H Z . YUSUF A.S.
Kurân'da adı geçen Beni İsrail peygamberlerinden biri.
Hz. Yûsuf Kurân'da adi geçen peygamberlerden birisi olup, Yakub Peygamberin oğludur. Nesebi Hz. İbrahim'e kadar varır (Kamil Miras, Tecrit Tercümesi, IX, 139).
Kur'ân-ı Kerîm'de kendi adını taşıyan bir sûre vardır. Tamamı 111 âyet olan bu sûrenin 98 âyeti (4-101) Hz. Yûsuf'tan bahseder. Bu âyetlerde anlatıldığına göre Hz. Yûsuf'un hayat hikâyesi özetle şöyledir:
Hz. Yûsuf'un on bir tane erkek kardeşi vardı. Yûsuf fevkalâde güzel ve son derece zekî idi. Babaları Hz. Yakub en çok Yûsuf'u seviyordu. Bu sevgiyi ağabeyleri kıskanıyorlardı.
Yûsuf (a.s) bir gece rüyasında on bir yıldızn, Güneş ve ayin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyayı babasına anlattı. Babası rüyanın, Hz. Yûsuf'un büyük bir adam olacağına işaret olduğunu anladı ve Yûsuf'a rüyasını ağabeylerine anlatmamasını tembihledi. Ancak, ağabeyleri bundan haberdar oldular ve Yûsuf'u öldürüp bir yere atmayı plânladılar. Babalarından izin alarak, gezip eğlenmek bahanesiyle Yûsuf'u alıp kırlara,götürdüler. Onu bir kuyuya attılar, gömleğini da kana bulayarak, "Yûsuf'u kurt kaptı" diye babalarına yalan söylediler.
Kuyunun yanından geçmekten olan bir kafile Yûsuf'u buldu ve köle olarak satmak üzere alıp, Mısır'a götürdüler. Orada az bir fiyatla onu Azîz (maliye bakanı)'e sattılar.
Azz'in hanımı Yûsuf'a göz koydu. Onu kendisiyle beraber olmaya çagırdı. Yûsuf (a.s) bunu kabul etmeyince, ona iftira edip kocasına şikayet etti ve hapse attırdı.
Hz. Yûsuf senelerce hapiste kaldı. Orada hükümdarın şerbetçisi ve aşçısı ile tanıştı. Onların gördükleri rüyaların yorumunu yaptı. Birisinin, kurtulup efendisinin hizmetine devam edeceğini, diğerinin ise öldüreceğini söyledi. Sonunda dediği çıktı. Hz. Yûsuf, kurtulana, kendisini efendisinin yanında anmasını istedi.
Hükümdar bir gece rüyasında yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak gördü. Bu rüyanın yorumunu yaptırmak istedi. Hz. Yûsuf'un rüya yorumu yaptığını örgendi ve onu hapisten çıkarıp, rüyasını anlattı. Hz. Yûsuf, yedi sene bolluk olacağını, peşinden gelen yedi senenin ise kıtlıkla geçeceğini söyledi. Bunun üzerine hükümdar, Hz. Yûsuf'u maliye bakanlığına getirdi. Yûsuf (a.s) bolluk yıllarında bütün ambarları zahire ile doldurttu; kıtlık yılları gelince bu zahireyi halka dağıtmaya başladı. Ayni kıtlık, Hz. Yûsuf un babasının memleketi olan Ken'an diyarında da yaşandı.
Yûsuf (a.s)'un kardeşleri de zahire almak için iki kez Ken'an ilinden Mısır'a geldi. Sonunda Yûsuf (a.s) kardeşlerine kendini tanıttı ve onları affettiğini belirterek, "Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar, o merhametlilerin merhametlisidir" (Yûsuf, 92) dedi. Yûsuf (a.s), babası, annesi ve kardeşlerinin tamamını Mısır'a davet etti.
Ailesi Mısır'a vardığında Yûsuf (a.s) anne ve babasını tahta oturttu; diğer on bir kardeşi ise Hz. Yûsuf'un önünde eğildiler. O zaman Yûsuf (a.s); "Babacığım, işte bu vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi. şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim, bana pek çok iyiliklerde bulundu. Doğrusu Rabbim, dilediğine lütufkârdır. O şüphesiz, bilendir, hâkimdir" (Yûsuf,100) dedi. Bu şekilde İsrail oğulları, Filistin'den Mısır'a gelip yerleşmiş oldu. Bir süre sonra Yakub (a.s) vefat etti. Yûsuf (a.s), Allah Teâlâ'ya söyle münacatta bulundu: "Rabbim, bana hükümdarlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratanı! Dünya ve âhirette koruyanım sensin! Benim canımı, Müslüman olarak al! Ve beni iyilere kat!" (Yûsuf, 101). Yûsuf (a.s)'un hayat hikayesi Kur'ânı Kerîm'de "Ahsenü'l-Kasas, Kıssaların en güzeli" ünvanını aldı. Pek çok olayları içeren bu hayat hikâyesi için Allah Teâlâ söyle buyurdu: Ândolsun ki, Yûsuf ve kardeşlerinin olayında, soranlara nice ibretler vardır" (Yûsuf, 7).
Yûsuf (a.s)'un defnedildiği yer, rivâyetlere göre, İbrahim (a.s)'in medfun bulunduğu Kudüs yakınlarında Halilü'r-Rahman kasabasındadır.
Hz Yusuf (a.s)
- _3M-S3Y_
- Üye
- Mesajlar: 47
- Kayıt: 21 Tem 2007, 02:00
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5155
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Hz. Yusuf (a.s.)
Toprağı tanıdım,yürüyen kimdir,
Nurun zindanına Yusuf hakimdir.
Güneş,yıldızlar ve ay,göğe sığar,
Secdede bir emir bir de gönül var.
İbretin dağından ölüm yağar,
Nurun yasına doğdun mu Yusufum.
Kan, kardeş,kurt ve dağlar,
Fesatta bir nefs,bir de şeytan var,
Yusufun nurunu kör kuyu mu boğar,
Yakubun gözyaşına atıldın mı Yusufum.
Bilemez Züleyha, sinesinde kurulu pazar,
Sevdada bir şer,bir de hayır var,
Belli ki pahanın aklı önceden dar,
Haddinin onuruna satıldın mı Yusufum.
Yankıdır Yusuf, güzel düşleyen seste,
Gözleri amadır namusa esir nefeste,
Korkup girdiğin kanadın kadar kafeste,
İftira kilidine vuruldun mu Yusufum.
Kerim olan Rahmandır,Rahmanın adı Rahim,
Canı yok cefanın, yaşayan sabr-ı selim,
Yalandan ölürken yeminli hekim,
Vebanın ipine asıldın mı Yusufum.
Sana söyledi,sana ağladı hatip,
Kıtlıkta gülen yazmadı, sensiz, katip,
Hatrına yedi yıl sererken Sahip,
Fakirin gönlüne kapandın mı Yusufum.
Akda kara arayan sultan-ı mecnun,
Getirin dedi,emri ne bilir Firavun,
Gençliğin sırtında yaşlanırken oyun,
Sabrının bahtına inandın mı Yusufum.
Yangın bahtta var,O duadan memnun,
Sabır tahtta var, yoksa Yusuf suskun,
Akılların zamanı kalınca ateşten mahsun,
Çağlara öğüt için yakıldın mı Yusufum,
Dileyen ne büyüktür ve nasıl Kerim,
Bir damla Yusuftan düşen azim,
Güzelliğin içinde solunca güller, yetim,
Muhammed (s.a.v.)in yoluna gittin mi Yusufum
Çağlar Karataş
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5155
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
YUSUF ALEYHİSSELAM
Onu kıskanırlardı
Yusuf aleyhisselam, Allahın bir Nebisi,
Mısır ahalisine gönderildi kendisi.
İşte bu Peygamberle ilgili hadiseler,
Anlatılır Kur'an-ı kerimde birer birer.
Babası olurdu ki Yakub aleyhisselam,
Oniki oğlu vardı, üç hanımdan onun tam.
Yusufla Bünyaminin bir idi anneleri.
Öbür iki hanımdan olmuştu diğerleri.
Yakub aleyhisselam, on oğluna kıyasla,
Yusufla Bünyamini severdi daha fazla.
Bir idi anneleri çünkü bu ikisinin.
Hem de küçükleriydi yaş yönünden hepsinin.
Ayrıca, anneleri vefat eylediğinden,
Öksüz büyümüşlerdi ikisi de bu yüzden.
Yusuf aleyhisselam, ayrıca doğduğunda,
Bir Peygamberlik nur'u parlıyordu alnında.
Bu yüzden, babaları Yakub aleyhisselam,
Bunlara, daha fazla gösterirdi ihtimam.
Bilhassa küçük Yusuf, büyüyüp serpildikçe,
Yüzünün güzelliği artıyordu gittikçe.
Annesi vefat edip, öksüz de kaldığından,
Babası, onu asla ayırmazdı yanından.
Oniki yaşlarında idi ki, o bir gece,
Uyuyup, rahmani bir rüya gördü şöylece:
Gökten ay ve güneş'le, onbir yıldız indiler.
Birlikte, ona doğru secdeye eğildiler.
Heyecanla uyanıp, anlattı babasına.
Ve bunun tabirini merakla sordu ona.
Yakub aleyhisselam, anlattığını bir bir,
Dinleyip, o rüyayı şöylece etti tabir.
Buyurdu ki: (Bu sana, müjde ve beşarettir.
Güneş bana, ay ise annene işarettir.
O onbir yıldız ise, biraderlerindirler.
Bir gün, senin önünde secde ediverirler.
Ama, sakın anlatma bunu kardeşlerine.
Zira şeytan, kıskançlık düşürür içlerine.
Sana yapabilirler bu yüzden bir fenalık.
Çünkü şeytan, insanın düşmanıdır apaçık.)
Babası bilirdi ki, onbir kardeşinin de,
Maharetleri vardı rüya tabir işinde.
Anlarlarsa rüyada bir müjde olduğunu,
Bu sefer daha fazla kıskanırlardı onu.
Rüya hadisesiyle, kendisinin de fakat,
Yusufa muhabbeti fazlalaştı kat be kat.
Diğerleri, onun bu muhabbetli halini,
Görüp, kıskanırlardı Yusufla Bünyamini.
Diyorlardı ki: (Onlar, henüz küçük çocuktur.
Bir iş yapabilecek güçleri henüz yoktur.
Bizim ise, gücümüz kuvvetimiz yerinde.
Hep biz çalışıyoruz bu geçim işlerinde.
Velhasıl bizim varken babamıza faydamız,
Yine, bizden onları çok seviyor babamız.)
Onlar haset ederken zaten bu ikisini,
Duydular üstelik bu, rüya hadisesini.
Abdüllatif Uyan
Onu kıskanırlardı
Yusuf aleyhisselam, Allahın bir Nebisi,
Mısır ahalisine gönderildi kendisi.
İşte bu Peygamberle ilgili hadiseler,
Anlatılır Kur'an-ı kerimde birer birer.
Babası olurdu ki Yakub aleyhisselam,
Oniki oğlu vardı, üç hanımdan onun tam.
Yusufla Bünyaminin bir idi anneleri.
Öbür iki hanımdan olmuştu diğerleri.
Yakub aleyhisselam, on oğluna kıyasla,
Yusufla Bünyamini severdi daha fazla.
Bir idi anneleri çünkü bu ikisinin.
Hem de küçükleriydi yaş yönünden hepsinin.
Ayrıca, anneleri vefat eylediğinden,
Öksüz büyümüşlerdi ikisi de bu yüzden.
Yusuf aleyhisselam, ayrıca doğduğunda,
Bir Peygamberlik nur'u parlıyordu alnında.
Bu yüzden, babaları Yakub aleyhisselam,
Bunlara, daha fazla gösterirdi ihtimam.
Bilhassa küçük Yusuf, büyüyüp serpildikçe,
Yüzünün güzelliği artıyordu gittikçe.
Annesi vefat edip, öksüz de kaldığından,
Babası, onu asla ayırmazdı yanından.
Oniki yaşlarında idi ki, o bir gece,
Uyuyup, rahmani bir rüya gördü şöylece:
Gökten ay ve güneş'le, onbir yıldız indiler.
Birlikte, ona doğru secdeye eğildiler.
Heyecanla uyanıp, anlattı babasına.
Ve bunun tabirini merakla sordu ona.
Yakub aleyhisselam, anlattığını bir bir,
Dinleyip, o rüyayı şöylece etti tabir.
Buyurdu ki: (Bu sana, müjde ve beşarettir.
Güneş bana, ay ise annene işarettir.
O onbir yıldız ise, biraderlerindirler.
Bir gün, senin önünde secde ediverirler.
Ama, sakın anlatma bunu kardeşlerine.
Zira şeytan, kıskançlık düşürür içlerine.
Sana yapabilirler bu yüzden bir fenalık.
Çünkü şeytan, insanın düşmanıdır apaçık.)
Babası bilirdi ki, onbir kardeşinin de,
Maharetleri vardı rüya tabir işinde.
Anlarlarsa rüyada bir müjde olduğunu,
Bu sefer daha fazla kıskanırlardı onu.
Rüya hadisesiyle, kendisinin de fakat,
Yusufa muhabbeti fazlalaştı kat be kat.
Diğerleri, onun bu muhabbetli halini,
Görüp, kıskanırlardı Yusufla Bünyamini.
Diyorlardı ki: (Onlar, henüz küçük çocuktur.
Bir iş yapabilecek güçleri henüz yoktur.
Bizim ise, gücümüz kuvvetimiz yerinde.
Hep biz çalışıyoruz bu geçim işlerinde.
Velhasıl bizim varken babamıza faydamız,
Yine, bizden onları çok seviyor babamız.)
Onlar haset ederken zaten bu ikisini,
Duydular üstelik bu, rüya hadisesini.
Abdüllatif Uyan
- HAS-AN
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 570
- Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00
YAKUBUM'UN GÖZ BEBEKLERİ
AĞLA AĞLA
BEBE YUSUF'UM İÇİN AĞLA
ONİKİNCİ ŞEYTAN ONBİRİNİN İÇİNDE
YUSUF'UM AY DOĞMUŞ
KUYUNUN İÇİNDE
ONÜÇÜNCÜ GÖZ ONİKİNCİYİ İZLEMEKTE
ONİKİNCİ BİLMEDEN
SECDE ETMEDİĞİ İNSANLIĞA HİZMET ETMEKTE
YUSUF'UMUN GÜNEŞ YÜZÜYLE
BAŞAKLAR OLGUNLAŞIP, DEPOLAR DOLMAKTA
KARABAHTLI SEN DEĞİLSİN Kİ YUSUF
VAY BAHTI KARAKAPLI
ON BİRE
MUSANIN ASÂSI
YUSUF'UN İÇ GÖZÜ
YAŞANAN RÜYALAR MI GERÇEK
KUYU DİPLİ MÂSİVÂDA YAŞANANLAR MI GERÇEK
YUSUF'UN KUYU KOKUSU
DEĞİNCE YAKUB'UN
GÖZ BEBEKLERİNE
ONİKİNCİ YANDI
ONBİR PİŞMANLIĞIN KÖR KUYUSUNDA
2203101501
AĞLA AĞLA
BEBE YUSUF'UM İÇİN AĞLA
ONİKİNCİ ŞEYTAN ONBİRİNİN İÇİNDE
YUSUF'UM AY DOĞMUŞ
KUYUNUN İÇİNDE
ONÜÇÜNCÜ GÖZ ONİKİNCİYİ İZLEMEKTE
ONİKİNCİ BİLMEDEN
SECDE ETMEDİĞİ İNSANLIĞA HİZMET ETMEKTE
YUSUF'UMUN GÜNEŞ YÜZÜYLE
BAŞAKLAR OLGUNLAŞIP, DEPOLAR DOLMAKTA
KARABAHTLI SEN DEĞİLSİN Kİ YUSUF
VAY BAHTI KARAKAPLI
ON BİRE
MUSANIN ASÂSI
YUSUF'UN İÇ GÖZÜ
YAŞANAN RÜYALAR MI GERÇEK
KUYU DİPLİ MÂSİVÂDA YAŞANANLAR MI GERÇEK
YUSUF'UN KUYU KOKUSU
DEĞİNCE YAKUB'UN
GÖZ BEBEKLERİNE
ONİKİNCİ YANDI
ONBİR PİŞMANLIĞIN KÖR KUYUSUNDA
2203101501
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
- HAS-AN
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 570
- Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5155
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
- ayyildiz
- Özel Üye
- Mesajlar: 710
- Kayıt: 17 Ağu 2009, 02:00
Yûsuf ile Züleyhaya ithafen
***
***Kim bu, Oktay Can ??? ***
***
Kim bu Oktay can, sen bilirsin ?*
Okun hedefini, kimi vurduğunu,*
Kim bu Oktay can, sen bilirsin ?*
Tayın dolu dizgin, nereye koştuğunu,*
***
Kim bu can, asırlar ötesinden ?*
Züleyhanın ay aydınlığı,*
Kim bu can, Yusufun âşıkı ?*
Gönlünün saygınlığı,*
***
Kim bu, gecenin zülüflerine inciler dizen ?*
Kim bu, Züleyha ruhundan, Yusufu seven ?*
***
Kim bu, çöl rüzgârı, yakıp kavuran ?*
Kim bu, nil nehri gibi, çoşan savuran ?*
***
Yükseldi ruhum, birden zaman üstüne,*
Yusuf, Züleyha akseder, gönül gözüne,*
***
Bir aşk masalı, eşi yok benzersiz,*
İnciler dahi, yanında pek değersiz,*
***
Çöle inen nur, âşık kalbin cilası,*
Nilden esen meltem, ruhun aynası,*
***
Ve bir Züleyha, nazlı, nazenin,*
Yusufa deli vurgun, buna yemin,*
***
Aşkını işlemiş, ipek atlas gergefle,*
İnci, mercan, yakut nakışlı sâdefle,*
***
Kimi zaman Yakup olmuş,*
Açmış şefkat kanatlarını,*
***
Kimi zaman bulut olmuş,*
Sağmış gözünden yaşlarını,*
***
Bir kurdu dahi, zâri edip ağlatmış,*
Kuyu ve ayna, Yusufa ağıtlar yakmış,*
***
Kim bu Oktay can, gönüller gezip ağlayan ?*
Kim Bu Oktay can , yandıkça yürek dağlayan ?*
***
Bildim çöl, çimen, ayna rüzgâr görünür,*
Maksat Yusufa yakınlık, Nazânca döğünür,*
**
Züleyha, Bin bir gece masalı, efsunlu rüyâ,*
Züleyha gönlünden, Yusufa aşk bir hülyâ,*
***
Züleyha soylu yalnız, küskün, hemde kimsesiz,*
Yusuf soylu ararken, anlayan yok şüphesiz.*
***
Aşka aşık, aşka susamış, aşkı belki yaşamamış,*
Gönül simine, söz incisi dizmiş, aşkı aramış,*
***
Kelimeler aşka gelmiş, rakseder kalbinde,*
Aşkına asırlar yaşatır, demletir gönlünde,*
***
Çektin sadağından bir ok, gerdin yayını avcı,*
Ahh ! kalbim, vurdun on ikiden, Aşık Uslu duacı.*
***
Aşık Uslu 09.12.2007 20:23:40 Harem/İstanbul
***
Not: Prof. Nazan Bekiroğlunun Yusuf ile Züleyha kitabına ve bu kitabı bana hediye eden Av. Oktay Erdoğana ithaf edilmiştir ( Nazan Hocanında Avukatı)
***
***Kim bu, Oktay Can ??? ***
***
Kim bu Oktay can, sen bilirsin ?*
Okun hedefini, kimi vurduğunu,*
Kim bu Oktay can, sen bilirsin ?*
Tayın dolu dizgin, nereye koştuğunu,*
***
Kim bu can, asırlar ötesinden ?*
Züleyhanın ay aydınlığı,*
Kim bu can, Yusufun âşıkı ?*
Gönlünün saygınlığı,*
***
Kim bu, gecenin zülüflerine inciler dizen ?*
Kim bu, Züleyha ruhundan, Yusufu seven ?*
***
Kim bu, çöl rüzgârı, yakıp kavuran ?*
Kim bu, nil nehri gibi, çoşan savuran ?*
***
Yükseldi ruhum, birden zaman üstüne,*
Yusuf, Züleyha akseder, gönül gözüne,*
***
Bir aşk masalı, eşi yok benzersiz,*
İnciler dahi, yanında pek değersiz,*
***
Çöle inen nur, âşık kalbin cilası,*
Nilden esen meltem, ruhun aynası,*
***
Ve bir Züleyha, nazlı, nazenin,*
Yusufa deli vurgun, buna yemin,*
***
Aşkını işlemiş, ipek atlas gergefle,*
İnci, mercan, yakut nakışlı sâdefle,*
***
Kimi zaman Yakup olmuş,*
Açmış şefkat kanatlarını,*
***
Kimi zaman bulut olmuş,*
Sağmış gözünden yaşlarını,*
***
Bir kurdu dahi, zâri edip ağlatmış,*
Kuyu ve ayna, Yusufa ağıtlar yakmış,*
***
Kim bu Oktay can, gönüller gezip ağlayan ?*
Kim Bu Oktay can , yandıkça yürek dağlayan ?*
***
Bildim çöl, çimen, ayna rüzgâr görünür,*
Maksat Yusufa yakınlık, Nazânca döğünür,*
**
Züleyha, Bin bir gece masalı, efsunlu rüyâ,*
Züleyha gönlünden, Yusufa aşk bir hülyâ,*
***
Züleyha soylu yalnız, küskün, hemde kimsesiz,*
Yusuf soylu ararken, anlayan yok şüphesiz.*
***
Aşka aşık, aşka susamış, aşkı belki yaşamamış,*
Gönül simine, söz incisi dizmiş, aşkı aramış,*
***
Kelimeler aşka gelmiş, rakseder kalbinde,*
Aşkına asırlar yaşatır, demletir gönlünde,*
***
Çektin sadağından bir ok, gerdin yayını avcı,*
Ahh ! kalbim, vurdun on ikiden, Aşık Uslu duacı.*
***
Aşık Uslu 09.12.2007 20:23:40 Harem/İstanbul
***
Not: Prof. Nazan Bekiroğlunun Yusuf ile Züleyha kitabına ve bu kitabı bana hediye eden Av. Oktay Erdoğana ithaf edilmiştir ( Nazan Hocanında Avukatı)
- ayyildiz
- Özel Üye
- Mesajlar: 710
- Kayıt: 17 Ağu 2009, 02:00
*** Yusuf ve Züleyha destanı ***
***
Hani Yusuf demişti, Sorun o kadınlara,*
Bıçak niye el kesmiş, gark olmuş kanlara,*
Neydi göz kamaştıran, kast ettiler canlara,*
Züleyha ne istedi , ben düştüm zindanlara ? *
**
Züleyha aşka aşık, kalbi mağlup nefsine,*
Gül civan avcı vurmuş, aşk okunda gül sine,*
***
Yusuf'ta Cemal parlar, Cemal'e aşık kadın,*
Cemal Cemil'den gelir, zahire kanar yadın,*
***
Sevda efsunlu rüya, gül ruhları büyüler,*
Kimi mecnun çöl gezer, kimi vuslatla güler.*
***
Yusuf'un kıssası bu, dinle destan şahıdır,*
Yakup'un göz bebeği, Nil nehrinin mâhıdır.*
***
Gül sır koynunda saklı, geceler Nur doğurur,*
Çileler ruh pişirir, azap gönlü yoğurur.*
***
Zahiri zulüm gelir, bâtında hak tecelli,*
Basar sebeb zanneder, basiret görür eli.*
***
Sanma masal, bu gerçek, Yusuf dünya güzeli,*
Kur'an hikâyet eder, Hak kelamıdır belî.*
***
On bir yıldız, şems ve ay, Yusuf'a secde eder,*
Bir düştür belki bu, tevili ömre keder.*
***
Gül Nebi yakup der ki; Müjde Yusuf'um sana,*
Peygamber tâcı giydin, şükreyle Yaratana.*
***
İblis tetikte her an, sakla düşünü aman,*
Yarân duyar kıskanır, sırrı sakla bir zaman. *
***
Gül haber gül kokulu, gül rayihâ yayılır,*
Kem ruhlar hiç hazzetmez, saf canlar pek bayılır.*
***
Şeytan vesvese verir, kıskançlık bayrak açar,*
Debreşir kin ve haset, nifak tohumu saçar.*
***
İnsan bu çiğ süt emmiş, karındaşa kin güder,*
Habil'in suçu neydi, Kabil canı katleder.*
***
Tâ Adem'den beri bu, oluklar çift akar,*
Bir oluk Nur akıtır, digerin zehri yakar.*
***
Yakup'un onbir oğlu, derler Yusuf kayrılır,*
Adil Oy ey babamız, et, tırnaktan ayrılır.
***
Aşk ihtiyari değil ya, şevkat aşktan üstündür,*
Yusuf Cemal nakşıdır, haset O'na küskündür.*
***
Geceler kin bilermiş, gündüz şahin bakışlı,*
Kıskanlık düşmüş kalbe, nefisler sel akışlı.*
***
Kenanda bir kuyu var, hem talihli ve üzgün,*
Kenanda bir kurt vardı, masum zanlıydı o gün.*
***
Şeytan vesvese verir, hiyle, tuzak kurulur,*
Vayy kurt kaptı Yusuf'u , kanlı gömlek sunulur,*
***
Bu nasıl sağlam bürhan, kanlı gömlek paresiz ,*
Yakup Peygamber Baba, sırra vakıf çaresiz.*
***
Yakup der Sabreylerim, kader der seyreylerim,*
Rahmete râm olmuşum, var sonu hayreylerim. *
***
On bir akıl tutulur, can kuyuya atılır,*
Yıldızlar ve ay şahit, gül civana kıyılır,*
***
On bir vicdan kavgada, kuyu başı celbeder,*
Derler ki Yusuf köle, yeni suçlar cezbeder,*
***
Kul, köleler piri can, bir kervana satılır,
Kader ağını örer, zari firâk yakılır.*
***
Günler var yıla bedel, çölde elmas parıldar,*
Sarraf bilir değerin, destan tüter satırlar.*
***
Çöl civanı misilsiz, kervan yola koyuldu,*
Paha biçilmez yüktür, çöl kan kaynatan yoldu.*
***
Yusuf Mısır ufkunda, güneş utanır O'ndan,*
Bulut perdesin çeker, saklanır gül Sima'dan.*
***
Kıptiler gelin hele, bu pazar pek farklı,*
İnci pazara düştü, kaybeden pek firaklı. *
***
Züleyha namlı dilber, civan köle güzeldi,*
Ay güneşe talipti, Nur köleye kul geldi,*
***
Yusuf ila Züleyha, Ahsen-ül kasastı bu,*
Dilbere gün doğmuştu, Gül Yusuf'a yastı bu.*
***
Ve sultan köleye kul, alan şah satan memnun,*
Mısır'ın gül destanı, sakiler şerbet sunun.*
***
Ve Yusuf sarayda gül, göz kamaştıran civan,*
Göz ve gönüller meftun, söz şiir, gönül divan.*
***
Yusuf gül can serpilir, boy atar kement vurur,*
Züleyha pek sevdalı, yüreğine aşk durur.*
***
Nefsi kâm almak ister, şehveti tuzak kurar,*
Zulmet görünür bu av, basiret hayra yorar.*
***
Nefse en zor imtihan, şehvet iblis tuzağı,*
Peşin lezzetler avlar, basar görmez uzağı.*
***
Kader ağını örer, kadın kâm almak ister,*
Göz bulanır baş döner, hazlara dalmak ister.*
***
Yusuf edeb misali, kem nefse karşı koyar,*
Züleyha hamle yapar, er halinde Nur ayar.*
***
Yiğit sırt döner şerre, pençe gömleğin yırtar,*
Namusa delil olur, Yusuf'a güven artar.*
***
Eyvah güç hak sahibi, masum haksız görülür,*
Edeb cezası zindan, Yusuf'a ağ örülür.*
***
Yusuf taş medresede, mahpuslara gün doğar,*
Çok can hidayet bulur, Hak arşından Nur yağar.*
***
Hür olana yıl şimşek, zindanda gün yıl sanki,*
Sadef inci ruh saklar, fermanda dün yıl sanki.*
***
Yusuf düşe tercüman rüyalar tabir bulur,*
Fâş olur nice gizli, geceler aydın olur,
***
Mısırda zaman durmaz, sarayda rütbe titrer,*
Bir şerbetçi, ekmekçi, mahkum gömleği giyer.*
***
Ne eksik ne bir fazla, zindanda iki uşak,*
Mahpusluk can törpüsü, yıpranır nice kuşak.*
***
Ekmekçi bir düş görür, sonra diğer şerbetçi,*
Ekmekçi sonu hüsran, diğeri taltif gerçi.*
***
Ekmekçi serde ekmek, ama vahşi kuşlar yer,*
Şerbetçi şerbet sunar, herbiri rüya söyler.*
***
Yusuf yorumcu piri, rüyalar tabir olur,*
Ekmekçi mevti tadar, şerbetçi hayır bulur.*
***
Gül civan gülce nebi, Ey şerbetçi beni an,*
Yusuf zume uğradı, masuma mesken zindan. *
***
Ama uşak unutur, yahut nisyan verilir,*
Kudret kanunu kader, kazâ geri çekilir.*
***
Rabbimiz Mühlet verir, zulüm ihmal edilmez,*
Küfür devam eder ya, zalime af verilmez.*
***
Zaman geçer gün döner, yıllar yılı kovalar,*
Mısır nusreti bekler, ikram bekler ovalar.*
***
Ve kral bir rüya görür, gecesi kâbus sanki,*
Fır döner tüy yatakta, ten yanar fanus sanki.*
***
Ter basar yürek titrer, sabahı zor getirir,*
Çağrın mücemmim gelsin, bu düş beni bitirir.*
***
Kral derki pek acaip, yedi sıska inek ki,*
***
.........devam edecek ......
Aşık Uslu, mahsundur, son halimiz ne ola,*
Ya Rabbi muhtaç etme, el açtırma bir pula,*
Kader denk hayra varsak, ruhlar huzuru bula.*
Allah yardım eyleye, kabrimiz Nur'la dola.*
***
Âşık Uslu Niksarî (Zübeyir Güngör Uslu)
23.06.2009 17:32 Samsun
***
Hani Yusuf demişti, Sorun o kadınlara,*
Bıçak niye el kesmiş, gark olmuş kanlara,*
Neydi göz kamaştıran, kast ettiler canlara,*
Züleyha ne istedi , ben düştüm zindanlara ? *
**
Züleyha aşka aşık, kalbi mağlup nefsine,*
Gül civan avcı vurmuş, aşk okunda gül sine,*
***
Yusuf'ta Cemal parlar, Cemal'e aşık kadın,*
Cemal Cemil'den gelir, zahire kanar yadın,*
***
Sevda efsunlu rüya, gül ruhları büyüler,*
Kimi mecnun çöl gezer, kimi vuslatla güler.*
***
Yusuf'un kıssası bu, dinle destan şahıdır,*
Yakup'un göz bebeği, Nil nehrinin mâhıdır.*
***
Gül sır koynunda saklı, geceler Nur doğurur,*
Çileler ruh pişirir, azap gönlü yoğurur.*
***
Zahiri zulüm gelir, bâtında hak tecelli,*
Basar sebeb zanneder, basiret görür eli.*
***
Sanma masal, bu gerçek, Yusuf dünya güzeli,*
Kur'an hikâyet eder, Hak kelamıdır belî.*
***
On bir yıldız, şems ve ay, Yusuf'a secde eder,*
Bir düştür belki bu, tevili ömre keder.*
***
Gül Nebi yakup der ki; Müjde Yusuf'um sana,*
Peygamber tâcı giydin, şükreyle Yaratana.*
***
İblis tetikte her an, sakla düşünü aman,*
Yarân duyar kıskanır, sırrı sakla bir zaman. *
***
Gül haber gül kokulu, gül rayihâ yayılır,*
Kem ruhlar hiç hazzetmez, saf canlar pek bayılır.*
***
Şeytan vesvese verir, kıskançlık bayrak açar,*
Debreşir kin ve haset, nifak tohumu saçar.*
***
İnsan bu çiğ süt emmiş, karındaşa kin güder,*
Habil'in suçu neydi, Kabil canı katleder.*
***
Tâ Adem'den beri bu, oluklar çift akar,*
Bir oluk Nur akıtır, digerin zehri yakar.*
***
Yakup'un onbir oğlu, derler Yusuf kayrılır,*
Adil Oy ey babamız, et, tırnaktan ayrılır.
***
Aşk ihtiyari değil ya, şevkat aşktan üstündür,*
Yusuf Cemal nakşıdır, haset O'na küskündür.*
***
Geceler kin bilermiş, gündüz şahin bakışlı,*
Kıskanlık düşmüş kalbe, nefisler sel akışlı.*
***
Kenanda bir kuyu var, hem talihli ve üzgün,*
Kenanda bir kurt vardı, masum zanlıydı o gün.*
***
Şeytan vesvese verir, hiyle, tuzak kurulur,*
Vayy kurt kaptı Yusuf'u , kanlı gömlek sunulur,*
***
Bu nasıl sağlam bürhan, kanlı gömlek paresiz ,*
Yakup Peygamber Baba, sırra vakıf çaresiz.*
***
Yakup der Sabreylerim, kader der seyreylerim,*
Rahmete râm olmuşum, var sonu hayreylerim. *
***
On bir akıl tutulur, can kuyuya atılır,*
Yıldızlar ve ay şahit, gül civana kıyılır,*
***
On bir vicdan kavgada, kuyu başı celbeder,*
Derler ki Yusuf köle, yeni suçlar cezbeder,*
***
Kul, köleler piri can, bir kervana satılır,
Kader ağını örer, zari firâk yakılır.*
***
Günler var yıla bedel, çölde elmas parıldar,*
Sarraf bilir değerin, destan tüter satırlar.*
***
Çöl civanı misilsiz, kervan yola koyuldu,*
Paha biçilmez yüktür, çöl kan kaynatan yoldu.*
***
Yusuf Mısır ufkunda, güneş utanır O'ndan,*
Bulut perdesin çeker, saklanır gül Sima'dan.*
***
Kıptiler gelin hele, bu pazar pek farklı,*
İnci pazara düştü, kaybeden pek firaklı. *
***
Züleyha namlı dilber, civan köle güzeldi,*
Ay güneşe talipti, Nur köleye kul geldi,*
***
Yusuf ila Züleyha, Ahsen-ül kasastı bu,*
Dilbere gün doğmuştu, Gül Yusuf'a yastı bu.*
***
Ve sultan köleye kul, alan şah satan memnun,*
Mısır'ın gül destanı, sakiler şerbet sunun.*
***
Ve Yusuf sarayda gül, göz kamaştıran civan,*
Göz ve gönüller meftun, söz şiir, gönül divan.*
***
Yusuf gül can serpilir, boy atar kement vurur,*
Züleyha pek sevdalı, yüreğine aşk durur.*
***
Nefsi kâm almak ister, şehveti tuzak kurar,*
Zulmet görünür bu av, basiret hayra yorar.*
***
Nefse en zor imtihan, şehvet iblis tuzağı,*
Peşin lezzetler avlar, basar görmez uzağı.*
***
Kader ağını örer, kadın kâm almak ister,*
Göz bulanır baş döner, hazlara dalmak ister.*
***
Yusuf edeb misali, kem nefse karşı koyar,*
Züleyha hamle yapar, er halinde Nur ayar.*
***
Yiğit sırt döner şerre, pençe gömleğin yırtar,*
Namusa delil olur, Yusuf'a güven artar.*
***
Eyvah güç hak sahibi, masum haksız görülür,*
Edeb cezası zindan, Yusuf'a ağ örülür.*
***
Yusuf taş medresede, mahpuslara gün doğar,*
Çok can hidayet bulur, Hak arşından Nur yağar.*
***
Hür olana yıl şimşek, zindanda gün yıl sanki,*
Sadef inci ruh saklar, fermanda dün yıl sanki.*
***
Yusuf düşe tercüman rüyalar tabir bulur,*
Fâş olur nice gizli, geceler aydın olur,
***
Mısırda zaman durmaz, sarayda rütbe titrer,*
Bir şerbetçi, ekmekçi, mahkum gömleği giyer.*
***
Ne eksik ne bir fazla, zindanda iki uşak,*
Mahpusluk can törpüsü, yıpranır nice kuşak.*
***
Ekmekçi bir düş görür, sonra diğer şerbetçi,*
Ekmekçi sonu hüsran, diğeri taltif gerçi.*
***
Ekmekçi serde ekmek, ama vahşi kuşlar yer,*
Şerbetçi şerbet sunar, herbiri rüya söyler.*
***
Yusuf yorumcu piri, rüyalar tabir olur,*
Ekmekçi mevti tadar, şerbetçi hayır bulur.*
***
Gül civan gülce nebi, Ey şerbetçi beni an,*
Yusuf zume uğradı, masuma mesken zindan. *
***
Ama uşak unutur, yahut nisyan verilir,*
Kudret kanunu kader, kazâ geri çekilir.*
***
Rabbimiz Mühlet verir, zulüm ihmal edilmez,*
Küfür devam eder ya, zalime af verilmez.*
***
Zaman geçer gün döner, yıllar yılı kovalar,*
Mısır nusreti bekler, ikram bekler ovalar.*
***
Ve kral bir rüya görür, gecesi kâbus sanki,*
Fır döner tüy yatakta, ten yanar fanus sanki.*
***
Ter basar yürek titrer, sabahı zor getirir,*
Çağrın mücemmim gelsin, bu düş beni bitirir.*
***
Kral derki pek acaip, yedi sıska inek ki,*
***
.........devam edecek ......
Aşık Uslu, mahsundur, son halimiz ne ola,*
Ya Rabbi muhtaç etme, el açtırma bir pula,*
Kader denk hayra varsak, ruhlar huzuru bula.*
Allah yardım eyleye, kabrimiz Nur'la dola.*
***
Âşık Uslu Niksarî (Zübeyir Güngör Uslu)
23.06.2009 17:32 Samsun
En son ayyildiz tarafından 25 Mar 2010, 15:57 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5155
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5155
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5155
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
- simurg
- Özel Üye
- Mesajlar: 928
- Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00
"ONBİR PİŞMANLIĞIN KÖR KUYUSUNDA "
bu ifade bana her perdelenmişliğin bir pişmanlık,
her pişmanlığın bir kör kuyu,
her kör kuyunun bir nefs perdesi ,
olduğunu düşündürdü.
Perdeler benim doktora tezim sayılıyor sanırım.
Herşeyin perdeler üzerinden , birde pişmanlıklar talimiyle öğrenilmeside bir eğitim ve terbiye metodu belkide.
bu ifade bana her perdelenmişliğin bir pişmanlık,
her pişmanlığın bir kör kuyu,
her kör kuyunun bir nefs perdesi ,
olduğunu düşündürdü.
Perdeler benim doktora tezim sayılıyor sanırım.
Herşeyin perdeler üzerinden , birde pişmanlıklar talimiyle öğrenilmeside bir eğitim ve terbiye metodu belkide.