DÜN GECE KALBİMİ DİNLEDİM

Cevapla
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

DÜN GECE KALBİMİ DİNLEDİM

Mesaj gönderen HAYY-DOST »


Resim

DÜN GECE KALBİMİ DİNLEDİM!..

Bu pazar günü, "Baba anne" günümüzdü.
Hasan Emir ile beraberdik ve çok özel anlar yaşadık.
Abdullah dedesiyle gidip, Hasan Emir’i evlerinden aldık.
Her zamanki sevimliliği ve mâsumiyeti olanca güzelliği ile üstündeydi yine..
Benim adım, "Babaanne adde" onun için,
Ne zaman beraber olsak hep gezmeye gidiyoruz.
Ya hayvanat bahçesine, ya çocuk parkına ya da deniz kenarına...
Ama bugün çok özel bir günümüz.
Uzun zamandır yapmadığım önemli ziyaretleri torunumla birlikte yapacağız inşaeallah...

Önce meşhur bir dershânenenin, kız öğrenci bölümünün kapısında bir müddet Abdullah Beyi bekledik.
Bir tanıdığını ziyaret etti. Ben kapıda arabanın içinde, gidip gelen nur yüzlü, pırıl pırıl tesettürlü şık giyimli Muhammedî bağın Muhammedî kokulu kız çocuklarını seyredip, huzur buldum.
Hasan Emir de arabanın ön kısmında kucağımda orayı burayı karıştırıp durdu...
Sonra, Seyyid Kutbuddin Hazretlerinin (kaddesallahu sırrahu) türbesine yönlendik..
Kalbimde derin bir hüzün vardı.
Uzun zamandır, buralara gelmeyişimin mahcubiyetiyle karışık bir hüzündü bu...
Kabristanın kokusunu, tarihi görüntüsünü, manevî atmosferini ne kadar özlediğimi fark ettim...
“Es selâmü aleyküm, ya! Ehl-i kubür” diyerek içeri girdik kabristandan.
Burası, şehirin tam ortasında, ağaçlarla ve yeşilliklerle dolu bir yer.. sanki ilimizin akciğeri gibi….
Eski belediye başkanlarımızdan biri, bu mübârek yeri yıkıp bina kurmak istemiş.
Her seferinde çalışan iş makinalarının kepçesi kırılmış.
Bir gece Seyyid Kutbiddin Hazretleri (kaddesallahu sırrahu), rüyasına girmiş belediye başkanının.
“Kabristanımızı yıkmaya kalkışanın, dünyayı başına yıkarım!” diye..
O günden sonra dini inançları artıp, namaza niyaza başlamış başkan.
Nerede bir evliyâ türbesi varsa il ve ilçelerde hepsini yaptırmış. İnşasında onun adı yazmakta hâlen.

Hasan Emiri kucağımdan indirdim. Elinden tutup yürüterek türbeden içeri girdik.
Şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
İlk defa böyle bir yere geliyordu.
Ben kalbim hıçkırarak dua okumaya başladım.
Torunum da ellerini açmış beni taklid ediyordu.
Sonra ilkindi namazını kılmak için hazırlandım.
Tesbihleri de Hasan Emir’in önüne bıraktım oynasın diye.
Tam namazın ortasında önüme eğilmiş secde etmeye başladı.
Evde de aynı şeyi yapardı.
Hasan Emir’im on yedi aylık. Ne görse hemen beynine kaydedip, taklid ediyor…
En harika taklidi, ezan okunurken ellerini açıp, güy3a dua okuyormuş gibi fısır fısır bir şeyler söylemeye çalışması…
Bunu babasından, ramazanda iftar duası okurken öğrenmiş…
Secdeye kapanıp kalkmasını da, ilk defa götürdüğümüz câmi cemaatinden…
Ve işte türbede benimle secde etmeye çalışıyordu.. Ama bâzen tam önümde.. Ben de onun üstünden secde ediyordum..
Birden ağlamaya başladım..
“Allah’ım şu minicik kulunun hatırına dualarımı kabul eyle!”
Abdullah Bey de namazını kılıp, türbe ziyaretini bitirdikten sonra, bu mübârek, yerden ayrıldık.
Hafızamda canlanan eskimiyen hatıralarım, duygularım, ilk ilahî aşka düçâr olduğum o günler….

Şimdi de İsa Baba Türbesine yollandık.
Yokuş çıktık biraz.
İlimizin yüksek ve en güzel yerlerinden bir yerde, Rahmân nefesinin estiği çok güzel kokulu enfes bir mekân…
Kabrinin üstünde yıllar önce yeşermiş, kocaman ağaçlar var.
Kabri açıkta, takriben dört metre kadar var uzunluğu…
En ilginç tarafı ağaçların, kök dalları bariz bir şekilde Arapça, Allah yazıyor…
İsa Baba hazretleri,
Zamanında ilâ-yı kelimetüllah için, bizim illere kadar gelip, Allah için şehid düşenlerden bir Allah velîsi.
Hatırı sayılan evliyâdan, Allah indinde…

Dualarımızı okuyup, bu mübarek yerden de ayrılmaya hazırlanıyorduk ki, Hasan Emir, elinde saplı bir süpürgeyle, mübâreğin türbesini in önünü süpürüyordu… Kesin dedim, bu çocuk sıradan değil.
Beytullahta, daha doğmadan onun için yaptığım özel dualarım kabul olmuş galiba diye geçirdim aklımdan…
Selam ve dua ile ayrılırken İsa Babamızdan, Kılç Dede’nin yolunu tuttuk…
Şehrimizin çıkışında Kılıç Dede Câmisinin avlusunun bir köşesinde medfun bir Allah dostu, hep beraber duamızı yaptık, akşam ezanı okunmak üzereyken ayrıldık.
Hasan Emir’i kucağımdan hiç indirmedim, Üzerine garib bir durgunluk çökmüştü…
Şimdi yolumuz , doğup büyüdüğüm Tekkeköye doğru, yöneldi.
Köyümüzün kurucusu Şeyh Yusuf Zeyneddün (kaddesallahu sırrahu) Hazretlerinin türbesinin, annemin babamın, ninemin, dedemin ve diğer akrabalarımın kabirlerinin bulunduğu kabristana ziyaret için geldik.
Hasan Emir’i tek tek kabirlerin ayak ucunda tutup, ahiretteki ailem ile tanıştırdım.
Hepsine hayırlı dua ve Kur'ân-ı Kerim okuyup ayrıldık.
Diğer akrabalarımıza da sıla-yı rahim yapıp döndük.

Toruncuğumu, anne ve babasına teslim ederken gözlerinden uyku akıyordu. Melek yüzlüm, daha da nurlanmıştı…
Benim de iç dünyama bir huzur bir genişlik dolmuştu.
Yatınca yatağıma kulağımda atıyormuş gibi sesini duyduğum kalbimi dinledim.
O kadar net bârizdi ki: “ALLAH! ALLAH! ALLAH!.”
Meğer her insanın kalbi, farkında olsun veya olmasın aynı şekilde ALLAHı zikrederek çalışıyormuş.
Ben de yeni fark ettim… buna da hamdolsun…
Cümle dostlara selâm ve dua ile….

GÜL-i ZÂR
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön