AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »

ÂYET ve HADİSLERde SAVM-ORUÇ

Resim

ÂYET ve HADİSLERde SAVM-ORUÇ

Kur'ân-ı Kerimimizde 8 sûrede;
Resim---1 âyette "Şehru ramadân",
Resim---1 âyette "Eyyâmen ma’dûdât" ,
Resim---1 âyette "aşaratun kâmileh",
Resim---2 âyette "saih",
Resim---1 âyette "savm",
Resim---7 âyette de "siyâm" kelimeleriyle buyurulmuştur:

Resim

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Resim---“Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne) : Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.” (Bakara 2/183)

أَيَّامًا مَّعْدُودَاتٍ فَمَن كَانَ مِنكُم مَّرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ فَمَن تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَّهُ وَأَن تَصُومُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Resim---“Eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskîn(miskînin), fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun leh(lehu), ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne) : (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara 2/184)

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Resim---“Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne) : Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.” (Bakara 2/185)

أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَخْتانُونَ أَنفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنكُمْ فَالآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُواْ مَا كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّواْ الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ وَلاَ تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Resim---“Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûn(yettekûne) : Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.” (Bakara 2/187)

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »


وَأَتِمُّواْ الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّهِ فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ وَلاَ تَحْلِقُواْ رُؤُوسَكُمْ حَتَّى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ فَمَن كَانَ مِنكُم مَّرِيضاً أَوْ بِهِ أَذًى مِّن رَّأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِّن صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ فَإِذَا أَمِنتُمْ فَمَن تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذَلِكَ لِمَن لَّمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Resim---“Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil harâm(harâmi), vettekûllâhe va’lemû ennellâhe şedîdul ikâb(ikâbi) : Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlara, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.” (Bakara 2/196)

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَن يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلاَّ خَطَئًا وَمَن قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَئًا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلاَّ أَن يَصَّدَّقُواْ فَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ عَدُوٍّ لَّكُمْ وَهُوَ مْؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِّيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةً فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِّنَ اللّهِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا
Resim---“Ve mâ kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataâ(hataen), ve men katele mu’minen hataen fe tahrîru rakabetin mu’minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû. Fe in kâne min kavmin aduvvin lekum ve huve mu’minun fe tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin). Ve in kâne min kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin), fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâh(minallâhi). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen) : Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisâ 4/92)

لاَ يُؤَاخِذُكُمُ اللّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُواْ أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Resim---“Lâ yuâhizukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne), fe keffâretuhu it’âmu aşereti mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâretu eymânikum izâ haleftum vahfezû eymânekum kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihi leallekum teşkurûn(teşkurûne) : Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz.” (Mâide 5/89)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقْتُلُواْ الصَّيْدَ وَأَنتُمْ حُرُمٌ وَمَن قَتَلَهُ مِنكُم مُّتَعَمِّدًا فَجَزَاء مِّثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَو عَدْلُ ذَلِكَ صِيَامًا لِّيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ عَفَا اللّهُ عَمَّا سَلَف وَمَنْ عَادَ فَيَنتَقِمُ اللّهُ مِنْهُ وَاللّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ
Resim---“Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ taktulûs sayde ve entum hûrûm(hûrûmun) ve men katelehu minkum muteammiden fe cezâun mislu mâ katele min en neami yahkumu bihî zevâ adlin minkum hedyen bâligal ka’beti ev keffâratun taâmu mesâkîne ev adlu zâlike siyâmen li yezûka vebâle emrih(emrihî) afâllâhu amma selef(selefe) ve men âde fe yentakimullâhu minh(minhu) vallâhu azîzun zûntikâm(zûntikâmin) : Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir.” (Mâide 5/95)

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »


التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

Resim---“Ettâibûne'l-âbidûne'l-hâmidûne's-sâihûne'r-râkiûne's-sâcidûne'l-âmirûne bi'l-ma’rûfi ve'n-nâhûne ani'l-munkeri ve'l-hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiri'l-mu’minîn (mu’minîne) : (Bu alış verişi yapanlar), tevbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve ALLAH'ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele!
(Tevbe 9/112)


فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنسِيًّا

Resim---“Fe kulî veşrabî ve karrî aynâ(aynen), fe immâ terayinne mine'l-beşeri ehaden fe kûlî innî nezertu li'r-rahmâni savmen fe len ukellime'l-yevme insiyyâ(insiyyen) : Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhâmetli olan ALLAH'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.
(Meryem 19/26)


إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

Resim---“İnne'l-muslimîne ve'l-muslimâti ve'l-mu’minîne ve'l-mu’minâti ve'l-kânitîne ve'l-kânitâti ve's-sâdikîne ve's-sâdikâti ve's-sâbirîne ve's-sâbirâti ve'l-hâşiîne ve'l-hâşiâti ve'l-mutesaddikîne ve'l-mutesaddikâti ve's-sâimîne ve's-sâimâti ve'l-hâfızîne furûcehum ve'l-hâfızâti ve'z-zâkirînallâhe kesîren ve'z-zâkirâti eaddallâhu lehum mağfiraten ve ecren azîmâ(azîmen) : Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, ALLAH'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte ALLAH, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
(Ahzâb 33/35)


فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِن قَبْلِ أَن يَتَمَاسَّا فَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ

Resim---“Fe men lem yecid fe siyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabli en yetemâssâ, fe men lem yestetı’ fe ıt’amu sittîne miskînâ(miskînen), zâlike li tû’minû billâhi ve rasûlih(resûlihî), ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve li'l-kâfirîne azâbun elîm(elîmun) : (Buna imkân) bulamayan kimse, hanımıyla temas etmeden önce ardarda iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme), ALLAH'a ve Rasûlüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar ALLAH'ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azab vardır.
(Mucâdele 58/4)


عَسَى رَبُّهُ إِن طَلَّقَكُنَّ أَن يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِّنكُنَّ مُسْلِمَاتٍ مُّؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَائِبَاتٍ عَابِدَاتٍ سَائِحَاتٍ ثَيِّبَاتٍ وَأَبْكَارًا

Asâ rabbuhû in tallakakunne en yubdilehû ezvâcen hayren min kunne muslimâtin mû’minâtin kânitâtin tâibâtin âbidâtin sâihâtin seyyibâtin ve ebkârâ(ebkâren) : Eğer o sizi boşarsa RABBi ona, sizden daha iyi kendini ALLAH'a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibâdet eden, oruç tutan, dul ve bâkire eşler verebilir.
(Tahrîm 66/5)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »


Ebû Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1793)

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Ramazan'dan bahisle: "Hilâli görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilâli görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer hilâl size karşı bulutla örtülürse, hilâl için takdir (yâni hesap) yapınız" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1795)

Ebû Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Ramazan hilâlini gördüğünüzde oruç tutunuz. Şevval hilâlini gördüğünüzde ise iftar edin (bayram yapın). Hava bulutlu olursa otuz gün oruç tutunuz" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1808)

Ebû Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Bir veyâ iki gün öncesinden oruç tutmak sûretiyle sakın Ramazan'ın önüne geçmeyiniz. Bir kimsenin âdet edindiği bir orucu tutması bundan müstesnâdır. Böyle bir kimse o orucunu varsın tutsun" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1812)

Ümmü Seleme (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bâzı aile ferdleri yanına bir ay süreyle girmemeye yemin etmişti. Yirmi dokuz gün geçince, günün evvelinde (yahut sonunda) onların yanına girdi. Kendisine: "Ey ALLAH'ın Rasûlu! Sen bizim yanımıza bir ay girmemeye yemin etmiştin" denildiğinde Hz. Peygamber: "Ay, yirmi dokuz gün olur" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1816)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »

Ebu Bekre'nin (r.a.) rivâyet ettiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem :
"Bayram ayları noksan olmazlar. Bunlar, Ramazan ve Zil-hicce aylarıdır" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1822)

Adiy b. Hatim (r.a.) şöyle haber vermiştir:
...Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için...âyeti nâzil olduğu zaman Adiy b. Hatim Peygamber'e hitaben: "Yâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ! Ben yastığımın altına bir beyaz ve bir siyah olmak üzere iki ip koyuyorum da geceyi gündüzden fark ediyorum" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Muhakkak ki, senin yastığın çok enlidir (senin kafan kalın da bundaki inceliği anlamadın). Bu beyaz iplik ile siyah iplik gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığından ibârettir," buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1824)

Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"...Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için..."(Bakara, 187) âyeti nâzil olduğu zaman bâzı kimseler bir beyaz bir de siyah iplik alıp, bunların renklerini açıkça fark edinceye kadar yerlerdi. Nihâyet Yüce ALLAH, mine'l-fecri (fecirden)beyânını indirip bunu tamâmen açıkladı.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1825)

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem :
"Bilâl ezanı gece okuyor. Siz, İbn. Ümmü Mektum'un ezanını işitinceye kadar yiyip içiniz" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1827)

İbn Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Bilâl'in ezanı (veya Bilâl'in nidası) sizden hiç kimseyi sahurundan alıkoymasın. Çünkü o, henüz gece iken ezan okur (veya nidâ eder). Öyle ki, (namazda) kâim olanınızı (sabah namazı yaklaşıyor diye) vazgeçirsin. Uykuda olanınızı da uyandırsın." Ve (Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem elini düzeltip yukarı kaldırarak): "Aklığın böyle böyle zâhir olması fecir değildir.(İki parmağının arasını açarak) böyle oluncaya kadar (fecir doğmaz) " buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1830)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »


Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır" buyurmuştur.
(Enes'in (r.a.)’dan; Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1835)

Zeyd b. Sâbit radiyallâhu anhu şöyle anlatmaktadır:
"Biz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile berâber sahur yemeği yedik. Sonra (Sabah) namaza kalktık" dedi. Enes b. Malik: "Sahur ile sabah namazı arasında ne kadar zaman oldu?" diye sordu. O da: "Elli ayet (okunacak) kadar" diye cevap verdi.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1837)

Sehl b. Sa'd radiyallâhu anhu'nun bildirdiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "İnsanlar iftar yapmakta (sünnet vechile) acele davrandıkları müddetçe dâima hayır üzeredirler" buyurmuştur.
(Sehl b. Sa'd'ın (r.a.)’dan; Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1838)

Ömer radiyallâhu anhu'nun haber verdiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Gece şu taraftan (doğu tarafından) yönelip geldiği, gündüzde şu taraftan (batıdan) arkasına dönüp gittiği, Güneş de battığı zaman oruçlu orucunu bozmuştur (yani orucunu bozma vakti girmiştir) " buyurmuştur.
(Ömer (r.a.)’dan; Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1841)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim---Abdullah b. Ebu Evfa (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Biz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile berâber Ramazan ayında bir seferde bulunduk. Güneş battığı zaman Rasûlullah birine: "Ey filan! Haydi (bineğinden) in de bize sevik karıştır" dedi. O zat: Yâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ! Henüz gündüzdür dedi. Rasûlullah tekrar: Haydi in de bizim için sevik karıştır, buyurdu. O kimse (devesinden) indi ve sevik bulayıp Peygamber'e getirdi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de ondan içti ve sonra eliyle işâret ederek: "Güneş şuradan (batı tarafından) battığı ve gece de şuradan (doğu cihetinden) geldiğinde oruçlunun iftar vakti girmiştir" buyurdu.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1842)

Resim---İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem yiyip içmeksizin oruçları birbirine eklemekten nehiy buyurdu. Sahâbeler:Ama siz peş peşe oruç tutuyorsunuzdediklerinde. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Ben, sizin gibi değilim. Zira ben, (RABBim tarafından) yedirilir ve içirilirim" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1844)

Resim---Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem orucu birbirine eklemekten nehyetmişti. Müslümanlardan birisi Rasûlullah'a:Yâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem! Sen bir günün orucunu diğer güne ekliyorsundedi. Buna karşılık Rasûlullah: "Sizin hanginiz bana benzer? RABBim beni yedirip içirdiği halde gecelerim" buyurmuştur. Fakat sahâbelerin ard arda oruç tutmakta ısrar etmeleri üzerine Rasûlullah, oruçlarına bir gün, sonra bir gün daha (arka arkaya iki gün) ekledi. Sonra (üçüncü günü) hilâli gördüler. Bunun üzerine Rasûlullah, arka arkaya oruç tutmaktan vaz geçmeyenleri ihtar eder mâhiyette: "Eğer hilâl (bir ay) gecikseydi, ard arda oruç tutmayı (savm-ı visal) sizin için (ibret dersi olsun diye) o kadar artırırdım" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1846)

Resim---Enes (r.a.) şöyle anlatır:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Ramazan'da namaz kılıyordu. Ben de geldim ve yanıbaşına namaza durdum. Bir başkası daha gelip o da namaza durdu. Nihâyet bir cemaat olduk. Rasûlullah, benim arkasında olduğumu hissedince, namazda hafifletme ve kısaltmalar yapmaya başladı. Sonra evine girdi. Kendisi öyle bir namaz kıldı ki onu bizim yanımızda iken kılmazdı. Sabaha ulaştığımızda kendisine:Dün geceki namazda arkanda bizim bulunduğumuzu anladın mı?diye sorduk, Cevâben: "Evet. yaptığım hafifletme ve kısaltmaya beni sevkeden sizlerin varlığını anlamış olmamdır" buyurdu. Enes (r.a.) sözlerine devamla:Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir günün orucunu diğerine eklemeğe başladı. Bu, ayın sonunda olmuştu. Sahâbelerden bazı kimseler de oruçları birbirine eklemeğe başladılar. Bunun üzerine Peygamber: "Bu kimselere ne oluyor ki, oruçları birbirine ekleyip duruyorlar! Muhakkak ki, sizler, benim gibi değilsiniz. ALLAH'a yeminle söylüyorum: Eğer ay benim için uzasaydı, ben muhakkak amellerde şiddet gösteren bu (mufrit) kimselerin şiddet ve ifratlarını terk edecekleri bir oruç tutardım" buyurdu.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1848)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim---Hz. Âişe radiyallâhu anha:Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem oruçlu iken hanımlarından birisini öperdideyip sonra da gülmüştür.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1851)

Resim---Ömer b. Ebu Seleme radiyallâhu anha
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme
oruçlu olan öpebilir mi?diye sorduğunda, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona, Ümmü Seleme'yi işâret ederek: "Şundan sor" buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Seleme ona, Rasûlullah'ın bu fiili yaptığını haber verdi. Bu defa Ömer b. Ebu Seleme:Yâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem! ALLAH senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştirdedi. Bunun üzerine Rasûlullah: "ALLAH'a yemin ederim ki, ben ALLAH'a karşı, hepinizden daha saygılı ve ondan daha çok korkanınızımdır" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1863)

Resim---Hz. Âişe radiyallâhu anha ve Ümmü Seleme radiyallâhu anha:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ihtilam olmadan cünüp olarak sabahladığında oruca devam ederdidemişlerdir.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1864)

Resim---Ebu Hureyre radiyallâhu anhu şölye anlatmıştır:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e birisi gelerek: "Helak oldum. Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!" dedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Seni helak eden nedir?" diye sordu. O şahıs: "Ramazanda (oruçlu iken) hanımımla cinsi münâsebette bulundum" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Bir köleyi hürriyetine kavuşturabilir misin?" buyurdu. O zat:Hayır, kavuşturamamdedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Öyle ise iki ay ara vermeden oruç tutmaya gücün yeter mi?" “Hayır, buna muktedir olamamdedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Altmış yoksulu doyurabilir misin?" dedi. O kimse: "Hayır, doyuramam" dedi. Sonra o zât oturdu. Bu arada Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e içi hurma ile dolu (on beş Sa'alabilen) bir zenbil getirildi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem o zâta: "Bunu (al da) sadaka yap" buyurdu. O kimse:Benden fakir bir yoksula mı vereceğim? Medine'nin karataşlı iki tarafı arasında buna benim ailemden daha muhtaç bir ev halkı yokturdedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem yan (azı) dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra o kimseye: "Öyleyse bunu kendi âilene yedir!" buyurdu.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1870)

Resim---Hz. Âişe radiyallâhu anha şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir kimse gelerek:Yandım!dedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Niçin (yandın)?" diye sordu. O zat: "Ramazanda gündüzleyin eşimle cinsi münâsebette bulundum" dedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Sadaka ver, sadaka ver" dedi. O zat: "Sadaka verecek bir şeyim yok" dedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona oturmasını emretti. Derken Peygamber'e içlerinde yiyecek bulunan iki zenbil geldi. Rasûlullah o fakir kimseye; bunu alıp tasadduk etmesini emir buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1873)

Resim---İbn Abbas radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Mekke'nin fetih yılında ramazanda yola çıktı. Kedid mevkiine varıncaya kadar oruç tuttu. Sonra orucunu bozdu. Rasûlullah'ın sahâbeleri, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in fiillerinden dâimâ en yeni olanlara tâbi olurlardı.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1875)

Resim---Câbir b. Abdullah radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir sefer esnasında, insanların başına toplandığı ve gölgelendirmekte oldukları birisini gördü. ve: "Bunun nesi var?" diye sordu. Sahâbeler: "Oruç tutmaktadır" dediler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Seferde oruç tutmanız (her zaman) sırf bir iyilik sayılmaz" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1879)

Resim---Enes b. Malik'in radiyallâhu anhu rivâyetinde anlatıldığına göre:
Enes b. Mâlik'in kendisine, seferde Ramazan orucu sorulduğunda: "Biz Ramazanda Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile yolculuk ettik. Bu yolculukta ne oruç tutan tutmayanı, ne de tutmayan tutanı ayıpladı" diye cevap verdi.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1884)

Resim---Enes radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber bir seferde bulunmuştuk. Bizden kimi oruç tutmuş, kimi de yemişti. Sıcak bir günde konakladığımızda çoğumuz gölgelenmişti. Elbisesi olan elbisesiyle, kimimiz de eliyle güneşten korunuyordu. Oruç tutanlar hararetten kesilip düştüler. Buna karşılık oruç tutmayanlar, kalktılar, çadırları kurdular ve develeri suladılar. Bu faaliyetler üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Bu gün oruç tutmayanlar, tam sevap alıp gittiler" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1886)

Resim---Hz. Âişe radiyallâhu anha: şöyle nakletmiştir:
Hamza b. Amr Eslemi, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem sefer hâlindeki oruçtan sordu. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Dilersen oruç tut, dilersen oruç tutma" diye cevap vermiştir.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1889)

Resim---Ebu Derdâ radiyallâhu anhu şöyle anlatır:
Biz Ramazan ayında çok sıcak bir günde, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile berâber sefere çıktık. Her birimiz sıcaklığın şiddetinden dolayı elini başına koyuyordu. Aramızda ise Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile Abdullah b. Ravaha'dan radiyallâhu anhu başka oruç tutan kimse yoktu.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1892)

Resim---Ümmül-Fadl bt. Haris radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
Bâzı insanlar Arefe günü onun yanında Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in oruçlu olup olmadığı husûsunda münakaşa ettiler. Bir kısmı, Rasûlullah oruçludur, dedi. Diğer bir kısmıda Rasûlullah oruçlu değildir, dedi. Bunun üzerine ben Rasûlullah'a bir bardak süt gönderdim. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, bu sırada Arafat'ta devesinin üzerinde vakfe yaparken, o sütü içti.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1894)

Resim---Ümmü'l-Fadl radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
Ashabtan bâzı kimseler, Arefe günü oruç husûsunda şüpheye düştüler. Biz de Arafat'ta Rasûlullah ile berâber bulunuyorduk. Bunun üzerine ben, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Arafat'ta iken ağaçtan oyulmuş bir kap içinde kendisine süt gönderdim. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de bu sütü içti.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1895)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: AYET ve HADİSLERde ORUÇ

Mesaj gönderen nur_umim »


Resim---Hz. Âişe radiyallâhu anha şöyle haber vermiştir:
Câhiliye devrinde Kureyş aşûre günü oruç tutardı. (Hicretten evvel) Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de aşâre orucunu tutmuştur. Medîne'ye hicret ettiğinde yine aşûre orucunu tuttuğu gibi, (sahabelere de) bu orucu tutmalarını emretti.(İkinci sene) ramazan ayında oruç farz kılınınca, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "İsteyen aşure orucunu tutar, isteyen de terk eder" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1897)

Resim---Abdullah b. Ömer radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
Câhiliye devri ahâlisi aşûre günü oruç tutarlardı. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ve müslümanlar da ramazan orucu farz kılınmadan önce o gün oruç tutmuşlardır. Ramazan orucu farz kılınınca, Hz. Peygamber: "Şüphesiz ki, aşûre ALLAH'ın günlerinden bir gündür. Artık dileyen o gün oruç tutar, dileyen de o gün oruç tutmaz" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1901)

Resim---Abdullah b. Mesûd'un anlatıyor:
Abdurrahman b. Yezid şöyle dedi. Eşas b. Kays bir Aşûre günü Abdullah'ın yanına gelerek, onun yemek yediğini gördü ve: Ey Ebû Muhammed! Aşûre günü nedir bilir misin? O da "O nedir? diye sorduğunda "Şüphesiz bu gün aşûre günüdür, dedi. İbn Mesûd radiyallâhu anhu ise: "Ramazan orucunun farz kılınmasından önce bu günde oruç tutulurdu. Ramazan orucu emredilince bu terk olundu" demiştir.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1905)

Resim---Humeyd b. Abdurrahman'nın Muâviye b. Ebu Sufyan'dan radiyallâhu anhu naklettiğine göre kendileri Muâviye b. Ebu Sufyan'ı Medîne'deki hitâbında, yâni Muâviye bir aşûre günü Medîne'ye gelip halka hitâbında şöyle derken işitmiştir:Ey Medîneliler! Hani âlimleriniz? (Biliniz ki) ben Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemden işittim, (bu gün için) şöyle buyuruyordu: "Bu gün aşûre günüdür. Aşûre günü oruç tutmayı ALLAH size farz kılmamıştır. Halbuki ben oruçluyum. Sizlerden her kim bu orucu tutmak isterse tutsun; tutmak istemeyen de tutmasın" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1909)

Resim---İbn Abbas radiyallâhu anhu şöyle nakletmiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Medîne'ye geldiğinde Yahudiler aşûre günü oruç tutuyorlardı. Yahudilere bu orucun mâhiyeti sorulduğunda, onlar: "Böyle bir günde ALLAH Mûsâ'yı ve İsrâil oğullarını Firavun'a karşı gâlip kılmıştır. Biz de o günü ta'zim maksadıyla oruç tutuyoruz" dediler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Biz Mûsâ'ya sizden daha yakın ve evlâyız" buyurarak o gün de oruç tutulmasını emretti.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1910)

Resim---Ebû MûsA radiyallâhu anhu şöyle anlatır:
Aşûre günü Yahudilerin, ta'zim ettikleri ve bayram edindikleri bir gündü. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "O gün sizler de oruç tutunuz," buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1912)

Resim---İbn Abbas şöyle anlatmaktadır:
İbn Abbas radiyallâhu anhu kendisine aşûre günü orucu sorulduğunda: "Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in bu günden başka, fazîletinin bütün günleri içermesini talep ederek oruç tuttuğu bir gün ve bu aydan yâni Ramazan'dan başka fazîletinin bütün ayları içermesini talep ederek oruç tuttuğu başka bir ay bilmiyorum" demiştir.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1914)

Resim---Seleme b. Ekva radiyallahu anhu şöyle bildirmiştir:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aşure günü Eslem kabîlesinden bir kimseyi gönderip insanlar arasında şunu îlan etmesini emretmiştir: "Birşey yememiş olan oruç tutsun. Yemiş olan ise artık orucunu geceye kadar devam ettirsin!"
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1918)

Resim---Rubey bt. Muavviz b. Afrâ radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Medîne etrâfındaki Ensar köylerine aşûre günü kuşluk zamânı şu haberi gönderdi: "Her kim oruçlu olarak sabaha ulaştı ise artık orucunu tamamlasın. Kim de bir şey yiyerek sabahladı ise gününün geri kalan kısmını yemek yemeyerek tamamlasın!" Rubey sözlerine şöyle devam etmiştir: Biz bundan sonra aşure orucunu tutar, bütün çocuklarımıza da tutturur ve onlarla mescide giderdik. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncak düzerdik de onlardan biri yemek diye ağlarsa iftar vakti erişinceye kadar ona bu oyuncağı verip eğlendirirdik.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1919)

Resim---Ömer b. Hattab radiyallâhu anhu şöyle nakletmiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem sizi şu iki günde oruç tutmaktan nehyetti: Birisi orucu tamamladığınız Ramazan Bayram'ı günüdür, diğeride kurbanınızın etinden yediğiniz Kurban Bayram'ı günüdür.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1920)

Resim---Ebu Saîd Hudrî radiyallahu anhu
Hz. Peygamber'den (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir:
"İki günde oruç tutmak sahih olmaz: Kurban bayramı günü ile Ramazan Bayramı günü"
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1922)

Resim---İbn Ömer'in radiyallâhu anhu rivâyetinde anlatıldığına göre:
Bir kimse İbn Ömer'e gelip:
Bir gün oruç tutmayı adadım. Ancak bu nezrettiğim gün de Kurban Bayramı yahut Ramazan Bayramı gününe isabet etti (nasıl yapayım?) diye sordu. İbn Ömer "Yüce ALLAH nezri yerine getirmeyi emir buyurdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise bu (bayram) gününün orucundan nehyetti" demiştir.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1924)

Resim---Câbir b. Abdullah'ın radiyallâhu anhu şöyle söylediğini
Muhammed b. Abbad haber vermiştir:
Câbir b. Abdullah radiyallâhu anhu , Kâbe'yi tavaf etmekte iken kendisine, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Cuma günü oruç tutmaktan nehyetti mi?diye sordum. Cevâben: "Şu Beyt'in sâhibine yemin olsun ki, evet nehyetti" demiştir.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1928)

Resim---Ebu Hureyre'nin radiyallâhu anhu bildirdiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Sizden biriniz Cum'a'dan bir gün önce veyâ bir gün sonra oruç tutmadıkça sakın yalnızca Cum'a günü oruç tutmasın" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1929)

Resim---Seleme b. Ekva radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
...oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir...âyeti nâzil olduğunda, oruç tutmayıp da fidye vermek isteyenler, oruç tutmayıp fidye verdiler. Bundan sonraki ayet nâzil olunca o ayet fidye vermeyi, edâ ve kazâya gücü yetmeyenlere tahsis etti.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1931)

Resim---Hz. Âişe radiyallâhu anhu şöyle rivâyet etmiştir:
"(Bâzen) üzerimde Ramazandan oruç borcu kalırdı da, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile meşgul olup ilgilenmekten dolayı bu orucu Şaban ayından başka bir ayda yerine getirmem mümkün olmazdı."
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1933)

Resim---Hz. Âişe'nin radiyallâhu anhu haber verdiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Kimin üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, o ölünün velisi, ölen kimse yerine oruç tutabilir" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1935)

Resim---İbn Abbas radiyallahu anhu şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah'a (a.s.) bir kadın gelerek: "Annem, üzerinde bir ay oruç borcu olduğu halde öldü" dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: "Eğer annenin üzerinde herhangi bir borç bulunsaydı sen o borcu öder miydin?" diye sordu. Kadın: "Evet" deyince Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Öyle ise ALLAH'a olan borç başka borçlardan daha ziyâde ödenmeğe layıktır" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1936)

Resim---Ebu Hureyre'nin radiyallâhu anhu haber verdiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Herhangi biriniz (bilhassa) oruçlu bulunduğu gün artık kötü söz söylemesin ve câhilliğe kapılmasın. Eğer bir kimse kendisi ile dövüşür yâhut söverse derhal; ben oruçluyum, ben oruçluyum, desin" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1941)

Resim---Sehl b. Sa'd'ın radiyallâhu anhu naklettiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan Kıyâmet gününde yalnız oruç tutanlar girer. Onlarla berâber başka hiçbir kimse giremez. (Kıyâmet gününde) oruçlular nerede? diye çağrılır. Oruç tutanlar kalkıp o kapıdan girerler. Oruçluların sonuncusu bu kapıdan içeri girdiği zaman kapı kapatılır, artık ondan içeriye hiç kimse giremez."
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1947)

Resim---Ebu Saîd Hudrî'nin radiyallâhu anhu haber verdiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kul ALLAH rızâsı için bir gün oruç tutarsa, bundan dolayı şüphesiz ALLAH o kulun yüzünü ateşten yetmiş sonbahar (yetmiş yıl) kadar uzaklaştırır."
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1948)

Resim---Ebu Hureyre'nin radiyallâhu anhu rivâyet ettiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Kim oruçlu iken unutup yer, içerse orucunu (bozmayıp) tamamlasın. Çünkü ona ancak ALLAH yedirmiş ve içirmiştir" buyurmuştur
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1952)

Resim---İbn Abbas radiyallâhu anhu şöyle nakletmiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Ramazandan başka hiç bir ayda tam olarak oruç tutmamıştır. ALLAH Rasûlü diğer aylarda oruç tuttuğu zaman onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Rasûlullah bu ay hiç iftar etmiyor diyecek kadar oruç tutardı. Oruç tutmadığı zamanda da onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Rasûlullah bu ay hiç oruç tutmuyor diyecek derecede oruç tutmazdı.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1959)

Resim---Enes radiyallâhu anhu şöyle nakletmiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bâzen: "O artık hep oruçludur, O hep oruçludur" denilinceye kadar oruç tutar, bâzen de "O artık hiç oruç tutmamıştır, O hiç oruç tutmuyor" denilinceye kadar oruç tutmazdı.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1961)

Resim---Abdullah b. Amr b. As radiyallâhu anhu şöyle anlatır:
Abdullah'ın: "Ben hayatta bulunduğum müddetçe geceleyin namaz kılacağım, gündüzleyin de oruç tutacağım" diye yemin ettiği Rasûlullah'a haber verildiğinde, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Gerçekten sen böyle mi söylüyorsun?" dedi. Ben de kendisine: "Evet böyle söyledim Yâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem!" dedim. Râsûlullah: "Sen bu ağır ibâdeti yerine getiremezsin. Sen bâzen oruç tut, bâzen ye, bâzen uyu, bâzen namaz kıl. Her aydan üç gün oruç tut. Her iyiliğe onun on misli mükâfat vardır. Kim bir iyilikle gelirse işte ona bunun on katı vardır. Bu, her ayın üç gün orucu bütün sene oruç gibidir" buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Öyle ise bir gün oruç tut, iki gün ye, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum ya Rasûlullah dedim. Öyle ise; bir gün oruç tut, bir gün tutma. İşte bu Dâvud'un (a.s.) orucudur. Bu, oruç tutmanın en âdil olanıdır, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Bundan daha fazîletli oruç yoktur" buyurdu. Abdullah b. Amr (ihtiyarlayıp da taahhüt ettiği ibâdeti yerine getirmekten âciz kalınca): "Rasûlullah'ın söylediği her ayda üç gün oruç tutmayı kabul etmiş olsaydım, bana hiç şüphesiz ehlim ve malımdan daha sevimli olacaktı," diye hayıflanmıştır.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1962)

Resim---İmran b. Huseyn radiyallâhu anhu şöyle haber vermiştir:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem , ona (veya bir başkasına): "Şaban ayının ortalarında oruç tuttun mu?" diye sormuştur. O, hayır tutmadım, deyince. Rasûlullah: "Ramazan'dan sonra iki gün oruç tut" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1979)

Resim---İbn Ömer radiyallâhu anhu şöyle nakletmiştir:
Sahâbelerden bâzı kimselere, rüyâlarında, Kadir gecesinin, (Ramazan'ın) son yedi günü içinde olduğu gösterildi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem onlara: "Görüyorum ki rüyâlarınız Ramazan'ın son yedi günü hakkında biribirine uygun düşmüştür. Artık kim Kadir gecesini aramaya kalkışırsa, onu Ramazan'ın son yedisinde arasın" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1985)

Resim---Ebu Saîd Hudrî radiyallâhu anhu şöyle anlatır:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Mescitte Ramazan ayının ortasındaki on günde itikâf ediyordu. Yirminci gece dolup Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem yirmi birinci geceyi karşılayacağı zaman eve dönerdi. Kendisi ile berâber îtikâf edenler de dönerlerdi. Sonra kendisi bir ayda ikâmet etti de, bu ayda iken, içinde evine dönmekte olduğu o gecede de îtikâf etti. Muteakiben halka bir hutbe îrad ederek ALLAH'ın dilediği bâzı şeyleri onlara şöyle emretti: "Ben şu on günde îtikâf ediyordum. Sonra bana şu son on günde îtikâf etmem zahir oldu. Benimle berâber îtikâf etmiş olan, kendi îtikâf yerinde gecelesin. Ben, bu geceyi muhakkak görmüştüm, fakat o bana unutturuldu. Siz onu (Kadir gecesi) son ondaki her tek gecede arayın. Ben kendimi bir su ve bir çamur içinde secde ederken gördüm." Ebû Saîd Hudrî sözlerine devamla: Biz yirmi birinci gecede yağmura tutulduk. Hatta Mescidin çatısı Resulüllah'ın namaz kıldığı yere aktı. Ben, sabah namazından dönerken Rasûlullah'a baktığımda, yüzü yağmur çamur içerisinde idi.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1993)

Resim---Hz. Âişe'nin radiyallâhu anhâ naklettiğine göre:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Kadir gecesini Ramazanın son on günü içinde arayınız" buyurmuştur.
(Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1998)
Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön