EVLİYA ÇELEBİ....

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nisa77
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 133
Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00

EVLİYA ÇELEBİ....

Mesaj gönderen nisa77 »

Divan edebiyatı döneminin en popüler nesir yazan. 1611 yılında istanbul´da doğdu. Düzenli ve zamanına paralel yeterli bir öğrenim görmedi. Zıllî Mehmet adında, halktan bir adamın oğludur. Kendisi soyunun, eski Anadolu Beyliklerinden Germiyanoğuliarı´na kadar uzandığını, oradan da ilk büyük Türk mutasavvıfı —12. yüzyılda Ortaasya´da yaşamış olan— Ahmet Yesevî´ye dek dayandığını ileri sürer. Yirmi, yirmi beş yaşlarındayken saraya alındı. Burada üç dört yıl kadar kaldı ve sipahilik derecesine kadar yükseldi. Dördüncü Murat´ın son zamanlarıydı. Güzel sesi, girişkenliği ve hoşsohbetliliğiyle onun gözüne girdi. Bu arada zaman zaman müezzinlik de yaptı. Yine kendi anlatışına göre, bir gün bir caminin avlusunda yatıp uyurken rüyasında peygamberi görmüş, hemen kalkıp elini öpmüştü. Peygamber: «Bir dileğin var mı?» diye sorunca, «Şefaat ya Re-sulâllah» demek istemiş, fakat o heyecanla: «Seyahat ya Resulâllah» demiş imiş. Bu rüyamn gerçek mi, yoksa yazarımızın uydurması mı olduğu bilinmemektedir ama, Evliya Çelebi´nin ömrünün en az beşte dördünü seyahatle geçirdiği kesindir.

Önce İzmit ve Bursa´yâ gitmekle başlayan seyahat yaşamı, ömrü boyunca sürdü. Zaman zaman istanbul´a döndüğü için, bazı küçük aralıklarla devam eden bu gezileri giderek çevresini genişletti. Bütün Anadolu ve Rumeli bölgelerini, İmparatorluğun uzak-yakm her yöresini dolaşan Evliya Çelebi, İran´a ve Habeşistan´a kadar uzandı. Güney Rusya´yı baştan başa gezdi. Viyanalara ulaştı. Kısacası, o zamanın bilmen dünysında gezip görmedik yer bırakmadı. Bu arada kendisinin ileri sürdüğüne göre, Fransa´ya, Almanya´ya, İskandinav ülkelerine büe gitmiştir. Ancak güçlü kanı odur ki, en azmdan, buralara gidememiş ve hayalindeki «gitmek» isteğim bizlere gerçekleşmiş gibi aktarmıştır-

Çelebi´nin ortalama kırk, elli yıl tutan bu gezileri için elbette büyük bir servet gerekir. Fakat o, bunlar için hiçbir masrafa girmedikten başka, ayrıca büyük servetler edinmiş, ne var ki eliaçık olduğundan, biriktirim yapamamıştır. Evliya´nm gezilere yollanmak metodu gayet pratiktir: 17. yüzyılın çalkantılı yaşam ortamında sık sık uzak-yakm seferler açılmış, kendisi bu seferlere gidecek kumandanlara başvurarak birlikte götürülmesini dilemiş, dileği de daima kabul görmüştür. Bir yere elçilikle, valilikle, benzeri daha başka görevlerle yollanan devletlilere ve paşalara da aynı biçimde yamanmıştır. Sevilen, tatlı dilli bir kişi olduğu için, bu başvurularının hiç-birisinde geri çevrilmemiştir. Zaten o zamanın devlet büyüklerince bu tür ricaları geri çevirmek de bir tür cimrilik, bir tür ayıp sayılırdı. Kaldı ki Evliya Çelebi, yanma yamandığı kimselere yük olmak şöyle dursun, çoğu vakit bunların türlü hizmetlerini de görmüş, kimi zaman bunların savaşlarına, kendi çapında da olsa katılmış, gereğinde postacılık etmiş; örneğin eşkiya bastırmaya giden bir kumandanla o eşkiya arasında arabuluculuk, elçilik gibi işlere sık sık yönelmiştir. Serüveni de sevdiği için, başından binlerce küçük-büyük serüven geçmiş ve o, bunların tümünü —geniş oranda abartarak— kitabına aktarmıştır.

Özellikle Anadolu´da karış karış dolaşmış olan bu gezginci yazarımız, o donem Anadolusunda bütün kentleri, kasabaları, bunların halk yaşamı, kültürel ve ekonomik yapıları, gelenek ve görenekleri, nüfusları, ev, han, hamam türünden bina sayıları ve daha pek çeşitli konularda yeniş bilgiler vermiştir. Onun eseri, 17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu´nun geniş bir panoraması gibidir. Vermiş olduğu bilgilerin, günümüzdeki türlü alanlardaki araştırmacılar için Önemli bir «kaynak» değeri bulunmaktadır. Ancak, bilimsel bir eser konusunda bilgi ve belge aramak için onun eserine başvuranların bir noktaya çok dikkat etmeleri gerekir: Evliya Çelebi´nin anlattıklarının hemen hepsinde, zaman zaman aşırıya varabilen, pek büyük abartmalar vardır. Bu ihtiyatı elden bırakmamak koşuluyla, Evliya Çelebi tarihimiz, genel kültürümüz, o zamanki sosyal yaşamımız, gelenek ve göreneklerimiz bakımından gerçekten pek zengin amlar-belgeler bırakmıştır. Dili ve anlatımı —zamanına oranla— bir hayli duru, rahat, külfetsizdir. Gerçi zaman zaman divan nesrine özendiği yerler de vardır. Lâkin, böyle bölümler on cilt tutan kitabında, göze batmayacak kadar, azdır. Çelebi´nin dilinin ve anlatımının duru ve rahat oluşunun iki sebebi bulunmaktadır: Eserini süs, sanat ve marifet göstermek için değil de, geniş yığınlar için ve yarar için kaleme almış olması ve bir de —gördüğü öğrenimin yetersizliği sonucu— istese de buna pek gücünün yetmeyeceğini bilmiş olması.

Bununla birlikte onun gözlem ve tasvirleri son derece güçlü olduğu gibi, ince ve kıvrak anlatım tarzı, pek dostça ve tatlı üslubu, bu üsluba sık sık güzel espriler de katısı, ona ve hacimce çok büyük eserine karşı her zaman ve her çağda sempati kazandırmıştır. Üç yüz yıldır okunan Evliya Çelebi —kuşkusuz— daha pek uzun yüzyıllar okunmaya devam edilecektir. Kısacası, o da kendine özgü bir üslup sahibidir; bu mütevazı, ama tümüyle kendine özgü üslup Türk nesrinde daima tek kalacaktır-

Eserleri:

Evliya Çelebi´nin «Seyahatnâme» adını taşıyan eseri on cilttir. Belki bu on cildin kapsamı dışında kalmış kısımlar da vardır. Hatta bu konuda bazı tahminler bile ileri sürülmüştür. Ne var ki bu tahminler üzerinde boşuna tartışmak, şimdilik yararsız ve gereksizdir. Sözünü ettiğimiz on ciltlik eserin birinci cildi salt istanbul içindeki gezilere ve istanbul üzerine bilgilere ayrılmıştır. Bu ciltte 17. yüzyıl istanbul´unun —-canlı-cansız— her şeyinin, her yönünün, soyut-somut. tüm genel havasının gözlem ve tasvirleri yer almaktadır. Öteki dokuz cilt, perde perde, yurda ve dünyaya açılmaktadır. Günümüzde «Evliya Çelebi Seyahatnamesi» diye anılan eserin, cilt cilt, ilk basımına 19. yüzyılın sonlarında, 1898´de, başlanmış; 1928 yılma kadar uzanan otuz senelik dönem içinde sekizinin basımı tamamlanmıştır. Son iki cilt 1935 ve 193 8´de yayınlanarak on cilt bütünlenmiştîr. Bu büyük ve (tarih, coğrafya, biyoğrafya, toplumbilim, dil, folklor, ekonomi, gelenek, görenek...) zengin kültür hazinemizin yeni harflerle, yeni bir bütün olarak basılıp yayınlanması, ilgilileri bekleyen hizmetlerin başmda gelmektedir.

«Evliya Çelebi Seyahatnâmeshnm Mustafa Nihat Özön, Reşat Ekrem Koçu ve Server İskit tarafından —sadece seçmelerden oluşmuş— küçük basımları da yapılmıştır. Ancak bunlar, o büyük denizin birkaçar damlası niteliğindedir ve elbette pek yetersizdir.

Seyahatname Milli Eğitim Bakanlığı´nın tavsiye ettiği (Ortaöğretim) 100 Temel Eser´e dahildir
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/berivan.jpg[/img]
Cevapla

“Türk Edebiyatı Klasikleri” sayfasına dön