HİCRETE KADAR
Erkek güzelliğinin en çarpıcı çizgileri içinde 30luk bir genç... Dalgın ve simsiyah gözleri yere eğik, vakarlı adımlarla, daracık Mekke sokaklarında ilerliyor. Öbürlerine göre biraz daha halli bir evin önünde durdu ve kapıyı çaldı. Aralanan kapından bir çocuk çığlığı gelmekte içeriden... Gülümseyerek aralanan kapıdan içeri girdi.
Asiller çevresi Kureyş Oymağının ulularından Ebu Talibin evidir bu. Öteden beri kutlu bildikleri, fakat henüz gerçek manasından uzak bulundukları Kabenin kureyş adına idare ve muhafaza temsilciliğini yıllarca elinde tutan Ebu Talib. İbrahim peygamberden bütün zaman ve mekanın peygamberine kadar babadan oğula Kureyşin nur kolundan Haşimin torunu ve Abdulmuttalibin çocuğu Ebu Talib...
Babasız Hak Resül İsa Peygamberin doğumuyla başladığı sanılan zaman hesabının 599.yılı...13 recep cuma
Mekkeden Hicretine 23 yıl bulunan güzeller güzeli mukaddes genç amcası Ebu Talibi bir oğlan çocuğa baba olduğunu haber almış ve doğru onun evine koşmuştur.
Ebu Talibin zevcesi, yine Haşim soyundan Esed kızı Fatıma bir rüya görmüştü: evi nurla taşmış... Etraftaki dağlar Kabeye doğru secdede... Eline 4 kılıç veriyorlar... Bunlardan biri gökyüzüne çıkıyor; biri suya biri toprağa düşüyor ve biri de aslan oluyor ve heybetinden bütün yaratıklar ürküp kaçmaya başlıyor. Fatıma rüyada korkuyla ellerini uzatıyor, birden bire karşısında Allahın Sevgilisini buluyor ve onun ellerine yapışıyor...
Yengesi, rüyadan 4 ay sonra yeğenine şöyle demişti: Gebeyim oğlum! Dua et de çocuğum erkek olsun.
Evet o dönem de hiç bir anne çocuğunun kız olmasını istemiyordu, çünkü biliyordu ki ciğer paresi diri diri toprağa gömülecek. Bunun için yeğeninden dua istiyordu. O da şu cevabı veriyordu: Doğacak erkek çocuğu bana bağışlaman şartıyla dua ederim!
Evet demişti yenge, erkek olsunda sana bağışlayayım!
Evet Ebu Talibin bir erkek çocuğu dünyaya geldi. 10 yıl sonra gök ve yeryüzünün bütün manalarını, yüzeye pırlanta taşlar oturtur gibi insan ruhuna kazıyacak olan Kainatın Efendisi sordu:
-Yavruya ne isim koydunuz?
-Zevcem dedi, Ebu Talib: Babasının ismi olan Esedi -aslan- uygun gördü, ama ben Ali -yüce- adını tercih ettim .
-Güzel isim...İkinciside Haydar -aslan- olsun...
Fatıma rüyasında aslan gördüğü için bu teklif çok beğenildi.
Hiç bir çocukta görülmemiş bir hali var. Mesela gecenin başında uykuya dalıp güneş doğmadan uyanmak alışkanlığıydı... Her türlü haşarılık, haylazlık ondan uzak... Bütün bu hallerine bakıp söyleşiyorlar.
-Bu çocuk, akıl, ahlak, kuvvet ve cesarette bir tane olacak!...
Hz.Ali(ra) 7 -8 yaşlarında var yok. Ebu Talibin evinde müthiş bir kıtlık ve umumi bir sıkıntı. Bu durumun farkında olan kainatın efendisi amcası Hz Abbasa gider. Ebu Talibin durumunu anlatır. Çocuklarından birer tane alıp bakmasını ister. Bu yolla Ebu Talib biraz rahatlayacaktır. Ebu Talibin evine gidiyorlar. Ebu Talib ısrarcı bir şekilde kendilerine iletiyorlar...
Kainatın Efendisine düşen Allahın, çocukluğundan beri Yüzümü kerimleştirdiği Hz. Alidir.
Çocuk Alinin ruh elması üzerindeki ilk ve ince çizgiler, Allah Resulünün eliyle işte bu çığırda çizildi.
Allah Resulü(sav) kırk, Hz.Ali ise on yaşında. Efendimiz ilk vahiy geldi. Allah Resulü, muazzam bir dehşete düştüler. Mağaradan çıktılar Hira dağından indiler, uçan bir kuşun gölgesi gibi mesafeleri aşarak Mekkeye girdiler, büyük ve temiz Haticenin kapısını vurdular
-Beni örtün, beni örtün!..
Bütün bunlar Alinin gözleri önünde cereyan ediyor. Fakat kendisine hiçbir şeyden bahseden yok.
Evet vahiy gelmeğe devam ediyor.
-Ey örtülere bürülü Nebi!Kalk etrafını uyandır!
Emir duyuruldu. Efendimiz en yakınlarını dine davet etti. İlk iman eden olgun erkekler arasında Hz. Ebubekir, üçüncü iman eden, kendi çocukluk sınıfına göre yine ilk, Hz. Ali, dördüncüsü de, köleler arasında ilk, Harise oğlu Zeyd...İşte dört tane birinci ve aralarında bir çocuk.
Gizli davet çığırı bu. İslamın defter-i kebiri açılmış ve canlarını kurtarmak isteyenleri, yazılmaya çağıran bu defter, bir iane listesi gibi, zorlukla isim bulmaya başlamıştır.
Hz. Ali Yakınlarına Allah Resulünde aldığı emirleri iletiyor. Onlara İslamı anlatıyor. Müslüman olmalarını istiyordu. Onlar için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı.
Zaman ilerlemişti. Hicret zamanı gelmiş çatmıştı. Allah Resulüne hicret emri gelmişti. Şimdi hicret zamanıydı. Hicret arkadaşı Hz. Ebubekir olacaktı.
Mekkeli müşrikler alemlerin Efendisini öldürme kararını almışlardı. Her kabileden birer kişi seçmişlerdi bu iş için. Allah Resulünün evinin önünde beklemeye başladılar. Karanlıkta birisi geldi ve bunların niçin beklediğini sordu;
-Siz ayakta uyuyun, O çıkıp gitti.
Hep beraber içeri daldılar. Allah Resulünün yatağında bir vücut...Ellerinde kılıç ve kamalar örtüyü çekiverdiler: HZ. ALİ...
Suikastçılar şok olmuşlardı. Ok gibi kapı istikametinde karanlığa saplandılar. Allah Resulünü arıyorlardı.
Mekkede tek başına kalan HZ. Ali her zaman öncüsü olduğu ve olacağı İslam davasının bu defa aynı ehemmiyetli artçısı vazifesinin başındadır.
Bütün sıkıştırmalara rağmen Haşim ve Abdülmuttalib kolunun en soylu halkalarından Hz.Aliye daha fazla bir şey yapamadılar.
Hz. Ali Allah Resulünde ki emanetleri sahiplerine teslim ederken ilk serinin sonuncu muhaciri olarak Mekke'den çıkmaya hazırlanmakta ...Hz. Ali 23 yaşında Mekkeden Medineye hicret etti. HZ. Aliyi diğer muhacirler gibi Medineli müslümanlardan biri misafir etti. Ve artık göklerden yere inen nur Medine üzerinde karar kıldı. Peygamber Efendimiz in de Medineye gelmeleri Medineye ayrı bir hava kattı.
O, Peygamberin yatağında ölüm tehlikesine karşı kendisini onun yerine koymak gibi belki her sahabiye mahsus fakat yalnız kendisinde tecelli eden bir sadakatlik ve fedakarlık misali olmakla kalmıyor, tek başına her tanesi ateşten bir akrep taban ısıran kızgın kumlar üzerinde 400 kmyi aşıp Allahın Sevgilisine erişmek borcunuda yükleniyor.
Bir insan bağrında ne türlü bir aşk iman volkanı fokurdamalı ki bunları yapabilsin ve ateşi, buzlu şerbet diye içebilsin.
Sen benim yeryüzünde ve cennette kardeşimsin. Sözleri Allah Resulünden iltifat olarak duydu. bu sözlerin sevinciyle yaşadı.
BEDR
İslamın en büyük gazası olan Bedre Yevm-ül Furkan adı verilir. Zira Kur an-ı Kerimin yüceldiği ve küfrün alçaldığı gün o gündür.
Bedr, Mekke tarafında bir köy ve orada bir kuyu ...
Bundan evvel HZ. Alinin sancaktarlığı altındaki peygamber kafilesi oraya kadar uzanmış fakat düşmana tesadüf etmediği için geri dönmüştü.
Bedirde küfrün safında 100 at, 700 deve ve 1000den fazla insan...Evet; 3 at 70 deve 300 insana karşı, bütün bunlar... Ortalama bire beş denilebilir. Artık savaş zamanıydı. Kafirler kendileriyle savaşacak kendi kanlarından kendi canlarından insan istediler. Peygamber Efendimizde Velide karşı Ebu Ubeyde bin Harise, Hz: Hamza, Utbeye, Hz. Alide Şeybeye karşı savaşması için görevlendirdi...Kılıçlar parladı. Alinin kılıcı Hasmının silahını mum gibi büken ve eriten bir yıldırım inişiyle her şeyi bitirdi. Şeybe bir darbede diklemesine ikiye biçilen bir odun halinde yere yuvarlandı. Hamzada Utbeye aynı akıbeti biçmekte geç kalmadı.
Evet 3 atı ve 70 devesiyle 300 müslüman, 100 at ve 700 devesiyle 1000 kafiri bir tırpana bin, sırgan kolaylığıyla biçti. Göklerin takva askerleriyle toprağın iman askerleri yanyana...Müslümanların kılıcı uzaktan kendilerine döner dönmez devrilen kelleler. Allah Resulünü yerden alıp saçtığı bir avuç kumdan, kendisine zerre değmemiş kafir yoktur.
Ayet Meali:
-Onu sen atmadın; Allah attı. Bedir müslümanlarının lehine sonuçlandı.
Bedir ganimetlerinden Hz. Aliye 1 kılıç,1 kalkan ve 1 deve düştü.
Bir gün Hz. Ali bir kafirin tepesine kaldırınca, kıskıvrak bağlamış olmaktan kuduran kafir, onun nur yuvası yüzüne tükürüyordu. Bu olay üzerine Hz. Ali derhal kılıcını yere indirerek, haykırdı:
-Ben seni Allah rızası için öldürecektim!Sen yüzüme tükürdün ve nefsimi incittin!Şimdi seni öldürürsem nefsime pay vermiş olurum. Bırakıyorum seni...
İZDİVAÇ
Hz. Ali 23 yaşında Allah Resulünün kızı HZ. Fatıma-tül-Zehra-ül-Betül ile izdivaç etmişlerdir.
Gazve dönüşü...Zilhicce ayının 10u...İlk kurban bayramı...Bayram kılınmış kurbanlar kesilmiş ve artık bayram müesseseleşmiştir. İşte Ali ile Fatımanın düğün ayları...
Hz. Ali ile Fatıma arasında ki zifaf aleminin, en ince manalarından biri de şudur ki kapkara insanlığı sabun yerine güneşle yıkamaya memur bulunan nur nesli, ilahi müjde gereğince işte o an yoğrulmaya başlanmıştır.
İlahi hikmet, nurun Allah Resulünden doğrudan doğruya erkek oğul vasıtasıyla intikaline manidir. Böyle olsaydı onlarında nebi olmaları gerekirdi. Allah Resulünden sonra nebi ve resul yoktur.
Hasan ve Hüseyin...Nur neslinin iki zirve noktası, baba alakasıyla başlangıç noktaları...Artık bağlantı, hep babadan oğula geçe geçe gidecektir. Hz. Ali ve Fatımadan 3. Erkek çocuk Muhsin, yaşamayacak, kızları Ümmü Gülsüm ve Zeynep de, nur mirasını, kendilerinden ilerisi olmayan örnekleri kalacaktır.
İlahi vaad ve müjde gereğince nur nesli, Hasan ve Hüseyinden o türlü dallanıp budaklanacaktır ki, koca İslam zemini üzerindeki en ileri mana kahramanları yetişecek ve hemen her devirde Allahın Kemal gayesinin başbuğları bunlardan çıkacaktır. Buharadan Endülüse kadar milyonlarca seyyid milyonlarca şerif...Ve aynı kandan nice veli...
Hz Ali Uhud Savaşı, Beni Nadr, Hayber Kalesinin fethi kısacası bütün savaşlarda bulunmuştur...
Bedr Ehlinin Aşere-i Mübeşşere cennetle müjdelenmiş 10 sahabiden birini seçecekleri muhakkak onlardan hayatta bulunanlarsa, Ali, Zübeyr, Talha, Saad ve Said olduğuna ve son iki dünyadan el etek çekmiş bulunduğuna göre namzetler kendi kendilerine meydanda: Ali, Talha Ve Zübeyr...Alinin üstünlüğü ise bir bakıştan belli .Ve müslümanlar yavaş yavaş gelip Hz. Aliye Biat ettiler. Hz. Ali Halife...
Hz. Alinin Hz. Muaviye ile arasındaki nispete gelince sahabilik derecesinde ondan çok yüksek ve davasında haklı...Fakat burada bir incelik var:
Mutlak surette haklı olan Hz. Aliye mukabil Hz. Muaviye haksız değil.
Tezat gibi görünen bu sırrın inceliğini ancak sır idrakine malik bir vicdan sahibi anlar. İçindeki su yarıya kadar dolu bir bardağa bakınca iyimser Yarıya dolu,kötümseryarıya boş der, aynı incelik.
MALUM DAVADA; HZ. ALİNİN MUTLAKA HAKLI, HZ. MUAVİYEDE HAKSIZ DEĞİLDİR!!!.......
Hadis meali: -Ya Ali seni seven ancak mümindir, sevmeyen münafık..
-Aliye nazar etmek ibadettir.
-Aliye muhabbet bana muhabbettir; bana muhabbet ise Allaha sevgi...Aliye düşmanlık, bana, bana düşmanlık da Allaha adavet..
Rabbim, mânâda Efendimiz (sav)'in ilmin kapısı diye buyurduğu Hz. Ali(ra) efendimizin ilmi nurundan feyzlenmeyi nasiblenmeyi nasip buyursun inşallah..selam ve muhabbet ile..
"Ali (kv)'ye nazar etmek ibadettir"Efendimiz (sav)
- derunilale
- Saygın Üye
- Mesajlar: 268
- Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00
"Ali (kv)'ye nazar etmek ibadettir"Efendimiz (sav)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12886
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
- Hakan
- Moderatör
- Mesajlar: 4966
- Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5155
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re:
kulihvani yazdı:sevgili derunilale can,
bu harika ışığından nur nasibimiz duamı Hasan Dağının zirvesine yakın yücelerden Rabbülâlemine niyazla dilerim..
Muhammedi Muhabbetlerimi sunarım..
candostum Hacı Mahmutla birlikte cumamızın Nur yağdırmasını dileriz..