Hz. Dâvûd aleyhisselam

Peygamberlerimiz hakkında detaylı bilgiler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Hz. Dâvûd aleyhisselam

Mesaj gönderen MINA »





"..Dağları Biz onun emrine verdik ki, akşam sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi.."

Sen onların söylediklerine sabret ve güçlü kulumuz Davud'u hatırla. O, Allah'a yönelmiş bir kimseydi. Dağları Biz onun emrine verdik ki, akşam sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi. Kuşları da toplu halde onun emrine vermiştik; hepsi birden ona yönelirdi." (Sad Suresi 38/17-19)

Bu konuda farklı yorumlar yapılmıştır. Bazılarına göre, Allah onlarda bizzat tesbih edebilecek bir kabiliyet yaratmış olabilir. Daha başka yorumlar da vardır.

Müfessirlerin çoğunluğuna göre bu âyetler, Hz. Davud aleyhisselam Allah'ı tesbih ederken dağların ve kuşların da dile gelerek onun tesbihine katıldıkları, şeklindeki mucizevî bir olayı anlatmaktadır. Ancak bu âyetleri mecazî anlamda yorumlayanlar da vardır.

Buna göre Hz. Dâvûd Zebur okuyarak Allah'ı tesbih ettiği gibi, kuşlar ve dağlar da kendi varlık yapılarıyla Allah'ın kudretini ve yüceliğini yansıtmakta, böylece lisan-ı halleriyle Allah'ı tesbih etmektedirler. (bk. Enbiyâ 21/79)

Bu mânaya göre cansız tabiatın Allah'ı tesbih etmesine dağlar, canlı varlıkların tesbihine de kuşlar örnek olarak zikredilmiştir; özellikle inanmış insanların bilinçli tesbihine örnek de Hz. Davud'un tesbihidir.

Ayetlerde geçen “dağlar ve kuşların itaat etmesi”, “gerek dağlar gerekse kuşlar, Hz. Davud'un etrafında toplanıp ona itaat ederlerdi” veya “Hz. Dâvûd tesbihe başlayınca onlar da kendisine katılırlardı" şeklinde de açıklanmıştır. (bk. Taberî; Râzî,; İbn Âşûr; Kuran Yolu, ilgili ayetlerin açıklaması)

Bizim bu asırda anlayacağımız şu yorum önemlidir: Hz. Davud’un sesi o kadar güzel idi ki, Allah’a tesbih ve zikrettiği zaman sesi dağlarda yankılanıyordu.

Oradaki kuşlar da onun zikir halkasına girip değişik nağmelerle bir armoni meydana getiriyorlardı. Bu sahnede, Hz. Davud âdeta bir orkestra şefi, dağlar o güzel sesin yankılarıyla ve barındırdığı kuşların ötüşleriyle onun komutlarını tekrar ediyor ve yeri-göğü zikirle velveleye veriyorlardı.

Hz. Davud (a.s)'un mucizelerinden bahseden "Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, dedik." (Sebe, 34/10) âyeti gösteriyor ki, Cenab-ı Hakk Hz. Davud (a.s)'un tesbihatına öyle bir kuvvet ve yüksek bir ses ve hoş bir seda vermiştir ki, dağları vecde getirip birer muazzam fonoğraf misüllü ve birer insan gibi bir serzâkirin etrafında ufkî halka tutup bir daire olarak tesbihat ediyorlardı.(Sözler, 269; ayrıca bk. İşârât, 312)

Acaba böyle bir şey gerçekten mümkün müdür, hakikat midir? şeklindeki bir sorunun cevabı Bediüzaman'a göre, “evet hakikattir.” Mağaralı her dağ, her insanla ve insanın diliyle papağan gibi konuşabilir. Meselâ: Bir insan bir dağın önünde "Elhamdülillah" dese, dağ da aks-i sada vasıtasıyla aynen onun gibi "Elhamdülillah" diyecek.

Mâdem bu kabiliyeti, Cenab-ı Hak dağlara ihsan etmiştir. Elbette o kabiliyet inkişaf ettirilebilir ve o çekirdek sümbüllenebilir.

Hz.Davud (a.s)'u hem bir peygamber, hem yeryüzünün bir halifesi yapan Allah, o iki vazifeye münasip bir mucize olarak dağların fıtrî kabiliyetlerini inkişaf ettirmiş ve O'nun zikir halkasında oturtmuştur.

O koca dağlar, bir asker gibi ona itaat ediyor. Bir mürit, bir şâkirt gibi O'nun, insan olarak yaptığı zikirlerini aynen kendi diliyle tekrarlıyorlardı. Bununla beraber, her dağın kendine mahsus bir mânevî şahsiyeti vardır. Onunla yaratıcısına karşı kendi özel diliyle tesbih edip ibadet ediyor.

Demek dağların, bir aks-i sada, bir de kendi özel dilleriyle yaptıkları iki çeşit tesbihleri vardır.

(Sözler, 269-270; Niyazi Beki, Kur’an’ın Yüksek ve Parlak Bir Tefsiri Risale-i Nur, s. 296).
[/b]
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

FUSÛSU'L HÎKEM
İbnü'l Arabî

DAVUD KELİMESİNDEKİ VARLIK HİKMETİ

Bilmelisin ki nebilik ve resullük insan çabasının bir katkısının bulunmadığı ilahi birer vergidir. Burada şeriat getiren nebiliği kastetmekteyim.
Nitekim bu bakımdan onlara yönelik ikramlar da karşılık değil ihsandır ve bu ikramlardan dolayı onlardan bir karşılık istenmez.
. . .

Allah CC. Davud hakkında şöyle der; Davud’ a katımızdan ihsan verdik. 34/10
Burada kendisinden istenilen bir karşılık bu iyiliğe bitişmediği gibi, Allah Davud’a vermiş olduğu ihsanın bir karşılık olduğunu da bildirmemiştir. Allah yaptığı bu işe karşı bir şükür istediğinde ise onu Davud’un ailesinden istemiş, Davud’u onların içinde zikretmemiştir. Bunun nedeni Davud’a ihsan edilen iyilikler karşılığında ailesinin şükretmesidir. Şu halde söz konusu iyilik Davud hakkında ihsan, lütuf ve bağış iken, Davud’un ailesi hakkında ise bedel istediği için böyle değildir. Bu arada Allah ; Ey Davud ailesi şükür yapınız, kullarımdan şükredenler pek azdır 13/34 buyurur. Bununla beraber nebiler kendilerine ihsan ve lutfettiği iyilikler karşılığında Allah’a şükretmeyi gönüllerinden yapmışlardır.Bu durum Allah’ın kendilerinden bunu istemesiyle gerçekleşmemiş tam tersine gönüllerinden bunu yapmışlardı. Nitekim Allah gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışladığı halde Hz.Peygamber ayakları şişinceye kadar gece namazı kılardı. Günahlarının bağışlanması kendisine hatırlatıldığında şöyle demiştir; Şükreden bir kul olmayayım mı?. Allah Nuh hakkında şöyle demiştir. O şükreden bir kuldu.17/3 Allah’ ın şükreden kulları ise pek azdır 34/13


Allah’ın Davud’ u nimetlendirdiği ilk nimet bitişik harflerin bulunmadığı bir ismi ona vermesidir. Böylece yalnızca bu isim sayesinde bize öğreterek onu alemden kesip almıştır.Bu ismin hafleri Elif, Dal, Vav’ dır…Hz.Muhammed sav. İse bitişme ve ayrışma harfleriyle isimlendirilmiştir. Böylece onu (bir yandan) aleme bağışlamış ve aynı zamanda alemden ayırmıştır. Böylece isminde iki hali onun için birleştirdiği gibi Davud için de anlam bakımından iki durumu birleştirmiştir. Burada kastettiğimiz ismiyle buna dikkat çekmektir. Böylece onun için bütün bakımlardan iş tamamlanmıştır. Aynı durum Hz.Peygamber’ in Ahmed isminde de geçerlidir. Bu durum Allah’ın hikmetindendir.

Allah kendisine verdiği nimetlerden söz ederken dağların Davud ile beraber tesbih ettiğini dile getirdi. Dağlar yaptıkları amel Davud’ un olsun diye onun tesbihinden dolayı tesbih ederdi. Kuşlar da öyleydi. Allah ona güç vermiş ve kendisini güç sahibi olmakla nitelemiştir. Ona hikmeti ve hitabı ayırma (özelliği) verdi. Allah’ın Davud’a tahsis ettiği en büyük nimet ve en üstün mertebe ise onun halife olduğuna hükmetmesiydi. Allah içlerinde halifeler bulunsa bile insan türünden başka hiç kimse için bunu yapmadı. Allah şöyle buyurur; Ey Davud Biz seni yeryüzünde halife yaptık. Artık insanlar arasında adalet ile hüküm ver ve arzuna uyma 38/26 . Yani benden bir vahiy olmaksızın aklına gelen şeye uyma. Yoksa seni Allah yolundan saptırır. 38/26 Başka bir ifadeyle peygamberlerime vahyettiğim yoldan seni saptırır.

Allah ona karşı nezaket göstermiş ve şöyle demiştir. Allah yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları nedeniyle şiddetli biz azap vardır. 38/26
Halbuki Davud’ a ; “Yolumdan saparsan senin için şiddetli bir azap vardır”
Dememiştir.

Gerçi Adem’in halifeliği hakkında nas bulunduğu iddia edilerek (Bu durumun yalnızca Davud Peygambere özgü olmadığı) söylenebilir. Buna yanıt olarak şöyle deriz; Orada halifelik Davud hakkında belirtildiği tarzda hükme bağlanmamıştır. Allah meleklerine ; Yeryüzünde bir halife yaratacağım 2/30 demiş ama ; “(Ben) Adem’ i yeryüzünde halife yapacağım” dememiştir. Böyle deseydi Davud hakkında söylediği; Seni halife yapacağım 38/26 gibi (yine) olmazdı.Çünkü buradaki kesindir ve Adem’deki durum öyle değildir. Bundan sonra Adem’ in hikayede zikredilmesi de onun hakkında nas bulunan halife olduğunu göstermez. Bundan dolayı bir haber verdiğinde Hakkın kullarından verdiği haberlere aklını vermeslisin. Aynı durum; "Seni insanlara imam yapacağım "21/24 dediğinde de Halil İbrahim için geçerlidir.
. . .
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

CENABI HAK RAZI OLSUN İNŞ..

Resim


Azrail ve H.z Adem’in Ömrünü H.z Davud’a Bağışlaması

Kadı İbn-i Şubrumeh H.z İmam Sadık (Aleyh’is Selam)’dan yeryüzünde yazılan ilk yazıyı sordu.İmam şöyle buyurudu:Allah H.z Adem’e Zerr aleminde 8Kalu Bela alemi) enbiya, padişahlar, mümin ve kafirlerden oluşan neslini gösterdi.
H.z Davud’a sıra gelince H.z Adem şöyle sordu:Bu değer verdiğin ama ömrünü kısa yaptığın kimdir?

Allah şöyle buyurdu:Bu senin evladın Davut’tur.Onun ömrü kırk yıldır.Onun elcini ve rızkını belirledim.Neyi istersem bozar neyi istersem de sabit tutarım.Ümmül Kitap benim yanımdadır.Eğer kendi ömründen bir şeyler ona vermek istersen onun ömrüne eklerim.

H.z Adem şöyle arz etti:İlahi!Kendi ömrümden onun ömrü yüz yıl olsun diye bağışlıyorum.

Allah Cebrail, Mikail ve Azrail’e şöyle buyurdu:O’nun için bir sözleşme yazın.Çünkü çok yakında unutacaktır.

H.z Adem’in ömrünü bağışladığına dair bir yazı yazıldı.Yazılan kağıdı kanatlarıyla mühürlediler.H.z Adem’in ölüm vakti gelip ulaşınca Azrail yanına geldi.H.z Adem:Ey Azrail!Neden geldin? Diye sordu.

Azrail:Canını almak için geldim.

H.z Adem: Daha altmış yıl ömrüm var benim.

Azrail:Sen onu evladın Davud’a bağışladın.

Cebrail gelerek yazılı kağıdı H.z Adem’e gösterdi ve Azrail de canını aldı.

İmam şöyle buyurdu:Bu nedenle borçlu kimseye senet gösterildiğinde susar ve hiçbir şey söylemez.


(Kafi c.7 s.378, Mustedrek’ul Vesail c.13 s.261)
__________________


Resim

DAVUD A.S
ANLAMI:SEVGİLİM DEMEKTİR
BABASI:YESSE.......Babasının adı İsa'dır (Yesse olarak da geçmektedir).


1.KENDİSİNE İKİNCİ KİTAP OLAN ZEBUR VERİLMİŞTİR
2.HİKMET SAHİBİYDİ
3.SALİHTİ
4.HAK VE ADALET HÜKMEDERDİ
5.KENDİSİNE PEYGAMBER EVLAT İHSAN EDİLMİŞTİTİR
6.HÜKÜM VE İLİM EDİNMİŞTİ
7.İBADETTE DAHLAR VE KUŞLAR ONA RAM İDİ
8.DEMİRİ YUMUŞATMAYI ZIRH YAPMA SANTI VERİLMİŞTİ
9.KUVVET SAHİBİYDİ
10.MİZMAR ÇALARDI
11.MESCİDİ AKSANIN İNŞASINI BAŞLATAN DI
12.ÇOCUKKEN ÇOBANLIK ETTİ,SONRA DEMİRCİLİKLE GEÇİNDİ
13.YURT EDİNMİŞ BİR KAVEME HEM PEYGAMEBERLİK HEMDE HÜKÜMDARLIK YAPMIŞTIR
14.O ZAMANA KADAR YARATILMIŞLARIN SESİ EN GÜZEL OLANIYDI
15.BİR GÜN YER BİR GÜN ORUÇ TUTARDI
16.GECENİN ÜÇ TE İKİSNİ İBADETLE GEÇİRİRDİ
17.KIRMIZI TENLİYDİ,KIZIL TÜYLÜYDÜ ORTA BOYLUYDU

KURANDA İSMİNİN GEÇTİĞİ YERLER:
BAKARA:246,251
NİSA:163
MAİDE:78
EN'AM:84
İSRA:55
ENBİYA:78,79,80
NEML:15
LOKMAN:12,19
SEBE:10,11,13
SAD:17,26,30


Davud Aleyhisselam, her işini düzenli bir şekilde tanzim ettiği gibi, zamanını da tanzim ederek, gördüğü işlere göre dörde ayırırdı.

İbadet etmek ve zikir yapmak maksadıyla bir gününü buna ayırır ve çok zaruri bir durum olmadığı sürece başka işlerle meşgul olmazdı.

Bilindiği gibi, insanlar arasında Cenabı Hakka en fazla ibadet edenlerin başında peygamberler gelir. Davud Aleyhisselam da bu ulvi vazifesini asla ihmal etmezdi. Bir gününü, insanlar arasında cereyan eden hukuki meseleleri görüşüp neticelendirmeye ayırırdı.

Hem davacı hem de davalıları dinleyerek hüküm verir ve taraflar memnun edilmiş bir şekilde ayrılırlardı. Bir gününü, peygamberliğin de icabı olan vaaz ve nasihatlere, İlahi emir ve yasakları bildirmeye ayırırdı. Bir günü de kendi özel işlerine ayırırdı.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►Peygamberler Tarihi◄” sayfasına dön