O R A

Cevapla
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

O R A

Mesaj gönderen gullale »

ResimGözümüzü hep uzağa dikeriz. Dağın zirvesine, denizin dibine, mağaranın derinine, Ay'a Yıldızlara, Balta girmemiş Ormanlara, uçsuz bucaksız vâdilere...
İnsanın seyahat arzusunun arkasında "keşfedilmemiş" "uzak" yerler var genelde...
Daha önce kimsenin en azından bir çoğunun gitmediği, görmediği yerlere gitmek, oralardan haber vermek, beş duyusuyla yaşadıklarını aktarmak döndüğü yere, meskenine...
Gidilen yer artık yaşanmıştır. Artık eskisi değildir. Yeni yerler aramaya araştırmaya başlar...
Oraya da gidilecektir, biri değilse diğeri farketmez. Gidilecek ve "ayak basılacak"tır "el deyilecek"tir. "Göz gezdirilecek"tir. "Havası koklanacak"tır. Kuşların böceklerin kurdun kuzunun "sesi dinlenecek"tir. Türlü "semereleri tadılacak"tır.

Ve kanılmaz
"ORA"lara... Hep yeni ORA vardır hevâsında. Yeni hevesler peşine koşar...
Lafa gelen; birkaç fotoğraf karesi, damağında kalan lezzet, hatırlanan "ilginç" gördükleri...
Hatıralara karışır... Adı yâd edilen olur... unutulan olur, önemsenmeyen olur...

Oysa "kun" hepsine buyrulmuştu. Her zerre bir "KUN" şerefi taşıyordu. Dağlar, taşlar, çiçekler, hayvanlar, Güneş, Ay, Hava, toprak Su, İ n s a n... Oysa, her zerre bir ve berâber zikrediyordu. Tek lisan ile HUUUU! diyordu. "Ben daha iyi zikrederim" olamazdı...
Ayrım söz konusu olamazdı zerrelerde... Ayrım AKILlarda oluyordu. "ben" "ben" "ben" diyen akıllarda...
Ben! diyen akıl doymuyordu görmeye, tatmaya, koklamaya, temas etmeye, duymaya. Kara delik gibi yutuyordu her YAŞAnanı...
BİRinin hatırı hâtırası yoktu ki tümünün hatırı olaydı...
"KUN" İ n s a n a yetmiyordu. "KUN fabrikası kurulmalıydı adım başına. "OL-sun" "OL-masın" dâvâsı, hesâbı, arzusu toprakla berâber YEKsân olana kadar...

İhtişamlı sularda kulaç atan: b e n !
Yüce dağ başında çadır kuran: b e n !
Semânın derinliklerine akan: b e n !
Evde, işde, okulda, çarşıda yürüyen, gezen, dolaşan: b e n !
Nerede - ne zaman - nasıl - neden - ne ile, OLmanın FARKı yoktu ASLında... K e n d i ile idi her O R A da...

AKLının sebebâsında DALLanıp ARıldı DURuldu SIRRıldı...

"KUN"!
KÂF ve NUN !
İki harf, TEK hece! iki hareke, BİR SES CEMinde, Zâhir-Bâtın-Evvel-Âhir !.
Zâhir SARFoldu, Bâtın GAYBoldu, Evvel HEBÂ oldu, Âhir DARRoldu...
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: O R A

Mesaj gönderen gullale »

Hâzırda Nâzır ALLAH!Resim

GÖRüşüm- DUYuşum- SESim- YEmem- İÇmem İNDde...

İNDde SUlanır, RIZIKlanır, YAŞArım... Resim

CERRyanım ORAda EMELim BURAda, ECELim DİRİlişimde...

ASLım ORAda FASLım BURAda...

ORA-BURA AYNı ÂNda AYNı NOKTAda...
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: O R A

Mesaj gönderen simurg »

"ind" kelimesi çok ilginç,
daha önce hiç düşünmemiş olduğum sayısız kelimelerden birisi,
tam can alıcı bir anlamaya işaret eden çok özel muhteşem bir kelime.

elbette yine anladıklarım anlamadıklarımın yanında bir "hiç" olacak,
ama kendime göre üzerinde düşünmeye çalışırken bazı özellikleri farkettim
aynı kelime zamanla daha çok anlamalarada taşıyacaktır inşaallah düşüncelerimi,

ben şimdi olanları elimden geldiği kadarıyla söylemeye çalışmak istedim inşaallah.

"ind" denildiğinde "Allah'ın indi" diye söyleyip geçiyordum mesela,
"Allah'ın indinde dualarım kabul olsun" tarzı bir düşünce düzlemindeydim,
öylesine bilemeden söyleyiverdiğim bir söz.
Allah'ın indi, Allah'ın yanı, Allah'ın katı, Allah'ın gücü ve makamı, demek gibi geliyordu.
bu böyle olunca her şeyede bir "ind" yani katman ve hiyerarşi vermiş oluyormuşum meğer.
Allah'ı benden, beni Allah'tan ayırıp
gözümün şaşılığına şaşılık ekleyip,
birde bunu Allah'ı yücelttiğimi düşündüğüm için, pek bir memnuniyetle yapmaktaymışım.

Hayy Allah'ım ben Sana nasıl şükredeceğime şaşırdım kaldım!.

Bir kelime gözümü böyle mi açacaktı.
Kelimeler kelimelere, anlamalar anlamalara yol açtıkça ben böyle mi halimden utanıp,
böyle mi ufalacaktım gözümde,

elbette ki gözüm dediğim de bir acayip durum,

"Piramitin en üstündeki noktadan bakan herşeyi eksiksiz görüp biliyor"
denilenin ne demek olduğunu anlamaya başladım galiba,

"Tekerleğin en ortasındaki sabit nokta dönemez" denilmesini de ancak şimdi anlamaya başladım,
zâten her noktaya ve her açıya teması var nereye dönsün ki, dönse bile neye yarar,
dönmesine gerek olmadığı gibi, döneceği başka bir hakim olmadığı nokta da yok ki!..

O sabit noktaya "ind" diyebiliriz sanırım.
O zaman da "ind" herşey olur, yani herşeyi muhit etmiş merkez olur.
Ve başka bir şeyden ve şeylerin durumundan nasıl konuşalım o zaman.
İnsan şaşıp kalıyor.
Hem kolaymış meğer, hem nasıl da saklı,
ya da bizim gözlerimiz bakacak yer aramaktan
herşeyi birden görmeye çalışmaktan bakıyor ama görmeyi başaramıyormuş,

ORA BURA değil. "KûN!" Noktasında ki "feyeKûN" varmış diye anladım.
biz hep olanlara ve olanların çokluğuna daldığımız için,
olanları OL-duranı ve asıl olanı hiç bilememekteymişiz.

Şimdi hep bu düşüncede kalmaya çalışmalı ki, üzerine yenileri inşaa edilebilsin inşaallah.
gaflet ile uzaklaşırsam unuturum ve yine başa dönerim.

Hep başa dönmekten çok yoruldum ben,
artık anlamak istiyorum!..

Allah'ım bildiklerim ile amel etmemi nasibim et,ve bilmediklerimi de öğret inşaallah!
Sen bildirmezsen ben bilemem
Anlamam için idrakimi fikrimi kalbimi aç ki, ora-bura derdimin dermanını bulabileyim.

Cümle Ümmet-i Muhammede (sallallahu aleyhi ve sellem) de kendim için istediklerimi aynısıyla istiyor ve dua ediyorum inşaallah.

Sen bizleri ağyâr iken yâr eyle,
Habibullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin Nuru hatrına bizlere HAKK'kı bildir HAYR'a uydur ve RIZA'nda yaşat inşaallah!
Âmin! Âmin! Âmin! Yâ Muîn Celle Celâlihu!..
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön