İKİNCİ EMANET

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

عن ابْنِ عمرَ رضى اللّه عنهما، قال: قال رسولُ اللّه : أُمِرْتُ انْ أُقَاتلَ الناسَ حتّى يشهدُوا أنْ َ إلَهَ إّ اللّهُ وأنّ مُحمّداً رسولُ اللّه، ويُقِيمُوا الصَةَ، ويُؤتُوا الزَّكاةَ، فإذَا فَعَلُوا ذَلكَ عَصَمُوا منِّى دِمَائهمْ وَأمْوَالَهُمْ إّ بحقِّ ا“سْمِ، وحسَابُهُمْ علَى اللّهِ أخْرَجَهُ الشيخان، ولم يذكر مسلم: إّ بحقِّ ا“سمِ .


İbn-i Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Ben insanlar Allah'tan başka ilâhın olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğuna şehâdet edinceye, namaz kılıncaya, zekât verinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Bunları yaptılar mı, kanlarını, mallarını bana karşı korumuş (emniyet altına almış) olurlar. İslâm'ın hakkı hâriç. Artık (samimi olup olmadıklarına dair) durumları Allah'a kalmıştır"

Müslim'deki rivayette "İslâm'ın hakkı hâriç" ibâresi mevcut değildir.

Buhârî, İmân: 17; Müslim, İman: 36, (22)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وَعَنْهُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال. سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ يَقُولُ: يُؤمِنُ أحَدُكُمْ حتّى أكونَ أحبَّ إليهِ من والدِهِ وولدِِهِ والنّاسِ أجْمَعِي. أخرجه الشيخان والنسائى.وفي أخرى للنسائى رحمه اللّه تعالى: أحبَّ إليه من ماله وأهله.



Hz. Enes (radıyallahu anh) bildiriyor; Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:

"Sizden biri, beni, babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz" Nesâî'nin bir rivayetinde "... malından ve ailesinden daha sevgili..." denmektedir.


Buhârî, İman: 8; Müslim, İman: 70, (44); Nesâî, İman: 19, (8, 114, 115)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وَعَنْ أنس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: قالَ رسولُ اللّهِ : ثثةٌ مِنْ أصلِ ا“يمانِ: الكَفُّ عمَّنْ قالَ َ إلَهَ إّ اللّهُ، وََ تُكَفِّرْهُ بِذَنْبٍ، وََ تُخْرِجْه عنِ اسمِ بَعَمَلِ، والجهادُ ماضٍ منذُ بعثَنِى اللّهُ تعالى إلى أن يُقاتِلَ آخرُ هذهِ ا‘مةِ الدجالَ، يُبطِلُهُ جَوْرُُ جائِرٍ وََ عَدلُ عادلِ، وَايمانُ با‘قدارِ. أخرجه أبو داود .

Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dedi ki:

"Üç şey vardır ki imanın aslındandır:

1- Lailahe illallah diyene saldırmamak: İşlediği herhangi bir günahı sebebiyle bu kimseyi tekfir etme, herhangi bir ameli sebebiyle de İslâm'dan dışarı atma.

2- Cihad, bu Allah'ın beni peygamber olarak gönderdiği günden, bu ümmetin Deccâl'e karşı savaşacak en son ferdine kadar cereyan edecektir, onu, ne imamın zâlim olması, ne de âdil olması ortadan kaldıramayacaktır.

3- "Kadere iman


Ebu Dâvud, Cihad 35, (2532)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن النواس بنِ سَمعانَ رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قال رسُولُ اللّهِ : إنَّ اللّهَ تعالى ضربَ مثً صراطاً مستقيماً على كَتفَىِ الصراطِ دَارَانِ. وفي رواية سُورانِ لهما أبوابٌ مفتَّحةٌ، على ا‘بوابِ ستورٌ، وداعٍ يدعوا عَلَى رأسِ الصراطِ، وداعٍ يدعو فوقه واللّهُ يدعوُ إلى دارِ السَّمِ ويَهدِى من يشَاءُ إلى صراطٍ مستقيمٍ. فا‘بوابُ التِى على كَتِفَىِ الصراطِ حدُودُ اللّهِ تعالى فَ يقعُ أحدٌ في حدودِ اللّهِ تعالى حتَّى يكشفَ السترَ، والذِى يدعُو منْ فوقِهِ واعظُ ربِهِ. أخرجه الترمذى، وفسرهُ رَزينٌ في حديثٍ رواهُ عنِ ابنِ مسعودِ رضىَ اللّهُ عنه: أنَّ الصراطَ هوَ ا“سْمُ، وأنَّ ا‘بوابَ مَحارِمُ اللّهِ تعالى، والستورُ حدودُ اللّهِ، والداعى على رَأسِ الصراطِ هو القرآنُ، والداعى فوقَهُ واعظُ اللّهِ تعالى في قلبِ كلِّ مؤمنٍ .



Nevvâs İbnu Sem'ân (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Allah, bize iki tarafında iki ev bulunan bir doğru yolu misal veriyor. -Bir rivayette iki ev değil "İki sur" denmiştir- Bu evlerin açık olan kapıları vardır. Kapıların üzerine de perdeler çekilmiştir. Biri yolun başında, biri de onun yukarısında durmuş iki dâvetçi (gelip geçenlere) şu dâveti okuyorlar: "Allah cennete çağırır, dilediğini doğru yola eriştirir" (Yunus, 10/25). Yolun iki yakasındaki kapılar ise Allah'ın hududu (yani yasakları) dur. Hiç kimse perdeyi açmadan bu yasaklara düşmez. Kişinin yukarısındaki davetçi, Rabbisinin vâiz'idir."


Tirmizî, Emsâl: 1 (2863).
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن أبى هريرة رضىَ اللّهُ عنهُ قال: قال رسولُ اللّهِ : بدأ ا“سمُ غريباً وسيعودُ غريباً كَما بدأ فطوبَى للغرباءِ. أخرجه مسلم .



Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu:

"İslâm garib olarak başladı, tekrar başladığı gibi garîb hâle dönecektir. Gariblere ne mutlu!"


Müslim, İmam 232, (145); Tirmizî, İman 13 (2631)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعنها رضىَ اللّهُ عنها قالت: بَعَثَ رسُولُ اللّهِ إلى عُثْمَانَ بنِ مَظْعُونٍ أرَغْبَةً عن سنتِى؟ فَقَالَ: َ وَاللّهِ يَا رَسُولَ اللّهِ ولكنّ سنّتَكَ أطلبُ. فَقَالَ النَّبِىّ #: فإنّى أنامُ وأصلى وأصُومُ وأفطرُ وأنكحُ النّساءَ، فاتقِ اللّهَ يا عُثْمَانَ، فإنّ ‘هلَكَ عَلَيْكَ حقاً، وإن لضيفكَ عليكَ حقّا، وإنّ لِنفسِكَ عليكَ حقّاً فصمْ وأفطرْ وصلّ ونمْ. أخرجه أبو داود.وزاد رزين رحمه اللّه تعالى وَكَانَ حلفَ أن يَقُومَ الليلَ كلّهُ ويصُومَ النّهارَ وَ ينْكِحُ النساءَ فسَألَ عن يمينهِ فنزَلَ يُؤخذُكُمْ اللّهُ باللّغْوِ فِي أيْمَانِكُمْ ويُروى أنه نوى ذلكَ ولم يعزمْ. وهو أصحّ .

Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Osman İbnu Maz'ûn'u çağırtarak

"Sen sünnetimi beğenmiyor musun?" diye sordu.

"Hayır, ey Allah'ın Resûlu dedi, kasem olsun hayır! Aksine, aradığım şey senin sünnetindir!" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine şöyle buyurdu:

"Bil ki, ben, hem uyurum, hem namaz kılarım; oruç da tutarım, kadınlarla evlenirim de, Ey Osman, Allah'tan kork, zira ehlinin senin üzerinde hakkı var, misafirin senin üzerinde hakkı var, nefsinin senin üzerinde hakkı var. Öyle ise bâzan oruç tut, bâzan ye. Namaz da kıl, uykunu da al"

Ebu Dâvud, Salât: 317 (1369).

Rezîn merhum, şunu ilâve ediyor: Osman (radıyallahu anh) bütün gece namaz kılmak, gündüzleri de hep oruç tutmak, kadınlarla da hiç nikah yapmamak üzere yemîn etmişti. Osman Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a yemininden sordu. Bunun üzerine meali şu olan âyet nâzil oldu: "Allah sizi rastgele yeminlerinizden (lağv) dolayı değil, fakat kalplerinizin kasdettiği yeminden dolayı sorumlu tutar" (Bakara: 2/225).
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن أبى موسى رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ : إن الخازنَ المسلمَ ا‘مينَ الّذى يُعطِى ما أُمِرَ بهِ كامً موَفَّراً طيبةً بهِ نفسُهُ أحدُ المتصدقين.أخرجه الخمسة إ الترمذى.وزاد النسائى في أوله المُؤمِنُ لِلمؤمنِ كَالبُنْيَانُ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضاً.



Ebu Musa (radıyallahu anh)'nın rivayetine göre Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:

"Emîn bir Müslüman mal muhafızı olsa ve vazîfesini dürüstlükle yapsa, şöyle ki, kendisine (sadaka vs. nevinden) emredileni gönül hoşluğuyla eksiksiz ve tam olarak yerine verse, sadakayı veren iki kişiden biri olur."

Nesâî, hadisin başında şu ziyadeyi kaydetti: "Mü'min kişi, diğer mümine karşı duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler."


Buhârî, Zekat: 25, Vekâlet: 16, İcâre: 1; Müslim, Zekât: 79 (1023); Ebu Dâvud, Zekât: 43, (1684); Nesâî, Zekât: 66, (5, 79-80)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن عائشة رضِىَ اللّه عنها قالت: ]كَانَ لِرَسُولِ اللّهِ حَصِيرٌ يَحتجزُهُ في الليلِ فيصَلِّى فيهِ، ويبسطهُ في النهارِ فيجلسُ عليهِ، فجعلَ النّاسُ يثوبونَ اليهِ يصلون بصتِهِ حتّى كثروا قأقبلَ عليهم فقالَ: يا أيها النّاسُ خذوا من ا‘عمالِ ما تُطيقُونَ فإنّ اللّهَ تعالى يَمَلُّ حتّى تَمَلُّوا، وإنّ أحبَّ ا‘عمالِ إلى اللّهِ تعالى مَا دَامَ وإنّ قلَّ، وَكانَ آلُ محمدٍ # إذَا عَملُوا عمً أثبَتُوهُ[. أخرجه الستة.وفي رواية للبخارى عن أبى هريرة رضى اللّهُ عنهُ: ]سَدِّدُوا، وَقَارِبُوا، واغدُوا، وروحُوا، وشيئاً من الدُّلْجَةِ، والقصدَ القصدَ تبلغُوا، واعلمُوا أنهُ لنْ يُدخلَ أحدَكُمْ عملُهُ الجنةَ. قالوا: وَ أنتَ يا رسولَ اللّهِ؟ قالَ وَ أنَا إ أن يَتَغَمَّدَنِىَ اللّهُ تعالى بمغفرةٍ ورحمةٍ[.وفي أخرى للبخارى والنسائى: ]إنّ هذا الدِّينَ يُسْرٌ، ولنْ يشادَّ الدِّىنَ أحدٌ إ غَلَبَهُ[ »يحتجزُهُ« بالزاى يجعله كالحجزة.



Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) şunu anlatır: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in bir hasırı vardı, geceleri perde yapıp gerisinde namaz kılardı, gündüzleri de yayıp üzerine otururdu. Halk da Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına dönüp (gelip) aynen onun gibi namaz kılmaya başladılar. Sayı gittikçe arttı. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara yönelerek şunu söyledi: "Ey insanlar, takat getireceğiniz işleri yapın. Zira siz (dua etmekten) usanmadıkça Allah da sevap yazmaktan usanmaz. Allah'a en hoş gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır." Ravi der ki: Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in ailesi bir iş yapınca onu sâbit kılardı (artık terketmez devamlı yapardı).]

Buhârî, İman: 16, Ezân: 81, Rikâk: 18; Müslim, Salât: 283, (782); Muvatta, Salâtu'l-Leyl: 4, (1, 118); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl: 1 (3, 218); Ebu Dâvud, Salât: 317, (1368).

Buhârî'nin Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den yaptığı bir rivayette:
"Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin), ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel, cenneti kazandırmayacaktır" buyurdu.

"Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah'ın Resûlü?" dediler

"Evet, ben de, dedi, Allah affı ve rahmeti ile muâmele etmezse ben de!"

Buhârî, Rikak: 18.


Buhârî ve Nesâî'de gelen bir başka rivayette: "Bu din kolaylıktır. Kimse (aşırı gayretle) dini geçmeye çalışmasın, (başa çıkamaz, yine de yapamadığı eksiklikleri kalır ve) galibiyet dinde kalır" buyrulmuştur.
Buhârî, İman: 29
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن أنس رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قال رَسُولُ اللّهِ : يسِّرُوا وَ تُعَسِّرُوا وَبَشِِّرُوا. وفي رواية ]وَسَكِّنُوا وََتُنَفِّرُوا[. أخرجه الشيخان .


Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın ve müjdeleyin." Bir rivayette de: "...Isındırın, nefret ettirmeyin..." buyrulmuştur.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ إذا ضُيِّعتِ ا‘مانةُ فانتظرِ السّاعةَ. قيل: وَكَيْفَ إضَاعَتُهَا؟ قال: إذا وُسِّدَ ا‘مرُ إلى غيرِ أهلهِ.أخرجه البخارى. »وُسِّدَ« أُسند .

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:

"Emanet kaybedilince kıyameti bekleyin."

"Emanet nasıl kaybolur?" diye sordular.

"İşler ehil olmayanlara teslim edilince" diye cevapladı."


Buhârî, Rikak: 35, İlm 2
Resim
Kullanıcı avatarı
katre-iNur
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 272
Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen katre-iNur »

Müslim'in İbnü Ömer (R.A.)' dan yaptığı rivayette , Peygamber (A.S.) buyurdular ki:

"Sol el ile yemek yemeyin ve onunla bir şey içmeyin. Çünkü şeytan sol eliyle yer ve içer."

Hadisin ravilerinden Hz. Nafi şu fazlalığı rivayet etmiştir:

"Sol el ile almayın , onunla vermeyin."

(İmam Birgivi Tarikat- Muhammediye' den)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/katreimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن قيس بن أبى حازم قال: قال أبو بكر رضى اللّهُ عنه، بعد أن حمِدَ اللّهَ تعالى وأثْنَى عليهِ: يا أيّها النّاسُ إنّكمْ تقرؤنَ هذه ايةَ وتَضُعونَهَا على غيرِ مَوضِعِها يَا أيها الَّذينَ آمنُوا عَليكُمْ أنفُسَكُمْ يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إذا اهْتَدَيْتُمْ وَإنّا سمِعْنَا رَسُولَ اللّهِ يَقُول:
إنّ النّاسَ إذا رَأَوُا الظالمَ فَلمْ يأخُذُوا عَلى يدِهِ أوشَكَ أنْ يَعمّهُمُ اللّهُ تعالى بِعقَابٍ، وإنّى سمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ يقول: مَا مِنْ قَوْمٍ يُعْمَلُ فِيهِمْ بِالمَعاصِى ثمّ يَقدِرُونَ عَلى أن يُغيرُوا فلم يُغيرُوا إّ يوشَكُ أن يَعمّهم اللّهُ بِعقابٍ. أخرجهما أبو داود والترمذى. ومعنى »يوشكُ« يقرُبُ ويُسرعُ .



Kays İbnu Ebî Hâzım anlatıyor: "Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) Cenâb-ı Hakk'a hamd ve senadan sonra buyurdu ki: "Ey insanlar! Sizler şu âyeti okuyor ve fakat yanlış anlıyorsunuz: "Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez" (Maide: 5/105). Biz Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in: "İnsanlar, zâlimi görüp elinden tutmazlarsa, Allah'n, hepsine ulaşacak umumî bir belâ göndermesi yakındır" dediğini işittik." Keza ben, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "İçlerinde kötülükler işlenen bir cemiyet, bu kötülükleri bertaraf edecek güçte olduğu halde, seyirci kalır, müdâhale etmezse, Allah'ın hepsini saran umumî bir belâ göndermesi yakındır" dediğini işittim."

Ebu Dâvud, Melâhim 17, (4338); Tirmizî, Tefsir, Mâide (3059), Fiten 8 (2169); İbnu Mâce, Fiten 20 (4005)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن ابن مسعود رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ : إنّكم منْصُورونَ وَمصيبُونَ ومفتوحٌ عليْكمْ: فمنْ أدرََكَ ذلك منكمْ فليتقِ اللّهَ تعالى وليأمرْ بالمعروفِ ولْينهَ عن المنكرِ، ومن كذَبَ علىّ متَعمداً فليتبوأ مقعَدَهُ منَ النّارِ.


İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Sizler yardım görecek, ganimetler elde edecek ve birçok memleketleri fethedeceksiniz. Sizden kim bu vakte ererse, Allah'tan çekinsin, ma'rufu emredip, münkerden de nehyetsin. Kim de bile bile bana yalan nisbet ederse, ateşteki yerini hazırlasın."


Tirmizî, Fiten 70, (2258)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن عُرس بن ِ عميرةَ الكندِىِّ رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ : إذا عُملتِ الخطيئةُ في ا‘رضِ كَانَ مَنْ شَهدَهَا فأنكرَهَا كمنْ غابَ عنهَا، وَمَنْ غابَ عنهَا فَرَضِيَهَا كانَ كمنْ شهدهَا. أخرجهما أبو داود .



Urs İbnu Amîre el-Kindî (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şâhid olan bunu takbîh ederse (kötü olduğunu te'yîd ederse), o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şâhid olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şâhid olmuş gibi mânen zarar görür."


Ebu Davud, Melâhim: 17, (4345)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن أبى سعيدٍ رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ : إنَّ منْ أعظمِ الْجهَادِ كلمةَ عدلٍ عندَ سُلطانٍ جائرٍ. أخرجه أبو داود والترمذى .


Ebu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Zâlim sultanın yanında gerçeği söylemek en büyük cihaddandır."


Ebu Dâvud, Melâhim 17, (4344); Tirmizî 13, (2175); İbnu Mace, Fiten 20, (4011)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

عن أنس رَضِىَ اللّهُ عنهُ ]أنّ النبىّ # صُرِعَ مِنْ فرسٍ فَجُحِشَ شِقّهُ أو كَتِفُهُ، وآلى من نسائهِ شهراً فجلسَ في مشربةٍ لهُ درجُهَا من جذُوعٍ فأتاهُ أصحَابُهُ يَعُودونهُ فصلّى بهم جالساً وهم قيامٌ، فلما سلمَ قال: إنّما جُعِلَ ا“مَامُ لِيُؤْتمّ بهِ فإذا صلّى قائماً فصلّوا قياماً، وإن صلّى قاعداً فصلّوا قعوداً، وََ تركَعُوا حتّى يركعَ، وََ ترفعُوا حتّى يرفَع. قال: ونزلَ لتسعٍ وعشرينَ. فقالوا يا رسُولَ اللّهِ إنك آليتَ شهراً. فقال: إن الشهر تسعٌ وَعشرونَ. أخرجه البخارى والترمذى والنسائى.وفي أخرى للشيخين عن أم سلمة: إنّ الشهرَ يكُونَ تسعاً وعشرين[.وفي أخرى لمسلم عن جابر ثمّ طبَّقَ يديْهِ ثثاً مرّتينِ بأصابعِ يدَيْهِ كلِّهَا ومرةً بتسعٍ مِنْهَا.


Enes (radıyallahu anh)'in anlattığına göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i bir at yere atmıştı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın (sağ) tarafı veya (sağ) omuzu ezildi. Bu O'na ayakta duramayacak kadar ızdırab verdi. O sıralarda hanımlarını da bir ay müddetle terketti. Bu esnada, hurma kütüğünden yapılmış bir merdivenle çıkılan tenezzüh odasına (meşrübe) çekildi. Ashâb (radıyallahu anhum ecmaîn) kendisine "geçmiş olsun" ziyaretine geliyorlardı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) oturarak namaz kılardı, onlar ise ayakta durarak namaza uymuşlardı. Selâmı verince şöyle dedi:

"İmam, kendisine uyulmak için vardır. Öyle ise ayakta namaz kıldırıyorsa siz de ayakta kılın, şâyet oturarak kıldırıyorsa siz de oturarak kılın, imam rükuya varmadan rükuya gitmeyin, o başını kaldırmadan siz de kaldırmayın."

Râvi der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) ayın 29'unda meşrübeden indi. Ashâb:

"Ey Allah'ın Resulü, sen bir aylık bir müddet için îlâ'ya (ayrı kalmaya) karar vermiştin" dediler. Onlara:

"Bu ay yirmi dokuz gündür" cevabını verdi."

Buhârî ve Müslim'de Ümmü Seleme'den gelen bir rivayette: "Bu ay yirmi dokuz çekiyor" buyurmuştur.

Müslim'de Câbir (radıyallahu anh)'dan kaydedilen bir rivayette: "Sonra iki elini üç sefer uzattı, ikisinde her iki elinin bütün parmaklarıyla, sonuncu kerede sadece dokuz parmağıyla işaret etmişti" diye (yirmi dokuzu gösterdiği açıklanır)"


Buhârî, Salat: 18, Ezan: 51, 82, 128, Sıfatu's-Salat: 83, 128, Savm: 11, Mezâlim: 25, Nikâh: 91, Talâk: 21, Eymân: 20; Tirmizî, Savm: 6, (690); Nesâî, Talak: 32, (6, 166).
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

عن أبى الدرداء رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قال رسُولُ اللّهِ : إنّكُمْ تُدْعَوْنَ يوْمَ القِيَامَةِ بأسمَائِكُمْ وَاَسْمَاءِ آبَاءِكُمْ فأحسنُوا أسماءَكُمْأخرجه أبو داود.


Ebu'd-Derdâ (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın."

Ebu Dâvud, Edeb: 69, (4948)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

عن سهل بن سعد الساعدى رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: جَاءَ النبِىّ إلى بَيْتِ فَاطِمَةَ رَضِىَ اللّهُ عنهَا فلمْ يَجِدْ علِيّاً كَرّمَ اللّهُ وَجْهَهُ فقال: أين ابنُ عمّكِ؟ فقالت: كانَ بَيْنِى وَبَيْنَهُ شئٌ فغاَضَبَنِى فَخَرجَ، فقال النبىّ # “نسَان انظر أين هو؟ فقال: هُوَ في المسْجِد راقِدٌ. فَجَاءَهُ وَهُوَ مضْطَجعٌ وَقَدْ سقطَ رداؤُهُ عن شقِه فأصابهُ ترابٌ، فجعَل النبى# يقول: قُمْ أبَا ترابٍ قمْ أبَا ترابٍ. قال سهل رَضِىَ اللّهُ عنهُ: وََمَا كَانَ لَهُ اسمٌ أحبُّ إليهِ منهُ. أخرجه الشيخان .



Sehl İbnu Sa'd es-Sâidi (radıyallahu anh) buyurdu ki: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Fâtıma (radıyallahu anhâ) annemizin evine uğramıştı. Hz. Ali (radıyallahu anh)'yi evde bulamayınca:

"Amca oğlun nerede?" diye sordu. Fatıma (radıyallahu anhâ):

"Aramızda bir şekerlenme oldu. Bunun üzerine bana kızdı ve çekip gitti" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) birine:

"Hele bir arayıver nereye gitmiş" diye emretti.

"Mescidde yatıyor!" diye haber verince, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanına gitti. Hz. Ali (radıyallahu anh) gerçekten yatıyordu ve üzerinden ridası düşmüş, (bu sebeple) toprağa bulanmıştı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm),

‘Kalk ey Ebu Turâb, kalk ey Ebu Turâb (yani Toprak babası)’ diye seslendi.

Sehl der ki: Hz. Ali (radıyallahu anh)'nin en çok sevdiği ismi bu isimdi.


Buhârî, Salat: 58, Fadaili'l-Ashab: 9, Edeb: 113, İsti'zân: 40; Müslim, Fedailu's-Sahâbe: 38, (2409)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وعن أسماءَ بنتِ أبى بكرٍ رَضِىَ اللّهُ عنهما قالت: حَملتُ بعبدِاللّهِ بن الزُبيرِ بمكةَ قالتْ فَخَرَجْتُ وأنَا مُتمٌّ فقدمتُ المدينةَ فنزلتُ بِقُبَاءَ فولدتهُ فأتيتُ بِهِ رسُولَ اللّهِ فوضعتهُ في حجرهِ فدعا بتمرةٍ فمضغهَا ثمّ تفلَ في فيهِ فكانَ أولَ شئٍ دخلَ جوفَهُ ريقُ رسُولِ اللّهِ #، ثمّ حنكهِ بِالتَّمْرَةِ، ثمّ دعا لهُ وَبَرَّكَ عليه، وسماهُ عبدَ اللّه فكان أولَ مولودٍ وُلدَ في ا“سْمِ ففرحوا بهِ فرحاً شديداً ‘نهم قيلَ لهم انّ اليهود قدْ سحرتكمْ فَ يولدُ لكمْ. أخرجه الشيخان .


Esmâ Bintu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Mekke'de Abdullah İbnu Zübeyr (radıyallahu anh)'e hâmile kalmıştım. Doğum yaklaşmıştı ki, Mekke'yi terkettim ve Medine'ye geldim, Kuba'ya indim. Abdullah'ı orada dünyaya getirdim. Doğunca, bebeği alıp Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürdüm, kucağına bıraktım. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir hurma istedi, ağzında çiğneyerek ezdikten sonra, tükrüğünden çocuğun ağzına bıraktı. Abdullah'ın midesine ilk inen şey Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın mübarek tükrükleri idi. Sonra (yumuşattığı o) hurma ile çocuğun damağını oğdu, hakkında bereketle dua etti ve Abdullah ismini verdi. Müslüman aileden ilk doğan çocuk bu idi. (Medine'de bütün Müslümanlar) onun doğumuna çok sevindiler. Çünkü "Yahudiler size sihir yaptılar, asla doğum yapamayacaksınız" diye bir şayia çıkarılmıştı"

Buhârî, Menâkibu'l-Ensâr: 45, Akîka: 1, Müslim, Âdâb: 26, (2146)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

وَعَنْ اَنَسٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ذَهبتُ بعبدِاللّهِ بنِ أبى طلحةَ إلى رَسُولِ اللّهِ # حينَ وُلِدَ وَهُوَ في عباءةٍ وهوَ يهنأُ بعيراً له فقال: هلْ معكَ تمرٌ؟ قلتُ نعم، فناولتُه تمراتٍ ف كهنّ ثم فغرَفاهَ الصبىِّ فمجهُ فيهِ فجعلَ يتلمظهُ فقال رَسُولُ اللّهِ : انظُرُوا حُبَّ ا‘نْصَارِ التمرَ، وَسَماهُ عبدَاللّهِ. أخرجه الشيخان وأبو داود واللفظ لمسلم ومعنى »يَهنأ« يطليه بالقطران .


Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Abdullah İbnu Ebi Talha'yı doğduğu zaman Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürdüm. Bebek bir bez içerisinde idi. Vardığımızda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) devesine katran sürüyordu.

"Beraberinde hurma da getirdin mi?" diye sordu.

"Evet" dedim ve birkaç tane hurma verdim. Onları ağzında çiğnedi, sonra çocuğun ağzını açtı. Ağzına tükrüğü püskürttü. Bebek, yalamaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)

"Ensar'ın hurma sevgisine bakın (doğar doğmaz başlıyor)" diye latife etti ve çocuğu Abdullah diye isimledi."



Buhârî, Cenâiz: 42, Akîka: 1; Müslim, Âdab: 22, (2144); Ebu Dâvud, Edeb: 69, (4951) Hadisin metni; Müslim'deki metindir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

عن عائشة رضى اللّه عنها قالت: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # يُغيِّرُ اسمَ القبيحَ[. أخرجه الترمذى .

Hz. Aişe (radıyallahu anhâ): "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çirkin isimleri değiştirirdi" buyurmuştur.

Tirmizî, Edeb: 66, (2841)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

عن أنس رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: كَانَ رَسُولُ اللّهِ # يوماً في البقيعِ فسَمِعَ قائً يقولُ: يا أبا القاسمِ، فردَّ رأسَهُ إليْهِ؟ فقالالرَّجُلُ: لم أعْنكَ يَارسُولَ اللّهِ، إنّمَا دَعَوْتُ فُناً. فقال رَسُولُ اللّهِ : تَسمُّوا باسمِى وَ تَكنَّوْا بكنيتى أخرجه الشيخان والترمذى .



Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Bakî'de idi. Kulağına bir ses geldi:

"Ey Ebu'l-Kâsım!" diyordu. Başını sese doğru çevirdi. Seslenen adam:

"Ey Allah'ın Resûlu seni kastedmedim, ben falancayı çağırdım" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):

"İsmimi isim olarak koyun, fakat künyemi kendinize künye yapmayın!" buyurdu.


Buhârî, Menâkıb: 20, Edeb: 106; Müslim, Âdab: 1 (2131); Tirmizî, Edeb: 68, (2844)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vessellem Efendimiz şöyle buyurmuştur:

" Âdemoğlunun bir vadi dolu altını olsa, bir vadi daha olmasını ister. Oysa onun midesini topraktan başka bir şey doldurmayacaktır. Ancak yine de, Allah tevbe edenlerin tevbesini kabul eder."


(Buharî, Müslim)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vessellem Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Kuvvetli mümin Allah katında zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir. Bununla birlikte zayıflıkta da, güçlülükte de hayır vardır. Sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah'tan yardım dile ve asla acizlik gösterme. Başına bir şey gelirse "Şöyle yapsaydım, böyle olurdu." diye hayıflanıp durma, Allah'ın takdiri bu; O, ne dilerse yapar de. Zira "eğer" kelimesi, şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar."

(Müslim, İbn Mâce)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4965
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anh’tan rivayet edilen bir hadiste, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem orucu rahat tutmanın en kolay yolu konusunda şu tavsiyede bulunuyorlar:

“Dört şey yapan kişi orucu gayet rahat tutar: İftarı su ile açması, sahuru terk etmemesi, öğle istirahatını terk etmemesi, güzel koku kullanması.”

(Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadis No: 957)
Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön