ZEYNELÂBİDÎN HZ.

Cevapla
Kullanıcı avatarı
derunilale
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 268
Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00

ZEYNELÂBİDÎN HZ.

Mesaj gönderen derunilale »

ZEYNELÂBİDÎN HZ.

Tâbiînin büyüklerinden ve Oniki İmâm’ın dördüncüsü.
İsmi, Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebî Tâlib’dir.
Künyesi, Ebû Muhammed ve Ebü'l-Hasan’dır.
Lakabı, Şeccâd ve Zeynelâbidîn’dir.
Hazret-i Hüseyin’in oğludur.
Annesi, Acem pâdişâhının kızı Şehr-i Bânû Gazâle’dir.
666 (H.46) senesinde Medîne-i münevverede doğdu.

Zeynelâbidîn hazretleri buyurdu ki:

“Kibir sahipleri benim çok garibime gidiyor.
Kendilerinin bir damladan meydana geldikleri, sonra da çürümüş, kokmuş leş olacaklarını bildikleri halde yine de kibirlenirler; bunlar neyine güvenirler!”


“Allahü Teâlânın bütün yaratıklarını gözleri ile müşâhede ettikleri halde, öyle kimseler vardır ki Allahü teâlânın varlığı ile birliği hakkında şüpheye düşerler.
Yoktan nasıl var edildiklerini gözleri ile gören pekçok insan var ki ölümden sonraki dirilmeyi inkâr ediyor.
Bunlar gelip geçici dünyâya emek verip, ebedî olan âhireti unuturlar.
Ben bunların bu hallerine çok şaşarım!”


“Allahü teâlâ, günâhlarına pişman olup, tövbe edenleri sever.”

“Hakîkî cömert; Allahü teâlâya itâat eden, kulların haklarını gözeten, yaptığı iyiliği Allah için yapıp, karşılığında insanlardan teşekkür beklemeyendir.”

“İnsanlar zarûret diyerek, yiyecek kazanma peşinde koşarlar.
Halbuki esas zarûret günahlardan kaçınmaktır.
Fakat çokları bundan kaçınmayıp, yiyecek peşinde koşarlar.”


Zeynelâbidîn hazretleri ibâdet edenleri şöyle sınıflandırırdı:

“Allahü teâlâdan korktukları için O’na ibâdet ederler.
Bâzı insanlar da Allahü teâlânın rahmetini ve Cennet'ini istedikleri için O’na ibâdet ederler.
Bu ibâdet, tüccar ibâdetidir.
İnsanların diğer bir kısmı ise Allahü teâlânın gazâbından korkarak sâdece Cenâb-ı Hak ibâdete lâyık olduğu için, şükrünü îfâ etmek için ibâdet ederler.
İşte bu tam mânâda müttekî olanların ibâdetidir.”
diye buyurmuştur.

KULLARIN CEZÂSI

Bir gün Ali Zeynelâbidîn hazretlerinin elleri kelepçeli, ayaklarında kayış bağlı olduğu halde Medîne’den Bağdat’a götürüyorlardı.
Hazret-i Zührî, onu bu halde görünce çok ağladı.
Ve dedi ki: “Keşke şimdi sizin yerinizde benim ellerim kelepçeli olsaydı.” Zeynelâbidîn de ona dedi ki:
“Yâ Zührî bu bize hiç zor gelmez, istediğim zaman el ve ayaklarımı açabilirim.”
Ve çok hafif bir silkinme ile elindeki kelepçeyi ve ayağındaki kayışı açtı.
Kısa bir zaman sonra eline kelepçeyi ayağına kayışı tekrar geçirerek buyurdu ki:
“Bunlar kulların cezâsıdır ve kolaydır.
İstediğimiz zaman açabiliriz.
Esas zor olan Allahü teâlânın azâbıdır.”
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
derunilale
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 268
Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen derunilale »

ZÜNNÛN-İ MISRÎ HZ.

Mısır’da yetişen büyük velîlerden.
İsmi Sevbân bin İbrâhim, künyesi Ebü’l-Feyz, lakabı Zünnûn, nisbesi el-Mısrî’dir.
Güney Mısır’ın Sudan’a yakın sınır bölgesinde yaşayan Nûbe kabîlesindendir.
Bu sebeple babası en-Nûbî nisbesiyle anılır. 772 (H.155) târihinde doğdu. 859 (H.245) târihinde Mısır’da vefât etti. Eshâb-ı kirâmdan Amr bin Âs hazretlerinin yanına defnedildi.

Bir genç, Allah adamlarını, velîleri inkâr ederdi.
Zünnûn-i Mısrî hazretleri yüzüğünü ona verip :
“Bunu çarşıya götür, bir altına sat.” buyurdu.
Götürdü, çarşıdakiler bir gümüşten fazla vermediler.
Genç geri gelip durumu anlattı.
“Mücevherâtçılara götür, bakalım ne verirler.” buyurdu.
Bin altına o yüzüğü satın almak istediler.
Genç geri dönüp durumu haber verdi.
O zaman gence : “Senin Allahü Teâlânın sevgili kullarını anlamadaki ilmin, çarşıdakilerin bu yüzüğü bilmeleri ve ona değer biçmeleri gibidir.” buyurdu.
Genç bu söz üzerine tövbe ederek kalbinden o inkârı attı.


Zünnûn-i Mısrî hazretleri sevdiklerine buyurdu ki:
“Fesadın altı sebebi vardır:
1) Âhiret işindeki niyetin zayıflığı,
2) Bedenin şeytana esir olması,
3) Ecelin yakın olmasına rağmen uzun emelin gâlip gelmesi,
4) Kulun rızâsını Allahü teâlânın rızâsından önde tutmak,
5) Hevâ ve hevese uyup sünneti terk etmek,
6) Önce geçenlerin iyiliklerini söylemeyip kusurlarını araştırmak.”

Zünnûn-i Mısrî hazretleri az yemek yemeyi tavsiye ederdi.
Bu sebeple : “Ben hiçbir zaman mîdemi doyurmadım.
Çünkü ne zaman mîdemi dolduracak olsam, ya günaha düşerim veya günah işleme arzusuna kapılırım.” buyurdu.


Üç şeyin üç şeyle birlikte bulunmamasına üzülür ve şöyle derdi:
“İlim var Amel yok.
Amel var İhlâs yok,
İhlâs var Teslimiyet yok.”


Zünnûn-i Mısrî hazretlerine; "Kul hangi sebeple Cennet'e girer?" diye soruldukta :
“Beş şey ile:
Eğrilik bulunmayan bir doğruluk,
Gevşeklik bulunmayan bir gayret,
Gizli âşikâr Allahü teâlâyı anmak (murâkabe etmek),
Yol hazırlığı yapıp, ölüme hazırlanarak, ölümü beklemek,
Hesâba çekilmeden önce kendini hesâba çekmek”
buyurdu.

"Allah korkusunun alâmeti nedir?” denilince :
“Bu korkunun, diğer bütün korkulardan kişiyi emin kılmasıdır” cevâbını verdi.

"Kulun ihlâs sâhibi kimselerden olduğu nasıl belli olur?" diye sorduklarında :
“Kendisini tam mânâsıyla ibâdete verip, insanların nazarında mertebe ve îtibârının silinmesini severek kabûl ettiği zaman.” cevâbını verdi.

"İnsan, Allahü teâlânın saf kullarından olduğunu, ne zaman ve nasıl anlar?" diye sordukları zaman :
“İnsan bu durumu şu dört şeyle bilir :
Rahatı terk ederse,
Az olsa bile, olandan verirse,
Fakirleşmesi kendisine sevimli gelirse,
Övülmek ve kötülenmek kendisine aynı gelirse” cevâbını verdi.

"Bozulan kalbi düzeltmek için ne yapmak lâzımdır?" diye sorduklarında :
“Beş şey yapmalıdır :
Helâl yemek,
Kur’ân-ı kerîm okumak,
Sâlihlerle sohbet,
Gece ibâdet etmek,
Seher vaktinde ağlamak” cevâbını verdi.

"Kalbini en güzel koruyan kimdir?" diye sorduklarında :
“Diline en çok hâkim olan.” cevâbını verdi.

Kur’ân-ı kerîm âlimlerinin durumunu sorduklarında :
“Onlar bu yolda dizlerini çürüttü.
Ömürlerini ve bedenlerini bu yolda harcadılar.
Böylece Kur’ân-ı kerîm ilmine sâhib oldular.
Bu ilme vâkıf olabilmek için, bu kadarla kalmadılar.
Dudaklarında kan kalmadı.
Göz yaşları sel olup aktı.
Kur’ân-ı kerîm ilmini onlar böyle buldu.
Hidâyete eren bunlar oldu.
Îmânlarını emniyet altına bunlar aldı.”cevâbını verdi.

Zünnûn-i Mısrî hazretleri buyurdu ki:
“İnsanı arzulardan kurtaran dost ikidir.
Gözü ve Kulağı muhâfaza etmektir.”

“Kalbin hasta olmasının alâmeti dörttür :
Birincisi; tâattan (ibâdetten) tad, haz almaz.
İkincisi; Allahü teâlâdan korkmaz.
Üçüncüsü; eşyâya, mahlûkâta ibret gözüyle bakmaz.
Dördüncüsü; dinlediği ilim ve nasîhatten istifâde etmez.”

“Öyle birisiyle dostluk kur ki, senin değişmenle değişmesin.”

“Her âzânın tövbesi vardır :
Kalb ve gönlün tövbesi, şehveti terk etmektir.
Gözün tövbesi, harama bakmamaktır.
Dilin tövbesi, fenâ söz söylemekten, gıybet etmekten çekinmektir.
Kulağın tövbesi, kötü sözleri dinlememektir.
Ayağın tövbesi, haram yerlere gitmekten kendini korumaktır.”


“Şu üç şey ihlâs alâmetidir :
Birincisi medh ve kötülenmek ona tesir etmez.
İkincisi, amelleri unutur, günahlarını düşünür.
Üçüncüsü, Hak Teâlâdan gayrısını gönlünden çıkarır.”

“Tövbe iki kısımdır:
İnâbe tövbesi; kulun Allahü Teâlâdan korkup tövbe etmesi.
İsticâbe tövbesi; kulun Allahü Teâlâdan utanıp tövbe etmesidir.”

“Yemekle dolan mîdede hikmet durmaz.”

“Eline geçen bir parça ekmeğin yanında, ayrıca katık olarak tuz arayan kimse, velîler katında umduğunu bulamaz.”

“İlim tahsil ettiği hâlde, bununla amel etmeyene âlim denilemez."

“Eline iki ekmek geçip, bunların hangisi helaldandır diye araştırmadan, düşünmeden yiyen kimse,Hak Yoldan felah bulamaz.”

“Murâkabenin alâmeti :
Allahü Teâlânın tercih ettiğini tercih etmek,
O’nun büyük gördüğünü büyük görmek ve küçük gördüğünü küçük görmektir.”

“Sabır :
Allahü Teâlânın emirlerine muhâlif olan davranışlardan uzaklaşmak,
O’ndan gelen musîbetlere sükûnetle karşılık vermek ve,
Fakirlik ihsân ettiği zaman, zengin görünmektir.”

“Allahü teâlâyı sevmenin alâmeti, bütün ahlâkta ve bütün işlerde, O’nun sevgili peygamberi olan Muhammed aleyhisselâma uymaktır.”

“Doğruluk, Allahü Teâlânın bir kılıcıdır ki, üzerine konulan her şeyi keser.”

“Doğru kimse, dili hak ve gerçek olanı anlatan kimsedir.”

“Kanâat eden rahat bulur, üstün olur.”

“İnsanların ayıpları ile meşgûl olan, kendi ayıbını görmez.”

“Biz öyle insanlara kavuştuk ki :
Onların herbirinin ilmi arttıkça, zühdü de artıyordu.
Dünyâya karşı ihtiyaçsız olup, onu sevmiyorlardı.
Ama siz :
Bu hâlin tam zıddına sâhipsiniz.
İlminiz arttıkça, dünyâya karşı sevginiz artıyor.
Ona kavuşmak için, birbirinizi iterek geçiyorsunuz.
Onlar başkaydı.
Dünyâ malını ilim elde etmek için harcarlardı, onları böyle gördük.
Ama siz şimdi tam tersine; bir bilginiz varsa, dünyâlık sâhibi olmak için, ortalığa saçıyorsunuz.”


“Rûhun sıhhati az günah işlemek, bedenin sıhhati az yemektedir.”

“Sevgi seni konuşturur,
Korku rahatsız eder,
Hayâ susturur.”


“İnsanlar Allahü Teâlâdan korktukları müddetçe, doğru yolda yürürler.
Bu korku kalblerinden gitti mi, yollarını kaybederler.”

“Bir kula bak, vaktini boşa harcıyorsa, boş şeylerle vakit geçiriyorsa, Allahü Teâlâyı anmıyorsa, bilesin ki, Allahü Teâlâ onu sevmiyor.”

CÂN Ü GÖNÜLDEN TÖVBE

Mısır’da Muhakked bin İsmâil isimli biri, çok güzel ve dillere destan evlere sâhipti.
Bir gün yine güzel bir ev yaptırmış ve başka bir eksiklik var mı diye etrâfında dolaşıyordu.
O sırada Zünnûn-i Mısrî hazretleri yanına geldi ve ona :
“Ey mağrur, bu kadar emeği, emânet olan bir dünyâ evine verdin.
Ebedî evin olan Allahü Teâlânın evine (îmâna) ne emek verdin?” diye sordu.
Sonra : “Bu dünyâda kendin için nasıl olsa bir ev bulursun ve içinde oturursun.
Fakat öbür dünyâda eğer şu dört hudut arasında kendine bir ev yapmazsan hâlin perişân olur.
Maazallah Cehennem’e gidersin.
O dört huduttan :
İlki dünyâdaki fazla malı, ihtiyaç sâhiplerine vermek,
İkincisi; Allahü Teâlâdan korkmak,
Üçüncüsü; Allahü Teâlâyı ve O’nun sevdiklerini sevmek,
Dördüncüsü ise; bütün musîbetler karşısında sabretmektir.
İşte bu dört hudut içindeki evi kendine al, o senin için yeterlidir.
O hudutlar arasında yer alan ev, Cennet evidir.
Altında bal ve sütten sular akan ırmaklarla, içinde istediğin her nîmet ve yiyecek vardır.”
dedi.
Bunun üzerine o şahıs :
“Ey efendi, ben çok günah işledim, onlara ne yapayım?” dedi.
Zünnûn-i Mısrî hazretleri : “Allahü teâlâ dilerse bütün günahları affeder. Yeter ki sen cân u gönülden tövbe et.” deyince, adam ağlamaya başladı ve cân u gönülden tövbe etti.
Bütün evlerini satıp, parasını fakirlere dağıttı. Zünnûn-i Mısrî’nin talebesi oldu.
Bir süre sonra bu zât vefât etti.
Kabre koyduklarının ertesi gününde, kabrin üzerinde bir kâğıdın durduğunu gördüler.
Üzerinde ise :
“Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin söylediklerinin hepsi doğru çıktı.
Cân u gönülden tövbe ettiğim için, daha önce işlediğim bütün günahlarımı Allahü Teâlâ affetti.
Şimdi altından ırmaklar geçen Cennet evindeyim.”
diye yazıyordu.

MUHABBET

Zünnûn-i Mısrî hazretleri buyurdu ki :
“Zavallı insan, kendi Rabbini bırakıp nereye gider.
Ey kardeşim dikkat et!
İnsan hangi husûsiyeti ile meleklerin mescûdû (kendisine doğru secde edileni) olmuştur.
Bu üstünlüğü yemesi sebebinden olsa, buna ondan önce deve lâyıktır.
Çünkü bir deve, elli insanın yediğini yer.
Şehvet kuvveti sebebiyle olsa, buna eşek daha uygundur.
Çünkü ondaki şehvet kuvveti yanında, insanınki ne kalır.
Belki serçenin şehvet kuvveti bile insanınkinin birçok katıdır.
Gadab ve kızgınlık sebebi ile ise, aslan buna daha lâyıktır.
Görmek kuvveti sebebi ile olsa, buna akbaba daha uygundur.
Akıl kuvveti sebebi ile ise, buna melekler daha uygundur.
Çünkü insanın aklı, meleklerin aklının yanında çok az kalır.
Eğer insanları doğru yoldan çıkarmak, kandırmak, aldatmak sebebiyle ise, şeytan buna daha lâyıktır.
Görülüyor ki, insana mahsus olan özellikler ve meleklerin mescûdû husûsiyeti, ondaki muhabbet cevheri ve aşk ateşidir.
Bu, insanoğlundan başka hiçbir canlıya verilmemiştir
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

Ey gönüller lalesi!

Senin o gen ç ve güzel gönlün ebediyyen Muhammedî mutlulukla dolsun!

Eminiz ki bu ihlaslı hasbî hizmetlerini;
Şehid-i Şah İmam Hüseyin (as)'ın tek Tevhid Tohumu, gözünün nûru ve BİZim de sevgilimiz İmam Zeynelabidin (ks)' in aziz ruhu izlemekte ve mutlu olmaktadır.


ذَلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ

"Zalikellezi yübbeşşirullahü ibadehullezine amenu ve amilus salihat kul la es'elüküm aleyhi ecran illel mevededdete fil kurba ve mey yakterif haseneten nezid lehu fiha husna innellahe ğafurun şekur : İşte bu müjdeyle Allah, iman edip iyi iyi işler yapan kullarım müjdeliyor.
De ki: «Buna karşı sizden yakınlıkta sevgiden başka bir karşılık istemem.»
Her kim çalışır da bir güzellik kazanırsa ona orada daha fazla bir güzellik veririz; çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, çokça şükrün karşılığım verendir." (Şûrâ 42/23)

Elhamdülillah tüm Muhammediler BİZ, BİR iz ve;
Yüce Rabbülâlemin (cc)'ya,
Aziz Rasûlullah (sav)'e
Sevgili Ehl-i Beyt (as)'a
Ve Değerli Eren Dostu olanlara yakîniz...
Allah razı olsun senden ve BİZ'den...

Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyi’l-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi...
Resim
Kullanıcı avatarı
derunilale
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 268
Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen derunilale »

Allah razı olsun hepimizden inşâAllah değerli büyüğüm..
hasbi muhabbet dolu dualarınıza canu gönülden "âmin" diyoruz..
bir dirhem olsun Muhammedî (sav) Çorbada (himmet ile) tuzumuz varsa (duamızdır inş.) ne mutlu bize..
sağolasınız inş..


Esselâtü vesselâmü aleyke Yâ Resûlallah

Esselatü vesselâmü aleyke Yâ Habiballah

Esselatü vesselâmü aleyke Yâ Seyyide'l- evveline ve'l-âhirin,
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
fatmaana
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 199
Kayıt: 15 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen fatmaana »

sevgili derunilalemiz,
ellerine sağlık,
gönlüne selamet,
Allah razı olsun ne güzellikler bulmuşsunuz..
[url=http://www.muhammedinur.com][img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/ftm11fh9.gif[/img][/url]
Kullanıcı avatarı
derunilale
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 268
Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen derunilale »

canım annemiz Allah razı olsun hürmetle ellerinden öperim
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
Cevapla

“Ehl-i Beyt (A.S.)” sayfasına dön