2008 Ocak Haber Arşivi

2008 yılına ait aylara göre haber/makaleler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

2008 Ocak Haber Arşivi

Mesaj gönderen meryemnur »



Tarih: 06.01.2008 Saat: 12:55
Konu: islam

Resim

HAKK ve BÂTIL

Latif YILDIZ

Azîz kardeşim,
İslâm Dininde esas olan,
Hakk'ı hak bilip Hakk'a itiba' (tâbi' olmak); Bâtılı bâtıl bilip bâtıldan ictiba' (kaçınma) i'tikadın esası olup,
Hayr ve şerri iyi tanıyıp, hayra yanaşıp şerden kaçmaktır...
İnsanoğlunun yapısı kâinâttâ en mükemmel ve mükerrem olandır.
İnsan, Ruhî yönüyle Semâvî (bâtınî);
Bedenî yönüyle Arzî (zâhirî) olup mikrokozmostur.
Dış âfâkında sonsuz şeyle karşı karşıya olan insan,
İç enfüsünde ise sabit bir NOKTA'ya dönüşür.
Nokta ise en küçük dâiredir.
Çapı sıfır olan Devrân Dâiresidir!...
Merkezde ve Muhitte Hakk nedir?..

Mutlak gerçeklik, sabitlik denge ve düzende oluş ve tesir edilemezlik ise küllî şey'in Haliki olan Mutlak El HAKK (celle celâluhu)'ya aittir.
Mutlak anlamda tevhid olduğundan eşitlik, zıtlık, aynılık ve gayrilik hâşâ olamaz.
Merkezde herşey : "BİR"dir.
Bu âlem mutlak HAKK âlemi olup ZÂTULLAH (celle celâluhu)'ya aittir.
İnsan ise en küçük dâiredir.
Nokta deyişimiz anlatım ve anlayış kolaylığı olsun diyedir.
Özdeki en küçük dâirede zıtlar bir aradadır.
Böyle oluş ise "Halk" olmanın birinci vasfıdır.
Aktif pasif,
Pozitif negatif,
Hak bâtıl, gibi...
.
Bu zıtların birliği (Tevhid) sağlanırsa maksad (Muradullah ve Emrullah) hasıl olur.
İç denge ve düzen sağlanmış olur.
Bu ise hakkın tecellîsidir.
Her canlı özünden dirilir...
Ve özünden ölür...

Hak : gerçek sabit ve doğru olandır.
Hak, insan olmanın lâzımı ve lâyıkıdır.
Çoğulu hukûktur.

El HAKK (celle celâluhu): Bu esmâ-i şerîf; RABB'ımızın mutlak (en kesin) olarak zâtının var, tek, gerçek oluşu ve hakk olarak kaza-kader-irade-meşiyyeti (dilemesi) ile halkını hikmeti gereği icâd eden oluşundan dolayı sıfatı ve ismidir.
RABB'ımızın fiilleri de aynı nedenlerle haktır.
Emirleri de haktır.
İnsanoğlu için hakk ise; kendisine EL HAKK (celle celâluhu)'tan Hakk olan Kur'ân-ı Kerîm ve hakk olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in hak olan tevhid tebliği inzârı ve tebşirini gerektiği şekilde anlayıp, inanıp ve her yerde, her zaman ve her hâlde sâlih ameller şeklinde fiilen icrâ' etmektir.

Hak;
Mutlak (kayıdsız – şartsız – yalnız – tek - salt) ,
Gerçeğe mutabık (uygun) ve
Muvafık (münâsib-rast gelen) olandır.
Buna uyanlara ise EHL-İ HAKK denilir.
Vuslata ERENler bunlardır!
Zıddı ise EHL-i BÂTILdır

Ebü'l-Ferec ibnü'l-Cevzî, Kur'ân'da hak kelimesinin 18 anlamda;
ALLAH (celle celâluhu), Kur'ân, islâm, adâlet, tevhid, sıdk, mal, vücûd, ihtiyaç, pay, beyân, kâbe, haram ve helâli açıklama, kelime-i tevhid, ölüm, kesinlik, cürüm, bâtılın zıddı olarak tefsir edilebileceğini bildirmiştir.
(Nüzhetü'l-a'yn sh : 266-269)

Âcizâne fikrimce buna bir de ALLAH (celle celâluhu) ve Kur'ân'dan sonra, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'i eklemek mutlaka şarttır.
Zîrâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hakku'l-HAKK tır...
Kur'ân'dan örnekleri ilerde vereceğiz.
Ancak hadis-i şerîflerde de binlerce yerde hak kelimesi geçer...

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Allahım! Sen haksın, senin va'din haktır. Sana kavuşmak haktır, senin sözün haktır, cennet haktır, cehennem haktır, peygamberler haktır, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) haktır, kıyâmet haktır..." buyurmuştur.
(Buhârî-Teheccüd 1)

İnsan aklı yüzyıllardır varlığın gerçeğini “Hakk”ı aramakta ve insan oluşun esası ise hak bilgi ve doğru amellerdir.
Her varlığın ilk illeti (varlık sebebi) EL HAKK (celle celâluhu)'dur.
Hakkın Mutlak kaynağı EL HAKK (celle celâluhu) dur.
ALLAHU Tealâ ilk haktır.
Akıl için hak; içte ve dışta Halikını (cc) tanıyıp içi ve dışı tevhid edip aynîlik sırrıdır.

Aklın bilgi edindiği herşey, lâzımlık ve lâyıklık yönünden ,ya haktır ya da bâtıldır.

Onun için dinin temeli tevhid kelimesi:
"Eşhedü enlâ ilâhê illâ Allah ve Eşhedü enne Muhammede'r Resûlullah" haktır.
Lâzımdır ve lâyıktır.
İnsanoğlu sonsuz bir haklar âleminde yaşamaktadır.
Şeytânın hakkından (ona uymamak) tutun da ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in hakkına kadar...
Çoluk-çocuk hakkı, komşu hakkı, canlı hakkı ve hayvan hakkı…
(Müslim, Libâs 107; Ebu Dâvud Cihâd 51; Tirmizî Kıyâmet,2; Nesâî Dahayâ 42 v.d.) .

Beden ve nefsiyin üzerinde hakkı vardır.
(Buhârî Savm 55 : v.d.)
Bu hadis-i şerîflerin bitiminde :
Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "hak sahibine hakkını ver" hak sahibine konuşma hakkı vardır" buyurmuştur.
(Buhârî, Hibe; Müslim Müsâkât)

ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in kulları üzerinde hakları olduğu gibi, kullarının da HAK Tealâ üzerinde hakları olduğu :
Yûnus 10/103; Rum 30/47 âyetlerinde ve Buhârî Libas 101; Müslim, İmân 48-51; İbn Mâce, Zühd 35 hadislerde Hukukullah ve Hukuku İbadullah bildirilmiştir.

İslâm fıkhı hak üzerine bina edilmiştir.
İslâm hukuku evrenseldir.
Kul hakları, affı çok zor, hatta imkânsız, olan haklardır.
Kul hakları ile ölenlerin ruhlarının kabirlerinde kıyâmete kadar hapis (tutuklu) kalacakları ile ilgili pek çok hadis-i şerîf vardır:

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Mü'min nefsi (ruhu) kul borcu ödeninceye kadar muallak durumdadır, (tutsaktır, bağlıdır) ." buyurmuştur.
(Tirmizî-İbn-i Mâcell-Beyhakî; Ebu hüreyre den)

Resim--- Enes ibn-i Mâlik : "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte oturuyorduk. Bir cenâze getirdiler. Namazını kılması için Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e teklifte bulundular. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sordu : "Kul borcu var mıdır?" Onlar da "Evet, var" dediler. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "Benim bu kişi üzerine namaz kılmam bir menfâat sağlamaz. Zîrâ bunun ruhu, (borcundan dolayı rehindir) murtehindir semâya çıkamaz. Eğer birisi borcunu öderse o zaman namazını kılarım ve ona da yararı olur." buyurmuştur.
(Tebarâni, Enes İbn-i Mâlik'ten)

Resim--- Yine İmâm-ı Ahmed ve Beyhakî'nin Câbir İbn-i Abdullah'tan rivâyetinde "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte otururken bir cenâze getirdiler. Bu kimsenin 2 dinar borcu olduğundan dolayı Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cenâze namazını kılmak istemedi. Fakat Ebu Katade gayretkeşlik edip 2 dinar borcu ödemeye kefil oldu. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'de namazını kıldı. Bir gün sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu Katadeye "O iki dinar borcu ödedin mi?" diye sordu. Katade de : "Yâ Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ! Daha dün öldü!" dedi ve hemen ödeyince Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Şimdi onun hararetini söndürdün!" buyurdu.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ölenin her şeyinden önce borcunu ödemeyi emretmiştir. Sonraları ganimet artınca Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sorardı "Kul borcu var mıdır! Var ise ve ödeyeni yoksa ben ödeyeceğim"
buyurur ve ümmetinin borcunu öderdi.

Resim--- Ebu Hureyre (ra) dan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Muhakkak hakları sahiblerine vereceksiniz. Hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan kısas yoluyla hakkı alınacaktır." buyurdu.
(Müslim,Birr 60; Tirmizî,Kıyâmet 2; İ.Ahmed II/235)

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Müslümanın müslüman üzerindeki hakları altıdır : Ona rastladığın vakit kendisine selam ver. Seni çağırır, davet ederse icabet et. Senden nasihat isterse nasihat eyle. Aksırır da ALLAH'a hamd ederse teşmit et. (ALLAH sana merhamet etsin de.) Hastalanırsa kendisini dolaş. Ölürse (cenazesinin) arkasından git." buyurdu.
(Ebu Hureyre (radiyallahu anhu)'dan; Müslim; ; Askalânî, Bûlüğü'l-Merâm 1466/1235)

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "ALLAH'ın rızası ebeveynin (ana-babanın) rızasında; gazabı da ebeveynin gazabındadır."buyurdu.
(Abdullah İbni Amr (radiyallahu anhu)'dan; Tirmizî; Askalânî, Bûlüğü'l-Merâm 1485/ 1254)

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Ya Resulullah, kendisine güzel sohbette bulunmama en çok hakkı olan kimdir?" diye soran bir kimseye üç defa : "Annendir!" cevabını vermiş ve sonunda "Babandır!" buyurmuştur.
(Buharî; ; Askalânî, Bûlüğü'l-Merâm Şerhi 287)

Resim--- Aişe (radiyallahu anha), Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e : "Kadının üzerinde hangi insanın en çok hakkı vardır?" dedim. "Kocasının." buyurdu. "Erkeğin üzerinde kimin?" dedim. "Annesinin." buyurdu.
(Nesaî; İmam Ahmed; ; Askalânî, Bûlüğü'l-Merâm Şerhi 288)

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Nefsim kudret elinde olan ALLAH'â yemin ederim ki bir kul kendisi için dilediğini komşusu için de - yahut din kardeşi için de - dilemedikçe iman etmiş olamaz." buyurdu.
(Enes (radiyallahu anhu)'dan; Buharî; Müslim; Askalânî, Bûlüğü'l-Merâm 1486/1255)

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Bir çorba pişirdiğin vakit suyunu çok koy ve komşularını gözet." buyurdu.
(Ebu Zer (radiyallahu anhu)'dan; Müslim; Askalânî, Bûlüğü'l-Merâm 1492/1261)

Canlı hakları da (bendenizce) kul borcu gibidir!
Hakk (celle celâluhu)'dan haberdâr olan Hakk dostları bilir ki Hayy Tevhidi : Dirilik birliği vardır ve kedinin kulağı, ağacın yaprağı ve benim kulağımın şu andaki tek ve hak olan gerçekliği Hayy birliğidir.
Dirilik kaynağımız HAKK (celle celâluhu)' tır.
Gereksiz yere ha yaprağı koparmışım ha da kendi kulağımı...
Hak sevgi, sevilenin (SUBHAN celle celâluhu) sistemine saygıdır...

Hukuk âleminde binlerce kalem haklardan tek tek bahis konu dışına taşırır diye kısaca arzedeceğim...
Kur'ân-ı Kerîmde yetim haklarıyla ilgili şiddet ve hiddet dolu âyetler mevcûdtur.
Yetim haklarını gözetip gönülleri hasbî hizmetle hoş edilince ise :

Resim--- İbn Mes'ud (ra) dan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Her kim bir yetimin başını okşarsa elinin değdiği her kıla karşılık ona kıyâmet günü bir nur olur." buyurmuştur.
(İ.Ahmed V/250,265)

Tasavvufta ise, Hakk hüneri isbatlanır...
"HAKK'ta, HAKK'tan, HAKK'a, HAKK'la" diye fakîrin zevk ve şiirlerinde çokca görürsün ki hakk tasavuftur.

Şibli (kaddesallahu sırrıhu) : "HAKK hak ile kaim olduğu için hak ile HAKK'tan fâni olan kişi, abdlik (kulluk) bir yana Rübûbiyyetten bile fâni olur!"

İlme'l-hak, Ayne'l-hak, Hakka'l-hak...
"Halk içinde HAKK ile",
"HAKK'tan alıp halka verenler HAKK Dostları"
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL HAKK'tır, ondan gelen ve el'an "Olan" her şey de Hükm-ü HAKK’tır...

Kul ihvânî sözüm sana
Alıp satma ona buna
İki kapılı bu Han'a
Giren
HAKK’tır, çıkan HAKK’tır!..

"HAKK'ta, HAKK'tan, HAKK'a, HAKK'la yürümek" haktır.
Salât (ulaşım) ise hakikâttir.
Hak; HALİK Tealâ'dan olup fitraten akla yansıyan "Oluş"tur.
Hazz ise, nefsin kendisinin, hak mayasıyla ürettiği en nadide "DUYum"dur...
Ve dâima kitab ve sünnet mihengine vurmak gerekir ki saf mı; sahte mi, anlaşıla...
Nefs kendi hakkını kullanır Hududullah'a tecâvüz etmezse, hak dâiresinde çalıp oynayabilir...
Ancak, bâtıl dâiresinde dua bile edemez...
HAKK : Tek ve mutlak olandır.
Dışında kalan her şey mâsivâdır ve kendi benliğine köleliği i'tibariyle bâtıldır ve adem (boşluktur,yokluktur) dir...
Âlem; HAKK (celle celâluhu)'ya dönük yüzüyle, hak (var) ve hayr; halka dönük yüzüyle, âdem (yok, hayal) ve şerdir...
Onun için insanoğlu, sırtına yüklenen kulluk yükü (emânet-i kübrâsı) olan "Lâ İlâhe"inkârı ile "İllâ ALLAH" ikrârını birleştirip tevhidini tamamlama (tekemmül) imkanı nisbetince imtihan edilmektedir.
HAKK (celle celâluhu)'nun hakkı Rübûbiyyet, Halkın hakkı ise Ubidiyyet (kulluk) tir.
Herşey haktır dedik...
Nicelik ve nitelik farklıdır...
Ölüm haktır...
Öldürmek, HAKK (celle celâluhu)'nun hakkı, ölmek ise halkın hakkıdır...
Sünnetullah (ALLAHU Tealâ'nın tavrı, tarzı, sistemi) böyledir!

ALLAHIM!

Bizi islâh eyle, iflâh eyle şuûr sahibi kıl, hakkı ve hayrı kalbimize ilhâm et ve icrâsında Muînimiz ol!
Yârimiz ve yardımcımız Sensin!

Âmin!

Haktan kasdımız nedir?
Gerçek olan nedir?
Tasavvufta anayasa kitabımız hak olan Kur'ân-ı Kerîm'de Hak kelimesi 247 yerde geçmektedir.
Örnekler :
Resim--- "Bu, böyledir : Çünkü ALLAH, hakkın ta kendisidir. Onun dışındaki taptıkları ise bâtılın ta kendisidir. Ve tek yüksek yüce ve tek büyük ancak ALLAH'tır."
(Hacc 22/62)

Resim--- "Hak RABB'indendir öyle ise şüphecilerden olma!" (Âl-i İmrân 3/60;Bakara 2/147)

Resim--- "De ki : Ey insanlar size RABB'inizden hak geldi. Artık hidâyeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur. Sapkınlık eden de kendi aleyhine sapmış olur. Ve ben sizin üzerinize vekil değilim." (Yûnus 10/108)

Resim--- "De ki : "Hak geldi; artık bâtıl ne bir şeyi ortaya çıkarabilir (ibtida) ne de geri getirebilir (iâde) (bâtılın önü de kalmaz sonu da)"
(Sebe' 34/49)

ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL kâfirler istemese de Hakkı yerine getirecektir :

Resim--- "ALLAH kendi kelimesiyle hakkı hakk kılar (gerçeği açığa çıkarır) suçlular hoşlanmasalar bile..."
(Yûnus 10/82)

Resim--- ".... Ve ALLAH bâtılı mahveder (yok eder) ve kendi kelimesiyle hakkı hak kılar (hakkı ortaya çıkarır) . O sadrların sahib olduklarını bilir."
(Şurâ 42/24)

Resim--- "O'dur, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidâyet kanunu ve hak dini ile gönderen; isterse müşrikler hoşlanmasınlar."
(Saf 61/9)

''Hakk asla şüphe edilmeyendir'' : ( Bakara 2/147; Âl-i İmrân 3/60; En'âm 6/114 Yûnus 10/94 bkz.)

Hakka bâtıl elbisesi giydirmemek gerekir :
Resim--- "Hakkı bâtıla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin"
(Bakara 2/42)

Resim--- "ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL takvâ ehli olanlara Hak ile bâtılı ayıracak farkettirecek bir furkân, anlayış ve şuûru verir."
(Enfal 8/29)

Ya hak vardır ya bâtıl... Ya ışık ya da karanlık. :

Resim--- "İşte O ALLAH sizin gerçek (EL HAKK) RABB'inizdir. Gerçeğin ötesinde (haktan ayrıldıktan sonra) sapıklıktan başka ne vardır! O hâlde (sapıklığa) nasıl çevriliyorsunuz?"
(Yûnus 10/32)

Resim--- "Günâhkârlar istemese de hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı ortadan kaldırmak içindi"
(Enfal 8/8)

Resim --- "Suçluların hoşuna gitmesede ALLAH, sözleriyle hakkı açığa çıkaracaktır."
(Yûnus 10/82)

Resim--- ".... Hayır onların çoğu hakkı bilmezler, bu yüzden de yüz çevirirler."
(Enbiyâ 21/24)

Resim ---- "Onun için (Resûlüm) ! Sen sabret! Süphesiz ALLAH'ın va'di hakktır..."
(Mü'min 40/77)

Resim ---"Onlara çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zann, haktan hiçbir şeyin yerini tutmaz. ALLAH onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir."
(Yûnus 10/36)

Resim--- "ALLAH hakkı yerine getirir. Onların O'ndan başka yalvardıkları ise, hiçbir şeyi yerine getiremezler. Çünkü ALLAH'tır hakkıyla işiten, gören!"
(Mü'min 40/20)

Hak gelince bâtıl yok olur... Güneş doğunca gece gündüz olur... aynı şey iken!

Resim ---- "Ve deki : Hak geldi, bâtıl yok oldu (yıkılıp gitti) . Zâten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur (zavallıdır)"
(İsrâ 17/81)

Resim--- "Bilakis Biz, hakkı bâtılın tepesine bindiririz (fırlatırız) de o, bâtılın işini bitirir (beynini parçalar) . Bir de bakarsınız ki bâtıl yok olup gitmiştir. (ALLAH'a) isnad ettiğiniz o nitelikler (yakıştırdığınız sıfatlar) yüzünden Vay sizlere (yazıklar olsun!) "
(Enbiyâ 21/18)

Resim--- "ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL hak ile bâtıla misâl verip selin bıraktığı köpük ile maden eriyiklerinden kalan cürûfları bâtıla örnek gösteriyor."
(Ra'd 13/17)

Resim--- "Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz.''
(Fâtır 35/19-21)

Resim--- "....Bâtıla inanıp ALLAH'ı inkâr edenler (var ya) işte hüsrânda (ziyânda) olanlar onlardır."
(Ankebût 29/52)

Resim--- "....Hâlâ bâtıla inanıp da ALLAH'ın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?"
(Ankebût 29/67)

Hakkı bâtıla karıştırmama : (Bakara 2/42; Âl-i İmrân 3/71 bkz.) .
Hakk'ın (celle celâluhu) bâtılı haktan ayıklayacağı : (Fussilet 41/22; Şuârâ 42/24 bkz.) .
Mallarınızı bâtıl yollarla yemeyin : (Nisâ 4/29 bkz.) .
Yer-gökler ve aralarındaki varlık bâtıl üzere yaratılmadığı : (Sad 38/27 bkz.) .
Bâtılın yaratıcı olamayacağı : (Sebe'34/49 bkz.) ,
Bâtıl puta tapıcılar (Nahl 16/72-73 bkz.) .
Bâtılın hüsranda kalacağı :. (Ankebût 29/25 bkz.).

Azîz kardeşim, bâtıl ise hakkın zıddı olan gerçek dışı , sapık inanç hüküm ve düşüncelerdir.
Butlan (boş-temelsiz-devâmsız) dan türer.
Kur'ân-ı Kerîm'de türevleriyle birlikte 36 yerde geçer.
Yalan, boşa çıkan amel, çirkin faydasız ve gayesiz iş, put, perde, hakkın zıddı, gerçek dışı delil v.s....
Bâtıl; Hadis-i şerîflerde de aynı anlamlarda kullanılmıştır.
ALLAH'tan başka herşeyin bâtıl olduğu (Buhârî Rikat 24 bkz.)
ALLAH'ın ehl-i hakkı, ehl-i bâtıla karşı koruduğu (Ebu Dâvud Fitem 1 bkz.)
Muslümünların hakkı, ötekilerinin bâtılı temsil ettiği (Buhârî Şurût 15 bkz.)
Şerîat dışı olan her iş bâtıl olarak vasıflandırılmıştır.
Kesin (kitab-sünnet) delil değil ise bâtıldır.
Değişken ve fâni olanı; hak, sanmakta, bâtıldır...

ZEVK 3060

Söz - Sohbet - Zevk - Hazz

Ezel-ebed ElifDostu, Esmâ Sahrası’n Çiçeği
AzizCan AzizDostumuz, MuhammediNur Gerçeği
Hakk’ta Hakk’tan Hakk’a Hakk'la,Tevbe-Dua-Rıza-BİZ-BİR
Nasıl da Cem’ ettin El HAKK, Geçmiş ile Geleceği ! ! ! ! + ! !


17.12.07 00:41
gölbaşı – ankara
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: 2008 Ocak Haber Arşivi

Mesaj gönderen meryemnur »



Tarih: 12.01.2008 Saat: 16:11 Gönderen: kulihvani


GİDER!..

Aziz KURTULUŞ

Kimi kullar çilededir,
Kimi kaçar hilededir,
Kimi nâçar “ile”dedir,
Çilesini çeker gider.

Çâre nedir çâresize,
Kendinizde çâre size,
Can içinde Yâr'e size,
Şah damarın döker gider.

Kiminin gönlü yaslı,
Kiminin gönlü paslı,
Kiminin gönle Aslı,
Nazarını diker gider.

Herkesin bir derdi var,
Dertlilerin merdi var,
Âşıkların virdi var,
Mâşukuna seker gider.

Kimi dünya telaşında,
Kimi ukba telaşında,
Kimi Mevlâ telaşında,
Gönülden söker gider.

Âşık Mâşuku çeker,
Lezzeti bal şeker,
Uğrunda neler çeker,
Gönlüne eker gider.

Aziz sen dön Vedûd’una,
Başka alma mevcûduna,
Dâim kâim ol sücûduna,
Mahbubuna çeker gider.




08.01.2008 Saat: 0:37
Aziz KURTULUŞ
BURSA
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: 2008 Ocak Haber Arşivi

Mesaj gönderen meryemnur »



Tarih: 12.01.2008 Saat: 20:10 Gönderen:kulihvani

ZUHURÂTTA ZAMİR ZEVKLERİ

.
Resim
.
nur_umim bildirdi :.


ZUHURÂT :
Birden oluveren şeyler.
Hesapta olmayan umulmadık hâdiseler.
Sünuhat. Zuhur edişler. Vaki’ oluşlar.
Yok iken var edilişler.
Sistemi var eden Allahu zülcelâl’in,
her ân ve hiç durmadan yok ediş – var ediş "kûn! feyekûn" şe’enleri..

ZAMİR :
Konuşan, konuşulan ve bahsedilen nesne ve şahıs isimlerinin yerlerine gelen kelimedir.

ZEVK :
Şeriat-ı Muhammedullah’taki Söz” ün,
Tarikat-ı Mahmudullah’taki Sohbet” in,
Hakikat-ı Habibullah’taki Hazz” ın,
Mârifet-i Ahmedullah’taki Neş’e” sidir şu ândaki…

Allah’ımızın rıza rengi,
Muhammed’imizin meşk mihengi,
Erenlerin aşk ahengi içinde 4 lü sistemde;
Ben, Sen, O, Biz;
buyurun gerçek “BİZ” likte ve “BİR” likte bakalım “Kim?”, “KİM?” imiş!..



Resim

I- O….

1- Genelde hakkında bahsedilen her nesne – şey için “O” deriz.
O kalem, O karanfil, O kuş…

2- Genelde hakkında konuşulan her şahıs – kimse için de “O” deriz.
O Fatma, O Ali..

3- Özelde Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için “O” deriz.

بَلْ جَاء بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ

Resim ----“Bel cae bil hakki ve saddekal murselin : Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı.” (Sâffât 37/37)

4- Özelden de özelde ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL için “O” deriz.

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ

Resim ----“Kul hüvallahü ehad : De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.” (İhlâs 112/1)

İşte bu sonsuz âlemler içinde aklı olan ve İnsan sûretinde yaratılan kimlik ve kişilik sahibi; bütün “O” ları yok iken Nurundan var eden ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’i bilir ve O’nun Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem)’ i duyar – uyar, ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e teslim olup da Vahdet-i Mevcûdu İlim edip Vahdet-i Vücûd Neş’esini, Vâcibü’l –Vücûd’a şâhid oluş “BİZ” liğinde “BİR” oluş şerefini yaşar İnşâallah…

İLÂHE İLLÂ HÜVE (HU) : O’ndan başka ilâh yoktur :
Ulûhiyyet Tevhidi: (Gaibî - Esmâî) her zaman, her yerde ve her halde herkesle ve her şeyle Hâzır-Nâzır ve Murakıb olduğu halde gözükmeyen (gâib) O’ndan başka ilâh yoktur...
Düşünüp zevk et ki Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bize böyle tebliğ ediyor...
Âcizâne tesbitlerime göre: Bakara 2/163,255; Âl-i İmrân 3/1,6,18; Nisâ 4/87; En’âm 6/102,106; A’râf 7/158; Tevbe 9/31; Hûd 11/14; Ra’d 13/30; Tâ Hâ 20/8,98; Mü’minun 23/116; Neml 27/26; Mü’min 40/62,65; Duhân 44/8, Muhammed 47/19; Haşr 59/22,23; Tegâbûn 64/13; Müzemmil 73/9 âyetlerinde geçmektedir…


II- SEN…

1- Genelde kendisine konuşulan her şahıs – kimse için “Sen” deriz. Sen Fatma, Sen Ali..

2- Özelde Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için “Sen” deriz.

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ

Resim ----“Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemin : (Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

3- Özelden de özelde ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL için “Sen” deriz.

Kendini bilen elbette Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ i bulur ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’i de bilir; ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e iman edip da Vahdet-i Vücûdu İrade edip Vahdet-i Şühûd Neş’esini, Vâcibü’l –Şühûd’a şâhid oluş “BİZ” liğinde “BİR” oluş şerefini yaşar İnşâallah…

İLÂHE İLLÂ ENTE: Senden başka ilâh yoktur :
Ulûhiyyet Tevhidi: (Muhattâbî - Sıfatî) Yâkînî bir tevhid dir.
İyi anla Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki: “LÂ İLÂHE İLLÂ ENTE: Senden başka ilâh yoktur.”
Kur’ân-ı Kerîm’ de Enbiyâ 21/87 âyeti celîlesinde 1 defa geçmektedir.

وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

Resim ----“Ve zen nuni iz zehebe müğadiben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin : Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: «Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti.” (Enbiyâ 21/87)

III- Ben…

1- Genelde konuşan her şahıs – kimse : “Ben” der.
Ben Fatma, Ben Ali..

2- Özelde Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de : “Ben” der..

Resim ---- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem); Ümmü A’lâ (radiyallahu anhu)’nun, Osman İbni Maz’un’un ölümünden sonra onu tezkiye için söylediği:
ALLAH (bu imânlı, tâatli kuluna ikrâm etmez de) ya kime ikrâm eder?” demesi üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “ALLAH’a yemin ederim ki Ben ALLAH’ın bir peygamberi iken, Bana (ve size yarın) ALLAH tarafından ne muamele yapılacağını bilemem!” buyurdu.
(Buhârî, Cenâiz 3, Tâbir 13)

قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ وَوَيْلٌ لِّلْمُشْرِكِينَ

Resim ----“Kul innema ene beşerum mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahidün festekiymu ileyhi vestağfiruh ve veylül lil müşrikin : De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilâhınızın bir tek İlâh olduğu vahy olunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!” (Fussilet 41/6)


3- En özelde ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL Vâcibü’l– Vücûd Zâtı için “BEN” buyurur.

Kendini bulan elbette Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile “Bile” olup; ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e Tâbi olur da Vahdet-i Şühûdu İdrak edip Vahdet-i Sücûd Neş’esini, Vâcibü’l –Uhûd’a İştirake şâhid oluş “BİZ” liğinde “BİR” oluş şerefi içinde yaşar İnşâallah…

İLÂHE İLLÂ ENÂ!: BEN’den başka ilâh yoktur :
Ulûhiyyet Tevhidi: (Mütekellimi - Zâtî) EL AHADÜ’S- SAMEDÜ’l-VÂHİD olan ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL bizzâtihi Ulûhiyyetini kendisi ilân ediyor:
İLÂHE İLLÂ ENÂ!: BEN’den başka ilâh yoktur.” buyuruyor...

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

Resim----“İnneni enallahü la ilahe illa ene fa'büdni ve ekimis salate li zikri : Muhakkak ki BEN, yalnızca BEN Allah'ım. BEN’den başka ilâh yoktur. BANAkulluk et; BEN’i anmak için namaz kıl.” (Tâ Hâ ‘0/14)

Resim---- “ALLAH kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahy ile, “İLÂHE İLLÂ ENÂ: BENden başka ilâh olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve BEN’den korkun.” diye gönderir...” (Nahl 16/2)

Resim ---- “Biz senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki onu şöyle vahy etmiş olmayalım: “Ennehu Lâ İlâhe İllâ enâ....: gerçek şu ki BEN’den başka ilâh yoktur; Onun için hep BANAibâdet edin.” (Enbiyâ 21/25)


IV- Biz…

1- Genelde konuşan şahıslar – kimseler : “Biz” deriz.
Biz Fatma, Ali, Hasan, Hüseyin…

2- Özelde Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de : “Biz” buyurur…

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Resim ----“Ve ma erselnake illa kaffetel lin nasi beşirav ve nezirav ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun : Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” ( Sebe’ 34/28)

Bütün insanlığa Mürşid-i Mutlak, Rehber-i Rıza olarak gönderilen Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hakk’ı duyup hayra uyanlar adına İmam-ı Mutlak olarak :

إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Resim ----“İnnema kane kavlel mü'minine iza düu ilellahi ve rasulihi li yahküme beynehüm ey yekulu semi'na ve eta'na ve ülaike hümül müflihun : Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak «İşittik ve itaat ettik» demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nur 24/51)

Ve yine her namazımızda “BİZ” “BİR” iken İmam-ı Mutlak olarak buyurduğu gibi:

إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ

----“İyyake na'büdü ve iyyake nesteiyn : (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.” (Fâtiha 1/5)

3- En özelde ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL Vâcibü’l– Vücûd Zâtı için “Biz” buyurur.

وَهَذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ

Resim----“Ve hazelbeledil'emiyni. Lekad halaknel'insane fiy ahseni takviymin : Bu güvenli beldeye-şehre (Mekke’ye) andolsun ki, BİZ, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık” (Tîn 95/3-4)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Resim----“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

V- Sükût…

Aziz kardeşler!
Bu anlatılmaya çalışılanlar sadece anlaşılsın diyedir.
Yoksa kelimelerin kısır târifleri içinde mârifet asla olamaz.
El Basîr (celle celâlihu), Mutlak görücüdür.
Bir kuş, bir bebek, bir genç, bir câhil bir kâmil de görücüdür.
Aynı kelimeyi kullanmak zorundayız.
Kendisine bahşedilen Akıl ve Nakil ni’metiyle Hakk’a inanıp Hayr’ı seçmek tercihi ile imtihan olan İnsanoğlu gerçekten Muhammedî, Kur’ânî ve Rabbânî oluş şuûruna ulaşırsa Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile “Bile” olup “BİZ” gözünden “BİR” i görürse tüm izafi, geçici ve Kulluk imtihanı gereği olan zamirler yerle bir olur..
Bizi, amellerimizi ve hatta düşüncelerimizi-dilemelerimizi dahi basit gözüken akıl ve cüz’i irademizle tercihimizle hayata geçiren ve hesabını da soracak olan :

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim----“Ve ma teşaune illa en yeşaallahu innallahe kane 'aliymen hakiymen. : Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.” (İnsan 76/30)

Buyuran Rabbülâlemin ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL işin sonunda Ezeldeki gibi Ebedde de BİR ve TEK olarak kalacaktır.

Konuşan tek, muhattab yok, gaib yok, hiçbir şey yok ve her şey sükuta ermiş sükûn içinde mülkün Mâliki Kahhâr olan ALLAH (celle celâlihu)!
Soran da O, cevâb veren de O:

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ

Resim ----“Yevme hüm barizun la yahfa alellahi minhüm şey' li menil mülkül yevm lillahil vahidil kahhar : O gün onlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhâr olan TEK ALLAH'ındır.” (Mü’min 40/16)

Burada Mutlak anlamda Uluhiyyet (Allahlık) Tevhidi “Asl”en ve “Zât”en ortaya çıkmıştır.
Emrullah’la bildirilen Muaradullah’ın tek maksadı olan ŞEHÂDET şerefine İştirak etmeliyiz…

ALLAH (celle celâlihu) esması, başında harf-i târifi olmayan tek esmâdır.
Aslında hiçbir târife de sığmayan her şeyi yutan Lafzullah’dır.

O zaman farkında olmadan içlerinde yaşayıp durduğumuz ve Sükût Âleminde yok olan 4 Âlemdeki 4 Tevhidimizi Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)BİZ” liğinde “BİR” leyip buyuralım ve cümle cihana duyuralım İnşâallah…

Mübârek Muhammede’r- Resûlullah diliyle:
“Eşhedü en İLÂHE İLLÂ ALLAH ve Eşhedü enne Muhammede’r- Resûlullah
Şehadet şerefinde Deryada damla olalım…

Şimdi artık sen de BİZ'im Divânemiz,
Kerevân Kıtmirimiz ve,
Hasbî-Habibî Hizmetçimiz Kul İhvânî Sefîl[/colorlle BİRlikte:

Aşkı duyan bir Kuyu
Uyarır bin Kuyuyu
Şeker Şerbet Bal keser
Bin BİR kuyunun SUyu..

Hüve illâ Hüve”…

O’nda, O’ndan, O’na, O’nunla, O’nun aynasında O’nu seyret ve:

Tek aynada seyret SENi...
İstersen bin BİR parça et ve her parçacıkta yine tek tek seyret kendini...
Vahdeti ve kesreti akılda arama, ilâhî nakilde ara...
Aşkı ham akıl kaldıramaz!..
Çünkü aşk, aklın rüşde ermiş kâmil hâlidir.
Aşk, neticesiz ve nihâyetsiz bir akıştır.
Âşık ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’den korkar Emrullahı işler ve Cemâlîni umar da Muradullahı diler...

Koca Âşık Ebû’l-Huseyin Nûri (ö: hicrî 295/milâdî 908):
Ben ALLAH’a âşığım, O da bana âşık!”
Derken nasıl da “BİZ” im adımıza dalgalanmakta..
Damlalar; Deryaya da rüzgâra da, dalgaya da Sırr sâhilidir…

Azîz kardeşim, Bu böyledir diye hükmetmedim, böyle anladım bu şekilde arz ettim.
Bilir-bilmezler, cübbeliler-cübbesizler, gölgeliler-gölgesizler taşa tutmasın tez elden…
Yoksa Şerîat-ı Garra elbette; Tarikatı, Mârifeti ve Hakikatıyla birlikte bir bütün olup ayrı ayrı şeyler hâşâ değildir.
Tevhidullah tektir ve “ İLÂHE İLLÂ ALLAH”dır.
Rabbü’l-âlemin’in kulları ârif olur, hikmet bulur, diğer söyleyiş şekilleri ile de ifâde edebilirler.
Netice Ulûhiyyette ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’i eşsiz ve ortaksız bilip Ferdâniyet, Vahdâniyet ve Ahadiyetine imân ve bu imân üzerine ibâdet ve ameldir...
Zâten hikmet, söz ve amelde hakka isabet kaydedip cehâletten kemâlâta geçiştir insanoğlu için...

Muhammedî Muhabbetlerimizle…

9 ocak 2008
Gönül gârında..
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: 2008 Ocak Haber Arşivi

Mesaj gönderen meryemnur »


Tarih: 29.01.2008 Saat: 10:41 Gönderen: kulihvani

Resim


HUU DOSD!..

Nûr-u Muhammed ışığı
Hakta HAKK'ın Hak Âşığı
Kerem sofrasın kaşığı
Âşıkların aşı dır ŞEMS (k.s.)


Vahyî-Veysî-Vehbîlerin
Kemâlâtta Kesbîlerin
Hâl-i hazır Hasbîlerin
Şemsîlerin başıdır ŞEMS (k.s.)


"Su Sırrı" çile çağında
"Sırr-ı Sıfır Irmağı"nda
Şehâdetin parmağında
YÂR'in yüzük kaşıdır ŞEMS (k.s.)


Vaktinde vuslat verilen
Sırat sırtına serilen
Ölmeden ölüp dirilen
Âşık Tevhid Taşı'dır ŞEMS (k.s.)


YÂR ile yürek dağlayan
Çile Çölü'nde çağlayan
Yağan yağmurla ağlayan
Rahmetin göz yaşıdır ŞEMS (k.s.)


ARŞ'ında HAKK'a ünleyen
İnip ARZ'ında dinleyen
Issızda sessiz inleyen
Yalnızların eşidir ŞEMS (k.s.)


Kâr-ü-Belâ'nın "kâr"ında
Ehl-i Beyt ah-ü-zârında
Erenlerin esrârında
Keremkâr'ın keşidir ŞEMS (k.s.)


Merkez-muhit meydanında
canevi cennet yanında
"kün! feyekün" kervanında
Şe'enullah işidir ŞEMS (k.s.)


YÂR'in özden övenlerin
Sevilip de sevenlerin
Aşk Zinciri'in gevenlerin
Otuz iki dişidir ŞEMS (k.s.)


Hâl-i hazır Hakk'ın izi
"Hızır, hazır!.." kıldı bizi
Azîzim Şems-i Tebrizî
Dâim diri kişidir ŞEMS (k.s.)


Cânânın can cemâ'sında
Şe'enullah şemâ'sında
Sırr-ı Subhân semâ'sında
Kırk kanatlı kuşudur ŞEMS (k.s.)


Kul İhvânim, sırrın sözü
Kerem Kevseri'dir özü
Kâmillerin iki gözü
Câhillerin düşüdür ŞEMS (k.s.)




19.02.2006
Beşiktaş-İSTANBUL


Şemâ :
Meclisin muhabbet mumu

Cemâ' :
Can-Cânân cem'i
Habli'l verid demi

Semâ :
Devranda devr
Seyranda seyr
Cevlanda cevl
Hayranda hayr


Keremkâr : ikram edici..
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: 2008 Ocak Haber Arşivi

Mesaj gönderen meryemnur »


Tarih: 29.01.2008 Saat: 11:04 Gönderen: kulihvani

Resim

AŞK DAMLALARI
.
İllaedep

Karnımın içinde diken gibi batıp canımı acıtan sancılarımla ellerim ayaklarım üşüye üşüye gönlümü kağıt, mürekkebi ise göz yaşlarım yaparak serdim önüme.
Her bir damla kağıda düştüğünde o ilk damla halinden sıyrılıp harflere dönüştü de bana bir şeyler anlatma çabasına girişti.
Oluk oluk aktıkça satırlarda yazılanları takip etmekte zorlansam da okuyabildiğim kadarını paylaşmak istedim Sizlerle.
Gene şikayetçi, gene neyden yana şikayet ettiğini hep birlikte O'nun ağzından dinleyelim.


“Ne zaman kurudum ben?
Ne zaman pınarlarımda durdu bu damlalar hiç akmadan?
Bilen var mı?

Bilen bilir BU YANGINI da söndürür aslında benim sayemde.
Ama gel gör ki insanoğlu hep üzülüyorum hep ağlıyorum diye şikayet edip durur.
Kurutmak ister pınarlarımı.
Kendini duymazdan beni görmezden gelerek engel olmak ister her bir damlama.
Onlara inat akarım ben, sadece üzüntülerinde değil sevinçlerinde de özlemlerinde de çaresizliklerinde de akmaya devam ederim.
Ne kadar engel olsalar da zaman mekan tanımadan süzülüveririm yanaklarından aşağıya.
Çünkü eğer durdurulur kurutulursam, saklanır istenmezsem kendisi BU YANGIN ile kül oluverir de neden kül olduğunu anlayamaz, iyi mi kötü mü farkına varamaz.
Çünkü görse içinde ki yangınını kendi su oluverecek ama su belli.
Hiç bi toprak su olur mu?
Su gibi serinletemezken yangını durdurması kafi gelir mi?
Gelmez tabi ki.
Ne toprak su gibi akıcıdır ne de su toprak gibi katıdır.
O yüzden anlayamaz toprak yangını durdursa da çıkış nedenini .

İşte ben, gözünden aşağıya süzülmek için can atan bir su damlasıyım.
Bırak akayım!
İzin ver artarak çoğalayım da ne varsa içinden çıkamadığın bırak çıkartayım.
Geçtiğim yerleri serinleteyim de her bir hücrenin rahat rahat nefes almasını sağlayayım.
Kiri pisi katayım önüme de içini boşaltayım.
Bırak ta yangının daha bir alevlensin ona yer açayım!
Şimdi bana şöyle diyorsun duyuyorum :
Hani sen söndürücüydün?
Hani ateşimi söndürüp beni kül olmaktan kurtaracaktın?
” .

--- Eee benim güzel Sahibim, ee her bir damlama kötü gözlerle bakmaya teşebbüs eden Vücut ikliminin vefasız Dostu, sen bu yangın olmadan yaşayabilir misin hiiiç?
Sakın bilmiyorum deme!!
Sakın benim her bir damlamın bu yangının en küçük bir parçası olduğumu hiç düşünmedim deme?
Yanıp duran, seni ayakta toprağa sımsıkı sabitleyen bu içindeki
AŞK YANGINI A Sevgili Sahibim.
O yüzden dileğim ya bana iyi bakman!


İşte bu aşk yangını böyle bir şey.
Ya damla olur akıtır gözünden yaşları, ya söz olur söyletir dilinden dizeleri,
ya parlak parlak gözlerle süzer etrafındaki benzer yangınları da parlar gözleri yüzleri.
Yan ki bilesin.
Yan ki göresin alev lavlarından süzülen damlalarımın nereye ve kime ait olduğunu.
Heee bu arada hemen siliverme beni elinin tersiyle yanaklarından olur mu?
Silme ki gönlüne düşeyim bir bir.
Bak gör o toprak sandığın bedeninde sayemde bir gül yetişecek.
Belki de bahçelerin bile olabilir.
Hatta bir bahçıvan bulursan sana bir gülden nasıl bir gül bahçesi oluşturabileceğini de anlatabilir.
Ama ben bahçıvanın değilim ben senin sadece yanaklarından süzülen tek bir damlanım.
Anlıyor musun beni?
İşte tam yanağının üstünden süzülen benim.
Ve bil ki hiç sönmeyen aşk ateşin körükleyen de benim bu küçücük sandığın damlalarım.
Kıymetini bilmez isen daha çok yanarsın, kül olup savrulursun da hiçbir şey anlamadan yitirmiş olursun AŞK’ ını...


İllaedep.....
20.01.2008....
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Cevapla

“2008” sayfasına dön