NAAT(PEYGAMBER'İMİZİ(SAV)İ ÖVEN ŞİİRLER)
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
NAAT(PEYGAMBER'İMİZİ(SAV)İ ÖVEN ŞİİRLER)
Naat
Sakin terki- edepten kûy-i Mahbûb-i Hudâ'dir bu
Nazargâh-i ilâhîdir makam-i Mustafâ'dir bû
Felekte mâh-i nev Bâbu's-selâm'in sîne-çâkidir
Bunun kandîli cevzâ matla-i nûr-i ziyâdir bû
Habîb-i Kibriyâ'nin hâbgâhidir fazîlette
Tefevvuk-kerde-i ars-i Cenâb-i Kibriyâ'dir bu
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil
Amâdan açti mevcûdât çesmin tûtiyâdir bu
Murâât-i edep sartiyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-i kudsiyândir bûsegâh-i enbiyâdir bu
Nâbî
Natin açiklamasi söyledir:
"Edebi terkten sakin!
Zira burasi Allahü Tealanin sevgilisi olan Peygamber efendimizin bulundugu
yerdir.
Burasi, Hak Teala'nin nazar ettigi,Resul-i ekremin makamidir.
Burasi Cenab-i Hakk'in sevgilisinin istirahat ettikleri yerdir .
Fazilet yönünden düsünülürse, Allah-ü Teala'nin Ars'inin en üstündedir.
Bu mübarek yerin mukaddes topraginin parlakliginda yokluk karanliklari sona
erdi.
Yaratilmislar, iki gözünü körlükten açti.
Zira burasi kör gözlere sifa veren sürmedir.
Gökyüzündeki yeni ay, O'nun kapisini yüregi yarali asigidir.
Gökyüzündeki oglak yildizi bile o peygamberin nurundan dogmaktadir.
Ey Nabi, bu dergaha edebin sartlarina riayet ederek gir.
Zira burasi büyük meleklerin etrafinda pervane oldugu ve peygamberlerin
hürmetle egilerek öptügü tavaf yeridir."
HİKAYESİ
Şair Nabi, zamanin pasalarindan birinin iltifatina mazhar olur ve beraberce
hacca giderler. O devirlerde hacca deve ile gidilir. Develerin sirtina
yüklenen mahmil ismi verilen, iki kisinin rahatça yolculuk edebilecegi bir
semer vardir.
Nabi ile Pasa da böyle bir deve de yolculuk ederler. Nihayet bir seher
vaktinde Medine topraklarina girerler. Nabi, Peygamberin kabrini ziyaret
edecegim diye heyecanlanir, mahmilin öbür tarafinda ise Pasa yatmis uyuyor.
Bu durum Nabi' yi mütessir eder.
"Iki cihan günesi bulundugu topraklara geldik. Biraz sonra Medine sehrine
girecegiz. Böyle yatmak hiç münasip olur mu?" diye düsünür ve bu heyecanla
dudaklarindan su misralar dökülür.
Sakin terk-i edebten kuy-i mahbub-i hudadir bu Nazargahi ilahidir, makami
Mustafa' dir bu...
Nabi farkinda olmayarak bu misralari birkaç kere tekrarlar. Her tekrar
ediste sesi biraz yükselir. Ve nihayet öbür tarafta uyumakta olan Padisah
uyanir.
-Nabi ne oldu, ne söylüyorsun, der. Nabi de :
- Efendim, Peygamberimizin kabr-i sadetlerinin bulundugu Medine sehrine
geldik de, bazi seyler hatirladim, bunlari söyledim. Pasa da Nabi' nin
heyecanina katilir. Abdest alip yay olarak Medine sokaklarinda Ravza-i
Mutahhara'ya dogru yürürler. Bu esnada kulaklarina bir ses gelir. Durup
dinlerler.
Gelen ses Mescid-i Nebevi'nin minarelerinden yükseliyor. Sesi dikkatle
dinleyince, biraz evvel Nabi' nin söyledigi misralarin müezzin tarafindan
okundugu anlasilir. Iyice duygulanirlar. Pasa Nabi'ye söyle seslenir.
-Nabi bu hal nedir? Nabi de:
-Bilmiyorum, der.
Her ikisi de sükût ederler ve beraberce minarenin kapisina girerler. Müezzin
minareden inmesini beklerler. Müezzin inince:
-O söylediklerin ne idi, onlari ne için söyledin, sebebi nedir, diye
sorarlar. Fakat müezzin bir türlü söylemez. Ne kadar israr ederse de ,
"Söylemem, kafami kesseniz de söylemem!" deyince:
-Ama, der Nabi, Bunlari biraz önce ben söyledim. Sana kim söyledi. Bu sefer
müezzinin tavri ve sekli degisir heyecanla:
-Senin ismin Nabi mi? der. Evet cevabini alinca müezzin Nabi'nin ellerine,
Nabi de müezzinin boynuna sarilir. Bu dehsetli manzarayi seyreden Pasa,
dayanamayip:
-Nereden bildin bunun isminin Nabi oldugunu, Allah askina söyle, der.
Müezzin rüyasini anlatir.
-Efendim, aksam abdestli olarak yatmistim. Biraz evvel Peygamberimizi
rüyamda gördüm. Ya müezzin kalk yatma. Benim asiklarimdan biri benim kabrimi
ziyarete geliyor. Su cümlelerle minareden onu istikbal et, dedi. Ben de
hemen kalktim. Abdest aldim. Peygamberimizin iltifatina mazhar olan asik
kimdir diye düsünerek minareye kostum.DER...
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
Re: NAAT(PEYGAMBER'İMİZİ(SAV)İ ÖVEN ŞİİRLER)
Uzatma dünya sürgünümü
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu... gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai Karakoç
- simurg
- Özel Üye
- Mesajlar: 928
- Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00
Re: NAAT(PEYGAMBER'İMİZİ(SAV)İ ÖVEN ŞİİRLER)
En büyük ve derin sessizlikte dahi duyabildiğim tek sessin
En ıssız yalnızlıklarda tutunabildiğim bir tek nefessin
Kabir karanlığı en karanlık hüznümde yüreğimin tek tutunduğusun
Gözyaşlarımın ruhumu yıkadığı anlarda gönlümün tek şahidisin
En güzel en doyulmaz rızıktır ism'i mubarekin
İsm'i şerifine meftun ve muhabbetine talibim
Kervanda en sonda olsam da elimi hiç bırakma ne olur
Ya Resulullah'ım.
(Sallallahu aleyhi ve sellem)
simurg /19 kasım/gece
En ıssız yalnızlıklarda tutunabildiğim bir tek nefessin
Kabir karanlığı en karanlık hüznümde yüreğimin tek tutunduğusun
Gözyaşlarımın ruhumu yıkadığı anlarda gönlümün tek şahidisin
En güzel en doyulmaz rızıktır ism'i mubarekin
İsm'i şerifine meftun ve muhabbetine talibim
Kervanda en sonda olsam da elimi hiç bırakma ne olur
Ya Resulullah'ım.
(Sallallahu aleyhi ve sellem)
simurg /19 kasım/gece