HAS HÂCİB

Cevapla
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

HAS HÂCİB

Mesaj gönderen gullale »

Dedim: AÇ KAPIYI BEZİRGAN BAŞI
Dedi: KAPI HAKKI NE VERİRSİN?
Dedim: ELimi…
Resim
Bir kapı! Açılması beklenen…
KAPIcısı HADMedilmiş! HUDDÂM.
SÂHİBin EMRine SÂDIK!
SÂHİBe Açılan PERDEnin son geçidi, HAS-HÂCİB!

Kanmaz HAS-HÂCİB ve bir tânedir. Onun yaptıklarını, yapacaklarını AKIL almaz, Fehmedemez, İhâta edemez, buna hazırlanmıştır O, ve bunun için oradadır.

SÂHİBe karşı sorumludur. Bu göreve gelişi SÂHİBin ihtiyarı iledir.
Beğenmez KAPIya tâlib Olanlar. Bu ne biçim KAPIcı derler. SÂHİB, seçe seçe Onu mu seçmiştir?
Burada başlar imtihanın çetrefillisi. AKIL BAZARı ALır SATar… ÖLÇer-BİÇer, SON-Uca varır ve K A Y B E D E R. Rasûlî bir kaderdir bu!

HAS-HÂCİB KIRK HARAMîlerin başı! Herkesce beğenilmeyen, ANlaşılamayan, belki kaçılan biri…

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin Bize uzanan ELi ile SÂHİBin ELi ARAsında HAS-HACİB’in ELi var! Onun ELi SÂHİBin ELi! Onun DİLi SÂHİBin DİLi! Onun GÖNLÜ SÂHİBin GÖNLÜ.

MA’RİFETi, SÂHİBinin Murâdı ile murâdının BİR olması…

HAS-HÂCİBi DUYmak, İZlemek, UYmak ELinin üzerinde ELi OLANa BİAT bizim ihtiyacımız…

ARAdığımız, bu ARAfdakine ELim ELinde diyebilmek…

İş HAS-HÂCİBe yaranmak değil, ne onu ULUlamak, ne YERmek.
SÂHİBin KELÂMının SESini DUYmak UYmak!
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin KADEM İZine AYNen UYmak!

İşte AYAKların kaydığı yer tam burası. Şaşkınlığın, Gafletin, Dalâletin, Beceriksizliğin orta yeri.

ResimVe’s-selâm…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: HAS HÂCİB

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SıRRını SoR, SîN SaN’aT-ın
ceheNNem-ceNNet SIRRaT-ın
“KûN feyeKûN” KâMiL-leri
Hass HâCiB-i KâiNâT-ın!..

ZEVK 4538

Kelli-Felli SANma Sakın!. Resim Perişan İşin Âcibi
Rasûlullah SüNNetinde, ARZ eder Farzı Vâcibi
Şe’enullahın ŞÂHıdır!. MuhaMMedî Miftahıdır!.
SoN Nefesin Siftahıdır!. HâL-i Hazır HaSS Hâcibi!..


02.07.11 20:34
Ören shllr-mls-mğl..
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: HAS HÂCİB

Mesaj gönderen simurg »

"AN bu AN'dır " demekte Can hocamız Kul ihvani.

Şimdi yaşamakta olduğumuz,
göz açıp kapamakla dahi sabitleyip tespitleyemediğimiz,
asla sayıp dökemeyeceğimiz,
ve sanırım saymak düşüncesini bile yakıştıramayacağımız,
AN'ları,
nasıl kavrarım?
nasıl farkında olurum?
ve nasıl farkında olarak yaşarım? diye düşünmekteyim.
Her nefese bile AN diyemiyoruz.
Bir nefes hangi muhteşem AN'ları içinde barındırıyor?
Asıl önemi olan durum ve hal budur sanıyorum.

Çünkü, hemen her şeyi unuturuzda, genellikle son olanı unutmayız.
Neden son olan şeyleri daha zor unuturuz da,
birçok unutmak istediğimiz şeyleri unutmak için
yaşlanmasını eskimesini ve üzerinden sayısız ve çok AN'lar geçmesini bekleriz bilmiyorum.

Bazı zorluk ve sıkıntılar kendilerini unutturmamak için mi daima yakın zamana izler bırakmaya çalışıyor acaba?

AN dediğimizde benim de aklım hep o SON NEFES AN'ına gelip, duruyor orada.

AN denildiğinde, işte hakiki bir AN bu diyorum kendime.
Gözle görülebilr, neredeyse elle tutulabilir.
ve hatta tespit edilebilir bir AN oluyor gözümde son nefes.

Sabitlenmiş tek nokta haline dönüşüyor aklımdaki manalandırma bölümünde AN.

Ve hepimizin şehadetinin ispatı o son AN'ımız olacak.

Son bitirme sınavı notu gibi.

Bir müzik konserinin son sesi gibi.

Okuduğumuz bir kitabın son cümlesi gibi.

Geçip giden baharda son sararan yeşil yaprak,
yada sonbahar kışa dönerken, daldan düşen son sarı yaprak gibi.

Son nefesimiz.
Bizim son nefesimiz.
O'na ne kadar yakınız.

Ama yakın olduğumuz kadar hakim miyiz? diye çok düşünüyorum.
Ne kalitede, ne duyguda olacak o son nefesimiz.

Boğazımızda kalıp Ahh'ımıza mı şahid olacak?
Ve bu mu hatırlanacak nefesler âleminde,
bu yüzüyle mi dolaşacak alıp verilmiş cümle nefesler meclisinde?

Yüzü gökler kadar geniş ve ay kadar parlak,ve kar kadar temiz bir son nefesimiz olacak mı acaba?
(inşaallah inşaallah Allah'ım!)

İlk nefes çığlıkla ve ağlayarak düşmüştü boğazımıza,
İlk ezan sevinçle okunmuştu kulağımıza.
Hoşgeldin, sevinçler getirdin denilmişti sessiz sözsüz ruhumuza.

Son avazda, son AN'da, ve son nefeste yolun yeni bir kıvrımında nasıl uğurlanacak ve nasıl karşılanacağız?
Burada sözü bilmeye ve bilmemeye getirmek istemiyorum.
Çünkü yapılabilecek en abes işin bu olacağını öğrenmiş durumdayım.

Elbette ki, Nasıl yaşarsak öyle öleceğiz.
Nasıl ölmüşsek öyle haşr olacağız.

Uğurlandığımız gibi karşılanacağız.
Bir karşılanma ki, yeri yurdu varsa insanın,
özlenmiş ve beklenilmişse, bu bir kavuşma
bir, nihayet yerini yurdunu bulma olur diye düşünüyorum.

Ve böylesi bir son AN için yaşamak inancım ve bütün azmim yeniden yeniden zindeleşip kıyam ediyor ruhumda.
Aksi bir hale insan nasıl dayanır ki?
Yaşadığımız AN'ların kıymeti çok büyük.
Kıymeti sayı ile sayılamayacak ve hiçbir ölçü ile nitelenemeyecek kadar büyük.
O sebeple HAYYatımız çok kıymetli.

Hayatlarımızın kıymeti,HAYY'atı veren Rabbülâleminimizin hediyesi ve lutfu ve ihsanı olduğu için.
Yoksa o hayatları biz nefslerimizde hissediyoruz diye değil.
Hediye, hediyeyi verenden dolayı kıymetlidir çünkü.

Çok sevdiğimiz bir kişi bizi telefon ile arayıp sadece birkaç kelime sesini duyursa dünyalar bizim olur.
Aksi olduğundaysa dünyanın en paha biçilmez hazinelerini önümüze yığsa yüzümüz gülmek bir yana kımıldamaz bile.

Rabbülâleminimiz'in en sevdiği Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri.
İşte böylesi bir örnekle bile nasıl en sevilen ve en övülen, en kıymetli olduğunu görüyorum.

Ben sevdiğim insanların sevdiklerini de öyle çok seviyorum ki,
pek tanımasam bile nazlarını zevkle karşılayabiliyorum.

Bir beşer halimle ben böyleysem diyorum kendime,

Cenâb-ı Rabbülâleminimiz kimbilir nasıl sever Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sevdiklerini,
Ümmetim dediklerini.
Ola ki günahları yığınlarca bile olsa, ölçülemeyecek kadar çok bile olsa, sever inşaallah diye düşünmekteyim.
Ve bu ümidime çok sıkı sarılmaktayım.
Yine de o son nefes An'ımda gülmek ümidimin günah yüklerimle bir araya yakışmayacağını biliyorum.

Bu sebeple de çok tevbe ve istiğfar etmek için azmediyorum.
Ve tevbemi bile en sevilen Sevgilinin adı ve hatırı ile yapmaya gayret ediyorum.
Ben, ben halimle hiç nazı çekilecek birisi değilim çünkü.
Sadece Efendimizin sevdiği olabilirsem,
ve O'nu çok sevmeyi ve O'na miktarımcada olsa tabii olmayı, teslim olmayı başarabilirsem,
(Rabbülâleminimiz inşaallah lutuf ve ikram eder, HEPİMİZE İnşaallah)

Son nefesim kuşlar gibi hürr ve özgür sevinçten uçar diye umud edip dua etmekteyim.

Sadakat, Samimiyyet, Sabır, Selamet çiçekleri açtır gönüllerimizde Rabbim.
Efendimize teslimiyyet nuru ile aydınlat ruhlarımızı ki önümüzü görebileim.
Çukurlara düşmeyelim.
Düşsekte kaldır bizi.

Çünkü Biz sadece SEN'İn ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin rızasını ve sevgisini dilemekte ve dua etmekteyiz.
Dünyanın ise, bundan gayri beş kuruş değeri olmadığınıda öğrenmiş bulunmaktayız hamdolsun.

En güzel şekilde verilmiş son nefesler ve yaşanmış en temiz AN'lar ve dualar hürmetine sana yalvarıyorum Allah'ım!.

Âmin! Âmin! Yâ Muîn Celle Celaluhu.
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön