NÂR'a GİRen - NÛR'a ÇIKtı El-Hamdu LİLLÂH

Cevapla
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

NÂR'a GİRen - NÛR'a ÇIKtı El-Hamdu LİLLÂH

Mesaj gönderen gullale »

NÂR NÛR mu?

Resim

Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Burhan sorardım aslıma aslım bana burhan imiş

Sağ u solu gözler idim dost yüzünü görsem deyu
Ben taşrada arar idim ol can içinde can imiş

Öyle sanırdım ayrıyem,dost gayrıdır ben gayrıyem
Benden görüp işideni bildim ki ol canan imiş

Savm u salat u haccile sanma biter zâhid işin
İnsan-ı Kâmil olmağa lâzım olan irfan imiş

Kanden gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş

Mürşid gerektir bildire HAKKı sana hakkel-yakîn
Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş

İşit Niyâzî'nin sözün bir nesne örtmez HAKK yüzün
HAKK'tan âyan bir nesne yok gözsüzlere pünhan imiş


Kimse bilmez kimsenin hâlin... Ateş düştüğü yerde yanar, cürmü kadar da yakar. Etrâfı almış bir yanık kokusu... Odun kokusu da gelmede, et kokusu da... Ateşi yüreğinde yanan mı ararsın ciğerinde yanan mı ocağında tüten mi... Hayret ki ne hayret... Öğrendim ki Nâr'mış Nûr'u doğuran. Bu İbrâhimî ateşten berî olmak nasipsizlikmiş. Ahhhh, şimdi anladım Parvânaları... Boşa mı koşmaktalar ateşe? Kanatlarını fedâ ettikleri ve CAN verdikleri ateş miydi ki... O ateşin içinden CAN GÜLleri bitmekteymiş meğer. Ne yüce ne muhteşem benim RABBİM ! Güzellikleri nerede kaçılacak şey var onun içinde bitirmekte.

Gübre içinde GÜLü,

Ateş içinde NÛRu,

Dert içinde DERMÂNı,

Âdem içinde ÂLEMi...

Kim gübreden şikâyetçi ise mis kokular onun olsun.

Kim ateşten kaçıyorsa ırmaklar, şelâleler onun olsun,

Kim dertten yakınıyorsa kahkahalar, sefâlar onun olsun,

Kim Âdemi sevmiyorsa melekler, hûriler onun olsun...

Âdem olmayanda HAKK ne gezer, nâkıs İLLÂ 'sı nâkıs...

Herkese açılmamakta HAS HÂCİB 'in kapısı,

Bundan mı yüksek ola
KÂ'BE 'nin kapısı

Bu
samîmiyet, sadâkat, sabır ve selâmet kapısı...

Bu kilitsiz, anahtarsız, tokmaksız
RIZÂ kapısı...

Buyrun Halil İbrâhim Sofrasına şimdi. Ateşte pişen kuzuyu yemedi misâfirler. Onlar bir muştu ve bir îkaz ile geldiler.

OLmayan OLacak
HAKK diledi ise yumuşayacak katılaşmış kalbler...
Taş OLacaktı, bir sayhâ ile yıkılacaktı geri dönenler...

Bu sofrada OLmak mı zordu yemeği yemek mi? Oturulan bir sofra var yenmeyen bir rızık!

Rızık? yerin bitirdiklerinden göğün gönderdiklerinden.


Ağıza giren mideye inen rızık,

Akla giren nakle geçen rızık,

Kalbe giren sırra geçen rızık

daha ne şerefli rızıklar var SENİN MÜLKünde. SULTÂNIM şânın ne büyük... 1001 çeşit sofranda ağırlamaktasın BİZleri...

BİZ dedim, durakaldım. Çoğu andım utandım. Kesrete daldım bulandım. Edeb ile bir durulayım inşallah.


İlâhe İllâ ALLAH! Celle Celâluhû.

'dan gireyim

İlâhe 'yi geçeyim

İllâ da durayım,

ALLAH 'a istikâmet bulayım.

ATEŞ ten girdik sel'amet yurdundan çıktık El-hamdu Lillah!

Dünyâda Âhirette, Nâr'ın içinden geçip Nûr'a gark'olmaya kim gelir?

Buyrun bu kapıda yanmadan yanmaya, derileri yüzüldükçe yenileri gelir denilen Cehennem Nûrunda Cennet Nâr'ları devşirmeye...
Yarı yoldan dönmek yok! Geri dönenler taş olmakta, Cehennem yakıtı diyor taş için Kur'an-ı Kerîm. Demek ki Cehennem'de YANmak ile Cehennem YAKıtı OLmak arasında dağlar kadar fark var...

Caymak yok, SÖZ'de durmak bırakın Mü'min olmayı Müslim olmanın şartı. Feryat figâna kimse ses etmemekte. Serbest, AHHH çekmek, Medet dilemek, Gözden, ÖZ den yaş dökmek ancak Şikâyet yok! Keşke yok ! Pişmanlık yok!

Samîmiyetle CAN ile BAŞ ile gireceksin bu YOLa Sadâkat ile ayak mühürleyeceksin, Sabrını Cemîl eyleyeceksin, Selâmete erdin gitti DERMAN Doktorumun deyişi ile...

Bunları derken kulağım DUYdu mu? Sanki Cehennem'i mi anlattım Selâmet yurduna geçmek için? Âyette böyle mi diyordu?


وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا

"Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).:

İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, RABBinin katında kesinleşmiş bir hükümdür."


Meryem 71


ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوا وَّنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا

"Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).:

Sonra takva sâhiplerini kurtarırız ve zâlimleri diz üstü bırakırız."


Meryem 72

Cehennem Nâr'ından Cennet Nûr'unu devşirenler kurtulacaklar demek ki.

Meryem Sûresi, Meryem! kadınların en fazîletlisi, Meryem anamız, nârlarda yana yana Îsa nûrunu doğurmuştu da kendisine;


فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنسِيًّا

"Fe kulî veşrabî ve karrî aynâ(aynen), fe immâ terayinne minel beşeri ehaden fe kûlî innî nezertu lir rahmâni savmen fe len ukellimel yevme insiyyâ(insiyyen).:

«Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ben RAHMAN (olan ALLAH)a bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım» de."

Meryem 26

RABB E'L-'ÂLEMÎN, Nârına derim ki;

" RABBiş'rahlî sadrî"

"Fe İnne me'al usri yusra - inne meal usri yusra"

İnşirah 5-6

"RABBİM Sadrımı şerheyle, aç, genişlet, Sadrımdaki hakîkati şehâdete çıkar, râzı kıl..."

"Zorlukla berâber kolaylık vardır, evet zorlukla berâber kolaylık vardır! "

"Yâ RABBim İbrâhîm Aleyhi's-selâm Halîl'in için Nâra atıldığında nasıl "serin ve selâmet OL!" emrini verdiysen Nefsimizi de İbrâhimî Halîl'in kıl ve AYNı hitâba mazhâr eyle, Selâmete erdir Yâ Ze'l Celâli ve'l-İkrâm... (Amîn)

RABB E'L-'ÂLEMÎN, Nûruna derim ki;

" yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu"


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ



"ALLAHu nûrus semâvâti vel ard(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).:

ALLAH göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûru içinde bir kandil bulunan bir oyma hücre misâlidir. Kandil, bir sırça içindedir. Bu sırça sanki inciden bir yıldızdır; ne doğuya, ne de batıya nisbet edilen mubârek bir zeytin ağacından tutuşturulur. Onun yağı hemen hemen ateş dokunmasa bile ışık verir; nur üstüne nur! ALLAH, dilediğini kendi nûruna yöneltir ve insanlara birçok misâller verir. ALLAH, herşeyi bilendir."


Nûr 35

En son gullale tarafından 01 Kas 2009, 06:18 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen gullale »

Resim
MÛSÂ'nın YOL'u da NÂR'dan NÛR'a OLmuştu...

Mûsâ Aleyhi's-Selâm, Ehli ile birlikte Medyen Okulunu bitirmiş gidiyordu ÇÖL'de... Uzakta bir ATEŞ GÖRdü! ehline dedi ki;


إِذْ رَأَى نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى

"İz reâ nâren fe kâle li ehlihimkusû innî ânestu nâren leallî âtîkum minhâ bi kabesin ev ecidu alen nâri hudâ(huden).:

Hani o bir ateş görmüştü de, ehline: «Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yâhut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum» demişti.


Tâ-Hâ 10

ATEŞ'e yürümüştü de YAN-AN çalıdan RABB seslenmişti;

إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى

"İnnî ene rabbuke fehla’ na’leyk(na’leyke), inneke bil vâdil mukaddesi tuvâ(tuven).:

Haberin olsun, Benim Ben, Rabbin, hemen pabuçlarını çıkar; çünkü sen mukaddes vadide, Tuva'dasın!


Tâ-Hâ 12

ÇÖL ve ATEŞ Mûsâ'sı bu YOLculuğunda Yed-i Beydâ ( NÛR'lu EL) ve Ejderhâ ÂSÂ 'sı ile Peygamber OLarak Mısır'a VARmıştı...
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: NÂR'a GİRen - NÛR'a ÇIKtı El-Hamdu LİLLÂH

Mesaj gönderen gullale »


CeheNNeM !

Ben DUYmadım. Siz DUYdunuz mu?
Neyi?
CeheNNeMe gireceğini söyleyeni ...
CeheNNeMi SEVeni.
CeheNNeMe kötü demeyeni- CeheNNeMden kaçmayanı...

Sizce bu âlemde kaç kişi
"ben Cehennemliğim" diye düşünerek yaşıyordur?
Bence az. Çok az.
Ben dâhil!

Biz, kendimiz İYİyiz. HAKLIyız. Doğruyuz.
Başkaları...
"Ben"im yakınımda olanlar, "ben"i sevenler, "ben"im sevdiklerim, HÂRİÇ diğerleri...
ALLAHu Teâlâ Onları sevmiyor. Onlar yanlıştalar, haksızlar, kötüler!
İşte Cehennem onlar için.

Cehennem nasıl bir yer? Cehennem canlı mı? Cehennem de kimler var?

Cehennem soruyor
"daha yok mu?"
Cehennem bekçisi bir melek! Evet Melek! Adı MÂLİK!
Cehenneme hizbu'ş-Şeytanları, HAKK yoldan sapanları, emre itaat etmeyip nehyden sakınmayanları götürecek olanlarda Melekler!
Ve Cehenneme gideceklerin en başında Şeytan var. Sonra Cinler ve İnsanlar!
Cehennem, yakıcı bir alevli azab yeri.
Şeytan ise Nâr’dan yaratılmış bulunuyor. İnsan , Tîn’den !
Şimdi Cehennem Şeytan’ı nasıl yakacak? Yâni sorum o ki Âteş, Âteşi nasıl yakacak.
Şeytan âteşi, Bilimin Ultraviyole, Röntgen, Kızılötesi ışınlar vs dedikleri cinsten diyelim. Olsun âteş, bu âteşi, yalın âteşi nasıl yakacak?

Cehennemde ne kadar kalınacak?
Göğsünde hardal tânesi kadar îmânı olan, bir süre yandıktan sonra cehennemden çıkacak. ALLAH’ı inkâr edenler ise ebediyyen kalacaklar.
ALLAHu Teâlâ’ya îman etmiş ancak emirlerini dinlememiş, keyfine kapılmış, can vermiş işte bunlar belli süre yandıktan sonra çıkacak cehennemden.
Ya Şeytan?
Şeytan Âlemlerin
RABBinden korkarım diyen! Cehenneme atılma sebebi Âdem'e secde etmemesi.
RABBi'l-Âlemîn'in emrine itaat etmemesi.
RABBi'l-Âlemîn'e Şâhit olan ve O'nu Hakka'l-Yakîn bilen Şeytan! Ne kadar ilginç ki Selâmette olamamıştır...

İşte Şeytan ve Şeytan'ın nasihatlarına kanan insan da O ve Ona inananlarla ile birlikte Cehennem ahâlisi olarak bildirilmiştir.

Cehennemi sâhiblenmememizin ardında; söylediklerimizin, düşündüklerimizin, yaptıklarımızın, yaşadıklarımızın AKLımıza muvâfık, uygun olması.
Bunun üstüne bir o kadar da aklı fâş eden bir durum var ki, bu Cehennem’i görevli Melekler değil de, biz Âdemoğulları doldurmaktayız, kendi dışımızda kendimize uymayanları, bizce olmayanları Cehennem’e yollayarak!!!

AKLımızın Ayracı ne olmalı ki bu yanılgıda kalmayalım?
Tabi ki
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin SESi RABBi'l-Âlemîn'in SÖZü olan el-Kurân-ı el-Kerîm el-HAMDulillah!

Kimlerin Cehenneme gireceğini, hangi şartlarda olacağını, ne sebeble orada olacaklarını haber vermektedir.
Bunca açık anlatıma rağmen peki biz hâlâ ne diye kendimizi Cehennem ahâlisinden uzakta görmekteyiz? Nasıl bu kadar rahat olmaktayız?
Cehennem Âteşin keyfiyeti ve kemmiyeti ne olursa olsun, nasıl bir ateş olursa olsun, az yaksın çok acıtsın, çok yaksın az acıtsın… bunları geçelim.. Hani o çok sevdiğimiz, adını dilimizden düşürmediğimiz, sâhiplendiğimiz ve sanki kendimize özel RABB olarak mülkiyetimize geçirdiğimiz
ALLAH’ı bırakıp, O nasıl buyurduysa o şekilde yaşamaktan bizi alıkoyan, hiç sâhiblenmediğimiz , lânet okuduğumuz, kızdığımızda hep karşımızdakine atfettiğimiz Şeytan’a mı uyuyoruz!

Âdemoğlunun sâhiblenmediği İKİ şey var. Dünyâ’da Şeytan-Şeytanlık, Âhiret’te Cehennem!
Sâhiblendiğimizse, çoooook şey var. Koskoca Dünyâyı, yakınlardan başlayarak, uydumuzu, gezegenleri, Âlemleri sâhiblenirken, SÂHİBin sâhibliğinden uzaklarda türküler çağırmaktayız...

Bunca dolandıktan sonra ASLa varmak istersem, Şeytan’ı ve Cehennem'i sâhiblenerek işe koyulmalıyım önce. ÂTEŞ'e dalmalıyım HAK bildiğim yolda.
el-HAKK'ın doğrusunun, İYİsinin, sahihliğinin Âteşine, İbrâhimî îman ile dalıp,berden ve selâmeni bulmalıyım. Varoluş hikâyesinde Ateşin simgesi olan Şeytan’ıma ve Mekânım olan Cehenneme sâhib olursam benim İLE bende BİLE bulursam "ben"de "BEN"im Selâmetime varırım in şâe ALLAH!

Hiçbir CAN, hâl-i hazır AKLına dayanarak Cehennem’inden kaçamayacaktır.
Bunun için
ALLAHu Teâlâ Mûsâ'sına yanan bir ağaçtan-şecereden SESlendi!
Bunun için İbrâhim îman ateşine daldı! Ateşten kurtulması için Cebrâil aleyhi's-selâm yardım talebinde bulunmasına rağmen O, ateşte
RABBine sarılmayı tercih etti ve yanılmadı!

Şimdi, Cehennem-ÂTEŞ, İYİ mi?
Şeytan Doğru mu?
Evet, Benim için Şeytan İYİ, Cehennem Doğru!
Buna îmanım, iyi-kötüyü, doğru-yanlışı AKLetmeme sebeb olmalı!
İyilerim yanlışlara, doğrularım kötülere TEBDİL olduğunda Cehennem'im de Cennet'e-Selâmet'e tebdil olur in şâe
ALLAH!
Bu cümlelerin arasında söylenmesi gereken, atlanan, söylenebilecek o kadar çok örnek ve düşünce var ki…
Kul İhvânimizin
Söylemesem Öldüm Söylesem Öldürürlerhesâbı…
Varın o denmeyenleri, denemeyenleri de sizdekilerle doldurun…
Ve’s-selâm!

Âmentu b'illâhi
Ve Melâiketihi
Ve Rasûlihi
Ve'l-Yevmi'l-âhiri
Ve bi'l-Kaderi
Hayrihi ve Şerrihi min ALLAHU Teâlâ
Ve'l-ba'su ba'de'l-Mevt
Hakkun
Eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasûluhu!!!
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: NÂR'a GİRen - NÛR'a ÇIKtı El-Hamdu LİLLÂH

Mesaj gönderen simurg »

Bu yazıdaki konuyu seçtiğin için hususi teşekkür ederek başlamak istiyorum sözlerime canım Güllaleciğim.
Söylediklerini kendime taşıdım ve ne kadar haklı olduğunu gördüm elhamdülillah.

İlave edebileceğim ne olabilir ki,
hiç düşünmediğim birçok şeyi gördüm
ve neden düşünmemiş olduğuma tek bir cevabım var,
(Gaflet)

Kendimi "ben" sanıp durur halim ile
kendime yerlerden yer beğenmeye devam eden şu hamlığımla
elbette ki düşünmediğim sürüler dolusu incelikler müktesabatından bu ifade ettiklerin,

ama bir şeyi kesin söyleyebilirim,
canım hocamın derslerinde şükürler olsun öğrendim ki,
cehennemin üzerine köprü olmak gayreti hepsinden güzel,

Burada yazını ilk okurken aklıma gelen İslam'ın ikinci raşid halifesi,
Hz. Ömer'ül Faruk Radıyallahu Anh Efendimizin bir hikayesi oldu.
Hani Resul-i Kibriya, Ekmelü't Ta Ha Ya Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Efendimiz
Abdullah İbn'i Abbas Radıyallahu Anh Hazretlerine münafıkların bir listesini vermişler
ve demişler ki,
"Bu listeyi sakın kimseye gösterme"
O da hiç kimseye söylememiş ve göstermemiş.
Ama Hz. Ömer Efendimiz devamlı sormaktaymış,
"o listede kimler var Ya Abbas"
Abdullah İbn'i Abbas Hazretleri ise hiç söylemezmiş.
Sonra birgün Hz. Ömer Efendimiz
"Ya Abbas bari söyle ben o listede miyim? Durumum nedir"

Abdullah İbn'i Abbas Hazretleri ağlamaya başlamış,
Hz. Ömer'de "demek durum bu kadar kötü" diyerek o da ağlamaya başlamış.

Abdullah İbn'i Abbas Radıyallahu Anh ise,
"Ya Ömer, sen neden ağlıyorsun. Ben senin gibi bir zat münafık olabileceği korkusuyla listede olup olmadığını merak ediyor,
vay benim halime " diyerek ağlıyorum, demiş.

Hz. Ömer Efendimiz ise, irşad edici bir cevap olarak şöyle demiş o zaman,

"Ya Abbas bilmez misin ki, münafık olmadığını düşünenler ancak münafıklardır".


İşte bu hiç unutmadığım hikayeyi yine hatırladım ve eklemek istedim.
Bizler amellerimizin amel-i salih olup olmadığını bile bilmiyorken,
nasıl kendimizi vasıflı cennetlikler olarak düşünelim.

Ve isterse salih olsun hangi amelimiz ile cennete layıklığımıza hükmedelim.

Rabbi Teala ve Tekaddes Hazretleri bizim için sonsuz merhametlidir bu en büyük ümidimiz,
ancak biz bu ümit ile nefes alabiliyoruz.
Ancak Şeytan'ı lainin bizi Allah ile kandırıp
"nasıl olsa Allah merhametlidir,ne yaparsan affeder" fısıltısına yenilirsek yine eyvah.

Kendi amelimize ve halimize kalmış olanlar olsak vah bize ki, cehennem az gelirdi doğrusu.
Sorumluluğumuzun başladığı nokta olan aklımız,
ve yine sırtımızın kemiklerini çatırdatacak kadar ağır bir yük olan nefsimiz ile imtihanlarımızı
Rabbim kolaylaştırsın inşaallah.

Seninde söylediğin ve canım hocamın istikametimizi göstermek üzere devamlı ifade buyurdukları
iki ana dayanağımıza müracaat ile bu yükleri taşıyabilmemiz mümkün olabilecek ancak inşaallah.

O sapasağlam iki dayanağımız bildiğimiz gibi, Kuran-ı Azimüşşan ve Sünnet-i Resulullah.
İnşaallah bu iki sağlam temel dayanaklarımızdan zerre kadar sapmadan uymamızı Allah Celle Celaluhu nasib ve ihsan buyursun.

Allah Celle Celaluhu nefsini aklayanlardan eylemesin.
Ameline güvenen akılsızlardan etmesin inşaallah.

Efendimizin muhabbetinde samimi,sadık,sabırlı ümmet eylesin de
Selamet'te cem olmamızı ikram buyursun inşaallah.

Amin.
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: NÂR'a GİRen - NÛR'a ÇIKtı El-Hamdu LİLLÂH

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Kuranda cehennem ile alakali tahmini 110 ayet geçiyor
3:12 - O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir.

3:106 - O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: "İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın" (denecektir).

4:56 - Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

6:27 - Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: "Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık" dediklerini bir görsen!

6:30 - Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: "Bu, bir gerçek değil midir?". Onlar da: "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" derler. Rableri de onlara: "Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!" der.

6:128 - (Allah), onların hepsini topladığı gün, cinlere: "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der. İnsanlardan cinlerin dostu olanlar da şöyle derler: "Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık. Nihayet bize tayin ettiğin vademize ulaştık". Allah da:"Sizin durağınız cehennemdir. Orada, Allah'ın dilemesi müstesna, ebedi olarak kalacaksınız" der. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.

7:38 - Allah onlara: "Sizden önce geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber cehennem ateşine girin!" der. Cehenneme giren her ümmet kendi din kardeşine lanet eder. Nihayet hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında derler ki: "Rabbimiz ! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden kat kat azab ver". Allah der ki: "Herkesin azabı kat kattır, fakat siz bilemezsiniz".

7:39 - Öncekiler de sonrakilere derler ki: "Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktur. O halde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın".

7:40 - Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız.

7:41 - Onlara cehennemde ateşten bir yatak, üstlerine de (ateşten) örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız.

7:44 - Cennet ehli, cehennem ehline: "Rabbimizin bize vaad ettiğini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size vaad ettiğini gerçek buldunuz mu?" diye seslenirler. Onlar da "evet" derler. Bunun üzerine aralarında bir çağırıcı şöyle seslenir: "Allah'ın laneti zalimler üzerine olsun!

7:47 - Gözleri cehennemlikler tarafına çevrilince de :"Rabbimiz! Bizi zalim toplulukla beraber eyleme!" derler.

7:48 - A'raftakiler yüzlerinden tanıdıkları kişilere seslenerek şöyle derler: "Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiç bir yarar sağlamadı".

7:50 - Cehennemdekiler, cennettekilere: "Bize biraz su akıtın veya Allah'ın size verdiği rızıktan bize de verin." diye seslenirler. Cennettekiler de: "Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı." derler.

7:51 - Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Onlar, bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz.

8:36 - Mallarını, Allah yolundan engellemek için sarfeden o kâfirler, hiç şüphesiz yine onu sarfedecekler. Varsın sarfetsinler, sonra o yüreklerine inen bir acı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Zaten kâfirler toplanıp cehenneme gönderilecekler.

8:37 - Allah, murdarı temizden ayırdetmek için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmek ve topunu birden cehenneme koymak için böyle yapar. İşte bunlar o hüsran içinde kalanların ta kendileridir.

9:35 - O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): "İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!" denilecek.

14:16 - Ardından da Cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir.

14:17 - Onu yutmaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecek ve her yandan ona ölüm gelecek, fakat o ölemez. Arkasından da çetin bir azab gelecektir.

14:44 - Ey Peygamber! İnsanları, azabın geleceği gün ile korkut. O gün, zalimler şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir zamana kadar ertele de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım." Onlara: "Daha önce ahirete intikal etmeyeceğinize dair yemin etmemiş miydiniz?" denilir.

15:43 - "Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir."

15:44 - "Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır."

16:28 - (O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle diyerek teslim olurlar: "Biz, bir kötülükten dolayı yapmıyorduk." (Onlara): "Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı elbette çok iyi bilendir."

16:29 - "O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin" denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!

17:18 - Her kim peşin isterse, dünyada ona, istediğimiz kimseye, dilediğimiz kadarını peşin veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız; kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak oraya girer.

18:29 - Ve de ki: O hak Rabbimizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Çünkü biz zalimler için öyle bir ateş hazırlamışız ki, duvarları, çepeçevre onları içine alacaktır. Eğer feryad edip yardım isteseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. O ne kötü bir içecek ve ne kötü bir dayanma yeri!

18:99 - Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır.

18:100 - Ve cehennemi o gün kâfirlere öyle bir göstereceğiz ki!

18:102 - O kâfirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Doğrusu biz cehennemi o kâfirlere bir konukluk olarak hazırladık.

19:75 - Onlara de ki: "Kim sapıklık içinde ise, Rahmân ona mal ve evlatça ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, yahut kıyamet günü cehennemi gördükleri vakit, artık bilecekler kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış.

19:86 - Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz.

21:98 - Siz ve Allah'dan başka taptıklarınız, cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz.

21:100 - Orada onların bir inlemeleri vardır. Bunlar orada (sağır olup) bir şey de işitemezler.

22:19 - Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O'nu inkar edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür.

22:22 - Uğradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler: "Yakıcı azabı tadın" denir.

23:102 - Böylece kimlerin tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.

23:103 - Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.

23:104 - Orada dişleri sırıtır halde iken ateş yüzlerini yalar.

23:105 - (Allah Teâlâ,) Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?... der.

23:106 - Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.

23:107 - Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.

23:108 - (Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.

25:11 - Fakat onlar o saati (kıyameti) de yalanladılar. Biz ise o saati yalanlayanlara çılgın alevli bir ateş hazırladık.

25:12 - Ki, cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerine görününce, onun bir hışımlanmasını (kaynamasını) ve uğultusunu işitirler.

25:13 - Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman da, oracıkta yok olmayı isterler.

25:14 - (Onlara şöyle denilir) Bu gün bir yok olmayı değil, nice yok olmaları isteyin!

25:15 - De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takva sahiplerine vaad olunan ebedilik cenneti mi? Çünkü orası, onlar için bir mükafattır ve bir varış yeridir.

25:19 - (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denilir.) İşte (taptıklarınız) sizi söylediklerinizde yalancı çıkardılar. Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardıma çare bulabilirsiniz ve içinizden kim zulmederse, ona büyük bir azab tattıracağız.

25:22 - Melekleri görecekleri gün, işte o gün, günahkarlara hiçbir sevinç haberi yoktur. Ve yasak yasak, diyeceklerdir.

25:23 - Onların yaptıkları her bir iyi işi dikkate alırız, fakat onu saçılmış zerreler haline getiririz.

25:34 - O yüzleri üstü cehenneme toplanacaklar var ya! işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.

29:25 - (İbrahim onlara) dedi ki: "Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (geldiğinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç yardımcınız da yoktur."

30:16 - Â yetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalan sayıp da küfredenlere gelince, işte onlar o zaman azab içinde hazır bulundurulurlar.

32:20 - Ama fâsıklık etmiş olanların barınakları ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler ve kendilerine: "Haydi tadın o ateşin yalanlayıp durduğunuz azabını!" denir.

35:36 - İnkâr edenlere gelince, onlara cehennem ateşi vardır. Hüküm verilmez ki ölsünler, kendilerinden biraz azab da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız.

35:37 - Onlar, orada şöyle feryad ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka salih bir amel yapalım." (Onlara): "Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." (denir).

39:24 - O halde kıyamet günü zalimlere: "Tadın bakalım kazanıp durduklarınızı!" denilirken, o kötü azabdan yüzü ile korunacak kimse ne olur?(1)

39:60 - Hem o kıyamet günü görürsün ki, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır. Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi?

39:71 - İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevkedilmektedir. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara: "İçinizden size Rabbinizin âyetlerini okuyan, bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" derler. Onlar da: "Evet geldi" derler. Fakat kâfirler üzerine azab kelimesi hak oldu.

39:72 - (Onlara): "Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından" denir. Bak, büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!

40:76 - İçlerinde ebedî olarak kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Bak ne kötü o kibirlenenlerin yeri?

52:16 - Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız" (denilecek).

55:43 - İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.

55:44 - Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.

56:56 - İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.

57:13 - O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır.

66:7 - (İnkâr edenlere): "Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz." (denilir.)

67:8 - Az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: "Size korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi?" diye sorarlar.

67:9 - Derler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz." dedik.

67:10 - Ve derler ki: "Eğer biz dinleseydik, yahut düşünüp anlasaydık şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!"

67:11 - Böylece günahlarını itiraf ederler. (Artık) o çılgın ateş halkı (Allah'ın rahmetinden) uzak olsunlar!

74:26 - Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım.

74:42 - "Nedir sizi Sekar'a sokan?" diye.

76:4 - Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.

78:21 - Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.

78:30 - (Onlara): "Şimdi tadın (cezanızı). Artık size azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız" (denir).

88:1 - O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet'in haberi sana geldi mi?

88:2 - Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.

88:3 - Çalışmış, yorulmuştur.

88:4 - Kızışmış bir ateşe girer.

88:5 - Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.

88:6 - Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.

88:7 - O da ne besler, ne de açlığı giderir.

90:19 - Â yetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.

90:20 - Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır.

92:14 - Ben sizi köpürdükçe köpüren bir ateşe karşı uyardım.

92:15 - Ona ancak en azgın olan girer.

98:6 - Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.

101:8 - Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

101:9 - Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

101:10 - O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

101:11 - O, kızgın bir ateştir.

102:5 - Hayır! Eğer kesin bilgi ile bilseniz, elbette cehennemi görürsünüz.

102:6 - Hayır! Eğer kesin bilgi ile bilseniz, elbette cehennemi görürsünüz.

102:7 - Sonra, yemin olsun ki, cehennemi yakin gözüyle göreceksiniz.

104:1 - Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!

104:2 - Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!

104:3 - Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır.

104:4 - Hayır, andolsun ki, o hutame (cehennem)ye atılacaktır.

104:5 - Hutame'nin ne olduğunu bilir misin?

104:6 - O, kalplerin içine işleyecek, Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir.

104:7 - O, kalplerin içine işleyecek, Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir.

104:8 - Cehennemlikler, dikilmiş direklere bağlı oldukları halde, o ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır.

104:9 - Cehennemlikler, dikilmiş direklere bağlı oldukları halde, o ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır.

111:1 - Ebu Leheb'in elleri kurusun (yok olsun o), zaten yok oldu ya.

111:2 - Ne malı ne de kazandığı onu kurtaramadı.

111:3 - (O), alevli bir ateşe girecektir.

111:4 - Karısı da odun hamalı olarak (onunla beraber girecektir).

111:5 - Boynunda da hurma lifinden bir ip olacaktır.
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön