Kul İhvÂNi ÂDİYÂT SÛREsi SOHBEti

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Kul İhvÂNi ÂDİYÂT SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

ÂDİYÂT SÛREsi SOHBEti

17 Ocak 2017..

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekâtuhu..

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..


Resim

Subhâneke allâhumme ve bi hamdike,
Eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke

Esselâtü vesselâmu aleyke Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem istecartu..


Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''
Resim

SaLL, ceLâLdan başlayan yüreğimize kadar inen bir ipin adıdır.. bağlantının adıdır.. anlatabilmek için söylüyorum ki, Keban’ı buraya bağlayan kablonun adıdır SaLL.. SaLL var ise İSaLe olur ve buraya cereyan gelir.. arızasız ise, tüm bağlantısı tamamsa, ara bağlantıları tamamsa, buradaki prizde bir sorun yoksa ve âlette sorun yoksa işte ozaman buradaki mü’min yüreğindeki elektrik yanar ve CÂN CERryÂNı Gelir İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

ALLAHu zü’L- CeL’AL’in kulu olarak, RABBım TeÂLÂ’nın kulu olarak; nefsimin hata, yanlış, günah vs. her şeyimize tevbe ediyoruz.. BİLElik vücûda getirmek için yenileniyoruz.. Furkân Bağımızı bağlamak istiyoruz. Yanlışımızdan fâniliğimizden bâkiliğe geçmek istiyoruz.. birkaç günlük dünya hayatındaki kayıplarımızın sıkıntısından, derdinden, kederinden kurtulmak için, şah damarımızdan yakın akrabamız olan RABBımız TeÂLÂ’ya sığınıyoruz, affetmesini istiyoruz. Bunun için güneş ve O’nun ışığı-NÛRu gibi olan ALLAH ve RASÛLü güneş ve ışığı gibidir.. Küllî Şey’in VARlık ANAsı Nebiyyü’l- ÜMMisi, yüceler yücesi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize sonsuz sınırsız Salât, Selâm ediyoruz.. SELLim diliyoruz.. MuhaMMedîleşmek için, ve SALLa uymak için, RABBANîleşmek için;


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:Men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu: Kim ki NEFSini Tanıdı-BİLdi, kesinlikle RABBını da Tanıdı-BİLdi”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Nefsini tanıyan olmak için SELLimi diliyoruz.. RABBını tanımak için SALLı diliyoruz ki, küllî şey’in ÜMMisi, ANNEsi, NÛRundan MevCÛD-varlıkçısı, el ÂN şu ÂNda dahi öyle ki, güneşin ışığı gibi olan diyorum..
Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme sonsuz sınırsız salât olsun selâm olsun!.
Elbette biz bu dünyaya bir tiyatro çevirmeye gelmedik. Bir yarışmaya da gelmedik.. Bir şeyler yapıp çekip gitmeye de gelmedik.. Biz “a”dan “z”ye vücûddaki saç telinden kalbine kadar tüm sistemin TÜMüyle BİRLİKte BİZ olarak ne varsa, halk gözündeki iyi-kötü, eğri-doğru, şeytan-melek, inkar-ikrar vs vs. gibi.. tüm bunlar bu oyunun oluşum malzemelerinin kulu değiliz çok şükür!.
İnşâe ALLAH, ALLAH celle celâlihu etmesin demek istiyorum..

Tüm bunların ÖZünün ÖZÜndeki hakikatın, hakikatındaki MuhaMMed aleyhisselama ulaşmak ve onu sünnetini fiilen yaşayıp Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi şâhidimiz kılmak..
Başka türlü RABBımız TeÂLÂ’ya şâhid olmak mümkün mü?. Kim miş o Babayiğit?.
İşte bütün bunlar habli’l- verid TEKLİK.. Kur'ÂN-ı Kerîmi çok iyi okumak lâzım çok iyi anlamak lâzım Kur’ÂN-ı Kerîm güzeldir, hoştur, bir tanedir, eşsizdir, haydır, her ÂNdır, yenidendir.. Sana göre yenidendir, bana göre yenidendir, ona göre yenidendir.. halbuki senin “zaman” dediğin şey yerden 8 km. yukarıda yoktur ve bu bir dünyanın gölge oyunudur bu oyun.. peki her şey kurallıdır, her şey su gibidir, idrar gibidir ve sistemin gereğidir..

ALLAHu zü’L- CeL’AL’e şükrümüz, bütün varlıkla hamdımız Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemle olsun İnşâe ALLAH!. AHAD celle celâlihu göbekten “mim”lendiği zaman “ahMed” olur.. Hamd ilk olarak AHMED aleyhisselamın hakkıdır.. Onun için MAHMUDdur, iki mim vardır.. Onun için MuhaMMeddir, MuhaMMedde üç mim vardır.. Çünkü MuhaMMed; şeriat, tarikat, mârifettir hakikatta.. kimsenin hakkı yoktur çünkü, kimse MuhaMMed aleyhisselâm değildir.
Bizim uzun zamandır yaptığımız sohbetlerimiz güzeldir, özeldir..
Öyle derdi Siirtli Hocam: “Abdullatif nadirattan bunlar!.” derdi güzel şeyler anlatığında bana döner güler “nadirattan bunlar” derdi ki, iyi dinle iyi anlamında söylerdi ALLAH celle celâlihu rahmet eylesin!.
Gerisi bir oyun, gelmiş, gitmiş, biraz yaşamış.. işte bütün bu oluşlar, bu gün, dün yok!. dün de böyleydi melâmet.. Dâima Melânetten ->Mâlemet, Melâmetten ->Selâmet doğar.. Onun dünü bugünü yoktur..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin cenâzesini 8 kişi kılmıştır.. Sekizincisi Fatmatü’z- Zehrâ Vâlidemizdir ve İslâm Hayatında ilk defa cenâze namazı kılan annemizdir. Geri kalan 7 kişiden birisi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin yakın akrabası değildir, dostudur “suyu dökeyim bâri” demiştir.. Geri kalanlar bellidir açık seçik hadisler vardır tümünde kütüb-ü sitte de Ali kerremallahu vechehu Efendimiz, Hasan, Hüseyin oğulları, Abbas radıyallahu anha.. hatta Abbas radıyallahu anh diyor ki: “Herkes dağıldı biz buradayız, herkes gitti toplantı yerinde halife seçiyorlar bizim hakkımızı yerler” gibi bildiren hadisler vardır.. Ali kerremallahu vechehu : “Ne yapalım bırakıp mı gidelim Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi?!.”

Burada söz çokancak 4 halifeden Ebu Bekir ve Ömer radiyallahu anhu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin damatları, diğer ikiside Ali kerremallahu vechehuve Osman radiyallahu anhu ise damadları..
Biz bu hususlarda söz edecek birisi değiliz.. bir şey diyecek halim yok!.
Ancak hakikatı hakkı söylemesem de olmaz ki..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem vefât etti, o gece, bir gündüz geçti ondan sonraki gece sabaha doğru toprağa verildi..
Bu husus hatırlatıldığında ne diyorlar o zaman toplantılardakiler: “Arap töresinde herkes kendi cenâzesini kendi kaldırır!. vs. var..

İran’ın Şiâsının hadisinden bahsetmiyorum..
Bizim için Ali kerremallahu vechehu, ALLAHu zü’L- CeL’AL’in, Kur'ÂN-ı Kerîmin, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Yolundadır..
Böylesi hadisinden bahsediyorum..
Yoksa şimdi Iraktaki, câmileri bombalayıp “Allahuekber!” deyip, insanları katledip, sevinç çığlıkları atanlar.. Diğer taraftan “Allahuekber!. Allahuekber!. şehidimizi kaldırıyoruz!.” derken;
Bir gün sonra karşı tarafın şiî câmisinde bomba patlıyor.. bu sefer orada “Allahuekber!”

İkisi de Müslümanmış?!. Hanginizin ki “Allahuekber!”
“Bir cana kıyan bütün canlara kıymıştır” âyeti nere gitti?.


مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا وَلَقَدْ جَاء تْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم بَعْدَ ذَلِكَ فِي الأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ
"Min ecli zâlik (zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fî’l- ardı fe ke ennemâ katele’n- nâse cemîa (cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahye’n- nâse cemîa (cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bi’l- beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fî’l- ardı le musrifûn (musrifûne).: Bu nedenle, İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. And olsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan bir çoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.”
(Mâide 5/32)

Nasıl iş bu?. Nasıl İslam, kimin İslamı bu?.
Ama baştan beri bu düzen böyleydi zâten.. İKİLik, Şeytanlık, iki şeylik üzere yürümüştür.. hatta kurulmuştur.. Güneşten ışığı çıktığı ANda İKİ ŞEYlik başlamıştır.. Temelde başlamıştır.. KULuk İmtihanı TERCİhi içindir.. Hakkı-Hayrı.. Bâtılı-Şerri..

Onun içindir ki, Melâmet Yolunda yürümek bedel ister, ALLAH celle celâlihu hayırlarla karşılaştırsın, MuhaMmedî Sadakat, Samimiyet ve Sabrını versin ki Selâmetine de ERelim İnşâe ALLAH!.
Ne acılar çekilir, ne hayatlar yaşanır.. bir şey dediğim yok.. herkes ne yapıyorsa yapsın Kur'ÂN-ı Kerîmi tanımıyorsa!.

Kur’ÂN-ı Kerîm, insanın; şah damarından yakın RABBımız TeÂLÂ’yla BİZBİR-İZ OLması için gelmiştir ki, bizzât “Şâhidi” olması lâzımdır..
Hâşâ ölmüş bir peygamberi, kaybolmuş bir RABBı olan bir insanın İslamlığından ne olacak!. Mahşerde görüşeceklermiş!. Mahşere kadar kiminle görüşecek.. şeytanıyla görüşecek!.


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)

“Akraba” âyetteki kelime.. “AKREBu” kelimesi yakın değil akrabadır..
Ama kimseye bir şey diyemeyiz herkes bu âlemde aklınca konuşmakta..
Kur'ÂN-ı Kerîm ve İslam eksikliğinden değildir.. Başıboşlukla yükümlülüklerin çoğu kaldırılmıştır..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi ÂDİYÂT SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Hakan »

Bir zamanalar ki, 3.3.2015 de saat 3 ü 3 geçede şöyle bir efkarlanmışım.. baktım bir şeyler olmuş.. şiir diyor ki "gülüm!." diyor birine anlatıyor derdini anlatıyor..

Resim

GÜLÜM!.

Kiminin Dediği Kesindi Dindi
Kimi Haktan İnip Bâtıla Bindi
Kimi ->İblis Elbisesin Giyindi
>Câhilin Aklını Çeldiler Gülüm..


kimilerinin söylediği kesindi ve dino kimsenin ham aklının dediğiydi, oydu ki, zâten onun dediğinden başka da din yoktu.. Git bak Şiâ’ya, Bağdad'a.. bir câmide yüz tane Sünnî’yi öldürdü ve sevinçli.. ne diyorsunuz?. “Bizim dinimiz böyle!” diyecekler ve şehâdet-tevhid getirecekler!.
Bir gün sonra öbür tarafa git, Sünnîler bir Şiâ câmisini bombalamışlar.. sevinçliler ve şehâdet-tevhid getirecekler!.
İkisi de Kur'ÂN-ı Kerîmsiz ve küfr içinde ki, küfr dinleri olmuştur..


مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا وَلَقَدْ جَاء تْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم بَعْدَ ذَلِكَ فِي الأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ

"Min ecli zâlik (zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fî’l- ardı fe ke ennemâ katele’n- nâse cemîa (cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahye’n- nâse cemîa (cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bi’l- beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fî’l- ardı le musrifûn (musrifûne).: İşte bundan dolayı (Tevrat’ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık; Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki resûllerimiz onlara apaçık deliller ile geldi. Sonra da, şüphesiz onlardan birçoğu, bundan sonra gerçekten yeryüzünde aşırı giden müsrifler oldular.” (Mâide 5/32)

İblis elbiselerini giydiler başlarına câhilin elbisesini giydiler gülüm!.


El Hakk Merkezine Hak Muhit Çile
Hâl İÇinde ->Haldir >Gelir mi Dile
Döktüler Gözyaşım Hakta Hakk İle
->Mâsivâ Mermerin Deldiler Gülüm..


Ben buna bu gün değil Allahın izni ve inayetiyle, lütf u keremiyle, şerefiyle Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemin varlık ve birlik şerefiyle doğduğum günden beri kulaklarına boncuk takılanlardanım..
KüLLî ŞEYyin Merkezinde RABBu’l- ÂLEMînin ve Muhitinde ALLAHu zü’L- CeLÂLin OLduğunu her ÂN YARATış Şe’ÂNuLLAhında gönül gözümle görüp durmaktayım hamd olsun!.
Döktüler gözyaşım hakta hakk ile.. mâsivâ mermerin deldiler gülüm..
ALLAH celle celâlihudan gAYRı her şey/mâsivâ mermer engellerin âşık gözyaşıyla deldiği kulak HaKk’ı elbet DUYacaktır.. İnşâe ALLAHU TeÂLÂ!.


Kim Geldi Cihâna Elbet Ölesi
Yokunu Varını >Dörde Bölesi
Kimi Kral Oldu ->Kimi Kölesi
Mezarın Taşına Geldiler Gülüm..


Bu KuLLuk İmtihânı Şehâdet Âleminde, kimi Muhteşem Süleyman oldu, kimi de onun kölesi oldu ancak, yanyana mezarın taşına geldiler..
Ana ve son sorun ise,
->İLÂHe ->İLLâ ->ALLAHTEK-BİR TEVHiDini dörde böldü gittiyse, ne yazık ki ne yazık!.


->Sırr-ı Sıfırımı >Söze Yükledim
Buzdağım Erittim Köze Yükledim
->Varımı Yoğumu>Öze Yükledim
Kahkaha Attılar ->Güldüler Gülüm..


Ben şu ÖMRümde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi İZLedim ve BİZledim ki, ÇOKLuktan ve YOKLuktan TEKLiğe ULAŞtım hamd olsun!. İnşâe ALLAHU TeÂLÂ!.
“BENlik BUZ DAĞIM”ı ÖZ Ateşimle erittim.. VARımı YOKumu ->ÖZe yükledim ki RABBu’l- ÂLEMînime sığındım.. Belki de benim hâllerimi gören ham akıllılar: “Şu serseriye bak!.” Dediler ve güldüler.. ben gerçekten bu kahkahâlârı hâlâ hatırlıyorum!.
Bilmiyorum içinizde atanlar varsa, helâl olsun, bizim hakkımız olmaz.. İçinden gülmek geçenler kahkaha atabilirler!.


Kul İhvÂNi Sefîl Vasl-ı Vâhidin
“Kâlû Belâ”sında HaKka Âhidim
Şu ÂNda ŞeÂNda Ben de Şâhidim
->Çırpına Çırpına Öldüler Gülüm..


Elbette ben de görüyorum onları.. HaKka inanamayanların bir ömür hayvanlar gibi yaşayıp, hayvanlar gibi öldüklerini..
Elest Bezmi’nde RABBu’l- ÂLEMînin KULLuk Teklifini kabul edip de, bu Şehâdet Âlemine ALLAHu zü’L- CeLÂLin Vahdaniyyetine Şehâdet KULLuğunu isbata gelen, HaKka inananların sultânlar gibi yaşayıp sultânlar gibi öldüklerine de şâhidim.. siz de şâhidsiniz öldüler gülüm!.

Hayatın ne kadar gerçek olduğu halde, yalan gibi gözüken, sanal gibi gözüken “gerçek” olduğunu anlatmak için söylüyorum şüphesiz ki.. yoksa, gerçekten ve emin olunuz ki herkesler gibi aklı başında birisi olmadığımı bilirsiniz.. bundan kasdım “deliyim” demiyorum.. şunu söylemek istiyorum sadece, normal insanlardan farklı düşünüyoruz!.
Çünkü melâmetin temelinde farklı düşünmek vardır.. onun için söyledim Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Vedâ Hutbesine gelen yüz yirmi bin kişi vardı.. halbuki, cenâzesini 8 kişi kılmıştır cenâzesini.. insanlar halife seçiyordu fitne çıkmasın diye..
Neyden bahsediyorsun sen!. sen neden bahsediyorsun sen!. onun için hadisleri incelediğimiz de hayretle dehşetlere düşüyoruz!.
Sünnî Dini kurmuş adam, Arap ırkçısı..
Öbür tarafa bakıyorsun Şiiliğin Dinini kurmuş adam Fars/İran ırkçısı..
Bu tarafa bakıyorsun felân Tarikatın Dinini kurmuş adam!.
Öbür tarafa bakıyorsun felân Cemaatin Dinini kurmuş adam!.
Kur'ÂN-ı Kerîm Hükümleri hâşâ solda sıfır kalmış!.
ALLAHu zü’L- CeLÂL korusun Ümmet-i MuhaMMed aleyhisselâmı!.


إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُواْ دِينَهُمْ وَكَانُواْ شِيَعًا لَّسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ
" İnnellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean leste minhum fî şey’in, innemâ emruhum ilâllâhi summe yunebbiuhum bimâ kânû yef’alûn(yef’alûne).: Muhakkak ki; onlar, onların dînini tefrik ettiler (parça parça ayırdılar) ve grup grup oldular. Senin onlarla bir ilgin yok. Onların işi sadece Allah’a aittir. Sonra yapmış oldukları şeyleri, onlara haber verecek.”
(En’âm 6/159)

Fitne fücur almış gitmiş iş bitmiş Hakanım!.
Bomboş kalmış Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellememin Sırat-ı mustakîm YOLu!. Git Bursa Ulu Câmisine!. “Allah ve Rasûlune inanıyorum!.” dedik de salak Hoca: “Rasûlullah, ALLAH’ın ortağı mı?” dedi.. Kur'ÂN-ı Kerîm âyetleriniden habersiz sadece koyun gibi melemekte anlmadan!. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem inanıyorsun da Kur'ÂN-ı Kerîm nerede?.
Çünkü o adam neyi anlıyor?. Hâlâ o, başak birilerinden anlıyor Kur'ÂN-ı Kerîmi ve: “Sakın Kur'ÂN-ı Kerîm” sen dokunma, okuyp anllama hoca değilsin!” zırvalıyor!.
Kendinden habersiz, Kur'ÂN-ı Kerîmden habersiz ve zavallı gizli kâfir Kur'ÂN-ı Kerîme o hâlâ!. ALLAHu zü’L- CeLÂLi bir insan gibi düşünüp gerçeği Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemden anlamıyor ki!.
Güneşi anlamıyor?. Güneşin ışığını anlamıyor!.
RABBu’l- ÂLEMîn Güneşini anlamıyor!. Rahmetenli’l- Âlemin Işığını anlamıyor!. Ayrı sanıyor, gayrı sanıyor, aynı sanıyor!.
Anlatamıyorsun!. Anlatamıyorsun da “Canı cehenneme!.” desem o zaman da, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Hasbî Hizmet KıRATı ne olacak, Habîbî Hizmet KıtMîr İti ne olacak arkadaş!. KÛN feyeKÛN KervÂNı ne olacak kurbÂN olduğum!.
Hâni vardı ya, ALLAHu zü’L- CeLÂLin izni ve inâyetiyle İnşâe ALLAHu’r- Rahmân Hakta ve Hayrda Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Yüce Gayretiyle, Merhametinde Muhabbetinde ve Hakikatında Habîbî ve Hasbî Hizmetçisi olacaktık MuhaMMedî MeLÂMetinde!.
Hâni Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in giydiği ayakkabısıydık!. Tuvalete de bizimle giderdi Câmiye de bizimle giderdi, bastığı yer bizdik!. İZi bizdik!. BİZi BİZdik!. “BİZ BİR-İZ”dik!.
Hâni Kıtmîri O’nun kOYUN Sürüsünün eşsiz Kıtmîriydi!.
Hâni Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Kıtmîrinin bu gece-gündüz demeden ÜMMetini iyi-kötü ayırıp-gayırmadan Hasbî Habîbî Hizmetinden dolayı sever de, binlerce koyuna tek tek bakmaz da, Gönül Köpeğini yara bere içinde görse: “Kimlerle dalaştında yaralandın?.” derdi okşardı hâni!.
Hâni azığını/ekmeğini ikiye böler de verir açbırakmazdı BİZi!.
Ne oldu BİZim Kıtmîre?!. Nereye gitti?. Sokak İti mi oldu Sürü Süvaris, iken!. Nereye gitti!. KÛN feyeKÛN KervÂNı yükü ortada kaldı!.

Sen neden bahsediyorsun hocam?!. Sen bırak onu, bunu!. Bu günü söyle!. Kim kime küfretti!. Öbürü öbürüne ne fitne yaptı!. Öteki berikine ne yaptı?!. Şimdi şu ÂNda Şe’ÂNuLLAHta İşinin BAŞındaki RABBu’l- ÂLEMîn hâşâ hiç yokmiş gibi: “Onu yaparım, buna çatarım!.” Deyip de; sanki onlar doğuruyor güneşi, onlar denizleden suları bulutları yüklüyor da onlar gönderiyor Bursa’ma RAHMeti yağdırıyor gibi hâşâ!. Kısacası sanki onlar yaratmakta her ÂN yeniden bu âlemi ve onlar yürütüyor!?. Sen “yusebbuhu” âyetini okursan, hikayeler masallar sanacak salaklar!.

Şunu söylemek istiyorum ki; diri bir DİN, diri bir DİN, dipdiri bir DİN Lâzım ve Lâyık Akl-ıSİLMSahibi İnsÂNoğluna!. O da RABBu’l- ÂLEMînin BUYurduğu ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin DUYurup Uyguladığı Yüce İslâm DİNidir!.
Onun içindir ki, MuhaMMedî MeLÂMettir, Muhteşemliktir, Mübârekliktir , Mukaddesliktir ve YAŞamadan izâhı mümkün değildir!. Ne kadar anlatsak boş anlatırız Hakanım!. Ne desek boş deriz oğlum!. Sen de anlamazsın ki, anlaman için tırpan yemen lâzım!. Bitlis’e sürülmen lâzım haksız yere!. Ve benim RABBu’l- ÂLEMînin Kullarından, hiç kimseden davam yok, herkese hakkım helâl, şah damarımdan yakın olan RABBım TeÂLâ küllî şeyi yapandır!. O ki; beni, fiillerimi ve düşüncelerimi yaratan AKREB/AKRABA OLanımdır!. CÂNda CÂNÂNımdır!. BİZBİR-İZ!.
ALLAH celle celâlihu BİLdiği Hakk ve Hayrını versin ÜMMet-iMuhaMMed aleyhisselâma!.

Söyleyecek başka da lafım yok!. Onun için ben coşunca, RABBımla konuşurken, biliyorsun Hakan daha da alevlenirim, daha yakın yanarım!. Bir bebek gibi sanki.. Anammış da, sanki ben O’nun bebeğiymişim gibi!. Oysa, aynı nazı ALLAHu zü’L- CeLÂLimize yapamam, korkarım çünkü O, MUHİTtir!. Küllî ŞEY’ini kapsar-yutar, muhittir O!.

Kur'ÂN-ı Kerîmi CÂN GÖZümle OKUr CÂN KULağımla DUYarım Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem SESinden-NEFESinden İnşâe ALLAHU TeÂLÂ!.
İmam-ı Mutlak ve Mürşid-i Mutlak MuhaMMed Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir ve’s- SELÂMm!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi ÂDİYÂT SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Ben şahsen, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden başka kimsenin “lâ” dediğine inanmam Kur’ÂN-ı Kerîmde olandan başka.. O da, ALLAHu zü'L- CeLÂL'in SÖZü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin SESi olduğu için.. Ama RABBanîyyet öyle değildir, RABBanîyyet fiildir.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in aynanın arka yüzüdür. Onun için diyorum Rasûli insân, RABBanî insân.. Bunlar paşa oldun, general oldun, teğmen oldun, cart oldun curt oldun değil. ÖZündekini hazmettin, yüceldin yüceldin.. Ben bir sürü şiirler yazarım, zevkler yazarım ALLAH beni hiç sahtekâr yapmadı çok şükür.. Nice lâyık olmayanlara da yazdığım olmuştur. Ben o zaman öyle görmekteydim ve hatta bugün de öyle görmekteyim, ondan dönmüş değilim.. öyle idi bu kadar böyle.. Ahmet çakır için bir zevk atarsam Ahmet çakır öyledir kendi.. o, kendinindir benimle ilgisi yoktur.. Ama yazmak, söylemek, anlamak, anlatmak ve anlaşmak İslâmın kendisidir.. ALLAHu zü’L- CeLÂL anlatır, çocuğa anlatır gibi anlatır, dinletir.. BİRLİKte-likte bir araya getirmeye çalışır..
Yoksa BEN seni yarattım ananı ağlatacağım değil hâşâ!. İçinde bulunduğumuz ortamda insânların bu vahşetlerine hayret ve dehşetlerde kalıyoruz.. zülumlerine haksızlıklarına.. daha anasından yeni doğmuş bebelere yolda doğanlara sokakta yeni doğmuşlara, kimsesiz kalmışlara yâni ekmeksiz susuz kalmışlara.. Öbür tarafa bakıyorsun kafasının yarısını kaplayan ölüm gözlüklerini takmışlar siyah gözlükleri, kara kara çelenkler.. uzatılan bir mikrofanlar.. “Işık içinde yürüsün!.”sözleri!. Naaah yürür.. Şöyle olsun böyle olsun!. Burada neyi sen öyle gördün ki?. RABBımın neyini öyle gördün!. Söyle RABBımın karını kardan başka bir şey içinde mi gördün?. Sivrisineği fil mi gördün!. Bir harfinin değiştiğini mi gördün?. Hayır!. Hiçbir şeyi anlamadan hayvanlardan da aşağı “belhume dallun”.. “Bir sığır gibi” desek sığırlar bizi mahkemeye verir ve bizi mahkum ettirir.. Yâni bu kadar anlayışsız.. Yaşanmayan bir din.. Dininden uzaklaşmış, başkasına kıyaslanmış.. Onlarda öyle görüyor adam diyor ki: “Ben öyle gördüm!.” Kimde öyle gördün?. Niye Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemde görmedin?. Niye Kur’ÂN-ı Kerîmde görmedin?. Niye ALLAHu zü’L- CeLÂL’de görmedin, RABBımda görmedin..
Neden onda bunda aradın?. Ne vardı?. Hiç hiç hiçbir şey!. Biz ne şahlar gördük ne sultanlar gördük hamdu senâ olsun!. “Bu namazı Mekke’de Medine’de kaldık!.” diye ALLAHu zü’L- CeLÂLe yemin edenleri gördük ve şâhidleri olduk.. Bu bir yücelikse Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin yüceliğidir.. İşte böyle bir çobanın köpeği olacaksın, böyle bir yiğitin atı olacaksın, iti olacaksın kardeşim!. Ve asla ALLAHın izni ve inâyetiyle değiştirmeyeceksin, bunlardan vaz geçmeyeceksin.. Ama başına gelmeyen kalmayacak.. Bu ise, yolun çilesi.. ALLAH celle celâlihu bizi hakta ve hayırda kılsın!.

Öyle zamanlarımız geçti ki ve de geçiyor ki anlatmak mümkün değil.. Beden her şeyin dışındadır, kabıdır yâni.. Her şeyin.. Ve Beden Çilesi, Nefis Çilesi, Kalb Çilesi, Ruh Çilesi.. Benim “ÇİLE” dediğim şey, efendim bir hikaye anlatıyor da çile çekiyor anlamında değildir.. Çile, onun bedelidir.. onun bedelidir kardeşim!. Keşiş Dağının başına çıkacaksan, teleferikle çık!. ya da, yılan gibi sürünerek çık!. Ya da kuşlar gibi uçarak çık!. çıkmak istiyorsun çünkü!.
“Ben rüyâda da çıkarım!” diyorsan yat uyu, rüyâda çık!. “Benim felân Tarikat Efendim çıkmadan çıkartır!.” Canın cehenneme git onunla otur çıkmadan çık, çıkacaksan!.

Neyse neyse.. onun içindir ki bizim her şeyimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir.. Çünkü biz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i BULmadan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in SESİnde SESİ Olmadan, NEFESİ olmadan RABBımız SÖZü Kur'ÂN-ı Kerîm’e ULAŞamayız..Oturur OKUruz.. Ama o, bizi okumaz.. Yürümez, geçmez gırlakta takılır kalır.. ondandır bundandır diye nice benim arkadaş.. ben hiç kimseye karışmam biliyorsunuz.. ben kendimde aynı durumlardan geçtim çok şükürler olsun.. ateş gibiyken buz gibi olduk.. kaderdir geçiliyormuş.. yolmuş olurmuş..
Ama dönüş diye bir şey var.. Tevbe dönüştür istiğfar bağışla beni demektir.. Hayatın kuralıdır..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helâk eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı." buyurmuştur.
(Müslim, Tevbe, 9,10, 11)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Zühd 30)

اشْتَرَوْاْ بِآيَاتِ اللّهِ ثَمَنًا قَلِيلاً فَصَدُّواْ عَن سَبِيلِهِ إِنَّهُمْ سَاء مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
"İşterev bi âyâtillâhi semenen kalîlen fe saddû an sebîlihî, innehum sâe mâ kânû ya'melûn (ya'melûne).: Allah’ın âyetlerini az bir bedele sattılar. Böylece O’nun (Allah’ın) yolundan (insanları) men ettiler (Sıratı Mustakîm’e insanların ulaşmasına mani oldular). Muhakkak ki; onların yapmış oldukları kötü (fena) bir şey (muhakkak ki; onlar, kötü bir şey yapmış oldular).”
(Tevbe 9/9)

لاَ يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ
"Lâ yerkubûne fî mu'minin illen ve lâ zimmeh (zimmeten), ve ulâike humu’l- mu'tedûn (mu'tedûne).: Mü’minler hakkında bir yakınlık ve bir zimmet gözetmezler (mü'minlerin alacaklarını ödemezler). İşte onlar, onlar hakka tecavüz edenler (haddi aşanlar)dır.”
(Tevbe 9/10)

فَإِن تَابُواْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَنُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ:
"Fe in tâbû ve ekâmu’s -salâte ve âtu’z- zekâte fe ıhvânukum fî’d- dîn (dîni), ve nufassılu’l- âyâti li kavmin ya'lemûn (ya'lemûne).: Eğer onlar tevbe edip namazı kılarlarsa ve zekatı verirlerse, artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.”
(Tevbe 9/11)

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
"Ve kul li’l- mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ mâ zahera minhâ, velyadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulî’- irbeti mine’r- ricâli evi’t- tıflillezîne lem yazharû alâ avrâti’n- nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn (zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhâ’l- mu’minûne leallekum tuflihûn (tuflihûne).: Ve mü’min kadınlara söyle, bakışlarını indirsinler (haramdan sakınsınlar) ve ırzlarını korusunlar. Zahir olan kısımlar (görünen el, yüz ve ayaklar) hariç, ziynetlerini açmasınlar. Ve başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar (örtsünler). Ve ziynetlerini, kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya kadınlar veya ellerinin altında sahip oldukları (câriyeler) veya erkeklerden, kadına ihtiyaç duymayan hizmetliler veya kadının avret yerlerinin farkına varmayan çocuklar hariç, açmasınlar. Ve gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını vurmasınlar. Ey mü’minler, hepiniz Allah’a tövbe edin! Umulur ki, böylece felâha eresiniz.”
(Nûr 24/31)

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
"Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâhi, innallâhe yagfiru’z- zunûbe cemîâ (cemîan), innehu huve’l- gafûru’r- rahîm (rahîmu).: De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderen)."”
(Zümer 39/53)

Bu âyetler yanında kulları umutsuzluktan kurtarıp tövbeye yönelten çok hadis vardır. (bk. Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47)

Siz günahla denenmeseydiniz, kulluk yapmasaydınız, sizi yok eder melekleri yaratırdım onlar hep aynı melekler olurlardı.. Hepinizi yok ederdim de günah işleyecek insânlar yaratırdım, onları affetmek için!..
El Gâfiru, El Gâfuru, El Gaffâru Esmâları nasıl zuhur edip uygulanacak anılacak?.
Mesele günahları işleyip işlememek değil.. Şu günahı şu şeyi yapıp yapmamak değil..
“Ben bir zamanlar şunları yapmıştım!.” Evet yapmışsın..
Şimdi yapacağın tek şey kalmış “tevbe esteğfurullah” kalmış..

El Gaffâru:
Resim

El Gâfiru:
Resim

El Gâfuru:

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi ÂDİYÂT SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Hatice aleyhasselâm Vâlidemiz.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, üçüncü kocasıdır.. Ama hayatı boyunca TEK GÜLÜdür.. Hâlâ öyledir EhL-i Beyt aleyhumusselâmın TARLAsıdır ANAsıdır..
Ayşe aleyhasselâm Vâlidemiz ise Şariat-ı Garrânın Kadın kanadıdır hadisleri nâdiratandır.. Bir tanedir.. Hadislerin çoğunun kaynağında vardır.. Tek bâkire olan odur.. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem tıpkı bir çocuk gibi ilgilenmiştir. Hadisler vardır omzuna binmiştir omzuna.. Güzeldir anamızdır da, doğurmayan tek kadındır.. Ehl-i beyt yoktur.. Bunlar ayrı şeylerdir..

Onun içindir ki, ALLAH celle celâlihu lütfu kereminden izzeti şerefinden bizim aklımıza fikrimize göre değil kendi Nurullah naklince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hatırına şerefine bize hakk ve hayr versin İnşâe ALLAH..
Güzellik duaları yapalım güzel dualar yapalım ve dualarımızın geçerli olması için RABBımız TeÂLÂ’ya ricâ edelim İnşâe ALLAH!.
Diyorum da, ne kadar anlatabiliyorum felân bilmiyorum.. zâten umurumda da değil onu da söyleyeyim yâni.. kimseye bir şey beğendirmek derdinde de değilim.. ama ALLAH celle celâlihu razı olsun ALLAH celle celâlihu, Hakan’ı Adn Cennetinin kapıcısı yapsın yâni..
Çünkü bu işe ilk başladığımı zaman “bismillâhirrahmanirrâhim” dediğimizde ben bilgisayarı bilmiyordum, dokunmaya korkardım bozulur diye, tuşa basmaya yâni tuşa basmaya.. Birlikte biz bunları yaşadık hatırlıyor musun Hakan?. Bir gün müsvetteleri yazıyorduk o zamanlar Alibaba da vardı yani “anka”.. Şimdi başka işlerde.. onun bunun peşinde..
Halbuki biz o yolları bildiğimizi çok iyi biliyor önceden.. o yolları biliyoruz öyle siyâsete uşaklık yapanların sonlarını çok gördük.. ALLAH celle celâlihu korusun ama ne halt ederse etsin.. o da vardı biliyorsun.. Hatırlar mısın müsvetteler yazıyorduk.. saatlerce çalışıyorduk iki üç saat uyuyorduk üç dört saat.. “bırakalım artık yarın sabah yazalım” dedik.. ve bıraktık..

Sen yazıyorsun biz söylüyorduk Hakan.. Ve bir gün sonra geldiğimizde yazacağımız müsvettenin yazıldığını gördük. Hepimiz şaşırdık hatırlıyor musun orda “Hasan amcamın köpeği” yazısı bilgi sayarda kırmızı yazılmıştı.. Biz yazmamıştık.. dehşete düşmüştük.. her şey normal idi hatırlıyor musun bütün arapça harflerini yazmıştı da “mim” harfini yazmamıştı sana söylüyorum Bitlisli Hakan.. Sana kursta bilgisayar öğreten hocana telefon etmiştin.. “bu bilgisayarda arap harfi olarak bütün harfleri yazdırıyorum “mim” harfini yazınca yerine bir kare koyuyor..” dediğinde “olur mu öyle şey!.” demişti sana değil mi?.
Bütün harfleri nasıl yazar da “mim” harfine gelince yerine “boş kırmızı kare” yazar!.
Yazar yazar Hakan!. Kare de yazar, diktörtgen de yazar, çokgen de yazar ,dörtgende yazar, yokgen de yazar Bitlislim.. Gördün ya daire de yazar küre de yazar.. Bu âlem boş değildir.. Bu âlemde gerçek ALLAHu zü’L- CeLÂL, ALLAHu zü’L- CeLÂL’lik yapmaktadır.. Şah damarımızdan da AKREB/yakın olan RABBımız bize bizden akrabadır, karabet vardır.. ama insanlar çuvallamış!. Neyde?. Alışkanlıklarda başkalarının kulu olmakta.. aslında adam samimî olarak inanıyor öyle yetişmiş öyle biliyor öyle söylüyor.. ama inancının temeli aslı astarı yok.. ama bir çaba da göstermiyor.. ya da yalnız .. gösterenler de göstermiyor.. usanıyor bıkıyor yoruluyor kayboluyor yürümüyor.. İstediğin kadar ileri it.. itemiyorsun itemiyorsun ittikçe kazık gibi çakılıyor.. yürüsen ya çıkmayacak mıyız tepeye yâni.. nedir derdin..
RABBu’l- âleminin Muradullahından başka bir Emrullah mı varmış, kaderinden başka bir kadar mı varmış bir başkasından!. Yok öyle bir şey!..

Haa dua edelim biz dua için geldik.. dua nedir ALLAHtan ayniyet dilemektir.. biz güneşin ışığı gibiyiz ya.. “RABBe beni çek”, “güneşe ışığını çek” demektir.. “BİZ BİR-İZ”lik ayrıldım demektir kötü müdür güneşin ışığı.. güneşin ışığından bütün kâinâtta can yürümektedir, fotosentez tüm canlıların besin ANAsıdır.. her şey yürümektedir, sistem yürümektedir.. çözülememiştir sırları.. HAYy SIRRı çözülememiştir.. DİRİLİK SIRRI çözülememiştir.. Bütün ışıklardan olmaz ancak ve ancak güneşin ışığından olur DİRİLİK, HAYy, HAYyAt..
İstedikleri kadar okusunlar yazsınlar çizsinler Kur'ÂN-ı Kerîmin bir harfine dâhi giremezler.. onlar, ALLAHın celle celâlihunun malzemelerini bir şey biliyor gibi küfre kullanırlar..
Hülasâ-yı kelâm bunları şunun için söyledim böyle karanlık ve sıkıntılı zamanlardan geçiyoruz ALLAHu zü’L- CeLÂL bizi affetsin, bağışlasın.. ve sıkıntılarımız olsa ne bileyim ben sohbetlerimize yine kaldığımız yerden devam edelim, eselim keselim bakalım İnşâe ALLAH.. yazılıyor çiziliyor ALLAH celle celâlihu razı olsun yazandan çizenden bizim "muhammedinur" sitemiz, MuhaMMed aleyhisselâtı vesselâmın lütfettiği, şereflendirdiği bir sitedir.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Mekke’den!. Mekke’den!. Mekke’den!.” Buyurdu.. üç kere “Mekke”den”dir.. Çünkü dördüncüsü Medine’dendir ve bizzât kendisidir.. daha burada söylenecek sözler vardır.. ben konuştukça konuşuyorum, bu seferde olmuyor yâni.. ayıp oluyor çünkü bunun yararı yok..

Bu ay İniş Sırasına göre Âdiyât Sûresi’ni geçtik mi Hakanım yavrum.. geçtikte tam mı geçmedik beni mi tatmin etmedi anlayamadım bir daha yâni Kur’ÂN-ı Kerîm şöyle anlamak lâzım bu kâinâtta bir ÂLEM var birde ÂDEM var.. bir Barbaros var, iki kâinât var.. Kur’ÂN-ı Kerîm böyle bir şeydir yâni “ÂDEMde olan ÂLEM de, ÂLEMde olan ÂDEMde”.. Bu öyle bir kuru laf değil bu Kur’ÂN-ı Kerîm fiilen sende olmazsa masaldır hikâyedir sanılır hâşâ..

Euzubillâhinimeşşeytanirracîm bismillâhirrahmanirrâhim..
Âdiyât Sûremizi hızlıca bir daha izleyelim inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحًا
"Ve’l- âdiyâti dabhâ (dabhan).: Nefes nefese koşanlara andolsun.”
(Âdiyât 100/1)

Ve’l- âdiyâti dabhâ.. evet âdiyât nedir?. işte veyl yemin olsun ki “ve’l- âdiyât” ait oluşlar öyle ait oluş ki..
Âdiyât öyle dâimiyete aynen katılmak için, Vâhidu’l- Kahhâr ALLAH’tan başka bir şey olmadığı halde.. OLmak için damlanın denizde olması, ışığın güneşe çekilmesi..
Ve’l- âdiyâti dabhâ.. Nasıl âdiyâtmış bu Âdiyât KOŞusu nasıl bir koşuymuş?. Geriye dönüş koşusu, ASLına DÖN!.üşmüş.. “dabhân”mış.. “dabhân” da neymiş ki, nefes nefeseymiş.. nasıl nefes nefeseymiş?. yâni insân, ASLından ayrılan.. ALLAHın NEFSinden ayrılan.. İnsân Nefsi, bu âleme tekrar geriye rücû’ etmek için;



يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي


Ya eyyetühennefsülmutmeinnetü. İrci'iy ila rabbiki radiyeten merdiyyeten. Fedhuliy fiy 'ibadiy. Vedhuliy cennetiy. : Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir! (Fecr 89/27-30)

Raziyeten : Razı olmuş.
Merziyyeten : Razı olunmuş.


Kısacası RABBı TeÂLÂ’sına geri DÖNmek için gelmiştir.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in emri budur..
Başka bir emir varısa Pınarbaşı Mezarlığına gitsinler, sorsunlar bu dünyadayken inaçsızlara inançlılara orada işler nasılmış!.

Ve’l- âdiyâti dabhâ..
Beden Atlarının, KULLuk KOŞusunda çıkardığı bir sestir açıkçası!.
Bilirsiniz ben Dağların Delisiyim ki, Atları iyi bilirim İtleri de!. Yörüğüm ya!. Bizim Hakan da kısmen bilir.. yâni at şaha kalktı mı, koşuya girdi mi, hele de birisiyle yarışıyor gibi yaptı mı, bir garip sesler çıkarır!. Bu kişnemek değildir.. At kişnemiyor efendim işte yemi gördüğü, sâhibini gördüğü zaman böyle bir ses çıkarma hamhame denir yörükçede.. yâni bir ses de değildir bu koşunun verdiği darlık ve zorluktan duyulan bir harıltı hırıltı hohlama sesidir bu!. Ancak iki ayvanda olur bir KITMÎR de olur İT de olur bir de, KIRAT da AT da olur..
İt dee de öyledir her türlü sesi çıkarır.. Ancak iyi koşturursanız dilini sonuna kadar dışarı çıkarır “haaaah haaa!.”
At da aynısını yapar, soluğunu toplayamaz!.

dabhâ budur.. Beden Atını HAYR yada ŞERR Yollarında son hızla koşturanlara and olsun!.
Böyle şey mi olur yaahuuu!. Evet.. Şimdi çoook işimiz var gücümüz var alacağız satacağız vs..
“Şimdi yâni beş dakikada şap-şup abdest ve namaz yâni dabhâ mı yapacağız şimdi yattım yattım kalktım kalktım der çıkarım!.
Yoksa Münir DERMÂN kaddesallahu sırrahu Hocamın buyurduğu abdest ve namazlamı uğraşacağım!.” Dersem ne kadar vahşilik ve hüsrÂN yapmışolurum sonsuz geleceğime değil mi HAKANımm!.


http://muhammedinur.com/forum/viewtopic ... 741#p93741

فَالْمُورِيَاتِ قَدْحًا
"Fe’l- mûriyâti kadhâ (kadhan).: Sonra hızla çarparak kıvılcım saçanlara.”
(Âdiyât 100/2)

Fe’l- mûriyâti kadhâ..
Mûriyât, atın ayağının taşlı yerde geçerken, çelik olduğu için, özellikle Hasan Dağında felân Yanardağlardaki granit gibi sert taşlarda kıvılcımlar çıkarır hele gecelerde.. öyle ki, basbayağı görürsün, bastıkça ateş fışkırır..
Fe’l- mûriyâti kadhâ.. Bunun sebebi nedir?. Hakikat Dâimiyet Kudretine Koşuştaki hızlılıktan gelir bu.. Niye koşuya bu at, it böyle sanki içleri sökülürcesine nefes alıp vermeleri yok gibi, dilleri taa dışına sarkıyor, ciğerleri çıkarcasına hırıldıyorlar hohluyorlar!. Dertleri nedir bunların, böyle yerlerden ateş fışkırtarak hızla çarparak ayakları yere değmiyormuş gibi fırlayarak gidiyorlar!.
NEFSin Hevâ-Hevesi.. KuLluk KervÂNında KIRATı KITMÎRi.. KuL ihvÂNi SultÂNımın kimdir ki ATı-İti Hakanımm!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi ÂDİYÂT SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Hakan »


فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحًا
"Fe’l- mugîrâti subhâ (subhan).: Sonra sabah vakti ansızın akın edenlere andolsun ki.” (Âdiyât 100/3)

Fe’l- mugîrâti subhâ.. mugîrât, gayrılıktan-ayrılıktan kurtulmaktır bunun için yapılan akımdır, şeytanlıktan müslümanlığa koşuştur, gayrılıktan hakka koşuştur..
Fe’l- mugîrâti subhâ.. edenler, yüzenler demin nerdeydi?. Keşiş Dağında nal saydırıyordu nall.. şimdi ne diyor?. “subhâ” diyor.. subhâ, bulut gibi güneşin ışığı gibi gökyüzünden bahsediyor.. ansızın akın edenler hiç sanal mefhumu düşünmeksizin her ÂN alıp verdikleri nefes gibi her ÂN çalışan organlar gibi yüreklerinin içerisindeki MuhaMMedî Merkezde böyle bir “yusebbuhu” var “sebbeha”sı var “subhâ”sı var.. sabah vakti yapıyor diyebilirsin canım.. “sabah vakti ansızın akın edenlere de andolsun” diyebilirsin.. nereye gidiyorlar bunlar?. Akına.. sabah vakti gidiyor bunlar.. nereye koşuyorlar?. subha etmeye yâni RABBlarıyla buluşmaya..

فَأَثَرْنَ بِهِ نَقْعًا
"Fe eserne bihî nak’â (nak’en).: Derken, orada tozu dumana katanlara,” (Âdiyât 100/4)

Fe eserne bihî nak’â.. “fe” yeminle ve böylece “eserne bihî nak’â” bu yaptıklarıyla tozu dumana katıyorlar ve “eserne bihî” onunla “nak’â” yapıyorlar yâni ayaklarını bu beden ayakları var ya, alınları secdeye koymak gibi, abdest almak gibi “ALLAHuekber”.. bunlar ölüyken yapılamaz.. Kâbe’ye yüz sürmek gibi.. “geldim burdayım” demek gibi.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in elleri ayakları Medine’sini koklar gibi, kucaklar gibi vs..
“Fe eserne bihî nak’â”.. nak’â.. toz zerresi yâni zerrenin zerresi tozu dumana kattı bizimkisi.. halbuki ne aslandı, ne yiğitti.. bir vurdu mu.. takla attırırdı.. Ahmet Çakır şimdi elsiz kolsuz kalmış, toz zerresi gibi olmuş.. “fe eserne”.. geride iz bıraktılar, onlar geçerken çölde giden bir araba gibi bir toz bulut.. onlar gidiyor bir toz bulutu görüyorsunuz.. yâni berhava-toz duman olmuşlar, füze gibi gidiyorlar yâni.. ama bir toz zerresi bulutu.. varlık sıfır.. zerre bile yok yâni ortada.. gönülden nasıl geçti.. kalbe bak.. ne at kaldı ne it kaldı.. Ne Kırat, ne Kıtmir ne de kul İhvÂNi..

فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعًا
"Fe vesatne bihî cem’â (cem’an).: Derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki,” (Âdiyât 100/5)

Fe vesatne bihî cem’â.. sonra bunun vasatı, ortası yâni ifrat ve t-Tefritsizi var ya İfrat ve tefritsiz İ’tidâl İslâmı varya.. Sırat-ı Müstakîm Yolu var ya.. sağsız solsuz başka bir yol.. biz sağsız solsuz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Yolundan başka yol bilmeyiz.. O, orta yoldur Sırat-ı Müstakîm Yolumuz..
Fe vesatne bihî cem’â.. işte böyle olunca vasat buldular, ortaladılar yâni onunla.. neyle?. bu yaptıklarıyla işte cem'a cem’ oldular.. cemmü’l- cem’ oldular.. radiyeten merdiyeten oldular.. men arefe nefsehu fekat arefe RABBehu oldular.. onlar Nur-u MuhaMMed olular sallallallahu ve sellem.. yâni NûruLLAH oldular.. daha başka da şu oldular bu oldular diye.. ben maddiyatçı değilim ki ben.. işte öyle yaşamayana yalan gelen HÂLLerde oldular Hakanım!.

إِنَّ الْإِنسَانَ لِرَبِّهِ لَكَنُودٌ
"İnne’l- insâne li RABBihî le kenûd (kenûdun).: Muhakkak ki insân, RABBine (karşı) gerçekten çok nankördür.” (Âdiyât 100/6)

İnne’l- insâne li RABBihî le kenûd.. bakar mısın nasıl nasıl böyle Kırat gibi Kıtmır gibi hakkın hayır yolunda gerçekten ciğerleri ağızlarından çıkacak şekilde bir çabayla, inançla, sadakatla, samimiyetle, sabırla selâmet için koştular..

MuhaMMedî MeLÂMet MAHŞERİ.:
SıRR-ı SIFIR KULLuk ÜMMeti MAHŞERİ.:


يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---“Yâ eyyetuhân nefsu’l- mutmainnetu: Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً

Resim---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.” (Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي

Resim---“Fedhulî fî ibâdî: Gir KULLarımın içine!” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي

Resim---“Vedhulî cennetî: Ve cennetime gir!” (Fecr 89/30)

ve gerçekten de cem’ oldular, “fedhulî fî ibâdî” oldular.. ALLAHın gerçek kullarının içine katıldılar.. “vedhulî cennetî” oldular.. cennete girdiler daha yaşarken.. zâten bu kadar basit bir şey miş “fedhulî fî ibâdî”.. gerçekten onlar denize düşmüş damlaya döndüler.. artık onlar denizde damla oldu.. deniz de damla oldu.. deniz arıyor damla arıyor.. adam gerçekten buzdandı.. kafası başka yerdeydi..

İnne’l- insâne li RABBihî le kenûd.. andolsun ki, kesinlikle, muhakkak ki, şüphesiz ki insân RABBı için gerçekten çok kenuddur, öyle inatçı, öyle ters ni’metlerine küfreden cıfıt bir adam yâni.. oradan bir şey yetişmez, “taşın başına buğday ektim”.. ektiysen ektin ama sonuçta görürsün ki o taş “kenûd” denmiştir.. kenetlenmiş inşanlar.. yâni paslanmış bir çivi gibi ALLAH celle celâlihu korusun.. ağacı yarman lâzım çıkarman için o paslı çiviyi.. İnne’l- insâne li RABBihî le kenûd.. şüphesiz ki insân RABBine karşı kenud olarak yaratılmıştır.. işte böyle bir insân, toz toprak olup da, RABBısına şah damarından da yakın-AKRABA şâhidken.. yakın ne? Akraba ne?. Şâhid ne?. yaa iki kişi olurda birbirine şâhid olur.. burada RABBimi insân mı yapacağım hâşâ!. ya da ben RABB mı olacağım hâşâ!. biz aynı şeylere mi şâhid olacağız!. ne demek yâni benim elim gözüme mi şâhid, gözüm elime mi şâhid BİZBİR-İZiken NAHNu..

Buradaki Özellik ve güzelliği çok iyi anlamak lâzım efendim.. “GÜNEŞte aynı şey IŞIĞIda aynı şey” diyemeyiz!. Güneşle ışığı aynı şey değil, ayrı şey de değil.. O, O’ndan.. evet o da O’ndan.. evet bu ışık Keban’dan geliyor, doğru amma Ampul Keban’dan değil. Keban da, Ampul değil.. değil be kardeşim, derdin ne senin!. Senin derdin ne Gariban?!. senin derdin ne arkadaş!. sen niye cereyanla uğraşmıyorsun da öte böteyle uğraşıyorsun, sistemi yeniden mi kuracaksın, yoksa değiştirecek misin?!.

İlk önce bir “men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu”yu bir halledelim de ondan sonrasına bakarız yâni.. insânın kendi yapısında böyle bir “kenûd”luk vardır, aymazlık vardır.. yâni inatçılıktan da öte çok ağır olan İKİ ŞEYLİK-Şey-t-ÂN-lık üzere kurulmuştur sistem.. İKİLİK ZITLIK üzere kurulmuştur kendisi baştan ikilik üzere kurulmuştur nefis verildiği için.. ve nefsin hevâ ve hevesi RABBlık ve İLÂHlığa kalkışmak üzere halk edilmiştir.. bu her nefiste ve herkeste böyle bu.. onun için buyurmaktadır Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Ben şeytanımı, ikiliğimi TEVHİDe TEKliğe çevirdim.. yâni şeytanım müslüman oldu RABBımın yardımıyla bana iyilği emreder.. haaa şimdi Cebrâil ile BİZBİR-İZ oldu.. yâni aynanın arkasını SIRRımı sildim.. ne ben kaldım ne de ayna kaldı.. hep beni gösteriyordu.. ama arkadaki SIRR silinince, ne ben kaldım ne de ayna kaldı şaştım kaldım böylece ben bu ÂLEMde..

وَإِنَّهُ عَلَى ذَلِكَ لَشَهِيدٌ
"Ve innehu alâ zâlike le şehîd (şehîdun).: Ve muhakkak ki o, buna elbette şâhidtir.” (Âdiyât 100/7)

Ve innehu alâ zâlike le şehîd.. ve bu insân var ya.. yeminle yâni muhakkak ki kesinlikle bunlar da bu olanların tümüne şâhiddir, kendisi şâhiddir.. yaratanına şâhiddir, şahdamarından da yakın-Akraba olan’a.. ki, zâten fiileri O yaratmakta düşüncelerini O yaratmakta, kendini de O RABBısı yaratmakta yâni yeniden..

Ama adan inatçı ve câhil kafadaysa, RABBısını âhirete göndermekte, dışarı atmakta, kâfirlik yapmakta, ondan uzaklaşmaya çalışmakta ve sonUÇta olmayan bir RABB’a inanmaya çalışmakta.. bu ne idiği belirsiz hayatının içinden çıkarmaya çalışmakta ne acı ve yazık ki!.
Neden böyledir?.

وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ
"Ve innehu li hubbi’l- hayri le şedîd (şedîdun).: Ve muhakkak ki, onun hayır (mal) sevgisi gerçekten kuvvetlidir.” (Âdiyât 100/8)

Ve innehu li hubbi’l- hayri le şedîd..
Bunun sebebi insân yaratılırken çok sevmesi için
Yaratılmıştır.. neyi?. “el hayrı le şedîd”.. hayrı şiddetle sevmesi için.. SEVmek güzel.. BİZim SEVdâ SANatımız ve MuhaMMedî Meslekimizçok şükür!.
evet güzel ama bir bak hayra!. dışarı çık da “hayr” ne diye bir bak bakayım!.
“hayr”ı sana bir târif etsin zamane cemaatları ve tarikatları dinle bakalım ne anlatmaktalar câhil insânlar..
KelâmuLLAH ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi sollayıp da, herkes “hayr”ı kendi ham aklınca bir târif etsin de, sen bir seyreyle bakayım!.
bir de Kur’ÂN-ı Kerîmdeki “hayr”a bak!.
İşte nefsinin hevâ hevesine uyanın, onun hayr sevgisi; şerri, hayr yerine oturtarak seviyor.. HYARaİblis elbisesi giydiriyor.. çünkü demin başlarken onu dedim yâni binlerce insân birisi şiaymış, birisi sünnüymüş.. sizin şianaza da, sünnünüze de kâfirler!. masum insânları çoluk çocuğu öldür öldür.. “bir kişiyi öldüren bütün cihânı öldürmüştür” âyetlerimizi ve nice hadislerimizi sil, yok de.. ondan sonra da “ALLAHuekber!.” de ve koş zavallı çocukları öldür kâfir!.

مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا وَلَقَدْ جَاء تْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم بَعْدَ ذَلِكَ فِي الأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ
"Min ecli zâlik (zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fî’l- ardı fe ke ennemâ katele’n- nâse cemîa (cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahye’n- nâse cemîa (cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bi’l- beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fî’l- ardı le musrifûn (musrifûne).: Bu nedenle, İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. And olsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan bir çoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.”
(Mâide 5/32)

RasûLuLLAH SALLallahu aleyhi ve SELLeme ulaşmayan bir kişi, “ALLAH celle celâlihu’ya Ulaştım!.” diyorsa dediğine iyi bakması lâzım..
Sakın “ALLAH ile kandırılanlardan olmasın!.”
Kur'ÂN-ı Kerîmimizde; Lokmân 31/33; Fâtır 35/5; Hadîd 57/14..

يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ قَالُوا بَلَى وَلَكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّى جَاء أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---"Yunâdûnehum e lem nekun meakum, kâlû belâ ve lâkinnekum fetentum enfusekum ve terabbastum vertebtum ve garratkumu’l- emâniyyu hattâ câe emrullâhi ve garrakum billâhi’l- garûr (garûmu).: (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o garur (aldatanlar, şeytan ve avaneleri) da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu." (Hadîd 57/14)

Dikkat edin sizi “ALLAH!.” diye diye de kandırır o şeytan ve uşakları!.
İşte bu gün İslam Âleminin baş derdi bu buuu!.
Onun için ALLAH celle celâlihu korusun ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden ayrılmayalım dememin sebebi hep budur…
Akıl kendi başına şeytanlık yapıp, kendisini gizli RABB ve İlâh kabul edip, hüküm vermeye ve Peygamberimiz aleyhisselâtü vesselâmı ve İlahî Sistemi sorgulamaya başlar ve alttan konuşur artık..
“Kim oluyormuş Münir Derman be!. Abdulkadir Geylanî de neymiş?. Geç.. hz. Ali, Ehl-i Beyt, bunlar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hepsi öldü gitti!.” Hâşâ.. Bu zırvalar nedir bunlar?!.
haa işte budur budur budur..
Elinde Hayr Bardağı var amma, İÇi Şerr dolu.. buna çok dikkat etmek lâzım..

أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِ
"E fe lâ ya’lemu izâ bu’sira mâ fî’l- kubur (kubûri).: Artık kabirlerde olanlar çıkarıldığı zaman, bilmiyorlar mı ki?” (Âdiyât 100/9)

E fe lâ ya’lemu izâ bu’sira mâ fî’l- kubur..
E fe lâ ya’lemu.. bilmiyorlar mı, bilemeyecekler mi?. neden bilmiyorlar ki izâ bu’sira mâ fî’l- kubur.. kabirdekiler; izhâr edildiğinde, zâhir olduğunda, çıkarıldığında, ortaya çıktığında.. ortaya çıkarıldığında..
kimdi kabir aslında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyruğunda?. kimdi ölü?.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu: Kim ki NEFSini Tanıdı-BİLdi, kesinlikle RABBını da Tanıdı-BİLdi”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Yaşarken “Men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu” olmayan kabir.. NEFSini Tanıyıp-BİLmeyen ve RABBını da Tanıyıp-BİLmeyendi..
Hayvandanda aşağı yaşayanlardı.. insânlık ruhunu bulamayanlardı.. çok ağır belhume dallun yaşayanlardı..

Resim

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim---“Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran mine’l- cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike ke’l- en’âmi BELHUM eDALLUn ulâike humu’l- gâfilûn (gâfilûne):Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. ONLAR HAYVANLAR GİBİDİR. HATTA DAHA ÇOK DALÂLETTE-dirler-Sapıktırlar.. İşte onlar, onlar gâfillerdir.” (A’râf 7/179)

وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً
Resim---Ve men kâne fî hâzihî a’mâ fe huve fî’l- âhıreti a’mâ ve edallu sebîlâ (sebîlen) :Kim bunda (dünyada) kör ise, O, ahirette de kördür ve yol bakımından daha 'şaşkın bir sapıktır.” (İsrâ 17/72)

فَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ
Resim---"Fe lâ tahsebennallâhe muhlife va’dihî rusulehu, innallâhe azîzun zuntikâm (zuntikâmin).: Öyleyse ALLAH’ı sakın resûllerine karşı vaadini yerine getirmez sanma. Muhakkak ki; ALLAH, Azîzdir, İntikam Sahibidir.” (İbrahîm 14/47)

يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَرَزُواْ للّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---"Yevme tubeddelu’l- ardu gayra’l- ardı ve’s- semâvâtu ve berazû lillâhi’l- vâhıdi’l- kahhâr (kahhâri).: O gün arz (yeryüzü) ve semalar, başka bir hale döndürülür (döndürülmüş olur). Ve onlar, VÂhid (bir) ve Kahhâr olan ALLAH’ın huzuruna çıkmış olurlar.” (İbrahîm 14/48)

Aziz kardeşlerim,
Kısacası silm akıl sahibi MuhaMMedî Mü’min, “E fe lâ ya’lemu izâ bu’sira mâ fî’l- kubur” u fiilen yaşar..İçini DIŞarı DÖKer.. İçerdekiler dışarı çıktığında neyi var neyi yok döktü çuvalı gördü aklı başındayken, daha tevbe ve dua ve HAKk’a Hakkınca KULLUK etme imkÂNI elindeyken..
yok efendim mezardakiler kalmış da.. sen önce şu ÂNda kendi mezarındakileri bir kaldır da, sonra Bursa Pınarbaşındakiler kalkar merak etme sen!.
Âhireti bilmediğin halde kaçıp gitme şu ÂNa gel!. şu ÂNa gelki, “öL!. DiRiL!.” Bakıyım!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi DUY ve UY!.:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ
"Ve hussıle mâ fî’s- sudûri.: Göğüslerde olanlar devşirilip (ortaya) konduğu zaman,” (Âdiyât 100/10)

Ve hussıle mâ fî’s- sudûr.. ki öyle olduğu zaman ve hussile/hasıl olanlar ne elde edilmişse bu güne kadar hayır şerr ne yapılmışsa yâni “mâ fî’s- sudur”.. “sadır”larda ki, buzdağı gibi afedersiniz içinde bok da var, hakk da var, gül de var gübre de var, ne varsa var buzdağı gibiydi ya.. öyle bir lütf ü kerem buldu, öyle bir MuhaMMed aleyhisselâm Güneşi buldu ki kendine.. Terler gibi rahatça yanmdan donmadan yavaşça eridi.. ki o buz kenetleri.. demin kenet geçti ya yukarıda buz kenetleri, ZERRE BAĞLarı, eridikçe eridi ve içinde hapis olan ne varsa ortaya çıktı su aktı gitti.. İçini DIŞına bıraktıkça baktık ki, ne ararsan var.. hepsi içinde kilitli “bunlar benim asla vaz geçmem ve vermem” dediği!.
Hepsine erimeden önce sâhip çıkıyordu buzdağı gibiyken.. hiç dokunmak mümkün müydü ağzını kırardı Ahmet Çakır elini uzatan adamın be!.
Bir laf söyle de göreyim bakıyım!. “Sen kimsin be kardeşim?!.” desen sana kim olduğunu gösterirdi yâni..

Ama şimdi ne oluyor?. ERidi!.
Bir baktık ki o buzdağının içinde neler varmış.. geride artık olarak bırakmış meğer..
Kendi kendinin girmesi mümkün değil oraya.. kırsa parçalasa boşuna.. amma eridikçe,
“ağladıkça!. Ağladıkça!. Ağladıkça!.”
BEDENİ ->NEFSİ ->KALBİ ->ve RUHU ağlamakta..
“ben”cikleri.. “ben”likleri.. GÖZ Yaşından da İçte ÖZ Yaşı dökmekte..
BİZ BİR-İZ..NANU.. RABBısına SAYgı duymakta.
Lütfen ricâ ediyorum Ampülüm, güzel Ampülüm Keban’ımıza SAYgı DUY!.
Çünkü Keban sana ZÂTen her ÂNda Şe’ÂNda SAYgı DUYuyor Lutf ü Kerem ediyor,
İzzet ü Şeref VERiYOR.. El hamdu lillâhi rabbi’l- âlemîn…

SEVmek ->SEViLmek SEVerim!
YANdıkça YÂR! YÂR DONdukça!.
->“ERce ->ERİ!.”mek İSTErim!
-->AĞLA!dıkça!. -->AĞLA!dıkça!.

08.10.17 12:32
istnBULkozyatağısümersteALperLzamÂnnn..

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi ÂDİYÂT SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ
"Ve hussıle mâ fî’s- sudûri.: Göğüslerde olanlar devşirilip (ortaya) konduğu zaman,” (Âdiyât 100/10)

Kesintisiz ceryÂN istiyorum.. Makine mühendisi ol.. Elektrik mühendisi ol.. Yol yap.. Kazma ol yol kaz, direk dik, elektrik çek!. Sen bana şu ışığı ortaya çıkar da ben beni okuyum.. "Ve hussıle mâ fî’s- sudûri”
Şu sadrlarda hasıl olanlar bir çıksın ortaya, göreyim ben.. kimmiş neymiş bir kere görüp bir bir eriyim.. bi eriyim akayım Hakan.. bir eriyim Bitlis’te yaaa.. bir eriyim akayım da neyim varmış neyim yokmuş bir göreyim.. donmayı merak ediyorsan, istersen GÜL ile Gübreyle tekrar donarsın.. istersen dersin ki: “Estağfirullah el azîm ve etubu ileyke Yâ RABBenâ!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hakk ve hayırladır.. “Ben de MuhaMMedîyim!.” dersin. Elbette kurşuna dizsen yalan söyletemezsin, haram yediremezsin zülüm ettiremezsiniz bana.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’den, Kelâmullah’tan, Rasûlullah’tan, Ehlibeytullah’tan ve ALLAH Dostlarından ayıramazsınız beni.. “ALLAH Dostları” sözümü sakın yanlış anlamayın kibirlerinin kulu değil ALLAHın kulları ALLAHın dostlarıdır onlar.. Münir DermÂN kaddesallahu sırrahu Hocamız gibi..

إِنَّ رَبَّهُم بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّخَبِيرٌ
"İnne RABBehum bi him yevme izin le habîr (habîrun).: Muhakkak ki onların RABBi, izin günü mutlaka onların herşeyinden haberdar olandır.” (Âdiyât 100/11)

İnne RABBehum bi him yevme izin le habîr.. İnne, şüphesiz ki, mutlaka kesinlikle zâhirde ve bâtında RABBehum, onların RABBı “bi him” onlar iledir.. “yevme izin” her ÂN.. “le habîr” mutlaka kesinlikle olmazsa asla olmaz haberdardır.. İşte bunu görür sonunda.. vay vay vay vay vay yâni buzdağı eridi, içinde ne var ne yok döktü ortaya.. RABBu’l- âlemînde..
İstediğini istediğine söylerken, hani adam vardır: “ALLAH celle celâlihu” felân böyle birşeyler söyler ve saygı duyuyormuş gibi gösterir.. yâni öbür taraftan iftira ederken canına okur hiç bakmaz yokmuş gibi davranır.. Şahdamarından yakın RABBu’l- âlemin, öldükten sonra ortaya çıkacakmış da, bir şey soracakmış da.. Halbuki şu ÂNda, HÂL-i Hazırda hazır ve nazır olanlar, RABBlarını hazır ve nazır bilenler.. “RABBlarını hazır ve nazır bilenler” derken ben RABBımı birisiymiş olarak görmüyorum, ben kâfir değilim.. Çünkü ben beni, güneşin ışığı gibi görüyorum, denizle damla gibi görüyorum.. ALLAH celle celâlihu ile Nuru gibi görüyorum.. ALLAHın Nuru, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in Nuru benim.. Biz bundan dolayı “NAHNU” tecellîsiyiz.. Bundan dolayı BİZiz.. BİZ MuhaMMedî Melâmîyiz İnşâe ALLAH.. ALLAH celle celâlihu, bizi kimsenin dalgasına dümenine düşürmesin..
Hakikat böyledir, bu günde böyledir Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gününde de böyledir,
Şüphesiz ki RABBLeri onlardan, bizzât onlarla BİLEdir.. Zâten: “Ahmed, sen bu gün felân yere gitmişsin de, ayağın gitmemiş!” diyorum.. Ahmed Çakır da diyor ki: “Hocam ne demek istiyorsun?” “Ne bileyim ben felân fabrikaya gitmişsin ama, ayağın evde kalmış!.”
“Hocam ayakkabın mı diyorsun ayak mı diyorsun!.” “Ayak!.” Diyorum. “Olmaz Hocam biz ayrılmaz tek parçayız Hocam.. Çok şükür ayağım yerinde sağlam yâni olmaz!.”
RABBım benden ayrı değil ben ondan ayrı gayrı değilim.. RABBım dediğim ikilikten dolayı değil bir o var bir ben vardan dolayı değil “BİZ”i iyi anlamak lâzım.. “BİZ”i “NAHNU”yu..

Ama, uyduruk adamlar işin kolayına kaçıyorlar.. Ne diyorlar: “ALLAHu zü’L- CeLÂL büyüklüğünü anlatmak için NAHNU buyuruyor.”..
Niye büyüklüğünü anlatmak için buyursun! “El Kebir” buyuruyor. “Kibriyâ” buyuruyor. NAHNU, “Biz” demektir.. Kendisi, “AKReB-AKRABA”yım buyuruyor. Hem de yakın kelimesi de kullanmıyor.. Başka yerde felân peygamber felân peygamberin akrabası orada “akraba” yazıyor tefsiri yapan. ama, bu âyete geldi mi “yakın” yazıyor.. RABBu’l- âlemîni koruyor güyâ.. İnsânlardan uzaklaştırıp şeytanlaşmak istiyor.. RABBu’l- âlemîn büyük, kendi küçüktü.. yâni RABBısını ayırıyor illâ yâni.. ne büyüğü ne küçüğü kardeşim büyük ne neye göre büyük ALLAH büyüktür neye göre büyüktür.. Keşiş Dağına göre mi?. ne büyüğü küçüğü.. “Rububîyyet BİLE”liğinin KEVNiyyeti” desen ya.. sen şu “kevn”i doğru ANLA!. RABBu’l- âlemîn kendisi buyuruyor duymuyor musun? “Seni ben yaratıyorum her ÂN, fiillerini ben yaratıyorum her ÂN, düşüncelerini de ben yaratıyorum her ÂN duymuyor musun?. “Sana şahdamarından da akrabayım” duymuyor musun?. İllâ mecbur musun RABBını insan gibi sanmaya ya da kendinden ayırıp kâfir olmaya!. Derdin ne?. İnsân kendi canıyla mı uğraşır?. Bir şey çok yanlış, bir şey var.. onun için “mezardaki insânlarla sohbet etsek daha iyi deriz”.. niye?. hiç âlet yok, edâvat yok sadece ruhlar var!. “gelin ruhlar!.”..
Birleriyse oyun oynuyor ki oooh!. yâni beden, nefis ve kalb oyunu.. şimdi dışarda fing atıyor.. Ama ruha geldik mi, herkes ne oluyor?. Her şeyi soyunuveriyoruz.. Emir Âlemine geçiveriyoruz hemen.. İşte bütün bu özellik ve güzellikleri çok iyi anlamamız gerçekten bizim için lâzımdır..

Âdiyât böyle bir âit oluştur ve gerçekten çok dikkat edilmesi gereken bir sûredir, muhteşem bir sûredir.. tekrar ALLAHa ait oluşun güzelilk ve özelliğidir.. Ben çok severim insân insân ait olacaksa, ait olduğu yeri bulacaksa sağken bulmalı.. Yaşamanın zevkini, özelliğini, güzelliğini yaşamalı.. yâni efendim ölmüş gitmiş, toprak olmuş, her şey bitmiş hesaptır tartıdır artıdır.. Sanki bunlar burada hiç yokmuş gibi.. öyle uydur kaydır iş yoktur kardeşim dünyanın işlerinde, öyle uydur kaydır yapmıyorsun.. yâni orada burada yürürken öyle şey yoktur. Ahmed Çakır: “Bismillâhirrahmânirrâhîm” dediği zaman ALLAHın izni ve inâyetiyle gerçekten bizzât Er Rahmân Er Râhim olan ALLAH celle celâlihu ile biledir bu kadar.. Alnının çatından kurşun yese de böyledir, ALLAH için kurşun sıksa da böyledir.. Çünkü neden Ahmet Çakır’ı övüyorum?. Hakk söylüyorum doğru söylüyorum, güvenilir ve güvenir ki, sağlamdır, sadakatı samimiyeti sabrı ve selâmeti bilir, dini oyuncak yapmaz!.
İnsan dinini oyuncak gibi kullanır mı dinini!. İnsan dini, onun namusu, haysiyeti ve şerefi, her şeyi, güzelliği ve özelliğidir!.

Bunun için Âdiyâtı bir daha gözden geçirdik dünya aklıyla.. Aklı başıyla olan birisi bizim bu sohbetimizi Ulu Câminin önünde dinlese: “Şuna eşşek sudan gelinceye kadar dayak atalım!” derler.. bana da atarlar yâni..
Ama sütlü koyun gibi meleyenler, yüz yıldır orda Âdiyât Sûresini dinleyenler, tek âyetini bile bilmezler.. tek tek tek Çince, Japonca gibi okurlar, okurlar.. Hafızın sesine göre bazıları ağlar bazıları ah oh çekerler!. Ben kimseyi kınamıyorum sadece üzülüyorum üzülüyorum!. Keşke bir kere, şunu bir kere şöyle bir şaha kaldırsaydık, şöyle bir kere RABBu’l- âlemîn “BİZ” buyurmuştu ya..

فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
"Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtıı’l- vâdi’l- eymeni fî’l- buk’ati’l- mubâraketi mine’ş- şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu rabbu’l- âlemin (âlemîne).: Böylece oraya geldiği zaman vadinin sağ tarafından, mübarek yerdeki ağaçtan nida edildi: "Ey Musâ! Muhakkak ki Ben, âlemlerin Rabbi ALLAH’ım.” (Kasas 28/30)

Enallâhu rabbu’l- âlemin.. El Vâhidu’l- kahhâr ALLAH celle celâlihu.. “Her şeyi yok ederim!.” Doğrudur zâten yokken yaratmakta.. “YOKluk”tan değil!. “Yok etmek” diye bir mefhum yok yâni.. Her ÂN yaratmaktasın.. amma “biz” buyuruyorsun.. Biz olmak varya şahdamarından da bana akraba olmak varya.. Bizim bildiğimiz anaymış babaymış, bu dünyanın akrabası.. bu dünyanın akrabası, bu dünyanın eli ayağı, bu dünyanın oyunu.. Bize anlatabilmek için benzetebilinen şeyler.. Var mı cennette karı koca?. Bulsun bana çoluk çocuk bir tane bir tek âyet bulsun!. Huri diyor haa.. Huriyi buldu ya “ceylan” demektir.. Huri gözlü Araplarda huriler, güzel gözlü kadınmış.. âhirette yüz bin tane huri verecekmiş, yok gılman verecekmiş.. gılman, işte tüysüz çocuklara denilirmiş, onlardan da verecek miş.. Ne diyor bu adam kardeşim, yetmiş bin tane karıyı ne yapacakmış bu adam cennette!. Bu hangi akıl, hangi fikir, hangi vicdan, hangi ahlâk, hangi din, hangi kitap..
“harra succeden”.. aynı kelime huri, harr.. çene kemiğinin üzerine mi burnunun üzerine mi alnının çatını secdeye kapananlar.. yâni secdesi bile kafa kemiği yâni.. harra succeden hürriyetin taa kendisi.. korkusuz ve hüzünsüzdürler.. var ya onlar için korku yoktur onlar için hüzün yoktur, onlar “BİZ” olmuşlardır.. “BİZ” olanlarda ne korkusu olur.. ALLAHtan korkuyorum da hüzünleniyorum da felân da feşmekan da.. O zaman ALLAHu zü’L- CeLÂLin bu âyetlerini silip atalım mı?. Mâdem ki burda kullanmayacağız, mâdem ki burada bir şeye yaramıyor yâni!.
Ama, dünya işine geldi mi, toplu iğneyi arıyorsun!. İşine gelmeyen en ufak bir sözde benim gibi fırlıyorsun!. ateş gibisin!. Ama öbür işlere geldi mi âhirete sallıyorsun RABBu’l- âlemîn dâhil!. Bunlar bunlar İslâmı yıkmıştır yakmıştır yıkmış yerle bir etmiştir.. Yerle bir etmiştir.. Eğer yarın Bursa Ulu Câmisine gavsu’l- azam gelsin ki, yaşıyor hâl-i hazırda hamdolsun ALLAH’a..

Ben bunu bir hikaye olarak anlatmıyorum!. ALLAHu zü’L- CeLÂL ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şâhid ki, bizzât Peygamberimiz aleyhisselâtı vesselâmın kendisiyle fiilen bu HÂLLeri yaşamış bir inşanım.. anlatmışımdır.. anlatmama sebeb ise, “böyle bir büyük adamım felan” demiyorum.. Büyük oalan ALLAH celle celâlihudur.. Damlanın büyüklüğü olmaz DENİZ büyüktür.. “Damla denizde “BİZ BİR-İZ”de büyüktür” demişim..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin: “Mekkeden!. Mekkeden!.” Buyurduğu..
Sonra küçük bir yerde, müezzinlik gibi bir yerde üç dört misafiriyle namz kıldılar.. Ben de, beni görevlendirmiş ki, bağırıyorum çağırıyorum ki: “Ey insânlar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Türkiyeye geldi, buraya geldi!”diye bağırıp gösteriyorum!. Onların olduğu yerde kimse yok, biraz yüksek yerdeler..
İnsanlara söylüyorum, omuzumla dürtüyorum “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geldi” diye.. Adamlar beni de sürüklüyor beni de alıp, ufacık kapıdan dışarıya atacaklar!. Yerlerde insânların üzerine basılıyor.. Tıpkı Haccda Hacerü’l- Esvedde olduğu gibi!.
Ne bileyim ben şeytan taşlanırken binlerce insânın öldüğü gibi izdihamın içerisinde yâni.. alıp beni sürükleyip dışarı götürecekler .. beni dinlemek kim!.
Aziz canlar; ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin “okuyucu”suyum başka bir şeyi değilim.. sonra zorlayarak geri vardım oraya.. çıkar çıkmaz üzüldüm tâbi.. belki de, ağlıyordum bilmiyorum.. ellerimi böyle açarak: “Yâ Rasûlullah! Çağırdım!” dedim.. ya da neler dediğimi ALLAH celle celâlihu bana unutturdu.. bir şeyler dedim.. ellerimi böyle yaptım ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin çok üzüldüğünü gördüm!.
Ben çok gördüm Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi ve ilk defa o kadar üzgün gördüm ve yapacak bir şey yok gibi böyle elleriyle işaret etti..
Gerisini hatırlamıyorum, çünkü hatırlasam anlatırım.. Onun içinde benim rüyâlarım yer yer kesintili oluyor.. Peki bunu şimdi neden anlattım?. Şunun için anlattım ki, hiç birimizin kaderini birimiz yazmıyoruz, kendi kaderimizi de yazıyor değiliz ,yazıcı değiliz fakat yazıyormuş gibi yaşatılıyoruz!. ALLAH celle celâlihunun kaderi bu!.
Fakat birbirimizi unutmayalım, dua edelim birbirimize gıyabî dualar..
Bizi ALLAHu zü’L- CeLÂL, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yüzü suyuhörmetine, taşkınlık ve aşkınlıklardan, ifrat ve tefritden uzak tutsun, i’tidal melâmeti içerisinde yaşatsın, kendi nefsimizi putlaştırmasın, bir şeyiz sandırmasın, bir şey dedirmesin!.
Ama Peygamberimiz aleyhisselâtü vesselâmın Hasbî Hizmetinde de hizmetçi olalım!.

Her yazdığın sohbet için Hakan oğlum, ALLAH celle celâlihu sana bir cennet bağışlasın, sekiz yetmezse seksen tane daha cennet yaratsın!. Neden?. Gün gelir de, birisi bir kelime okur MuhaMMedîNÛR sitemizden, bir çıkış kapısı bulursa, işte biz o zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Kıratı oluruz Kıtmiri oluruz!. İşte o zaman o bizim Hasbî Hizmetlerimizle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şereflenir.
İşte böyle çıkılır buraya, böyle inilir buraya!.
Islık çala çala gelinmez, yürek verilir, emek verilir!
Yokk onunla çat çat bununla çit çit.. çetleşmekler felân felânda olabilir.. fakat neden neden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yolunda güzel yazıları, güzel yorumları, güzel fikirlerı de neden yazamayalım?!. Neden yazmayalım?.
Ne zaman yazacaksın, ne zaman akacaksın, ne zaman durduracaksın bu yanlışa akışı ve ne zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in halis muhlis sıddık ve adil hizmetçisi olacaksın?. Hizmetçiden kastım küçülterek değil, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin eli olacaksın, ayağı olacaksın, gözü olacaksın!. Ne gözü kardeşim, yüreği olacaksın yüreği yüreği!.

Hülâsayı kelâm bu gün kafam esik zâten.. Sonbeti de sağolsun biri hatırlattı.. Sohbeti de unutmuş gitmişim..
Eee narla nur, ateşle buz aynanın iki yüzü gibi yâni.. ALLAH celle celâlihu hayırlı şifâlar versin.. bana da dua edin hakka ve hayra hizmet için şifâlar versin.. dua ediniz etmenizi isterim.. yâni dua dilerim.. Gıyabî Gaybî MuhaMMedî DUÂMız buyurunuz;

Resim Günahsız Ağızla MuhaMMedî DUÂ..

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Resim---Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen).: (Onlara): “Rabbim, dualarınız olmasa size değer vermez. Oysa siz yalanlamıştınız. Fakat (azab) kaçınılmaz olacak.” de.” (Furkân 25/77)

خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---Huz min emvâlihim sadakaten tutahhiruhum ve tuzekkîhim bihâ ve salli aleyhim, inne salâteke sekenun lehum, vallâhu semîun alîm(alîmun).: Onların mallarından sadaka olarak al ve onunla, onları temizle ve tezkiye et ve onlara dua et, muhakkak ki; senin duan onlar için bir sekînedir (sukûnettir). Ve Allah; Sem'î (en iyi işiten)dir, Alîm (en iyi bilen)dir.” (Tevbe 9/103)

Hazreti Mevlânâ Celâleddini Rumî kaddesallahu sırrahu Mesnevîsinde bildirir ki;
ALLAH celle celâluhu Musa aleyhi's-selâm’a: “Ya Musa bana günahsız bir ağızla dua et!” diye buyurdu.
Musa aleyhi's-selâm :“Yarabbi bende öyle bir ağız yok ki, sana nasıl günahsız bir ağızla dua edeyim,” dedi.
Bunu üzerine Allah’ü Teâlâ: “Başkalarının ağzıyla dua et çünkü sen başkalarının ağzıyla günah işlemiş olmazsın, öyle hareket et ki diğer insanlar gece gündüz sana dua etsinler. Veya kendi ağzını temizle, Allah’ın (c.c) adı temizdir onu zikrederken ağız temizlenir,” buyurdu.
(Mevlânâ, Mesnevi II 180-185)


Resim--- Ümmü Derda (ra)’dan rivayete göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
دعوة المسلم لأخيه بظهر الغيب مستجابة عند رأسه ملك موكل، كلما دعا لأخيه بخير، قال الملك الموكل به، آمين و لك بمثل..
“Bir müslümanın, bir din kardeşine gıyabında yaptığı DUÂ kabul olunur. Başında vazifeli bir melek vardır. Kardeşine hayır DUÂ’da bulunduğu vakit, bu melek: “ÂMİN!” der. Ve: “Senin için de bir misli olsun!” der.”
Buyurmuştur.
(Müslim-Ebu Davud Tac c 5 s 210)

Hadisin Tirmizî’deki metnindeyse:
Resim--- إن أسرع الدعاء إجابةً دعوة غائب لغائب..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “En çok kabul edilen dua, din kardeşin gıyabında yapılan duadır”
buyurmuştur.
(Ebu Davud; Tirmizî; Tâc, c. 5 s. 211)

Resim--- Ömer radiyallahu anhu umre yapmak üzere kendisinden müsaade almaya geldiğinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: (لا تنسانا يا أخي من دعائك) “Kardeşim bizi duandan unutma!” diye kendisinden dua istemiştir.
Hz. Ömer der ki: (كلمة ما يسرني أن لي بها الدنيا) “Bu, bir sözdür ki, bedelinde dünya verilseydi, o kadar sevinmezdim!.”
(Ebu Davud; Tirmizî; Tâc, c. 5 s. 211)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahu Teâlâ’ya günah işlemeyen dil ile dua edin!” buyurdu. Böyle bir dilin nasıl bulunacağı sorulunca: “Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir!” buyurdu.
(Muhammed Bin Ahmed Zâhid, Tergibü’s-salât)

nOt: Hâdis-i Şerîf, Tergibü’s- Salat kitabında geçmektedir. Kitabın yazarı Muhammed Bin Ahmed Zâhid'dir. Muhammed Bin Ahmed Zahid: Hindistan’da 1234 de vefât etti. Hanefî fıkıh âlimlerindendir. Tergibü’s- salat kitabı meşhurdur. Nuri Osmaniyye kütüphanesinde vardır…

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir Müslümanın din kardeşinin arkasından ettiği hayır dua kabul olur. O dua edince, bir melek, “Âmin, kardeşin için istediğinin aynısı sana da verilsin!” der.)” buyurmuştur.
(Müslim, Tirmizî, İbni Mâce)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah ile arasında perde bulunmayan iki Dua vardır Biri mazlumun Duası diğeri de kişinin Din kardeşinin Gıyabında yaptığı Duadır” buyurmuştur.
(Taberanî)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “En çabuk kabul olunan dua, kişinin din kardeşi gıyabında ettiği duadır." buyurmuştur.
(Buharî)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “En makbul dua, gaibin gaibe yaptığı duadır." buyurmuştur.
(Tirmizî)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kimsenin, arkadaşının gıyabında yaptığı dua reddedilmez." buyurmuştur.
(Harâitî)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem duâ ederken: “Allahümme innî es-elüke bi-hakkı’s-sâilîne aleyke: Yâ Rabbî! Senden isteyip de verdiğin kimselerin hâtırı için Senden istiyorum!” derdi ve: “böyle DUÂ ediniz!” buyurdu.
(İbn Mâce)

Resim

Yıllar geçti aramızda yıllar.. yıllar yılı dostluklarımız oldu..
Ben ALLAHa yeminle söylerim ki, iyi bir insân olduğumu asla kimseye imâen dâhi söylemem.. Böyle bilen varsa yanlış bilir ve kendini günaha sokar.. Yâni böyle bir ayrılık düşünmem, gayrılık düşünmem insânlar için..
Bâzen darılırım, kırılırım yahutta üzülürüm.. Sonra derim ki: “Benim hakkım herkese helâldır.. yanlış yapan kendi câhilliğini yapmıştır, yazık etmiştir, etmeseydi keşke!.”
“Hakan neden böyle yapıyorsun?.” sorusunun cevâbı: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yaptığı için” olmalıdır..
Sohbeti bitireceğim de, Antalya’dan Aksaray’a gittik.. Orada Hacı Osman Efendi sağ.. yelek vardır bilirsiniz yelek.. Aksaray’da herkeste olur eski insânlarda yelek.. biz de yola çıkacağız arabayla.. üst kattan aşağıya inmek istedi.. “Soğukta çıkmasın” diye ısrar ediyor inşanlar: “Baba ya şurda sarılalım, kucaklaşalım inme aşağıya!.” felân diye.. ben de gülüyorum merdivenlerden inerken.. Bekir diye birisi vardı dedi ki: “Niye gülüyorsun?. soğukta üşütür!.” Ve o Hacı Osman Efendi gitti birden değişti bir aslan geldi yerine: “Bekir oğlum, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yapmadığı bir işi bana yaptıramazsınız !.O, misafirini kapıya kadar çıkarıp gönderirdi. Evin içinde “güle güle” demezdi. Kapıdan gönderirdi.”

Biz ne şahlar gördük, ne sultanlar gördük ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin özellik ve güzelliklerin yaşayanlardı. Gariplerdi, kalenderlerdi.. Fakirdi fukaraydı, şöyleydi böyleydi ama, MuhaMMedî yiğitlerdi.. Bilirsiniz çoğunun takkesi var bende, tesbihi var, şunu var bunu var, hatırası var, selâmı var, kelâmı var, birliğimiz dirliğimiz var..
Onun için ALLAH celle celâlihu bizi, halkın içine düştüğü bu gaflet selinden korusun!. Adı ne olursa olsun..
“Dikkat edin o çok kandırıcı sizi ALLAH ile kandırır” diye dört tane âyet vardır ALLAH adıyla kandırır.. “ALLAH!.” diye diye kandırır yâni..
Kırk elli kişiyi öldürüyor.. Şiiymiş, Sünniyymiş!. Öldürtüyor, öldürüyor adam tekbir getirerek!. Savaştırıyor!. Çoluk çocuk mu diyor binlercesi ölüyor!. Nerde din, nerde İslâm, nerde ALLAH, kitap hâşâ!. Zerresi yok ortada!.
Onun için ALLAH korusun ümmeti MuhaMMede yardım etsin İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Soracak sorunuz var mı?. Söylemek istediğiniz bir şey var mı?.
Sözlerimde ters kelâm varsa bana aittir.. Beğenilmeyen zâten benimdir..
Tabiki gayretinizi dilerim, kendi kurtuluş gayretinizi dilerim.. Bu âlemde iken RABBımızın elini öpmemizi dilerim.. Onun için: “Elinden öperim ya RABBî!.” Diyorum.. Aslında “Yedullah.. ALLAHın eli”.. Ben RABBımla daha çok iç içe kendimi görüyorum: “Gözünü sevdiğimin RABBısı!.” diyorum yâni.. Daha yakın akrabalık bağı var, çok yakın..
Çok şükür bizi hakta ve hayırda kullanıyor, şerrin ve şeytanın uşağı yapmıyor!.
Çok şükür ama biz de Hasbî Hizmet edelim İnşâe ALLAH ömrümüz olur..
Hakan oğlum yazalım.. hiç kimseler okumasa da.. Okuyanı ALLAH celle celâlihu gökten indirecektir.. onların müşterileri yoldadır.. yeterki biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin o yolunda bataklıktan atlatan ayak taşları olalım, bize bassınlar!.
İşte mesele budur!. Biz bunun için yaratıldık zâten.. Tekrar gelemeyiz bir daha!.
BİLemiyiz, BULamayız, Olamayız, orayı YAŞAyamayız yazık olur!.
Ama böyle olunca BİZ oluruz biz biz biz oluruz!. Biz oluruz biz de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i DUYanUYan ABDuLLAH-lar oluruz ve “NAHNU”laşır MuhaMMedî DAMLAlar olurzu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem DENİZinde..
Denizdeki tümm bütün damlalar dalgalar birleşiverirler.. Tümü, hepsi denizdedir yoktur, birini bulamazsın.. Ama, “yok” deme hepsi ordadır ve “BİZ” NAHNu IŞIğında, ALLAHın Nurunda, halk içinde HAKk Hakikatı olup ALLAHın Nuru olmuştur..
İşte Âdiyât budur.. Âdiyâtımıza, âid olduğumuz yere dönüşümüz mübârek olsun İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize sonsuz teşekkürlerimiz salât ve selâmlarımızla,
ALLAHu zü’L- CeLÂLimize, her yerde, her zaman, her halde ve her nefeste sonsuz şükürlerimizle, güzelliklerine, özelliklerine ve her türlü ni’metlerine ve’l- HamdulillâhirRABBu’l- âlemin..
Es Selâmu aleyküm ve rahmetullah..

DÜNYAmızda, DİNimizde ve ÂHİRetimizde HAK ve HAYR Duâlarımla..

Es SeLÂMu aleykümm..

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş- ŞEYTÂNİ'R- RACÎM..
BİSMİ'LLÂHİ'R- RAHMÂNİ'R- RAHÎM..

Subhâneke allâhumme ve bi hamdike,
Eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke..

Esselâtü ve’s- selâmu aleyke Ya RasûlALLAH SallALLAHu Aleyhi vesellem istecartü;
Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve
Nebîyyike (MahMudîyyeti) , ve
Rasûlike (AhMedîyyeti) ve
Nebiyyi’l-UMMîyyi (Habîbîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''Resim



Resim


EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..



Resim


TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin Resim Ve Âdeme ve Nûhin ve İbrâhîme ve Mûsâ Resim ve İsâ Ve mâ beynehum minennebîyyîne ve'l-mürselin Resim Salâvâtullahi ve Selâmuhu Tealâ aleyhim ecmaîn.

MÂNÂSI: ALLAHım! Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’e salât-ü selâm et! Ve Âdem (aleyhisselâm)’a ve Nûh (aleyhisselâm)’a ve İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Musa (aleyhisselâm)’a ve İsa (aleyhisselâm)’a ve aralarında gelen tüm nebîlere ve mürsellere de! ALLAHU Tealânın salât ve selâmı cümlesinin üzerine olsun!”


Ve’l- HaMduliLLÂhiRaBBu’l-ÂleMîNN !.

ALLAH celle celâlihu, geçen zamanlarımızı bilerek bilmeyerek her ne ise, bizim geçenlerimizi korusun!. Biz, tevbe istiğfar ediyoruz bunu Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin tevbe istiğfarında, İÇİnde BİZ BİR-İZ kılsın!. Gelecek zaman için DUÂ ediyoruz ama ne diyeceğimizi bilemiyoruz, en iyisi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin DUÂ ları içinde BİZ BİR-İZ kılsın!. YAŞArken, KULLuk Tercihlerimizi kullanırken, Razı olacağımız İŞleri de, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin RIZÂsı içerisinde kılsın!. Ve bizim son nefeslerimizde şâhidimiz Şehâdetimizin şâhidi, şüphesiz ALLAHu zü’L- CeLâL dir ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem dir ve BİZ BİR-İZ KILsın!.
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön