el-HAKK Hakîkat Hak!

Cevapla
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

el-HAKK Hakîkat Hak!

Mesaj gönderen gullale »

El-HAKK Hakîkat Hak

Hakîkat çoğu zaman AKLımızı kurcalayan ve ANlamaya çalıştığımız ASIL hayâtımızda. Hakîkat'i ANlamak çabamda, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz ve Kurân-ı Kerîm İZinde, Kul İhvânî PÎRimin SÖZ-SOHBET-ZEVK ve HAZZlarında dOKUduğu bilgilerden de yararlanarak şöyle düşündüm;

Herkes haklı AKIL âleminde. Öyle ki Nebîler-Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ve ALLAH celle celâluhu’ya kafa tutacak denli emînlik verir haklılık hesâbı AKLa! AKIL ile haklılıktan-hakîkat’ten emîn olunamazken, iddia etmek cehâlettir. Zaman-Mekân âleminin hakkı, el-ÂN üzerindedir. Her ÂNın kendi hakîkati vardır. Bu hakîkati AKIL doğru zanneder. Buna göre yaşar ve haklı olduğunu kabul eder ve gezer-oynar-konuşur-güler-kızar-karşı koyar… Oysa her ÂN yeni hakîkate gebedir. Biraz önce kızdığımız ve yok olmasını istediğimiz şey biraz sonra vazgeçilmezimizdir savunduğumuzdur…

AKLın sahâsı: zaman, mekân ve kıyas yapacak- şart koyacak- sebeb ileri sürecek- bedel isteyecek olan beş duyu ile sarmalanmış bulunuyor.

Kurân-ı Kerîm, bu elemanlarla sarılı olan AKLa, yine bu elemanlar üzerinden anlatım kurarak, AKLı kemend edip kuyusundan çıkarmak, nakletmek için can simididir.

Bu Şeriat gibidir. Şeriat, İlkbahar gibidir. Ağaçların tomura durması, tomurların yaprağa tebdil olması yaprağın çiçeğini sürmesi...

Yaz olduğunda ki Târikat gibidir, çiçeğin meyveye dönüşmesi yememiz neş vu nemâ bulmamız...

Meyvenin tohum vermesi Mârifet gibidir ki hakîkati doğurmaya hazırdır. Yapraklar-çiçekler-meyveler Sonbahar’da zibil olarak savrulur rüzgârla…Tohum toprağa katışır.

Kış geldiğinde ki Hakîkat gibidir, kar-buz-keskin soğuk güneşin varlığına rağmen iliğimize dokunur. Devrân- Seyrân-Cevlân-Hayrân Âleminde.

El-HAKK hakîkati, Abdulkadir Geylânî Pîrimizin onaltı bin âleminde dört katlıdır.

Şeriat hakîkati: Bıçak gibidir, keser, karpuzu da kumaşı da dikkat etmezsek tutan parmağı da…

Târikat hakikati: Kış gibidir ki geldi mi çıplak olan herşeyi dondurur. Bebe’yi de dede’yi de kuşu da kurdu da…

Mârifet hakîkati: Kun hakîkatidir ki, İbrâhim aleyhi’s-selâm’ın yıldızları RABB bilmesi, sonra daha büyük olan AYı RABB bilmesi sonra daha büyük ve etkili olan güneşi RABB bilmesi gibidir ki hepsinin batıcı olduğunu anlar ve batanları sevmem diyerek bunları VÂREDENin RABBin olduğuna îman etmesi gibidir, hâl-i hayrân’ı yaşamaktır.

Hakîkatin hakîkati: el-HAKK’tır ki bilinmez yaşanır yaşandığı da bilinmez. Bilgi-Bilen-Bilinen kalmamıştır gayrı… Murad ALLAH’a derc olmuştur.

Üç âlemin hakîkati zâhir âlemde AKILda yaşanır. Burada, Cebrâil-melekler-rasuller-inananlar-inanmayanlardan mürekkep olan insanlar vardır.

Şeytan’ın:
pek azı hâriç senin yolunda olan bulamayacaksın!dediği
RABBi’l-Âlemîn’in:Bana inananlar hâricinde kalanları cehenneme dolduracağım!dediği o “az kısım” murâdullah için olandır. Geriye kalan çok kısım ise murâdullah için sebeb-bedel-kıyas-şart araçlarıdır.

Murâdullah ve murâdullahın isbatı olan az kısım içindir Şeytan-Şecere-Helal-Haram-Günah-Sevab-Şerr-Hayr

Bunlar kış gelip te mevt olanların fırtına önünde savrulan toz-toprak-kuru yaprak misâli gibidir…
Gübre olacaktır Gül'ler bitirecektir.
Yakıt olacaktır, Canları ısıtacaktır.

ALLÂHu a'lem!
En son gullale tarafından 12 Nis 2022, 02:07 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: el-HAKK Hakîkat Hak!

Mesaj gönderen gullale »

Şeytan’ın:pek azı hâriç senin yolunda olan bulamayacaksın!dediği
RABBi’l-Âlemîn’in:Bana inananlar hâricinde kalanları cehenneme dolduracağım!dediği o “az kısım” murâdullah için olandır. Geriye kalan çok kısım ise murâdullah için sebeb-bedel-kıyas-şart araçlarıdır.


EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM


Resim


وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إَلاَّ إِبْلِيسَ قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًا

Resim--- Ve iz kulnâ li'l-melâiketi'scudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâle e escudu li men halakte tînâ(tînen).
Hani, meleklere, "âdem secde edin" demiştik ve bunun üzerine İblis'in dışında onların hepsi secde ettiler. (İblis): "TÎNden yarattığına mı secde edeceğim dedi
17 / İSRÂ – 61



قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إَلاَّ قَلِيلاً

Resim---Kâle e raeyteke hâzellezî kerremte aley(aleyye), le in ahharteni ilâ yevmi'l-kıyâmeti le ahtenikenne zurriyyetehû illâ kalîlâ(kalîlen).
Baksan a dedi: şu benim üzerime tekrim ettiğine, kasem ederim ki eğer beni Kıyâmet gününe kadar te'hır edersen ben onun zürriyyetini pek azı müstesnâ olmak üzere mutlak kumandam altına alırım
17 / İSRÂ – 62



قَالَ اذْهَبْ فَمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَآؤُكُمْ جَزَاء مَّوْفُورًا

Resim---Kâle'zheb fe men tebiake minhum fe inne cehenneme cezâukum cezâen mevfûrâ(mevfûren).
(ALLAH) buyurdu ki: '(Çık) git! Artık onlardan kim sana uyarsa, hiç şübhesiz ki tam bir karşılık olarak cezânız, Cehennemdir!'
17 / İSRÂ – 63



وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا

Resim---Vestefziz menisteta’te minhum bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve recilike ve şârikhum fî'l-emvâli ve'l-evlâdi vâıdhum, ve mâ yaiduhumu'ş-şeytânu illâ gurûrâ(gurûren).
'Hem onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle (vesvesenle) yerinden oynat; süvârilerin ve yayalarınla üzerlerine yaygarayı bas; mallarda ve evlâdlarda kendilerine ortak ol ve onlara (yalan) va'dlerde bulun!' Zâten şeytan, onlara aldatmadan başka ne va'd eder?
17 / İSRÂ – 64



إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ وَكَفَى بِرَبِّكَ وَكِيلاً

Resim---İnne ibâdî leyse leke aleyhim sultân(sultânûn), ve kefâ bi rabbike vekîlâ(vekîlen).
«Doğrusu ibâdım üzerine senin hiçbir saltanatın yoktur! Vekil olarak RABB yeter!»
17 / İSRÂ – 65



إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ

Resim---İnne ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake mine'l-ğâvîn(gâvîne).
«Şüphesiz abdim üzerinde senin bir hâkimiyetin yoktur. Ancak sana ittiba eden şaşkınlar müstesnâ.»
15 / HİCR - 42
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: el-HAKK Hakîkat Hak!

Mesaj gönderen gullale »

Mârifet hakîkati: Kun hakîkatidir ki, İbrâhim aleyhi’s-selâm’ın yıldızları RABB bilmesi, sonra daha büyük olan AYı RABB bilmesi sonra daha büyük ve etkili olan güneşi RABB bilmesi gibidir ki hepsinin batıcı olduğunu anlar ve batanları sevmem diyerek bunları VÂREDENin RABBin olduğuna îman etmesi gibidir, hâl-i hayrân’ı yaşamaktır.

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM


Resim


وَكَذَلِكَ نُرِي إِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ

Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûte's-semâvâti ve'l-ardı ve li yekûne mine'l-mûkınîn(mûkınîne).
İşte (birliğimize delil getirsin) ve kat'î olarak îmân edenlerden olsun diye İbrâhîm’e, göklerin ve yerin melekûtunu (İlâhî tasarrufâtın açıkça göründüğü cihetini)böyle gösteriyorduk.
6 / EN'ÂM - 75


فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَى كَوْكَبًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لا أُحِبُّ الآفِلِينَ

Fe lemmâ cenne aleyhi'l-leylu reâ kevkebâ(kevkeben), kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle lâ uhıbbu'l-âfilîn(âfilîne).
Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü: «RABB'im budur» dedi. Yıldız batınca da, «Ben batanları sevmem» dedi.
6 / EN'ÂM – 76


فَلَمَّا رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِن لَّمْ يَهْدِنِي رَبِّي لأكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ

Fe lemmâ ree'l-kamere bâziğan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne mine'l-kavmi'd-dâllîn(dâllîne).
Ay'ı doğarken gördü: «Rabb'im budur» dedi. O da batınca: «Yemin ederim ki, RABBim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşen topluluktan olurdum» dedi.
6 / EN'ÂM – 77


فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَذَا رَبِّي هَذَآ أَكْبَرُ فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ

Fe lemmâ ree'ş-şemse bâziĞaten kâle hâzâ rabbî, hâzâ ekber(ekberu), fe lemmâ efelet kâle yâ kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne).
Güneş'i doğarken görünce: «RABB'im budur, bu hepsinden büyük» dedi. O da batınca dedi ki: «Ey kavmim! Ben sizin (ALLAH'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım».
6 / EN'ÂM – 78


إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

İnnî veccehtu vechiye lillezî fatare's-semâvâti ve'l-arda hanîfen ve mâ ene mine'l-muşrikîn(muşrikîne).
«Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla ALLAH'a ortak koşanlardan değilim».
6 / EN'ÂM - 79
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön