Şüpheli Kaplumbağa

Gençlerimizin Şiir, Hikaye ve diğer Konu çalışmaları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Şüpheli Kaplumbağa

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Mahlûkat kalbin ihyasıyla vazifeli. İçerisi hem nezih hem de usulünce döşeli. Merkezinde eşsiz bir taht sahibi için altınla bezeli. Ebeden muhafaza etsin sultanı ezeli.

Yolculuktaydı o da herkes gibi. Bir yerlerden başlamış bir yerlere gidiyordu. Böyleydi hayli uzun hayatı. Kimi zaman karşısına çıkan meşakkatlere göğüs germesi gerekiyordu. Lakin işlerin yolunda gittiği zamanlar da olmuyor değildi. Ömürdü işte… Hem güldürüyor hem ağlatıyordu. Çok renkli bir hayatı olduğu söylenemezdi. Bir kaplumbağaydı zaten. Ne kadar farklı olabilirdi ki serencamı. O da diğer kaplumbağalar gibi uzunca bir ömre sahipti. Kimi anlardı bunun hikmetini, kimiyse bilemezdi anını dahi. Diğer tüm canlılardan daha çok şeyi geride bırakmak kaderiydi. O ise pek azının yapmayı göze aldığına talip olmuş, anını anlamakla yoğurmuştu. Tercihi sorgulamalardan ve şüphe içinde bir hayattan yana olmuştu. Dışında sert bir kabuk olsa da içini manayla doldurmak noktasında pek kararlıydı.

O kadar arzuluydu ki bu yolda, çoğu şeyin uykuda olduğu gece vaktinde dahi; yavaşça ve istikrarla yürüyordu yolunda şüpheli kaplumbağa.

Her gün birbirine benzer çeşitli mekânlardan geçerek ömrünü ilmikliyordu. Hayatında pek sıra dışı bir şey olduğu da söylenemezdi. Lakin yumurta içinde beklemekten daha iyiydi şimdiki hali. Eskileri unutmuş değildi. O zamanlar, müdahale etme kudretine sahip olmadığından; şimdiye nispetle daha fazla tehditle çevriliydi. Oradan çıktıktan sonra pek de korkulacak bir şey kalmamalıydı. Pek çoğunda böyle olmuştu kaplumbağaların, ancak şüpheli kaplumbağa bu gruba dâhil değildi. O da yumurtadan çıkmıştı, o gün bugündür yürümekteydi. Ancak diğerleri gibi rahat hissedememişti. Doğası gereği mi yollardaydı? Soruyordu. Aşılmaz tepeleri, uçsuz bucaksız ovaları ne için geçiyordu?

Çoğunun kanaatine göre kaplumbağalar dertsiz, sıradan bir hayat sürüyordu. Ama o, bu anlayışın dışında kalarak yürüyordu. Şüpheyle adımlıyordu.

Tan vakti havanın biraz soğumasıyla üzerlerinde küçük su tanecikleri beliren çimlere sürtünerek devam ediyordu yoluna. O geçtikçe damlacıklar patlayıp çimin incecik yeşil gövdesi üzerinden akarak toprağa karışıyordu. Sert kabuğu, yumuşacık çimleri hissediyor; ama bu bildik hisse hiçbir tepki vermiyordu. Gerisindeki zeminde küçük ayak izleri kalıyordu sadece. Hışırtılı bir sesse yürüyüşüne eşlik ediyordu. Güneş de olanca sadeliğiyle; dünyayı renge boyamaya henüz başlıyordu. Sert kabuğuyla içindekiler ısınıyor ve durmadan istikrarla yürüyordu şüpheli kaplumbağa.

Yavaşlık vardı her halinde. Adımlarını atmadan önce defalarca onu düşünüyormuşçasına ağır hareket ediyordu. Kaplumbağalar yavaşlardı, lakin devamlıydılar. O ise çoğuna oranla daha temkinliydi. Sanki daha kıymetli bir şey taşıyordu kabuğunun içinde. Boşuna değildi, bundan ötürüydü gayreti. Anlamak beraberinde sorumluluk getiriyordu. Hakkını vermek icap ediyordu. Bu yüzden şüphe ederken ne içini ne de dışını bundan ayırıyordu. İkisi de kuşkusundan nasibini alıyordu. Ama her şekilde yoluna yavaş da olsa devam ediyordu şüpheli kaplumbağa.

Güneş artık bulutsuz gökyüzünün ortasına gelmişti. Kaplumbağa da serpilen doğanın güzelliğine güzellik katıyordu. Derken bir gölge geçti üzerinden ve huzurlu halinden eser kalmadı kaplumbağanın.

Güvenmediği bir durumun içine düştüğü anda kabuğunun içine çekilirdi hemen. Hem en çok değer verdiği, muhtevasını böylece koruyabiliyordu. Hem de onu tanzim için de bir şansa sahip oluyordu. Yine öyle yapmıştı. Böylece her şeyi tekrar gözden geçirip intizamının bozulmasına imkân vermiyordu. Zira yavaş da yürüse, kabuğu sert de olsa; kimi zaman sarsılıyordu ve bozuluyordu içindeki düzen. Bazen de durduk yere kendini yetersiz ve düzensiz hissettiğinden içine çekiliyordu. Ama bunun saplantılı bir sorgulama olduğunu söylemek de doğru olmazdı. Daha çok neye sahip olduğunu biliyor ve onun hakkını vermeye çalışıyordu. Bundan başka bir çaba değildi onunkisi. Hep çevresini ve yolu düşünecek değildi ya, kimi zaman kendisi takılıyordu kafasına. Nihayetinde bu da kendini daha iyi tanımasına olanak sağlıyordu. Ancak bunu yaparken de her şeyin hakkını vermeye özen gösteriyordu.

Bu sefer de tehlikeden ötürü uzun süredir içine çekilmiş vaziyetteydi. İçini tam manasıyla değerlendirebilmişti uzun zaman sonra. Nadiren olurdu böyle şeyler ve artık çevrenin sakin olduğuna da kanaat getirmişti.

Yavaşça etrafı kolaçan etmeye başladı. Tüm uzuvları aynı yavaşlıkla gövdesinden dışarı çıkıyordu şimdi. Ona düşen kendini muhafaza için gerekli önlemleri almaktı. O da tehlikenin geçtiğinden emin olmak istiyordu. Şayet şüpheli bir şey daha görse, hemen yine içine çekilecekti. Sert kabuğu o istemeden sırf içindekileri koruyabilsin diye verilmişti, çokları bilmese de. Demek ki içerdekiler korunmalıydı. Zaten o bunun farkındaydı, bu sebepten muhtevasının üzerine titriyor. Her zaman tüm gayretiyle onu muhafazaya çalışıyordu. Yine yavaşça yürümeye başladı şüpheli kaplumbağa.

Derken bir ses duydu arka taraftan, bir gölge örttü gözlerini; bir yük hissetti kabuğunun üstünde.

Böylesi büyük tehlikeleri önceden hissetmiş olması gerekirdi. Ama düşünmeye nasıl dalmışsa, farkına varamamıştı bu defa. Şimdi onu içinde bulunduğu mücbir halden kurtarabilecek tek bir şey biliyordu. Ölmeliydi. Bunu yaparken hiç istememesine rağmen, ters dönmek zorunda kaldı. Biliyordu her şeyin birbirine gireceğini; ancak başka bir çare bulamayınca mecburen bu yola müracaat ediyordu. Onca emek verdiği iç düzeni bir anda tepe taklak oluyordu.

Her şeyi yerli yerine koyacaktı elbet yine, ama ölmüşçesine durması gerekiyordu bu gibi hallerde. Aslında içeri çekilip de bekleyebilirdi zira sert kabuğu korurdu içindekileri, ancak kimi zaman öldüğüne kanaat getirilmesi için buna katlanıyordu. Yine bundan en çok zararı o görüyordu. Ama biliyordu, yine ters dönecek ve adı gibi ona bildirilenleri yerli yerine koyacaktı. Herkesin, her şeyin yeri hazır olacaktı. Tehlike geçinceye kadar şüphe içinde soluk almadan, sessizce bekledi. Yürürken ne kadar istikralıysa, beklerken de öyle sabırlıydı.

Nihayet en ufak bir hareket kalmamıştı çevresinde, artık yoluna devam edebilirdi.

Ayaklarını çıkardı, sert kabuğunu bir beşikmişçesine kullandı. İki seri salınım hareketiyle düz hale geldi. Sert kabuğu güneşi görünce, vazifesini yapıyor olmanın keyfiyle parladı. Ama hala her şey dağınıktı içinde. Bu yüzden içine çekildi hemen, uzunca bir vakit öylece kaldı. Her şeyi öptü, yerli yerine koydu. Dışarı çıkarken muhtevasını güzelce bir süzdü. Tebessüm etti. Etrafı kolaçan etmek için başını çıkardı. Şöyle bir baktı çevreye şüpheyle. Yine yürümeye başladı yavaşça. Uzun ömürlü, istikrarlı, şüpheli kaplumbağa…

Alıntı- Selman GÜNAYDIN
Resim
Cevapla

“►Gençlik Köşesi◄” sayfasına dön