HZ. YÛNUS A.S. ve DUASI

Peygamberlerimiz hakkında detaylı bilgiler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

HZ. YÛNUS A.S. ve DUASI

Mesaj gönderen aNKa »

HZ. YÛNUS A.S.


Yûnus (a.s.)'ın adı, Kur'ân'ın çeşitli yerlerinde geçmekle berâber, Kur'ân'daki sûrelerden birine isim olarak verilmiştir. Kur'an'ın onuncu sûresinin adı, Yûnus sûresidir.

Yûnus (a.s) milletini otuz üç yıl Allah'a imân etmeye, küfürden kurtulmaya davet etti, tebliğde bulundu ve peygamberlik vazifesini yerine getirdi. Ancak sadece iki kişi ona imân etti (İbn Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 360; Sahihi Buhâri ve Tecridi Sarih Tercümesi, IX, 152).

Milletinin bu şekilde küfürde direnmesi ve imâna gelmemesi, Yûnus (a.s.)'ın zoruna gitti.
Yüce Allah onun bu kızgınlığını ve bunun neticesinde milletini terketmeye kalkışmasını şöyle haber vermiştir:


وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ
أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ


Resim---"Ve zen nuni iz zehebe müğadiben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin:
Zünnûn (Yûnus)'a gelince, o, öf keli bir halde geçip gitmişti. Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihâyet karanlıklar içinde;
"Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti." (el-Enbiyâ, 21/87).

Bu âyette Yûnus (a.s)'dan Zünnûn diye bahsedilmiştir. Zünnûn, balık sahibi demektir. Kur'ân'ın başka bir yerinde de, Yûnus (a.s) bu lakabla anılmıştır:

"Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani, o dertli dertli Rabbine niyaz etmişti" (el-Kalem, 68/48).

Hem bu âyette hem de yukarıdaki âyette Yûnus (a.s)'ın sabretmemesine, Allah'ın emri olmadan milletini terketmeye kalkışmasına işâret edilmiştir.
Onun bu hali üzerine, Yüce Allah şöyle buyurmuştu:

"O halde, peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret" (el-Ahkâf, 46/35).

Allah'ın müsaadesi olmadan Yûnus (a.s)'ın ayrılmaya kalkışması, iyi netice vermemişti.
Ninova'dan ayrılmak için bir gemiye binmişti.
Geminin batmaya yüz tutması üzerine, hafiflemesi için yolculardan birinin suya atılması gerekti.
Kimin suya atılacağını tesbit için kur'a çekildi ve kur'a Yûnus (a.s)'a isâbet etti.
Bu durum kur'ân'da şöyle haber verilmiştir:

"Gemide onlarla karşılıklı Kur'a çektiler de yenilenlerden oldu" (es-Saffat, 37/141).

İşin daha acısı, Yûnus (a.s) denize atıldıktan sonra bir balık onu yutmuştu.
Yüce Allah Kur'ân'da onun bu durumunu şöyle haber vermiştir:

"Yûnus, (Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldığı için) kendisi kötülüklerken, onu bir balık yuttu" (es-Saffat, 37/142).

Burada Yûnus (a.s) hatasını anlamış ve nefsini kınamaya başlamıştı. Balığın karnındaki karanlıklarda:

"la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin: Senden başka ilâh yoktur. Sen eksikliklerden uzaksın, yücesin. Ben zalimlerden oldum!" (el-Enbiyâ, 21/87) diye dua etmeye ve Allah'a yalvarmaya başladı.
Bu şekilde imân ve inançla Allah'a sığınması neticesinde, Yüce Allah onu affetmişti (el-Maverdî, en-Nuketu ve'l-Uyûnu, Beyrut 1992, III, 465 vd).
Yûnus (a.s)'ın duasının kabul edildiği ve Allah tarafından bağışlandığı, Kur'ân'da şöyle dile getirilmiştir:

"Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte biz, insanları böyle kurtarırız" (el-Enbiyâ, 21/88).

"Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, (insanların) yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı" (es-Saffat, 37/143, 144).

Gücü her şeye yeten Yüce Allah, balığın karnındaki Yûnus (a.s)'ı öldürmedi.
Bir süre sonra balık onu ağzı ile sahile bırakmıştı.
Onun kurtuluş ve daha sonraki hafi, Kur'ân'da şöyle haber verilmiştir:

"(Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde ağaçsız, boş bir yere attık ve üzerine (gölge yapması için) kabak türünden bir ağaç bitirdik" (es-Saffat, 37/145, 146).

Yûnus (a.s)'ın Allah tarafından affedilmesi ve büyük bir tehlikeden kurtarılması, Kur'ân'ın başka bir yerinde dile getirilmiştir:

"Sen Rabb'inin hükmüne sabret, balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, sıkıntıdan yutkunarak (Allah'a) seslenmişti. Eğer Rabb'inden ona bir nimet yetişmeseydi, yerilerek çıplak bir yere atılırdı. Fakat (böyle olmadı), Rabb'i onun duasını kabul etti de onu salihlerden kıldı" (el-Kalem, 68/8, 49, 50).

Yûnus (a.s)'ı bu sıkıntılardan kurtaran Yüce Allah, onun milletine de neticede hidâyeti nasib etti.
Onlar da sonunda Allah'a imân edip tevhid'e sarıldılar. Onların tevbe edip hakka dönüşlerini ifâde eden âyetin meâli şöyledir:

"İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik" (es-Saffat, 37/148).

Yûnus (a.s.)'ın milletinin bu şekilde tevbe etmeleri, küfürden dönüp Allah'a inanmaları, Allah tarafından övülmüş, methedilmiştir:

"Keşke (azabı gördükten sonra) inanıp da, inanması kendisine fayda veren bir memleket olsaydı! (Azabı gördükten sonra inanmak, hiç bir memlekete yarar sağlamamıştır). Yalnız Yûnus'un kavmi, (azab henüz inmeden önce) inanınca, dünya hayatında onlardan rezillik azabını kaldırmış ve onları bir süre daha yaşatmıştık" (Yûnus, 10/98).

Yûnus (a.s)'ın faziletli bir insan olduğu, Yüce Allah tarafından şöyle haber verilmiştir:

"İsmâil, el-Yesa', Yunus ve Lut'a da (yol gösterdik). Hepsi iyilerden idiler" (el-En'âm, 6/86).

Hz. Muhammed (s.a.v) de onu şöyle övmüştür:

"Her kim ben Yûnus b. Mattâ'dan hayırlıyım derse, yalan söylemiştir" (Buhârî, Tefsiru süre 6, 4).

Yûnus (a.s) da, diğer peygamberler gibi, insanları küfrün şerrinden nehyetmiş ve Allah'a imân etmeye davet etmiştir.
İnanan insanlar için, onun hayatından alınacak çeşitli ibretler vardır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Euzubillahimineşşeytanirracim.
Resim

وَذَا النُّونِ إِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَىٰ فِي الظُّلُمَاتِ أَنْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

"Ve zen nuni iz zehebe muğadiben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulumati el la ilahe illa ente subhanek, inni kuntu minez zalimîn.:Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti." (Enbiyâ,21/87)

"Allahumme inni es'elüke bi enne lekel'hamdu la ilahe illa entelmen-nanu ya hannanü ya mennânu ya bedias'semâvâti vel'ardi ya zelcelâli vel ikram.
Ya Hayyu ya Kayyum. La ilahe illa ente sub'hâneke inni küntü minez'zalimin. Allahümme inni es'elüke bi enni eşhedu enneke entellâhu la ilahe illa entel ehadüs-samedüllezi lem yelid. Velem yuled. Ve lem yekün lehu küfüven ehad. Elif lâm mim Allahu la ilahe illa hüvel hayyül kayyüm. Ve ilahüküm ilahün vahidün la ilahe illa hüverrahmanur'rahim. Ya zelcelâli vel ikram. Ya erhamerrahimin. Allahümme inni es'elüke bienneke entallâhu la ilahe illa entel vahidül ehadul-ferdus'samedul'lezi lem yelid ve lem yuled velem yekun lehu küfüven ehad. La ilahe illallahu vahdehu la şerike lehu, lehulmülku ve lehül hamdu vehüve ala külli şey'in kadir. La ilahe ilallahu ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim. Es'elüke bismikel'e'azzul-Ecellül Ekrem. Rabbi, Rabbi, Rabbi. Ya Rabbi.Ya Rabbi. Ya Rabbi. La ilahe ilallahu vahdehu la şerike lehu lehul mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. Elhamdü lillahi ve sübhânellâhi vel hamdü lillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyilazim."


''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyû’l-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ve’s-sahbihi ve Ehl-i Beytihi.''

"ÂMİN YA RABB (C.C.)"
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Gariban yazdı:Resim
Kaynak: ASMA'UL- HUSNA, 1979 Bawa
Muhaiyaddeen Fellowship Press, 2002 print, s158-165

Yazar: M.R.Bawa MUHAIYADDEEN (K.S)
Çeviren:Barbaros SERT, Basildon-8 Ağustos 2008


YUNUS A.S'ın KISSASI

Bir zamanlar Yunus A.S, ALLAH'ın emirlerini tebliğ etmek üzere dünyaya gönderilmişti. Hiç kimse onu dinlemiyordu, ve kimse ona saygı göstermiyordu. Sonra o ALLAH'a yalvardı,

"Bu insanlar bana saygı göstermiyorlar, ne de SEN'in sözlerini dinliyorlar. Ya ALLAH! Lütfen durumlarını incele ve bu halkı ortadan kaldır. Bu ülke şer müptelası olmuş. "

Sonra, ALLAH , "Öyle mi? O zaman onlara tebliğ et Yunus!"

"Fakat, ben onlara tebliğ ettiğimde beni uzaklaştırıyorlar, Ya ALLAH!"

Sonra ALLAH dedi ki, " Öyle ise , senin ümmetin kimse onları al ve git. Orada seni dinleyen ve seni takip eden hiç kimse yok mu?"

Bir kişi bile yok, Ya ALLAH!"

"Peki. O zaman senin duanda dilekte bulunduğun gibi bu ülkeyi yok edeceğim"

"Ya ALLAH, bu yıkımı ne şekilde gerçekleştireceksin" diye sordu Yunus.

Ve ALLAH ,
"Gökler, yer yüzüne doğru ateş şeklinde inecekler. Bu ateş yer yüzü üzerine yuvarlanarak (dönerek) gelecek, ve her şey yok edilecek."

Ve hatta, Yunus ayakta , gök yüzünün ateş şeklinde dönerek aşağıya doğru gelmeye başladığını seyrediyordu.Yunus kendi hayatini kurtarmak için koşmaya başladı. Eşini ve iki çocuğunu kaptı ve kendi hayati için kaçmaya başladı. Onlara

"ALLAH buradaki her şeyi yok edecek. Hadi kaçalım" dedi.

Okyanusa doğru kaçtılar, fakat ilk önce orada geçmek zorunda oldukları bir dere vardı. Eşini ve bir çocuğunu kıyının bir yakasında bırakıp diğer çocuğunu taşıyarak karşıya doğru yüzdü. Ansızın bir timsah çocuğu elinden kapıp onu uzağa götürdü. Kıyıya doğru başını çevirdiğinde bir kaplanın eşi ve diğer çocuğunu götürdüğünü gördü. Eşini ve her iki çocuğunuda kaybetmişti!

Yunus tek başına devam etti , karşı kıyıya geçti, ve orada duran bir gemi gördü. Onlara kendisini gemiye alıp alamayacaklarını sordu. Gemi kaptanı kendi kendine

" Yaşını başını almış, yüzünde güzellik olan iyi birisi" diye düşündü. Normalde kargo ile yüklü olduğu ve hiç boşluk olmadığı için gemiye yolcu almazlardı, fakat yüzü nurla dolu güzel bir insan gibi göründüğü için, kaptan onun binmesine izin verdi. Sonra gemi denize açıldı.

Bir müddet sonra , gemi şiddetli şekilde sallanmaya ve devrilmeye başladı. Hayatları boyunca yaptıkları bütün yolculuklarda dahi hiç böyle bir şey görmemişlerdi ve kaptan düşünmeye başladı. Teknedeki bütün herkesin hayatı tehlikedeydi. Gemide ALLAH'a hıyanet eden birisi olmalı diye düşündü. Ve eğer bu kişiden kurtulabilirlerse bütün diğerleride kurtulabilirdi. Bu yüzden gemideki herkesin isimlerini kağıtlara yazdı ve kura çekti. İlk kura çektiklerinde Yunus'un ismi çıkmıştı. Sonra kaptan sordu ,


"Bu ismi taşıyan kim ? " dedi.

Yunus Nebi ,
"Bu benim ismim " dedi. Fakat kaptan sordu,
"Sen ALLAH'a hıyanette bulunacak birine benzemiyorsun. Bir hata olmalı. Bırak bir daha çekelim" dedi.

Fakat, tekrar Yunus'un ismi çekilmişti. Sonra kaptan
"Yine, ikinci niyet çekilişinde de Yunus'un ismi çıktı" dedi. Fakat kaptan bunu kabullenemedi. Dedi ki

"Bunda bir hata olmalı , bırakın üçüncü bir defa daha çekelim".

Bu sırada geminin başı ve arka tarafı şiddetli şekilde denize yunuslama vurmaktaydı. Üçüncü çekiliştede çıkan isim yine Yunus'tu. Sonra Yunus A.S öne çıktı ve

" Bu isim benim. ALLAH'a hıyanet eden benim. Ben ALLAH'a düşmanlık ettim, ve beni geminizde taşıdığınız müddetçe , bütün bu insanlar yaşamlarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklar. Bu nedenle, lütfen beni okyanusa atın."

Fakat kaptan dedi ki, "Seni okyanusa fırlatamayız. Sen ALLAH'a hıyanet edecek birine benzemiyorsun. Bırak bir dördüncü kez daha deneyelim."

Hatta bu seferde yine gelen isim Yunus idi.

Bu yüzden, Yunus koştu ve gemiden atladı. Suya düşer düşmez bir balina tarafından yutuldu. Bu balinanın karnında 40 gün kaldı, ve bu süre boyunca hazımsızlıktan dolayı balinanın karnı ağrıdı. Oraya buraya büyük bir rahatsızlık içinde yüzmekteydi. Sonunda kusmaya çalıştı ve kustu, ve Yunus karaya atıldı. Orada kurak bir çöl buldu, ve tek gördüğü şey bir kabak asması ve bir geyik idi. Tek gölgeyi bu asma sağlamıştı. Güneş çok sıcaktı. Yunus tırmanan asmanın dar gölgesinde oturur ve geyik ona gelir ve geyikten süt sağardı. Bazen bir parça ekmek belirirdi ve nereden geldiğini bilmez bir şekilde onu yerdi.

Aylar geçti. Sonra ALLAH'tan ses geldi.
"Ya Yunus! Şimdi senin güzel bir evin var. Süt ve ekmeğin var ve mutlu bir şekilde yaşıyorsun. Seni buraya göndermemin sebebi bu mu? Rahatlık içinde yaşıyasın diyemi? Geri dön!"

Fakat Yunus , "Ya ALLAH, beni geri götürecek bir taşıt yok. Oraya nasıl geri dönebilirim?"

Fakat bir kez daha ALLAH " Git !" dedi.

Bu yüzden Yunus gitti, ve kıyıda aynı gemiyi buldu ve bu gemi onu daha önceden bindiği yere geri bıraktı. Gemiden indi ve iki çocuğu ile eşini ayni ağacın altında dururlarken gördü. Orda şimdi dere yoktu. Sonra gidip eşine sordu,
"bütün bu zaman zarfında burada hep böylemi duruyordun sen? Timsah çocukların birini götürmedimi? Siz kaplan tarafından götürülmedinizmi?"

Fakat eşi cevapladı, " Hiç bir şey olmadı bize. Biz bu süre zarfında hep böyle burada duruyorduk."

"Öylemi" diye sordu Yunus.

"ALLAH bana geri dönmemi emretti. Hadi gidelim" dedi.

Şehre döndüklerinde bütün insanların kendisine doğru geldiklerini ve onu peygamber diye övdüklerini gördü. Geldiler ve
"Biz seni kabul ediyoruz Ya Yunus ! Ey ALLAH'ım bizi yok etme. Biz Yunus'u kabul ediyoruz " diye bağırıyorlardı. Hepsi onun ayaklarına kapandılar ve af dilediler.

Sonra onlara sordu ,
" Siz nasıl oldu da ölmediniz? Ateşten nasıl kaçtınız? Ne oldu?"

"Sen gider gitmez, gökyüzü dönerek aşağıya indi ve herşey alev aldı. Sonra ALLAH'ın sesi geldi, 'Siz Benim peygamberimi kabul etmediniz, ve bu nedenle ateşe av olun şimdi' Biz ağladık, 'Ey ALLAH'ım , kabul ediyoruz! BİZ SEN'i ve PEYGAMBERini kabul ediyoruz. Lütfen kurtar BİZi'. Ve ALLAH 'Peki . O zaman onu kabul edin( Peygambere Teslimiyet), emirlerimi kabul edin(EMRULLAH'a Teslimiyet) ve size dediği şeyleri dinleyin(Peygambere itaat). Sizi BEN yarattım, sizi koruyan ve size rızık veren BENİM.' Sonra biz dedik ki , 'BİZ ALLAH'ı kabul ettik ve BİZ bunun yanında seni de kabul ettik EY Peygamber!' Derhal ateş yükseldi ve gök yüzüne geri döndü."

Sonra Yunus mutlu bir şekilde "Öylemi ? " dedi ve onlara Kelimeyi(ŞEHADET) talim ettirdi.

Ve ALLAH'ın sesi tekrar geldi,
"Ya Yunus! Seni peygamber olarak göndermemin sebebi, bütün bu insanları ölürken bırakıp, sadece çocuklarını ve eşini koruyasın diye değildi. Eşini ve çocuklarını güvene almak için öyle titizdin ki. Sen peygambersin, ve bütün bu çocuklar senin. Bunu anlamadınmı? Onların hepsi senin çocukların , senin takipçilerin ve senin kardeşlerin. Fakat sen BEN den bütün bu insanları yok etmemi istedin ve yalnız eşini ve çocuklarını korudun. Ve gördünmü ne oldu! "

Ve ALLAH , "Bu doğru yol değil. O SENin sözün ve ayırımcılığındır ki o senin imanını etkiledi. Sende ayrımcılık ve farklılıklar olduğu müddetçe, seni kabul edemezler. Sadece bu ayırımcılık ve kayırma senden ayrıldığı zaman, seni kabul edeceklerdir. Sende bir bağ olduğu müddetçe, hakikat seni kabul etmeyecektir, ve adalet seni kabul etmeyecektir. Bunu anla. Peki , şimdi ne kadar süre uzaktaydın(ne kadar süre geçti farkındamısın)?"
Yunus tahmin etti, "40 gün balinanın karnında , yaklaşık 6 ay bir çöl adasında, ve geriye yolculuk ise yaklaşık yedi buçuk aydı!"

Fakat ALLAH , "Bunların hepsi sadece 15 saniye sürdü! Senin gemiye gidişin, balina karnındaki seyahatin, her şey sadece 15 saniye sürdü. Bu 15 saniyede
kendinden bezdirilip oraya buraya sürüldün. İste o, bu senin aklında bulunan gezintiler(dolanmalar, şaşkınlıklar)dir. Sen BENİM emirlerimi almana karşılık, böyle kendinde o kadar fazla dolanmalar var iken, onların seni kabul etmelerini nasıl umarsın? Sen çok fazla hürriyete sahipsin, ve buna rağmen kendinde bencilliği barındırdın. Bu yüzden sen BENİM emirlerime ilk ihanet eden oldun. ALLAH'ın emirlerini yerine getirmeyen ilk hain sensin ve bu yüzden hiç kimse seni kabul etmezdi. Öyle degilmi? 15 saniye içinde sana öyle şeyler olduki. Fakat onlar BENİ iki saniyede kabul ettiler.

BEN hiç kimseye karşı değilim. BEN hilkatimin hiç birisine düşman değilim. BENİM ruhum onların her birinde, ve onların ruhlarıda BENde. BEN baktığım zaman TEK BİR görüyorum. İKİ görmüyorum. Fakat sen ÜÇ görüyorsun. Fark bu işte.

Şu andan itibaren, İman’ın ağırlığını ve değerini anla. Kelime'nin kılıfının ne olduğunu anla. ALLAH'ın emirlerini anla, ve bunları kabul ettiğin zaman, İman’a olan başlangıcı(mukaddemeyi, önsözü, giriş kelimesini) anla . İman’a olan ön söz, ALLAH'a olan şeksiz şüphesiz en ufacık bile şüphe olmayan mutlak kabul(teslimiyeti) içerir ! Daha sonra , İslam’a(mutlak saflık haline) olan ön sözü anlamalısın. Bu ön söz SABIR, ALLAH'a HAMD ve ŞÜKÜR ve TEVEKKÜL'dür ve ELHAMDÜLİLLAH halidir. Islamın ön sözü bu dur. Eğer bu haller sende olsaydı, seni herkes kabul ederdi. Fakat sen bunlara sahip değildin, ve bu nedenle bu hale düştün.

Bu nedenle, Ey Yunus, bundan sonra Emirlerimi doğru bir şekilde yerine getir ve onlara, halkına tebliğ et. BENİ bilmelisin. BENİM cömert bakışımı , BENİM niteliklerimi , ve BENİM faaliyetlerimi görmelisin, ve bunlar senin halkın tarafından anlaşılmalı. Sadece böyle bir kişi Benim Nebim yahut RESULÜM olarak adlandırılabilir. Onların seni ve BENİ kabul etmelerine sebep olan şeyler, işte bu nitelikler ve fiillerdir. Bunu anla."
Resim
Cevapla

“►Peygamberler Tarihi◄” sayfasına dön