HZ.YUNUS(A.S) VE İSRAİLOĞULLARI

Peygamberlerimiz hakkında detaylı bilgiler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
dedekorkut1
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 208
Kayıt: 18 Ara 2007, 02:00

HZ.YUNUS(A.S) VE İSRAİLOĞULLARI

Mesaj gönderen dedekorkut1 »

HZ. YUNUS (A.S) VE İSRAİLOĞULLARI

ALPEREN GÜRBÜZER

Hz. Yunus (a.s)’da İsrail oğulları Peygamberlerindendi. Ninova halkına Allah’ın buyruklarını iletmek için görevlendirildi. Fakat onlar imana gelmedikleri gibi yine bildik putlara tapmaya devam ettiler. Bu durumda Yunus (a.s); “Eğer iman etmezseniz Allah 40 güne kadar Ninova Şehrini yerle bir edip batıracak” uyarısında bulundu. Tabi Ninova halkı bu uyarıya hiç aldırış bile etmez.
Hz. Yunus (a.s) kavminin bu umursamaz tavrı karşısında küsüp, üzgün bir halde Dicle Nehri kenarına koyulur. Nehrin o coşkun sularına baktıkça uzaklaşmak ister. Çünkü çok incinmişti. Ve sonunda Allah’tan izin almadan bir gemiye binip oradan uzaklaşır da. Oysa Allah tarafından müsaade gelmeden kavmini terk etmesi caiz değildi. Derken gemi epey uzaklaşmıştı bile, artık geri dönemez de. Neyse ki gemi mesafe kat ettikten sonra gemi bir anda duruverdi. Gemi bir türlü hareket etmiyordu, belli bir yere sabit kalmıştı. Gemide olan herkes bu duruma şaşırmıştı, olanlara bir türlü anlam veremiyordu. Derken o an herkes gemide bir Müneccimin; ‘İçimizde bir suçlu var, kura çekelim kime düşerse onu denize atalım’ çağrısına dikkat kesilir.
Bunun üzerine kura çekilmeye karar verilir. Zaten kura da Yunus’a çıkmıştı.
Hz. Yunus (a.s):
— Evet! Efendisine itaat etmeyen suçlu adam benim, itirafında bulunur.
İşte bu itirafın ardından Yunus (a.s) kendisini suya atar. Atınca bir balık derhal onu yutuverir. Böylece balığın karnı Yunus (a.s)'a mekân olur. Tabi bu mekânda boş durmaz. O karanlık âlemde zamanını; “Allah’ım sen her şeyden münezzehsin, ben gerçekten zalimlerden oldum! (Lailahe illa ente subhaneke inni küntü minezzalimin)” sözlerini tekrarlayarak geçirir. Ve bu sözler pişmanlığın ötesinde artık Yunus’un zikri olup, Allah'ta bu zikrin hatırına tövbesini kabul eder. Bunun üzerine balık ilahi emrin gereği Yunus'u karnından çıkarıp denizin kenarına bırakıverir.
Artık Yunus hürriyetine kavuşmuştur. Belli ki bir başka yeni günler onu bekliyordu. Bunun ilk alameti Hz. Yunus'un gemiye bindiği gün gökyüzü kararmaya başlamasıyla vuku bulur. Akabinde şehir zifiri karanlığa bürünür. Ninova halkı bu durum karşısında Hz. Yunus’un daha önceden ikazda bulunup duyurduğu musibetin baş göstereceği kuşkusuna kapıldılar. Bu kuşku üzerine Hz. Yunus’u aramaya koyuldular, fakat bulamamışlardı. Çünkü Yunus (a.s) onları terk etmişti. Ninova halkı çaresiz bulundukları yerden uzaklaşıp Tövbe Tepesine çıktılar. Adı üzerinde Tövbe tepesi, söz konusu yerde toplu halde feryat figan edip Allah’tan aman dilediler. Allah'ü Teala’da onların bu yalvarışlarına karşı affedip dileklerini kabul etti.
Hz. Yunus denizde geçen hayat serüvenin dönüşünde kavmini tövbe etmiş bir halde bulunca sevinip, ilahi hükümleri kavmine öğretmeye koyulur. Derken bir süre azaptan uzak kaldılar.
Hz. Yunus'un bu dünyadan göçü sonrasında ise doğu ve batı da büyük olaylar vuku buldu. Şöyle ki;
Doğunun Midya ve Babil Valileri birlikte Asur Devleti ve başkent Ninova’ya karşı ayaklanıp kuşatmaya aldılar, ama ele geçiremediler. Böylece Ninova kuşatmadan kurtulunca Asur Devleti güç tazeler. Fakat daha sonraki yıllarda tekrar Asur Devleti büsbütün abluka altına alınınca çift başlıklı devlet kurulur. İşte bu iki devlet;
— Midya Devleti (İran denilen bölge)
— Keldani Devleti adında sahne alır.
Böylece bu yeni yapılanma sonucu Babil Şehri Keldani’lerin başkenti olur. Daha çiçeği burnunda yeni Keldani Hükümdarı Bahtenassar tahta çıkışından hemen bir yıl sonra İsrail oğullarına saldırarak hâkimiyetini güç katar. Çaresiz onlarda bu hâkimiyet karşısında boyun eğdiler. Her ne kadar üç yıl sonra karşı koysalar da, Bahtenassar derhal duruma müdahil olup üzerilerine ordu gönderir. Hatta birçok âlim ve İsrail oğullarının ileri gelenlerini Babil’de hapsettirip kendince önlemini almış olur. Üstelik hapsedilenler arasında Danyal (a.s) ve Üzeyir (a.s)’da vardı. Neyse ki Bahtenassar Danyal (a.s)’ın kıymetini geçte olsa anlayıp ona gereken hürmeti gösterebilmiştir.
İsrail oğulları günah işlemek suretiyle Allah’a karşı geldikleri gibi, Allah tarafından kendilerine musallat olan Bahtenassar’a da karşı gelmek istiyorlardı.
Bahtenassar amcasının oğlu Sıdkıya isimli kişiyi kendi vekili olarak hükümdar tayin edip Kudüs’e gönderdi. Böylece Sıdkıya İsrail oğulları Hükümdarlarının sonuncusu olur.
Bahtenassar'ın ölümüyle İran’da kurulan Keldani Devleti Babil üzerinde ki hakimiyetini bir süre daha sürdürür ama, bu hakimiyet Keyaniyen'in Keldani Devletini yıkmasıyla son bulur. Böylece İsrail oğulları hürriyete kavuşup vatanlarına (Kudüs’e) dönme imkânına kavuşurlar. Bu arada Hz. Üzeyir’de İsrail oğulları arasında idi. Her ne hikmetse Babil'den döndüğünde Tevrat ortadan kaybolmuştu. Mutlaka bir çözümü olmalı. Nitekim Hz. Üzeyir ezberden bildiği Tevratı yazılı hale getirip şeriat hükümlerini uygulamaya koyuldu, fakat hükumet olarak İranlılara bağlı kaldılar.
Daha sonraki yıllarda tarihte adından Büyük Hükümdar diye söz ettiren İskender İranlıların hükümranlığına son verir. Böylece İsrail oğulları bu seferde Yunanlıların idaresi altına girmiş oldular. Evet, tarihin yaprakları çevrildikçe sonraki yıllarda da Romalıların bu topraklarda hüküm sürdüğünün görürüz.
Velhasıl; İsrail oğulları için vatansızlık kronik bir vaka olarak günümüze kadar uzar.
Cevapla

“►Peygamberler Tarihi◄” sayfasına dön