradı. Kapalı bir yer bulamadı. Sonra iki ağacın yanına gitti, bir ağacın dalını tuttu, çekti. Ağaç itaat ederek beraber gitti; öteki ağacın yanına getirdi. Bir devenin yularını tutup çekildiğinde geldiği gibi, o iki ağaç da öyle yan yana getirildi. Sonra Efendimiz aleyhisselâm o ağaçlar:a “Üstüme birleşiniz.” dedi. İkisi birleşerek örtü oldular. Efendimiz aleyhisselâm bu ağaçların arkasında ihtiyacını gördükten sonra ağaçlara emretti, tekrar yerlerine gittiler.”
(Müslim, Zühd: 74, no. 3012)

Hadis İmamı Ebu Ya’lâ, sahih bir şekilde haber veriyor ki.:

Resim---Bir seferde, “talha” veya “semure” denilen bir ağaç geldi, Asav.’in etrafında tavaf eder gibi döndü, sonra yine yerine gitti. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “O ağaç Cenâb-ı Hakk’tan istedi ki, bana selâm etsin.”
buyurdu.
(Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:301; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:619; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:53; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:6-7; Müsned, 4:170, 172; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:617)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ağaçlarla ilgili mu’cizeleri içerisinde en kuvvetli senedlerle ve çok sahabelerden birden nakledilen bir mu’cize de kuru hurma kütüğünün ağlaması mu’cizesidir.:
“Peygamber Efendimiz aleyhisselâm Mescid-i Şerifte hutbe verirken dayandığı hurma ağacından olan kuru bir direk vardı. Daha sonrasında minber yapılınca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hutbe verdiği zaman onun üzerine çıkıp hutbeye başladı. Tam bu esnâda artık üzerinde hutbe okunmayan kuru direk, deve gibi inleyerek ağladı. Ağlama sesini bütün cemaat işitti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem minberden inerek direğin yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla konuştu teselli verdi. Direğin ağlama sesi bunun üzerine kesildi.”

(Buhârî, Menâkıb, 25, Cum’a, 26; İbni Mâce, İkâme, 199; Nesâî, Cum’a 17; Tirmizî, Cum’a, 10, Me nâkıb, 6; Dârimî, Mukaddime, 6, Salât, 202; Müsned, 1:249)

Resim---Hazreti Büreyde’nin rivâyetinde der ki: Direk ağladıktan sonra, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem elini üstüne koyup ona dedi ki: “İstersen seni eski yerine nakledeyim. Orada kök salar, büyüyüp gelişirsin, yaprakların tazelenir ve defalarca meyve verirsin. Eğer cenneti istersen seni cennette dikeyim; orada meyvelerinden Allah’ın sevgili kulları yer.”
Ardından direk cevap verdi, verdiği cevabı yanındaki sahabeler duydular. Direk dedi ki: “Cennette beni dik ki, benim meyvelerimden, Cenâb-ı Hakk’ın sevgili kulları yesin. Hem bir mekân ki, orada bekà bulup, çürümek yoktur.” Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona “Öyle yaptım.” diye cevap verdi. Sonra sahabelerine dedi ki: “Bâki olan âhireti fâni dünyaya tercih etti.”

HÜbeyy ibni Kâ’b radiyallahu anhu der ki: Bu harika hadiseden sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem emretti ki: “Direk minberin altına konulsun.” Mescid-i Şerif’in tâmirine kadar minberin altında kaldı. O zaman, Hazreti Übeyy ibni Kâ’b yanına aldı; çürüyünceye kadar muhafaza edildi.”

(Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:304; İbni Mâce, İkametü’s-Salât: 199; Dârîmî,Mukaddime: 6; Kadı İyâz, eş- Şifâ, 1:304)

Bu hadisler açık seçiktir.. Biz böyle inanırız.. Biz böyle inanırız kardeşim, biz böyle inanırız!. Haa başka inanç olabilirse o da gitsin öyle inansın yâni.. Ne yapalım yâni adam ineğe tapıyor diye.. Şimdi Hindistandaki ineğe tapanları kurşuna mı dizeceğiz!.

Bir daha başa dönmek istiyorum.. şimdi devam edeceğim de efendim Cinler ateşten yaratılmışlardır denmektedir.. TOPRAKtan yaratılanlar BEDEN sahipleridir.. NEFİS, ATEŞtir biliyorsunuz.. KALB, SU’dur.. RUH, HAVAdır.. Dört Unsur böyle denkleşir.. Uydurmuyorum gerçeği böyledir..
Ee tabi toprak olmayınca ateş, su ve hava kalıyor.. Çok ilginç bir şeydir ve gerçekten bu bir aşamadır hakikaten bu ATEŞte; bu SU, BUHARlaşır ki, gökyüzünde ALLAHu zü’L- CELÂL’in bereket BULUTları gibi insÂN “CÂN olan CeheNNeMinde, İbrahîm aleyhisselâm gibi CeNNeti doğrurur” demek istiyorum.. ve arada cin, cem’ felân kalmaz.. Tüm küllühum o güzellikleri görür yaşar.. İnsÂN, bedeni olduğu için daha sorumlu daha temeldir ama cinlerin de aklı şuuru vardır.. hakk ve hayra iman, şerr ve batıla da isyan edebilirler.. onların da peygamber ve kitapları takip etme imkanları vardır. Onlar da kemâlât bulabilirler, cehâlete sürüklenebilirler.. onlar da insÂNlar gibi yap yapma ile emredilmişlerdir.. yâni keyfi değildir..

Onlar da insÂNlar gibi bu âlemi yaşarlar kendi ortamlarında kıyamet ve haşra girerler; kazananlar cennetine, kaybedenler cehennemine gider.. Cinler hakkındaki bilgilerin en doğrusunu veren kaynak Kur’ÂN-ı Kerîmdir. RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in sahih hadisleridir.. Ancak burada bir şey vardır bütün dinlerde Yahudilik ve Hrıstiyanlıkta da cinler çeşitli şekilde tahripler yaptığı için zaman içinde İslamiyete yansıdığı için çok dikkat etmek gerekir.. Uydurma hadisler ya da hadislerin içine sokulan şeyler olabilir diye âyetlere daha sıkı sıkı sarılıp hadisleri de biraz tedbirli olarak takip etmek lâzımdır.

Cinler bedensiz varlıkları olduğu için hava gibi böyle rahat haber götürüp getirme çeşitli şeyler böyle sanki ilham veriyormuş gibi ya da ne bileyim ben bir şey doğuruyormuş gibi onu sürüklemeler, götürmeler, getirmeler hele inanç sistemi zayıf insÂNlarda olur bunlar..
Açıkca insÂNları kullanmaya da başlayabilirler.. Bunların çoklarını da gördük elini attığı yerde ateş çıkaranlar.. Böyle cart curt çeşitli şeyleri gördük.. Zincirlere bağlananları bile gördük.. Bağlatılanları başka şeyleri de gördük..

Hakan çok iyi bilir ki; Orhan Ağaçlı, Aksaraylı o meşhur İsmet Hoca, Bizim İrfan’ın hastalığında getirdiklerinde hiç bir şey yapamadı. Uğraştı ama olmaayınca: “Vallahi Latif Hocam, benim askerler içeriye girmiyor sen varsın diye hiç birini içeriye sokamıyorum ki, dış kapıdan giremediler!.” dedi. Ve hakikaten az sonra çekti gitti.. Olacak şey değildi böyle şey mi olur!.
Haa, Orhan Ağaçlı var.. Aksaraydan geçenler bilirler meşhur tesisleri vardır. İşte bu zat İsmet Hoca’ya: “Ulan öyle şey mi olur, git işne!.” demiş. Demiş de pek çok insanın önünde İsmet Hoca: “Eyy cinlerim indirin şu adamı aşağıya!.” deyince kaldırıp kaldırıp kafasının üzerine.. Kaldırıp kaldırıp kafasının üzerine vuruyorlarmış.. Ben bunu Orhan Ağaçlı’nın kendisinden dinledim ki: “Beni geberteceklerdi!.” dedi.. “Ulan kurtarın beni yetişin!.” demiş..

Bunlar fiilen hayatın içinde olan varlıklardır ve bir oyun değildir.. Bizim onlarla bir işimiz de yoktur.. CİNlerin de bizim ile bir işleri yoktur, alacağımız vereceğimiz yoktur.. hHayatta herkesin yolu bellidir, kitabı bellidir, şunu bellidir bunu bellidir..
Nasıl ki, ben hayvanlık ya da, bitkilik yapmıyorsam, insÂNlık yapmaya uğraşıyorsam onlar da, kendi CİN-liklerini yapmaya çabalayacak kendi KULLuk İşlerini yapacaklardır ki, bunun için de kitablar inmiştir peygamberler gönderilmiştir..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

ALLAHu zü’L- CELÂL, RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemden sonra bu gaybî hırsızlıklar gaybî kışkırtmalara, gaybî tecavüzlere karşı, RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem ve onun ümmetini koruma altına almıştır. Bu arada Şeytan Âyetleri felân vardır. RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemde de, ondan sonra da.. Bu şeyler, bir anlatım tarzıdır. ALLAH celle celâlihu, Şeytan Âyetleri indirmiştir.. “Bende sizin putlarınıza tapıyorum!.” Gibi.. Böyle bir âyet yok!. Sonra “Bu ALLAHu zü’L- CELÂL’den gelen değil Şeytandan gelen uydurmaydı!” diye nesh etmiştir ALLAH celle celâlihu ve de âyetler inmiştir. Bununla ilgili şunu söylemek istiyorum ki cinlerin iyiliği emreden, iyiliğe sevkedeni de vardır onlar Melekî Cinler.. Kötülüğü emredenlere Şeytanî Cinler gibi isimler vermişlerdir. Demek ki “cin” kelimesinin temeli; “aşırı çok hassas hissediş ve çok gizli örtüş kapanış” anlamına gelen bir kelimedir. Bunlar neden veriyorsun?. Şunun için veriyorum anlayalım diye veriyorum. Cini anlamazsak kendimizi de anlamayız zâten..
Bir şey daha var ki, insÂN; Beden Kulluğunu geçerse Nefis Kulluğuna geçer. Nefis Kulluğuna geçtiği ÂNda da mü’min bir cin gibi olur yâni.. tıpkı o’nun oluş tarzı gibidir. Artık bedenî, bedeninden kötülükler yapmıyor artık. O, o imtihandan geçmiş birisi gibi düşünün. Onu da atladığı zaman melek bir özellik taşır mı^?. Taşır, hatta meleğin üzerine çıkar. Raziyeten Merdiyeten olur mu?. Olur..

Cin Sûresi, Mekke’de nazil olmuştur bu sûre. Biliyorsunuz 28 âyettir. İniş sırasına göre ne hikmettir ki 40. cı inen sûredi. Bur çok ilginçtir “40” ı iyi biliyorsunuz.. Kur’ÂN-ı Kerîmdeki sırası 70 tir Mekke’de inmiş bir sûredir. Cinler, Kur'ÂN-ı Kerîm indiği zamanlarda dinlemişlerdir ve cinler hidâyete sahip çıkmışlardır. Onun içinde bu sûreye “cin” ismi verilmiştir. Bu sûrenin geldiği zamanlara “Hüzün Yılları”denildi.
RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem, Kureyş e karşı koruyucusu Ebu Tâlibi kaybetmiş, Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Annemizi kaybetmiş.. Hüzün Yılları içinde çok üzgün, kırgın, etrafı çevrilmiş, muhasaraya alınmış, müslümanlar zülüm görüyor!
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bır çıkış yolu olur mu diye Taif’e gitmiştir. Taife kendi düşüncesiyle gittiği için ALLAH celle celâlihu bilir, ama ya da bir ibret olduğu için orada çok çirkin davranışlar olmuştur, taş atmışlardır, yaralamışlardır..
Ondan önce müşrikler adamlarını göndermişlerdir ve çok garip şeyler yaşanmıştır.

İşte Cin Sûresi, Taif faciasından sonra dönüşten sonra Mekke’de nazil olmuştur hüzünlü zamanlarında.. Ve ALLAHu zü’L- CELÂL: “Yâ MuhaMMed! Sen, yaratılanların tümünün Rasûlulahısın cinlerde buna dahildir!.”
Bu bir anlamda, RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e bir çıkış müjdesi gibi olmuştur ve ayrı bir özelliği de budur. Yâni ALLAHu zü’L- CELÂL, RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’ine arka çıkmıştır..

Cinler tıpkı insÂNlar gibidir. ALLAH celle celâlihu’ya kulluk yapmakla emr olunmuşlardı. Çünkü bu özellikler kendilerinde vardır nedir onlar?. Elbette beden değildir. insÂNı küfre sokan beden bir âlettir.. Temel olan ise, nefistir. Nefis ise, hem insÂNda olan hemde cinde olan bir durumdur. O zaman kulluk şarttır onlara.
ALLAHu zü’L- CELÂL bunu ferman buyuruyor Kur’ÂN-ı Kerîmde;


وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Resim---"Ve mâ halaktu’l- cinne ve’l- inse illâ li ya'budûni.: Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.” (Zâriyât 51/56)

Ben, “Cin ve İnsÂNları başka bir şey için değil ancak ve ancak sadece bana kulluk etsinler diye yarattım”
Âyette açık hüküm aynen insÂNlar gibi cinler de Kulluk yapmaya mecburdurlar.

Cin kelimesinin kökeni olan “cenne”, bir şeyin hissedilmesinden gizli olması ve örtünmesi demektir. Aynı kökten gelen cünne, kalkan ve siper anlamındadır. Cenin ise, bildiğimiz gibi annenin rahminde saklı olan bebeğe derler.
İslamî Literatürde, ALLAHu zü’L- CELÂL’in emirlerine muhatab olup, insan gözüyle görülemeyen varlıklardır. ALLAHu zü’L- CELÂL'e ilk âsi olan İBLİS’in de, Cin tâifesinden olduğu Kur'ÂN-ı Kerîmdedir.. Cinlerin tek ferdine Cinnî dinir. Çoğulu Cânn’dır..

Cinlerin KİMLikLerini AÇIKlayan RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin Hadislerinden Bazıları.:

Hadis ve tefsir kaynaklarında geçen bilgilere göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem iki defa cinlere Kur'ÂN-ı Kerîm okumuştur. Bir defasında Taif dönüşü “Betnu’n- Nahle” Mevkiinde sabah namazını kılarken okuduğu Kur'ÂN-ı Kerîm’i dinlemişler.
Diğer bir defasında ise Mekke yakınında bulunan “Hacun” mevkiinde okumuştur.
Birinci seferde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin haberi olmadan cinler onu dinlemişler.
İkinci seferde bizzât cinlerin dâveti üzerine “el-Hacun” adındaki Mevki'ye gidip orada toplanan cinlere Kur'ÂN-ı Kerîm okumuştur.
(bk. Taberî; Razî; Kurtubî; Maverdî; Beydavî; Şevkanî, Cin 1. âyetin tefsiri)


Resim---Abdullah b. Ömer ve Câbir b. Abdullah radiyallahu anhum'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cinlere Rahmân Sûresini okudu.

فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Resim---"Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân (tukezzibâni).: O halde siz (insan ve cin toplumu), RABBinizin hangi ni’metlerini yalanlıyorsunuz?” (Rahmân 55/13,16,18,21,23,25,28,30,32,34,36,38,40,42,45,47,49,51,53,55,57,59,61,63,65,67,69,71,73,75,77)

"RABBinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz" dedikçe, onlar: “Hayır RABBimizin âyetlerinden hiçbir şey yalanlamayız. Ey RABBimiZ SANA hamd olsun!.” derlerdi” (Ebu Hayyân, el-Bahru’l- Muhit, Ahkâf 29. Âyetin tefsiri)

CİNLer hususunda Çeştili Hadis İmamlarından Hadisler vardır:

Fasıl: TEFSİR BÖLÜMÜ – ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu: Ahkaf Suresi
Ravi: Alkame

Resim---Hadis: İbni Mes’ud (radiyallahu anhu)’a dedim ki: “Sizden kimse, Cin Gecesinde Hz. Peygamber (aleyhisselâm)’a refakat etti mi?” “Hayır! Bizden kimse ona refakat etmedi. Ancak bir gece O`nunla (aleyhisselâm) beraberdik. Bir ara onu kaybettik. Kendisini vâdilerde ve dağ yollarında aradık. Bulamayınca: “Yoksa uçurulmuş veya kaçırılmış olmasın?” dedik. Böylece, geçirilmesi mümkün en kötü bir gece geçirdik. Sabah olunca, bir de baktık ki Hirâ tarafından geliyor. “Yâ Resûlullah! Biz seni kaybettik, çok aradık ve bulamadık. Bu sebeple geçirilmesi mümkün en fena bir gece geçirdik!” dedik.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bana cinlerin dâvetçisi geldi. Beraber gittik. Onlara Kur'ÂN-ı Kerîmi okudum” buyurdu. Sonra bizi götürerek cinlerin izlerini, ateşlerinin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler kendisine yiyeceklerini sormuşlar. O da: “Elinize geçen, üzerine Allah`ın ismi zikredilmiş her kemik, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve ve at mayısı/gübresi de hayvanlarınızın yemidir” buyurmuş. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bize şu tenbihte bulundu: “Sakın bu iki şeyle (kemik ve kuru hayvan gübresi) abdest bozduktan sonra istinca etmeyin/pislikten temizlenmeyin, çünkü onlar (cinnî olan) din kardeşlerinizin yiyecekleridir.”
buyurdu.HadisNo: 786

Fasıl: PEYGAMBERLİK BÖLÜMÜ
Konu: Resûlullah (aleyhisselâm’ın Alâmetleri
Ravi: İbnu Abbas.

Resim---Hadis: “Cinler semâya yükselip, orada vahyi dinliyorlardı. Bir tek kelime işitince, ona doksan dokuz tane de (kendilerinden) ilâve ediyorlardı. O tek kelime hak, ilâve edilenler batıldı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem gönderilince, semâdaki yerlerine yükselmeleri şihâblarla (göktaşları) önlendi. Bundan önce gökte şihâblar (bu kadar çok) atılmazdı. İblis onlara: “Nedir bu? Herhalde mühim bir hadise var!” dedi. Askerlerini gönderdi. Onlar Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi Mekke’de iki dağın arasında namaz kılyor buldular. İblis`e tekrar dönüp gördüklerini haber verdiler. O da: “Arzda meydana gelen hadise işte bu! (Sizin semâdan haber almanız bu sebeple engelleniyor)” dedi.
HadisNo : 5562

Resim---Ebu Said radiyallahu anhu'dan şöyle rivâyet edilmiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Muavvizeteyn (Felâk ve Nâs) Sûreleri ininceye kadar cin çarpmasına ve göz değmesine karşı Allah'a sığınırdı. Felâk ve Nâs Sûreleri inince; o iki sûreyi aldı ve diğerlerini bıraktı." dedi.
(Tirmizî, C.3, H.no: 2315, s. 444.)

Resim---Ebû Eyyûb el Ensarî'den şöyle rivâyet edilmiştir: Bir hurmalık vardı. Bir cin gelir ve ondan alırdı. Bundan Peygamber (s.a.v.)'e yakındım. Bunun üzerine Resûlullah(s.a.v.), şöyle buyurdu:
"Git ve onu gördüğün zaman 'bismillah' de ve ona, 'Peygamber'e tabi ol!' diye söyle".
Sonra cini yakaladı, fakat bir daha gelmeyeceğine yemin etmesi üzerine bıraktı. Arkasından Ebu Eyyub, Peygamber (s.a.v.)'e geldi ve Resûl-i Ekrem ona: "Esirini ne yaptın?" diye sordu.
Ebu Eyyub: "Cin, bir daha gelmeyeceğine yemin etti." dedi.
Resûl-i Ekrem: "O cin, yalan söyledi ve esasen o, yalan söylemeğe alışıktır." buyurdu.
Ebu Eyyub, cini tekrar yakaladı ve bir daha gelmeyeceğine dair yemin etmesi üzerine onu tekrar serbest bıraktı. Sonra Ebu Eyyub, Resûlullah(s.a.v.)'e geldi ve Resûlullah tekrar: "Esirini ne yaptın?" diye sordu.
Ebu Eyyub: "Bir daha gelmemeye (ikinci kez) yemin etti!" dedi. Daha sonra cini (üçüncü kez) yakaladı ve (ona) dedi ki: "Seni Resûlullah(s.a.v.)'e götürmeden bırakmayacağım!"
Bunun üzerine cin, şu mukabelede bulundu: "Ben sana bir şey söyleyeceğim. Ayet-ül-Kürsi'yi oku! Evinde bunu oku, ne şeytan ne de başkası sana yaklaşamaz."
Ebu Eyyub, Peygamber(s.a.v.)'e tekrar geldi ve Resûl-i Ekrem: "Esirini ne yaptı?" diye sordu. Ebu Eyyub, cinin söylediğini Peygamberimiz RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e bildirdi. Resûl-i Ekrem dedi ki: "Bu sefer doğru söylemiş, fakat kendisi yalancıdır!"
buyurdu.
(Tirmizî, C.5, H.no: 3039, s. 25.)

Resim---Câbir'dan şöyle rivâyet edilmiştir: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ashabına çıktı ve onlara "Er-Rahmân Sûresi"ni, başından sonuna kadar okudu. Ashab sustular. Resûl-i Ekrem aleyhisselâm buyurdu ki: "Cinn gecesi, bu Sûreyi cinlere okudum ve onlar, cevap bakımından sizden daha iyiydiler. Çünkü ben: “Rabb'inizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?” âyetine her geldiğimde, 'Ey Rabb'imiz! Senin nimetlerinden hiç birini inkar etmeyiz ve sana hamd olsun!.” dediler."
(Tirmizî, C.5, H.no: 3507, s. 392.)

Resim---İmam Ali bin Ebu Tâlib kerremallahu vechehu'den rivâyet edilmiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cinin gözleri ile Âdemoğullarının avret yerleri arasında perde, Âdemoğullarından biri, ayak yoluna girerken onun: “Bismillah” demesidir." buyurdu.
(Tirmizî, C.1, H.no: 603, s. 408; İbni Mâce 297.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Müslimdeki rivâyetler güzeldir. Yâni kolay anlaşılır diye söylüyorum. İmamı Müslüm Hazretlerinin sahihinde amir radiyallahu anha gelen bir hadis vardır meşhur Alkameye..

Resim---RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem devrinin o hukukçusu ona sordum dedim ki diyor ibni Mesud radiyallahu anha cin gecesinde RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin cinlerle görüştüğü gece de birliktemi idi diye sordum diyor Alkame'ye Alkame dedi ki bunu bende ibn Mesud'a sordum dedim ki cin gecesinde RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte sizden birisi var mıydı diye ben sordum diyor ibn mesud Abdullah bin ibni Mesud radiyallahu anh dedi ki hayır dedi ancak mesud biz RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte bir gece beraberdik birden bire yanımızdan kayboldu yolları dereleri tepeleri vadileri aradığımızda kaçırıldı mı öldürüldü mü diye herkes konuşmaya başladı çok korkulu bir gece geçirdik böylece sabah olunca bir de baktık ki Hira Dağı tarafından RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem geliyor ya RaSûLuLLAH seni aramızda göremeyince aradık bulamadık böylece çok korkulu gece geçirdik dediler RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem bana cin davetçileri geldiler bende onlarla beraber gittim ve onlara kuran okudum buyurdu İbni Mesud devam ediyor diyor ki bizi de oraya götürdü geldiği yere onlardan kalan bakiyeleri ve ateş kalıntılarını gösterdi işte artan şeyleri peygambere cinlerin yediklerini sordular o da dedi ki üzerine ALLAH'ın ismi zikredilen mısmıl yâni sizin yiyip de üzerinde fazla miktar et bıraktığınız bütün kemikler bütün deve ve at gübreleri gibi şeylerdir ondan sonra RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Artık bu ikisiyle taharetlenmeyin kemikle gübreyle onunla bununla yâni yıkanın zira onlar kardeşlerinizin yediği şeylerdir kim kardeşler cinlerdir." buyurdu. (Müslim, salât 150)

Efendim RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem de böyle buyuruyor güzel yine hep aynı şeyi söylüyorum ne diyorum olur mu böyle şey olur olur böyle olur zâten nasıl oluyor kelâmullah buyurur RaSûLuLLAH buyurur biz de "amennâ sadaknâ" deriz işte bu mesele cinler âyet ve hadislerde peygamber RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem efendimize ve musa aleyhisselâma ve diğer peygamberlerle muhattap olmuşlar tebliğ dinlemişler onlar kendilerinin çünkü bize tam açıklanmaması bizim yâni onlar nasıl yaptığı nasıl çattığıyla felân bizim direk ilgimiz olmamasındandır kolay yerler açıklanmaktadır zâten aynen

Cinler de, insÂNlar gib inkar etmişlerdir ya da kabul etmişlerdir bununla ilgili âyet ve hadisler çoktur ama birkaç tanesini okuyalım yâni şimdi ön bilgi olarak verelim demek istiyorum kuranın çeşitli yerlerinde olduğu için meselâ;


يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالإِنسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا قَالُواْ شَهِدْنَا عَلَى أَنفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ
Resim---"Yâ ma’şere’l- cinni ve’l- insi e lem ye’tikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû şehidnâ alâ enfusinâ ve garrathumu’l- hayâtu’d- dunyâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn (kâfirîne).: Ey insan ve cin topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi mi? “Kendi nefslerimize şahid olduk.” dediler. Dünya hayatı onları aldattı. Ve kendilerinin kâfir olduğuna, kendileri şahid oldular.” (En'am 6/130)

“Ey cin ve insÂN topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi!” diye soruluyor kendi nefislerimize şâhid olduk dediler. “Biz kendi nefislerimize bizzat şâhidiz” dediler. Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına kendileri şâhid oldular. Kimler?. İnsÂN ve cinler ALLAH celle celâlihu’nun âyetlerini anlatan ve gittimiz yerde âhiret olduğunu bu günden söylen içinizden resûller geldi mi?. Geldi!. Siz de şâhid oldunuz mu?. Olduk!. Sonra dünya hayatı onları yuttu.. yuttu köle kul felân değil yuttu.. “cuk!.” diye yuttu. Yâni öyle bir kandırma mandırma değil, küllehum yuttu ve onlarda kendi nefislerine şâhid oldular. Maalesef ne acıdır ki kendi küfürlerine kendileri şâhidlik yaptılar..

وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَرًا مِّنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنصِتُوا فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَى قَوْمِهِم مُّنذِرِينَ
Resim---"Ve iz sarafnâ ileyke neferen mine’l- cinni yestemiûne’l- kur’âne, fe lemmâ hadarûhu kâlû ensıtû, fe lemmâ kudıye vellev ilâ kavmihim munzirîn (munzirîne).: Cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik, Kur’ân’ı dinlemeleri için. Onun huzuruna geldikleri zaman “Susun, dinleyin!” dediler. Sonra (Kur’ân-ı Kerim okuması) bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler.” (Ahkâf 46/29)

Cinlerden bir gurubu sana yönetmiştik ya MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem Kur'ÂN-ı Kerîm dinlemeleri için adam cinin olup olmadığını soruyor müslüman ALLAHu zü’L- CELÂL Kur’ÂN-ı Kerîmde buyuruyor ki, “Cinlerden bir gurubu Kur’ÂN-ı Kerîmi dinlesinler diye sana gönderdik, sarf ettik” buyuruyor.
Sarf, para harcar gibi sarf ettik. Yâni suyun akışı gibi akıttık sana. Ne zaman huzura vardılar ne diyorlar: “Susun, dinleyin!.” Cinler birbirlerine diyorlar ki: “Susun kardeşim dinleyin!.” sonra Kur’ÂN-ı Kerîm okunması bitirince kendi kavimlerine munzirin olarak inzar edicileri olarak peygamber aleyhisselâtı vesselâmın adamları, inzarcıları, uyarıcıları olarak döndüler onlar tıpkı insÂNlar gibi diye..


قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنزِلَ مِن بَعْدِ مُوسَى مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَى طَرِيقٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---"Kâlû yâ kavmenâ innâ semî’nâ kitâben unzile min ba’di mûsâ musaddikan li mâ beyne yedeyhi yehdî ilâl hakkı ve ilâ tarîkın mustakîm(mustakîmin).: Onlar: “Ey kavmimiz! Muhakkak ki biz, Hz. Musâ’dan sonra indirilen, onların elindekini tasdik eden Hakk’a ulaştıran ve Tarîki Mustakîm’e hidayet eden bir kitap dinledik.” dediler.” (Ahkâf 46/30)

Şimdi Cin Sûremize dönelim;

قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا
Resim---"Kul ûhıye ileyye ennehustemea neferun mine’l- cinni fe kâlû innâ semi’nâ kur’ânen acebâ (aceben).: De ki: “Cinlerden bir topluluğun (Kur’ân) dinlediği, sonra: “Biz gerçekten harika, güzel bir Kur’ân işittik.” dedikleri bana vahyedildi.” (Cinn 72/1)

Acebâyı biliyorsunuz. Şaşmak hayrette kalmak “öylemi olur” demek. Aslında onun temeli olmayan bir şey ortaya çıktığında insÂNın: “Bunu kabul mu edelim reddi mi edelim harika bir şey ama bu nedir ne değildir?.” diye hayret içinde kaldığı, şaştığı dehşet ve hayret içinde kaldığı haldır.

ALLAHu zü’L- CELÂL Kur’ÂN-ı Kerîmde buyuruyor ki;
Kul ûhıye ileyye .. Gerçekten cinlerden bir topluluğun dinlediği sonra: “Biz gerçekten harika bir Kur’ÂN-ı Kerîm işittik.” dedikleri bana vahyedildi.. De ki ya MuhaMMed aleyhisselâm, ALLAH celle celâlihu bana vahyetti ki.. Cinlerden bir topluluk Kur’ÂN-ı Kerîmi dinledi ve sonra dediler ki o cinler gerçekten “harika güzel acayib bir Kur’ÂN-ı Kerîm işittik” dedikleri bana vahyedildi..


يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا
Resim---"Yehdî ilâr ruşdi fe âmennâ bihî, ve len nuşrike bi rabbinâ ehadâ(ehaden).: “O (Kur’ân), irşada ulaştırır, artık biz, O’na îmân ettik ve artık kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayız.” (Cinn 72/2)

O Kur’ÂN-ı Kerîm ki, irşada ulaştırır irşada.. Oradan burdan mürşid arayanlar, Kelâmullahın mürşid olduğunu Cin Sûresinin ikinci âyetini okusun da, irşada kim ulaştırıyormuş, mürşid kimmiş görsünler..
Kelâmullah ve RaSûLuLLAHtır Mürşid-i Kâmil..
“Artık biz O’na iman ettik ve artık kimseyi RABB’ımıza asla ortak koşmayız” diyor. Cinler ne diyorlar: “Biz gerçekten harika acayib bir Kur’ÂN-ı Kerîm işittik. O Kur’ÂN-ı Kerîm irşada ulaştırır, artık biz ona iman ettik. Artık kimseyi de RABBımızı ortak koşacak değiliz!.” Dediler..
Güzel değil mi?. Güzel.. Kur’ÂN-ı Kerîm, imanımızın temeli.. Böyle buyuruyor.
Cinnlerde de erkeklik ve dişilik olduğu cinsel yönden kendi aralarındaki sistemlerin olduğu çeşitli şeyler bu konularda vardır.
Kur’ÂN-ı Kerîmde bir âyet vardır rahman sûresinin 56 âyetinde;


فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ
Resim---"Fîhinne kâsirâtu’t- tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve lâ cânn (cânnun).: Onlarda (iki cennette de) bakışlarını (yalnız eşlerine) hasreten eşler vardır. Kendilerine onlardan önce insan ve cin dokunmamıştır.” (Rahmân 55/56)

Kafadan atmak başka şey âyet koymak başka şey. Bakın şimdi bu âyet ne diyor “lem yatmishunne insun kablehum ve lâ cânn”
“Daha önceden kendilerine bir insÂN ve cinnin dokunmadığı, bakışlarını yalnız eşlerine hasreden, tahsis eden EŞ-ler vardır” buyuruyor ALLAH celle celâlihu..
Ne anlaşılıyor burdan.. lem yatmishunne.. asla temas etmedi.. insun kablehum.. bir insan daha önceden.. velâ CÂN.. CÂN da dokunmadı yâni cinlerde dokunmadı.. Bir insÂN ve cin demedi.. Onlara eşler vardır haa.. Demek ki insÂNların ve cinlerin eşleri varmış.. âyet bu..

Hani hakan şey olacaktı ya, konuşurken ya âyet ya hadis bulmaya çalışacaktık MuhaMMedinurun en böyük özelliği ve güzelliği buydu ALLAH celle celâlihu izniyle.
Çünkü elimizde böyle kudsal böyle MÜBÂREK, MUHTEŞEM, MUAZZAM, MUSTAFA aleyhisselâm’ın bir EMÂNetidir.. Mümkün olduğu kadar her yönüyle gelecek MuhaMMedi Nesile, RABBanî Nesile, İlahî Nesile bu güzellikleri çok açık seçik ve anlaşılır şekilde bırakmazsak; bu teknik kirlenme, din kirlenmesi, Hak Yoldan çıkmış mezhebler, tarikatlar öteler böteler içinden mıknatıs dahii toplu iğneyi bulup çıkaramayacak, şaşıracak!.
Çünkü yâni hangisi doğru olduğunu bilip bulup .Çıkarmata iş..

Onun içinde mesnede çok dikkat etmemiz gerekiyor. Yâni “ben böyle diyorum” ile olmaz.. kendilerine onlardan önce yâni cennete girip de cennet kadını hurisi vs. ise eş aslında o da ilginçte hiçbir insÂN ve cinin dokunmadığı temas etmediği temas ne demek?. Temas cinsi temas nedir?. Kelimeye dikkat etmemiz lâzım. Kur’ÂN-ı Kerîm hiç affetmez yâni affetmez dediğim doğruyu doğruca söyler. Yeter ki sen doğru tercüme et.. Dokunmak değildir temas etmek. Evet dokunmak ama, burdaki temas cinsi temastır, Cinnler de ürüyorlar, doğup büyüyorlar ve ölen varlıklardır..
Bununla ilgili hadisler vardır Buharî’de de vardır. Onların daha uzun ömürlü olduğunu söyleyen imamlar vardır. ama bunları neye dayandırıyorlar bilmiyorum. Onların da müslimi, mü’mini olduğu gibi münafığı ve kâfirleri de vardır. Bu ŞeytÂN İKİLİK, insÂNı ikiliğe çeken şeytan denilen cinler, şeytan denilen düşünceler, hisler zâten bunlar genellikle bedensel değildir, başka bedeni kullanmadığı sürece hayal gibidir. Onlara dokunmadığın sürece sana şey yapamamıştır..

Unutmadan şunu da söyleyeyim ki RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemde de bu şeyler olmuştur, müdahaleler.. onun üzerine de Felâk ve Nâs Sûrelei inmiştir..


قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
Resim---" Kul eûzu bi rabbi’l- felak (felakı).: De ki: “Ben, Felâk’ın Rabbine sığınırım.” (Felâk 113/1)

مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
Resim---"Min şerri mâ halak (halaka).: Yarattıklarının şerrinden.” (Felâk 113/2)

وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
Resim---"Ve min şerri gâsikın izâ vekab (vekabe).: Ve karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.” (Felâk 113/3)

وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
Resim---"Ve min şerrin neffâsâti fî’l- ukadi.: Ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden.” (Felâk 113/4)

وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Resim---"Ve min şerri hâsidin izâ hased (hasede).: Ve haset ettiği zaman, haset edenin şerrinden.” (Felâk 113/5)

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
Resim---"Kul eûzu bi rabbi’n- nâs (nâsi).: De ki: “Ben insanların Rabbine sığınırım.” (Nâs 114/1)

مَلِكِ النَّاسِ
Resim---"Meliki’n- nâs (nâsi).: İnsanların melikine (mâlikine).” ) (Nâs 114/2)

..melik (sultan), mâlik (sahib)..

إِلَهِ النَّاسِ
Resim---"İlâhi’n- nâs (nâsi).: İnsanların İlâhı’na (sığınırım).” (Nâs 114/3)

مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
Resim---"Min şerri’l- vesvâsi’l- hannâs (hannâsi).: Gizlice vesvese vere/Hannâsın vesveselerinin şerrinden.” (Nâs 114/4)

الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
Resim---"Ellezî yuvesvisu fî sudûri’n- nâs (nâsi).: Ki o (hannas), insanların göğüslerine vesvese verir.” (Nâs 114/5)

مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
Resim---"Mine’l- cinneti ven nâs (nâsi).: İnsanlardan ve cinlerden (insanların Rabbine, Meliki’ne ve İlâhı’na sığınırım).” (Nâs 114/6)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Kur’ÂN-ı Kerîmdeki âyetde Kehf Sûresinin 50. âyetinde ALLAHu zü’L- CELÂL;

وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ أَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ أَوْلِيَاء مِن دُونِي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمِينَ بَدَلًا
Resim---""Ve iz kulnâ li’l- melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblis (iblîse), kâne mine’l- cinni fe feseka an emri rabbihî, e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvvun, bi'se li’z- zâlimîne bedelâ (bedelen).: Ve meleklere, “Âdem’e secde edin.” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. O cinlerdendi. Böylece Rabbinin emrini (yapmayarak) fıska düştü. Hâlâ onu ve onun zürriyyetini (neslini), onlar sizin düşmanınız (olduğu halde), Benim yerime dostlar mı ediniyorsunuz? Zâlimler için ne kötü bir bedel (cehennem).” (Kehf 18/50)

Meleklere secde edin dendiğinde, daha cinler yok bence yok.. ALLAH celle celâlihu var sonra melekler var. Sonra evet “secde edin!” dendi. Ettiler illâ İblis.. Bir o etmiyor.. “Secde etmiyorum!” dedi yâni, “kâne mine’l- cinni” cinlerden oldu.. Nasıl oldu kardeşim, kâne ne demek?. Kâne, KÛN der, fe yeKÛN olur. işte fe yeKÛN minel cinni..
Kâne fiili ama Türkçe öyle zor bir dil ki, Arapçadan geçiş öyle zor ki, burda kardeşim kâne “cinlerden idi”ydi diyelim der.. zâten “cin idi” der, öyle demiyor.. kâne mine’l- cinni.. Evet bir oluşum orada yâni cin, cinlik oldu.. cinlerden bir şey çıktı kâne mine’l- cinni meleklikten nereye indi?. nefis taşıyıverdi i’tirazından dolayı ALLAH celle celâlihunun takdiri de orada öyleydi. onu da söyleyim ki, “fimâ fihi” eserinde Hazreti Mevlana “Şeytanın yapacak hiçbir şeyi yoktu. o da, seçilmişti!” diyor. “İ’tiraz edecek hâli yoktu” diyor.. Yâni şu KuLLuk İmtihÂNı Sisteminde bir Şeytan lâzımdı.. Ben de öyle zevkler felân yazıyorum biliyorsunuz.. Âdemle Hava Vâlidemiz orada, ikisi de çırılçıplak gezerlerdi sonsuza kadar.. Ne zaman ki, İKİLİK girdiği anda araya; şehvet, tohum ve tarla ortaya çıkıverdiği zaman; “Aaa çıplaklarmış. Aaa bir ağaçtan yemişler. Aaa Arafa inmişler!.
Hava vâlidemiz Arafta doğurmuş ilk çocuğunu gibi.. artık masal yazmaya başlarsın yazarsın..
kâne mine’l- cinni fe feseka an emri rabbihî.. fe feseka.. fuska düştü, yapmaması gereken şeyi yapmaya fâsıklığa başladı. yâni bunu nerden biliyordu?. haddi tecavüz etti.. yâni hakktan ayrıldı ALLAH celle celâlihu emirlerini terk etti, isyana yöneldi, onların imamı oldu, rehberi oldu..

Burdaki oluşumlar başka şeylerdir. Onun için “şehvetten şehâdet doğar” dediğimizde adamlar taşa tutuyorlar. Çünkü o kimse, anasının rahmini pislik yuvası zannediyor, ALLAH celle celâlihu’nun TEVHİD Yuvası, ALLAH celle celâlihu’nun Er Rahîm ismini verdiğini kabul etmiyor!. O, kendi içindeki pisliği yaşadığı için o asla temize pâka hasret gideceği için bilemiyor bu işi!. Neden ANAnın cinsel organına “Rahîm” İsminin verildiğini asla çözemiyor!. Çünkü o, şeytanlıkta kaldı.. Yâni kâne mine’l- cinni fe feseka an emri rabbihî..
ALLAH’ın RABB’iin emrine rağmen fıska düştü, belirsiz hale düştü..
e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvvun..
Siz siz varya siz, insÂNlar siz, ittihaz mı ediyorsunuz, yâni o’nu ve o’nun zürriyetini şeytan ve şeytanlaşmışları siz kendinize evliyâ mı, dost mu rehber mi kabul ediyorsunuz.. min dûnî benden sonra, allahı bırakıpta beni bırakıpt da.. ALLAHu zü’L- CELÂL, benim yerime siz onları, şeytan ve şeytanlaşmışları dost mu edindiniz..
evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvvun..
Benden başka dostlar mı ediniyorsunuz öyle mi?.
ALLAHu zü’L- CELÂL’in cevabı bi'se li’z- zâlimîne bedelâ
Bi'se.. ne kadar kötü, kötüden de kötü zâlimler için bunun bedeli!. Biliyor musunuz bunun bedelinin en kötüden de kötü olduğunu biliyor musunuz?.
Kime söylüyor?. Mezardaki adama niye söylesin, mezardaki adamın ne işi var burda!. Mezardaki adam, her şeyi bitirmiş, pasaportu almış, çek-de orada, fatura da yanında bekliyor!. Bunlar işi kapatmış durumda!!
ALLAHu zü’L- CELÂL, bu buyruğunu yaşayana söylüyor, yaşayana şu ÂNda!..

Evet üç beş dakika daha şu şeyi bitirelim çünkü kafamı toparlıyamıyorum. Cinler de, biz insÂNlar gibi dedim ya, hayatta kendi âleminde yaşarlar. Meleklerde şu anda yaşarlar haydırlar her ne halde ise.. Mikroplarda yaşıyorlar, virüsler de yaşıyarlar kendi sistemlerinin içinde her şey yaşıyor kardeşim!. Taşlar da yaşıyor, dönmeyen atom yok, zerre dönüyor kürre dönüyor her şey!.
“Yusebbuhu mâfi’s- semâvâtı ve’l- ard” oynuyor.. Oyun açık!. Onların da dedim ya sâlih ameli işleyenleri vardır, kötü amel işleyenleri vardır, her türlü cezâları vardır..
ve Kur’ÂN-ı Kerîm de bunları bildirmiştir ALLAHu zü’L- CELÂL A’râf Sûresi 179. âyetinde;


وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim---""Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran mine’l- cinni ve’l- insi, lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humu’l- gâfilûn (gâfilûne).: Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalbleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.” (A’râf 7/179)

Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran mine’l- cinni ve’l- insi.. Andolsun ki yemin olsun ki cehennemi insÂNların ve cinlerin çoğu için hazırladık. Çoğu için yâni insÂN ve cinlerin çoğu için..
Onların kalbleri vardır onunla fıkh etmezler.. Kalbleri vardır onunla anlamazlar fıkh etmezler.
ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ.. Gözleri vardır ama onunla görmezler. Başka şeyleriyle görürler.. Burada leş peşinde koşan pis kargalar gibi koşarlar sonra da, bülbül olduğunu felân söylerler ama boş söylerler. Karga oldukları açık!.
ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ.. Kulakları vardır ama, onlar dinlemez Kelâmullah’ı RaSûLuLLAH’ı!. Vız gelir tırıs gider ve onlar kendilerine bir meşgale bulurlar..
ulâike kel en’âmi bel hum edallu.. İşte onlar var ya onlar, kel gibi.. en’âmi hayvanlar gibi.. bel hum edallu yok yok ya bilâkis onlar daha da sapıktırlar. Hayvanın gözünü öpeyim, yâni yüzünden öperim, gözünden öperim yâni.. Ne yapıyorlar ki?. Sadece hayvanlık yapıyor!. Başka ne yapacak bunlar!. B ALLAHu zü’L- CELÂL’in verdiği esmâyla, akılla, fikirle daha korkunç şeytanlardır!.
ulâike humu’l- gâfilûn.. Çünkü onlar gafillerdirler.

Cin Sûresinde de göreceğiz ama orada cinler diyorlar ki, Kur’ÂN-ı Kerîmi dinleyen cinler diyorlar ki;


وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا
Resim---"Ve ennehu teâlâ ceddu rabbinâ mâttehâze sâhıbeten ve lâ veledâ(veleden).: Ve bizim Rabbimizin şanı çok yücedir. O’nun, bir sahibe (eş) ve oğul edinmediğine (îmân ettik).” (Cinn 72/3)

وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا
“Ve ennehu kâne yekûlu sefîhunâ alâllâhi şetatâ(şetatan).:[/b][/color] Ve o bizim sefih (ahmak) olanımızın (iblisin), Allah’a karşı asılsız (saçma sapan şeyler) söylemiş olduğuna (inanıyoruz).” (Cinn 72/4)

وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن تَقُولَ الْإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا
Resim---"Ve ennâ zanennâ en len tekûlel insu vel cinnu alâllâhi kezibâ(keziben).: Ve gerçekten biz, insanların ve cinlerin Allah’a karşı asla yalan söylemediğini zannettik.” (Cinn 72/5)

“Gerçekten biz insÂNların ve cinlerin allaha karşı asla yalan söylemediğini zannettik” diyorlar. Yâni biz söylemediklerini zannettik! Ohoooo o hemde nasıl beterini söylerler!
Yâni bir başka âyette En'âm 6/128 de ALLAHu zü’L- CELÂL..

Ben Kur’ÂN-ı Kerîmi “cin” bakımından şöyle tarayıp da anlayalım diye Cin Sûresini girmeden şöyle bir tarayarak ne anlıyoruz cin konusunu anlamaya çalışıyorum..


وَيَوْمَ يِحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُم مِّنَ الإِنسِ وَقَالَ أَوْلِيَآؤُهُم مِّنَ الإِنسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِيَ أَجَّلْتَ لَنَا قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَليمٌ
Resim---"Ve yevme yahşuruhum cemîâ (cemîan), yâ ma’şere’l- cinni kadisteksertum mine’l- ins (insi) ve kâle evliyâuhum mine’l- insi rabbenâstemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenâllezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm (alîmun).: Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hâli) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.” (En'am 6/128)

Ve onların hepsi bir araya toplandığı gün, haşr toplanma günü ALLAHu zü’L- CELÂL buruyacak ki: “Ey cin topluluğu insÂNlarla sayınızı artırdınız” ne demek yâni ALLAH celle celâlihu’ya tuğyan eden tağutluk yapan ilâhlık yapmaya kalkan cinlerin arasına insÂNları da kattınız, onları uşak gibi kullandınız, bedenlerini kullandınız, akıllarını mallarını çocuklarını her şeylerini kullandınız!. Şeytan diyorlar ya onların meydan okuyor ya içinden girip dışından çıkacağım felân.. Onlara dost olan insÂNlardan bir kısmı şöyle dedi dünyadayken o şeytanların ya da cinlerin fark etmiyor yâni kötü cinlerden bahsediyor çünkü iyi cinler iyi insÂNların işleridir onlarla dost olan insÂNlardan bir kısmı şöyle dedi yâni “önce hayattayken RABBimiz biz birbirimizden faydalandık, biz onlardan faydalandık, onlar bizden faydalandı. Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına eriştik. Yâni dünya hayatı bitti.. O zaman ALLAHu zü’L- CELÂL’in dilediği şey hariç, dileğini, muradını bilemeyiz ama emri: “Sizin barınacağınız yer ateştir orada ebedi kalacak olanlarsınız muhakkak ki senin RABBın hüküm sahibi ve en iyi bilendir!.”
inne rabbeke hakîmun alîm..

Burda bilmemiz gereken başka bir şey daha var, bu âlemden başka âlem yoktur, her şey buradadır, küllî şey buradadır burası ŞeYy Âlemidir. Başka bir ŞeYy Âlemiyoktur, gözüken gözükmeyen!. Onun içindir ki, cinler beden taşımadığı için hiçbir engelsiz olarak insÂNoğluna zarar verebiliyorlar. Bununla ilgili âyetler vardır. Hızlı bir şekilde okuyayım sonra yine döneriz konumuza…
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ
Resim---"Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumu’ş- şeytânu kemâ ahrace ebeveykum mine’l- cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealnâ’ş- şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn (yu’minûne).: Ey Âdemoğulları! Şeytan, sizin ebeveyninizi (anne ve babanızı), onların ayıp yerlerinin görünmesi için elbiselerini soyarak, cennetten çıkardığı gibi sakın sizleri de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki; o ve onun kabilesi (topluluğu), sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Muhakkak ki; Biz Şeytanları mü’min olmayanlara dost kıldık.”
(A’râf 7/27)

Ey Âdemoğulları Şeytan sizin ebebeyninizi yâni, Âdem Babımızı ve Hava Anımızı, onların ayıp yerlerinin görünmesi için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de fitneye düşürmesin.. libâsehumâ o ikisinin elbisesini.. onlar çırılçıplak kalıp cinsi temas yaparken elbiselerini kim giydi?. Şeytan giydi, İblis giydi.. yâni elbiseyi İblis giydi. İşte iş öyle karıştı ki, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de fitneye düşürmesin.
Muhakkak ki o ve onun topluluğu Şeytanlaşmış insÂNlar sizin onları göremeyeceğiniz yerde sizi görürler.. Cinler, Şeytanlar vs. ya da o insÂNlar.. Muhakkak ki biz Şeytanları mü’min olmayanlara dost kıldık.
innâ cealnâ’ş- şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn.. bir gerçek vardır ki, iman etmeyenlerin dostu kıldık. ALLAH celle celâlihu, iman edenlere hâşâ musallat etmez. Öyle mi?. Evet, kim buyuruyor ALLAH celle celâlihu buyuruyor..


وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ
Resim---"Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn (karînun).: Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.” (Zuhrûf 43/36)

Ve kim Rahmân ALLAH celle celâlihu zikrinden yüz çevirirse Şeytanı ona musallat ederiz böylece o Şeytan onun yakın karîni olur.. karîndaşı olur yanı karın kardeşi, arkadaşı olur..

وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
Resim---"Ve innehum le yasuddûnehum ani’s- sebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn (muhtedûne).: Ve muhakkak ki onlar (şeytanlar), onları mutlaka (Allah’ın) yolundan men ederler (alıkoyarlar). Ve onlar kendilerinin hidayette olduğunu sanırlar.” (Zuhrûf 43/37)

Ve muhakkak ki onlar yâni Şeytanlar, kesinlikle Hizbuşşeytan olduğu için bir gurup olduğu için bunların KULLuk İmtihÂNında işi nedir?. Şeytan ne için yaratılmış?. KULLarını, ALLAH celle celâlihu yolundan men etmek için, Hizbuşşeytana çekmek için. Onlar mutlaka ALLAH celle celâlihu yolundan men ederler, alı koyarlar.. ve onlar ne yaparlar?. Kendileri “biz hidâyete girdik” derler.. yahsebûne.. böyle hesab ederler ki, cennete girdik hidâyete erdik zannederler, öyle hesab ederler.. O kadar sağlam iş yapar ki Şeytanlar ve Şeytanlaşmış insÂNlar, üç kuruşluk dünya için insÂNları da kandırırlar kendilerini de kanarlar..
ALLAH celle celâlihu kimseyi onların tuzağına düşürmesin!..


حَتَّى إِذَا جَاءنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ
Resim---"Hattâ izâ câenâ kâle yâ leyte beynî ve beyneke bu’de’l- meşrikayni fe bi’se’l- karîn (karînu).: O (onlardan biri), sonunda (kıyamet günü) bize geldiği zaman: “Keşke benimle senin aran, iki doğu kadar uzak olsaydı.” dedi (der). İşte bu kötü bir yakınlık.” (Zuhrûf 43/38)

Onlardan biri sonunda kıyamet günü bize geldiği zaman der ki: “Keşke benimle senin aran iki doğu kadar, iki tane doğu kadar uzak olsaydı!.” Der. İşte bu kötü bir karındaşlıktır, karindir.. fe bi’se’l- karîn.. Yukarda geçti değil mi, bundan daha kötü ne olabilir, daha ne olur yâni bundan daha ağır insÂNların yapacak bir şey mi var, her şeyini mahvetmiş, sonsuz bir hayatta bu bu bu yazıklığa düşürmüş kötü bir hayat arkadaşlığıdır bu!.

وَلَن يَنفَعَكُمُ الْيَوْمَ إِذ ظَّلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
Resim---"Ve len yenfeakumu’l- yevme iz zalemtum ennekum fî’l- azâbi muşterikûn (muşterikûne).: Bugün size asla (hiçbir şey) fayda vermez. Siz zulmetmiştiniz. Muhakkak ki azapta ortaksınız.” (Zuhrûf 43/39)

Karîn, karîna âyetleri.. dikkat ediyor musunuz.. Ben karîn olduğu için seçmedim amma seçmiş olduğum âyetleri baktım karîn karîndaşlık böyle kardaşlık gibi karîndaşlık gibi aynı karında yatmış gibi.. Ne kadar kötü böyle değil mi?.
Hazreti Hamza radiyallahu anhu ile Ebu Leheb gibi yâni.. aynı karında yatmışlar aynı ana doğurmuş..
Çok şiddetli bir şey bu.. Ve onlar mallarını insÂNlara gösteriş için sarfederler, ALLAH celle celâlihuya ve âhiret gününe inanmazlar.. Ve kim Şeytanı kendisine yakın arkadaş edinmişse bu hayatta işte bu ne kötü karîndır, karîndaştır, arkadaştır diyelim haydi bizde karina..
Yâni öyle bir karîna ki, öyle bir karındaş ki kahr olsun!.


قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَكِن كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
Resim---"Kâle karînuhu rabbenâ mâ etgaytuhu ve lâkin kâne fî dalâlin baîdin: Onun yakını: “Rabbimiz onu ben azdırmadım, fakat o uzak bir dalalet içindeydi.” der.” (Kaf 50/27)

Şeytan ki, hani onun karındaşı vardı ya Şeytan.. İşte O gün o Şeytan der ki: “Ey RABBımız, ben onu azğınlaştırmadım ve lâkin bunun kendisi, sonsuz derinlikte bir sapıklık içindeydi zâten..” diyor..
Yoksa ben “euzubillahimineşŞeytanirracim” deseydi benim işim biterdi. Yâni benim hiç bir şeyim yoktu. Ama bu kendisi benden de beter. Beni de hayret ve dehşet içinde bırakacak kadar hızlı azgın oldu.. Kim diyor?. Şeytan.. “Şeytan; kötülüğü, küfrü emreden küfretti mi “ben senden uzağım âlemlerin RABBından korkarım” der..


كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---"Ke meseli’ş- şeytâni iz kâle li’l- insânikfur, fe lemmâ kefera kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbe’l- âlemin (âlemîne).: (Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım.” dedi.” (Haşr 59/16)

Evet işte cin.. işte CÂN.. İşte cinneh.. İşte cünnet.. İşte cennet.. İşte âlem..
vKur’ÂN-ı Kerîmimiz bize bunları anlayalım diye geldi, dinleyelim diye geldi, DUYalıö ve Uyalım diye geldi..
Tüm bunlardan akşama kadar kullanırız.. Hele benim gibi.. Biliyorsunuz CÂN kelimesini binlerce kez kullanırım ben.. CÂN öyle bir şey ki, “Bedeni soyunmuş Nefis” demektir aslında. Ve Nefis ikilik üzerine yaratılmıştır, hevâ ve heves üzerine yaratılmıştır.. Eğer bu tarafa çekerse hevesini RABB kabul eder Firavunlaşır.. âyet vardır.. Hevâsını İlâh etmeye kalktı mı of beter olur, ilâhlığa kalkışır Nemrutlaşır.. bu da âyettir.. Bizim Kur’ÂN-ı Kerîmimiz bunları hep ortaya koymuştur.. Uydur kaydır yoktur.. Kur'ÂN-ı Kerîm, okumak için gelmiştir, anlamak için gelmiştir ve yaşamak için gelmiştir elbette..

Ben, sen, o, biz.. BİZ BİR-İZ hepimiz Beyefendi Baba.. Sayın HAY.. Hakan Ârif Yıldız Beyefendi.. Sen sanma ki, Arafı yazıyorum yazıyorum da SALLıyorum.. Keşiş Dağının başına SALLAmıyorsun onu.. Senin oğlun Hüseyin’den gelecek nesillere gönderiyorsun postayla.. Tıpkı bize gelenler gibi.. Biz kendimizi onlarla kıyaslamıyoruz.. Biz kimseyle kıyaslanmayız.. Biz Peygamber aleyhisselâtı vesselâmın arkasında “Allahuekber!.” Diyenleriz.. MuhaMMedî HAYyat Namazın içinde kimseyle boy ölçüştürmeyiz, kimseye karışmayız.. Biz sadece hizmet ederiz..
Çok doğru anlamak lâzım.. Doğru anlamayanlar çok pişman olurlar.. Ya alttan ya da üstten çıkarırlar.. Ya kusarlar ya da ishal olurlar.. Bizden yâr olmaz onlara.. Bizden kastım, Kelâmullah ve RaSûLuLLAH yâr olmaz onlara. Çünkü emin değiller, güvenilir değiller, adam değiller!. Adam olan, kendisine karşı, ailesine karşı ve topluma karşı RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve selleme, Kelâmullaha ve ALLAH celle celâlihu’ya karşı bir ciddiyet yok!.
Ama ciddi insÂNlar vardır.. Bunlar böyle laf ile felân olmaz.
Ahmet Çakır diyor ki: “Hocam tabağın içinde ya da avucumun içinde bir CÂN lâzım!.”
Cevâp: “Ahmet Bizim CÂNımız lâzım olmuş” demektir.. Senin benim değil BİZim yâni.. RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem de dahil BİZim demek istiyorum.. Biz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de BİZ BİR-İZ.. Böyle inanıyoruz biz Kelâmullah ve RaSûLuLLAH’ımıza böyle inanıyoruz ve böyle yaşamaya çalışıyoruz..
Geri kalan kaderimizdir.. ALLAH celle celâlihu’nun elinden kâlem alıp da kaderimizi yazacak değiliz.. “Şöyle yap, yapma!” mı diyeceksiniz!.
“ALLAH celle celâlihu hayırlar versin” der geçeriz.. Herkes için de böyledir. Öyle demeyenler için de böyledir ama, bedeli ağırdır!.

Dikkat edersiniz hep cini, CÂNı anlamak için, cünneti anlamak için, cenneti anlamak için.. Cinnet geçirdi derler ne demek?. Cinlerin eğemenliğine girdi.. yâni Mehrametsiz Şeytan hâline dönüştürdüler onun iç adam takır takır sayıyor anasına babasına öldürüyor!.
ALLAH celle celâlihukorusun çoluğa çocuğa bile!. “Cinnet geçirdi!.” Diyorlar. Doğru söylüyorlar. Onun için işte “sen benden uzak dur” diyor Şeytan!.
Çünkü insÂNın aklından ve bedensel âletlerinden dolayı cinlerden daha beter..
İnsanda bedensel esmâlarda yüklü.. ALLAH celle celâlihu hâlifesi ya!. Bütün tüm küllühüm esmâ.. buyuruyor!.
Cinlere hangi esmâların yüklendiğini bilmiyorum ama, küllühüm olmadığını biliyorum. Dolayısıyla bu âlem böyledir.. Herkes kendi âlemindedir sistemin içindeki.. Onun için biz insÂNlık yapmaya geldik onun bunun teftişinde felân değil.. Ama çok iyi anlamamız lâzım, anlatmamız kesinlikle lâzım ve onu yaşamamız mutlaka lâzım!. Mutlaka lâzım.. Öyle olmuş böyle olmuşla değil!. Bizim işimiz ALLAH celle celâlihuya sonsuz şükür olsun ki hepimizin sayesinde ve yardımlarıyla muhammedinur sitemiz, bu sanal âlemde en çok hadis olan ve sahih hadis olan sitedir belki de.. Kur’ÂN-ı Kerîmi konularına göre böyle durmadan Kur’ÂN-ı Kerîm işleyerek Kur’ÂN-ı Kerîmde şu şöyledir bu böyledir diye çaba sarfediyoruz.. ALLAH celle celâlihu rızası için ve bunun karşılğında bir insÂNın BİZi bilmesini, tanımasını ya da aferin demesini felân beklemiyoruz, istemiyoruz.. Sadece Hasbî Hizmet istediğimiz zamanda bile başımıza gelmeyen kalmadı ALLAH celle celâlihu korusun..
Onun için de ALLAHu zü’L- CELÂL, bize rahmet etsin merhamet etsin kusurumuza bakmasın!. Her şeyden önce bir defa hele benim gibi ayarsız gayarsız saflara ALLAH celle celâlihu yardım etsin!. Fakat çok şükür ki o ALLAHu zü’L- CELÂLin Habibi RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin Kervan Köpeği, Kıtmiri oluşumunn verdiği rahatlı, huzurluk ve emniyet içindeyiz hamd olsun!. Sonsuz köpek saldırsa dahi ALLAH celle celâlihu izni ve inâyetiyle hiç umurumuzda değildir. Çünkü biz Sahibimizi çok iyi tanırız. O da, bizi çok iyi tanır.. Bunu niçin söylüyorum MuhaMMedî Hasbî Hizmet bu kadar kudsaldır Hakan!. Ben senin bu gün ne yiyip ne içtiğini bilmiyorum ki, sen onu bedenine sor!. Ama “MuhaMMedî Hasbî Hizmet” ayrı şeydir haa!.
Yok efendim ben cennete gitmet için bu gün beş kere câmiye gittim. Cehenneme girmemek için gittim ve de yarında gideceğim, bir günde gideceğim!. Devâm et evlad, devâm et sen!. Kur'ÂN-ı Kerîmimizi anlamana dinlemene gerek yok!. Ben yatar yatar kalkarım çatar çatar kalkarım felân feşmekan!. Geç işine geç!. Hangi işi öyle yapıyorsun.. Hangi işi öyle yapıyorsun!. Öyle bir şey yok!. Farz olanı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yolunca yapman gereken kadar yaparsın gidersin!. Yarın işinin başına bismillâhirRahmânirrahîm diyerek başlarsın. Aynı namaz kılıyor gibi!. Kıyaslamıyorum, namaz kadar kudsal ve değerli bir ibâdettir senin çalışman bu.. Ahmed’in gidip de işinin başında çoluğuna çocuğuna ekmek kazanması hayat namazı.. Yeterki adam olsun, ALLAH celle celâlihuyu unutması, her zaman her yerde her halde her nefeste “Lâ ilâhe illallah MuhaMMeden RaSûLuLLAH” ehli olsun!. Her ÂNı ibâdettir zâten efendim.. Beş vakit koymasaymış millet zâten bırakacakmış, bir kişi bulamayacakmışız “ALLAH celle celâlihu” diyen.. ALLAH celle celâlihulutfü ki, bu sistemler konmuş yâni.. hiç değilse câmiye geliyorlar..

İşte bütün bunlar İslam; Edeb, İlim, İrfan ve Erkan üzere gelmiştir.. Bu dininMuhaMMedî Hasbî Hizmetçisi olmak kadar kudsal bir değer yoktur.. Ve ALLAHu zü’L- CELÂLe sığınırız bunlar var mıdır?. İşte anlatıyorsun böyle var mıdır?..

Bitiriyorum Hakan, bir şey daha burda olduğu için söyleyelim ben büyüklerim tarafından daima kollanmış birisi nazlı bir insÂNım.. Gerçekten biliyorsun bilenler çok iyi biliyor Hakan felân yâni kulağının arkasına sigara sokup getirip bana sigara getiren Mürşid-i Kâmiller olmuştur.. Bu kadar fazla nazlı yâni ALLAH celle celâlihu bana öyle bir lütfü kerem vermiştir, güzellik vermiştir ve fiilen yaşıyarak.. Neden?. Çünkü oralara takılı kalmasın onlardan tatmin olsun onlarla uğraşmasın MuhaMMedî Hasbî Hizmet etsin diye!. ALLAH celle celâlihu böyle nasib edip yapmıştır. Bir şey olmuşsa onu fiilen gösterir ve ben, bir daha orada öyle mi diye hayâlimden geçmez, bütün dünya bir tarafa gitse benim için hiçtir.. Yâni ben bana RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem, bir gerçeği söylenmişse bundan dahası yoktur benim için..

Bunları söylüyorum bitiriyorum ama bir zamandı ne zamandı bilmiyorum zevk felân denk gelmişse yazılmışsa olabilir ama bir zamandı ama Bursa zamanındaydı herhalde. Evet ben bu cindir Şeytandır felân derken.. ALLAHu zü’L- CELÂL var buyuruyor RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem var buyuruyor başım gözüm üstüne vardır.. Hani İbrahîm aleyhisselâm’a “inanmıyor musun?.” Buyuruyor ya.. “İnanmaya inanıyorum da kalbim tatmin olsun!.” diyor o da.. Bizim babamızdır.. Kalbim tatmin olsun diye yoksa inanıyorum diye değil dediğimde..
O meşhur bir “dağ” vardır Hakan hep duymuşsundur, o meşhur dağ sanki göğe çıkan, gökleri delen bir dağ ama ne biçim dağ.. Böyle Keşiş Dağı gibi çok yüksek ama böyle çok dar yollar felâket dar uçurum.. bir iki kişi yanyana gidemeyecek yerlerden geçiliyor ve o geçitte bunu ALLAH celle celâlihu rızası için anlatıyorum.. Benim bu anlattığım ve bu sözlerden tereddüt eden insÂNlar varsa bizi süratle terketsin, aksi takdirde onun ağır bedelini ödeyebilir..
Çünkü bizde ALLAH celle celâlihu rızasından bahsedilir.. ALLAH celle celâlihu rızasından bahsedilir ki, çok önemli olduğu için anlatıyorum.. aceba böyle bir şey fiilen var mıdır hayalen mi dediğimde böyle bir dağ düşünün, yüksek bir dağ ve dar bir yol.. binlerce insÂN o yoldan Sırat-ı Müstakim yolundan çıkıyorlar yukarıya.. ancak öyle şey ki insÂNlar yolu bilmiyorlar ve onların işi de değil o.. ancak böyle karınca gibi çıkıyorlar.. Bizim Hakan “bismillâhirRahmânirrahîm” dediğimizde de beraberdi. ALLAHu zü’L- CELÂL öyle takdir etti çok şükür.. Belli bir yerde Hakan’a dedim ki: “Hakan bak şimdi bundan sonra yol biraz daha çok sarp olacak. İnsÂNları burada uyar de ki işte dikkatli yürüyelim, etrafa bakmayalım, yolumuzdan ayrılmayalım felân gibi yardımcı ol. Ama ben şu ileriye bakmak istiyorum!.” Ve bıraktım gidiyorum o dar yerler bir anda öyle genişlediki.. Hakan bilirsin davar arkaçları vardır Hasan Dağda işte öylesi düzlük.. Birden böyle 100 metrekare yada 200 metrekarelik bir bahçeye dönüştü.. Harika otlar, çiçekler.. Burada uçurum vardı, bir anda nasıl dönüştü uçurumun başında onu görüyorum bir anda.. böyle bir yerin burada olmaması lâzım dedim ya dedim ama bir baktım ki, ortasında bir insÂN var. Bağdaş kurmuş bembeyaz sakallar öyle göğsünde harika görünümde.. Dehşete düştüm.. Herşey güzel ama bunda bir gariplik var bu dağın tepesinde burada bu olmaması lâzımdı!. Benim aklıma hiç bir şey gelmiyor.. Çünkü nasıl olsa gidiyoruz diye düşünüyorum. Ama bu garip bir şey dedim ve ne zaman ki o bahçeye ayağımı basıverdiğim anda, bir ahtapot gibi, tıpkı ahtapot gibi yalnız hiç kemik görmedim böyle bir arkadan beni sardı ki, sanki binlerce kolu var gibi..
Ben: “Senin İblis, Şeytan ve cin olduğunu biliyorum!.” Dedim. Ama o kadar hızlı sıkıyor ki sıktıkça sıktıkça birkaç dakikada beni içimi dışıma çıkartacak.. Alttan üstten böyle sıkıyor!. Ben hemence tüm gücümle: “euzu billahimineşŞeytanirracim. BismillâhirRahmânirrahîm” deyip şu âyeti okudum:


اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Resim---"Allâhu lâ ilâhe illâ huve’l- hayyu’ kayyum (kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm (nevmun), lehu mâ fî’s- semâvâti ve mâ fi’l- ard (ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih (iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhu’s- semâvâti ve’l- ard (arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huve’l- aliyyu’l- azîm (azîmu).: Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan herşey O’nundur. O'nun izni olmadan, O’nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O’nun lminden, O’nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler (kavrayamazlar). O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek (yerlerin ve göklerin dengesini korumak, gözetmek), Kendisine zor gelmez ve O Alâ’dır (çok yücedir), Azîm’dir (çok büyüktür).” (Bakara 2/255)

Ben bu âyet-i celîleyi okumaya başladığımda bir hafif gevşeme oldu.. Çünkü hiç nefes alamıyorumi sıfır yâni.. Âyeti zihnen okuyorum çünkü.. Sıkmasında bir gevşeme oldu ve korkunç bir koku duyuldu.. İğrenç bir koku leş gibi.. şöyle ayaklarımın oraya baktım zift veya katran gibi bir şey akıyor ve asit gibi kaynayarak akıyor.. Bana hiç zarar vermiyor yalnız.. bedenime bir nokta kadar bile zarar veremiyor.. Ama yerleri oynatıyor ve kaynatıyor..
Ben: “Senin için ne yapılacağını RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem bize buyurmuştu” deyip bir şeyler daha söyledim ve geriye çekildiğimde yerde böyle bir hayvan derisi gibisi kokan iğrenç bir şey vardı.. Ben gönlümden dedim ki: “Bizim buradan KÛN fe yeKÛN Kafilesi, Ahmedi Muhtar MuhaMMed aleyhisselâtı vesselâm’ın CÂN ciğerleri geliyor vakit yok!.”
Komutan gibi söylüyorum.. Bir ÂNda o yollar eski hâline, orası eski hâline döndü ve ben tekrar geri döndüğümde arkadan kafile geliyordu.. Elimle işaretle gelin gelin yâni devâm edin!. anlamında çağırıyordum..

Böyle bir hal yaşadım ve şunu söylüyorum ki, bunlar vardır ve doğrudur. Kendi hallerindedir. Bizim ne yapacağımız onlarla işimiz gücümüz hakkta ve hayrda olabilir.. Onların da, herkesin de, bütün kâinâtta yaratılanların tümüne ALLAH celle celâlihu hakk ve hayr versin diye dua edelim İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Bir şey sormak isteyen birisi varsa buyursun sorsun.. bir sürü tantana yaptık zaman aldık kusura bakmayın!..

Bir şey daha söyleyim sana Hakan!. Ben senin doğduğun günü biliyorum ben kendi çocuklarım gibi biliyorum!..

Şimdi sen; “Allahuekber” deyip, Sol elini göbek bağına koyup, Sağ eliyin üzerine “ALLAH celle celâlihu” mührünü vuru, Peygamberimiz aleyhisselâtı vesselâmın arkasında SALL sukûtuna geçmezsen, sen namazda değilsin oğlum!. İstediğini söyleyebilirsin istediğini yapabilirsin menfi müsbet çal oyna hiç fark etmez!. Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor ki, çok dikkat etmemiz gerekiyor!. Biz bu sözü, ALLAHu zü’L- CELÂL’e “elest”te verdik ve tatbikatında RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemi DUYduk ve UYduk!. Çok recâ ederim.. Rahmetli Hoca Amcam gibi recâ ederim ki, dikkat edelim İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

allahümme salli ala seydine MuhaMMedin abdike ve nebiyyike ve Resûluke ve nebiyyil ümmiyyi ve ala âlihi ve ehli beytihi ve sahbihi ve ümmetihi

Birbirimizin gaybî duacıları olalım ALLAH celle celâlihu, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yüzü suyu hürmetine, Kelâmullahının yüzü suyu hürmetine, ZÂT’ının yüzü suyu hürmetine, bizi Hakkta ve Hayrda Rızasında BİZ BİR-İZ kılsın, yardım etsin!.
Daha CÂNdan MuhaMMedî Hasbî Habibi hizmetçi OLalım İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu.


Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''Resim


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti.. 06.03.2018


ResimEs-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..

istiğfar antivirüsüMüz:
Subhâneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!. Ve Huve’r- Rahîmu’l- Vedûd celle celâlihu..
Ve'l-HaMduliLLÂhiRABBu’l-ÂleMîNN!.

Ya RABBulâlemin, ya Rasûllallah sallallahu aleyhi ve sellem istecertu!.
ALLAH! ALLAH! ALLAH! RABBî lâ uşrike bî şeyin!
Ve Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billlahi'l- Aliyyi'l- Aziym!.
Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!.


Resim

Resim''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedîn
Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''
Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn Nûri'z-Zâti. Ve's-sirri's-sâriî fî cemi'i'l-âsâri. Ve'l-esmâi ve's-sıfâti Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim adede kemâl'illâhi ve kemâ yelîku bikemâlihi. Biadedi ilmiken dâimen kesiren mübâreken tayyiben fîh yâ RABBu'l -Âlemîn!..


ALLAHu zü’L- CELÂL’in hakk ve hayrı hepimizin üzerine olsun!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem MuhaMMedî Merhameti Muhabbeti ve kulluktaki Gayreti İnşâe ALLAHu’r- RAHMÂN hepimizin üzerine olsun ALLAHın izni ve inâyetile evet Cin sûresine gelmiştik Cin sûresi çok ilginç bir Sûredir..
4X7=>28 çeker.. çok iyi okunması gereken bir sûredir biz tabi bütün varlıkları aynı kabul etme durumundayız insan olarak doğrusu da öyledir amma bir yönü daha var bu işin yalnız Kâinât hepsi bir bedenin diğelim ki kalpte birleşmesi gibi ya da bir zerrede birleşmesi gibi hepsi gelir beden olarak adem aleyhisselamdan beridir..
Hattızâtında öyledir biraz daha ileri gittiğin zaman tümünün nuru MuhaMMed olduğunu güneşin ışığı gibi sonsuz olmasına rağmen tümünün bir ÂNda neşet ettiğini zattan zuhurat olduğunu görürüz biliriz dolayısıyla Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin böyle bir yakınlığı biz birizliği vardır küllü şeyde küllü şeyin kadir buyururken ALLAHu zü’L- CELÂL’ ordaki Kadere yâni şimdiki RuBuBîYyet Dâimiyetin Kudretini, RuBuBîYyetten =>RusûLîYyete.. RusûLîYyetten =>Kâinâta çıkışında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi iyi anlamak gerekiyor.. O OLUŞumu iyi anlamak gerekiyor!. Şu kişi bu kişiden ziyâde bu basit benzetmek için demiyorum ama işte diyelim ki Fahreddin Razî kaddesallahu sırrahu, bin yıl yaşamışta, uzun boyluymuşta, öyleşmiş, böyleşmişte, sürüleri varmış, yok efendim acından ölüyormuş.. Kralmış, köleymiş bunların hepsi gelir geçer de geriye ne kalır?!.
Eğer “geriye ULU Dağ gibi eserler bırakmış” dediğin zaman muhteşemdir..
Eee Salvador Dali neyse, meselâ bu adam deli dolu ama bir şey bırakmış.. Haa öylemi, hayret bir şey.. Onun eserleri vardı insan görünce düşüne kalıyor felan.. Bütün bunlar nedir?. Üstün bir görüş bakış ve görüş içindir..
Cin sûresi de böyle bir sûredir.. Bilmiyorum ama iyi bakıldığı zaman nefsin 7 kademesinin 4 er aşaması görülebilir gibi bir şeydir Cin sûresi.. İnsanın Bedeni Nefsi Kalbi ve Ruhu.. Hepsi varsa gerçekten bu insandır efendim.. Ruhtan kastım engin akıl mıdır?. Olabilir hayvanlarda azdır ve “iç güdü” vardır.. Onun için hayvandırlar zâten ufak bir makinayı bile kullanamıyorlar, aslanlar felan.. Ya da taşlarda öyledir ancak bedenler olduğu halde öteki şeyleri yok gibi.. Evet öyledir hiç birini kullanamazlar..Bbitkilerde öyledir, yürüyemiyorlar felan şudur budur..
Ama bir şey vardır en azından eksik yoktur yada bir tayf’ta ışığın tayfında boşluk yoktur.. Boşluk gibi gözüküyorsa bizim gözümüzce algılanamıyordur bu ışık.. Biliyorsunuz atlar geceleri çok net görürler, çok güzel görürler, görüşleri bizim çok üstümüzdedir.. Meselâ bize karanlık olunca onlara karanlık olmaz. At ve eşekler gece dar ve tehlikeli yollarda çok net görürler. Ben bunu çok gördüm Hasan Dağı Obruk Yaylasından inerken eskiden taşlık kayalıktı. Şimdi taş kalmamış satmışlar ama ordan gelirken gece felan gelirdik. Oralarda kepend mepend hayvan o kadar gündüz felan geçeceği yerden gece bile olmasına rağmen nereye ayak basacağını nereye koyacağını biliyor.. Hüp diye atlamıyor yâni.. Arada boşluk yok insan görüşünde boşluk olabilir onu demek istiyorum. İnsan meziyetler bakımından çok negatif meziyetler vardır, seçenekler bakımından bunlar kendisine bildirilmiştir Kur'ÂN-ı Kerîmde.. Ama bütün özellik ve güzelliklerini ise, onları zıtlık olarak kendisinde bulacak şekilde yaratılmıştır. “Doğru sözlü olun!.” kaç tane âyet var.. “Sadıklarla ve salihlerle olunuz ama, yalan söylemeyiniz!.
Yalan şöyle bunları söylerken onun zıddını da söylüyor demektir değil mi?. Şunları yapmayın münafıklık yapmayın çünkü münafık şöyledir böyledir derken ee “Kâfirlerden olmayın!.” Ama biz kâfir değiliz!. O zaman Lâ İLâhe İLLâ ALLAHMuhaMMeden Rasûlullah!. Adam diliyle söylüyor!. İyi de anlamda “kâfir” diyor ona bir bakmak gerekiyor!.

Şunu demek istiyorum insanlar, kendi vicdanlarında bir insandırlar ne kadar insanlarsa işte Cin sûresinde böyle bir yaklaşım olur ve vardır diye düşünüyorum. Vardır İnşâe ALLAH.. Onun için de, beraberce bakalım bakalım Cin sûremize geçen sefer üzerinde durmuştuk hadislerde felan şimdi biraz daha inceleyelim..
Kâinâtta, sonsuz bir viruslerden tutun mikroplardan tutun tek hücreli amiplerden vs. lerden tutun aklımızın hayalimizin almayacağı kadar, balinalar çok ilginç.. Daha da keşfedilememiş hayvanlar, keşfedilememiş amazonlar vs.ler var.. Bütün bu canlı âleminde her şeyi/herkesi kendi başına sergiler ALLAHu zü’L- CELÂL!.
Peygamber aleyhumusselâm akıllı varlıklar için peygamber olarak gönderdiği açık seçiktir.. Efendim cinlerle konuştuğu Kur'ÂN-ı Kerîmde bildirilen peygamberler vardır. Musa aleyhisselam Süleyman aleyhisselam olabilir.. Şu anda da konuşanlar olabilir bunlar fazla bir şeydeğildir, sorun değildir.. İnsan bedeninde milyonlarca bakteri yaşamaktadır. Özellikle solunum, sindirim sisteminde hepsi faydalıdır ama zararlı olduğu zaman çok zararlıdır..
Cinler de böyledir cinler hayali bir yaratık derlerse, bizim bildiğimize göre değildir doğru bir yaratık, var olan bir yaratıklardır, kendi âleminde kendi imkanlarıyla yaşarlar. Yâni hiçbir cin insanlık, insan da cinlik yapamaz ki, onlar hep ayrı ayrı şeylerdir.. İyi bakmaya çalışalım Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sahabeye ALLAHu zü’L- CELÂL’ buyuruyor ki: “Kul =>de ki..”


قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا
Resim---"Kul ûhıye ileyye ennehustemea neferun mine’l- cinni fe kâlû innâ semi’nâ kur’ânen acebâ (aceben).: De ki: “Cinlerden bir topluluğun (Kur’ân) dinlediği, sonra: “Biz gerçekten harika, güzel bir Kur’ân işittik.” dedikleri bana vahyedildi.” (Cinn 72/1)

ALLAHu zü’L- CELÂL buyuruyor ki: Kul deki: “Bana vahyolunan.. bana vahyedildi.. ne diye ne vahyedildi?. Ennehustemea neferun.. süphesiz ki cinlerden bir nefer.. nefer, ferdin çoğulu bir topluluğun dinlediği cinlerden bir topluluğun dinlediği vahyedildi.. Kul ûhıye ileyye ennehustemea neferun mine’l- cinni fe kâlû innâ semi’nâ kur’ânen acebâ.. Cinlerden bir gurubun beni dinlediği vahyedildi..
fe kâlû innâ semi’nâ kur’ânen acebâ.. o cinler dediler ki “biz varya biz Kur'ÂNı “Kur'ÂN” denilen bir şey duyduk ki, çok aceyibdi.. acebe aceyip derken negatif pozitif yâni anlatılır gibi değil. çok muhteşem, harika güzel acayip bir şeydi anlatılamaz yâni.. Görmen ve yaşaman lâzım şeklinde olduğunu söyleyebilirsin.

Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem de ki bana gerçekten vahyolunan şey şu böyle de insanlara söyle cinlerden bir gurup beni dinleyip de onlara: “Doğrusu şüphesiz ki, biz var ya biz işittik duyduk” dediler dinledikten sonra.. Doğrusu biz acayip bir Kur’ÂN dinledik ki, harikulade muhteşem garib acayip anlatılır gibi değil hayret verici bir Kur’ÂN dinledik!” de. Cinlerin böyle dediğini insanlara söyle çünkü cinler islâmdan önce insanlar biliyorlardı başka dinler de söylüyordu..
Nasıl bir Kur’ÂN dinlemişler.:


يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا
Resim---"Yehdî ilâ’r- ruşdi fe âmennâ bihî, ve len nuşrike bi RABBinâ ehadâ (ehaden).: “O (Kur’ân), irşada ulaştırır, artık biz, O’na îmân ettik ve artık kimseyi RABBimize asla ortak koşmayız.” (Cinn 72/2)

Yehdî ilâ’r- ruşdi fe âmennâ bihî, ve len nuşrike bi RABBinâ ehadâ..
O Kur’ÂN var ya o Kur’ÂN, hidâyete ulaştırıyor.. yehdî, hidâyet eder, ulaştırır götürür.. ilâ’r- ruşdi.. rüşde götürür.. rüşd, irşad, uyanış.. mürşid de burdan geliyor biliyorsunuz.. Dâimiyet şehâdet şerefini, Resûlî ve RABBanî olarak anlayıştır rüşd.. Rüşdüne ermeyen çocuk evlendirilemez ki hayal olur.. Yâni bu yetkinlik, bu olgunluk ve o tekemmül olması gerekiyor..
İslâmda tasavvufta rüşd ise MuhaMMedî tümlüğe ulaşımdır.. mürşid tamlığa ulaşımdır tümlüğe ulaştıktan sonra tamlığa ulaşımdır mürid, mürşid olur o zaman.. Ama bu gün bunlar biraz karıştı oyuncak ettiler zavalılar..

O Kur’ÂN ki bizi irşada ulaştırır rüşde ulaştırır..
“fe âmennâ”.. bundan sonra muhakkak ki.. “fe” mütakiben bundan sonra biz amennâ ona iman ettik.. “bihi”.. ona Kur’ÂNı kerime biz iman ettik.. ve len nuşrike.. artık asla şirk yapmayız.. “ve len”.. kesinlikle “nüşrike” biz şirk edenlerden olmayız.. “bi RABBinâ ehadâ RABBımıza ortak koşanlardan olmayız. Ehada.. Artık kimseyi RABBımıza ortak koşmayız!.
Cinler diyorlar öyle dediklerini de söyle diyor onlara Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme okunan rüşde gerçeğe ve doğruya yöneltiyor ulaştırıyor bu yüzden buna iman ettik ondan sonra artık biz RABBimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız asla koçmayacağız gelecek zaman dedi çünkü şimdi koşmadık koşarız koşuyoruz değil koşmayacağız mutlaka koşmayacağız bi RABBena RABBımıza herhangi bir varlığı kişiyi şahsı ehaden birini yâni ona biz RABBımıza ortak koşmayacağız!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا
Resim---"Ve ennehu teâlâ ceddu RABBinâ mâttehâze sâhıbeten ve lâ veledâ(veleden).: Ve bizim RABBimizin şanı çok yücedir. O’nun, bir sahibe (eş) ve oğul edinmediğine (îmân ettik).” (Cinn 72/3)

Elbette RABBımıza ortak koşmayacağız. RABBımızın kendisi zâten bizzat teâlâdır, çok yücedir şanı yücedir pek yücedir yâni âli dir âlâ dır, eşsizdir, lüfun sahibidir, bir defa hayatın sahibidir. Varlığın sahibidir geçmişin geleceğin yaratanıdır âlâdır. Âlâ vasfıyla vasıflanandır..

Resim

Ceddu.. O’nun ceddi böyledir yâni zahir bâtın dâimiyet cemiyetinin yüceliği hep O’ndadır O’ndan gelir.. Kimsenin kendine mahsus bir ne canı vardır, ne de imkanı vardır, ne de nefes alıp vermesi vardır hakikaten Kâinâtta hiçbir şeyin böyle imkanı yoktur. Onun için “ve ennehu teâlâ ceddu” onun ceddu, böyle CÛD keremi aslında ceddi dediğimiz cevvad oluşu cömert oluşu külli şeyi karşılıksız verişi “teâlâ ceddu RABBina” RABBımız böyle cevaddır yâni caviddir cevvaddır cûddur cömerttir..
ve bunun için ve ennehu teâlâ bu hususta çok yücedir birisiyle kıyaslanmak felan küfürdür.. yâni muhteşem süleyman gibi dersen küfür etmiş olursun insana benzettiğin için.
.
mâttehâze sâhıbeten ve lâ veledâ..
Biz neye iman ettik diyorlar baştan beri değil mi biz ona iman ettik..
Başka yerde öyle demediler mi biz ona iman ettik RABBımıza.. “Yehdiy ilerruşdi” o Kur’ÂN-ı kerim hidâyete ulaştırıyor.. “feamenna” bihi biz o RABBımıza iman ettik. “ve len nuşrike biRABBina ehaden” artık RABBimize herhangi birini şirk koşacak değiliz..
Devam ediyor 3. Âyette.. “Ve ennehu teâlâ ceddu RABBina mettehaze sahibeten ve la veleden” bu RABBımız küllî şeyi VARından var edişi cömertliği CÛDdu çok yücedir mâttehâze sâhibeten ve lâ veledâ.. İttihaz etmedi kendisine mal edinmedi, sahib çıkmadı. Sahibem sahibim olsun diye.. Araplar sahibe kocaya sahib, kadına da sahibe diyorlar.. Çünkü bunlar gerçekten birbirine sahib çıkan kabul edilmiştir. İslâmda da öyledir bir insanın en yakın mahremi karısı kocasıdır arada mahremiyet sıfırdır.. Anne baba çoluk çocuk herkeste mahremiyet vardır karı koca da mahremiyet sıfırdır..
mâttehâze sâhıbeten ve lâ veledâ.. O cömertliği CÛDdu, yüceliği eşsiz olan RABBu’l- âlemin; asla bir hatun kadın sahibe edinmedi kendisine ve de bir oğul bir kadın olmadığı gibi eşi karısı olmadığı gibi veledde olmadı ondan doğan oğlanda olmadı veledde olmadı. ledde fiili doğmak biliyorsunuz. Vâlid baba, vâlide doğuran anne demek. Veled, doğduğundan dolayı çocuk demek. Vâlid, baba demek doğurtan onun için veled kelimesi sadece erkekler için türkçede söyleniyor ancak arapçada kız erkek de veleddir aslında ama bizde hep erkeklere söylenmiştir.. uhti kız kardeş ahi erkek kardeş gibi kendi isimleri de vardır o sorun değil.. şimdi

Sahib arkadaş demek onda bir sorun yok sahib çıkan ashab dediğimiz zaman ashabe dediğimiz zaman ashabe karısı kocası değil sahabe kökten geliyor ashab diyorsun ya sahiblikten geliyor onda bir mesele yok zevc burdaki evet burdaki arkadaş öyle bir arkadaş ki ondan daha mahrem bir arkadaş yok anlatabiliyor muyum arasından su sızmayan bir arakadaş burdaki eş olduğu arkadaş olmadı arkasından veleda diyor ne bir arkadaş edindi ne oğlan edinde ne bir hanım edinde bir eş edindi âyetin kendisinden geliyor demek istiyorum yâni onun için türkçe de arapçada sıkıntılar var buna biraz dikkat etmek gerekiyor çünkü türkçe kelimelerle karşılığını bulmak biraz zorluyor..


وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا
Resim---"Ve ennehu kâne yekûlu sefîhunâ alâllâhi şetatâ(şetatan).: Ve o bizim sefih (ahmak) olanımızın (İblisin), ALLAH’a karşı asılsız (saçma sapan şeyler) söylemiş olduğuna (inanıyoruz).” (Cin sûresi 72/4)

Ve ennehu kâne yekûlu sefîhunâ alâllâhi şetatâ..
Şu bir gerçek ki, şu bir gerçek oldu ki, şöyle bir şey oldu ki, gerçekten var oldu ortaya çıktı belli oldu ki.. Biliyorsunuz KÛN fe ye KÛNdaki kâne.. Bizden birisi ve ennehu şüphesiz ki o varya o birisinden bahsediyor.. bizden bir sefih bizim istediğimiz sefih yâni ahmak ne dediğin bilmeyen ya da başkasının başını derde sokan kendi başını derde sokan sefih sefahate düşmüş sefih insan kim bu bizden birisi diyor onlar insanları zevk ve eğlenceye ebedi bitmeyecek bir dünyada yaşamaya sefahata israfa müsrifliğe dünya da ahirette perişan eden bir vatandaş var “sefîhunâ” bizden birisi diyor.. alâllâhi şetatâ.. ALLAH celle celâlihu hususunda şetatâ yâni tâbiri mümkün olmayacak kadar sapıkça saçma.. Şetat, dağıtıcı bozguncu, Şirkçi gibi.. âdete öyle berbat münâfaktın münâfık gibi.. Yâni bir kazan bala bir kaşık sirke at balı bozar.. Ya da bir ordunun içine koy ordubozan olur dağıtır, bir birkaç saatte batırır..
Böyle şey olur mu?. Evet böyle şey olur. Çalışan işçiler arasında çok kötü bir lâkabı olan ve bende hiç çalışmamış bir operatör var en büyük kepçeleri kullanıyor. 20 sene önce Antalya da DSİde olduğum zamanlar… İyi bir operatör olduğu söyleniyor buna bir lakap takmışlar iyi olmayan bir lakap.. Bizim işe de öyle büyük bir makine lâzım çalışacak onu boş dediler onu gönderelim dediler. Ama benim sürveyanlar uyardılar: “Efendim dediler biz burda 170 kişiyiz o adam çok tehlikelidir, korkunç dedikoducu ve yalancıdır, bir haftanın içinde burada insanları birbirine düşürür çok tehlikeli yapmayın!.” dediler. Neyse biz konuşuncaya kadar makine çıkmış yola ve o işin başına geldi o kişi.. Hakikaten bir gün sonra gittiğim de böyle bi suskun puskun ne oluyor felan efendim size demiştik bu adam çok kötü meymanatsiz bir adam yâni ne yaptı işte 3 sene önce bir dozer operatörü yanındaki bir yağcıya tokat attı evet ona gitmiş demiş ki işte sana tokat attı arkadan şunu söyledi şöyle yaptı böyle yaptı birbirlerine girmişler mi onu koruyanlar bunu koruyanlar derken bizim süt liman olan güzelim şantiye param parça oluverdi bir günde.. “Makine şefinin adamı olduğu için çekinmez de kimseden de” dediler. Yanıma çağırdım ismi de İsmail idi ismine yazık sen yaramazlık yapıyormuşsun yok efendim dedi ne yaramazlığı bunlar hepsi yaramaz zâten şöyledir böyledir konuşurken benim yüzüme bakmıyor arkayı dönüyor yâni..
Kızdım ve: “Senin makine hangisiydi şu onu rampaya çek treyler istiyorum bin git, cehennemin zümarasına git bir daha benim adımın anıldığı şantiyelerde seni görmeyeceğim. Sen bin git nereye gidersen git!.” dedim ve hakikaten birkaç saatin içinde biz başka işlere gittik sonra treylere yüklenmiş gidiyordu ve onu koruyan makine şefi bölge müdürüne diyor ki: “Efendim işte bak Latif Bey dün istedi bugün geri gönderiyor!.” diyor o da anasının gözü bir adam diyor ki Selçuk Bey: “Latif Bey bunu boşa yapmamıştır bunu kesin bildiği bir şey vardır ya makinenin işi bitti gönderiyor ya da o bir şey yaptı!.” Diyor.

Şunu demek istiyorum işte şetata şeddad felan derler eskiler Şeddad Ali diye birisi vardı köyde.. Şeddad Ali lakabı burdan geliyordu belki yâni bu ne demek “ordubozan” demek dağıtan paramparça eden..


Ve ennehu kâne yekûlu sefîhunâ alâllâhi şetatâ..
Bizim içimizden sefih birisi beyinsiz birisi tıpkı İblis gibi.. ALLAH hususunda ALLAHa karşı elALLAH ALLAH hususunda ALLAH için şeddadlık yapıyormuş.. Yâni saçma sapan akılsız akla fikre gelmeyen, parçalayıcı dağıtıcı insan inancını yıkıcı sözler söylüyormuş, doğrusu bizim sefihimiz ahmağımız beyinsimiz her ne dersen de yâni kısacası İblisimiz..


وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ اَمْرِ رَبِّه۪ۜ اَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُٓ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُون۪ي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّۜ بِئْسَ لِلظَّالِم۪ينَ بَدَلًا
Resim---“Ve-iż kulnâ lilmelâ-iketi-scudû li-âdeme fesecedû illâ iblîse kâne mine-lcinni fefeseka ‘an emri rabbih(i)(k) efetetteḣiżûnehu veżurriyyetehu evliyâe min dûnî vehum lekum ‘aduvv(un)(c) bi/se lizzâlimîne bedelâ(n).: Hani meleklere: “Âdem'e secde edin” demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.” (Kehf 18/50)

İblis cinlerdendir..
Onlar da diyorlar ki: “Bizim İblis diye bir beyinsizimiz var kendisi ALLAHa yakışmayan ALLAH inancını param parça yapan saçma sapan şeyler söylemiş olduğunu duyduk anladık biliyoruz yapmış..” Kesin söylüyorlar çünkü yâni aşırı yalanlar söylemiş doğru olmayan gerçek olmayan ALLAH hususunda inançları sarsmış ALLAH hakkında saçma sapan şeyler söylüyorlarmış.. ne zaman?. baştan beri söylüyor nasıl söylüyormuş.. Haa İblis’ten beter insanları ele geçirip İblis’ten beter yapmıştır, Şeytandan daha şeytan yapmıştır. = kada yapmış ki Şeytan bile: “Ben senden korktum benden uzak dur!.” demiştir.:


كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ اِذْ قَالَ لِلْاِنْسَانِ اكْفُرْۚ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِنْكَ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ
Resim---“Kemeśeli-şşeytâni iż kâle lil-insâni-kfur felemmâ kefera kâle innî berî-un minke innî eḣâfu(A)llâhe rabbe-l’âlemîn(e).: Şeytanın durumu gibi; çünkü insana: “İnkâr et!” dedi, inkâr edince de: “Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım!” dedi.” (Haşr 59/16)

وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن تَقُولَ الْإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا
Resim---"Ve ennâ zanennâ en len tekûlel insu vel cinnu alâllâhi kezibâ(keziben).: Ve gerçekten biz, insanların ve cinlerin ALLAH’a karşı asla yalan söylemediğini zannettik.” (Cinn 72/5)

Ve ennâ zanennâ en len tekûlel insu vel cinnu alâllâhi kezibâ..
cinler diyorlar ki biz, zannettik ki asla olmayacak, ALLAH celle celâlihu ‘ya karşı bir yalan söylemeyecekler zannettik. öyle sandık öyle zannettik biz.. İşin gerçeği şu ki biz insanları ve cinleri ALLAH celle celâlihu’ya karşı asla yalan söylemez sandık. Çünkü akılları var ya asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık zannetmiştik yâni Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem gelmiş Kur’ÂN gelmiş herşeyi biliyorlar zannetmiştik..


وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًاۙ
Resim---"Ve ennehu kâne ricâlun mine’l'- insi ye'uzune bîricâlin mine’l- cinni fezaduhum rehekan.: Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı.” (Cinn 72/6)

Bir gerçek var o da şudur ki, şöyle oluyor ne oluyor ricalun minel'insi insanlardan bir adam ye'uzune euzubillahi diyoruz ya sığınmak euzubillahi/ALLAHa sığınırım yeuzune şeytan diyor bu da İblis o da gidecek bîricâlin cinlerden bir adama gidip söylüyormuş insanlardan birisi cinlerden bazı adamlara, cinlerden bazılarına istihaze ediyorlarmış sığınıyorlar.. sığındılar mı.. sığınıyorlar.. her zaman geniş zaman sığınıyorlar.. yâni o gün de bu gün de yarın da.. bu sığınmai insanlardan bazılarının şeytanların cinlerin çeşitli yollarla irtibat kurup da onlara sığınmaları öyle ki iki tarafın onların azgınlıklarını artırırlar, artırdı.. şerde ittifak yapıyorlar çünkü şerde bir araya geliyorlar.. yâni ikinin sesi var gibi şerde reheka bunların taşkınlıkları azgınlıkları arttı. Bir araya birbirlerine sığındıkları için hele insanlar cinlere sığındığı için çünkü onlar gizli oldukları için insanlar onları daha çok kullanıyorlar insanların imkanları onlarda yok. sonra onlar pek gözükmeyen yaratıklar olduğu için onları beraber olduklarında şımarıklıkları.. bu rehaka öyle bir şeydir ki şimarıklık taşkınlık azgınlık gibi kelimeler tuğyandır aslında azgınlık burda da taşkınlık aslında rehakakın kökü şu bu öyle berber insan ki, bir karanlık gelmiş tüm yarım saatin içinde Bursa’yı yutmuştur gibi.. yâni öyle gayş ediyor öyle sarıp büküp yutuyor.. rehaka azgınlık ama, çâresiz bir azgınlık.. yâni felâket bir şey bunun çâresi yok. karanlık gibi gelip sarıyor yok ediyor gayş ediyor böyle eğer şeytan cinler ve insanlar birbirlerine sığınırlar da fezaduhum/ziyâde olur.. ne olur?. ziyâde olursa reheka artık sarıp bürüp dürünüp böyle yakalayıp yutup ve hep onunla uğraşmak onu götürür harama sokar, yalana sokar, derde sokar, kavgaya sokar ve derdi hep onun artık durmadan gazı verir ona artık yâni ALLAH korusun o bataktan çıkmaz. Şunu yaptı ben de ona öyle yaptım gibi.. ALLAH korusun yıllarca uçurur gider bunun tehlikesine dikkat çekiyor dikkat ederseniz ALLAHu zü’L- CELÂL’:

وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَدًاۙ
Resim---“Ve ennehum zannu kemâ zanentum en len yeb'asallahu ehaden.: Onlar da sizin sandığınız gibi, ALLAH'ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.” (Cinn 72/7)

Sizin zannettiğiniz gibi o cinler de zannettiler ki, onlar şüphesiz sizin zannettiğiniz gibi zannettiler.. ALLAH celle celâlihu’nun yeniden bir kimseyi yeniden asla kesinlikle diriltmeyeceğini zannettiler. onların zannettikleri şey ALLAH celle celâlihunun bir tek varlığı canlıyı yeniden diriltemeyecek, yok öyle bir şey dediler bu cinlerde gerçekten sizin sandığınız gibi insanoğulları ALLAHın hiçbir kimseyi tekrar diriltemeyeceğini zannettiler.. bu günde öyle..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَد۪يدًا وَشُهُبًا
Resim---“Ve ennâ le mesnâs semâe fe vecednâhâ muliet harasen şedîden ve şuhubâ(şuhuben)..: Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk.” (Cinn 72/8)

Ve ennâ.. şüphesiz olan bir gerçek var ki, biz varya biz, muhakkak temas ettik elbette dokunduk temas ettik göklere.. yâni girdik çıktık neresinde ne var.. yâni duyduk her şey serbest çünkü temas edebiliyorlar.. istedikleri yere, arşa çıkabiliyorlar.. böyleyken onu ne şekilde bulduk.. doldurulmuş olarak bulduk semâyı haresen.. gece bekçileri gök bekçileriyle dolmuş olarak bulduk.. şediyden ve şuhuben.. öyle ki bu bekçiler gerçekten pek şiddetli, güçlü, kuvvetli, amansız ve şuhuben şahablar gibi, yâni ışın savaşı gibi şey savaşı gibi.. ışınlarla savaşıyor gibi.. yakıcı ışın savaşı gibiçç kayan yıldızlar ateş topları atıyor gibi.. yâni şahab var şahab şuhub şahab bildiğimiz ateş topu şehâb diyorlar.. türkçesi şahab, kıvılcım bu şehâb deniliyor gökyüzünde yanan taşlara.. hani kayan yıldızlar vardır.. “yıldız kaydı” deriz meselâ.. atmosfere indiği için belli bir hızda orada yanıyor, batıyor.. işte her yıldız kaydığında bir insan ölüyormuş felan.. küçükken anlatırlardı.. ne diyor cinler cinler öyle anlatıyorlar ki, doğrusu biz göğü yokladık yâni hep yoklardık serbestti ama şimdi baktık ki, bu Kur’ÂN dinledikten ya da bu sıralarda baktık ki, öyle değil.. nasıl bu sefer onu şiddetli ve şehâb şiddetli bir koruyucu ve ateş toplarıyla doldurulmuş.. yâni hiç aman vermeyen, olduğu yerde yerle bir eden, yakan mahveden şekilde bulduk.. onlar biliyorsunuz;
Beden, Nefis, Kalb ve Ruh olan =>insÂN,
Bedeni olmayan; Nefis, Kalb ve Ruhu olan =>CİN,
Bedeni ve Nefsi de olmayan; Kalbi ve Ruhu olan =>MELEK,
Beden, Nefis, Kalbden münezzeh olan =>ALLAHu zü’L- CELÂL..
Kendi ZÂTına mahsus ZÂTıyla Vâcibu'l- VüCûD ALLAHu zü’L- CELÂL..


وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا
Resim---“Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâıde lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ(rasaden).: Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.” (Cinn 72/9)

Ve ennâ kunnâ nak’udu.. Biz varya biz otururduk.. minhâ mekâıde lis sem’i.. gökyüzünden oralara ki nerelere otururlarmış oturma yerlerine, oralara otururduk.. biz o gökyüzünde oturma yerlerimiz vardı oralara otururduk.. niçin?. Li/şunun için ki, lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ.. biz şunun için otururduk ki, dinlemek için.. kimi dinlemek için?. meleklerin sözlerini dinlemek için.. çünkü meleklerin beden ve nefisleri olmadığı için bu âlemde onlara gerekleri yok yâni bu âlemle bir alâkaları yok kendileri açısından sıfır.. ama biz diyor onların âlemine çıkıp dinlerdik semâ âleminde, gök âleminde.. oturma yerlerinde otururduk ve oturma yerlerimiz vardı.. orada meleklerin sözlerini işitirdik daha önceden.. fakat şimdi el ÂN şu ÂNda nasılmış?. yecid lehu şihâben rasadâ.. şimdi gidiyoruz kim dinlemek isterse oraya birisi gidip de dinlemek isterse.. şimdi birisi gidip de dese ki ben dinlemek istiyorum.. onu buluyormuş, yakalayıveriyormuş.. şihâben rasadâ.. bir şihâb.. nasıl bir şihâb?. resad yapan bir şihâb.. rasad ne demek?. gözetleyip izleyen peşini bırakmayan.. hani var ya akıllı mermiler hedefe kitleniyor ve döne döne vuruyor hiç kurtulamıyor.. biz şimdi oturuyoruz da diyor böyle kim dinlemek isterse el ÂN, şimdi her zaman o bulur, onu bulur ve yakalar.. kim?. şihâben resada.. bir şibah.. bir rasad.. öyle bir rasad ki, izleme gözetleme rasad istasyonları vardır biliyorsunuz yağışlarda felan gözetlemek için şu kadar su yükseldi diye.. başka rasadlar da vardır biliyorsunuz.. orada, rasad yerlerinde ateş toplarıyla bekleyenler vardır diyor.. bir şihâb ateş alev huzmesi, yanan kayan yıldız gibi korkunç bir ateş hüzmesi bekler diyor.. ve biz, o eski dinlediğimiz yerlerden dinleyemiyoruz..
Âdem aleyhisselâm’dan önce melekler var mıydı?. kesinlikle vardır.. cinler de vardır buna dikkat etmemiz gerekiyor.. biz daha önce göklere çıkardık hiçbir engel yoktu, hiç karışan da olmazdı. ama sonradan biz çıktık böyle olduk..
buna öok dikkat etmek gerekiyor.. çünkü insanoğlu da hayat programına girdiği zaman tamlanmış oldu sistem.. ve işin garib tarafına bakın;


وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًاۙ
Resim---"Ve ennâ lâ nedrî eşerrun urîde bi men fîl ardı em erâde bi him rabbuhum raşedâ(raşeden).: Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murad edildi, yoksa RABBleri onlara bir hayır mı diledi?” (Cinn 72/10)

Şüphesiz olan bir şey var ki, biz gerçekten bilmiyoruz yâni murad edemiyoruz. yâni bu idrakin de ötesinde ki “alleme” fiili kullanılmıyor.. nadirat bir görüş bu nadirat deniliyor ya.. nedriy nadirat nedir kökü nedere kökü çok ince bir hassas bir şey yâni.. mikroskopla görüş gibi.. biz gerçekten görmüyoruz bir şerr mi murad ediliyor gerçekten biz bilemedik diyorlar.. bilmiyoruz yeryüzündeki kimselere, o insanlara ki aklı olanlara şer mi murad ediliyor.. RABBlarından gelen bir şer mi onlar için isteniyor.. yoksa onların RABBısı şunu mu murad etti, reşede onları rüşde erdirmeyi mi murad etti.. bunu biz cinler olarak anlayamadık doğrusu.. biz bilmiyoruz yeryüzünde yaşayan insanlara bir şer mi murad edildi yoksa onların RABBları onlara bir hayr mı murad etti.. hayrdan kasdım irşad mı diledi Türkçesi.. bu irşad olmalarını mı diledi.. irşad, rüşde eriştir biliyorsunuz.. ALLAH celle celâlihu’nun KULu oluş demektir..
Çünkü irşad olmamış kişi, rüşde ermemiş kişidir islâmla.. bu kişi Nefsen Aklen ve Kalben ki bunların toplamı AKILdır.. Aklen bildiklerini Nakline/Kelâmullah ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e bağlarsa ikna olursa.. akıl, naklin te’siri altında olursa yâni te’sirini gösterirse, içtiği ilaçlar gibi bulduğu yolun adına ne denir?. Sırat-ı Mustakîm, MuhaMMed aleyhisselâmın Cadde-yi Kübrâsı, Sırat-ı Mustakîmi.. yâni oradaki selâmet; tüm bu irşad yolundadır, rüşd yolundadır. işte bu hidâyete erişin selâmete çıkışın yolunu, ALLAH celle celâlihu hidâyetini “rüşd” olarak, irşad olarak buyurmaktadır..

cinler ne diyorlar “biz bilemedik” diyorlar.. “cinlerin akılları var mı?” diye sormuyoruz.. Biliyoruz ki var. Çünkü akılsız olan seçenek yapamaz. yoksa kâfir mü’min olmaları ki, seçme haklarını kullanmaları söz konusu olamaz.. Biz gerçekten murad edemiyoruz, bilmeye çalışsak da bilemiyoruz.. “nedrî” kullanıyor çünkü ne yapsak yapalım oraya aklımız ermiyor demek istiyor.. nedrî, nadirat şeyden bahsediyor.. bir şer midir anlayamadık diyorlar.. bu yeryüzündekilere kötülük mü murad edildi böylece yoksa Yüce RABBları onlara bir rüşde eriş mi murad etti, biz doğrusu bilemedik, bilmiyoruz diyorlar.. cân, cin kardeşlerimiz.. “Gerçekten yeryüzünde yaşayan kimseler için bu bir kötülük müdür yoksa onların rüşde eriş için bir deneme tahtası mıdır onu bilemedik” diyorlar Kur’ÂNı dinledikten sonra..
Kur’ÂNı rasgele böyle yoldan geçerken dinlemiş değiller.. ve onlar bedensiz varlıklar olduğu için “a, b, c” demelerine felan gerek.. yok yâni sese mese ihtiyaçları yok, özellikleri çok değişik..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

وَأَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَلِكَ كُنَّا طَرَائِقَ قِدَدًا
Resim---“Ve ennâ minnâ’s- sâlihûne ve minnâ dûne zâlike, kunnâ tarâika kıdedâ (kıdeden).: Ve gerçekten biz, bir kısmımız sâlihleriz ve bizden bir kısmımız bunun dışında. Biz ayrı ayrı yollarda (olan topluluklar) olduk.” (Cinn 72/11)

Ve ennâ.. Biz varya biz, gerçekten hakikaten biz varya biz devam ediyor çünkü devamlı.. ennâ minnâ’s- sâlihûne.. Bizden sâlihler var.. “Bizi sâlihlerden kıl, sâlih olalım!.” değil direk bizden sâlih olanlar var.. ve minnâ dûne zâlike.. Ve bizden bunun altında olanlar da var.. Dünyâ.. dâne, denaat alçaklık felan var ya dune kökü.. Bunun altında olanlarda var. Sâlihler bizden sâlihler olanlar olduğu gibi, sâlihlerden olduk sâlihlerdeniz.. gerçekten biz bir kısmımız sâlihlerdeniz, ya da bir kısmımız sâlihlerden olduk sâlihlerleriz..
ve garib ki, bizden bunun altında, sâlihlerin altında olanlarda var.. kunnâ.. biz olduk KÛN feyeKÛN daki kunnâ bu..

kunnâ tarâika kıdadâ.. kidadâ.. çok çeşitli ayrı ayrı yâni kozmopolit yâni böyle şey yâni anlatılamayan yol.. hani kuvvetler vardır biliyorsun binlerce kuvvet çizersin çeşitli yönlerde çeşitli şeylerde “hadi birleşkesini bul bunun” dersin uğraşır durursun.. yâni kıdedâ.. Öyle sâlihler var, onlardan alçaklar da var.. ve biz ayrı ayrı yolda olan insanlar gibi, tıpkı ayrı ayrı olanlardan olduk.. biz ayrı ayrı yollar tuttuk.. yâni bizden sâlihler vardı gerçek şu ki bizden sâlih olanlar vardır ve bunun dışında ve de aşağısında olanlarda vardır..Şimdiki biz insanlar gibi demek istiyorum türlü türlü yollarda fırka fırka olduk tarikatlarda vs. tamda cuk diye oturuyor laf yerine yâni..


وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن نُّعجِزَ اللَّهَ فِي الْأَرْضِ وَلَن نُّعْجِزَهُ هَرَبًا
Resim---"Ve ennâ zanennâ en len nu’cizallâhe fî’l- ardı ve len nu’cizehu herabâ (heraben).: Ve gerçekten biz, yeryüzünde Allah’ı asla âciz bırakamayacağımızı anladık ve (O’ndan) kaçarak da O’nu asla âciz bırakamayız.” (Cinn 72/12)

Ve ennâ.. yine ve ennâ diye başlıyor.. zanennâ.. biz zannettik ki anladık ki yâni zannımız şu oldu ki kesin zan.. en len nu’cizallâhe.. asla ALLAH’ı biz âciz bırakamayız.. fî’l- ardı.. yeryüzünde asla âciz bırakamayız.. yâni güçlü olamayız.. O’nun bildiğini bilemeyiz ya da yaratmadığını yaratamayız onun.. kesinlikle zannettik bunu anladık.. yâni öyle bir zan ki, değişmez bir inanca dönüştü demek daha doğru. bizim zannımız perçinlendi ki, bu hususta ALLAH’ın İlahâ Kanunlarının yâni Kudretullah ve Azametullah’ın dışına çıkıp da: “bak gördün mü ALLAH’ı âciz bıraktık bize bir şey yapamıyor, zavallı kaldı!.” gibi hâşâ diyecek bir husus olmadığı konusunda inancımız perçinleşti. ve de biz bu zannımız ALLAH’ı asla âciz yeryüzünde bırakamayacağız. Bütün Maddî Mânevî İlahî Kanunların buna açık seçik olayların zanların herşeylerin bu hususta kesin olduğunu kanaatımızı anladık.. başka neyi anladınız?.
ve len nu’cizehu herabâ.. asla yine gelecekte de onu âciz bırakamayız heraben herabâ.. kaçarak, saklanarak.. aslında herabâ.. “fe Firru ilâ ALLAH” vardır.. fırlamak, ALLAHa isteyerek koşmak.. bunun zıddı gibidir herabâ.. yâni firar etmek, kurtulmak için kaçmak, firar ederek kaçmak, yâni hapsaneden kaçar gibi..
ne buyuruyor âyette, biz varya bizim şu zannımız kesinleşti ki, ALLAH’ı yer yüzünde, Yeryüzü Kanunları imkanlar içerisinde asla âciz bırakamayız.. diyelim ki “firar ederiz!.” desek de, kaçarak firar ederek de kurtulamayacağımız yüzde yüz açık kesinleşmiştir!.


وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ فَمَن يُؤْمِن بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا
Resim---"Ve ennâ lemmâ semi’nâ’l- hudâ âmennâ bihî, fe men yu’min bi rabbihî fe lâ yehâfu bahsen ve lâ rahekâ (rahekan).: Ve gerçekten biz, hidayeti işittiğimiz zaman O’na îmân ettik. Artık kim Rabbine îmân ederse, bundan sonra hakkının verilmemesinden ve zulme uğrayacağından korkmaz.” (Cinn 72/13)

Ve ennâ.. tekrar.. şu ana kadar sanıyorum 13 oldu “ve ennâ, ve gerçekten biz”..
Ve ennâ lemmâ semi’nâ’l- hudâ âmennâ bihî..
Duyduğumuzda.. yâni duymak başka, işitmek başka.. yâni işi duyup da uymaya getirir öbürü.. duyduğumuz da, duyduğumuz zaman neyi?. semi’nâ’l- hudâ.. ALLAH’ın hidâyet çağrısını duyduğumuz da..


El Hâdî:

Resim

El Hâdî ismiyle çağırıyor ALLAH celle celâlihu.. yâni ALLAH’ın hidâyetini duyduğumuz da.. nasıl Kur’ÂN-ı Kerimde, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemde binlerce yâni El Hâdî ALLAH celle celâlihu durmadan çağırıyor.. o zaman âmennâ bihî.. biz de iman ettik O’na.. kime?. ALLAH’a iman ettik.. femen yu'min biRABBihi.. kim ki RABB’ine iman ederse.. fe lâ yehâfu.. asla ona korku yoktur.. asla korku yoktur.. bahsen ve lâ rahekâ.. bahs ve rehek konusunda ona korku yoktur.. nedir bahsen?. kendisinin hakkı olduğu halde başkalarının direk zoruyla hileyle vs. vermemesi.. bahsen, maddî bir şeye bağlıdır, aç bırakmak yiyeceğini almak, vatanını almak hepsi bahs bunu içerir.. vela rahekâ.. rahek da, yoktur.. yâni onlar için bir zâlimin zulmü gelip de saramaz onları.. bunu, daha önce rahekayı söylemiştik değil mi?. gece karanlığın yutması gibi zulüm gelip de onu maddî manevî sarması.. şu anda ne bileyim ben gibi Suriye de ve çeşitli yerlerde olduğu gibi.. maddî manevî şeylerle sarması söz konusu..
bir daha söylüyorum cinler diyorlar ki: “Kardeşim biz ALLAH’ın hidâyet rehberi Kur’ÂN-ı Kerim’i duyduk ya duyduğumuz da duyduk mu duyduk.. âmennâ bihî.. hemen ona iman ettik.. ALLAH’a iman ettik duyduk.. çünkü fe men yu’min bi rabbihî.. kim RABBı’sına iman ederse onun için “bahs” konusunda yâni dünya malının ve her imkanın elinden alınması.. ve lâ rahekâ.. ya da havanın karanması gibi zülmün onu yutması söz konusu değildir.. çünkü onun RABBısı Kefîli ve Vekîli ALLAH celle celâlihudur.
Evet bir âyet daha yapalım bakın ne kadar ilginç!.


وَأَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَ فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُوْلَئِكَ تَحَرَّوْا رَشَدًا
Resim---"Ve ennâ minnâ’l- muslimûne ve minnâ’l kâsitûn (kâsitûne), fe men esleme fe ulâike teharrav raşedâ (raşeden).: Ve gerçekten bizden, (Allah’a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var. Artık kim (Allah’a) teslim olmuşsa işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir).” (Cinn 72/14)

Ve ennâ.. Şüphesiz biz varya biz.. minnâ’l- muslimûne.. bizden müslümanlar vardır.. ve minnâ’l kâsitûn.. bizden kasıt olanlarda vardır. Kasitun, kasiyet bağlamış, tosbağa/kaplumbağa kabuğu gibi olmuş, kalbi kabuk bağlamış yâni böyleler de vardır.. fe men esleme fe ulâike teharrav raşedâ.. Ve gerçekten bizim bir kısmımız, bizden bir kısmı el müslimun onlar ALLAHa teslim olan Müslümanlardır.. yine bizden bir kısım da vardır ki el kasitun onların her türlü imkanı vardır fakat kalbleri buz tası gibi donmuştur, yâni çalışmıyor, kasitun olmuştur, cansız olmuştur, kabuk bağlamış kabuk gibi olmuştur.. fe men esleme.. fe.. işte bundan sonra Kur'ÂN-ı Kerîmi dinlediler ya Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de geldi ya.. kim ki teslim oldu.. fe ulâike teharrav raşedâ.. işte onlar, onların “harr” yaptıkları “rüşd”dür.. onlar neyi arıyorlarmış?. rüşdü ermeyi arayanlar yâni irşad olmayı, rüşde ermeyi arayıp dileyenlerdir onlar.. işte onlar ALLAH’a teslim oldular ya.. ondan sonra ne yapacaklar?. teharrav reşedâ.. rüşde ermenin yollarını “harra succuden” öyle arayacaklar ki bu “harra”.. bakınız “harr” öyle rasgele aramak değildir.. bu “harre” zor bir köktür harre.. Hacca gidenler bilirler Medine’nin dağlar tarafında Harre Kayalığı vardır.. Hatta Yezid Kâfiri ve onun askerleri şehri yağmaladı.. 3 gün Medine’de ezân okunmamıştır.. Çoluğunu çocuğunu alanlar o kayalıklara kaçmıştır çöle.. ve o Yezid Kâfiri ilân etmiştir ki “ırz namus yoktur!.” Diye..
3 gün boyunca tarihte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Mescidi’nde 3 gün ezân okunmamış namaz kılınmamıştır.. O zaman genç bir sahabe, sonra hafız olan bir sahabe: “Ben içeri girer ve gizli gizli okurdum kendim duyacak kadar!.” demiştir..

bir başka
“harre succuden” âyetleri vardır.. efendim işte burunları üzerinde secdeye kapanırlar.. kardeşim “harre” öyle bir hararet ki ben anlatmışımdır böyle haa öyle bir arayış ki bu arayış rüşdü arayış!. Islık çala çala aramıyor dağda afedersin eşek arar gibi felan aranmıyor!.
Bakınız ben Lisede okurkenköye geldiğim de, anam ekmek yaptı mı ters çevirirdim sacı gider oradan bir avuç veya iki avuç suyu alır kızgın sacın üzerine atardım ve binlerce damla böyle yarım metre havaya fırlar, tekrar düşer, tekrar fırlar böyle sayamazsınız yâni oradaki cümbüşü.. anam da işte aklım olmadığını söylerdi “akıl yok” derdi gülerek “oğlum oyun mu oynuyon!.” derdi. “yok anne oyun oynamıyorum ben bunun ne olduğunu anlamak istiyorum çünkü böyle dans eden hiçbir yerde yok çünkü bir damla orada istirahat edemiyor, duramıyor ya!.” o sacı oynatmayacak şekilde alacak hararetini ona bir şey yapamayacak, kaynatamayacak, uçuramayacak kaçıramayacak ya da böyle “harre” yapacak, her zerresi bir başka “harre”de TEKe TEK TERAS TEKKESİne Ahmed çıktığında bir kova suyu döktüğünde ne yapıyor?. SU’yun her zerresi diyor ki en kısa zamanda bende diyor yerle bir olacağım yerle bir olacağım hepsi yere secde ediyor, harre succeden yapıyor..

Bir başka şey ise bütün MuhaMMedî Mü’minler beş vakit namazda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin, Mürşid-i Mutlak, İmam-ı Mutlak MuhaMMed aleyhisselatı vesselâm'ın
“ALLAHuekber!.” tekbirini duyuyorlar ve “ALLAHuekber!.” deyip arkasında “harre” duruyorlar bütün Kâinât ile BİZ BİRİZ NAHNU SIRR-ı İLAHîsinde!.
Efendim hayvanı şunu bunu felan.. onlar başka pazarlarda, şu pazarında, bu pazarında felan onlar.. o pazarlardan çıktın mı, içerlere girdin mi mesele yok..
Yoksa onlara takılır kalırsan böyle efendim at-eşek pazarı, şu pazarı, bu pazarı, çoluk-çocuk pazarı “hele hele gel gel gel!.” derken “elbiselerini de çıkar ver sen çırılçıplak kal!.” Olmadı biraz daha çıkar çıkara çıkara ayakkabıyı da çıkar!.
Bu sahte tarikat canbazlarının sahte harra succedenleri bitmez!.

Ancak ve ancak, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin arkasında biter!. Ne TEKe TEK TERAS TEKKESİne suyu dökmek ya da kızgın saca bunlar deneydir TMuhaMMedî Teknik Tasavvufta Hamd OLsun!..

Harra raşedâ, rüşde eriş arayışı böyle bir arayıştır ve dileyiştir. bunun hiçbir engel önüne geçemez o ateş oradaysa, o hâlin vakiyse öyle olur.. doğuran bir kadını kurşuna dizsen bile doğumu devam eder yaşanan bir olaydır, çünkü başlamıştır artık onun elinde değildir, kimsenin elinde değildir.. İşte 14. âyette kaldık sanıyorum 14 tane mi kaç tane ve ennâ ile başladı onu sonra sayar bakarız İnşâe ALLAH celle celâlihu..

ALLAHu zü’L- CELÂL’ BİZi, hakkta ve hayrda ve rızısanda kılsın!.
Bizi affetsin, bağışlasın, ömrümüzü takdir olunan bir yarım nefesi dahi takdir edilmiş olan ömrümüzü hakkta ve hayrda geçirmeyi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem izinde özünde ve sözünde olmayı nâsib kılsın!.
Bizi ALLAH, Zâtullah, Kelâmullah, Rasûlullah ve EhL-i Beyt aleyhumusselâm, Ehlullah ve Velîyullah Mustakîm YOLunda, Halis, Muhlis, Sıddık ve Âdil Abdullah-lar KILsın!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin BİZ BİR-İZ Deryasında bir damla olarak yaşatsın, hepimizin yâr ve yardımcısı olsun!.
ALLAH celle celâlihu hepimize hayırlı geceler ve gündüzler versin hakta hayrda ve rızasında kılsın!.
Sizlere hakk ve hayr dualar ediyorum, hakk ve hayr dualar bekliyorum.
Cümlemize ALLAHa emânet olalım!.
Es Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü!.


Bismillahirrahmânirrahîm
Resim

''Allahumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedîn
Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve
Nebîyyike (MahMudiyyeti), ve
Rasûlike (AhMediyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ummiyyi (HaBîBiyyeti) ve alâ âlihi, ve sahbihi ve ehl-i beytihi ve ümmetihi... ''

Subhâneke allâhumme ve bi hamdike,
eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke

Velhamdulillâhi RaBBu’l- ÂLeMîn..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim

TÜRKÇESİ:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Resim Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Resim Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü Resim Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Resim Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”Resim

MÂNÂSI:
Yâ Hayyu Yâ Kayyum! Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm! Yâ ALLAH! Sana sığındım (siper edindim) ve Senin kulun ve Resûlün Seyidimiz ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesselleme (teslim ve tâbi' olup) boyun eğdim! ALLAH'ım! Yâ Rahmân yâ Rahîm Senden Azîm isimlerin, keremli meleklerin ve Salâvâtların en fazîletlisi ve selâmların en tamı kendisine olan Resûlün ile (yüzü suyu hürmetine) istiyorum! (ki) Beni imtihan eden (deneyici-sınayıcı) Sensin, Bedir Ehlini bir lemhada (göz açıp kapayıncaya kadarlık sürede) bir üfürüşle (merhametle hayat verişle) mahvolmaktan (silinip yok olup gitmekten) kurtardığın gibi; onların Senin üzerindeki (hatırı) hakları hakkı için, onlara olan rahmet üfürüşünle (imdat edişinle) bana da üfür ve hayat ver (meded kıl) Yâ RABBi!


ResimÂmin yâ Latîf ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Rahîm ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ VeDÛD ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Vehhâb ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Fettâh ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Settâr ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ ALLAH!. yâ ALLAH celle celâluhu!..


ALLAHu zü’L- CELÂL’ EhL-i Beyt aleyhisselâm, şehid şuhedâlar yüzü süyü hurmetine bizi hakkta ve hayrda rızasında kılsın!. Üç günlük ömrümüzü hakkta hayrda geçirsin! Bizi Gafletten Cehâletten Dalâletten İhânetten korusun, hakka ve hayra yönlendirsin İnşâe ALLAH!. ALLAHu zü’L- CELÂL, yâr olsun bize, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yâren olsun!. ALLAH Dostları BİZ BİR-İZimiz olsun ve bize sahib çıksınlar bize!.
Bizi ne idiğu belirsiz dünyada ya da dünya hayatında yapayalnız bırakmasınlar İnşâe ALLAH!. Çünkü yalnızlık, iç yalnızlığın fâkirliği, yâni iç fâkirliği küfre en yakın olandır: Dıştaki fâkirlik ayrı şeydir!. Dıştaki fakrdır ki; “Dünyânin hiçbir şeyine tenezzül etmiyorum onlardan fâkir halindeyim, fâkirim onlardan!.” demek başka şeydir. Ama içteki kısırlık çok kötüdür!.

Biraz sonra Cin Sûresinde de göreceğiz “kasvet, onların kalbleri kaskatı.” Yâni tosbağa kabuğu gibi gittikçe kabuklaşıyor.. yâni ağaç kabuğu gibi olmuş.. “Dirilmesi canlanması zor anlamında yâni taş gibi kaskatı taşlar gibi olacak” anlamında.. İşte bu fâkirliğe götürür, fakrette fâkirliğe götürür.. yâni yoksulluğa götürür.. neticede iman yoksulluğuna götürür..
Ama dıştaki amelde ise amelde teke tek bırakmak RABBu’l- âlemin’i.. Diğer şeylere karşı olmak: “Benim tek-BİR RABBım var, başka bir şeyim yok!.” demek.
Her şeyiniz var maşALLAH diyip insanlara onun yanında insanlar içinde fakr içinde kalmak güzel şeydir hülâsa-yi kelâm!.

Biliyorsunuz Cin Sûresinde kalmıştık Cin Sûresi.. Cinn, cenneh, cenne kökünden gelir. Cenne, örtmektir. Ham akla örtülü demektir. Cennette bu kelimelerden birisidir ve güzel şeyleri örtme anlamında kullanılır güzel şeylerin örtüsü demektir cennet.. orda çok güzellikler var üstü örtülmüştür..
Kefere de örtmektir ama kötü şeyleri örtmekdir kefere.. Var bir sürü kâfir felan oradan geliyor.. “cenneh” fiilinde can vardır bildiğimiz cân.. Bir de cânn vardır burda cinlerin atası, Âdem aleyhisselâm gibi yâni anlamında gelebilir. Cünne vardır kalkan koruyucu anlamında örten.. Böyle bir takim daha bir sürü kelimeler vardır bununla ilgili cenin vardır ana karnındaki çocuk hep bunlar cenne kökünden gelir.. Cin de o köklerden biridir onu demek istiyorum.. yâni cinn.. neden bu örtü, nerden geliyor?. Çünkü bedenleri olmayınca bir örtü arkasındalar.. beden ışık olmadı gece olmadı gibi.. yâni ışık yok onun içinde karanlık var beden olmadığı için.. O “cin” âleminin de nefisleri var, kalbleri var, ruhları var.. Nefisleri olmasa da, kalb ve ruhları olsa o zaman onlara “melek” denir..
Ee kalbleri de olmasa da sadece ruhları olsa diye sorulsa.. Ruh emir âlemindedir..
Yâni o güneş ile güneşin ışığının ara kesiti gibi iyice şeye girer, sınırı kaçırır insanı götürür demek istiyorum..

Biz geçen sohbetimizde 14 de felan kalmıştık ama 13 den başlayalım.. Cinler, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi cinledikleri zaman onların da peygamberiyken.. Çünkü Cin Sûresinde onların hali bize anlatılmıştır, gözükmeyen yaratıkların hali meleklerin hali..
Bir sürü akıl fikir ermeyecek bir âlemde yaşıyoruz ki, izahı mümkün değil ve ayrıca gerek yok yâni!. O kadar çok şey var ki amazon ormanlarında kaç çeşit kuş yaşıyor ne bileyim kaç çeşit yaşıyor insanlar bin yıl yaşasalar ancak tespit edebilirler böyle bir gariplik içinde yaşıyoruz sistem kendi içinde yürüyor!.


وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ فَمَن يُؤْمِن بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا
Resim---"Ve ennâ lemmâ semi’nâ’l- hudâ âmennâ bihî, fe men yu’min bi rabbihî fe lâ yehâfu bahsen ve lâ rahekâ (rahekan).: Ve gerçekten biz, hidayeti işittiğimiz zaman O’na îmân ettik. Artık kim Rabbine îmân ederse, bundan sonra hakkının verilmemesinden ve zulme uğrayacağından korkmaz.” (Cinn 72/13)

Ve ennâ.. Biz varya biz.. lemmâ semi’nâ’l- hudâ.. Duyduğumuzda hidâyet çağrısını duyduğumuzda, MuhaMMed aleyhisselâm’ın okudğu Kur’ÂNda hidâyet çağrısını duyduğumuzda.. âmennâ bihî.. Ona iman ettik.. fe men yu’min bi rabbihî.. Ondan sonra artık kim ki RABBisine iman ederse.. fe lâ yehâfu bahsen ve lâ rahekâ.. Asla ona bir korku yoktur.. Ne bakımından yoktur.. bahsen.. bahis olamaz hakkkı verilmeyecek eksilecek bir zarara uğrayacak felan bahsedilemez.. onun için vela asla yoktur rehekâ.. zülme uğraması da mümkün değildir.. “Gerçekten hidâyet rehberini” diyorlar. “Hidâyet rehberini, Kur’ÂNı işitince ona inandık bu kitap ALLAH’ın kitabı dedik!.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi dinliyorlar çünkü. Kim RABBine inanırsa bundan sonra artık bu kişinin ne hakkı eksik verilebilir ne de bir haksıksızlığa uğrar.. Zillet saramaz raheka yâni zulme uğrayamaz o kişi Kur’ÂNa uyduğu için.. “elbette biz onu, hidâyet rehberi Kur’ÂNı işitince ona iman ettik” diyor cinler açık seçik.. artık kim RABBine iman ederse artık bundan sonra bir ecir işler güzellik işlerde ücreti verilir mi diye düşünmesin verilir.. Yine de haksızlığa uğrayacağım demesin uğramaz.. Çünkü aynı insanlar gibi onların da Kur’ÂNın hükmüne inanmaları kaydıyla..


وَأَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَ فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُوْلَئِكَ تَحَرَّوْا رَشَدًا
Resim---"Ve ennâ minnâ’l- muslimûne ve minnâ’l kâsitûn (kâsitûne), fe men esleme fe ulâike teharrav raşedâ (raşeden).: Ve gerçekten bizden, (Allah’a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var. Artık kim (Allah’a) teslim olmuşsa işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir).” (Cinn 72/14)

Ve ennâ.. biz varya biz.. minnâ’l- muslimûne.. Bizler biz ne haldeyiz biz bakarmısın ne hal olmuş.. bizden el muslimune/müslümanlar var, ALLAHa teslim olanlar var.. ve minnâ’l kâsitûn.. Bizden kasitunlarda var, kasitun olanlar kalbleri kasiyet bağlamış, kabuk bağlamış, kalbleri çalışmayıp donmuş yâni buz gibi donmuş kasvet bağlamış. Yâni öyle oturmuş kalmış. Değil çalışmak, almak vermek, nakle ulaşmak felan mümkün değil!.
fe men esleme.. Ama kim ki esleme, teslim oldu islâma teslim oldu.. fe ulâike teharrav raşedâ.. İşte onlar teharraev olanlardır..
“Harra succeden” gibi yâni teharrav raşedâ.. onlar rüşde ermeyi ararlar.. nasıl ararlar takarrav ararlar.. Bu “harra”yı biz nerde gördük çok Kur’ÂNı kerimdeki s farzı ayın olan secdelerde “harra succeden” buyuruyor.. Çenelerinin üzerine atladılar, burunlarının üzerine atladılarda.. ama bir şey daha var yalnız oradaki “haRRa”daki renin birisi RuBuBîYyet birisi de RusûLîYyet “re”si, “ha” da onun hakikatıdır.. Bir kişi ALLAHu zü’L- CELÂL’in hakikatına eremeyeceğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hakikatına ererse ki, Münir Derman Hocam da çok okuyorsunuz.. Bir de RABBu’l- âlemin hakikatına ererse, harra yapmış olur gerçekten harra yapar.. Yâni “cûd” sahibi olur, cömertlik sahibi olur o kişi.. Artık kimseye muhtaç mahcup olmaz ve onlar irşad olmayı ararlar.. ne diyor cinler: “bizim elbette bizim içimizde müslüman olanlarda var zulmedenlerde var kendi nefislerine ve minna el kasitun kalbleri kasiyet bağlayanlar da var. sapmış zulm etmiş kendine yâni kullanamamış kalbini yâni o muhteşem merkezini kullamanadığı için havada ya leyli çekiyor yâni onlar hakkı duyup hayra uyamıyorlar.. sapık yolda, kalbleri pusulasız gibiler yâni.. ona ne dersen de istediğini söyle.. yâni herşey söylenebilir onun tercihi ise haksızdır, hakk yolundan sapmıştır, teslim olmamıştır, müslümanlığı görememiştir.. Çünkü rotası bozuktur, pusulası bozuktur.. kâsitûn.. ama esası neymiş?. kalbleri kasiyet bağladı kasiyet yâni kabuk bağladı gibi kasiyet yalıtkan oldu kalbleri iletkenlik mümkün değil.. Çünkü kasiyet var, pas var, pis var arada kasiyet var.. Hakla irtibat kurmaları mümkün değil!. Artık iletişim mümkün değil yâni bu kasiyet çünkü buraya şey bağlamış fişi prize soksan da olmaz çünkü pas bağlamış, kalb paslanmış anlamında.. ne dersen de boşuna, dinlemez yâni artık o irşad olmayı arayacak halde değil rüşde ermeyi.. raşedâ.. yâni dâimiyete şâhid olma rüşdünü istemiyor bu âlemde.. yâni “ben Hakikat-ı MuhaMMedimi yaşayayım!.” demiyor da, sığır gibi yiyip içiyim, bakayım nereye gidiyor oraya gideriz!. diyor yâni..


وَأَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَبًا
Resim---"Ve emmâl kâsitûne fe kânû li cehenneme hatabâ (hataban).: Ve lâkin, kasitun olanlar (kalpleri zikirsizlikten kasiyet bağlayanlar), işte onlar cehenneme odun oldular.” (Cinn 72/15)

Ve emmâl kâsitûne fe kânû li cehenneme hatabâ..
Amma bu kâsitûnlar var ya, ALLAH’ı zikir edemeyenler, ALLAH ile iletişim kuramayanlar, pas pis bağlayanlar kalbleri arızalananlar var ya onlar hiç RABB-larını değil kendilerini bile düşünmezler, hiçbir şey düşünmezler ve onlar zâlim bir insanlardır.. niye zâlim?. aklına zâlim, kendilerine verilen akla zulmetmişlerdir.. onlar kendi yollarını kapatanlardır..
fe kânû.. Sonunda ne oldular, ondan dolayı oldular, böyle kasitunluk yaptıkları için oldular.. kânû.. bildiğimiz oldular.. ne olmuşlar?. li cehenneme hatabâ.. cehenneme için odun oldular.. hatabâ odundur biliyorsunuz..

Bismillahirrahmânirrahîm. Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb. Mâ eğnâ anhü mâlühû ve mâ keseb. Seyeslâ nâren zâte leheb. Vemraetühû hammâletelHATAB Fî cî dihâ hablün min mesed.. hammâletelHATAB..
Onun odun taşıyan karısı varya hammal odun hammaldığı yapıyordu. Peygamber aleyhisselâm’ın geçtiği yere dikenli odunlar felan döşüyordu tuzak gibi.. Şimdiki bubi tuzakları gibi.. odun hammallığını yapıyordu, dikenli odunlar.. aynı zamanda cehennem odunu hammallığını da yapıyordu.. evet yâni cehenneme hatabâ.. Onlar da cehenneme kalbleri zikirsizlikten ALLAH’ı Zikretmekten, Fikretmekten, Şükretmekten, Sabretmekten uzak ve kasyet bağlayanlar, kabuk bağlayanlar, iletişimsiz, iletkenliğini kaybedip yalıtkan olanlar işte onlar cehenneme odun oldular.. Kimden bahsediyor cehenneme insanlar için de geçerlidir ama burdaki bahsedenler bir cin anlatıyor yâni cin ağzıyla demek istiyorum ALLAHu zü’L- CELÂL duyuruyor ki;


وَأَلَّوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرِيقَةِ لَأَسْقَيْنَاهُم مَّاء غَدَقًا
Resim---"Ve en levistekâmû alât tarîkati le eskaynâhum mâen gadekâ (gadekan).: Ve eğer onlar, tarikat üzere olarak (Allah’a) yönelselerdi, onları mutlaka bol su (rahmet) ile sulardık (bol bol rahmet ulaştırırdık) ki." (Cinn 72/16)

Ve en lev.. eğer ki, keşke, yahut eğer ki olsaydı.. Ve en levistekâmû alât tarîkati.. Onlar bir tarikat üzerine olsaydı, ALLAH’a yönelselerdi, ALLAH’a giden bir yolda olsalardı, Rasûlullah ve RABBul âlemine uysalardı, Hakkı ve Hakikatı DUYsalar ve UYsalardı insanlar ve cinler!. Evet ALLAH’ın yolu üzerine doğsdoğru istikâmet bulsalar da emrolunduğu gibi dostoğru olsalardı, bu tarikatı Sırat-ı Müstakîm Tarikatını izleselerdi.. le eskaynâhum.. Muhakkak onları BİZ SU-lardık.. mâen gadekâ.. bol bol durmadan fışkıran suyla sulardık.. rahmet suyuyla sulardık.. Gökçe Dere gibi böyle insan beli gibi su bitmez kükenmez sonsuz bir rahmet içerisinde sulardık onları.. eskaynâhum.. Sâkilik yapardık onlara.. Böyle olsalardı biz onları böyle bırakmazdık sâkilik yapardık onları sulardık bol bol gadekâ yâni yer gök su.. Niçin niye böyle yapardık;


لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ وَمَن يُعْرِضْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِ يَسْلُكْهُ عَذَابًا صَعَدًا
Resim---"Li neftinehum fîhi, ve men yu’rıd an zikri rabbihî yeslukhu azâben saadâ (saaden).: Onları bu konuda imtihan edelim diye. Ve kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, onu çok şiddetli azâba uğratır." (Cinn 72/17)

Li neftinehum fîhi.. Bu konuda bunları niye yapıyoruz?. Fitneye tabi tutmak için, imtihan etmek için, denemek için denemek için, fitne yapmak için onlara.. bakalım onlar ne zaman doğru yoldan dönerler diye bir deneme yapıp da, imtihan kulluk imtihanına sokalım cin ve insanları diye.. ve men.. kim ki, her kim ki.. yu’rıd.. yüz çevirir, arıza yapar . an zikri rabbihî.. RABB’ısını zikretmekten arıza yapar, yâni yüz çevirir o zaman, yeslukhu azâben saadâ.. Seyr ü Sülük felan diyoruz ya, onu akıtırız, sülk ederiz onu sevk ederiz.. fırlatır fırlatır ALLAH celle celâlihu, azâben saadâ.. öyle bir azâb ki, saadâ, suud.. Suud felan diyorlar ya bu Arabistandaki Şeytan Krallarına Suudlar. Yâni yükselen bir azâb.. bu azâb, durmadan yükseliyor ve hiç bitmediği için durmadan artıyor. yâni yükseldiği için.. Onlar “suud”u almışlar soyad diye, yükselen, artan, büyüyen, gittikçe çoğalan şiddetlenen bir azâba sokarız onları.. bitmez tükenmez bir azâb dünyada da böyledir ALLAH celle celâlihu kimseyi düşürmesin onlar çünkü cehenneme benzerler ve gittiği yeri yakarlar..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا
Resim---"Ve enne’l- mesâcide lillâhi fe lâ ted’û meallâhi ehadâ (ehaden).: Şüphesiz mescidler, (yalnızca) Allah'a aittir. Öyleyse, Allah ile beraber başka hiçbir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, tapmayın).” (Cinn 72/18)

Ve ennel mesâcide lillâhi..
Şüphesiz olan bir şey var o da şudur ki, bütün mescidler ALLAH’ındır..
fe lâ ted’û meallâhi ehadâ..
Sakın sakın dua etmeyin oralarda mescidlerde, ALLAHla beraber bir başkasına dua etmeyin. Bütün mescidler ALLAH’ındır. Sakın sakın mescidlerde ALLAHdan başkasına, cin ve insan fark etmez dua etmeyin.. ALLAH celle celâlihu’ya bir başkasını da şirk koşmayın yâni dua etmeyin. Bütün yer yüzü müslümanlara mescid kabul edilmiştir.. Bazı yerler hariç tuvalet gibi hâşâ..


وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا
Resim---"Ve ennehu lemmâ kâme abdullâhi yedûhu kâdû yekûnûne aleyhi libedâ (libeden).: Ve muhakkak ki O; Allah’ın Kulu (Muhammed aleyhisselâm), O’na (Allah’a) dua etmeye (Kur’ân okumaya) kalktığı zaman, (O’nun etrafında) neredeyse üstüste birikip toplanıyorlardı.” (Cinn 72/19)

Ve ennehu lemmâ kâme abdullâhi..
Ne zaman Abdullah kıyama kalktı. Kim Abdullah?.
Eşhedu en lâ ilâhe illALLAH ve eşhedu enne MuhaMMeden abduhu ve rasûluhu.. ALLAH’ın kulu ve rasûlu olan MuhaMMed aleyhisselâm var ya ALLAH’ın kulu olan Abdullah aleyhisselâm kâme kıyama kalktı. “ALLAHuekber!.” diyerek kalktığında, kime dua edecek.. ALLAH’a kıyama kalktı. Niye kalktı?. O’na dua etmek için kalktı, namaz kılacak yâni..
yedûhu kâdû yekûnûne aleyhi libedâ..
Nerdeyse, az kaldı ki 'aleyhi libeden bütün cinler onun etrafında nerdeyse onun üstünde libadâ olacaklardı.. Libadâ ne demek öyle sıkışık bir şekilde sıvandılar ki hani oğul arısı gibi, öyle üzerine keçe gibi oldular yanı keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi yâni namaza kalkınca onlar için el ayak vs mezbubahis olmadığı için böyle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ALLAH’ın kıyama kalkıp namaza, duaya, yalvarmaya, ALLAHa kulluk yapmaya kalkınca, kıyama durunca nerdeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine yapıştılar, yâni keçe gibi oldular. O kadar candan yürekten keçe gibi olacaklardı, böylesine muhteşem bir duyuş ve uyuş var..


قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا
Resim---"Kul innemâ ed’û rabbî ve lâ uşriku bihî ehadâ (ehaden).: De ki: “Ben sadece Rabbime dua ederim ve hiç kimseyi O’na ortak etmem.” (Cinn 72/20)

Deki ya MuhaMMed aleyhisselâm bunlar/cinler böyle yaptı.. İnnemâ ed’û rabbî.. Şüphesiz ki yalnız yalnız yaptığım şey şudur. Ben RABBime dua ederim.. Ve lâ uşriku bihî ehadâ..
Dikkat edin çünkü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, namaz kıl emrini yerine getirendir Abdullah aleyhisselâm fiilen uygulayandır. Onun için Abduhu ve Rasûluhu olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ne diyor?. “Ben ALLAH’ın Rasûluyum ve Kuluyum. Sizin gibi ALLAH’ın kuluyum!.” Buyuruyor.. Şüphesiz olan şu ki, ben dâima ona dua ederim. Ben sadece sadece RABBıma dua ederim ve asla hiçbir şeyi de ona ortak koşmam şirke, düşmem yâni müşrik olmam.. devam ediyor ALLAHu zü’L- CELÂL;


قُلْ إِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا رَشَدًا
Resim---"Kul innî lâ emliku lekum darran ve lâ raşedâ(raşeden).: De ki: "Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim." (Cinn 72/21)

Kul innî lâ emliku lekum darran ve lâ raşedâ.. Deki ben varya ben ALLAH’ın kulu olarak emliku malik değilim, böyle bir imkanım yok sizin için bir zarar verme imkanım yok, yâni zarar veremem.. sizi irşad etmek gücüne de malik değilim sizi rüşde de erdiremem.. Yâni zarar da veremem rüşdede erdiremem..
Şu sokak Mürşidleri var ya hani: “Gel sen bizde Mürşidini bulur rüşde erersin!.” felan feşmekan nerden konuştuğu belli olmayan insanlar.. Böyle konuşuyorlar değil mi?!. Gel koş koş koş gel uçuruz kaçırırız!.
ALLAHu zü’L- CELÂL nerde, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem nerde!.
ALLAHu zü’L- CELÂL, Peygamber aleyhisselâma deki ben sizin için mâlik değilim böyle bir imkanım yok size zarar da veremem sizi rüşde de erdiremem..

Şimdi bana sorabilirsiniz: “Peki niye Mürşid-i Mutlak MuhaMMed aleyhisselâmsır!.” diyorsun kulihvani?.”
Ben insanlar için söylüyorum ben onun için söylüyorum ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ALLAH’ın kulu olarak bizim gibidir. Ama Rasûlullah, ALLAH’ın sıfatıdır ve Külli Şey O’nun Nuru’nda var olmaktadır.. ALLAHu zü’L- CELÂL, külluhum/bütün esmâlarını TÜMM ve TAMM olarak MuhaMMed aleyhisselâma yüklemiştir. O da uygulamıştır..

Rüşde neydi rüşd?. Dâimiyet şehâdetine rıza göstermekti.. yâni yaratıldığı gün de haktır, son mahşerimde haktır, Küllî şeyim de haktır.. HAKkLa HAKkım ben.. BİZ BİR-İZ RABBımızla Rasûlulahımızla.. Rüşd budur zâten, dâimiyete şâhid oluştur.. Yâni şâhid oluş, yaşayıştır.. ALLAH’ın dâim kâim olduğuna inanmak ve bunu fiilen yaşamaktır.. RABBu’l- âlemin’in bildirip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin de uyguladığı gibi yapıldığı ÂNda bu kişi rüşde ermiştir, ceryan gelmiştir artık efendim!.


قُلْ إِنِّي لَن يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِن دُونِهِ مُلْتَحَدًا
Resim---"Kul innî len yucîranî minallâhi ehadun ve len ecide min dûnihî multehadâ(multehaden).: De ki: “Muhakkak beni, hiç kimse Allah’tan bir şeye karşı asla koruyamaz. Ve ben asla O’ndan (Allah’tan) başka sığınacak yer bulamam.” (Cinn 72/22)

Kul innî.. Kul de ki beni var ya beni.. len yucîranî.. Onlara de ki, insan ve cinlere de ki, muhakkak beni hiç kimse ALLAH’tan bir şeye karşı asla koruyamaz. Beni çekip çıkaramaz ALLAH’ın elinden.. cerre fiili kullanılıyor.. minALLAHi.. ALLAH’tan çekip çıkaramaz beni buyuruyor. Nasıl çıkaracak ki.. Bazen Siirtli hocama derdim: “Hocam böyle olur mu?. İnsanlar şöyle davranıyor. öteki öyle beriki böyle!.” “Ne yapalım Abdullatif gökleri delip çıkacak değiliz ki!.” derdi. Yâni gidecek yer yok, hiç çıkamazsın.. len yucîranî minallâhi ehadun.. ALLAH’tan herhangi birisi çekip çıkaramaz..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu buyuruyor.. ve len ecide min dûnihî multehadâ.. Ve ben asla ondan başka bir müntehadâ/sığınacak, barınacak, kaçacak bir yer bulamam ALLAHtan başka ve ben asla ALLAHtan başka sığınacak bir sığınakta bulamam.. çünkü hepsini yaratan O’dur..


إِلَّا بَلَاغًا مِّنَ اللَّهِ وَرِسَالَاتِهِ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا
Resim---"İllâ belâgan minallâhi risâlâtihî, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe inne lehu nâra cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ (ebeden).: (Bu) sadece Allah’tan olanı tebliğ ve O’nun risâletidir. Ve kim Allah’a ve O’nun Resûl’üne asi olursa, bundan sonra muhakkak ki onun için, içinde ebediyyen kalacağı cehennem ateşi vardır.” (Cinn 72/23)

İllâ belâgan minallâhi risâlâtihî.. Ancak bu var ya bu, benim size söylediğim şeyler, yâni Kur’ÂNı kerim buyuruyor.. ALLAH’tan bir belağdır/tebliğdir ALLAH’ın Kur’Ânıdır. Ben size tebliğ ediyorum. Açık seçik anlayacağınız şekilde anlatıyorum ve bir de emirlerini yaşıyorum.. Kur’ÂNı yaşıyorum.. “Öğle namazı kılın!.” Emrediyor. “Nasıl kılalım?.” Diyorsunuz.. “Bakın benim gibi 4 rekat kılın!. diyorum ve siznle birlikte tatbik ediyorum.” Ve benim yaptığım açık seçik ALLAHtan geleni beliğ bir şekilde tebliğ etmektir. Bu ALLAH celle celâlihu’nun bana verdiği Resûlluk görevidir ve tebliğdir. Keyfi de değildir.. size söylediğim şeyler ALLAHtan risâlettir.. ve men ya’sıllâhe ve resûlehu .. Bundan sonra kim ALLAH ve Rasûlune asi gelirse.. fe inne lehu nâra cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ.. İşte onlar bütün bunları duyuyor anlıyor ve asi oluyorsa, isyan ediyorsa bundan sonra muhakkak ki onun için muhalled olmuş/halledilmiş ebedî cehennemin ebediyen ateş.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tebliği bildirip fiilen kendisi uyguluyor bunu anlatmaya çalışıyorum.. Tebliğ getirdim Kur’ÂNı kerimi alın uygulayın değil.. Hâşâ postacı gibi değil.. Tebliğ beleğat herkesin anlayacağı şekilde uygulama da var.. Onun için islâmı bozamıyorlar batılılar.. Yüzbin tane incil yazıyorlar da iki tane Kur’ÂNı yazamıyorlar.. İki sebepten birisi İslâm hafızları var ki, Kur'ÂN-ı Kerîmin noktasını virgülünü hıfzediyorlar. Kağıda bakmaya gerek gerek yok sadece.. Fiilen uygulama çok sağlam sünetlerle hadislerle yürüyor.. Onun için dikkat ederseniz ALLAH düşmanları çeşitli kılıklarda ister fetö diye gelsin ister işid diye gelsin yıkamıyorlar Sadece islâm kıyafetleriyle çıkıyorlar ortaya.. İsrail uşakları.. Nereye vuruyorlar dıkkat ederseniz önce Kur’ÂNa vurmuyorlar. Önce hadislere vuruyorlar, uygulamaya vuruyor oradan parçalamaya çalışıyprlar.. Öyle dedi böyle dedi.. Adamlarda iman yok zâten.. ALLAH celle celâlihu inancı ve kitab yok!. Üç yaşındaki çocuğu kurşuna diziyor!. “Bir kişiyi öldüren bütün insanları öldürmüştür” âyetlerini ayağının altına alıyor!. Bunu niye göre yapıyor?. Hizbullahmış!. Hangi ALLAH hangi Rasûlullah?!. Açıkça Şeytan Hizbuşşeytan yâni!.

İşte bütün bunlar tebliği iyi anlamak gerektiğini göstermektedir.
Bunlar da “tebliğ için geldik” diyorlar.. Ama ipleri Siyonist elinde..
İÇinden çökertilen uygulamada boşluk buluşlar, it izi kurt izine karışınca fırını çocuklarına yıktırmak kolay gözüktü..
Şimdi Bursa sokaklarına çıksak kimin ne olduğu belirsiz halde.. Hele hele artık daha başka yönlere kaçıyor.. yâni öyle yerlere götürmeye çalışıyorlar ki.. Çünkü İslam Dini, dâima Sırat-ı Müstakim üzere kaldığı zaman islâmdır.. İfrat ve tefriti men’ etmiştir.. İ’tidal olan anayı çiğnemek mümkün değildir.. Çiğnersek islâm kalkar ortadan..

Rahmetli Mehmet Amca vardı Adanalının kardeşi.. Anlatırdı.. Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerinin ilk müridlerindendi.. Mahmud Sami Ramazanoğlu meşhur Ramazanoğulları Beyliğinin torunlarındandı yiğit bir insandı.. Ekinler Tarlalarından dökülen başak buğday toplar onları yerdi.. garip bir dervişti.. Değerli bir mürşiddi.. sonra tarikatı başkalarının eline geçti.. biraz sonra iyice geçti şimdiyse siyasi alevereye döndü iş.. ALLAH celle celâlihu. kimseye vermesin!. Bu dediğim 1930 lar felan herhalde.. ki çok eski yâni bu.. onun gençliğinde diyor onun zikirlerine gidermiş yâni onun terbiyesinde yetişmiş..
İşte o anlattı.. onlar Ermeni zülmünden Malatya Darende’den kaçmışlar Adana Kılıçlar Köyüne gelmişler.. Kılıçlar Köyünde bir yer bulup oturmuşlar ki orada ırgatlık felan yapıyorlar ve oraya o sığınmaya çalışıyorlar.. O köyde de Ermeniler önceden yaşıyorlar.. Bütün değirmenler Ermenilerin elinde ticaretçi insanlar. Birbirini kolluyorlar nerde su akıyorsa oradaki değirmen Ermenilerin elinde. Böyle şeyler ermenilerin elinde.. Aynen Yahudilerin elinde olduğu gibi şu anda İstanbul hepsi bankalar çankalar öteler böteler.. Adamın adına bakıyorsun müslüman adı gibi gözüküyor fakat yok!. Kimi Ermenistan’a çalışıyor kimi İsrail’e çalışıyor..
İşte diyor bizim köyden Abdullah emmi yiğenini almış diyor okuyan daha işte yâni 10-12 yaşlarında bir çocuk diyor yâni.. gel lan gidelim şu arpayı öğütüp gelelim karşı köyün değirmeninde diyor.. eşşeğe yüklemişler gitmişler değirmene varmışlar.. birkaç tane sırada seklem var ama değirmenci yok.. bunların ki de bir seklem.. çağırmışlar bağırmışlar yok kimse.. taş boş dönüyor.. Abdullah Emmi kendisinin arpayı de dökmüş.. aşağı inmiş adamın alttaki ununu bir tarafa çekmiş.. oradaki boş çuvala ununu dolduruyor.. derken diyor gavur gelmiş diyor ermeni diyor.. “Ulan şurasını burdan geldiğimin Türkü ne yapıyon sen lan!.” demiş atlamış aşağıya unun içinde bunlar diyor vuruşmaya başlamışlar öyle vuruşmuşlar öyle vuruşmuşlar ki un tozu havalara çıkmış. Bir ara dayısı yiğenine sesleniyor: “Ulan şurasını burdan geldiğimin yiğeni elin gâvuru beni öldürüyor da niye bakıyon lan, imdadıma yetişmiyon!.”demiş.. Çocuk da demiş ki: “Dayı dayı!. Vuruşunuz bir, duruşuruz bir, boyağınız bir boyanız bir, hanginiz gâvur hanginiz müslüman ayıramadım ki yardım edeyim!.” Demiş.
Yardım edecek de çocuk.. Ama unun içinde dövüşüyorlar ikisinin de boyağı aynı gavur müslüman birbirine karışmış halde!!..

Ben kötülemek için söylemiyorum ama büyük bir hatanın neye mal olacağını söylüyorum, faturasını söylüyorum bu faturayı İslam milleti olarak öderiz!. Ne işi var Amerika'nın bütün silahî gücüyle bu Şam’da Halep’te!. Rusya’nın ne işi var?. Almanya’nın, Fransa’nın ne işi var yıllardır!. Onların memleketi değil bir şeyi degil bunların!. İslâm adına ALLAH celle celâlihuya sığınmak!.
ALLAH celle celâlihu eğrilerini doğrultusun Ümmet-i MuhaMMedîn.. Daha doğmamış çocukları var bu millet çok Cihan Savaşları yaşadı.. Ülkemizi Dinimizi koruyacak şekilde onları islah etsin diye dua ederiz.. Hepimiz ALLAH’ımızın kuluyuz bunu bilmeliyiz!.

Tebliğde böyle bir uygulama güzelliği vardır.. “Haydi ölelim ölelim, haydi koşun şehid olmaya gidelim!. Ama benim oğlum gitmesin!. Ben yetkiliyim kolum uzun ona bir yol bulurum!.” diyen sahtekârlara ne diyelim..
Lan gardaşım sen nasıl buluyon yahu.. orada ölenler bu gün orada şehid olanlar var!.. hani
İşte bunlar islâm tebliğinde ve risâletinde yeri olmayan Kelâmullahta yeri olmayan hallerdir ALLAH celle celâlihu islah etsin ve yardım etsin!.


İllâ belâgan minallâhi risâlâtihî, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe inne lehu nâra cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ..
Kim ALLAH’ın Peygamber aleyhisselâm’ın risâletini ve tebliğini duyupda uymazsa imanını ve amelini tatbik etmezse, ALLAH’a ve Rasûlu’ne isyan etmiş olur, haliyle asi olmuş olur .. Şüphesiz ki onlar için cehennem vardır ebedidir halledilmiştir.. Yâni bundan kurtulamaz ebeden.. cehennemde ebediyyen yakacak.. ne zaman?. Ölünce!. Niye ölünce, şimdi yakmıyor mu?. Yakıyor yakıyor beldeleri bile.. ALLAH celle celâlihu korusun ve yardım etsin!.
Ehl-i Beyt’e karşı ilk fitneyi çıkaran yer Şamdır, beddualıdır..
Bagdat-Kerbelâ Çölüdür.. Hiç kan durmamıştır o gündür bu gündür hiç.. Bu bir hayattır yâni sebebini bilemeyiz.. Şu anda prensi, kralı hepsi İsrail uşağı..

Sanına yazıklar olsun Şerif Hüseyin vardı İngiliz Ajanı Ürdündekilerin dedesi..
en büyük ihanet edenlerden birisi ve itiraf edenlerden birisi.. bir de üstelik şerif olduğu söyleniyor.. öyle olsa bile, ben zâten kabul etmiyorum!. Ebu Leheb ile Hazreti Hamza radiyallahu anhu aynı karında yatmışlardır, aynı rahimden doğmuşlardır!. Bu Şerif Hüseyin İngiliz Ajanının döktüğü kan Osmanlı kanıdır.. Ve itiraf etmiştir yâni zaman geçtikten sonra isyan ettiğime pişmanım diye..

İlahî Tebliği hiçbir zaman duymamışlardır ve uymamışlardır onu demek istiyorum!. Cehennemlerini muhalled hale getirip gebermişlerdir artık onların eti kemiği olmuş kanı olmuş canı olmuş imanı olmuş Cehennem!.
ALLAH celle celâlihu kimseyi bu hallere düşürmesin!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi CİNN Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا
Resim---"Hattâ izâ raev mâ yûadûne fe se ya’lemûne men ad’afu nâsıran ve ekallu adedâ(adeden).: Nihayet vaadolundukları şeyi gördükleri zaman, artık kimin yardımcısı daha zayıf ve sayı bakımından daha az, yakında bilecekler.” (Cinn 72/24)

Hattâ izâ raev mâ yûadûne fe se ya’lemûne ..
Hatta onlara vadedilen cehennemi gördüklerinde çok kısa sürede bilecekler..
men ad’afu nâsıran.. Kimin yardımcısı daha zayıfmış, zaaf içindeymiş
ve ekallu adedâ..
Aded bakımındanda azmış kimin çok yardımcısı varmış kimin az varmış..
ALLAH celle celâlihu. bu gün yarın yer ve zamansa vadettiğini gösterdiğinde, kıyamet kişiye topluma ya da belli yörelere belli insanlara koptuğunda, cehennemle karşı karşıya kaldıklarında, kendilerine vaad edilen bu acılıkları gördükleri zaman, kendilerine yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış, sayı bakımından da kim daha azmış öğrenmiş olacaklar. Bilmiş olacaklar yâni bana şu yardım eder Amerika yardım eder öteki yardım eder böteki yardım eder gibi.. Tamam doğru gibi gözüküyor da ALLAH celle celâlihu yardım etmezse insanları, insanlarla durdurur ve insanları insanlara vurdurur. Bir serseri çıkarır Kuzey Kore başkanı gibi “gel buraya lan!.” der alt üst eder her şeyi hesabları bozabilir onun için ALLAH celle celâlihudan başka güçlü kimse yoktur!.


قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَّا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
Resim---"Kul in edrî e karîbun mâ tûadûne em yec’alu lehu rabbî emedâ(emedan).: De ki: “Eğer bilseydim (size bildirirdim) vaadolunduğunuz şey yakın mı, yoksa Rabbim ona uzun bir müddet mi verir?” (Cinn 72/25)

De ki yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem ben gerçekten, idrak etseydim bilseydim yakın mı, yâni hemen sizin yakınınızda mı size vâdedilen gün, onu bilseydim..Veyâ RABBim onun için bir müddet mi tayin etti, uzun bir zaman mı biçti bilseydim. Eğer bilseydim size bildirirdim.
Yâni ben de bilmiyorum buyuruyor.. bilseydim size derdim ki bu dediğim şey yarın olacak ya da daha müddeti var bilmiyorum ALLAH celle celâlihu biliyor!. Neden?. Bakın;


عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَدًا
Resim---"Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ(ehaden).: O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz).” (Cinn 72/26)

O Rabbu’l- Âlemîn gaybi bilendir. Gizli olanı, görünmeyeni, olduğu halde gözükmeyeni bilendir. Fiilde olsun, işte güçte olsun, kalbinde olsun, kafanda olsun farketmez!. O’nun ALLAH’ın gaybini ortaya çıkaracak, zâhir edecek, açıklayacak, bak bu böyledir diye hükmedecek bir insan da yaratılmamıştır ve yaratılmayacaktır!. Bu mümkün olmamıştır asla olamaz da.. ALLAH celle celâlihu onda ortak kabul edemez!.
“Ben gaybi bilirim” felan diyenleri oraları geç!. Haa efendim böyle böyle olursa, şöyle olur.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden örnekler vs. ALLAH adına senet verdiği yok!. Elbette güzellikler güzellik getirir.. Bunlar gaybi bilmek değildir yâni gaybi insan duyularının ötesinde olacakları bilen ALLAH celle celâlihudur.
ALLAH celle celâlihu kendi bildiği gaybi kimseyle paylaşmaz açmaz, kimseye açıklamaz zâhir etmez. Bâtın olan gaybi zâhir edip de “şunu kullan!.” demez..


إِلَّا مَنِ ارْتَضَى مِن رَّسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَدًا
Resim---"İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden).: Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.” (Cinn 72/27)

Kim hariç miş?. ALLAH’ın tasarruf etme kullanma yetkisi verdiği rızasına erdiğinde kasıt bu razı olduğunda ALLAH’ın razı olduğu niye razı oluyor ALLAH gaybi bilmek konusunda ona izin veriyor.. Şüphesiz olan bir şey vardır ki, böyle olduğu zaman yâni razı olup da Rasûlune gaybi bildirdiği zaman ne yapıyor şüphesiz ki, onu korumak için önünden ve arkasından rasadçılar koruyucu gözleyiciler gönderir..
Yoksa ALLAH celle celâlihu, gaybı verip de onun bunun elinde oyunca olarak salmaz.
Bunlar hakikattır emin olun peygamber içinde böyledir, peygambere uyanlar içinde böyledir, ALLAH dostları içinde böyledir ve çoğu bunları görmüştür.. Bunun sırlarına sahib çıkmışlardır.. Çünkü zarar verir kendine de verir başkalarına da verir yâni..

Rahmetli Hoca Amcama sormuştum.: “Bir şey var mı bana söyleyeceğim sırr?.” dediğimde Amcam.: “Vallahi yiğenim senden bir şey esirgemem nevarki, ALLAH celle celâlihu bilir söyleyemem!. Söylersem bana zarar verir ki söyledim diye.. Sana da bir fayda vermez benim sırrım.. “Benim gözüm ile senin gözünü çıkarıp da değişelim” desek ikimizde kör kalırız!. Sen kendin Rızasını SIRRını RABBımız TeÂLÂ’dan bulursun, günü gelir göreceğini görürsün, yaşayacağını yaşarsın. Yeter ki, Sırat-ı Müstakîm üzere sadakatla yürü!. Yolumuz bu!. Çünkü başka yol yok!. Alevere dalevere yok!.”

Son âyetimiz 28. âyetimiz Cin sûresinde niçin böyle olur bu?.


لِيَعْلَمَ أَن قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا
Resim---"Li ya’leme en kad eblegû rısâlâti rabbihim ve ehâta bimâ ledeyhim ve ahsâ kulle şey’in adedâ(adeden).: Rab’lerinin risâletlerinin tebliğ edilmiş olduğunu bilsinler diye. Ve (Allah) onların yanlarında olanları (ilmi ile) ihata etmiştir (kuşatmıştır). Ve herşeyin adedini sayıp tespit etmiştir.” [color=#FF00BF](Cinn 72/28)[/color]

Li ya’leme en kad eblegû rısâlâti rabbihim.. şunun için ki.. bu peygamberler RABBlerinin risâletini tebliğ ettiklerine âlim olsunlar, bilsinler diye. Çünkü bu yetkiyi onlara vermezsen sözleri geçersiz kalır.
“Ayı ikiye böl!.” diyor adam.. Nasıl bölebiliyorlar.. risâlet tebliğ için.. verilen özellik ve güzelliktir niçin verildi?. RABBlerinin risâletini tebliğ etmiş olduğunu bilsinler diye, yaptıkları işin bu olduğunu bilsinler diye..
ve ehâta bimâ ledeyhim.. ALLAH celle celâlihu muhit olup, ihate etmiştir yâni kuşatmıştır. o şey ki onların nezdinde yanında olanları da korumuştur. Yanındakileri de korumuştur. Sadece kendilerini değil!.
Risâlet, ALLAH celle celâlihu’nun insanlara gönderdiği tebliğdir. Tebliğ ettiklerini bilsinler diye.. başka?. onların nezdinde olanları da sarıp kuşatmıştır.. ne var nâzil olanlardan?. Kur’ÂNı kerim var meselâ, ALLAH celle celâlihu Kur'ÂN-ı Kerîmi de koruyor.. Çünkü Kur’ÂN Peygamberinin değil ki.. İşte onun yanında olanları da ilmiyle ihate etmiştir.
Bedir de olduğu gibi fiilen de korumuştur.
ve ahsâ kulle şey’in adedâ..
ALLAH celle celâlihu, vicdanını yolunu yoradamını da kuşatmıştır ve ahsâ.. Ahsâ.. tet tek saymak, hesap etmek, tespit etmek.. Her şeyi tek tek sayarak tespit etmiştir desek sayıp dökmüştür efendim bir şeyler söylesek kaydetmiştir desek yahutta başka şeyler söylesek boşa çıkar. Her şeyi sayarak sayıp tespit etmiştir yâni bu demektir ki Arapçayı Türkçeleştirdim demek olur çünkü temel nerde “ve ahsâ” da.. hassa da yâni “ve” yi at attık. ne kaldı “ahsâ” kaldı. başdaki elifi attık “en” demek. ekberin “e” si gibi ne kaldı geriye “kebir” kaldı burda “hassa” kaldı.. haa küllî şeyin her bir şeyin hususiyyetine zâhir bâtın sahiblik hakikatına ermiş olmalılar.. yâni küllî şeyin zâhirde ve bâtında ki, onlar güneşin içine de, dışına da sahib olurlar!.
Yâni ışıkta gözükürler amma güneşin içine dışına sahib gibidirler.. o konularda artık onların danışacağı konuşacağı başka birinden etkileneceği bir husus felan yoktur. onun için de çok şeyleri soyunması gerekir; Beden Nefis Kalb hatta Ruhu bile soyunması gerekir..

Yâni öyleleri de vardır ki.. sokaklarda felan gözükür.. bu dediğim halde olmuştur herşeyi mükemmel iken onlar bir anda bu makamda mecnun halde olmuştur..
ALLAH celle celâlihu, her şeyi kimsenin bilemeyeceği özelilk ve güzelliklerle onlara hissettirmiştir. Onların hassasiyetini ALLAH celle celâlihu, çok büyük bir şekilde koruma altına almıştır ve külli şey için bu geçerlidir aded yâni adedayı aded bir güç saymak diyorsun da iyi anladımda burdaki adeda dediğim de de ayndır yâni zahir dâimiyetin bâtın dâimiyetinin aynen kullanışı değil midir.. Adam zahir bâtın dâimiyetini aynen kullanıyorsa!. Öyle şey mi olur?. Öyle şey olur tabi!. Biz çok şükür gözlerimizle gördük, fiilen yaşadık bin kilometreden gelip gidenleri gördük!. gerçek ricali gayb idi şuydu buydu..
Zâhir bâtın dâimiyetinin aynın kullanılmasından bu hassa ona verilmişse özellik ve güzellik olarak ALLAH celle celâlihu da bunu koruyorsa!.

Zâhiri bâtını yok sayanlar varsa, onlarda bizim dışımızda düşünmeye bile değmeyecek kadar basit iğrenç yanlış haince bir şeydir ihanettir ALLAHu zü’L- CELÂL’e karşı kelâmullaha karşı!.
ALLAHu zü’L- CELÂL’ hepimizi korusun Haktan ve Hayrdan ayrılmaktan, Şerre ve Şeytana uymaktan hepimizi korusun!. diye dua edilim..

Bir hususu unutmamamız lâzım ki “yakîn gelinceye kadar ALLAHa kulluk”.. ibâd bu işte dâimiyet bileliği yakın gelinceye kadar;
Işıkta yaşamak olan Hizbullah ile Karanlıkta kalmak Hizbuşşeytanlığından bahsediyorum.. Bu son nefese kadar yürüyen bir seçimdir, tercihdir ve asla hiç ihmale gelmez, hataya gelmez!.
“Canım öyle istedi de kafasına bir kurşun sıktım!” demeyle bir ömür zindanda yatarsın!.
Hakk’a KuLLuk başka şeydir, islâm olmaktır ana değerdir ki, onu doğru yaşamamız gerekir!.

Biz Kur'ÂN-ı Kerîmi, İmam Ali kerremallahu vechehu’ya ait iniş sırasına göre sohbet ediyoruz.. İnşâe ALLAH önümüzdeki hafta YâSîn Sûresiyle devam ederiz. çünkü YâSîn ey insan süresidir.. direk insan süresidir içinde çok muhteşemlikler anlatılmıştır ey sîn sen varya sen, ALLAH celle celâlihu Halifesi olan sen.. İşte bu özellik ve güzellikler Kur’ÂNı kerimin içinde ve hepimiz için önemlidir..
Biz hep birlikteyiz..BİZBİR-İZ.. ben de sizinle beraber bir daha gözden geçiriyoruz anlamaya çalışıyoruz. Bizim dinimiz Sırat-ı Müstakim dinidir.. Orta yol dinidir, ne ifrat ister ne de tefrit ister!. Ne yokmuş gibi davranırız ne de her şeyi uydur gaydıra ona bindirip de öyle yâni sıfır numara müslüman gözüküp her şeyi yapma yollarını felan istemeyiz!. Biz orta yol da Kur'ÂN-ı Kerîmimizi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den DUYar ve UYarız İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Es Selâmu aleyküm ve Rahmetullah cemân cümlemize ALLAH celle celâlihu hakk ve hayr versin İnşeâ ALLAH..


Resim Es-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.

İstiğfar antivirüsüMüz:
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.


Eûzu billâhi's-semîi'l-alîmi min e'ş-şeytâni'r-racîm
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''
Resim


Resim
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön