REFERANS

İbret almasını bilenler için
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

REFERANS

Mesaj gönderen Gariban »

REFERANS

Bir kac aydir is ariyordum, yine oz gecmis v.s bir yigin zaman alan islere girmistim, akademik referans lazim oldu. Londra'da yuksek lisans yaptigim Universite'deki kurs direktorumden akademik referans istedim. Hindistanli bir muslumandir Dr.Abdullah Ajmal. 1999 yilinda London South Bank Univesitesinde yuksek lisans icin bas vurdugumda kendisiyle konusmus, Turkiye'den aldigim universite diplomami incelemis ve kurs icin uygun oldugumu soylemis, Turk talebelerin basarili olduklarini ozellikle sayisal alanlarda cok zeki olduklarini vurgulamisti. Yuksek lisans boyunca cok mesgul bir insan olmasina ragmen elinden gelen yardimi gostermisti. Yuksek lisans bittikten sonrada arada bir is yerime kart atardi. Zorluk ceken yuksek lisans talebelerinden Turk olanlari bana yonlendirir yardimci olurdu onlara.

Universiteye attigim referans istegimle ilgili e-mailime mesaj gelmedi, telefon actim karsima telesekreter kaydi cikti ve ses mesaji biraktim. Halen geri gelmeyince , ayni universiteden emekli olmus bir Alper isminde Turk hocamiz vardi ona mesaj attim, hocam dedim Abdullah Ajmal cevap vermiyor. Dr.Atherton'dan referans istedim oda aradan 11 yil gecmis seni hatirliyamiyorum dedi cikti, bari siz bir referans verin dedim. Alper hoca tabi dedi derhal referans yazdi. Dedi ki Dr.Ajmal bir muddettir bir iki yildir hasta idi benim yazdigim mesajada cevap vermedi, bir daha ara sonra dedi. Peki dedim.

Uc dort gun gecti, bu sabah Alper hocadan e-mail mesaji aldim, Dr.Abdullah Ajmal'in hanimi aramis kendisini, Dr.Ajmal'in vefat ettigini ve cenaze namazinin White Chappel'daki Dogu Londra Camisinde saat 13:00'te kilinacagini haber vermis, sende gel , eski ogrencilerden varsa onlarida topla dedi. Dedim hocam kimse yok cevremde sade ben varim, gelmeye calisacagim dedim.
Eve geldim, ustumu degistirdim, bu ay icinde katilacagim ikinci cenaze olacakti, birincisi Ramazan bayraminin ilk gunuydu. Londra'ya dogru yola ciktim, arabayi londra'nin disinda bir park yerine parkedip trenle yoluma devam ettim, fakat tam cenaze namazi saati yaklasiyordu ki tren hatlarinda aksamalara basladi. Tren birisini ezmis tum hatti kapatmislardi. Baska bir hata yonlendim, oradada guc kesintisi yuzunden sorunlar olusmustu. Londra Tower Hill istasyonundan ciktim disari, o bolgeyi de iyi bilmiyordum, 5 dakikada oraya gitmemde mumkun degildi saat 13:05 olmus idi. Fakat en azindan varmaliydim diye dusundum. Bir kac otobus duragi haritasini inceleyip hangi otobuse binecegimi bulmustum, zorlukla trafik v.s derken camiyi bulabilmistim ve saat 13:24 olmustu. Binlerce kisi vardi icerisi uc kat dolu idi. Henuz namaz kilinmamisti, oglen namazini kilinca , cenaze duyurusunu yari ingilizce yari hintce yaptilar, hemen oracikta cenaze namazi kilindi. Cenazenin nerde oldugu mechuldu, herkes ust kattaki imamin tekbirini isitip alt katta namaza istirak etmekte idik. Namaz bitti, her taraf tiklim tiklim, ortalik mahser gunu gibiydi.
Cenazeleri bulmak cok zordu, birilerine sordum dedim cenaze nerede diye, bugun uc kisi oldu, uc tane var dedi. Gidin falanca salona girin orda gorursunuz. Gittim salonu buldum, icersi cok kalabalik insanlardan gelen ses ugultusu arasinda Dr.Ajmal'in cenazesini ariyordum, isin garibi Dr.Ajmal'in ne esini, ne cocuklarini ne de etrafindaki dostlarini taniyordum, bu yuzden bir tanidik yuz olarak Alper hocayi ariyordum, oda ortalikta gorunmuyordu. Insanlar birbirini iterek tekbir cekerek La ilahe illlallah Muhammeden Resulullah diyerek bir yerde yogunlasmislardi, seslerinden hindu yahut asyali olduklari belli idi. Dedim budur herhalde, kendini saga sola atan ve insanlara urperti veren kisilerin arasindan bir tabuta yaklasmistim, kapagi yari surgulenmisti, beyaz kefenin icindeki yuzu secmeye calisiyordum, baktim ki bu bir genc idi yuzunde morluklar vardi, nasil oldugunu bilmiyordum ama bu Dr.Ajmal degildi, o kalabaligin icersinden baska bir guruba ilerledim ve baktim ki orada kadinlar daha yogunlukta idi, sonradan anladim ki olen kisi bir kadin imis. Baska birisinin olmadigini gorunce dedim bir kez daha sorayim, disari ciktim beni yine ayni salona gonderdiler, iceri girdim tekrar bu sefer Alper hocayi gordum, derken birisi butarafa dedi, baktik ki ucuncu bir tabut, bas kismi acilmis, kefenler icinden Dr.Ajmal'in kara tenli yuzu bembeyaz olmus gayet citti bir sekilde tabutta yatiyor idi. Cevresinde 5-10 kisi vardi. Esi ve iki kizi ve universiteden Ingiliz bazi ogretmenler gelmisti, bu gelen kisilerde sade taziyetlerini bildirmek icin gelmislerdi, fatiha okuyacak sade bir iki kisi idik. Bilirsiniz hoca cenazede sorar "Merhumu nasil bilirdiniz diye". Bizde nasil biliyorsak deriz. Dr.Ajmal'dan referans istemistim ama kader ne ilginc ki kendisine ta Basildon'dan gelip hayattan referans veren bir kisi olmustum. Omru boyunca egittigi yuzlerce muhendis v.s insandan cenazesine gelen tek ogrencisi ben olmustum. Eger Alper hoca'ya bildirmeseymisim bu hususu, cenazeyi duyamayacaktikta, bir referans neleri bagladi birbirine bende sasirdim. 12 sene evvel bu olayi yasayacagimizi kim bilebilirdi ki. Ne garip hayat. Etrafinizda iliskide oldugunuz hic ummadiginiz insanlar bir gun sizle cok ilginc yerlerde karsilasabilirler, bunu unutmayiniz. Cenazeye gelen bir kac kisiyi gorunce, bu da bu garibe dokundu, Dr.Ajmal belki cok musluman bir insan degildi, fakat nerede cevresinde az kisi olan bir cenaze gorsem, evinde tek basina koltugunda olmus yasli bir insan duysam bana dokunur. 1 aydir Dr.Munir Derman hocamin "Bir Gun Tekrar Dirilecegiz" yazisini ingilizceye cevirmeye ugrasiyordum, bu cenazede yazinin bitisine denk geldi, herseyde bir hikmet vardir, ne diyeyim.

Es Selam ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: REFERANS

Mesaj gönderen simurg »

Bu yazıyı evvelce okumuş olsaydım ne kadar da ilginç ve olağandışı bir olay diye düşünürdüm sanırım.
Ama artık böylesi yaşanılan olaylara hiç şaşırmamamız gerektiğini biliyorum.
Rabbim ne güzel denkleştiriyor elhamdülillah.
Yine de çok güzel bir olay gerçekleşmiş.
Bir meftanın son şahidi olmak.
Allahü Teala sonsuz rahmet etsin ve affı ile karşılasın inşaallah Dr. Ajmal'ı.
Kabir sıkıntılarından halas etsin ve kabrine daima nurlarını bağışlasın. Amin.
Sizin vesileniz ile bakın ki kaderin güzelliğine,
kendisini hayatta iken hiç tanımamış,hatta adını bile hiç duymamış olan bizler bile dualarımızı gönderiyoruz kendisine.

Kimler şahitlik edecek kabrimize gidişimizde bize hiç bilemiyoruz elbette.
Umarım, dilerim ve canı gönlümle dua ederim ki,
Rabbimin hatırlı nazlı kullarının iyi şehadetlerine mazhar olup,
hiç değilse bu dualar vesilesi ile selamet ve huzur bulan bahtiyarlardan eylesin inşaallah
kabrimizde ve ebedi hayatımızda cümle ümmet-i Muhammedi ve hepimizi. Amin.

bütün gönlüyle iyi bilerek,severek,cenazesine katılıp dualar edecek dostlar versin Rabbimiz hepimize bu dünyada inşaallah.
Bu hüsn-ü zanlar en büyük nimetimizdir hiç şüphesiz,
çünkü bizimle ahiret alemine geçecek olan şeylerden bunlar.

Dünyadaki herşey burada kalıp bizden ayrılacak,
baki kalan o bir hoş seda bize de nasib olsun inşaallah.

Bir süre önce bir gazete yazısı ile çok üzülmüştüm.
Avrupa'da bir klüp kurulmuş, ve adını söyleyeceğim "sakince" okuyun lütfen,
ben okuduğumda bayılacak kadar kötü hissetmiştim kendimi çünkü.

"ÖLÜRKEN ELİMİ TUTAR MISIN"

Klübün adı bu.
Yalnız ve yaşlı insanlar üye oluyorlarmış,
evvelce hiç tanımamış oldukları,
ve hiç bir ortak yaşam anısını paylaşmamış oldukları,
hatta aralarında sevgiye dair hiç bir bağ bulunmayan bu insanları bir araya toplayan tek şey,

-ölürken yalnız olmamak-

Yalnızlıktan çok korkarım ben,
yalnız evde kalamam, bir oda da yalnız uyuyamam.
Yalnız yemek yiyesim gelmez.
Hiç konuşmasam bile evin içinde birileri nefes alsın ve ben sadece varlığını hissedeyim isterim.
Bu bana güç ve enerji veren en yaşamsal şeylerdendir.
İnsan yalnız kalınca ne yapacağını hiç bilemez çünkü,
zaman hiç geçmez,
hiç bir şey tad vermez,
kitap okumak istese, yazılar üzerine üzerine gelir.

say say bitmeyecek şeyler bunlar, ama asıl olan hakikatler işte.
Rabbimiz bizi yalnız olmak için yaratmadı zaten değil mi?

Kültürüme, içinde doğup büyüdüğüm milletimin gelenek ve insanlığına minnettarım.
Bizim dinimizde yaşlıya hürmetlerin en büyüğü gösteriliyor çünkü,
öleceği zaman ise doğduğu andan itibaren sevip bağrına bastığı evlatları,
birçok torunları, komşuları, sıla-i rahim bağı ile bağlı olduğu akrabası, sevenleri hiç yalnız bırakmıyor.

Dualar, Kuran-ı Kerim okumaları , zemzem içirme, temizleyip rahatlatma gibi
birçok hizmetleri de severek,isteyerek yapıyorlar,
hatta törensel bir ritüeller halinde helalleşmelerle ayrılma anına hazırlanıyorlar,
hepside iman ile, gönülden teslimiyetle yapılıyor ve ne kadarda anlamlı ve muhteşem oluyor.

Bütün katıldığım cenaze namazlarında hep ağlayan insanlar gördüm,
elbetteki ağlayacaklar ama, bu ağlamanın sebebi beni çok etkiler onu ifade etmek istiyorum.
Kimse yakınının ölüp gittiğine yokolduğuna, bir meçhule gittiğine hükmedip ağlamıyor,
herkes de sevdiği insanı artık sureten göremeyecek olduğu için ayrılmanın üzüntüsüyle ağlıyor.

Oysa Avrupa'da artık yaşlı insanlar, aralarında geçmişten gelen bir sevgi bağı olmayan insanlarla
ölürken elini tutması şartıyla bir araya gelip sözleşiyorlar.

Onlar belki ellerini tutacak ama hiç kimse diğerinin ardından içtenlikle ağlaYAmayacak.

Bir de hayatın her anında referansa aslında ne çok ihtiyacımız var değil mi?
Sağ ve sol omuzlarımızdaki meleklerimizin görevlerini zaman zaman çok düşünürdüm,
Şimdi bu konuda anlamalarıma bir tane daha eklendi ve idrakim arttı sayenizde,

onlar bize referans verecek olan en yakın şahitlerimiz,
iyi, kötü herşeyimizi bilen ve kaydeden katip melekler,

biz onların orada olduklarını namazımızı bitirip selam verirken hatırlıyoruz,
belkide hiç unutmadan yaşayabilsek hayatımız tam da olması gerektiği kadar güzel olabilecektir.

İnşaallah bu da nasib olur,
bir AN bile unutmadan yaşıyor olanlar arasına dahil et Rabbim BİZ'i de.

Amin.
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: REFERANS

Mesaj gönderen Gariban »

Amin insaALLAH Simurg can, benimde hep bunlar geciyordu kalbimden, duygularim boyle idi surekli. Allah razi olsun sizde guzel dile getirdiniz bunlari. Beni aglatan oyle cok manalar varki hayatta, insanlar bu lezzetlerin farkinda olmadan ancak bir olumcul hastaliga yakalandiklarinda yahut omurlerinin son deminde dusunmeye basliyorlar, halbuki oyle cok ibretlik olay olmakta ki etrafimizda, bunlari okuyamiyoruz. Tren yolunda gelirken hatlarin kapanmasina yol acan, tren altinda ezilen kisinin hikayesini geriye sardirip o noktaya nasil geldigini incelesek kimbilir neler goruruz.
Yalnizlik fobisi bende de aynen mevcuttur. Hic bir sey olmazsa gurultu yapan bir TV arka planda calisabilir mesela.
Guzel cevabiniz icin tekrar tesekkur ederim.

Es Selam ve sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: REFERANS

Mesaj gönderen MINA »

Gariban yazdı:
Ne garip hayat.


Gerçekten öyle...
Kader defterini OKUmakla geçiyor günlerimiz...Çoğu zaman aldanıp ben dediğimizde, yaşadığımız bir hadise ANlatıveriyor, gösteriveriyor HAKİKATı...
Sen değil, huuuu UYan...Gerçek ''BEN'' diye...
Rüya'dan UYanınca gördüklerini yazmış gibi geldi Sevgili Gariban Can'ın yazısı...
Ve rüya İÇinde BİLE, yaşadıklarının tesadüf olamayacağını BİLE..BİLE,
Rabbimin GÜZEL işleri işte demiş satır aralarında...
Sanırım en önemli ve gereklisi rüya İÇİNde UYANık OLmak, İçindeki SESi DUYmak.

Referans isterken, Referans OLmak...
Kimin hangi işlere vesile olacağı NASip işi...
YÜCE ALLAH c.c bu yazı sebebiyle BİZe de, Bir çoğumuzun tanımadığı Dr.Abdullah Ajmal'e, Rahmet duası yaptırıyor,
Allah c.c Rahmet eylesin kuluna...

Öyle hissediyorum ki yalnızlık öyle çokta düşünüldüğü gibi, kötü bir durum değil...
Hani yoksa çevremizde gönül ehli, samimi içten İnsanlar yalnızlık daha iyisi..
Elbette candan güzell kullarla bir dem Muhabbet'in tadı başka,
ama hani diyoruz ya NASip işi, yoksa da varsa da etrafımızda böyle İnsanlar, Rabbimizle Muhabbetin yollarını BULmalı,
tefekkürle, halis niyetlerle inşallah aşılamayacak sanılan perdeleri aralamalıyız...
Aralanması için dua etmeliyiz demek daha HOŞ olur,
Yaratmak YARATICInın vasfı...Kulun ki ise yönelmek, ve hatta o dilemese yönelemiyoruz BİLE...

O'nunla ''DOST'' OLabilirsek, cümle alem DOSTtur BİZe...
Kalmışsak O'ndan ayrı..düşmüşsek dünya süsüne, tuzağına, olmuşsa ömür heba,
Yazık bize, inan ki nefsim, yazıkk ömre, tekrarı OLmayan bir sahne yaşam,
Canım Rabbim herdem UYanık eyle...

Güll Peygamberimizin mübarek annesi yalnızken, yaşadığı şu hadise çok güzell gelir hisseden, gönüllere, ne hoş bir hatıra...OKudukça OKUyası gelir insanın defalarca...
Yazalım bir rahmet duasıyla inşaAllah..

Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) annesi Âmine hâtûn hikâye etmişdir:

Hazret-i Muhammedi'n (sallallahü aleyhi ve sellem) doğumu zamanında, evimde yalnız idim. Abdülmuttalib tavâfda idi. Abdullah önceden vefat etmişdi. Evin damından büyük bir şey indi, korkdum. Bir ak kuşun kanadlarıyla beni sıvazladığını hisseldim, korkum gitdi. Süt gibi bîr şerbet verdiler, içdim. Etrafımda Abd Menâfin kızları gibi, güzel yüzlü, uzun boylu kızlar gördüm. Gökden yere kadar uzanan beyaz bir örtü gördüm. Gagaları zümrütden, kanadları yakutdan kuşlar gördüm.

Beyaz perdeyi kaldırdılar. Yer yüzünü ve biri Şarkda, biri Garbda, biri de Kâ'benin damında üç sancak gördüm, etrafımda çok kadınlar oturdular. Muhammed (aleyhisselâm) dünyâya gelince hemen secde etdi, parmağını semâya kaldırdı. Sonra bir bulut indi. Muhammed'i (sallalahü aleyhi ve sellem) kaldırıp götürdü.

Birisinin: «Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem'e her tarafı dolaştırın ki bütün mahlûkat onu ismiyle sıfatiyle, suretiyle tanısın» diye nida etdiğini duydum. Bir anda o bulut geri geldi. Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) sütten beyaz, ipekden yumuşak bir yünlüye sarmışlardı. Sonra daha büyük bir bulut geldi, içinde at kişnemeleri işitiliyordu.

Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün insanlara, cinlere ve hayvanlara gösterdiler ve ona Adem'in safvetini, Nûh'un rikkatini, İbrâhim'in hılletini. İsmail'in lisânını, Yûsuf'un güzelliğini, Yakub'un beşaretini, Eyyûb'un sabrını, Yahyanın zühdünü, İsâ'nın keremini (aleyhimüssalâtü vesselam) verdiler. Bir anda o bulut da açıldı.

Osman bin Ebîl-Âs (radıyallahü anh) annesinden rivayet ediyor. Ben Hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellemin doğumu zamanında Aminenin evinde idim. O gece ne tarafa baksam gün gibi aydınlık idi. Yıldızlara bakdıkça bana yaklaşdıklarını, hattâ üzerime düşeceklerini sanırdım.

Abdülmuttalibin kızı Safiyye diyor ki: Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) doğumunda Amine'nin ebesi idim. Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) nuru, lâmbanın ışığından fazla idi. O gece 6 alamet gördüm.Birincisi doğar doğmaz secde etti.

İkincisi başını kaldırıp anlaşılır bir lisan ile "La ilahe illallah inni resulullah" dedi. Üçüncüsü, O'nun nuru ile, ev çok ışıklandı.

Dördüncüsü doğduktan sonra yıkamak istediğimde , zahmet etme biz onu yıkadık diye bir ses işittim.

Beşincisi, sünnet olmuş ve göbeği kesilmiş idi. Altıncısı, kundağa sararken, iki kürek kemiği arasında, Mühr-i Nübüvveti gördüm. Üzerinde "La ilahe illallah" yazılı idi.



Resululahın (sallallahü aleyhi ve sellem) NUR'u ile, HAYIRLI CUMALARIMIZ OLSUN
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►İbretlikler◄” sayfasına dön