ÖFKENİN EN İYİ ÇARESİ: TEVHİD (Hadis-i Şerif şerhleri)

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
tahaakb
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1312
Kayıt: 20 Oca 2010, 02:00

ÖFKENİN EN İYİ ÇARESİ: TEVHİD (Hadis-i Şerif şerhleri)

Mesaj gönderen tahaakb »

Resim

ÖFKENİN EN İYİ ÇARESİ: TEVHİD

Et-Tûfi der ki: "Öfkeyi defetmenin en kuvvetli çaresi, hakiki tevhidi hatıra getirmektedir. Bu, Allah'tan başka failin olmadığını, O'nun dışındaki her failin O'nun bir aleti olduğunu bilmektir. Kime bir başkasından hoşuna gitmeyen bir şey gelecek olursa, hemen hatırlasa ki, eğer Allah dileseydi bu olmazdı; öfkesi dağılır. Çünkü böyle düşündüğü halde öfkesinin devamı, onun Allah'a öfkelendiğini ifade eder. Bu ise ubudiyete aykırıdır."

İbnu Hacer der ki: "Bu açıklama ile, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın öfkelenen kimseye: "şeytandan istiâze etmeyi" emretmesindeki sır ortaya çıkar. Zira bu hâlette iken şeytandan istiaze ederek Allah'a yönelse, zikrettiği şeyi hatırlaması ona öfkeyi tutma imkânı sağlar. Eğer şeytan vesvese vermeye, hakkıbatılı birbirine karıştırmaya devam ederse, bunlardan herhangi bir şey hatırlaması zaten mümkün değildir."
[10]

ـ4317 ـ7ـ وَعَنْ سَهْلِ بْنِ مُعاذِ بْنِ أنَسٍ الْجُهَنِّى عَنْ أبِيهِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ كَظَمَ غَيْظاً وَهُوَ يَسْتَطيِعُ أنْ يُنَفِّذَهُ دَعَاهُ اللّهُ تَعالى يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلى رُؤُسِ الْخََئِقِ حَتّى يُخَيِّرَهُ مِنْ أىِّ الْحُورِ الْعِينِ شَاءَ[. أخرجه أبو داود والترمذي.»وَكَظْمُ الْغَيْظِ« تَجَرُّعُهُ وَتَرْكُ الْمُقَابَلَةَ عَلَيْهِ.


7. (4317)- Sehl İbnu Mu'az İbni Enes el-Cühenî, babası (radıyallahu anh)'tan naklediyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi, Allah Teâla Hazretleri, Kıyamet günü, mahlukatın başları üstüne davet eder; tâ ki, (onlardan önce) dilediği huriyi kendine seçsin." (Tirmizî, Birr 74, (2022); Ebû Dâvud, Edeb 3, (4777).] [11]

ـ4318 ـ8ـ وَعَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قَالَ: ]لَمَّا قَدِمَ عُيَيْنَةُ بْنُ حِصْنٍ نَزَلَ عَلى ابْنِ أخِيهِ الْحُرِّ بْنِ قَيْسٍ، وَكَانَ مِنَ النَّفَرِ الَّذِىن يُدْنِيهِمْ عُمَرُ، وَكَانَ الْقُرَّاءُ أصْحَابَ مَجْلِسِ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه وَمُشَاوَرَتِهِ كُهُوً كَانُوا أوْ شُبَّاناً فقَالَ عَيََيْنَةُ: يَا ابْنَ أخِى اسْتَأذِنْ لِى عَلى أمِيرِ الْمُؤمِنينَ. فَاسْتَأذَنَ لَهُ. فَلَمَّا دَخَلَ قَالَ: هِيهِ يَا بْنَ الْخَطَّابِ! فَوَاللّهِ تُعْطِينَا الْجِزْلَ وََ تَحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْعَدْلِ. فَغَضِبَ عُمَرُ حَتّى هَمَّ أنْ يُوقِعَ بِهِ. فقَالَ: اَلْحُرُّ يَا أمِيرَ الْمُؤْمِنينَ إنَّ اللّهَ تَعالى يَقُولُ لِنَبِيِّهِ: خُذِ الْعَفْوَ وَأمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَأعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ وَإنَّ هذَا مِنَ الْجَاهِلِىنَ. فَوَاللّهِ مَا جَاوَزَهَا عُمَرُ حِينَ تََهَا عَلَيْهِ، وَكانَ وَقّافاً عِنْدَ كِتَابِ اللّهِ تَعالى[. أخرجه البخاري .

8. (4318)-
İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Uyeyne ibnu Hısn (Medine'ye) gelince, kardeşinin oğlu Hürr İbnu Kays'ın yanına indi. Hürr İbnu Kays ise Hz. Ömer'in yakınlarındandı. Onun meclisinde yaşlı veya genç bir kısım kurrâ ve fakihler müşâvere heyeti olarak bulunurdu. Uyeyne İbnu Hısn:
"Ey kardeşimin oğlu! Emirü'lmü'mininin yanına girmem için izin taleb et!" dedi. O da izin istedi. Ancak yanına girince:
"Yeter artık! Ey İbnu'l-Hattâb sen bize bol vermediğin gibi, aramızda adaletle de hükmetmiyorsun!" dedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh) pek öfkelendi. Neredeyse dövmek için üzerine yürüyecekti ki, Hürr (radıyallahu anh) atılıp:
"Ey emire'lmü'minin Allah Teâla Hazretleri Resûlüne: "Affı esas tut, ma'rufu emret ve câhillerden de yüz çevir!" (A'raf, 199) emretmiştir. Bu adam da cahillerden biridir" dedi. Vallahi, Hürr ayeti okuyunca Hz. Ömer olduğu yerde kalıp hiçbir şey yapmadı. Hz. Ömer Kitabullah'ın yanında hemen durur, onu koyup geçmezdi (radıyallahu anh)."
[Buhârî, İ'tisam 2, Tefsir, A'raf 5.] [12]

AÇIKLAMA:

Burada, bedevi olan Uyeyne İbnu Hısn'ın Hz.Ömer'i öfkelendirecek kadar sert olan bir mizacı görülmektedir. Uyeyne İbnu Hısn cahiliye devrinde şecaat, cehalet ve kabalığıyla şöhret yapış birisidir. Sahabe'den sayılır. Mekke fethinde müslüman olmuştur. Müellefe-i kulûbtandır. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la Huneyn'e katılmıştır. Resulullah onu el-Ahmâku'l-Mutâ' diye isimlendirmiştir.
Tuleyhâ el-Esedî peygmberlik iddia ederek isyan ettiği zaman Uyeyne ona tabi olmuştur. Ancak müslümanlar galebe çalınca, Tuleyhâ kaçmış, Uyeyne yakalanarak Medine'ye getirilmiştir. Hz. Ebû Bekr tevbe teklif etmiş, o da tevbe etmiştir. Sadedinde olduğumuz hadiste mevzubahis olan Medine'ye gelişi, durumu düzeltip İslam'ı benimsemiş olmasından ve bir kısım fetihlere katılmasından sonraya, Hz. Ömer devrine rastlar. Kendisinde, daha çok bedevilerde görülen bazı hallerin mevcudiyeti anlaşılmaktadır.
Rivayete göre Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna izinsiz girer. Aleyhissalâtu vesselâm: "Hani izin?" diye sorar.
"Mudarlı kimseden hiç izin almadım?" der.
Sadedinde olduğumuz rivayet, Hz. ömer (radıyallahu anh)'ın, Kur' an-ı Kerim'den bir âyet hatırlatılınca ona ne kadar saygı duyup kendisini frenlediğini göstermektedir.
[13]


Kaynak: İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön