3. sayfa (Toplam 5 sayfa)

Gönderilme zamanı: 06 May 2009, 16:56
gönderen kulihvani
İkram Kervanımızın KEREM CANı,

Bu gerçekten çok kıymetli ve temel bilgleri hizmete sunmandan dolayı,
candan teşekkür ve devamı için dua ederim..

Bence şiir, İNSANın İç Çeşmesidir ve her AN akar durur..
Dışarı taşanlar ise kurda kuşa selsebildir..
Yazan değil ANlayan yazmıştır..
HAKKtan Halka bir NEFES esntisidir..
Sizler gibi genç ve yüce yürekli gençlerimiz Aruz gibi zor ama zevkli
Yolda Hizmet Rehberi olması gerçekten çok değerlidir..


Şiir : Bir sanattır.
Sanat : Fiyat ile değer arasındaki farktır.
Sanatkâr : Baktığını görendir ve en azından nankör değildir.
Nankör : Fiyatı bilen değeri bilmeyendir


Şiir, baktığını görmektir ve işittiğini duymaktır.

Aşk, görülen ve duyulanı yaşamaktır.

Hep körler, görmek istemeyenlerdir.

Hep sağırlar ise duymak istemeyenlerdir.

Şiir, Âşıklarla Ahmakların ara kesitidir...



Resûlullah sallalahu aleyhi vesellem :

“Şiirin bir kısmı vardır ki hikmettir” buyurdu.


(Buharî, Edeb-90; Ebu Davûd, Edeb-87)

3 Dilde Tasavvuf Şiiri

Gönderilme zamanı: 06 May 2009, 22:10
gönderen kuloglan
Resim

Selâmun Aleykum Kardeşlerim.

Bugün 3 dilde tasavvuf edebiyâtının özelliklerini anlayabildiğim kadarıyla yazacağım.

Bizim çok düştüğümüz bir yanlışlık vardır.
Arâb ve Fars (Îrân) Edebiyâtını aynı sanırız.
Halbuki birbirinden çok ama çok farklıdır.
Fars Edebiyâtının babası Firdevsî ve Şehnâmesidir.
Bu Edebiyât tamâmen simgelerden oluşur.
Şarâb, sevgili, dudak, çiçek vs.
Bize çiçek isimlerinin çoğunun farsçadan geçmesi tesâdüfî değildir.
Şâirlerden bu simgeleri gerçek manada kullananlarıda vardır.
İşte fars tasavvûfî edebiyâtı bu imgeci şarap-güzel bayan-sevgili-dudak, zülüf, vslerden müteşekkil bir edebiyatın içinden çıktı.
Bu haseble fars tasavvufî edebiyâtı derin simgelere sahib yazılması için uğraş isteyen san'atsal yönü ağır bir edebiyat oldu.
Öyle simgeler kullanıldı ki o kişinin mutasavvıf olduğu bilinmese, alkolik-kadın kız düşükünü bir insân zann edilir.

Halbûkî mutasavvıflar burda derin manalarla san'atı asıl kimin yapacağını bu kelimeleri zahiriyle kullananlara gösterdiler.
Arap Tasavvuf Edebiyâtıysa Sırların İfşâsı ve Öğütlerdir, Arâb Edebiyâtı Farsçaya hiç benzemediğinden böyledir.
Arâb tasavvuf edebiyâtı gerçekten sırlarla doludur.
Unutumayalım ki Şeyh-i Ekber İbn Arâbî Hzlerinin Hallacı Mansur Hazlernin Kuddise Sirrahum dili bu dildir.

Türk Tasavvuf Edebiyâtıysa bu 3'ündende farklıdır.
Şimi bir söz söyleyeceğim, profesörlerimiz bana kızıcak, sen kimsin de yeni ta'rif yapıyorsun diyecek, olsun.
Türk Şiiri Modern Şiire kadar Divân Şiirini saymazsak Tâmâmen irticâlidir!
Şâir hızlıca; gelen ilhâmı dillendirir kâfiyenin fizîkî özelliğine vs bakmadan, san'at kaygısı olmadan söyler.
Şiirinde sonradan değişiklik vs. Yapmaz.

İşte Türk Tasavvuf Edebiyâtında son devirde dahî hangi tarîkat olursa olsun heceyle şiir yazmasında derin bir bağ vardır.
Bilindiği ve bâzımızın gördüğü hattâ bazımızın yaşadığı gibi Tasavvufta cezbeye girilir.
Hakk Dostlarının girdiği cezbe gibi hissedilir olmayan ama daha ağır olan makâmaysa sekr denilir.
İşte ârifler cezbeye girince Kul İhvani hocamızın isimlendirdiği şekliyle "Zevk" hasıl olur.
O ilhamla geneli kısa hece kalıblarıyla irticâlî şiirler söylerler.
Gazellere sâhip Aziz Mahmd Hüdayi Kuddise Sirruhun Kâfiye vs.ye dikkât etmeden irticâli bir şekilde yazdığı besbelli olan 7 heceli şiirleri vardır.

Buna bir örnek daha verelim:
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Kuddise Sirruh'un Türkçe Risâle-i Hâlidiyyesi vardır.
Bu zât Nakşibendiyyenin Hâlidiyye kolunun yani Türkiyede en fazla belki de tek kolunun Pîridir.
Bu zât Türkçeyi çok az bilmektedir.Kendisi ifâde ediyor.
Kitâbın isminden bir düz yazı olduğu anlaşılmasın 11li hece ölçüsüyle 3lü bent 2li kafiye kıtasından oluşmaktadır.
Bu zât bu kitâbı atın üstünde giderken söylemiştir.
Evet söylemiştir yazmamıştır.
Yanındaki talebelerine yaz buyurmuşlar o talebe de yazmıştır.
Nitekim Yûnus Emrenin irticâlen şiir okuması buna örnektir.

Gönderilme zamanı: 07 May 2009, 19:44
gönderen nur_umim
Resim

GENCELİ NİZAMÎ

Türk Dünyasının en büyük şairlerinden biri olan Nizamî, 1141'de Gence'de doğdu.
Asıl adı Cemâleddin Ebu Muhammed İlyan bin Yusuf'tur.
Henüz hayattayken ün kazanan Nizamî en önemli eserini “Hamse” adı altında topladı.
Hamse'de, Nizamî'nin 1177'de yazdığı “Sırlar Hazinesi”, 1180'de yazdığı “Hüsrev ve Şirin”, 1188'de yazdığı “Leyla ve Mecnun”, 1196'da yazdığı “Yedi Güzel” ve 1197-1209 arasında yazdığı İskendername adlı mesneviler yer alır.
Genceli Nizamî'nin kıymetli eserleri, kendisinden sonra gelen büyük şair ve düşünürleri de etkiledi.
Nizamî'nin “Hamse”de işlediği konular, daha sonra Sadi Şirazi'nin “Bostan”ında, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin “Mesnevi”sinde, Emir Hüsrev Dehlevi'nin “Hamse”sinde, Arif Erdebili'nin Ferhadname'sinde, Ali Şir Nevai ve Abdurrahman Cami'nin “Hamsal”larında ve Muhammed Fuzuli'nin “Leyla ve Mecnun”unda yeniden işlendi.
Nizamî eserlerinde haksızlığa nefretler yağdırdı, insana ve insanlığı yüksek değer verdi, sevgi, hürriyet ve mesleği yüceltti, vatan, toprak ve hayat gibi kavramları ilahileştirdi.
Hayatın anlamını insana ve insanlığa saygıda gören mütefekkir şair Nizamî, eserlerinde Türkçe'deki deyim ve atasözlerini bol miktarda kullandı.
Avrupalı araştırmacılar 17'inciyüzyıldan itibaren Nizamî'nin eserleriyle ilgilenmeye başladılar, önce Fransız d'Erbelo, ardından Hammer Purgştal, Nizamî hakkında bilgi veren yazılar yazdı.
Daha sonra V. Baher, Eduard Braun, M. Hautsta, R. Levi, Rıpka ve Arberri başta olmak üzere, birçok batılı Nizamî'nin eserlerini tercüme ederek, hakkında makaleler yayımladı.
Eserlerinin önemli bölümünü, dönemin akımına uygun olarak ve Şah Ahistan'ın isteği üzerine Farsça kaleme alan Nizamî, İran edebiyatı üzerinde de önemli etki yaptı.
Rusça'ya da eserleri tercüme edilen Nizamî'yi Türk Dünyası, Mehmet Emin Resulzade'nin 'Azerbaycan Şairi Nizamî' (Ankara-1951) adlı eseriyle tanıdı.
Nizamî, doğduğu yer olan Gence'de 1209'da vefat etti ve burada defnedildi.



Sözün de su kimi letafeti var,
Her sözü az demek daha hoş olar.

Bir inci saflığı varsa da suda,
Artıq içilende derd verir su da.

İnci tek sözler seç, az danış, az din
Goy öz sözlerinle dünya bezensin.

Az sözün incitek menası solmaz,
Çoh sözün kerpic tek qiymeti olmaz

Esli temiz olan saf mirvarılar
Suya ve torpağa min bezek vurar.

Medenle dolsa da her bir hezine,
Her kiçik zerresi dermandır yene.

Üreyi ohşayan bir deste çiçek
Yüz hırman otundan yahşıdır gerçek!

Yüz ulduz yansa da göylerde, inan,
Bir güne baş eymek hoşdur onlardan.

Göyde parlasa da ne qeder ulduz,
Güneşdir nur veren aleme yalnız.


Şeyh Nizamî Gencevî

Gönderilme zamanı: 07 May 2009, 20:10
gönderen nur_umim
değerli genç kardeş Keremcan,

bu kadar kıymetli ve isabetli çalışmaların için teşekkürler..
pek çok gencimiz
şiirden ve edebiyattan uzak genel kültürsüz saldırdıkları hayatta asla denge ve düzen kuramamaktalar.
hayatın estetiğini ve gönül eminliğini bilip de bulup da yaşayamamaktalar..
oysa milletler ana dağer yargılarıyla vardırlar yer yüzünde..

sevgiyle can..

Gönderilme zamanı: 07 May 2009, 20:29
gönderen MINA
kuloglan yazdı:Bir Divân şâiri "Ahımdan devrildi sütünlar" diyor.
Âh insanın cigerinden gelen bir sestir, ağızdan âdetâ ufak bir yel çıkar bu kelime söylenirken.
Öyle bir âh çektimki bu yelle sütunlar yıkıldı diyor.
Şu müthiş san'ata bakınız!Böyle bir yelle ısıdan çiğer kızarır, ya'ni gizli olarak aşk âteşi içimi yaktı diyor.
;
Resim

Gönderilme zamanı: 07 May 2009, 23:16
gönderen kulihvani
MINA yazdı:
Resim
Ah! ki ne Ah!

Bir yetimin hıçkırığı
Tel canbazının sırığı
Umut ipinin kırığı
Çilenin çığlığı “vah! Vah!”
Ah! ki ne Ah!
Ah! ki ne Ah!..


*

AŞK Güneşin yakışında
BUZun BULut akışında
Nazın Niyaz nakışında
NEYin SESi: “Dost Eyvallah!”
Ah! ki ne Ah!
Ah! ki ne Ah!..


*

Zerrelerin Vücûdunda
Kürrelerin Sücûdunda
SILA Vaslın Vedûdunda
Lâ ilâhe illâ ALLAH!
Ah! ki ne Ah!
Ah! ki ne Ah!..


*

DOĞanların GÜLüşünde
AĞLAyanlar ÖLüşünde
Kul İhvanî’min DÜŞünde
YANdı YÂRi, SÖNdü Sabah!
GELse YÂRi, SÖKse Sabah!
Ah! ki ne Ah!
Ah! ki ne Ah!..



Resim

Gönderilme zamanı: 08 May 2009, 06:42
gönderen MINA
Resim




ahh'ından bir ahh ES'ti, ne akılam ne DİVANe,
DUYmayan'a, SU akarken TESTİyi doldurmayana ne ÇARE,
SEV, SEVİL, YADA YOLumdan çekil, bekletme beni YAR'E,
YEL ES'e bak O zaman İZ'e, kulihvani de AŞK'ın DEMinde....

mina....

Gönderilme zamanı: 08 May 2009, 08:21
gönderen kamuran
GEL


Biz ezel dostuyuz ey dost bize gel
O resulden bize miras ize gel

Gel muhabbet edelim can cana biz
Kuru kavgayı bırak gel öze gel

Ölüdür bil ki muhabbetsiz olan
Aşka gel, aşığa gel, ölmeze gel

Gezelim sevgilinin gül bağını
Kulluğun verdiği enfes haza gel

Yokluğun varlığın olsun ara, bul
Yücenin yolları sarptır dize gel

Bu bizim yollarımız Hakk’a gider
Geçtiğin yolları bir bir beze gel

Gel muhabbet bağının hem demine
Geliniz söyleşelim hak söze gel

Gel, temizdir bu pınar iç suyunu
Gel, hakikat suyu bitmez, göze gel

Gel de bir yüz sürelim toprağına
Gel, Ahmed denilen öksüze gel

Sevelim kardeş olup bir arada
Yücelir kulluk edenler bize gel!


İsmail Adil Şahin

Gönderilme zamanı: 08 May 2009, 20:09
gönderen kuloglan
kamuran yazdı:GEL


Biz ezel dostuyuz ey dost bize gel
O resulden bize miras ize gel
- . - - . - - -. . . -
. . - . - . . - -. . . -
Bu arûzla yazılmamış hehâlde hocam, heceyle yazılmış, hem vezn tutmuyor, hemde arûzun üslûbu yok hece uslûbu var.

Gel muhabbet edelim can cana biz
Kuru kavgayı bırak gel öze gel

Ölüdür bil ki muhabbetsiz olan
Aşka gel, aşığa gel, ölmeze gel

Gezelim sevgilinin gül bağını
Kulluğun verdiği enfes haza gel

Yokluğun varlığın olsun ara, bul
Yücenin yolları sarptır dize gel

Bu bizim yollarımız Hakk’a gider
Geçtiğin yolları bir bir beze gel

Gel muhabbet bağının hem demine
Geliniz söyleşelim hak söze gel

Gel, temizdir bu pınar iç suyunu
Gel, hakikat suyu bitmez, göze gel

Gel de bir yüz sürelim toprağına
Gel, Ahmed denilen öksüze gel

Sevelim kardeş olup bir arada
Yücelir kulluk edenler bize gel!


İsmail Adil Şahin

Saldır Yiğidim!

Gönderilme zamanı: 09 May 2009, 15:55
gönderen kuloglan
Dîne söğenlere saldır yiğidim
Düşürdüğü başla belli olur Er!
Yanan yürekleri göğsünle söndür
Dindirdiği yaşla belli olur Er!

Kana kansın toprak! Saldır düşmâna
O hırlayanlara dîne îmâna
Kanlarından etraf dönsün ummâna
Boyadığı kaşla belli olur Er!

O heryeri sarmış, tunç putları yık
Aldığın o başlar gönlüne azık
Kuyuya kafiri at deme yazık!
Yok ettiği düşle belli olur Er!

Kuloğlanım müslüman yurt istiyor
Ne ÇEKİÇLE ORAK, ne kurt istiyor
Volkan gibi mert oğlu mert istiyor
Sinede ataşla belli olur Er!

09.05.2009

Gönderilme zamanı: 11 May 2009, 03:40
gönderen safa-merve
Genç kardeşimiz kuloğlan,
Yaşadığımız zamanlar uzun bir gece yürüyüşü gibi geliyor. Hepimiz korkuyoruz. Zifiri karanlıklar, bu çağın insanını sarsıyor. Küçücük loşlukların peşinden koşarken, yürek dolduran aydınlıkları kaçırıyoruz.

Bizler güzelliği yaşıyarak, güzelliğe vesile olmamız için çaba sarfetme zorundayız. Muhammedi kardeşlik duasında buluşalımda ... Allahu Teala hazretleri cümlemize Hakk ve hayır versin inşallah.
şiirinizi okuduğumda ürperdim! sevginin anlatıldığı ve sevgilerin yaşanılarak İLAHİ MUHABBETe ulaşılabileceğini kıymetli kardeşlerimizden okumakta ve zevklede takip etmekte sevgimize sevgi katmaktayız.

İlim tahsilinde öğrendiklerinizi hayatınızda tatbik etmeye başladığınızda göreceksiniz ki esneklikler başlıyacaktır. Örnek vermek gerekirse babalığı size ne kadar anlatsak anlıyamazsınız. daha çok gençsiniz baba olduğunuzda evladınızın size aykırı yönleri var ve ya sizin gibi düşünmüyor diye kesip atmazsınız. Hoş görünüzü göstermek zorunda kalacaksınız. İşte o zaman öğrendiklrinizi uygulamaya geçerken çok zorlanacaksınız.



Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin hayatı; "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz." ilkesi üzerine kurulmuştur

Hocamız kul ihvani derya;’’ YAŞANMAYAN YALANDIR!’’



Bir silgi gibi tükendim ben…
Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa.

Ben, kurşunkalem silgisiydim..Azaldığımla kaldım...


Sevgiyle kalınız.....

Gönderilme zamanı: 11 May 2009, 20:10
gönderen kuloglan
Anamıza babamıza sövüldüğü zaman o kişiyi en aşağı darb ettiğimiz ama Efendimize "Aleyhisselâm" hergün her saat üstelik Müslümân bilinen bir ülkede sövülmesine, hakâret edilmesine, bunun için dernekler kurulmasına eli kolu bağlı kaldığımızı hatırlayınca içime gelen "Çûş-u hurûş" la yazmıştım.
Neyse, ben duygularımı sansürlemem, geçen sene yaşadığım bir gönül kaptırma olayında yaşadığım duygu selleriyle gönlümden dökülenleri site dînî olmasına rağmen yazmıştım.Bunuda öyle kabul ediverin.
Selâmetle.....

Charles Verney divanı

Gönderilme zamanı: 15 May 2009, 18:30
gönderen kamuran
Divan-ı Verne Türkçe'ye kazandırıldı

Şarl Verne (Charles Verney) henüz 14 yaşındayken Latince, İtalyanca, İspanyolca, İngilizce, Almanca,Yunanca ve Yahudi dillerinin yanı sıra Arapça, Farsça ve Türkçe öğrenen ve bunlardan İtalyanca, Farsça ve Türkçe ile şiirler yazmıştır. Verne’nin henüz 16 yaşında, litografya usûlü ile Paris’de bastırdığı Türkçe ve Farsça şiirleri, bugün elimizdedir. Verne’nin dîvânı, 112 sayfadan ibaret olup; uzun bir dîbâce ile birlikte, Türkçe ve Farsça şiirlerden oluşmaktadır.
.
Verne Divanı üzerinde ilk defa kapsamlı bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışma Azerbaycan Bakü’de bulunan Qafqaz Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Yüksek lisans tezi olarak Prof. Dr. Ömer Okumuş danışmanlığında yapılan Setter Durmaz tarafından “Şarl Verne Divanı İnceleme-Metin-Sözlük” ismiyle yapılmıştır. Çalışma yakın zamanda kitap olarak yayınlanacaktır. Setter(Seher) Durmaz 2007 eğitim-öğretim yılının başından itibaren Qafqaz Üniversitesi’nin Eğitim Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.

3 heceli şiirlerim

Gönderilme zamanı: 16 May 2009, 15:27
gönderen kuloglan
---1---

Her anda
Bil Edeb
Huzurda
Bil Edeb

Asl'imân
Edeb cân
Mü'minsen
Bil Edeb

Nefsi at
Yolu tut
"Ben"i sat
Bil Edeb

Al nurdan
Geç surdan
Bul yordam
Bil Edeb

Açlık sert
Koyun dert
Ol sen kurt
Bil Edeb

Kalbin tok
Olsun bak!
Çerağ yak
Bil Edeb

Kuloğlan
Pür Îmân
Vur gümân
Bil Edeb

Gönderilme zamanı: 16 May 2009, 22:55
gönderen kuloglan
Sırra yer
Şeyh Ekber
Mîm'e yâr(Aleyhisselâm)
Şeyh Ekber

Tûr oldu
Nûr oldu
Hür oldu
Şeyh Ekber

Sildi Şirk
Attı kürk
Yaktı berk(yıldırım)
Şeyh Ekber

Buldu öz
Oldu göz
Söyler söz
Şeyh Ekber

Ol âlem
Ol alem(işâret)
Der sûrem
Şeyh Ekber

Seyf teber
Oldu her
Dosttan Haber
Şeyh Ekber

Anka kim?
Kaf Pîrim!
Bildi Sin
Şeyh Ekber

Nokta bâ
Bu âbâ
Sen Tûbâ!
Şeyh Ekber

Zuhr'îmân
Bil hemân
Kuloğlan!
Şeyh Ekber

Gönderilme zamanı: 27 May 2009, 14:16
gönderen kuloglan
Buhaber sevindirici.
Ölçü vezin diye birşey bilmeyen eski "vezinimsi"lerinide modernizim-çağdaşlık-özgür düşünce safsatalarıyla atan batının aruz gibi bir harukulade ölçüyle tanışması onlara faideli olur.
Benim babam ingilizce öğretmeni.
Ona arûzu uzun uzun anlattım.Sonra İngilizceyle aruz şiirleri yazılabilir mi diye sordum.Bana ingilizcede çok çeken ünlülü kelimenini olduğunu ama bunun yazılışta gösterilmediğini üst düzey bir ingilizce bilgisinden sonra fonetik eğitim almak gerektiğini eğer fonetik eğitimi tamamsa yazılabileceğini söyledi.

Şeyh Ekbere

Gönderilme zamanı: 03 Haz 2009, 22:28
gönderen kuloglan
Şeyh Ekber'e

Hak Nasip etmişte sevmişim seni
Şâd eylersin Şâhım bâtın bedeni
Sûrete tapanlar bilir mi onu?
Gönülleri yaktın Şâhım Muhyiddîn

Efendimiz(Aleyhisselâm) Hoca, sen ise tâlib
O sadırdan edeb ile ilm alıp
Bâtını Esrârı Kement eyleyip
Âriflere taktın Şâhım Muhyiddîn

Endülüsten çıktın tuttun cihânı
Cihânı kapladı İrfân Tûfânı
Kaynayuben tüttü Âşık'ın kanı
Cezbe ile baktın Şâhım Muhyiddîn

Arapçayı bildin Elif okudun
Gönüllere Cümle Sırrı dokudun
Şîn-ı Şîn'a gelicektir dedin Sîn
Ârif-i BilHakk'tın Şâhım Muhyiddîn

Cemâlini gören kalp gevherinde
Sırrını duymuştur ta damarında
Erler Erenlerin ulu dârında
Ezelden asıktın Şâhım Muhyiddin

Okusa ilminden bir satır beden
Yerdeyken yükselir göğlere hemen
Tâlipleri Hakka koç kurbân eden
Keskin bir bıçaktın Şâhım Muhyiddin

Gönlün fâtih idi alırdı bin il
Gözsüze göz idin dilsizeyse dil
Gelse ağlar gözle Aşık pek sefil
Sıpsıcak kucaktın Şâhım Muhyiddin

Hakikat sarayı yüce mi yüce
Olur gelen devler onda hep cüce
Üşür Pîrler için onda her gece
Har dolu ocaktın Şâhım Muhyiddin

Kuloğlan söyledi o dîne Seddi
MEst etti dost onu tecellî tadı
Mü'min olan kalbe kazındı adı
Münkire yasaktın Şâhım Muhyiddîn

Gönderilme zamanı: 04 Haz 2009, 19:11
gönderen nur-ye
Resim


ÂRİFLERİN KUTBU,
MUVAHHİDLERİN İMAMI
RESÛLÜLLAH (S.A.V) EFENDİMİZİN TABİİ VE MUAKKİBİ,
VELAYETİ MUHAMMEDİYE HATİBİ,
HİLAFETİ AHMEDİYYE VARİSİ, KIRMIZI KİBRİT
MUHİDDİN-İ ARABÎ (K.S) PİR Babamızın ruhu şâd olsun Nûrullah’la ve Nûr-u Mim’le dolsun!.. Himmeti daima üzerimizde olsun İNŞAALLAH!

Razı olup RIZAya erenlerden olmamız duasıyla ellerinize sağlık kuloğlan kardeşimiz.

MUHAMMEDi SEVGİ ile kalınız...

Re: Şeyh Ekbere

Gönderilme zamanı: 05 Haz 2009, 15:47
gönderen kuloglan
sağolun...

Tasavvufu "BATINSIZ-SIRSIZ" sanan Zavallı Zahirlie

Gönderilme zamanı: 19 Haz 2009, 21:49
gönderen kuloglan
Cümle alem BİZlere yar

Yıldızlar elma gök pazar!

Zahirî inanmaz ama

3 mühürlü ismimiz var!

Gönderilme zamanı: 21 Haz 2009, 11:14
gönderen zahidzenderun
Resim

Zahir Bir Batın Gerek




Zahir bir batın gerek
Birlik eri halinde

Dünya ahret bir adım
Aşk erinin yolunda



Zahiri bırakmış
Külli batına bakmış

Sıfatı aşka akmış
Varlığı aşk elinde



Ayrılığı unutmuş
Birlik kendide bitmiş

Varlığını gark etmiş
Yağmur ile selinde



Kendi adın eyitmez
Kendiden kabul etmez

Bileliğin unutmuş
Ayrılık yok yolunda



Sait eydür zı dirlik
Dost ile olsa birlik

Ayrılmaksız bilelik
Bulmuş rüzigarında




Sait Emre

Ya Rab Regaib Aşkına!

Gönderilme zamanı: 25 Haz 2009, 21:37
gönderen kuloglan
Resim

Ya Rab Regaib Aşkına
Bulayım ben Hak Pîrimi!
Köle olup Batem kana
Bulayım Ben Hak Pîrimi!

Yüzüm toprağı edeyim
Feyziyle Nefsi Güdeyim
O olsun tek günüm ayım!
Bulayım ben Hak Pîrimi!

Kurusun ten, doğsun cânım!
Aşka boyansın dört yanım
Pîr seyriyle geçsin ânım,
Bulayım ben Hak Pîrimi!

Şu Kuloğlan Abdal Ola!
Aşk ile boşala dola!
Sırlansın bendeyken yola,
Bulayım ben Hak Pîrimi!


Kerem Kervan

Gönderilme zamanı: 26 Haz 2009, 02:03
gönderen zahidzenderun
Resim



BULAYIM DERSEN




Aydınlık gerçeği bulayım dersen,
Gerçeği bilene sor da öğren gel.
Gerçek saklanamaz doğru söylersen,
Tüm giydiklerini soy da öğren gel.


Nefsin ile savaş eyleyim dersen,
Can dosta canını kurban eylersen,
Dost iline doğru uçmak dilersen,
Aşkı muhabbeti sor da öğren gel.


O aşkın sırrının sırrı cefadır,
Çekilen çileler büyük sefadır.
Sevda bahçesinde gül Mürtezadır,
Bülbülden dikeni sor da öğren gel.


Aşkın yolundaki emek zay olmaz,
Mayasız bir sütle yoğurt çalınmaz.
İNCE, her tüccarın malı alınmaz,
Her işi ehline sor da öğren gel..



Sabit İnce

QafRa Koçaklaması

Gönderilme zamanı: 15 Ağu 2009, 10:53
gönderen kuloglan
Bismillahirrahmanirrahîm
ElhamdulillahiRabbilAlemîn
vesSalatuvesSelâmuAlaSeyyidelMurselîn
EsSelâmuAleykum Ya Ixwan-u Dîn


Qaf ve Ra harflerini bolca tekrar ettirerek sert ifade sağlamaya çalıştığım
QafRa Koçaklamam:



Kara kaşın kanar kâfir
Çıkarırsan kından kılıç!
Kanın kara konar kâfir
Çıkarırsan kından kılıç!

Kamu akar karın' yaşı
Çoçuk çoluk yakar döşü
Kuyu saklar şu ak başı
Çıkarırsan kından kılıç!

Korkuyulan kurur gözün
Çığlık kusar kordan yüzün
Kat kat çıkar gök avazın
Çıkarırsan kından kılıç!

Kuloğlan der yıkar okum
Yatağan denk kızgın çöl-kum
Bakar gözün kopar boynun
Çıkarırsan kından kılıç!

Gönderilme zamanı: 16 Ağu 2009, 13:37
gönderen nur_umim
ve aleykümesselâm,

genç ve güzide Âşığımız kuloğlan canımız,

Kaf ın Kudretinde, Ra nın Rızasında Olasın

kıymetli koçaklamını candan bir hazzla okuduk.
Allah Razı olsun gönlüne selâmet!

Nur-u Mîm Muhabbetiyle..