HASAN DAĞI

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

HASAN DAĞI

Mesaj gönderen nur_umim »

HASAN DAĞI


ZEVK 3051

Sahillere sürgün geldik, geçti gitti gençlik çağım
Hep hasret kaldım SILAMa yüreğimde HASAN DAĞI’m
Altmış yıllık yakınlığım, hatralarım, sevdiklerim
Çalılarına takılmış çözülmeyen gönül bağım…


12.11.07 15:41
a n t a l y a


KUL İHVANÎ




Resim


Yüksekliği: 3268m.
Tipi: Volkanik.
Bulunduğu il: Aksaray.
Çıkış Yolları: Karkın, Helvadere, Yukarı Dikmen, Taşpınar, Ulu Ören.


7626 km2'lik yüzölçümünde 6 ilçe (Ağaçören, Eskil, Gülağaç, Güzelyurt, Ortaköy, Sarıyahşi) ile 191 köy ve kasabası bulunan Aksaray İli'nin 30 km. kadar G.G.D. yönünde simetrik bir huni şeklinde yükselen, sönmüş bir volkan dağı olan Hasan Dağı; ismini, târihte o yörede yaşamış bir evliyâ olan Hasan Dede'nin ölümünden sonra mezarının bu dağın zirvesine konmasıyla almıştır.
İç Anadolu bölgesinin en görkemli dağlarından biri olarak kabûl edilmesi, çevresinde ondan daha büyük dağların bulunmamasından kaynaklanır.
Zirvedeki krater çukuru dağa uzaktan bakıldığında dâhi çok net bir şekilde görülebilmektedir.
Nem oranı düşük ve açık havalarda, Konya şehir merkezi çevresindeki dağlardan da görülebilir.
Toplam büyüklüğü 1500 km2'yi geçen Tuz Gölü'nün yanında yükselerek 3000m.lik manzarası ile açık olan batı yönünde, akşam saatlerinde kırmızı ışığın tonlarında çok güzel görüntülere imkân verir.
Hasan Dağı eteklerinde alt ve üst kısım hâlinde meşe, orta kısım ise bir kuşak hâlinde dağ kavağı ağaçları görülür.
Çevrenin tabiî bitki örtüsü bozkır bitkileridir.
İklim; kışları soğuk ve sert, yazları ise yağış azlığı sebebiyle kuraktır.

Eski ismi Harlıdere, târihte ise Nora olarak isimlendirilmiş olan Helvadere'den dağ evine giden yol, veya inşaat hâlindeki astım hastanesine ve yaylaya gidilen toprak yoldan dağa doğru sapılarak taşlıklı geniş bir patika ile vâdi içindeki kamp alanına varılabilir. Vâdinin her iki yanı da kuraktır ve gri rengiyle çok uzak mesâfelerden bile seçilebilir.
Kamp alanının bulunduğu vâdinin devamında, Bacalar olarak isimlendirilen mevkiinin 150m. kadar ilerisinde vâdi tabanı seviyesinde en kurak mevsimlerde dâhi su bulmak mümkündür. Zirvesine ulaşmak için pek çok yol vardır.
Herhangi bir teknik tırmanış zorluğuyla karşılaşılmaksızın iyi bir tempo ile rahat bir rotadan günübirlik olarak dâhi zirveye ulaşmak mümkündür.
En kolay yol, dağın doğu yamacındaki Çarşak Saha tarafından gerçekleştirilir.
Karsız mevsimlerde iniş, zaman zaman tehlikeli olabilir.
Dağ sâdece Yılankar rotası ile, bugüne kadar bilinen 4 kişinin hayâtını kaybetmesine sebep olmuştur.
Dik kayalık kısımlardan günün belirli saatlerinde taş düşmeleri de görülebilir.
Kış mevsiminde zeminin karla örtülmesi ile birlikte dik ve uzun yamaçların rüzgâra açık olan kısımları kimi zaman buz hâlini alabilir.
Bu ihtimâller göz önünde bulundurarak krampon ve buz kazması alınmalıdır.
Karşılaşılabilecek bir diğer sorun ise yükseklikten meydana gelebilecek muhtemel dağ hastalıkları olabilir.
Ancak bunlar baş ağrısı ve mîde bulantısından farklı şeyler olmayacaktır.
Zirve çanağı (veya krater ağzı olarak da isimlendirilir) çok eski tarihlerde bir göle sahip olsa da günümüzde kurak bir çukurdur. Zirve, krater çukurunun güney yönünde yükselir ve birkaç adım kenarında 5 çadır sığabilecek büyüklükte kamp alanları vardır. Açık havalarda; zirveden Melendiz, Erciyes, Aladağlar, Bolkarlar ve Karacadağ rahat bir şekilde görülebilir.




Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

HASAN DAĞI

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim



HASAN DAĞI

Hasan dağı Hasan dağı
Eğil eğil, eğil bir bak
Sıkıyor zincir bileği
jandarmada din iman yok

Gidiyor kalktı göçümüz
Gülmez, ağlamaz içimiz
İnsan olmaktı suçumuz
Hasan Dağı, insan olmak

Koçhisar üstünden Bor'a
Gülek bir karanlık dere
Sıradağlar sıra sıra
Çukurova ana toprak



RUHİ SU


Bir zamanlar o gür sesinden uzun yıllar dinlediğim Ruhi Su Ozanın türküleri..
Çileleri..
Adanadan Ahkara'ya fikir suçlusu götürülürken Gülek Boğazından sonra Ulukışla sınırında Hasan Dağı gözükünce gönlü taşmış..
Dinmeyen çağlayanlar gibi Anadolu gerçekleri..
Sesini- sazını bulursak ekleriz inşaallah...

Kul İhvanî..

Ruhi Su Hasandağı Türküsü http://livemuzik.com/dinle-rVbr-M19kKY (eyup)
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Rabbim razı olsun Dosd Nurumim ve Kul İhvani emeğinize yüreğinize sağlık...

Severiz Hasan Dağı'nı...Bende 2 defa zirvesine çıktım...
İkincisi Dosd Kul İhvani ile idi, hatta Hakan abi ve Hacı Mahmut amca...
Dosd Kul İhvaninin orada bir zevk yazmak için tükenmez kalemini aldığında kalemin basınca dayanamayıp patlamış olduğunu hiç unutmam ama yine de yazmıştı...

Muhabbetle...
Resim
Kullanıcı avatarı
Hacer
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 505
Kayıt: 03 Nis 2007, 02:00

Re: HASAN DAĞI

Mesaj gönderen Hacer »

nur_umim yazdı:HASAN DAĞI


ZEVK 3051

Sahillere sürgün geldik, geçti gitti gençlik çağım
Hep hasret kaldım SILAMa yüreğimde HASAN DAĞI’m
Altmış yıllık yakınlığım, hatralarım, sevdiklerim
Çalılarına takılmış çözülmeyen gönül bağım…


12.11.07 15:41
a n t a l y a
Sağ olun Allah(c.c.) razı olsun, kendimi Aksaray da gibi hissettim. Hasan dagını gezmiş oldum sayenizde.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

HASANDAĞI’NDA BİR AŞK VE ÖLÜM

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim


HASANDAĞI’NDA BİR
AŞK VE ÖLÜM


Taşpınar Köyü Tokarız’dan davalı şekilde köy haline gelmiştir.
Köyün kurucusu Ahmet Ağa adında birisi idi.
Çok zengin çevrede hatırı sayılırdı.
Oğulları içerisinde Mustafa adlı, yakışıklı, güzel sesli, cesur, pehlivan, iyi ata biner, bazen deyişler söyleyen şair ruhlu etrafta sayılan birisi vardı.
Köy kadınları Mustafa’nın korkusundan köyde ve çeşme başlarında dedi-kodu yapamazlardı.
O zamanlar bu çevrenin yaz (Kasaplık koyun) koyunları Bursa’ da satılırdı.
Mustafa zaman zaman Bursa’ya sürü satmağa giderdi.
Bir defasında alışverişten sonra paraları halı heybeye doldurup dellal çağrtmış :
“Aksaray’ lı Deli Mustafa bir heybe para ile gidiyor, göbeğinden atan varsa yola çıksın!”

Bu sözler Bursalı yiğitleri kızdırmış.
Mustafa’yı bulmuşlar.
Çağırttığı dellalın kendilerine dokunduğunu, bir ilin adamı ile bir kişinin başa çıkamayacağını, vs. söylemişler.
Mustafa: “Ben böyle yapmasam sizlerle tanışamazdım, yiğit, yiğidi arar, şimdi iyi oldu, konuşur, görüşürüz, dost oluruz” demiş. Hakikaten ahbap, arkadaş olmuşlar.
Bu arada bir kısım Çerkez asıllı kimselerle de arkadaş olmuş.

Bursa’ya giderken çobanların elinden köylüler kara bir koç almışlar. Mustafa sürüde kara koçu görememiş.
Çobanları sıkıştırmış Onlar da yakın bir köyde birkaç kişinin önlerine geçip ellerinden aldıklarını söylemişler.
Mustafa geri dönmüş.
Koçu ve hırsızları bulmuş.
Koçu omuzlarına yükleyip sürüye getirmiş.

Mustafa’nın sesi güzel demiştik.
Şimdi ölmüş bulunan çobanlarının ve merhum Topal Memiş Ağa’ nın Kır Osman’ ın söylediğine göre :
“Mustafa’nın sesi killik kayalarında halâ çınlar, öyle yiğit, öyle yanık sesliyi bir daha görmedik!” derlerdi.

Bir defasında Konya’nın Obruk köyündeki gölde koyunlarını sulatmış, oturup bir de türkü söylemiş.
Obruk halkı ve yaşlı kadınlar başına toplanmışlar.
Pek çokları ağlamış ve kendisine ikramda bulunmuşlar.

Bir ara çerkeslerle arkadaş olmuş.
Galiba bazı gece baskınlarına adı karıştırılmış.
Etraf köylerin ağaları bu hali kendisine yakıştıramamışlar.
O yüzden “Çerkes Mustafa, Deli Mustafa, Bey Mustafa” de derlermiş.
Mustafa’ nın anası ölmüştü.
Kardeşlerinin bir kısmı analıklarından idi.

Bir gün atı ile bir yerden gelirken Taşpınar’ ın doğusundaki Uzartık çeşmesinde atını sulamış.
Burada su dolduran Tokarızlı bir kız görmüş.
Kimin nesi olduğunu sornmuş.
Kızın adı Urukça imiş, başka birisinin de sözlüsü imiş.
Aradan zaman geçmiş.
Kız Mustafa’ya aşık olmuş.
Köylerde çoğu kez olduğu gibi kız Mustafa’yı almak için Tokarız’dan Taşpınar’ a kaçmış.
Kız babası tarafı da kalabalık bir aile imiş.

Mustafa Bursa’da imiş.
Bir söylentiye göre kızı hiç görmemiş.
Kızı bacısının evine koymuşlar.
Başka bir söylentiye göre ayak üzeri kızı görmüş.
O zaman kız ve oğlan evleri anlaşıp nikâh kıyılmadıkça kız, erkek birbirlerine yaklaşmazlarmış.
Mustafa yol hazırlığında imiş.
Atına binip Bursa’ya gitmiş.
Kız Mustafa’nın bacısı evinde kalmış.

Evdeki analıkları Mustafa’ nın eşine bakmamışlar.
Bir gammaz Tokarız’a gidip : “Kızınızın yüzüne bakmadılar, ne durusunuz, gidin, getirin” demiş.
Kızı gelip Tokarız’a ağlayarak götürmüşler.
Aradan zaman geçmiş.
Yeniden bir takım gizli görüşme ve konuşmalar olmuş.
Kızın kardeşi Mustafaya kızı almasını ve teslim edeceğini söylemiş.

Mustafa bu söze bel bağlamış.
Yanına iki arkadaş alıp bir akşam Tokarız köyüne gitmiş.
Köyün altında durmuşlar, bir arkadaşını köye yollamış.
Öbür taraf köye varan adamı bir yere kapatmışlar.
Meğer hazırlıkta imişler.
Ve köyün alt tarafında ıslık işaretle Mustafa’yı bulmuşlar.
Diğer refiki köye giden adamın gecikmesinden ve durumdan huylanmış Mustafa onu azarlamış.
Geç vakit kız elbisesi giydirilen erkek, kızın kardeşi ve pek çok akrabaları gelmişler.
Gece karanlığında kız kıyafetindeki erkek Mustafa’ya teslim edilmiş.
Mustafa bileğinden yapışanın kız olmayıp bir erkek eli olduğunu anlamış ve eline çarpıp kurtarmış ve karanlıkta kaya ve taşlar arasına kaçmışlar.
Gece karanlığında birbirlerini kaybetmişler.
Mustafa’ nın ayağında o devrin çizmesi varmış.
Ayağı kaymış ve düşmüş.
Düşmanları yetişip kılıç ve palalarla Mustafa’yı çok acıklı ve feci şekilde yaralamışlar, öldüğüne inanmışlar.
Hatta odun toplayıp ölüsünü yakmak istemişler.
İçlerinden birisi, bu fikirden vazgeçirmiş.
Bırakıp gitmişler.
Ertesi sabah çift sürmeye giden onu alkanlar içinde yarı ölü bir halde görmüşler.
Atı da Taşpınar’a varmış, yaralıyı Taşpınar’a götürmüşler.
O devirde doktor yokmuş.
Ermeni bir cerrah ve yara bakıcılar o devrin yerli ilâçlara ile tedaviye uğraşmışlar.
Fakat iyi olamamış.
Ve sonunda ölmüş.

Mustafa’nın ölümünü duyan kız Urukça da Tokarız’ ın altında çıtlık (menengiç) ağacına kendisini asmak suretiyle intihar etmiş.

Bu acıklı olay Hasan Dağı çevresinde büyük yankı yaratmış.
O devrin Mahkemeleri Mustafa’yı öldürenleri cezalandırıp Kayseri ve Bodrum Kalesine sürmüşler.
Onlar da perişan olmuşlar.

Yüz yıla yaklaşan olaydan beri etraf köyler bunu unutmamışlar, türküler, ağıtlar söylemişler, düğünde dernekte, gamlı tasalı zamanlarda bey Mustafa’ nın türküsünü söyletir, iç üzüntülerini giderirler;

İşte Bey Mustafa türküsü;

Zehirin okkası çıktı elliye
Şimdiden sonra benim işim belliye
Varın söylen, Marhama’sı Telliye
Ben ağlarım, yar ağlıyor gurbette.
Resim

Zehirin okkası çıktı atmışa
Şimdiden sonra benim işim bitmiş’e
Varın söylen, aşmasın ağlatmışa
Ben ağlarım, yar ağlıyor gurbette.
Resim

Çamur tutmaz Tokarız’ın bayırı,
Yaz gelince göğermez mi çayırı
Sana derim insanların gâvuru
Al’ınan avladı düşmanlar bizi.

Resim

Evimden çıktım bir ceran’ın avına,
Zalim düşman taş başında sen oyna
Buna da can derler, kâfirler sen kıyma
Yakın vakit bir iş geldi başıma.

Resim

Bineydim de kır atımın üstüne
Alaydım martin’imi dest’ime
Geleyidin zalim düşman üstüme
Al’ nan avlandım ona yanarım.

Resim

Tava, tava ilâcını pişirin
Etlerimi lokma, lokma deşirin
Belki ölmem, bir doktara düşürün
Al’ınan avladı düşmanlar bizi.

Resim

Kestiler dizimi, al kanım akar
Oydular gözümü, Mevlâya bakar
Bu benim ateşim cihanı yakar
Al’ınan avlandım, ona yanarım

Resim

Koyaklarda kar kalmadı, eridi
Düşmanlar da kol, kol oldu yürüdü
Bey Mustafam da şu illerde bir idi
Al’ınan avladı düşmanlar bizi.

Resim

Kalenin altında toplar atılır
Bey Mustafam da kavglara tutulur
Zalim düşmanlardan nasıl kurtulur
Yakın vakit bir iş geldi başıma benim

Resim

Haçça (Hatice) bacım da al atını bağlatsın
Atım kişnedikçe babam ağlasın
Babamın oğlu var beni neylesin
Al’ınan avladı, düşmanlar bizi.

Resim

Ak odaya çıktım da inemez oldum
Sağımdan solumdan dönemez oldum
Çuha’dan şalvarı giyemez oldum,
Al’ınan avlandım, ona yanarım.

Resim
Ne çok bitmiş de Taşpınar’ ın ormanı
Sen gideli eğirmedim kirman’ı
Ben kalkamam yok dizimin dermanı
Al’ınan avlandım ona yanarım.

Oğuz demir Tüzün’ün Bey Mustafa Türküsü’nden bir parça:

Mustafa :
Hasan Dağı, Bu dağların yücesi
Peşimizde, insanların cücesi
Çözülmüyor aşk bahrinin hecesi
Yeşil gözlüm hasret fazla sürmesin…

Urukça Kız :
Yeşil orman kekliklerin düneği
Arap atı, sevdiğimin bineği
Kale gibi Taşpınarda konağı
Kara gözlüm hasret f azla sürmesin.

Mustafa :
Kıratıma binip martinimi alınca
Kınalı ceylanın kayadaki yolunca
Dağ, lâlesi yaylalarda solunca
Yeşil gözlüm hasret fazla sürmesin.

Urukça Kız :
Sürülerin kaplamış ovaları, dağları
Namını bilirler Anadolu beyleri
Gönül ferman bilmez, yırtar ağları
Kara gözlüm hasret fazla sürmesin.

………..

Urukça Kız :
Turnalar geçiyor çöllere doğru
Her ana doğurmaz sen gibi yavru
Düşmanın çok olur korusun Allah
Kara gözlüm hasret fazla sürmesin.

Mustafa :
Bursa, Konya, Engür bizim yolumuz
Ele bakar, Niğde bizim kolumuz,
Anam yoktur, nice olur halimiz?
Suna boylum hasret fazla sürmesin…

…………..

Mustafa :
Kıratımla ulaştığım yerlerde
Destan oldum bağrı yanık dillerde
Gözüm vardır yen-açılan güllerde
Suna boylum hasret fazla sürmesin.

Urukça Kız :

Yiğitlik zorcadır, sürdürmez eller
Araya girerler, kahbe deniler
Bir şey olur, mezarcığım iniler
Kulaç kollum hasret fazla sürmesin…

……….

Urukça Kız :
Yaylalara bakar Uzartık’ ın çeşmesi
Gönül tutuşturur aşıkların koşması
Canlar yakar yiğitlerin düşmesi
Kara gözlüm hasret fazla sürmesin.



Âbideleri ve Kitabeleri ile Aksaray Tarihi
İbrahim Hakkı Konyalı
(III. CİLT shf. 3039-3044)


Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

KARACAOĞLAN ve HASAN DAĞI


Resim



Bu resimde gözüken kasaba Helvadere,
Karacaoğlan'ın doğduğu Karkın köyü ve Oymağı ise sağda kalmakta ve 5 km yakında...
Karacaoğlan'ımız da Hasan Dağımızı çok sevmiştir..
Kul İhvani de her yaz yaylalarında Karacaoğlan'ın sazının ve sesinin yankılarını dinlermiş,
Boz boyundan, Çamkertenden, Kartal gölünden..
derler...
bilenler ve bile gidenler...




HASAN DAĞI


Çok sevdiğim Hasan Dağı,
Şu dumanın hal olma mı?
Senin gibi yüce dağın
Eğlim eğlim yol'olma mı?

Hasan Dağı'nın eteği,
Çevresi güller biteği.
Koç yiğit, arslan yatağı
Hiç bu dağın il olma mı?

Yükseği yalım kayalı.
Kekliği şahan soyalı.
İnce belli, gök sayalı
Dilber seven del'olma mı?

Yükseğinin karı tozar,
İngininin köyü mezar.
Göğsü al'ca kaplan gezer,
Avcı olup al olma mı?

Eğlim eğlim yol alanın,
Seferine kul olanın,
Ak gerdanda ben olanın
Yanakları bal olma mı?

Deli gönül, var günahın.
Onun için geçmez ahın.
Senin gibi padişahın
Benim gibi kul'olma mı?

Farı, Karac'oğlan, farı.
Ben çekerim ah ü zârı.
Günde bağlanırsın sarı,
Bu velenin al'olma mı?





ÇIKTIM SEYREYLEDİM NİĞDE'Yİ BOR'U


Çıktım seyreyledim Niğde'yi Bor'u
Acep gezsem mavi donlum var m'ola
Güzeller durağı Tokat, Engürü
Acep gezsem mavi donlum var m'ola

Hey geri de deli gönül hey geri
Adana, İlbeyli, Göksun, Tekir'i
Otuz iki sancak, Diyarbekir'i
Acep gezsem mavi donlum var m'ola

Heşiri de deli gönül heşiri
Deryada dönüyor kıral yesiri
Halep, Trablus, koca Mısır'ı
Acep gezsem mavi donlum var m'ola

Yeşil ördek yayılıyor çimende
Mehdi günü doğar ahir zamanda
Kürt'te, Hindistan'da, Çin'de, Yemen'de
Acep gezsem mavi donlum var m'ola

Yeşil ördek sulanıyor gölekte
Altın küpe şavk veriyor kulakta
Cennet-i âlâda, huri, melekte
Acep gezsem mavi donlum var m'ola

Mecliste içerler demi kanyadan
Guzel seven murad alır dünyadan
Kayseri'den, Karaman'dan, Konya'dan
Acep gezsem mavi donlum var m'ola

Hacı Bektaş Veli şeyhlerin piri
Konya'da yoklayın Molla Hünkar'ı
İçel'den, Antep'den, Gürün'den beri
Acep gezsem mavi donlum var m'ola

Mardin'den de Karac'oğlan Mardin'den
Çeken bilir ayrılığın derdinden
Koçhisar'dan, Hasan Dağın ardından
Acep gezsem mavi donlum var m'ola
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HASAN DAĞI...

Resim


Muhabbette mestiz aşk neşesinden
Niyaz eylemişiz naz nefsinden
Antalya’dan Ak Denizin sesinden
Seher selamımız al Hasan dağı...

*

Siteme sarılmış işin gerçeği
Gözlüyor gönlümüz Dost geleceği
Açar çile çile çalba çiçeçeği
Yoğrulur Yâr için bal Hasan dağı...


Resim

Muhabbet mehtabı muhtaçtır aya
Bir güzelin sevdim benzerdi taya
O Dilber dönerse bir gün yaylaya
Yâre sevdâ Sazın çal Hasan dağı...

*

Kimisin küstürdük kimi darıldı
Kimin ömrü hasret ile karıldı
Direk verdik dört bir yana, kırıldı
Güllerin yükünden dal Hasan dağı...


Resim

Sen benim yüreğim bendeki Bensin
“Davasın, Divan’a bıraktı!” densin
Olmuşun, olanın şâhidi sensin
Kıyamete kadar kal Hasan dağı...

*

Gelecekte umut geçmişte acı
Her zehirin panzehiri ilacı
Kimin birleştirdi Yokluk Kırbacı
Kimini ayırdı mal Hasan dağı...


Resim

Kimi ağa doğdu ana babadan
Har vurup harmanı savurdu yaban
Kelek kesen oldu oldu dağdaki çoban
Kimisi toplattı nal Hasan dağı...

*

Nimeti zulada derdi götürü
Çokları çiğnendi bundan ötürü
Bilen bilir Karataş’ta Ketir’i
Atın yiğitliği nal Hasan dağı...


Resim

Her sabah gebedir, gün batan güne
İleriye koşmak dönmemek düne
Uğrayacak Ulu Câmi önüne
Avrat mı, Er midir sal Hasan dağı?..

*

Sevmişiz ezelden sevdâ söz iken
Sen daha yanmadan, yürek köz iken
Koçhisar’dan gök yüzünde gözüken
Omuzların süsü şal Hasan dağı...


Resim

Dünya dengesini, toprak tavını
Kibrit mi yok etti çakmak kavını
Kartal pençesiyle bulur avını
İtin bulamacı yal Hasan dağı...

*

“Aksaray’dan geçer Hakk Yolu!” diyor
Şems-i Tebriz Baba, aşk dolu diyor
Birlikte “BİR” leyin sağ – solu diyor
Okutup – okuyor el Hasan dağı...


Resim

Çamkerten Yaylası Bozboyun Beli
Dilberler yatağı ebed – ezeli
Nar yanaklı kara gözlü güzeli
Sallayıp silkmesin bel Hasan dağı...

*

Üsulün bilmektirbir yere varış
Ele ele tutmakta yardımda yarış
Bir bağın gülüyüz “Birlik” te barış
Görmeyenin gözün del Hasan dağı...


Resim

Kısmetimiz gurbet çıktı kurada
Erdemi tanıyan erer murada
Ben gelemez oldum kaldım burada
Sen bari bu bahar gel Hasan dağı...

*

Dilimde duasın, açsam elimi
Sevdânla tararım sazda telimi
Yine serseri mi, yine deli mi?
Dereler dolusu sel Hasan dağı...

*

Seni yâd ederim adını anıp
Ak saçlarım başımdaki kar sanıp
Sen de bencileyin hasretle yanıp
Eser mi bağrında yel Hasan dağı...

*

Atı alan üsküdar, çulu çırakta
Aksaray’ım mağdur, gönlüm firakta
Dört göz ile bekliyorum ırakta
Ne zaman olacak il, Hasan dağı?..

*

Halka hizmet HAKK’a hizmetmiş meğer
Dirliğin bedeli bin çaba değer
Tezekten terazi olursa eğer
Dirhemi boktandır bil Hasan dağı...

*

Bin bahar çiçekte Kırgıl’ın gülü
Diridir Aksaray sanmayın ölü
Kokutmasın bâri bizi Tuz Gölü
Densizi defterden sil Hasan dağı...

*

Birliktir dirliktir başarı başı
Gözetip kollamak kavim kardaşı
Her insan bir değer bir köşe taşı
Köprülere muhtaç yol Hasan dağı...

*

Elbet ciğer çeker yükün nefesin
Ayık ki Aksaray yükselsin sesin
Yürekteki dava kadar yücesin
Mecnun’a çilesi çöl Hasan dağı...

*

Haykırmış nafile Hakkın almamış
Oldu olcakmış ama olmamış...
Hashas’da Nakkaş’ta kavak kalmamış
Lâle Bağ’larında gül Hasan dağı...

*

Karaviran Köyüm Aksaray’danım
Gurbet el gezerim ordadır canım
Benim memleketim sılam vatanım
Başka söz söylesem zül Hasan dağı...


*

Sen demir kazıksın yâdınla yaşa
Hasretim bağrında granit taşa
Kimin Bey eyledin kimisin Paşa
İhvâni Sultanım KUL Hasan dağı...


KULİHVANİ
30.07.1988 11:48
Resim
Kullanıcı avatarı
fatmaana
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 199
Kayıt: 15 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen fatmaana »

Hakan çok sağ olasın,
yaylaları seyrettik yeniden sanki..
Allah razı olsun...
[url=http://www.muhammedinur.com][img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/ftm11fh9.gif[/img][/url]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



ZEVK 3107

Bey Dağları sahillerinden,
Hasan Dağı’nın zirvesinde yatmakta olan,
Hasan Babamıza Es Selâm ve Rahmetler!..


Çile Çöllerinde geçti, gümbür gümbür gençlik çağım!
YÂR elinden yârelerim, çiçek çiçek Lâle Bağım!
Dağ Gülü kokulu SILAm, kalbimdeki kara sevdam
Yücelerde YÂR Yaylası, Yüreğimde HASAN DAĞI’m!...


29.02.2008 12:51
mrtpş. cm. cuma
a n t a l y a
Resim
Kullanıcı avatarı
eyup
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 68
Kayıt: 23 Mar 2007, 02:00

Re: HASAN DAĞI

Mesaj gönderen eyup »

Ruhi Su Hasandağı http://livemuzik.com/dinle-rVbr-M19kKY

Hasandağı'ndan gönlündeki ateşe bir parça kar düşenlere...


Cevapla

“Tarih” sayfasına dön