DOST EHL-İ BEYT (as) şiir-şerhi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DOST EHL-İ BEYT (as) şiir-şerhi
(Leyl sûresi Sohbetinden alıntıdır.)
Bir şiir denk geldi Ehl-i Beyt aleyhisselâm diye onu şöyle açıp devam edelim.
DOST EHL-İ BEYT (as)
Muhabbet Aşkın Mihengi
AHMEDÜL-AHAD Âhengi
Ravzasının Rıza Rengi
Alımız Dost Ehl-i Beyte (as)
Aşk Arısın Göz Bebeği
Görenin Gönül Gerçeği
Yedi Dağımız Çiçeği
Balımız Dost Ehl-i Beyte (as)
Aşkın Şemâil Şeklidir
Kalb-i Muhammed Köklüdür
Salât ü Selâm Yüklüdür
Dalımız Dost Ehl-i Beyte (as)
Aşkın İlâcıdır AKL A
Yoluna Yoldaş Olmakla
Sırdır Aramızda HAKK la
Hâlimiz Dost Ehl-i Beyte (as)
Şehidüş- Şâh tır Yârimiz
ARZ ından ARŞ a Zârimiz
Beşiğimiz Mezârımız
Salımız Dost Ehl-i Beyte (as)
Dost Mukaddes Tuvâ dayız
Elem Neşrah Duhâ dayız
Gece Gündüz Duâdayız
Elimiz Dost Ehl-i Beyte (as)
Sende Ben, Bende Sen Çile
Yollarımız Kesen Çile
Yersiz Yurtsuz Esen Çile
Yelimiz Dost Ehl-i Beyte (as)
SUBHÂNın Şeen Şevkiyiz
Makarr-ı Aşka Mevkiyiz
Fatmatüz- Zehrâ Zevkiyiz
Dilimiz Dost Ehl-i Beyte (as)
Nûr-U Muahmmedle Bir Kez
Buluşınca Herşey-Herkez
MUHİT i Döndüren MERKEZ
Mil imiz Dost Ehl-iBeyte (as)
Seven, Sevilen İledir
Çeken, Çektiren Bile dir
Ehl-i Beyt Yolu Çile dir
Yolumuz Dost Ehl- Beyte (as)
Salât-Salâvât SILA dır
Âşıklara Esselâdır
Yüreğimiz Kerbelâ dır
Çölümüz Dost Ehl-i Beyte (as)
Şu Ân, Şeen Neşesiyiz
Sırr-ı Subhânın Sesiyiz
Kün Feyekün! Kölesiyiz
Ulumuz Dost Ehl-i Beyte (as)
CANa Çile Ekenimiz
Kader Keder Çekenimiz
Bülbülümüz Dikenimiz
Gülümüz Dost Ehl-i Beyte (as)
Kâr-ü-Belâ Kandığımız
Aşkla Adın Andığımız
YÂR Yoluna Yandığımız
Külümüz Dost Ehl-i Beyte (as)
Kul İhvâni Tâhirîyiz
Evvel-Âhir Mâhirîyiz
Bâtın Zevk-İ Zâhirîyiz
Tülümüz Dost Ehl-i Beyte (as)
14.02.2002 20:30
EHL-İ BEYT (as) : Ev ehli, evdeki çoluk çocuk. Daha ziyade Hz. Peygamberimizin (A.S.M.) evine mensub olanlar bu isimle anılırlar. Hz. Peygamberin (A.S.M.) kendisi ile beraber, kızı Hz. Fâtıma Validemiz, damadı Hz. Ali ve torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den (R.A.) müteşekkil hey'et. "Hamse-i âl-i abâ" da denir. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) giydiği abâsını mezkur sahabe-i güzin hazeratının üzerine örterek hususi dua ettiğinden bu isimle anılmaları meşhurdur.
Mihenk : (Mihek) Altının ayarını anlamaya mahsus bir taş. Ölçü. İyiyi kötüyü ayıran, ayar âleti. Mc: Bir insanın kıymetini, ahlâkını anlamaya yarayan vasıta.
Şemâil : Şimal. C.) Huylar, ahlâklar, tabiatlar.
Sır : Sırr. Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. İnsanın aklının ermediği şey. Allah'ın hikmeti.
Hâl : Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. Suret. Keyfiyet. Cezbe. Dert, keder, elem. Mecâl. Kuvvet.
Şehidüş-Şâh : Şahın Şehidi Hz. Hüseyin aleyhisselam.
Mukaddes Tuvâ : Övünmüş, senâ edilmiş şey. Tur-i Sina dağı eteğinde bir vâdinin adı. Örülmüş kuyu.
Elem neşrah: Kurân-ı Kerîmde 82. Sûre. "İnşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir. Duhâ sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Bu sûrede Peygamberimizin, çocukluğunda risalete hazırlamak üzere kalbinnin açılıp arıtılmasından söz edilmektedir. Ayrıca, onun getirdiği dindeki kolaylıklara dikkat çekilerek Allah'a şükretmeye teşvik edilmektedir.
Duhâ : Kurân-ı Kerîmde 93. Sûre. Duhâ, kuşluk vakti demektir. Sûre, adını ilk ayette geçen bu kelimeden alır. Fecr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 11 (onbir) âyettir. Sûrede âhir zaman Peygamberinin hususiyetlerinden biri yani yetim oluşu ele alınır ve kendisi teselli edilir.
Şeen : Şen. İş, yeni olan hâl. Şan. Tavır. Hâdise. Vâkıa. Kasdetmek. Emr ü hâl. Tıb: Baştan göze gelen kan damarı. Baştan kaşa, kaştdan göze kan getiren iki damar ismi. Fls: Bir şeyin hususiyetinin fiilî tezâhürü, neticesi ve eseri.
Şevk : Çok istek, şiddetli arzu. Neş'e. Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama. Memnun. Şâduman. (Bak: Himmet, Şavk)
Makarr : (Karar. dan) Karar yeri. Karargâh. Kararlı yer. Merkez. Pâyitaht.
Fatmatüz- Zehrâ : Hz. Resul-i Ekremin (A.S.M.), Hz. Hatice'den doğma kızı. Hicretten 18 yıl önce doğmuş, Hz. Ali ile evlenmiş ve Hz. Hasan ve Hüseyin'in vâlideleri olmuştur. Peygamberimizden (A.S.M.) 6 ay sonra dâr-ı bekaya göçmüştür. (Radıyallahü anha)
Kerbelâ : Irakta Seyyid-üş şühedâ Hz. İmam-ı Hüseyin Efendimizin (R.A.) meşhed-i mübârekleri olan yer.(Cibril var haber ver Sultân-ı Enbiyâya.Düşdü Hüseyin atından sahra-yı Kerbelâya) (Kâzım)
Kün! feyekün : Ol! Ve müteakiben olur. Hükm-ü İlâhinin icra emri.
Kâr-ü-Belâ : Kâr elde etmek ile belâ çekmenin atbaşı olması. Kerbelâdaki can ile şehâdet şehidliği meydanı..
Mâhir : Becerikli, hünerli, san'atkâr.
Ehl-i Beyt aleyhisselâm, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin ehli yani hal içinde olan.
Kendi hallerini aynen yaşayan, Lütfullahın Hüviyetini taşıyan, kendi üzerinde taşıyanlar.
Bunlar mâlumaliniz Fatma Vâlidemiz Aleyhasselâm, Hz. Ali keremullahi veche, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin aleyhisselâmdan ibârettir. Hamse-i Ali Âbâ denir bunlara.
Dört dür. Beşincisi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemdir ve ele benzetilerek Pençe-i Âl-i Abâ denmiştir.
Bunun sebebi dördünü abâsının altına alışıdır.
---- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hayber günü: Yarın sancağı öyle bir kimseye vereceğim ki o, ALLAHı ve Resûlünü sever, ALLAH ve Resûlü de onu sever. buyurunca Râvi devâmla derki: Bu söz üzerine (kendilerini seçsin diye sahabe) boyunlarını uzattılar. Ama, Resûlullah (sav): Bana Alîyi çağırın! buyurdular. Alî (kv) getirildi ama gözlerinden rahatsız idi. Hemen gözlerine tükürdü ve sancağı ona verdi.ALLAH Teâlâ Hazretleri onun eliyle fethi müyesser kıldı. Râvi devâmla Âl-i İmrân 3/61 âyeti indiği zaman Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı çağıralım... buyurup hemen Alîyi, Fatımayı, Hasan ve Hüseyin (Aleyhis-Selâm)ı çağırdı ve ALLAHım bunlar benim ailemdir (ehlimdir). buyurmuştur.
(Müslim, Fezâilül-Ashâb 32 (2404); Tirmizî, Menâkib (3726))
---- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)e: Sana bu ilim geldikten sonra kim seninle bu hususta mücâdele edecek olursa de ki: Gelin, çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendinizi ve kendimizi çağırıp toplanalım, sonra niyet edelim ki ALLAHın lâneti yalancılar üzerine olsun! (Âl-i İmrân 3/61) âyet-i celîlesi indiğinde Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Alî (keremullahi veche)yi, Fatıma (Aleyhas-Selâm)ı, Hasan (Aleyhis-Selâm) ve Hüseyin (Aleyhis-Selâm)ı çağırdı ve: ALLAHım bunlar da benim ehlim (ailem) buyurmuştur.
(Sâd İbn Ebi Vakkas (ra) dan; Tirmizî, Tefsir Âl-i İmrân 30021)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin zât-i âlîsi, soyu, ailesi, Ehl-i Beyti Aleyhimüs-selâtü ves-selâm ecmâin hazretleriyle ilgili pek çok eserler günümüzde mevcûddur. Hamd olsun ki her yerde ve heran bulunabiliyor. Biz ise tasavvufun iliği hükmünde olduğuna inandığımız Ehl-i Beyt (Aleyhis-Selâm) zevk etmekteyiz..
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
Bu 14.02.2002 20:30 bu saatlara yakın bir saatlarde yazılan bir şiir, gelen bir şiirdir.
Dost Ehl-i Beyt aleyhisselâm.
Nedir aleyhisselâm?
Aleyhisselâm peygamberlere denir! diyor.
Allahın selâmı Onun üzerine olsun! demektir.
Bizim sılâmız onlara olsun demek.
Sadece Peygamberlere neden olsun yani.
Böyle alışılmış. Niye alışılmış. Bu ne demek?
Aleyhi erkek olduğu için aleyhiselâm, aleyha kadın olduğu için aleyha selâm.
Ona selâm olsun demektir.
Sılâmız olsun demektir. Kavuşalım, buluşalım demektir.
Kabul ediyorum demektir.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: DOST EHL-İ BEYT (as) şiir-şerhi
Aşkın Şemâil Şeklidir
Kalb-i Muhammed Köklüdür
Salât ü Selâm Yüklüdür
Dalımız Dost Ehl-i Beyte (as)
Hamd olsun öyle bir dal öyle bir dal ki görüneni aşkın şekli şemailidir. Görüntüsüdür.
Kalbi, Muhammed aleyhisselâmın kalbinde kökü olan bir daldan bahsediyorum.
Salâtı selâm yüklüdür.
Meyveleri dâima teslim ol, SALL etten ibârettir.
Başka meyve vermez çünkü.
Zâten teslim olup da SALL etmeyenin bulacağı Allah korusun sadece Hizbuşşeytandır. Nere giderse gitsin!.
Aşkın İlâcıdır AKL A
Yoluna Yoldaş Olmakla
Sırdır Aramızda HAKK la
Hâlimiz Dost Ehl-i Beyte (as)
Aşkın ilacıdır akla, eğer Ehl-i Beyt hâlini almazsa akıl asla dertten kurtulâmaz, hastalıktan.
Nasıl olacak bu iş?
Yoluna yoldaş olmakla.
Sırdır aramazda Hakla,
Hâlimiz Dost Ehl-i Beyte.
Bu Hakktan, Hakka, Hakkla olan hayatımızın içinde bir hâldir.
Hâl nedir?
Değişmeyen huylardır, değişemeyen huylardır.
Ne yaparsa yapsın değişemeyen Ahlâk-ı Muhammedîyedir.
Şehidüş- Şâh tır Yârimiz
ARZ ından ARŞ a Zârimiz
Beşiğimiz Mezârımız
Salımız Dost Ehl-i Beyte (as)
Biz İmam Hüseyin aleyhisselâm YâRimizdir.
Onun içindir arzdan arşa zârimiz.
Dilimizden kalbimize arştan en yüksek son noktaya.
Arş nedir?
Nur-u Mimdir sanki.
Oraya kadar yaratılış noktasına kadar biz bunun zârindeyiz.
Bizim mezarımız doğduğumuz beşiktir.
Doğduğumuz gün ölmüşüz gibi.
Salımız dost Ehl-i Beyte. Ehl-i Beyt aleyhisselâma salımız dost!.
Dost Mukaddes Tuvâ dayız
Elem Neşrah Duhâ dayız
Gece Gündüz Duâdayız
Elimiz Dost Ehl-i Beyte (as)
Biz Mukaddes Tuvâdayız. Hiç çıkmadık hamd olsun!.
Çölde yaşıyor gözüksek de gönlümüz Mukaddes Tuvâdayız.
إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى
--"İnni ene rabbüke fahla' na'leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva: Muhakkak ki Ben, evet Ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen Kudsal Vâdi Tuvâ'dasın!'' (Tâ-Hâ 20/12)
Allahu Zül- Celâlin rızasını, varlığını, birliğini, dirliğini tevhidini yaratanımızı terk edip başka bir yaratan aramadık.
Hiç başkasının ayakkabısını giymedik.
Hep yalın ayak baş kabak.
Elem neşrahı biliriz ved- duhayı biliriz!.
أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
----"Elem neşrah leke sadrek : Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi?'' (İnşirah 94/1)
Elem neşrah leke sadrak!
Yâ Muhammed! Senin sadrını yarmadık mı?
Şimdi kimin sadrını?
Benim sadrımı. Senin sadrını. Bizim sadrımızı.
Sadece Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme hitab!
Ancak ümmetiyiz âyetleri oraya çivileyemez kimse!.
Âyetler kıyamete kadar haktır.
وَالضُّحَى
وَاللَّيْلِ إِذَا سَجَى
----"Vedduha. Velleyli iza seca.: O duhâya. Andolsun kuşluk vaktine! Ve dindiği zaman o geceye kasem olsun ki'' (Duhâ 93/1)
Ved- duha vel- leyli izâ seca,
Güneşin en parlak zamanı, Muhammed aleyhisselâm devri vedduhadayız. Gece gündüz duadayız.
Elimiz Dost Ehl-i Beyt Elinde!.
Sende Ben, Bende Sen Çile
Yollarımız Kesen Çile
Yersiz Yurtsuz Esen Çile
Yelimiz Dost Ehl-i Beyte (as)
Ehl-i Beyt böyledir hiçbir zaman çileden kurtulâmamıştır.
Âyet de öyledir. Ey Ehl-i Beyt Allah size tertemiz yapmak istiyor âyet. Neyle?
Çile Ateşiyle.
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
----" Ve karne fi büyutikünne ve la teberracne teberrucel cahiliyyetil ula ve ekimmes salete ve atinez zekate ve eti'nellahe ve rasuleh innema yüridüllahü li yüzhibe ankümür ricse ehlel beyti ve yütahhiraküm tathira: Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. '' (Ahzâb 33/33)
Dündür bugündür hiç değişmemiştir.
Ne iki yakaları bir araya gelmiştir ne de kimseye yırttırmıştır Allahû Zülcelâl Hamdolsun!
Ama asla göremezsiniz bu âlemde bir Ehl-i Beytin maddî manevî huzur içinde yani her şeyi var gözüküyor göremezsiniz!.
Subhânın şeen şevkiyiz
Biz Subhânın şeen şevkiyiz!.
Çok istekli, şiddetli arzulu, neşeli.
Tamamen içinde yaşayan şevk budur.
Şeen ise her AN yok ediş var ediştir. Yeniden Yaratıştır. Kün feyekündür
SUBHÂNın Şeen Şevkiyiz
Makarr-ı Aşka Mevkiyiz
Fatmatüz- Zehrâ Zevkiyiz
Dilimiz Dost Ehl-i Beyte (as)
Aşkullah, makar-karar kıldığı yerdir.
Aşkullah ancak bizim mevkimizde bizde karar kılabilir, İNSANda ve BİZde
Fatma tül Zehra zevkiyiz
Dilimiz Dost Ehl-i Beyte
Yani bu niye çok olsun ki BİZe!.
Biz şu ANda bütün sistemi döndüren kâinatın bütün kürrelerini, yani güneş sistemleriyle bütün kâinatla birlikte en ufak atomu da döndüren,
Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardi eden ve şu AN ŞEENde olan her AN şimdi yapan, bu şeenin şevki içindeyiz hamd olsun maddîyatta BİZ olarak!.
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
----"Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardil elmelikilkuddusil'aziyzilhakiymi.: Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.'' (Cumâ 62/1)
Ama Makarr-ı Aşka mevkiyiz çünkü Muhammedîyiz!.
Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin yüreğindeyiz hamd olsun!. Fatma tül Zehra zevkiyiz!.
Fatma tül Zehra Vâlidemiz, Nübüvvet Sırrında gece gibidir, yutucudur.
Böyle bir zevk sahibidir. Tümünü yutar!.
Dilimiz Dost Ehl-i Beyte!.
Nûr-U Muahmmedle Bir Kez
Buluşınca Herşey-Herkez
MUHİT i Döndüren MERKEZ
Mil imiz Dost Ehl-iBeyte (as)
Biz Biliriz ki bu muhiti döndüren bir Merkez Mili vardır.
O da Muhammed aleyhisselâmdır ve Nurudur hamd olsun BİZ BİRiz Onda. Milimiz Dost Ehl-i Beyte çünkü, canıyla, kanıyla, diniyle imanıyla her şeyiyle Onlarla, Elleriyle, Dilleriyle, Nakilleriyle ve Dostlarıyla Allahû Zülcelâle ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme;
Teslim olduk,
İman Ettik,
Tâbi OLduk,
İtâat Ettik şükür!..
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: DOST EHL-İ BEYT (as) şiir-şerhi
Seven, Sevilen İledir
Çeken, Çektiren Bile dir
Ehl-i Beyt Yolu Çile dir
Yolumuz Dost Ehl- Beyte (as)
Bu Lâ rahate fid- dünya! Hadis-i Şerif.
Dünya da rahat yoktur!
Kime?
Çöl Ehline,
Ya Çöplükteki, çöplükteki hayvandan da aşağıya düşmüşse çöplük kurtlarıyla yaşayabilir.
Hiç mahsuru yok. Sorumsuzca yaşabilir. Tıpkı onlar gibi.
Hiçbir sorumluluğu olmayan hayvandan da aşağıya düşürmüşse aklını belhüme dallün daha da sapık olmuşsa buyursun bir dönem yesin içsin tebinsin ve gebersin!.
وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَـئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَـئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
--"Ve le kad zera'na li cehenneme kesiram minel cinni vel insi lehüm kulubül la yefkahune biha ve lehüm a'yünül la yübsirune biha ve lehüm azanül la yesmeune biha ülaike kel en'ami bel hüm edall ülaike hümül ğafilun: Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir. (Araf 7/179)
Ama hayır, hayır bu bir bu akla nankörlük olur. İhânet olur!.
Ben Azaben muhina! İhânet Azabına düşerim!.
Bu Benim yanıma kalmaz! Akıl Nimetine nakörlük ve ihanet olur!.
Kimsenin koymadığını yaratanda koymaz!.
Zül- İntikam celle celâlihu Esmasını estirir!.
El Kahhar celle celâlihu estirir!.
Yerle bir eder zâhirde bâtında evvelde diyorsan o zaman baksarsan seven sevilen iledir!.
Kendini bilen Rabbini bilen! budur.
--Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ''Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu'' buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfül-Hâfâ II/343 (2532)
Sevilmek istenen Rabb celle celâlihu dur.
Merkez de sabit duran O dur.
Merkezin de merkezinden Yakîn!. Merkezin Etrafında tavaf dönen ve küllî şey in küllî şey in işte seven ve sevilen.
Seven sevilen iledir.
Efendim bu kolay iş değil biliyorum. Çiledir derttir!.
İyi de çeken çektiren BİLEdir yalınız.
Onun için bu biliş, ne diyor Münir Hocam okuyorsunuzdur.
İpek Böceği mi ne yazmışım bu gün çevirdim İlahi Radyo diye.
Kendi içindeki radyonun sesini duyunca diyor ben radyoluktan vaz geçtim spikeri duydum Enel- Hakk dedi!.
Sen mi dedin Enel Hakk! diye
Haa ben dedim!.
Vurun kafasını!.
ÖZ Spikerini duyunca!.
Ehl-i Beyt yolu ÇİLE yoludur.
Yolumuz Dost Ehl-i Beyte!.
Salât-Salâvât SILA dır
Âşıklara Es-Selâdır
Yüreğimiz Kerbelâ dır
Çölümüz Dost Ehl-i Beyte (as)
Çöl! Çöl! Çöl! deyip duruyoruz.
Çöplük, Çöl diyoruz BİZ.
İmtihan salonuna çöplük diyoruz.
Gerçek Tiyotro Sahnesine ÇÖPLÜK diyoruz!
Aşağıya indiğimiz zaman ÇÖL olduğunu görüyoruz.
Salât, salâvat SILAdır.
Sıla; ulaşımdır, SALLdır.
Salâvatla Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme ULAŞılır.
Salâtla Allah Celle Celâlehuya ULAŞılır.
Allahtan salât ve sabırla isteyiniz buyrulmaktadır.
وَاسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ
--"Vesteiynu bis sabri ves salah, ve inneha le keiratün illa alel haşiiyn: Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir. (Bakara 2/45)
Ordaki sabır Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemdir.
Muhammedî OLuş ise; Şuuruna, Nuruna, Sururuna, Onuruna SABIRdır.
Bilirsiniz ki İmanı, Ameli, Ahlâkı ve Hâlleridir
Âşıklara essaladır!.
Kim ki âşık olmak istiyorsa SeSimiz İZimİZdir hamd olsun!.
Bu ÇÖL BİZim!.
Issızım, sessizim!.
Kimsesizim.
Bu ÇÖL BİZim!.
Sesi bizim. Bizim çölümüz.
Her gün, her çağ, her asırda, her zaman bir ses olacaktır bu çölde.
Sestir İZ! Sestir Kurân-ı Kerim.
Sestir Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem.
ve kalu semi'na ve eta'na dır!
وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا
--"ve kalu semi'na ve eta'na : DUYduk ve UYduk!..'' (Bakara 2/285)
DUYduk SESe UYduktur İslâm.
Allahu Zül- Celâlin SÖZünü, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin SESinden DUYduk da UYduk hamdolsun Rabbımıza!
İslam, Duymaya ve uymaya bağlıdır.
Yüreğimiz Kerbelâdır.
Çölümüz Dost Ehl-i Beyte.
Kerbelâ, Kâr u Belâ demektir.
Kerbelâ! Kâr u Belâ, kârın ve belânın kaynadığı yerdir.
Verirsin canını alırsın Cennetini, ne istiyorsan! Cânânı da!.
Kâr u Belâ yan yanadır. Sırat sırtında orası!.
Kerbelâ, uyduruk bir kelime değildir.
Öyle denkleşmemiştir. Kâr u Belâdır. Kâr-kazanç yeridir.
Belâ ne ki?..
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
--"Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin: Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler. '' (Araf 7/172)
Elestü biRabbüküm?
Kalu belâ!.
Öyle demiştiniz!
Evet dedik!
Buyurun Kerbelâya- Kâr u Belâya bir deneyelim! denmiştir.
Şu an şimdi yani şu an şeen neşesiyiz.
Şu Ân, Şeen Neşesiyiz
Sırr-ı Subhânın Sesiyiz
Kün Feyekün! Kölesiyiz
Ulumuz Dost Ehl-i Beyte (as)
Şuan şeen neşesiyiz
Neşesiyiz, neşet etmekte şu AN BİZle.
Neşet, meydana gelmek, vücuda gelmektir..
Nefes gibi alıp verdiğimiz nefes gibi neşesiyiz.
Sırr-ı Subhânın Sesiyiz
Bizdeki ses, şah damarımızdan yakın olan Rabbül- Âleminin şu ANda yarattığı sestir. Sırr-ı Subhânın sesiyiz.
Kün fe yekün Kölesiyiz
Ulumuz Dost Ehl-i Beyte.
Biz görünürde kün fe yeküne köle gibi görülüyoruz!
Ama bizim Ulumuz Dost Ehl-i Beyte.
CANa Çile Ekenimiz
Kader Keder Çekenimiz
Bülbülümüz Dikenimiz
Gülümüz Dost Ehl-i Beyte (as)
BİZ, Nurullah, Nur-u Mim ve Kâinât Tarlasına her ŞEYi ve Canlarımıza Kader Ekenini-Ziraatçisini BİLiriz!
أَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
--"Eeentum tezre'unehu em nahnuzzari'une.: Sizmi bitiriyorsunuz onu? Yoksa bizmiyiz bitiren? (Vâkıa 56/64)
Buradaki Zeraa Ziraattir.. Rençberliktir külli şeye..
Ve BİZ Kaderimiz, kederimiz ne ise, Çeken Çektiren BİZ BİRiz deriz çekeriz!..
Ne bülbülü? Ne dikeni? Ne gülü?
Tümü Dost Ehl-i Beyte!..
Kâr-ü-Belâ Kandığımız
Aşkla Adın Andığımız
YÂR Yoluna Yandığımız
Külümüz Dost Ehl-i Beyte (as)
Elhamdülillahirabbilâmin ki, BİZ Kurân ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemden asla aytılmayız!
Aşkımız, Meşkimiz, köşkümüz yANsa BİLE Külümüz Ehl-i Beyt Kokar!..
Kul İhvâni Tâhirîyiz
Evvel-Âhir Mâhirîyiz
Bâtın Zevk-İ Zâhirîyiz
Tülümüz Dost Ehl-i Beyte (as)
Kulihvani Tâhiriyiz
Benim Rahmetli Babamın ismi Tâhirdir.
Şimdi burada yayında dinliyor sanıyorum Emre de tâhirdir.
En küçük oğlum da Tâhirdir.
Tâhir temiz demektir, pâk demektir.
Allah cümlemizi pâk etsin İnşâallah tertemiz etsin!.
Yâ Ehl-i Beyt Allah sizi Tâhir etmek istiyor! diyor.
O zaman öyleydi 2002 de yani.
Evvel Âhir Bâtın Zâhir ya dört esma.
Burada Evvel Âhir Mâhiriyiz.
Biz evveli âhiri bilemiyiz ya ne biliriz mâhirizi bunu da gerçekten iyi biliriz! Yani nasıl bilirsiniz, becerikli, hünerli sanatkar mısınız?
Heeee heee öyelyiz şükrü!
Neden?
Çünkü Muhammedîyiz hamd olsun!.
Gerçekten Muhammedîyiz çok şükür olsun!.
Cennete de gitsek cehenneme de gitsek Muhammedîyiz!.
Ölsek de kalsak da Muhammedîyiz!.
Bu kararımız kesin Allahın izniyle, tercihimiz bu BİZim!.
Bâtın ZEVKİ ZÂHİRİYİZ!
ASLında bâtın yaşarız ama zâhir zevkini bâtın zevkini zâhire çıkarırız.
Çünkü tülümüz Dost Ehl-i Beyte.
Tülümüzü de çekeriz..
Ardımızdan çekilen çalı Ahmağa İZ bırakmaz,
Âşık ise koklar yine bulur!..
Bu da bi zevk olmuş o zaman Ehl-i Beyt aleyhisselâma karşı!
Bir YAĞmur-rAHMET yağmış, bir güzellik olmuş!.
Ve salât ü selâm olsun onlara Ehl-i Beyt aleyhisselâmın cümlesine ebeden İnşâallah.