AKLIMIZI NURLANDIRALIM

Cevapla
Kullanıcı avatarı
tahaakb
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1312
Kayıt: 20 Oca 2010, 02:00

AKLIMIZI NURLANDIRALIM

Mesaj gönderen tahaakb »

Resim

NÛRun ALÂ NÛR..
KALBimizi NÛRLANDIRALIM..


Resim

El Hakîmü : Hikmet sahibi olup, başkasını müdahale ettirmeden hükmeden-Hüküm koyan ve Hükmünü UYgulatıp idâre eden; Gâlib olup Hak ve adâlet üzere HÜKMünü yürüten, her işi lâzım, lâyık ve yerli yerinde olan. Hakîm-i Mutlak. Mutlak hikmet sahibi Alîm ve Hakîm olan ALLAHU ZÜ'L-CELÂL. Hüküm ve hikmet sahibi, hükmünü hikmetle uygulayan ve uygulatan ve Yarattıklarını Eşyâ-Olay-Zaman ve Zanlarını Bilen ve hakîm olan ALLAHU ZÜ'L-CELÂL.

Resim

EL HAYYU celle celâluhu:

El Hayy : Devâmlı hayat sahibi, mutlak diri, maddî manevî dirilerin dirilik kaynağı, hayat veren tek.. Mutlak diri, gerçek hayat sahibi ve Bâkî olan ALLAHu zü’l- CELÂL’e .


Resim

El Kadîru: Her hususta mutlak kudret (güc, tâkat, varlık, ehliyet, kabiliyet, becerebilme, zenginlik, ALLAH Tealâ'ya mahsus ezelî ve ebedî ve şu anda bütün kâinâtta tasarruf etme sıfatı) sahibi ve kudretin asıl kaynağı.

Resim

El Kayyûmu celle celâluhu : Başlangıç, nihâyet ve yeniden oluş gibi hâllerden beri' ve münezzeh olan. Ezelden ebede kâim (ayakta duran) ve dâim (devâmlı) ve hep var olan, bütün mahlûkat (varlık)'ın varlığı (kıyamı) kendisiyle kâim olan ve idâre eden. Mahlükâtını muradınca var edip, mevcûdiyyetlerini kendi sıfatları içinde kudretiyle tutan ve koruyan, zâtî varlığı âşikâr, ezelî, ebedî ve ortada olan ALLAHu zü’l- CELÂL’e …

[thumbnail]http://www.muhammedinur.com/photos/gall ... /541cc.gif[/thumbnail]

ALLAHu zü'L- CeLÂL; EL- HAKÎMü celle celâlihu, EL- KÂDİRu celle celâlihu, EL- HAYYu celle celâlihu ve EL-KAYYUMu celle celâlihudur..

Küllî irade O'nundur. Yâni âlemlerdeki tüm maddî ve manevî işler O'nun iradesi ve idâresi ile olur. O'nun dilemesi ile olur. O dilemesse, canlı cansız tüm mahlukat "hiç" tir. Asla hiç bir şey yapamaz!. ALLAH celle celâlihu Hazretlerinin insanlara verdiği irade, cüz'i iradedir. Örneğin, parmağımızı oynatmak istediğimiz de; bunu yapmak isteriz, düşünürüz, ALLAH celle celâlihu isterse bu irademizi yaratır, biz de parmağımızı oynatırız. Bu, bizim cüz'i irademizdir.

Ancak, aslına baktığımızda bu bile, ALLAH celle celâlihu dilemesi ile olur. Şöyleki; O istemeseydi biz istesek bile parmağımızı oynatamazdık. Kısaca biz, bu âlemde başı boş değiliz ve her istediğimizi yapamayız. Ancak Nefs-i Emmâremiz ne yapmakta?. Kendini başıboş zannetmekte, ALLAH celle celâlihu Hazretlerinin emirlerine karşı gelmekte, insana şerr ve kötü işleri emretmekte, yaptırmakta ve sonUÇta kendini başa geçirmeye çalışmaktadır..
"Ben istediğimi yaparım!." demektedir. Bu düşünce tamamen ALLAH celle celâlihu Hazretlerine isyandır. Başkaldırıdır. İnkardır. İnsan Nefs-i Emmâresinden çıkmadıkça, çıkmak istemedikçe, daha da batağa saplanmakta, Allah korusun inkar içinde boğulup, hayvanlardan da aşağı konuma inip, imanını kaybedip hüsrana uğrayanlardan olmaktadır..

ALLAH celle celâlihu, kullarına dâima hayır vermekte ve hayır istemektedir. Benlik batağında boğulmadan kurtulmamızı istemektedir. Bunun yollarını da bize BİLdirip vermiştir. ALLAH celle celâlihu; insan nefsini, en alttan en üste çıkacak şekilde yaratmıştır. Bunun için MuhaMMedî Gayret etmek, âlemlerin en üstün insanı, kâinâtın Efendisi Rahmeten li'l- âlemîn olan Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi örnek almalıyız!. O, ümmetine karşı çok merhametlidir. Tüm ümmetinin kurtulmasını, bu dünya imtihan sahasından başarı ile ebedi âleme gitmesini istemekte bunun için çalışmaktadır. Bize yol göstermektedir. Yol göstericimiz ve ışığımız O'dur.

Peygamberimizi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi örnek almadan O'nun sözlerini, amelini, ahlâkını, yaşayışını örnek almadan ve izlemeden bu dünya âlemi imtihanını vermek imkansızdır!.

"Benlik" dediğimiz, başına buyruk Nefs-i Emmâremizin hevâ ve hevesine uyarsak, Şeytan'ın oyuncağı olup, mahvolur gideriz, Nefs-i Emmâreden kurtulmanın çâresi ve ilacı ise, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizdir. Başka da bir yolu yoktur!.

Peki ne yapalım?. Nasıl kurtulalım?.
Önce kendimize bir bakalım ne yapıyoruz!. Müslümanım diyoruz, bunun gereklerini yapıyormuyuz, İslamın şartlarına uyuyormuyuz, imanın şartlarını yaşıyormuyuz, eksikmiyiz?. Hemen bunu idrak edip azimle MuhaMMedî Gayret ile bu bataktan çıkmaya çabalamalıyız!. Azmimizi göstermeliyiz!.
Nefs-i Emmâre, bizi bazen bu yolda engellemeye çalışsa da ona uymayıp azimle çabaya devam etmeliyiz!.
Bu Dünya eninde sonunda bitecektir. Âhiret Âlemi sonsuzdur. Kısa bir Dünya Hayatı mı önemli, yoksa sonsuz Âhiret Âlemi'nde ebedî mutluluk mu önemli?.
İyice düşünüp MuhaMMedî Tevhid Tercihimizi yapmalıyız ve Dünya Hayatında biraz sıkıntı çekmeye dayanmalıyız!.

Elimizde kurtuluş reçetesi vardır. ALLAH celle celâlihu göndermiştir. KurÂN-ı Kerim ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz..
Bir an önce uykudan uyanalım, ALLAH celle celâlihu Hazretlerinin EMİRlerini DUYalım-UYalım ve UYgulayalım ki, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi SüNNetin YAŞAyalım. İnşâe ALLAHu Teâlâ!.
Resim
Kullanıcı avatarı
tahaakb
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1312
Kayıt: 20 Oca 2010, 02:00

Re: AKLIMIZI NURLANDIRALIM

Mesaj gönderen tahaakb »

Resim

Bir düşünce!.

Bazen kendi kendime düşünüyorum. Bu doğruda olabilir olamayabilir de. Aklımı, Kalbimi, Nefsimi ve Bedenimi dengeli kullanıyor muyum?. Kalbim bana temiz verildi. Bu temiz kalbi günahlarla ve haramlarla kirlettim, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Mü'min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker, Allah'tan günahının affını dilerse, kalbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devam ederse, o siyahlık artar. İşte Kur'ân'da geçen 'günahın kalbi kaplaması' bu mânâdadır." (İbni Mace, Zühd:29.)

Biz günah işledikçe kalbde siyah bir nokta oluşur. O noktalar çoğalırsa kalbi kaplar ve kararmış kalb meydana gelir. Eğer günahlarımıza hemen işler işlemez tövbe istiğfar etmez isek kalbimizin kararmasını engelleyemeyiz. Kalbi içinde ışık bulunan bir lamba gibi düşünürsek, lambanın camı günah kirleri ile islenir ve ışığını vermez biz de, hem ışık alamayız ve lambanın içinde ne var göremeyiz, çünkü kararmış bir lamba bize aydınlık vermez her yer karanlıktır..

Kalbi maddi ve manevi alemin bir kapısı gibi düşünüyorum. Kararmış kalb manevi âlemin kapısının kapalı olmasına sebeptir bence, Eğer temizlenmiş ve temizliğini korumuş bir kalbimiz olsaydı, maddi ve manevi kurtuluşa ererdik diye düşünüyorum. Allahualem..


Es Selâm..
Resim
Kullanıcı avatarı
tahaakb
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1312
Kayıt: 20 Oca 2010, 02:00

Re: AKLIMIZI NURLANDIRALIM

Mesaj gönderen tahaakb »

Resim



Resim


El Âlim : Çok bilgin, ilminin gereği herşeyi bilici olan. İlmin Mutlak Sahibi. İlmin mutlak sahibi olan ALLAHU ZÜ'L-CELÂL.



Resim



El Alîm : Hakkıyla mutlak bilen. İlmi; Evvel-Âhir-Zâhir-Bâtın olan. Mutlak bilici ve Uygulayıcı OL-AN ALLAHU ZÜ'L-CELÂL.


Ayet;

كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقٖينِ

''Kellâ lev ta'lemune ilme'l- yekîn.:Öyle değil, ilme'l- yakîn bilseniz.'' ( Tekasûr 102/5)


Hadis;

Humeyd İbnu Abdirrahmân anlatıyor: "Hz. Muâviye (radıyallahu anh)'ı işittim demişti ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Allah kimin için hayır murad ederse onu dinde fakih kılar."
(Buhârî, Farzu'l-Humus 7, İlm 13, İ'tîsâm 10; Müslim, İmâret 98, (1038), Zekât 98, 100, (1038); Tirmizî, İlm 1, (2647)



Resim

ALLAHu zü'L- CeLÂL; El Âlim celle celâlihu ve El Alîm celle celâlihudur..
İlmin Mutlak sahibi, Mutlak bilici ve Mutlak uygulayıcıdır. İlmi sonsuzdur. Biz cüz'i aklımızla bunu anlayamayız, sorgulamamız lazımdır. ALLAH (celle celâlihu) Hazretleri Kur'ÂN-ı Kerim ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz vasıtası ile ilminden cüz'i aklımızın anlayacağı kadarını bize bildirmektedir. Bu ilim kesin ilimdir. Kesinlikle doğru bilgidir.

Bunu bir örnekle açıklarsak; Ateş nedir? Nasıldır? Hiç bilgisi olmayan, görmemiş bir kişiye nasıl anlatılırız. “Ateş deriz ısı verir sıcaklık verir, elimizi değmememiz lâzım" deriz, "Gece karanlıkta ateş yanarsa çevresine ışık verir aydınlatır.” gibi bilgiler ile anlatmaya çalışırız. Yâni ateşi bilen birinin bilmeyen kişiye anlatması bilgi vermesi,

ALLAH (celle celâlihu) Hazretlerinin Kur'ÂN-ı Kerimimizde bize emrettiği ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin buyurdukları bildirdikleri her insanın cüz'i aklı kadar anladığı maddî mânevî her şey hakkındaki tüm bilgiler kesin ve doğru bilgilerdir bizim yapmamız gereken bu bilgileri aklımız kadar anlayıp, maddî ve mânevî yaşayışımızda bu ilimleri uygulayıp amel etmemizdir. İnşâe ALLAHu TeâLâ!.
Resim
Kullanıcı avatarı
tahaakb
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1312
Kayıt: 20 Oca 2010, 02:00

Re: AKLIMIZI NURLANDIRALIM

Mesaj gönderen tahaakb »

Resim


Resim

El Evvelü celle celâluhu: Varlığının ibtidası (başlangıcı) olmayıp herşey üzerine sabık (önce) olan. Birincisi olmayan mutlak evvel olan ALLAHu zü’L-CELÂL.

Resim

EL Âhiru celle celâluhu: Varlığının sonu olmayan bâkî olan... Sonsuz olan... Zâtı Ebedî-Bâkî.. Bekâsı sonsuz, sonucu olmayan mutlak Bâkî ve Dâim olan ALLAHu zü'L-CELÂL.

Resim

El Bâtinu celle celâluhu: Zâtı ve künhü (aslı, cevheri, özü, vechi) itibâriyle mahlûkatına gizli olan Cenâb-ı HAKK celle celâluhu. Zât'ının görülmesi, künhünün bilinmesi gizli olan. Gizli ve sırları mutlak bilen ALLAHu zü’L-CELÂL.

Resim

Ez Zâhiru celle celâluhu: Zâhiren gözükenlerin zuhûruna sebeb olan; varlığı açık belli, belgeli, âşikâr ve şüphesiz olan. Zuhûratta varlığı zâhir olan ve her şeyin üstünde görülen. Zâhir gözüken şu geçici mevcûdları var eden, mutlak var ve zâhir olan, zuhûratın halkedicisi olan ALLAHu zü’L-CELÂL..

[thumbnail]http://www.muhammedinur.com/photos/gall ... /541cc.gif[/thumbnail]

ALLAHu zü'L- CeLÂL; EL EVVELu celle celâlihu, EL ÂHİRu celle celâlihu, EL BÂTİNu celle celâlihu ve ELZÂHİRu celle celâlihudur..

İnsanoğlunun İlliyun Âleminden, aşağı Esfelin Âlemine indirilmesini ALLAH celle celâlihu Hazretleri murad etmiştir. İnsan Evvel den Ezel den gelir ve Ebede ve Âhire doğru gider. İnsan doğduğu ÂNda dünya hayatı başlar, Bulüğ çağına girdikten sonra ise imtihan hayatı başlamakla, ALLAH celle celâlihu Hazretlerine Elest Bezmi’nde vermiş olduğumuz “ahd”e sâdıklığımız, sıdkiyetimiz üzere dâimiyiz imtihanı başlamıştır.



وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ

Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevme’l- kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn (gâfilîne).Hem Rabbin Ademoğullarının bellerinden zürriyetlerini alıp onları nefislerine karşı şahit tutarak: «Rabbiniz değil miyim?» diye şâhid gösterdiği zaman: “Evet Rabbimizsin, şâhidiz!” dediler. Kıyamet gün: “Bizim bundan haberimiz yoktu!” demeyesiniz,(A'râf 7/172)

Aynı zamanda emellerimizde başlamıştır. Nefs-i Emmârenin hevâ hevesi de başlamıştır. Buna karşın Aklımızı kullanma imkanı da verilmiştir. Akıl olmazsa, imtihanda olmaz, Aklımızı KurÂN-ı Kerim ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin buyurduklarına göre mi kullanıyoruz. Hangi yoldayız, Hizbullah yolunda mıyız, yoksa Nefs-i Emmâre’nin hevâ hevesi ve şeytanın yolu Hizbuşeytan yolunda mıyız. Kul bu iki tercihten birindedir. Kendimize şöyle bir dönüp bakalım biz hangi yoldayız bu apaçık bellidir. Bunu kendimizin içine dışına tümüne baktığımız da anlamamız lâzımdır.

Bilhassa, Nefs-i Emmâre’nin yani emreden nefsin aşırı dünyaya dönük hevâ hevesi hiç bitmemektedir. “Dünyaya düşkünlük, çok mal sevgisi, rahat yaşam emeli, para pul sevgisi, şehvet düşkünlüğü.” Bunları elde etmek için de her türlü yalanı dolanı, haramı, ahlâksızlığı, zorbalığı insana yaptırmakta ve bunu kendine hak görmekte, başına buyruk olmakta, başa geçmektedir. Aslında günah bataklığında, benlik girdabında çırpınmakta, ama bunu anlamamaktadır. ALLAH celle celâlihu Hazretlerinin ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin emirlerini insana unutturmaktadır..

Nefs ile mücadele çok zordur, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Tebük seferinden dönüşte ashabına şöyle buyurmuştur:

"Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz." (Razî, XXIII, 72; Beydavî, II, 97; Bu rivâyetin zayıf olduğu ifade edilmiştir. bk. Aclunî, I,424.).

Bu hadisinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz en kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük Seferini "küçük cihad" olarak vasıflandırırken; nefse karşı verilecek mücadeleyi "büyük cihad" olarak bildirmiştir.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hakiki mücahid nefsine karşı cihad açan kimsedir."
(Tirmizî, Cihad, 2)

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadis-i şerifleri bize, insanın nefsi ile, nefsinin boş ve mânâsız, hatta gayr-ı meşrû istekleri ile mücadele etmesini cihad olarak değerlendirdiğini göstermektedir.

Biz, nefsle cihadı ancak KurÂN-ı Kerimimiz ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin buyruklarını uygulayarak yapabiliriz, Onlar bizim rehberimizdir. Bizim uygulamada örneğimiz önümüzdedir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizdir. Bize nasıl bu imtihanı geçebiliriz nefsi ıslah etmede, tezkiyede nasıl başarılı oluruz, yollarını bize göstermektedir. Kurtuluş Anahtarı Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizdir. O âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Hayatımızın her alanında maddî ve manevî bizlere buyurduklarını İfrat ve Tefrite kaçmadan Orta Yolu/İ’tidâli izleyerek uygulamalı yaşamalıyız. Yoksa bu imtihanı geçmek imkansızdır. ALLAH celle celâlihu Hazretleri bizleri korusun bağışlasın, Hak ve hayırlar versin, Dünya ve Âhiret saadetine ulaşma yollarını göstersin, ulaştırsın İnşâe ALLAHu TeâLâ!.

Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön