UY-AN
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5157
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
UY-AN
RESSAM HAKLI!
Bir zaman vardı ya târîh-i mukaddes modası...
Yeni yaptırdığı köşkün büyücek bir odası,
Mutlaka eski tesâvîr ile ziynetlensin,
Diye ressam aratır hayli zaman bir zengin.
Biri peydâ olarak 'Ben yaparım' der, kolunu
Sıvayıp akşama varmaz, sekiz arşın salonu
Sıvar ammâ ne sıvar! sâhibi der:
- Usta bu ne?
Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine!
- Bu resim, askeri basmakta iken Fir'anv'ın,
Bahr-i Ahmer* yarılıp geçmesidir Mûsâ'nın.
- Hani Mûsâ, be adam?
- Çıkmış efendim karaya...
- Fir'avun nerde?
- Boğulmuş.
- Ya bu kan rengi boya?
- Bahr-i Ahmer a efendim, yeşil olmaz ya bu da!
- Çok güzel levha imiş, doğrusu şenlendi oda!
Mehmet Akif ERSOY
* Bahr-i Ahmer = Kızıl Deniz
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Re: UY-AN
Sâhip olduğumuzu sandığımız ve bize tuzak olan şeyler sâdece madde ile kalsaydı...
Mânevî sâhip çıktıklarımız da aynı etkiyi yapmakta ...
Sevdiklerimiz, paylaşamadıklarımız da bizi esir etmekte.
Hattâ ibâdetlerimiz ve inandıklarımız da...
Çok iyi ÂNlamalı sırât-ı mustakîm üzere OLmalı inşâe ALLAH!
Mânevî sâhip çıktıklarımız da aynı etkiyi yapmakta ...
Sevdiklerimiz, paylaşamadıklarımız da bizi esir etmekte.
Hattâ ibâdetlerimiz ve inandıklarımız da...
Çok iyi ÂNlamalı sırât-ı mustakîm üzere OLmalı inşâe ALLAH!
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5157
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re: UY-AN
RESMİM İÇİN
Resmim İçin
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyûlâyı da, er geç, silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?
Resmim İçin
Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez;
Ölsen seni sırtında taşır toprağın altı.
Ey gölgeden ümmîd-i vefâ eyleyen insan!
Kaç gün seni hâtırlayacaktır şu karaltı?
Resmim İçin
Dış yüzüm öyle ağardıkça ağarmakta, fakat,
Sormayın iç yüzümün rengini: Yüzler karası!
Beni kendimden utandırdı, hakikat şimdi,
Bana hiç benzemeyen sûretimin manzarası!
Resmim İçin
Beni rahmetle anarsın ya, işitsen, birgün
Şu sağır kubbede, hâib, sesinin dindiğini!
Bu heyûlâya da bir kerrecik olsun bak ki,
Ebediyyen duyayım kabrime nur indiğini.
Mehmet Akif ERSOY
Resmim İçin
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyûlâyı da, er geç, silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?
Resmim İçin
Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez;
Ölsen seni sırtında taşır toprağın altı.
Ey gölgeden ümmîd-i vefâ eyleyen insan!
Kaç gün seni hâtırlayacaktır şu karaltı?
Resmim İçin
Dış yüzüm öyle ağardıkça ağarmakta, fakat,
Sormayın iç yüzümün rengini: Yüzler karası!
Beni kendimden utandırdı, hakikat şimdi,
Bana hiç benzemeyen sûretimin manzarası!
Resmim İçin
Beni rahmetle anarsın ya, işitsen, birgün
Şu sağır kubbede, hâib, sesinin dindiğini!
Bu heyûlâya da bir kerrecik olsun bak ki,
Ebediyyen duyayım kabrime nur indiğini.
Mehmet Akif ERSOY
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5157
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re: UY-AN
RESMİM İÇİN !...
Şu serilmiş görünen resmime imrenmedeyim ...
Ne saadet hani ondan bile mahrumum ben.
Daha bir müddet eminim ki hayatın yükünü,
Dizlerim titreyerek çekmeğe mahkumum ben.
Çözde artık yükümün kördüğüm olmuş bağını,
Bana çok görme ilahi bir avuç toprağını!...
1935
RESMİMİN ARKASINA
Hepsi göçmüş, hani yoldaşlarının hiçbiri yok!
Sen mi kaldın, yalnız kafileden böyle uzak?
Postu sermekse merâmın yola, serdirmezler;
Hadi, gölgenle beraber silinip gitmene bak.
1935
Mehmet Akif ERSOY
Şu serilmiş görünen resmime imrenmedeyim ...
Ne saadet hani ondan bile mahrumum ben.
Daha bir müddet eminim ki hayatın yükünü,
Dizlerim titreyerek çekmeğe mahkumum ben.
Çözde artık yükümün kördüğüm olmuş bağını,
Bana çok görme ilahi bir avuç toprağını!...
1935
RESMİMİN ARKASINA
Hepsi göçmüş, hani yoldaşlarının hiçbiri yok!
Sen mi kaldın, yalnız kafileden böyle uzak?
Postu sermekse merâmın yola, serdirmezler;
Hadi, gölgenle beraber silinip gitmene bak.
1935
Mehmet Akif ERSOY
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5157
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re: UY-AN
NERDESİN
Lâ-mekânlarda mısın, nerdesin, ey gâib İlâh?
Dönerim enfüsü, âfâkı ezelden beridir.
Serpilip kubbene donmuş, o ışık damlaları,
Seni, yer yer arayan yaşlarımın izleridir!
Mehmet Akif ERSOY
Hilvan, 19 Teşrînisânî 1348 (19 Kasım 1932)
Lâ-mekânlarda mısın, nerdesin, ey gâib İlâh?
Dönerim enfüsü, âfâkı ezelden beridir.
Serpilip kubbene donmuş, o ışık damlaları,
Seni, yer yer arayan yaşlarımın izleridir!
Mehmet Akif ERSOY
Hilvan, 19 Teşrînisânî 1348 (19 Kasım 1932)
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5157
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re: UY-AN
UMAR MIYDIN?
"Odama girdim; kapıyı kapadım; ağlamaya başladım:
O gün akşama kadar İslam'ın garibliğine,
Müslümanların inhitâtına ağladım, ağladım... "
Sebîlürreşâd Şimal müslümanlarından Atâullah Behâeddin
Görünmez âşinâ bir çehre olsun rehgüzârında;
Ne gurbettir çöken İslâm'a İslâm'ın diyârında?
Umar mıydın ki: Ma'betler, ibâdetler yetîm olsun?
Ezanlar arkasından ağlasın bir nesl-i me’yûsun?
Umar mıydın: Cemâ'at bekleyip durdukça minberler,
Dikilmiş dört direk görsün, serilmiş bir yığın mermer?
Umar mıydın: Tavanlar yerde yatsın, rahneden bîtâb?
Eşiklerden yosun bitsin, örümcek bağlasın mihrâb?
Umar mıydın: O, taş taş devrilen, bünyân-ı mersûsun,
Şu vîran kubbelerden böyle son feryâdı dem tutsun?
İşit: On dört asırlık bir cihânın inhidâmından,
Kopan ra'dın, ufuklar inliyor, hâlâ devâmından!
Civârın, manzarın, cevvin, muhîtin, her yerin mâtem;
Kulak ver: Çarpıyor bir mâtemin, kalbinde bin âlem!
Ne hüsrandır ki: Doldursun bugün tevhîdin enkâzı,
O, hâkinden nebîler fışkıran, iklîm-i feyyâzı!
Gezerken tavr-ı istîla alıp meydanda bin münker,
Şu milyonlarca îman "nehye kalkışsam" demez, ürker!
Ömürlerdir bir alçak zulme miskin inkıyâdından,
Silinmiş emr-i bi'l-ma'rûfun artık ismi yâdından.
Hayâ sıyrılmış, inmiş: Öyle yüzsüzlük ki her yerde...
Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde!
Vefâ yok ahde hürmet hiç, emânet lâfz-ı bî-medlûl;
Yalan râic, hıyânet mültezem her yerde, hak meçhûl.
Yürekler merhametsiz, duygular süflî, emeller hâr;
Nazarlardan taşan ma'nâ ibâdullâhı istihkâr.
Beyinler ürperir, yâ Rab, ne korkunç inkılâb olmuş:
Ne din kalmış, ne îman, din harâb, îman türâb olmuş!
Mefâhir kaynasın gitsin de, vicdanlar kesilsin lâl...
Bu izmihlâl-i ahlâki yürürken, durmaz istiklâl!
Sen ey bîçâre dindaş, sanki, bizden hayr ümîd ettin;
Nihâyet, ye'se düştün, ağladın, ağlattın, inlettin.
Samîmî yaşlarında coştu rûhum, herc ü merc oldu;
Fakat, mâtem halâs etmez cehennemler saran yurdu.
Cemâ'at intibâh ister, uyanmaz gizli yaşlarla?
Çalışmak!.. Başka yol yok hem nasıl? Canlarla, başlarla.
Alınlar terlesin, derhal iner mev'ûd olan rahmet,
Nasıl hâsir kalır "tevfıki hakkettim" diyen millet?
İlâhî! Bir müeyyed bir kerim el yok mu, tutsun da,
Çıkarsın Şark'ı zulmetten, götürsün fecr-i maksûda?
Mehmet Akif ERSOY
İstanbul, 24 Teşrinievvel 1334 (1918)
"Odama girdim; kapıyı kapadım; ağlamaya başladım:
O gün akşama kadar İslam'ın garibliğine,
Müslümanların inhitâtına ağladım, ağladım... "
Sebîlürreşâd Şimal müslümanlarından Atâullah Behâeddin
Görünmez âşinâ bir çehre olsun rehgüzârında;
Ne gurbettir çöken İslâm'a İslâm'ın diyârında?
Umar mıydın ki: Ma'betler, ibâdetler yetîm olsun?
Ezanlar arkasından ağlasın bir nesl-i me’yûsun?
Umar mıydın: Cemâ'at bekleyip durdukça minberler,
Dikilmiş dört direk görsün, serilmiş bir yığın mermer?
Umar mıydın: Tavanlar yerde yatsın, rahneden bîtâb?
Eşiklerden yosun bitsin, örümcek bağlasın mihrâb?
Umar mıydın: O, taş taş devrilen, bünyân-ı mersûsun,
Şu vîran kubbelerden böyle son feryâdı dem tutsun?
İşit: On dört asırlık bir cihânın inhidâmından,
Kopan ra'dın, ufuklar inliyor, hâlâ devâmından!
Civârın, manzarın, cevvin, muhîtin, her yerin mâtem;
Kulak ver: Çarpıyor bir mâtemin, kalbinde bin âlem!
Ne hüsrandır ki: Doldursun bugün tevhîdin enkâzı,
O, hâkinden nebîler fışkıran, iklîm-i feyyâzı!
Gezerken tavr-ı istîla alıp meydanda bin münker,
Şu milyonlarca îman "nehye kalkışsam" demez, ürker!
Ömürlerdir bir alçak zulme miskin inkıyâdından,
Silinmiş emr-i bi'l-ma'rûfun artık ismi yâdından.
Hayâ sıyrılmış, inmiş: Öyle yüzsüzlük ki her yerde...
Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde!
Vefâ yok ahde hürmet hiç, emânet lâfz-ı bî-medlûl;
Yalan râic, hıyânet mültezem her yerde, hak meçhûl.
Yürekler merhametsiz, duygular süflî, emeller hâr;
Nazarlardan taşan ma'nâ ibâdullâhı istihkâr.
Beyinler ürperir, yâ Rab, ne korkunç inkılâb olmuş:
Ne din kalmış, ne îman, din harâb, îman türâb olmuş!
Mefâhir kaynasın gitsin de, vicdanlar kesilsin lâl...
Bu izmihlâl-i ahlâki yürürken, durmaz istiklâl!
Sen ey bîçâre dindaş, sanki, bizden hayr ümîd ettin;
Nihâyet, ye'se düştün, ağladın, ağlattın, inlettin.
Samîmî yaşlarında coştu rûhum, herc ü merc oldu;
Fakat, mâtem halâs etmez cehennemler saran yurdu.
Cemâ'at intibâh ister, uyanmaz gizli yaşlarla?
Çalışmak!.. Başka yol yok hem nasıl? Canlarla, başlarla.
Alınlar terlesin, derhal iner mev'ûd olan rahmet,
Nasıl hâsir kalır "tevfıki hakkettim" diyen millet?
İlâhî! Bir müeyyed bir kerim el yok mu, tutsun da,
Çıkarsın Şark'ı zulmetten, götürsün fecr-i maksûda?
Mehmet Akif ERSOY
İstanbul, 24 Teşrinievvel 1334 (1918)
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5157
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re: UY-AN
GÜL, BÜLBÜL
Konduğu her gusn-i ter minberidir bülbülün,
Zemzeme addettiğin hutbesi, faslü'l-hitâb.
Reng-i hakîkat nedir, fark eden ebsâr için,
Goncada matvî duran her varak ümmü'l-kitâb.
Mehmet Akif ERSOY
GÜL, BÜLBÜL
Konduğu her taze dal minberidir bülbülün,
Ahenkli sesler sandığın hutbesi, ve söz kesimi nağmesi.
Hakikatin rengi nedir, ayırt eden gözler için,
Goncada dürülmüş duran her yaprak ümmü'l-kitâb.
(Alıntı-Sadeleştirilmiş hali)
Ümmü'l kitâb: Levh-i mahfuz veya Kur'an'daki Fatiha Sûresi anlamlarını taşımaktadır.
Konduğu her gusn-i ter minberidir bülbülün,
Zemzeme addettiğin hutbesi, faslü'l-hitâb.
Reng-i hakîkat nedir, fark eden ebsâr için,
Goncada matvî duran her varak ümmü'l-kitâb.
Mehmet Akif ERSOY
GÜL, BÜLBÜL
Konduğu her taze dal minberidir bülbülün,
Ahenkli sesler sandığın hutbesi, ve söz kesimi nağmesi.
Hakikatin rengi nedir, ayırt eden gözler için,
Goncada dürülmüş duran her yaprak ümmü'l-kitâb.
(Alıntı-Sadeleştirilmiş hali)
Ümmü'l kitâb: Levh-i mahfuz veya Kur'an'daki Fatiha Sûresi anlamlarını taşımaktadır.
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5157
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re: UY-AN
PEK HAZİN BİR MEVLİD GECESİ
Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed (sav),
Aylar bize hep muharrem oldu!
Akşam ne güneşli bir geceydi...
Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!.
Âlem bugün üç yüz elli milyon
Mazlûma yaman bir âlem oldu!
Çiğnendi harîm-i pâki şer'in;
Nâmûsa yabancı mahrem oldu!
Beyninde öten çanın sesinden
Binlerce minâre ebkem oldu.
Allah için, ey Nebiyy-i ma’sûm,
İslâm'ı bırakma böyle bîkes,
İslâm'ı bırakma böyle mazlûm
Mehmet Akif ERSOY
Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed (sav),
Aylar bize hep muharrem oldu!
Akşam ne güneşli bir geceydi...
Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!.
Âlem bugün üç yüz elli milyon
Mazlûma yaman bir âlem oldu!
Çiğnendi harîm-i pâki şer'in;
Nâmûsa yabancı mahrem oldu!
Beyninde öten çanın sesinden
Binlerce minâre ebkem oldu.
Allah için, ey Nebiyy-i ma’sûm,
İslâm'ı bırakma böyle bîkes,
İslâm'ı bırakma böyle mazlûm
Mehmet Akif ERSOY