2007 Ağustos Haber Arşivi

2007 yılına ait aylara göre haber/makaleler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

2007 Ağustos Haber Arşivi

Mesaj gönderen aNKa »

Tarih: 01.08.2007 Saat: 13:25 Gönderen: kulihvani

İLÂHÎ İLİM MUHAMMEDÎ EDEB


Kul İhvanî


Muhammedi Melâmet, tamamen Muhammedi edebdir.
O'ndan duyduğumuz İlahi İlmi, O'nun gibi Muhammedi edeble uygulamaktır.
Şeriâtın, Tarikatın, Mârifetin ve Hakikatın, Muhammedi meczidir, yaşamak için yenmesi şart olan ekmeğidir..

İfradsız (maximumsuz) ve Tefridsiz (minumumsuz) olarak İtidali (optimumu) derunî denge ve düzen içinde yaşamaktır.
Aklın, nakli anlayarak selim akıl olmasıdır.

Kulluk imtihanının tek şartı olan İkilik-Kesret Batağından, Birlik-Vahdet Zirvesine çıkış zevkidir..
Zıtların zevk edilip, hazm edilip de ayrılık ve gayrılıkların, Kulluk Oyununda roller olduğu gerçeğini görmektir..

Dervişin dediği:
Mecnun’u bıçak altına yatıran doktora:
"Dikkat et Leylâ'mın canı yanmasın!"
Muhammedî Muhabbet Birliğidir..
Mecnun’un bedenine değen neşterin Leylâ’yı incitmesindeki sırr, tüm canların EL HAYY (cc) zuhurunda;
“TEVHİD”ini biliş, buluş, oluş, yaşayış ve yaşatış yarışıdır..
Cihandaki canlar cenginin, Kulluk İmtihanı çilesi oluşunu anlayıştır...

Sanki elimin bir yüzü İbrahim (as) diğer yüzü Nemrut..
Sanki elimin bir yüzü Musa (as) diğer yüzü Firavun..
Sanki elimin bir yüzü Muhammed (as) diğer yüzü Ebu Cehil..
Sanki elimin bir yüzü İkrâr (as) diğer yüzü inkâr..
Ve..
Sanki elimin bir yüzü “Lâ ilâhe" diğer yüzü "İllâ Allah"..

Onun için Muhammedi Melamette, Muhammedi Merhamet ve Muhabbet esastır..
Onun için, elimin bir yüzündeki Firavun’a ateş eden ham sofuya:
"Dikkat et Musa (as) yı vuracaksın!" diyorum..

Onun için Benlik Batağında debelenen ak saçlı bebelere:
"Rahmetenlilâlemin" Sırrını silin artık gözlerinizden!
Nurullah'ı anlayın!..
Nur-u Mim'i anlayın!
İlk "şey"i, ilk noktayı, ilk hareketi ve ilk harekeyi anlayın!
Boğazlarımız son kez hırlamadan, Muhammedî Şehâdeti duymak ve uymak için lûtfen!" diyorum

Onun için İstanbul’un en kötü gözüken kadını Muhammed (as) ın Rahmet Kapısını çalsa duyacağı söz şudur:
"Fatma (as) olmaya hoş geldin!
İşte Habibullah Hamamı yıkan!
İşte Habibullah Hastahânesi timâr ol!
İşte Habibullah Aşevi karnını doyur!
Toparlan, rahatla ve huzura er de kendine gel!
Kendini-Nefsini bil, bul, ol da; "BİR"likte ve "BİZ"likte "BİLE" olalım!

Geçmiş için Muhammedî Tevbe Birliğine,

Gelecek için Muhammedî Duâ Birliğine,

Şu an için Muhammedî Rıza Birliğine,

Her an ve lâzaman-lâmekan için Muhammedî Şehadet Birliğine katıl!.
Katıl ki :
Nemrut’lar İbrahim'leşsin!
Firavun’lar Musa'laşsın!
Ebu Cehil’ler Muhammedî'leşsin!
Şeytanlar müslümanlaşsın!
İnkârlar İkrârlaşsın!
"Lâ ilahe!" ler "İllâ ALLAH!" ile buluşsun!.."

Hep zıtlardan “SÖZ” ettik..
Hep zıtlardan “SOHBET” ettik..

Artık zıtları “ZEVK” edelim..
Artık zıtların Habibî ve Hakikî “HAZZ”ını yaşayalım İnşâalah!...

"Lâ ilâhe illâ ALLAH" “TEVHİD”dir..
"Muhammede'r- Resûlullah" a iştirak ile ancak Şehâdet Şerefine kavuşulur..

Kur'ân-ı Kerîm'imizi bize getirip, ALLAH'ımızı bildirip "BİR"lemekle görevli Rasulullah (sav) i duyup-uymakta sâdık olan Muhammedi Gençler!

O'nun adına hesabına ve şerefine Hasbî ve Habibî Hizmetlere Birlik ve Bizlikte "Bile" olalım-koşalım!..

ALLAH (cc) O'nun Yüce Yüreğinde cennetlerinde yaşatacak ve ebedi kılacaktır İnşâallah!..

Âmin!.. Yâ Latîf! Yâ Kerîm! Yâ Rahîm! Yâ Vedûd (cc)!..
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: 2007 Ağustos Haber Arşivi

Mesaj gönderen aNKa »

Tarih: 10.08.2007 Saat: 16:20 Gönderen: kulihvani

ALLAH'IN SANA NASIL BAKTIĞINI GÖRMÜYOR MUSUN?

Halim KÖK

Allah her yönüyle sınırsızdır.
En büyük sayı kaçtır?
Düşündüğünüz sayı kaç olursa olsun… bilin ki ona “BİR” eklendiğinizde yeni bir hal alır.
Ve aslında en büyük sayı “BİR” dir.
Çünkü diğer bütün sayılar O’ nun katlanarak yeni bir hâl almasından başka bir şey değildir.
Bu yaklaşım Muhyiddin Arabi’ nindir.

“Budur “ diyerek durduğunuzda sizin için odur.
Sonrasını aklı hayali almayınca insan bunu yapabilir.
Ama Resûl’ü (sav) gibi O’na susuz olanların duracağı bir makam yoktur.
Daima üstüne BİR eklenebilir.

Kul, O’na doğru giden yolda ne kadar ilerleyebilirse kurtuluşa o kadar yakındır.


Allah ne tam olarak bilinebilir ne de tam olarak anlatılabilir.
Şems’ in bulmak için canını feda ettiği Mevlana aşkı soranlara :
“Ben ol da bil” der.
Dile getirebilme imkanı yoktur çünkü…
Yaşamak, tatmak gerekir.
Ama dilimizin söyleyemediğini yüreğimiz bilir.
Çünkü akıl nefsin elindedir amma yürek O’ nun dilidir.
Yüreğin tercümanı ise ancak gözlerdir.

Geçenlerde izlediğim bir dizide, kadın… ne yaparsa yapsın aşkına inandıramadığı adama şöyle diyordu :
“Neden benden kaçıyorsun Cemal?... sana nasıl baktığımı görmüyor musun?”


İnsanın sorası geliyor:
“Allah’ ın sana nasıl baktığını görmüyor musun ey insan?” diye.

O Allah ki seni “Alak” tan… YARATTI.
“YARATTI” kelimesi…
“YAR ETTİ” yi çağrıştırmıyor mu sana?

Fussilet Sûresi’nde buyurur ki Allah Teâlâ :
“Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne :
"İsteyerek veya istemeyerek gelin!" dedi. İkisi de, "İsteyerek geldik" dediler.”

Neden isteyerek O’ na yar olmak var iken istememeyi seçersin? Neden yeryüzü ve gökyüzü gibi olup da :
“İsteyerek, aşkınla yana yana geliyorum Allah’ım!” demezsin?
O isteseydi zorla da istediğini yaptıramaz mıydı sana?
El Cabbâr (cc) değil midir O?.

Bunu anlatabilmek için bâzen vaazlarda ve hutbelerde insana korku verilir, cehennem anlatılır.
Evet Allah’ tan korkmak da gerekir şüphesiz.
Ancak imanın esası bu olmamalıdır diye inanıyorum.
Çünkü ismim “HALİM”.

Cuma namazında imam Kur’ân okumaya başlayınca gözlerim kendiliğinden boşalıverdi.
Ne güzel okuyordu…
O kelâmın gerçek sahibi nasıl bir sevgi besliyor olmalıydı ki kuluna,
Ona hitap ederken böylesine sözlerin en güzelini seçmişti?
Allah nasıl bir sevgi besliyordu ki kuluna,
Yaratılanların en üstününü gönderiyordu O’ nu anlatması ve kulunun kendisini anlaması için…

Kendisine böyle bakanı nasıl sevmez insan, nasıl kul köle olmaz O’na?
Bilmez mi ki gözünün önünde olan yarini de, kendisine sevdiren O’dur...
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: 2007 Ağustos Haber Arşivi

Mesaj gönderen aNKa »

Tarih: 27.08.2007 Saat: 00:02 Gönderen: kulihvani

İNSAN...

Latif YILDIZ

İnsan, kâinâtın baş tacı...
Sistemin tek sorumlu olanı!
Alçakların alçağından, yücelerin yücesine çıkabilen sonsuz yol yelpazesi...
"ALLAH'a giden yol nefislerin sayısınca!" buyurulan ve mahlûkatın mükerrem gözbebeği...
Hiçlik ve Heplik’in ara kesiti olan “AKIL” sahibi...
Sistemin var olmasına sebeb...
Bir uçta “HİÇ”, diğer uçta “HEP”!..
Yarım nefeslik Sultân...

Kendisi gülerken ağlayanları ve kendisi ağlarken gülenleri anlamakta zorluk çeken Bencil Câhil!..
"Bu Muhammedî Hamama, Firavun giren, Musa (aleyhi's-selâm) çıkar!" diyen Tümcül Kâmil...
RABB'ısıyla (celle celâluhu) başbaşa abd!..
Her nefesi videoya alınan oyunbaz oyuncu...
Canıyla oynayan canbaz...

Dünyaya dönük Beden ve Nefs,
Âhirete dönük Kalb ve Ruh,
Letâifleriyle RABB'ine (celle celâluhu) abd olmakla sorumlu yaratık!..

Letâiflerden âcizâne anladığım şu ki insanın, maddî mânevî şahsiyetini oluşturan kısımların tümüdür.
Kafa gözüyle (basar) görülen ve ortada vücûdun hazır olan bedenî vasıfları, hünerleri ve zaafları...
Ancak kalb gözüyle (basîrete) hissedilebilen Kalb, Sır, Hafî ve Ahfâsı...
Ve lübbü'l-lüb (özün özü) olan için içindeki sabît noktası, hable'l-veridinden de yakın olana, yakîn yolu, Akdes Deliği...
Kudsiyet bağı...

Yedi letâiften ilk dördü; bir araya gelip,
Tekvin tevhidini yenileyip,
Taklîdden tahkike çevirip,
Yaşamaya (iştirake) mecbur ve de me'murdur.
Mecbur kılınmış ve emredilmiştir.
Sonuncusu Ruh ile özdeki Akdes arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için, Ruhun Emr Âleminden olduğunu anlamak kâfidir.
Ruh Emr Âleminden olunca,
Sır, Hafî ve Ahfâ hâliyle Emr Âlemindendir.


Elbette biz, sizi letâif labirentlerine sokmak istemiyoruz.
Ancak, bu günün zâhiri ilim seviyesi yüksek, teknik imkanları çok ileri insanlarına da: "Leylek getirdi!" diyemeyiz...
Eskiden köylerimizde küçük çocuklara, kardeşi doğduğunda büyüklerin söylediği bu söz çok ilginçtir.
Unutmamak lâzım ki geçen peygamberlerimizin mu’cizeleri ile evliyâlarımızın pek çok kerâmetleri,
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in Rahmâniyyeti gereği,
İster kâfir ister mü'min, çalışana ikrâmı olan teknik fenle günlük olaylar hâline gelmiştir...
Daha da ileri gidecektir...

Allahu âlem, günümüzdeki gerçek kerâmetise;
Aklı, fikri ve iç âlemi alt üst olmuş insanların bu Benlik Batağından kurtulabilmesi için,
Bedenî (vücûdî) değil de nefsî, kalbî ve hatta ruhî kerâmetlerdir.


Bugün yüksek tahsilli, Anyayı Konyayı ve zâhiri herşeyi bilen bir ateiste,
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL' in varlığı-birliği için sadece İhlâs Sûresini okumak, onun gülmesine sebeb olmaktadır.
Albert Friedrich Nietzsche'nin "Zerdüşt Böyle Dedi"sini su gibi içip sindirmiş, aklını ilâh edinmiş bir felsefeciye:
"Kul olmanın şart olduğunu" anlatmak,
Üstün insan oluşundan dolayı, sizi küçük görmesine sebebdir...

Bilgisayar çağı olan asrımızda dinamik ve Muhammedî gençlerimiz;
İslâm Dinini, İlim, İrade, İdrak bazında anlayıp fiilen İştirakla yaşayarak göstermelidir.
Ve çağın gereği bilgi ve belgelerle donanıp çok zeki ve akılları kandırıcı felsefecilere karşı,
Muhammedî tasavvufun akılları inandırıcı metodunu kullanmalıdır.
Hayal olanı, hakikatlerle yerle bir etmelidir.

İşte pil, batarya, veya şuraya-buraya, şunun-bunun kurduğu korsan santrallardan güc alan ve bazen 3 volt, bazen 300 volt akımla iç âlemini mahveden akımlardan günümüz insanını acilen kurtarıp;
İlâhî sistemin, Keban gibi ana merkezi olan Muhammedî Nura kavuşturmak lâzımdır.
İfratsız, tefritsiz; i'tidal üzere, Fırka-i Nâciye ki sırât-ı müstakîm olan interkollekte (ortak) sisteme bağlamak esastır...
"İlelik" dediğimiz “Parmak-Yüzük” ilişkisi gibi insan ve imân ilişkisidir.
"Et-Tırnak" gibi "Bilelik" dediğimiz tevhid tesbihine dizilip İmâm-ı Mutlak olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e tâbi' olmaktır.
İşte buna vesile olmaya Allah rızası için azmedip, gerisine RABB'ımızı vekil tâyin etmeliyiz...

Peki, dört letâif sorumludur dedik...
Sır, Hafî ve Ahfâ ne işimize yarayacak...
Kemâlâtı bu letâif hâlleriyle hâllenen kişi,
Allahu âlem onlar vasıtasıyla, söze gelmeyen tecellîlere mazhar olacaktır...
Ben ehli değilim, ama anlatılsa da kimsenin işine yaramaz...
Herkes kendisi, nasibini yaşadığında kısmet olacak ve anlayacaktır İnşâallah…
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: 2007 Ağustos Haber Arşivi

Mesaj gönderen aNKa »

Tarih: 31.08.2007 Saat: 11:21 Gönderen: kulihvani

BİR MUCİZEDİR AŞK

zahidzenderun bildirdi:

Ve Allah aşkı yarattı
Ve onu insanoğlunun
Sığınılacak en sağlam yeri olan
Kalbe yerleştirdi

Suyunu gözyaşından
Ateşini, kızgın lavlardan
Yüreğe giden yol olan gözleri,
Yıldırımın tohumundan
Yarattı...

Allah aşkı yarattı...

evet iyi ki yarattı..
hayatın yegane anlamı..mayası

Bir kere bile âşık olabilen için dünya yeniden yaratıldı demektir..

Yüreğine güvenen için er meydanı burada..Dünyada...

Aşkı da aşk gibi hürmetle yaşamak var..yaşaya bilene..

Zannetmek yerine gerçeğini yaşama kısmet olsun ..

Bu zamanda yaşamak artık mucize..

Allah kuluna mucize göstermek isterse AŞK ı nasip ediyor

Nerde ne zaman..kaç yaşında..hangi durumda geleceği belli olmayan taktiri ALLAH da bir mucize..

Ben duygularımı anlatmayı, yazmayı severim..

AŞK elimi ayağımı bağladı..önce anlayamadım..anlam veremedim..

Sonra anlam ve mantık aranmaması gerektiğini gördüm

O sadece yaşanıyor..sadece razılıkla yaşanıyor..gönlün konuşması için

Ve ben hâlâ suskun dem zamanlarındayım..

Kalbim dile gelmek için atıyor..konuşacak..anlatacak..

içimde çoşku duruyor..

O kadar karışık ..şaşkın ve çoşkun ki yüreğim ..

”BEKLE damıtsın KALBİN..her şey bir gül kokusu kıvamına gelince kendiliğinden koksun her taraf” diyor..

Arkadaşlar..,Değerli Dostlar...

AŞK larınıza sahip çıkın..Âşık olarak evlenenler Aşkınızın size ALLAH dan bir nimet olduğunu unutmayın..

Bu zor zamanlarda .. güvensizlik ve tabularla dolu bu zamanlarda AŞKı yaşamaya çalışanlar..

Bunun bir mucize olduğunu RABB''''ın sizi çok severek bunu yaşakttığını unutmayın...

ALLAHın verdiği hediyeye sahip çıkın değerini bilin..

Nutkumu durdurup yazıya dökemediğim duyguları bir arkadaşın şiirinden kendisinden izin alarak sizlere sunuyorum

Yazandan da okuyanlardan da ALLAH razı olsun

Hepinize mucize yaşamak nasip olsun....

VE ALLAH AŞK’I YARATTI!

Ve Allah aşkı yarattı
Ve onu insanoğlunun
Sığınılacak en sağlam yeri olan
Kalbe yerleştirdi

Suyunu gözyaşından
Ateşini, kızgın lavlardan
Yüreğe giden yol olan gözleri,
Yıldırımın tohumundan
Yarattı...

İnsanın hamurunu, aşkla yoğurdu
İnsan varlık olmasını
Aşkın varlığına borçlu
Sevginin yüceliğine,
Sevdanın büyüklüğüne borçlu
İnsan; aşkın eseri
İnsan;
Yaratılmışların en güzeli Muhammed Mustafa’ya
Yüce Allah’ın duyduğu aşkın eseri
O dememiş mi:?
"Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım!" diye
O’nun hürmetine
Hz.Adem, cennete yeniden kabul edildi

O zaman aşkı inkâr eden
Allah’ı inkâr etmiş demektir!
Beni ayrı koymasın Allah,
Ne kadar acı verse de aşktan
Mecnun’un duası gibi
Beni ayırmasın cüda
Belanın kardeşi aşktan

Aşk, Hakka giden yol
Aşk, Ruhun felahı için
Acı bir ilaç,
Acı aşkın meyvesi
Yüreğine güvenen için
Bir kurtuluş reçetesi

Hüseyin Özbay
Resim
Cevapla

“2007” sayfasına dön