10 MuhaRReM MaHŞeRi

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim TEK YOL..

hER Nefes >feyeKÛN>OL!.u
TEKe TEK HAKk’ın TEK YOLu
ReSûLuLLAH -->EHL-i BEYt’i
“TEKe TEK”te -->SAĞı-SOLu!.

YüCe DOStun DEM Bu DEMi
->Şu RAHMeten Li’L- ÂLEMî
->VeLÂyette -->NüBüVVeti
->EHL-i BEYt’in MuHARReMi!.


ZEVK 7876

hER ÂN>Şe’ÂNuLLAH >Şİmdi ->GEÇmiş-GELecek ALLAH’ın
NüBüVVet ->DERCi ->VeLÂyet ->MuHARReMi ->ÂLİ ŞÂH’ın

HÜRMetin FARZ HAReM KILdı
CÜMMLesin MuHARReM KILdı

->EHL-i BEYt’i ->HASs YAKINı ->MuhaMMed ReSûLuLLAH’ın!.

celle celâlihu
aleyhumusselâm..

31.10.16 12:25
29.muharrem.1438
voiciistnbL..FatihdervişalimahllsiveacıLar….


“İhvÂNi BüLBüL”üm >SEVdim!
Bu ÂLEMde “GÜL”üm>SEVdim!
->“NESL-i NeCîB”im >DİRİyim!
“KeRBeLÂ’da ÖLüm” ->SEVdim!.


Resim

DEM.: f. Nefes. Soluk. Ağız. Nazar. YAŞAnan ÂN, vakit, saat.
DERC..: İçine almak. Katmak. BİZ BİR-İZ OLmak..
NESL.: Soy, sop. Zürriyet, döl, kuşak.
NeCîB.: Soyu ve nesli temiz, aslı kerîm olan. Cömert. Asilzâde. Güzel huylu ve ahlâklı. Hâlis MuhLis MuhaMMedî..


->EHL-i BEYt’i ->HASs YAKINı
->MuhaMMed ReSûLuLLAH’ın!.:


Resim---Şehr bin Havşeb rivayet ediyor, Hz. Hüseyin şehid edildiğinde taziye için Ümmü Seleme radiyallahu anha'nın yanına geldim. O bana Hüseyin aleyhisselâm ile ilgili olarak şu hatırasını anlattı: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem içeri girdi, bizim bir yaygımızın üze¬rine oturdu. Fâtıma aleyhasselâm oturması için başka bir şey verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Fâtıma'ya: “Bana Hasan'ı Hüseyin'i ve amcanın oğlu Ali'yi çağır'” buyurdu. Onlar yanında toplanınca da şöyle buyurdu; "Allah'ım, bunlar HAS YAKINlarım ve EHL-İ BEYTimdir. Onların günahlarını gider ve onları TERTEMİZ KIL!."buyurdu
.
(Tirmizî, Fezâilü's-Sahabe: 61. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/187-188.)

RAHMeten Li’l- ÂLEMîn KÂiNÂtı:

ALLAHu zü’L-CeLÂL’in “Levlâke- Eğer sen olmasaydın” Sırrı Vücûda gelip MevCÛDat var olamazdı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin NÛRu olmasaydı..
Bu Yaratılış SıRRının AÇILIŞ Noktası-Menbağı olan NÛR-u MuhaMMed olmasaydı VAR OLuş Kapısı açılıp NEŞR-i Kâinat olmazdı..

Eflâk-Felekler-Âlemler Nûr-u Mimden yaratılan ALLAHın Nurlarıdır..


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---“Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn (âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ 21/107)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Hadis-i Kudsî de ALLAH celle celâluhu: Levlâke levlâke Lema halaktü’l-eflâk: Sen olmasaydın, sen olmasaydın Ben âlemi yaratmazdım” buyurdu.
(Suyutî’nin El-Leâli’l-Masnûa; Aliyyü’l-Kârî’nin El-Esrâru’l-Merfûa ve diğer bir eseri olan Şerhü’ş-Şifâ; Şevkânî’nin El-Fevâidü’l-Mecmûa; Hâfız Aclunî’nin Keşfü’l-Hafâ; Muhammed Said Zalûl’ün Tahkîk; İmam-ı Nevevî’nin El-Ezkâr adlı eserlerinde kayıtlıdır. Diğer yandan Mevlânâ Câmî, Ahmed-i Cezerî, Mevlânâ Hâlid, İmam-ı Rabbânî, Bedîüzzaman Said Nursî gibi nice İslâm âlimleri bu hadis-i kudsîyi eserlerine alıp tevhid inancına uygun izâhlar getirmişlerdir.)


İsLÂM DİNinde, Kaynak-Mesned Temeldir her işte, yoksa her söz ve iş hayalen askıda kalır..
MuhaMMedî MeLÂmette her Akl-ı Silm Sahibi Nefs bilir ki, İsLÂm Dinimiz;
Zâhirde-Teknikte AKIL-MANTIK,
Bâtındaysa-Tasavvufta NAKİL-MESNED dinidir.
NAKİL-MESNED: dâimave mutlaka Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i Şerîflerdir.. Nassdır.
Normal Haytta, İNSAN-bİLİM-SAN’AT-DİN CEM’dir ve her ŞEYde AYNı Noktada mevCÛDDur..

Her Nefs;
Bâtınî ALLAH celle celâluhu NûRu olan Nakli DUYmaya fıtraten Me’mur ve Mahkumdur.
Zâhirî ALLAH celle celâluhu NûRu olan Akla UYmaya fıtraten Muhtaç ve Mecburdur…

Bunu, KULLuğun ANA vasıfları olan;
Fakriyyet, Acziyyet, Zillet ve İlleti, BİLen, BULan, OLan ve YAŞAyan her NEFS kendinde bilir ANlar..

Önemli olan ham AKLın MuhaMMedi İlim, Edeb, İrfÂN ve ERkÂNla Tâlim-Öğretim ve Terbiye-Eğitimi meslesidir..

Şeriat-ı MuhaMMediyyenin, Tarikat-ı MuhaMMediyyenin,
Mârifet-i MuhaMMediyyenin ve Hakikat-ı MuhaMMediyyenin İç İnancında ve Dış fiilinde temel Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm EDEBİ ve USÜLÜ esastır. Usülsüz vüsul ise safsatadır..

Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin canını, kanını, imanını, amelini, ahlâkını ve HÂLLerini kıyamete kadar taşıyan ANA İSALE HATTIdır.

MuhaMMed aleyhi's-selâmın, Resûliyyet-Nübüvvet Kur'ân-ı Kerim Emâneti, SÖZe SES Hilâfeti.. Bâtınî..
MuhaMMed aleyhi's-selâmın Velâyet-Beşeriyyet uygulama Sünneti Fiiliyyat İmameti kıyamete kadar câridir.. Zâhirî..

NübüVVet Nûrunun Velâyete derc olup ebeden CÂRİ-CerryÂN oluşunu ANlayış Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmı ANlayıştır.

Bu Keban Merkezinden bütün ÂLEMlere Rahmet CeRRyÂNı taşıyan iki TEL Kabloso gibidir…

Kur'ân-ı Kerim ve Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm AYRılamaz İKİnin TEVHİDidir.. “OLmazsa OLmaz!” ıdır..
Öyleki sanki EhL-i Beyt aleyhumu's-selâm İÇinde derc olmuş-diri Kur'ân-ı Kerim elektirğini her eve/CÂNa taşıyan elektirik kablosu gibidir..

Bunun her NEFS için ne denli önemli olduğunu iyi ANLAmalıyız;


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey insanlar, ben size iki şey bırakıyorum. İkİsine sımsıkı sarılırsanız sapmazsınız. Birincisi, Allah’ın Kitabıdır. İkincisi Ehl-i Beyt’imdir.”
(Hâkim, Müstedrek ala’s-Sahihayn, tah. Mustafâ Abdu’l-Kâdir Atâ, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1990, III, 118.)

Resim---Zeyd b. Erkam (öl.68/687-88)'dan hadis rivâyet etmesi istenir.
O da yaşlandığını, hazı şeyleri unuttuğunu belirttikten sonra anlatmaya başlar: "Mekke ile Medine arasında Hum denilen bir su başında bulunurken bir gün Resullullah hutbe irad etmek üzere ayağa kalktı. Allah'a hamd ü senâ etti, va'z ve hatırlatmalarda bulundu sonra:
“Haberiniz olsun ki ey insanlar, ben ancak bir insanım, Rabbımın elçisinin gelmesi ve benim ona icâbet etmem yaklaşıyor. Ben size iki ağır emânet bırakıyorum. Bunların birincisi ALLAH'ın Kitabı'dır, onda mutlak hidâyet ve nur vardır. Binaenaleyh sizler ALLAH'ın kitabına tutununuz ve ona sımsıkı sarılınız.!” buyurdu.
Böylece ALLAH'ın kitabına teşvik edip gönülleri ona rağbet ettirdi. Sonra da şöyle buyurdu: “Diğeri de Ehl-i Beytimdir, BEN EHL-İ BEYTİM HAKKINDA SİZLERE ALLAH'ı HATIRLATIYORUM!.”

(Müslim, Sahih-Fazailu's-Sahabe, 36)

Resim---Zeyd iİbn-ü-Erkâm (radiyallahu anhu)’dan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben size temessük edip (tutunup) sıkı sarıldığınız takdirde dalâlete (sapıklığa) düşmekten korunacağınız iki şey bırakıyorum: Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür: Kitâbullah. Bu, semâdan arza uzanan ALLAH'ın ipidir. Diğeri Ehl-i Beytim olan yakınlarımdır. Bu iki şey, Kevser Havzının başında buluncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaktır. Bu iki şey hakkında benden sonra nasıl davranacağınıza iyi bakın.””
(Kütüb-i Sitte, Muhtasar C.12/499)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnnî târikûn fikümü’s sâkaleyni kitâballahi ve ıtretî: Ben sizin içinizde iki ağırlık bıraktım biri ALLAH’ın kitâbı biri de ıtretim (zürriyetim,ehli beytim)” buyurmuştur.
(Müslim Fezailü’s- sahabe 36,37; Darimî, Fezâilü’l-Kur’ân 1; İ. Ahmed, III/14,17-4/367,371; Şeybe; Hatîb)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Size iki şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla delalete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim. Bu ikisi (kıyamette) havza kadar ayrılmadan beraberce geleceklerdir.” buyurmuştur.
(Hâkim,1/93)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah / Kur’an, biri Âl-i Beytim."buyurmuştur.
(Tirmizî, Menâkıb: 31; Müsned, 3:14, 17, 26)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Aranızda bulunan Ehl-i Beytim, Nûh (as) un gemisinin misâlidir. Ona binen kurtulur, binmeyen boğulur.” buyurmuştur.

(İbn Abbas (ra) dan; Darimî, Tabaranî-Kebirinde; Ebi Zerr (ra) dan; Hâkim-Müstedrekinde ve Hatîb tarihinde)

MERKEZde MuhaMMedî Mü’min KALBi,
MUHİTte KÂBEtuLLAH HARAM ki HÜRMete Lâzım ve Lâyıktır..


HaRR.: Hararet, sıcaklık. Sıcak. Hararetli. Kızgın. Çok sıcak. Yakıcı.
HaRRa.: (Hurur) Yüksekten aşağı düşmek. KIZarmıış SAC Üzerine dökülen SU gibi HAKk TeÂLÂ’ya SECdeye Kapanmak..
MuHaRREM.: Haram kılınmış, tahrim olunmuş. Yaratan ALLAHu Zü’L- CeLÂL Hükmüyle Hürmete Lâzım ve Lâyık görülüp EMRedilmiş..


KÂBE..
KÂBE.. KÂBE..
KÂBE.. KÂBE.. KÂBE..

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

جَعَلَ اللّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِّلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلاَئِدَ ذَلِكَ لِتَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَأَنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---“Cealallâhu'l-ka’bete'l-beyte'l-harâme kıyâmen li'n-nâsi ve'ş-şehra'l-harâme ve'l-hedye ve'l-kalâid(kalâide) zâlike li ta’lemû ennellâhe ya’lemu mâ fi's-semâvâti ve ma fî'l-ardı ve ennellâhe bikulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH Kâbe’yi, o hürmete lâyık mâbedi, insanların din ve dünyâ hayatları için bir nizam vesîlesi kılmıştır; o haram ay’ı da, Kâbe’ye gönderilen gerdanlıksız veyâ gerdanlıklı kurbanlıkları da... Bütün bunlar, ALLAH’ın göklerde olanı da, yerde olanı da bildiğini ve gerçekten ALLAH’ın her şeyi bildiğini sizin de bilip anlamanız içindir.”
(Mâide 5/97)


Es SÂLÂT ü ves SELÂM OLsun EBedeNn!.

Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin Resim Ve Âdeme ve Nûhin ve İbrâhîme ve Mûsâ Resim ve İsâ Ve mâ beynehum minennebîyyîne ve'l-mürselin Resim Salâvâtullahi ve Selâmuhu Tealâ aleyhim ecmaîn.

MÂNÂSI: ALLAHım! Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’e salât-ü selâm et! Ve Âdem (aleyhisselâm)’a ve Nûh (aleyhisselâm)’a ve İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Musa (aleyhisselâm)’a ve İsa (aleyhisselâm)’a ve aralarında gelen tüm nebîlere ve mürsellere de! ALLAHU Tealânın salât ve selâmı cümlesinin üzerine olsun!”


ResimKÂR-ü-BeLÂ KıtMÎRi kul İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

EZELden ->EBEDe ->SELÂ
ELest-MAHŞER>KÂLû BELÂ
HÂLis MUHLis MUHAMMEDî
->YÜReğimdedir>KÂRBELÂ!.


ZEVK 8443

KÛN feyeKÛN KÂBEsin ->HAVvA ANA ->HACER ->MERYEMi
HATiCEtü’L- KÜBRÂ KEVNi ->FATIMAtü’z- ZEHRÂ MAHREMi

İBLİS ELBİSEn SOYUN!.unda
OLur!.. OLmaz!.. OYUN!.unda

->NÛR-u MuhaMMed MAHŞERi -->MUHABBetin MUHARREMi!.


21.09.17 14:28
01 muharrem 1439
brsbrsm..tktktrstkkmd-istANbuLa..


ENÂ>GÜNeş.. IŞık>NAHNU
Her OLÂN
->Yâ HAYyuL-HU
->RUBUBîYyet ->RESÛLîYyet
NÜBÜVvetten
-->VELÂyet BU
AŞKınYAŞA
!mak DOst DUYgU!.


Resim
KÂBE..
KÂBE.. KÂBE..
KÂBE.. KÂBE..KÂBE..
KÂBE.. KÂBE..KÂBE.. KÂBE..

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

جَعَلَ اللّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِّلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلاَئِدَ ذَلِكَ لِتَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَأَنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Cealallâhu'l- ka’bete'l- beyte'l- harâme kıyâmen li'n- nâsi ve'ş- şehra'l- harâme ve'l- hedye ve'l- kalâid (kalâide) zâlike li ta’lemû ennellâhe ya’lemu mâ fi's- semâvâti ve ma fî'l- ardı ve ennellâhe bikulli şey’in alîm (alîmun) : ALLAH Kâbe’yi, o hürmete lâyık mâbedi, insanların din ve dünyâ hayatları için bir nizam vesîlesi kılmıştır; o haram ay’ı da, Kâbe’ye gönderilen gerdanlıksız veyâ gerdanlıklı kurbanlıkları da... Bütün bunlar, ALLAH’ın göklerde olanı da, yerde olanı da bildiğini ve gerçekten ALLAH’ın her şeyi bildiğini sizin de bilip anlamanız içindir.”
(Mâide 5/97)


ResûLuLLah sallallahu aleyhi veselleme, EhL-i Beytine, Ashabına ve ÜMMetine
Es SÂLÂTü ves SELÂM OLsun EBedeNn!.


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin Resim Ve Âdeme ve Nûhin ve İbrâhîme ve Mûsâ Resim ve İsâ Ve mâ beynehum minennebîyyîne ve'l-mürselin Resim Salâvâtullahi ve Selâmuhu Tealâ aleyhim ecmaîn.

MÂNÂSI: ALLAHım! Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’e salât-ü selâm et! Ve Âdem (aleyhisselâm)’a ve Nûh (aleyhisselâm)’a ve İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Musa (aleyhisselâm)’a ve İsa (aleyhisselâm)’a ve aralarında gelen tüm nebîlere ve mürsellere de! ALLAHU Tealânın salât ve selâmı cümlesinin üzerine olsun!”


ResimKÂR-ü-BeLÂ KıtMÎRi kul İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HAYyat EL HAYy ALLAH ELi
Yâ HAYyu
L-HUsun TEMELi
EHL
-i BEYt ELi ->BİZ BİR-İZ
HAYy RASÛLuLLAH HAYy ELi!.


ZEVK 8445

KÂR-ü-BELÂ YÜZÜĞÜ’nün -->KEMÂLÂt KAŞı ->HUSEYiN.. aleyhisselâm..
BİZ BİR-İZ KULLuk KÂBEsi’n dÖRt KÖŞe TAŞı ->HUSEYiN.. aleyhisselâm..

KELÂMuLLAH KUNUTunun
KORKu BİLmez UMUTunun

HAYy MUHAMMed BULUTu’nun MERHAMEt YAŞı ->HUSEYiN.. aleyhisselâm..
MîM MUHABBet BULUTu’nun ->MERHAMEt YAŞı ->HUSEYiN.. aleyhisselâm..


celle celâlihu..
aleyhumusselâm..

22.09.17 22:23
02 muharrem 1439
kozyatğısümersitealperistANbuL..


Resim
ON MUHARREM BAHçamızı
YEDi RENkLi GÜLLe GÜLüm
HAKktır ->OLÂN BOHçamızı
HAZIR EYyLe TÜLLe GÜLüm!.



Resim

SuSsma SAZıMm!
->SaLL AVaZıMm!
-> HuSeYN HaYy!
NaZ ->NiYAZıMm!..
aleyhi's-selâm..

HaYy Dost!.
KÂR ü BeLâ BÂZÂRıMıZ!..

CÂNda CÂNÂN İDik GüL YÜZLü YÂRim
SeBBeha SeYRi-nde SıRr SÖZLü YÂRim
->ÖMRüm-ün ÖZeti ->CÂN ÖZLü YÂRim
ZeMZeM Dİye ZeHiR -ZıKKım ->AŞ Attın!.


*


MecnÛn Derdin LEYyLâ Ettin DİNdirdin
“BİZBİR-İZ”de >“BeLâ ATı”n BİNdirdin
->“İLLiYyiN”den ->“ESFeLin”e İNdirdin
“ELESt”inde ->GÖZ EYyLedin >KAŞ Attın!.


*

İBRaHiMî OLdum ->NÂRe DÜŞürdün
CihÂN CeheNNemi -> CÂNım PiŞirdin
YÂR PEŞinde ->KARLı DAĞLar AŞırdın
GÜL GÖsterdin ARDım SıRa >TAŞ Attın!.


*

mEĞeR HAYyÂL İMiş >NiÇin NEdENim
CÂNda -> CÂNÂN İMiş ->CeFâ EdENim
“KerbeL ÇÖLÜ”nde ->KALdı BEdENim
“ŞAM ŞeHRi”nde YeZiD-Lere >BAŞ Attın!.


*

SEVen<-> SEViLeNdir >SEVgiLi Diye
HASsret KOYdun MuhaBBete SEVgiye
->ÖZümü BAĞLadın ->SıRR SEVgiLiye
->İhvÂNine CeheNNemLer ->YAŞAttın!. Dost!. Dost.. celle celâlihu..


16.06.16 09:32
voiciistnbL.. şişLimemorialhstÂnesi..



“KerbeL ÇÖLÜ”nde ->KALdı BEdENim
“ŞAM ŞeHRi”nde YeZiD-Lere >BAŞ Attın!.:


Resim

gONCa GÜLPeygamberi
>Zibh-i Azîmi -> KeVSERi
-> İBRaHîM’in --> İSMâiL'i
Ehl-i Beyt’in SıRR SERVERi HuSeYN aleyhumu's-selâm!..


*Resim

gONCa GÜLü Peygamberin:

Resim---Ebu Sa’id radiyallahu anhu anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hasan ve Hüseyin, Cennet ehlinin iki gencidir.” buyurdu.

(Tirmizî, Menâkıb, (3778).

Resim---Aişe radiallahu anha anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, üzerinde siyah nakışlı bir kumaş olduğu hâlde sabahleyin (evinden) çıktı. O sırada Hasan geldi, onu örtünün altına soktu. Sonra Hüseyin geldi, onu da soktu. Sonra Fatıma geldi onu da soktu. Sonra Alî geldi onu da örtünün altına soktu ve sonra da: "Ey Ehl-i Beyt ALLAH günâhlarınızı (kulluk kirinizi) giderip sizi tertemiz yapmak istiyor!"” âyetini okudu. (Ahzâb 33/33) buyurmuştur.
(Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe 6/ (2424)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim âilemdendir” buyurmuştur. (Tirmizî, Sünen, V, 225.)

Resim---Enes radiyallahu anhu anlatıyor: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “Ehl-i Beyti’nden hangisini en çok seviyorsun?” diye sorulmuştu. “Hasan ve Hüseyin!” diye cevap verdi.
Hz. Fatıma aleyha's-selâm’a: “Benim oğullarımı bana çağır!” emreder, onları getirip koklar, kucaklardı.”

(Tirmizî, Menakıb, (3774)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her Anne’nin çocukları babasına nisbet edilir, ancak Fâtıman’nın iki oğlu (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) hariçtir. Çünkü ben onların velisi ve nisbet edilen babalarıyım” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, III, 179-180.)

Resim---Ya’lâ İbnu Mürre radiyallahu anhu anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah Hüseyin’i seveni sever. Hüseyin “esbat” tan biridir.” buyurdu
(Tirmizî, Menakıb, (3777); İbnu Mâce, Mukaddime, (144)

**Resim

>Zibh-i Azîmi -> KeVSERi
-> İBRaHîM’in --> İSMâiL'i


وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ
Resim---“Ve nâdeynâhu en yâ ibrâhîm(ibrâhîmu). : Ve ona "Ey İbrâhîm!" diye nidâ ettik (seslendik).” (Sâffât 37/104)

قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Resim---
“Kad saddakte'r- ru’yâ, innâ kezâlike neczî'l- muhsinîn (muhsinîne).: Sen rüyaya sadık kaldın (yerine getirdin). Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız.” (Sâffât 37/105)

إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْبَلَاء الْمُبِينُ
Resim---
“İnne hâzâ le huve'l- belâu'l- mubîn (mubînu).: Muhakkak ki bu, kesin olarak apaçık bir imtihandır.” (Sâffât 37/106)

وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Resim---
“Ve fedeynâhu bi zibhın azîm (azîmin).: Ve ona büyük bir kurbanı fidye (oğluna karşı bedel olarak) verdik.” (Sâffât 37/107)

***Resim

ÖLÜler ÖLDİRİlmez!
SAĞlar HuSeYN HuSeYN aleyhi's-selâm!.:


وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ
Resim---
“Velâ tahsebenne-lleżîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâ bel ahyâun ‘inde rabbihim yurzekûn (e): ALLAH yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma! Bilâkis onlar diridirler, RABB'leri katında rızıklanmaktadırlar.” (Âl-i İmrân 3/169)

****Resim

Aziz kardeşlerim,

ALLAH celle celâluhu nasib buyurdu ben önce, oğullarım Alper Vahid ve Mustafayla, sonra da kızım Ahsenle iki defa KerbeLÂ'yı ziyaret etme bahtiYÂRlığına kavuştum.. 24 yıl olmuş.. YAŞAnmadan ANlatılamaz o âlem..

KerbeLÂ, İslam Âleminde ve Tarihinde İmanın, Küfür fitnesiyle Tercih harbidir..
Acı da olsa kısaca hatırlayalım inşâe ALLAH!.


Ali kerremullahi veche ile Fâtıma aleyha's-selâmın evliliğinden bir sene sonra H. 3 (M. 625) senesinde Hz. Hasan aleyhi's-selâm, H. 4 (M. 626) senesinde Hz. Hüseyin aleyhi's-selâm dünyaya gelmiştir. Ardından Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Rukiye aleyhunne's-selâm isimli çocukları olmuştur.
(İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 418.)

Fâtıma aleyha's-selâm Anamız M. 633 yılında Ramazan ayının üçüncü gününde Salı günü 28 yaşında iken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden altı ay sonra Hakk’a yürümüştür ve sevgili babasına kavuşmuştur. (Müslim, Sahîh, IV, 1904.)

İmam Ali kerremullahi veche Miladî 661 yılında Haricîlerden Abdurrahman ibn-i Mulcem denilen bir canî tarafından Câmide namazdayken ağır yaralandı ve şehid edildi.

İslâm Âlemi iktidarı da 20 yıl boyunca Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm düşmanı Muaviye'nin eline geçti.. yerine oğlu I. Yezid mel’ununu hazırladı zorla gelecek biatları aldı. Bir krallık kurdu..
İmam Huseyn aleyhi's-selâm Yezid’e biât etmedi.. Hac için Mekke’ye oradan da, 72 kişilik Şühedâ Ordusu ve ailesiyle birlikte kendisine mektubla yardım sözü veren Kûfe'ye doğru yola çıktı.
Kûfe yakınlarındaki Kerbelâ'da kamp kurdu.

Yezid'in Kûfe valisi İbn-i Ziyad, 30 bin kişilik orduyu Hüseyin'in üzerine gönderdi.
Birkaç bin piyade ve 500 okçudan oluşan bir ordu, İmam Huseyn aleyhi's-selâm, âilesi ve canyoldaşlarının etrafını sardı.
İmam Hüseyin aleyhi's-selâm, kuşatmanın kaldırılmasını, kendisi ile birlikte âilesi ve taraftarlarının da Irak'ı terk etmesine izin verilmesini istedi.
Ordunun komutanı ve de, cennetle müjdelenen Sa'd b. Ebi Vakkas radiyallahu anhun oğlu olan hayırsız Ömer bin Sa'd, bu teklifi üstlerine iletti.
Neticede Ömer bin Sa'd'a, İmam Hüseyin aleyhi's-selâm ve beraberindekileri öldürmesini, yoksa kendi canından olacağını söylediler!.
Muharrem ayının 7'sinde Ömer bin Sa'd çemberi daralttı ve kampın su yollarını kesti.
Muharrem Ayının 9'unda, kampın su kaynakları tükendi ve önlerinde sadece savaşmak ya da teslim olmak seçeneği kaldı..

10 Muharrem Cuma günü sabahı İmam Hüseyin aleyhi's-selâm, aile efradı ile hüzünlü bir şekilde vedâlaştı ve onları kız kardeşi Zeyneb aleyha's-selâm’a emânet etti, ellerini kaldırıp ALLAH’a celle celâluhu dua etti ve sonra meşhur Şehâdet Hutbesini okudu katillerine karşı..
Ve kendisine ilk oku atan, ne acı ki cennetlik Sa'd b. Ebi Vakkas radiyallahu anh'ın oğlu gözüken Ömer bin Sa'd oldu. İmam Hüseyin aleyhi's-selâm teke tek meydan vuruşmasında önce Temim bin Kahta’yı sonra da Arap âleminin korkulan savaşçısı Zeyd bin Ebtahi'yi ikiye böldü..

Ve Şehâdet Vakti geldi çattı.. İmam Ali kerremullahi veche’nin arkadaşları İmam Hüseyin aleyhi's-selâmın candaşları tek tek şehid oldular. İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın oğlu Ali Ekber, Hasan aleyhi's-selâm'ın oğlu Kasım şehâdeti DEMlendiler!.

Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm kadınları ve çocukları çadırlarda birbirlerine sarılmış, savaşın bitmesini bekliyorlardı. İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın oğlu İmam Zeynelabidin aleyhi's-selâm da, çadırdaydı ve çok hastaydı. Diğer oğlu Ali Asgar aleyhi's-selâm henüz altı aylıktı ve susuzluktan ölmek üzereydi. İmam Hüseyin aleyhi's-selâm oğlunu kucağına aldı ve Yezid'in ordusunun karşısına dikildi. Çocuğa bir yudum su vermelerini istedi.
Ne acı ki, Hurmala bin Kâhil, Ömer bin Sa'd'ın emri ile çocuğu okla vurdu. Boynundan vurulan bebek oracıkta can verdi.. Hüseyin aleyhi's-selâm, oğlunu gömdükten sonra tekrar düşmanın karşısına çıktı, cihâda girdi ve onları teslim olmaya dâvet etti.. Şehâdete MeydÂNına yürüdü gitti ebediyen HâYy olarak Huseyn İbni HaYyDÂR aleyhumu's-selâm!..

Birebir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa'd'ın ordusu Şimr bin Zi'l Cevşen'in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hüseyin aleyhi's-selâm'ın üzerine yağmaya başladı.
Sinan bin Enes en-Nehai veya Şimr bin Zi'l- Cevşen kafasını kılıçla keserek İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ı şehid etti..
Kafası mızrağa takıldı ve herkese gösterildi. Üzerindeki değerli eşyalar alındı ve yarı çıplak bırakıldı.
Ubeydullah bin Ziyad'ın emri üzerine İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın cesedi atlara çiğnetildi.
Kesik başı bal tulumuna sokulup Şam’daki Yezîd Kâfirine müjdelik götürüldü..

72 şehidin cesedi El-Gadiriye köylüleri tarafından ertesi gün defnedildi.
Daha sonra Yezid'in askerleri çadırlara girdiler ve kampı yağmalamaya başladılar.
Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm Kadınlarının ziynetlerini almak için birbiriyle yarışan azgın düşman askeri karşılarına dikilen Zeyneb aleyha's-selâm'ı gördüklerinde ilk yaptıkları onu kırbaçlamak ve tekmelemek olmuştur.. Tesettürünü parçaladılar ki, iki oğlunu şehid veren Zeyneb binti Ali aleyha's-selâm Annemiz Babasının, annesinin ağabeylerinin yokluğunda:
“Ben oğullarımı ALLAH celle celâluhu yolunda kurbÂN verdim!.” diye feryâd ederken başından HİcÂBı çıkarıldığında gökler dolusu haykırdı:

“Yâ Ceddî!. Yâ MuhaMMedâ!
Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!
Gel -Gör ne büyük bir zulümle karşılaştık!.
Senin Ehl-i Beytin; Oğulların kılıçlarla doğrandı! Kızların zincirlere vuruldu! Şimdi de iffetlerine de saldırdılar! Hicâblarımızı soydular! Bu zulme nasıl dayanalım, yâ MuhaMMed aleyhi's-selâm!.””…


İmam Huseyn İbni Ali aleyhi's-selâmın Şehâdeti!
Zeyneb binti Ali aleyha's-selâmın esareti!
Ve Yezîd mel’unun zulum zilleti!..

İmam Hüseyin aleyhi's-selâm’ın:

“BİZ bu Kâr-u-BELÂ YOLunu KÂLÛ BELÂ’da SEÇtik!
Kanım dökülmeden ayakta durmayacaksa Ceddim MuhaMMed aleyhi's-selâmın dini!
Ey kılıçlar!. Haydi gelin alın beni, parçalayın, parça parça edin bedenimi!”


Buyuruşu, o ISsız-SeSSiz KerbeLÂ çÖLünde her seher Tevekkülün-Sadakatin-Teslimiyetin ve Rızânın ->Bâd-i SâBâsı olarak ESip DURmakta ve burcu burcu ŞehÎD KOKusuyla Kur'ân-ı Kerim İkrâsı OKUnmakta/DUYulmakta gök yüzünde HaYy Dost!.

الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
Resim---“Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn (râciûne).:Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki ALLAH içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.” (Bakara 2/156)

Ertesi gün kadınlar ve çocuklar develerle yargılanmak üzere Kûfe üzerinden Şam'a götürüldüler.
Çok kötü muamelelere tâbi tutuldular. Açlık ve susuzluğun üzerine Hüseyinaleyhi's-selâm ve askerlerinin kaybının acısı da eklenmişti. Yezid'in bu kötülükleri yapmaktaki amacının İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın destekçilerinin ne hallere düştüğünü gösterip, halkın desteğini kaybetmesini sağlamak olduğu söylenir..
Bununla birlikte Kerbelâ'dan Kûfe'ye ve Kûfe'den Şam'a yapılan yolculuklarda Hüseyin aleyhi's-selâm'ın kız kardeşi Zeyneb binti Ali aleyha's-selâm ve oğlu Zeynelabidin aleyhi's-selâm her fırsatta Yezid'in neler yaptığını ve Kerbela'da işlenen suçları müslümanlara anlattılar. Yezid'in mahkemesine çıkarıldığında Zeyneb aleyha's-selâm büyük bir cesaret örneği sergileyerek Yezid'in halifeliğinin geçersiz olduğunu ilan etti ve İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın Yezid'e karşı cihadını övdü..

Tutuklular bir sene Şam'da tutuldular. Hüseyin aleyhi's-selâm'ın 4 yaşındaki kızı Sakine bin Hüseyin aleyha's-selâm acıya dayanamayarak vefât etti. Yerel halk tutukluları hapiste yalnız bırakmadı ve Zeyneb binti Ali aleyhasselâm ile Zeynelabidin bin Hüseyin aleyhisselâm her gelen ziyaretçiye İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın haklı davasını anlattılar. Günümüz Suriye ve Irak'ına denk gelen topraklarda Yezid aleyhtârı oluşumlar baş göstermeye başladı. Durumdan endişelenen Yezid tutukluları serbest bırakarak Medine'ye gönderdi.


O gündür âşıkların yürek ataşlarında göz yaşı AŞURâ AŞI kaynar durur her MuHARRemde..
Hakka ve Hayra vefâ, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ALLAH celle celâluhu İttibâ ->DİRİyken DİRİlir elhamdulillahirabbilâlemîn!..

ALLAHu zül-CeLÂLin Salât u SeLÂMı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâma, Ashab-ı Güzîn radaiyallahu anhuma ve BİZ ÜMMet-i MuhaMMede OLsun inşaeALLAHu Teâlâ ebeden dâimen!.

Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.



İmâm-ı Alî kerremullahi vecheye ait salâvâtı şerîfe


Resim

TÜRKÇESİ: Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke Resim Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Resim Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Resim Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Resim Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Resim Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Resim Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Resim Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.

MÂNÂSI:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”


ResimKÂR-ü-BeLÂ KıtMÎRi kul İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim KÂR-ü-BELÂmmm..

EHL-i BEYt YOLU -->ÇİLEdir
SEVen
<->SEViLen ->BİLEdir
RESÛLuLLAH
->KELÂMuLLAH
KÜLLî ŞEYy
--->ALLAH İLEdir!.

hER NEFS ÖMRün SÖKer BirgüN
->ZamÂN ->hER DEFteri DÜRER
->ZULÜM KISIR ->ÇÖKer BirgüN
->KÜFÜR ->KIYAMete -->SÜRER!.


ZEVK 8448

Yezid bin Mervân->İBLİS’in ->ŞEYtÂN’a KuL->KÜFRün DÖLü
ZULMün ->ZÂHİRde ZUHURu -->VAR GÖZüken ->KALBi ÖLü

ŞERRin ->BÂTıL KURTKAPANı
HUSEYiN ŞÂH ->HAKka TAPANı
BAŞı ->ŞAM ŞEHRinde ŞEHîD ->BEDENi ->KÂR-ü-BELÂ ÇÖLü!.


celle celâlihu..
aleyhisselâm..

23.09.17 08:24
03 muharrem 1439
kozyatğısümersitealperistANbuL..



Resim

ELESttendir YÂR YÂResi
mAHşerdedir CÂN ÇÂResi
ÂŞIK GÖNLü GÜL-i ZÂResi
KuL İhvÂNim>NÛR-NÂResi!.


ResimResim

KuL İhvÂNim->ÂHir KeLÂM
EHL-i BEYt'edir ->Es SELÂM
->KüFüR-İMÂN->KERBELÂsı
DEvâm Etmekte ves-SELÂM!.


Resim


KiMdir bu Yezid Kâfiri?.
Ve NEdir KÂR-ü-BELÂ Zulmü?!.
Ve Lâneti!?. Ve ŞÂHLarın Şehâdeti..
KİMdir Mâsum ve Mâzlum HUSEYiN aleyhisselâm?.


Yezid, Emevî Hanedânı'nın kurucusu ve birinci Emevî halifesi olan Muâviye bin Ebu Süfyan'ın oğlu olarak 646 yılında Şam'da doğdu. Çocukluğu ve gençliği, babasının vâliliği münâsebetiyle Şam'da geçti. Annesi Ben-i Kelb kabilesinden Maysun adlı kültürlü bir kadındı. Muâviye, Maysun ile anlaşamadı, bu sebeple Maysun küçük yaştaki oğlu Yezid'i de yanına alarak kabilesinin yanına geri döndü.

Yezid; Ebû Süfyan’ın torunu, Muâviye’nin oğlu ve Emevî Sülâlesinin dinsiz zalimlerinden biridir.

Emevî sülâlesi, tâa başından beri; İslâm Dînini Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi MuhaMMed aleyhisselâm’a ve İslâm Dîniyle doğup, yaşayan ve yaşatan İmam Ali kerremallahu veche’ye ve EhL-i Beyt aleyhumusselâm’a her zaman düşmandı. Çünkü MuhaMMed aleyhisselâm ve Ehl-i Beyt’i aleyhumusselâm Haşimîler Sülâlesindendi..

Yezidin, ömrü boyunca düzenbâz, hilekâr, Ehl-i Beyt ve din düşmanı babası Muâviye, Küfe Vâlisi Muğire bin Şu'be'nin teşvik ve telkiniyle oğlu Yezid’i yerine 673 yılında veliaht ilân etti. Ve seçimle halifeliği kaldırdı..
Muâviye, özellikle Medine'de bulunan İslam büyüklerinin bu gelişme karşısındaki düşüncelerini öğrenmek istedi. Ancak, Hz. Hüseyin, Abdullan bin Ömer ve Abdullah bin Zübeyr aleyhumusselâm buna karşı çıktılar. Bu muhalefete rağmen Muâviye, ülkenin değişik beldelerindeki idarecilerini toplayarak veliaht olarak Yezid'e biât edilmesini istedi.
Muâviye’nin bu fitne kurtkapanına İmam Huseyin aleyhisselâm, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Zübeyr başta olmak üzere MuhaMMedî şuur sahibi sahabeler şiddetle karşı çıktılar.
Muâviye 679 yılında ölünce Emevîler, Yezidi kral tanıdılar..
Böylece zulüm kırallığının temeli atıldı. Fitne ateşini alevledi ve hâlâ sönmedi..

Yezid, babasının yaptıklarını aratmayacak zulüm ve zâlimlikler yapmıştır. Yezîd’in bütün hayatı zevk, sefâ ve dinsizlik ile geçmiştir. Yezîd’in tek amacı; EhL-i Beyt aleyhumusselâm’dan hayatta tek kalan İmâm Hüseyin aleyhisselâm’ı yeryüzünden kaldırmak ve haksız olarak işgal ettiği makamda, kendi aklınca ilelebet hüküm sürmekti..

Emevî Sülâlesi, Hâşimîler Sülâlesinden ve Hâşimîleri temsil eden MuhaMMed aleyhisselâm ve İmam Ali kerremallahu veche’den nefret ediyorlardı.
Bu nedenle; Yezîd’in dedesi Ebû Süfyan, İslâmiyet’in kuruluşunda, başlangıcında İslâm dîninin kurucusu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e karşı savaşmıştı.
Babası Muâviye, İslâm dîninin ayakta kalması için her türlü fedâkârlığı yapan Şâh-ı Velâyet İmam Ali kerremallahu veche’ye karşı savaşmıştı..
Muâviye, aynı zamanda; Hz.İmâm Hasan’ı da, karısı Câde’yi kandırarak zehirlettirmiş, zâlimliğini göstermiş ve İmâm Hasan aleyhisselâm’ı şehîd ettirmiştir..
Yezîd böylesine bir amansız hased fitnesi içinde büyümüş ve amansız bir EhL-i Beyt aleyhumusselâm düşmanı olmuştur.

Muâviye ve Yezîdin korkunç hasedinin temelinde;
Resûlullah MuhaMMed aleyhisselâm’ın; TENini, KANını, CÂNını, İMÂNını ve kıyamete kadar sürecek VELÂYete DERC OLmuş NÜBÜvvet CeRRyÂNını,
MuhaMMed aleyhisselâm ÜMMetine; İslâm Dininin, Hak, Hayr, Sadakat, Samimiyyet, Sabır Ve Selâmette; Adâlet, Doğruluk, Sadâkat, İyilik, Mazlumluk İçinde Hasbî Habibî Hizmet Etmek Özellik ve Güzelliklerinin OLuşu Yatmaktadır..

Bâtılın, Şerrin ve ŞeytÂNın uşağı Emevî Kralı Yezîd, Kendine bağlı Küfe Vâlisi Ubeydullah b. Ziyad Keferesi kanalıyla fitne tuzağını-kurtkapanını kurdu ve Küfe’liler adına Huseyin aleyhisselâm’a elçiler göndererek Kufe’ye: “Sana biât edeceğiz!.” hilesiyle çağırttı..

Bunun üzerine Huseyin aleyhisselâm’ın amcasının oğlu Müslim Küfe'ye giderek Hüseyin aleyhisselâm adına biâtleri kabul etti. Küfe Vâliliğine de atanan Basra Vâlisi harekete geçti ve Müslim'i öldürdü..

İslâmiyet’i ve dîni kuran yüce Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sevgili torunu-göz bebeği ve Şâh-ı Velâyet Aliyye’l- Murtezâ kerremallahu veçhe ile Fatmatü’z- Zehrâ aleyhasselâm’nın oğlu
İmâm Hüseyin aleyhisselâm ile ona uyan 72 yârânını, suçsuz ve susuz iken zulm ile şehîd ettiren;
İsmine yazık Yezîd’e, şehîd edenlere ve ona tâbî olanlara ebedî lânet OLsun!.

İlm-i kelâmın büyük Allâmesi olan Sadeddin-i Taftazanî: “Yezid'e lânet câizdir.” diye fetvâ vermiştir.

Ne acıdır ki, ŞeytÂN ŞERRinin hile tuzağını kuran Yezid’in Küfe Vâlisi Ubeydullah b. Ziyad, İmam Hüseyin aleyhisselâm ve yanındakileri izleyen Hurr şeytanına bir mektup yazarak; susuz, taşsız, ağaçsız, otsuz bir bozkırda durdurulmasını emretti. Yine Ömer b. Sad’a yolladığı bir başka mektupta da aynı şekilde “İmam Hüseyin aleyhisselâm ve yanındakilere bir yudum su dahi tattırılmamasını” emretti. Bunun üzerine beşyüz kişilik bir süvari İmam Hüseyin aleyhisselâm ve yanındakilerin suya ulaşmalarını engellemek için görevlendirildi.
(Mustafa Köksal, İslam Tarihi, ty: 190)

İmam Hüseyin aleyhisselâm ve beraberindekiler Kerbelâ’ya geldiklerinde hem susuz bırakılmış, hem de binlerce kişilik ordu tarafından sarılmış durumdaydılar. İnsanlık değerlerinden yoksun Kûfe Vâlisi zâlim Ubeydullah, İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın geri dönmek, Yezid hâiniyle’le görüşmek veya İslam sınırlarından herhangi birine gitmek isteklerinden hiçbirini kabul etmedi. Esâsen onun görevi Yezid’in emrini yerine getirmek yani İmam Hüseyin aleyhisselâm’ı şehid etmekti. Çünkü biliyordu ki, İmam Hüseyin aleyhisselâm yaşadığı sürece Efendisi Yezid’e rahat yoktu..

Sonuçta bu etrafı-tan sarmaları, hücumla saldırıları başladı. Çok dengesiz bir şekilde başlayan savaşta Hz. Hüseyin aleyhisselâm’ın 23 süvari ve 40 piyâdeden oluşan askerleri öğle üzeri olduğunda iyice azalmış durumdaydı. Hüseyin aleyhisselâm da bu az sayıda susuz ve bitkin insanla birlikte yaya olarak savaşıyordu.
O sırada hasta olan ve İmam Hüseyin aleyhisselâm tarafından savaşa girilmesine izin verilmeyen İmam Zeynelâbidin aleyhisselâm’dan başka kimse kalmayınca, kadın ve çocukları, kızkardeşi Zeyneb aleyhasselâm ile İmam Zeynelâbidin aleyhisselâm’a emânet bırakarak ve: “Hakk Yolu’nda ölmek, yük altına girmekten üstündür!.” buyurarak savaş meydanına girdi.
Sonunda Şimr’in emriyle her yandan hücum edilerek, atından düşürüldü ve İmam Hüseyin aleyhisselâm şehid edildi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in GÖZ NÛRu torunu İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın vücûdunda 33 ok, 34 kılıç ve kargı yarası vardı..


Resim
ELESt’tendir YÂR YÂResi
mAHşerdedir CÂN ÇÂResi
ÂŞIK GÖNLü GÜL-i ZÂResi
KuL İhvÂNim>NÛR-NÂResi!.


Resim Ve Şehâdet Tarihi; Devr-i DevrÂN, Seyr-i SeyrÂN, CevL-i CevLÂN ve Hayr-ı HayrÂN HÂL-i HaZıRına DÜŞüLdü.: Hicrî 10 Muharrem 61.. ki, Milâdî 10 Ekim 680..

Ebu Cafer Muhammed Bin Cerirü’t- Taberî’den nakledildiğine göre Yezid’in kendisi gibi zâlim ve insanlıktan nasiblenmemiş komutanı Ömer b. Sad, 10 süvari görevlendirerek;
“…Hz. Hüseyin aleyhisselâm’ın cesedini göğsü ve arkası ufalanıncaya, topraklar içinde belirsiz oluncaya kadar atlarına çiğnettiler!..”

(Taberî’den aktaran Asım, Köksal, İslam Tarihi, ty: 204)

Sonra çadırlar ve kadınlar yağma edildi, hasta ve yatakta olan İmam Zeynelâbidin Ali aleyhisselâm da öldürülmek istendi. Bu kanlı savaşın bitiminde İmam Zeynelâbidin aleyhisselâm, yatak ve yorganlara sarılarak saklanmıştı. İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın şehid edilmesi sonrasında çadıra koşan Şimr Kâfiri: “Hüseyin’in bir oğlu daha olacak o nerede?” diye aramaya başladı. Çadırın her tarafını arayıp çocuğu buldu. Fakat bu esnâda çadırda bulunan EhL-i Beyt aleyhumusselâm kadınları, Şimr’e hücum ederek Zeynelâbidin aleyhisselâm’ı bu câninin elinden kurtardılar.
Bu çirkin şavaşın en küçük kurbanı ise daha altı aylık bir bebek olan Hüseyin aleyhisselâm’ın oğlu Ali Asgar aleyhisselâm’dı..
İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın yanındakilerden şehid olanlar 72 kişi idi. Yezid Zâliminin ordusunun komutanı Ömer b. Sad, bu şehidlerin başlarını Vâli Ubeydullah’a gönderdi. Zâlimlikte sınır tanımayan Kral Yezid’in bu zâlim kulları, kesilen başları mızraklara geçirerek, farklı Arap Âşiretlerinden süvarilerle Kûfe’ye Küfrün Vâlisi Ubeydullah’a müjdelik götürdüler!.
Ubeydullah, İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın kesik başını bir sopaya taktırıp Kufe Sokaklarında teşhir etme cüretkârlığını da göstermiş, bundan sonra İmam Zeynelâbidin aleyhisselâm’ın ellerini bağlatıp, Kerbelâ’da öldürülenlerin kesilmiş başlarını ve tüm çoluk çocuğu Şam’a Küfrün Kralı Yezid’in yanına yollamıştır. Şam’a vardıklarında onları götüren Züheyr, Kral Yezid’in yanına girip başarıyı(!!?) müjdelemiş ve Kerbelâ Savaşının ayrıntılarını anlatmıştır..
İmam Hüseyin’in mübârek başı, Zâlim Yezid’in huzuruna getirilince, Yezid elindeki sopayla Hüseyin aleyhisselâm’ın mübârek dudaklarına dokunarak: “Bugün Bedir gününe karşılık!.”diye mırıldanmıştır.
Orada bulunan sahabelerden biri, buna tepki göstererek, Peygamber aleyhisselâm’ın İmam Hasan aleyhisselâm ve İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın dudaklarından öperek: “Siz ikiniz Cennet gençlerinin ulularısınız, Allah sizinle savaşanlarla savaşsın!.” dediğini duydum deyince Yezid’in emriyle dışarı çıkarılmış ve sürülmüştür.


Ebu Sa’id Hudrî radiyallahu anhu anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hasan ve Hüseyin, Cennet ehlinin iki gencidir.” buyurdu.
(Tirmizî, Menakıb, (3778).

İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın âilesini getiren kâfile, Küfrün Kralı Yezid’in sarayına getirilmişti.. Kısa süre sonra, EhL-i Beyt aleyhumusselâm kadınlarını Yezid’in huzuruna çıkardılar. Kadınlar, İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın kesik başını Yezid’in önünde görünce feryâd ve figân etmeye başladılar. Kadınlarla birlikte zincirli bir şekilde İmam Zeynel Abidin aleyhisselâm da, Yezid’in huzuruna getirilmişti. Manzaranın dehşetinden Yezid’in yanında bulunanlar bile dehşete kapılmışlar ve bunu açıkça belirtmişlerdi..

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hasan ve Hüseyin, Cennet ehlinin iki gencidir.” buyurdu.
(Ebu Sa’id radiyallahu anhu'dan; Tirmizî, Menakıb, (3778)

Resim

İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın şehâdeti ve KERBELÂ Faciası yüzyıllardır MuhaMMedî Hak ÂŞıKLarın Nefeslerinde Seslerinde Semâlara yükselmektedir;

Yüzü üstüne bıraktı Seyyidi
Kesti başını hemândem o lâin..
Kanı yere çün döküldü ol zaman
Zelzele düştü yere-ü dârügir..
Gulgula kıldı melâyik ağladı..
Yer gök oldu karagû ol zaman
Çaldı pıçağı işit kim neyledi..
Hem şehid oldu Hüseyn-ü pâk din
Düştü kavga âleme oldu figân..
Göğe değin çıktı feryâd-ü nefir
Ay güneş nurunu ol dem bağladı..
Yaradılmış cümlesi kıldı figân..

(Kastamonulu Şâzî)

Düştü Hüseyn atından Sahra-yı Kerbelâ’ya
Cibril var haber ver Sultânı Enbiyâya!.

(Kâzım Paşa)

Bir taraftan ahü feryadü figan-ı Ehli Beyt
Bir taraftan nara vü cuş ü huruş-ı Eşkiyâ..

(Aczî)

ResimsonUÇ ise;

“…Hz. Hüseyin aleyhisselâm’ışehîd edip öldürdüğü için Ziyad oğlu Ubeydullah’a Kûfe’yi ve Irak’ı verdi bahşiş olarak..
Horasan da, Sistan da Muâviye zamanında babası Ubeydullah bin Ziyad’ın elindeydi. Sonra onun elinden Yezid almıştı…”

(Taberî, c. IV, ty: 114)

Hz. Hüseyin'in şehid edilmesinden sonra Yezid'e karşı muhalefet eden Abdullah bin Zübeyr radiyallahu anhu kaldı. Emevîler, Mekke'de bulunan Abdullah'ın üzerine gönderilen kuvvetler bir netice elde edemediler. Mekke 683 tarihinde kuşatıldı. Kuşatma devam ederken, Yezid, 683 yılında ve 37 yaşında Şam'ın Havran Köyünde geberdi. Ölümünden sonra yerine oğlu geçti. Bunun üzerine bir netice alınmadan kuşatma kaldırıldı. Bu tarihlerde Yezid'e biât etmeye yanaşmayan Medineliler üzerine de kuvvet gönderildi. Önce biât etmeleri için kendilerine üç gün mühlet verildi. Bu süre dolduğu halde biât etmemeleri üzerine Medine'ye girildi ve biât etmeyenlere zorla biât ettirildi.. Çoğu Ashab-ı Güzîn ve Tâbîin olan Medine Halkına korkunç vahşetler sergilendi..
Bu zülüm, gerçek Müslümanlar arasında Emevîlere karşı büyük bir nefret ve intikam duygusu yarattı. Başta Ubeydullah b. Ziyad olmak üzere İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın şehid edilmesinde rol oynayanlardan hesap sormak üzere İbrahim b. Eşter gibi komutanlar yola çıktı..
Nihayet bir gün Muhtar isimli bir kahraman arkadaşları ile birlikte ayaklandı. Kûfe şehrindeki Ömer bin Sa’d ile Kerbelâ Olayı’na katılanlardan 210 kişi kılıçtan geçirildi. Bu karışıklıklar sırasında kaçmaya çalışan Hz. Hüseyin aleyhisselâm’ın kâtili Şimr Kâfiri de, yakalandı ve katledildi.. 750 yılında Emevî Hanedânı’nı deviren Abbasîler, onlardan öyle bir öc aldılar ki, ölülerinin kemiklerini bile mezarlarından çıkarıp yaktılar. Böylece Muavîye’nin hile ve para üzerinde kurduğu Emevî zulümü sona erdi.
Ancak ne yazık ki bu kez de, Abbasîlerin zulmü başlıyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin ve İmam Ali kerremallahu veche’nin amcazâdeleri olmalarına rağmen, onlar da kendi soyuna karşı çok büyük baskı, zulüm ve katliâmlardan çekinmediler ve yaptılar maalesef!..


Resim
KuL İhvÂNim ÂHir KeLÂM
EHL-i BEYtedir ->Es SELÂM
->KüFüR-İMÂN->KERBELÂsı
DEvâm Etmekte ve’s-SELÂM!.


كَيْفَ يَهْدِي اللّهُ قَوْمًا كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُواْ أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
"Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enne’r- resûle hakkun ve câehumu’l- beyyinât (beyyinâtu) vallâhu lâ yehdi’l- kavme’z- zâlimîn (zâlimîne).: Îmânlarından sonra inkâr eden kavmi, ALLAH nasıl hidâyete erdirir? Ve onlar, RESÛL’ün Hak olduğuna şâhid oldular ve onlara beyyineler (açık deliller) geldi. Ve ALLAH, zâlimler kavmini hidâyete erdirmez.”
(Âl-i İmrân 86)

أُوْلَئِكَ جَزَآؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّهِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
"Ulâike cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).: İşte onların cezası, ALLAH'ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin onların (fâsıkların) üzerlerine olmasıdır.”
(Âl-i İmrân 87)

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أُوْلَئِكَ يُعْرَضُونَ عَلَى رَبِّهِمْ وَيَقُولُ الأَشْهَادُ هَؤُلاء الَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى رَبِّهِمْ أَلاَ لَعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ
"Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi kezibâ (keziben), ulâike yu'radûne alâ rabbihim ve yekûlu’l- eşhâdu hâulâillezîne kezebû alâ rabbihim, e lâ lâ'netullâhi alâ’z- zâlimîn (zâlimîne).: Ve kim, ALLAH’a yalanla iftira edenden, daha zâlimdir? İşte onlar RABB’lerine arz edilirler. Ve şâhidler: “İşte bunlar RABB’lerine yalan söyleyenler.” derler. ALLAH’ın lâneti zâlimlerin üzerine değil mi?”
(Hud 18. âyet)

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
"Ve lev yuâhızullâhun nâse bi zulmihim mâ terake aleyhâ min dâbbetin ve lâkin yuahhıruhum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn(yestakdimûne).: Ve eğer ALLAH, insanları zulümleri sebebiyle sorgulayıp (derhal) cezâlandırsaydı, onun (yeryüzünün) üzerinde yürüyen canlılardan bir canlı bırakmazdı. Ve fakat onları, belirli bir zamana kadar tehir eder (erteler). Artık onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat tehir edilir (ertelenir) ne de (bir saat) evvele alınır.”
(Nahl 16/61)


nOt:

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sünnetinde ve Dört Halife döneminde Cuma günü hutbe, Cuma namazından sonra olup, önce Cuma namazı kılınıyor, sonra hutbeokunarak halk dağılıyordu. Fakat Emevîler, hutbeyi Cuma namazından önceye almışlardı. Bunun sebebi, Emevî yönetimi hutbede asla helâl olmayan bazı sözler söylüyorlar, EhL-i Beyt aleyhumusselâm’a açıkça l3anet okuyup küfr ediyorlardı.
Halk da, bu sözleri dinlememek için namazdan sonra mescidden çıkıp gidiyordu. Bunu önlemek için Emevîler hutbeyi Cuma namazından önceye almışlardır.

(bkz. Serahsî, el-Mebsut, 2/37; Serahsî, Abdülazîz b. Ahmed, ei-Mebsut, Daru'l-Ma'rife, Beyrut 1989, Il, 36)

"Rivayete göre Mervan bayramda namazdan önce hutbe okuyunca İmare b. Rueybe adındki sahabe (Şevkanî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Neylü'l- Evîtir, Kahire, ty., III, 303, 304, no: 2.)
ayağa kalktı ve: "Ey Mervân! Rasûlullah (aleyhisselâm) minberi (musallaya/câmi avlusuna) çıkarmadığı halde sen çıkardın.
(Bayram günlerinde minber musallaya çıkarılmazdı. İlk önce Hz. Osman radiyallahu anhu çıkardı, sonra vazgeçti. Mervan Medine Vâliliği sırasında bayram günü minberi musallaya çıkardı. Ashab tarafından bu yüzden tenkid edildi.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, namazdan önce hutbe okumadığı halde sen önce hutbe okudun. O, sadece namazdan sonra hutbe okurdu." dedi.
Mervân: "Bu, terkedilmiş bir şeydir" dedi.
Bunun üzerine Ebu Sa'id el-Hudri radiyallahu anhu şöyle dedi: "Şu adam var ya!. Üzerine düşen görevi yerine getirdi. Çünkü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden biri münker bir şey görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Ona da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Fakat bu sonuncusu imânın en zayıfıdır. (yani imanın en zayıf tezahürüdür)” buyurdu.

(Bu rivâyet için ayrıca bkz. Abdürrezzak es San'anî, Ebu Bekir, el-Musannej; el-Meclisu'l-'ilm, Beyrut 1971, III, 285, no: 5649; Şevkanî, III, 303-304, no: 2.; Serahsî, el-Mebsut, 2/37)

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ i şöyle buyururken işittim dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”buyurdu.
(Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)

“Hutbe, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve Hulefa-i Raşidin dönemlerinde de namazdan sonra idi. Tâ ki Beniî Ümeyye (Emevîler) namazdan önce okumayı ihdas ettiler. Çünkü onlar hutbelerinde helâl olmayan şeyleri konuşuyorlar, insanlar da onları duymamak için oturmuyorlardı. Bunun üzerine onlar dinlesinler diye hutbeyi namazdan önceye aldılar. Bayram hutbeleri, Cumada olduğu gibi iki hutbeli olarak okunur..” (Serahsî, el-Mebsut, 2/37)

Resim

Fitne ateşi bir kerre alevlenmeye görsün, başladığında herkesi yakar ve HAKk TeÂLÂ’ya Mü’min KULLuk Denemesinden geçirir..
ALLAHu zü’L- CeLÂL, şüphesiz ki, kimin ne söylediğini, kimin ne çevirdiğini ve kimin neye müstahak olduğunu bilendir, görendir. Hak edilen hak edeni bulup helâk veya ihyâ etmedikçe vazgeçmez…“Ölecek olan açık bir delile ölsün ve yaşayacak olan da açık bir delille yaşasın” hükmünce.:


إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدتَّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِن لِّيَقْضِيَ اللّهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ
" İz entum bil udvetid dunyâ ve hum bil udvetil kusvâ ver rekbu esfele minkum, ve lev tevâadtum lehteleftum fîl mîâdi ve lâkin li yakdiyallâhu emren kâne mef'ûlen li yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an beyyineh (beyyinetin), ve innallâhe le semîun alîm(alîmun).: Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak ALLAH, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helâk olacak kişi apaçık bir delilden sonra helâk olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz ALLAH, gerçekten işitendir, bilendir.”
(Enfâl 8/42)

Emevî Soyu, iktidarı ele geçirince kin ve nefretle, EhL-i Beyt aleyhumusselâm’a yapmadıklarını bırakmamışlardır… Öyle ki, Arabistan sahası ve merkez dünyayı EhL-i Beyt aleyhumusselâm için dâr etmişlerdir. Toplumun mazlum olanları ve EhL-i Beyt aleyhumusselâm, o siyasî linç ve takibten kurtulmak için her biri İslam yurtlarının en ücrâ köşelerine dağılmak zorunda kalmışlardır..
Bununla da kalmayan Emevî Hanedânı, kendi iktidarının gerekliliğini, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Evlâdı EhL-i Beyt aleyhumusselâm’a hakaret ve küfür üzerine binâ etmiştir. Hutbelerde, vaazlarda âleni şekilde, başta İmam Ali kerremallahu vechehu ve evlâdları olmak üzere Âl-i Âba'ya küfürü gelenek hâline getirdiler…
Ve böylece Yezid gibi bazı Emevî Kralları kıyamete kadar lânetle anılmaya müstahak oldular..
Tâ ki Ömer bin Abdülaziz halife oluncaya kadar, Cuma hutbelerinden EhL-i Beyt aleyhumusselâm’a lânet okumak ve açıkça küfretmek sürdü..

Ömer bin Abdülaziz, halife olunca ilk işi, hutbelerde İmam Ali ve EhL-i Beyt aleyhumusselâm'a küfür ve lânet edilmesini yasakladı. Zâten, Medine’de vâlilik yaptığı sırada da, kendisi için 9 kişiden oluşan bir müşavere heyeti oluşturmuştu. Onlara sormadan asla iş yapmazdı, hüküm vermezdi. Öyle bir adilâne ortam var etmişti ki, İslam Dünyasının birçok bölgelerinde, Emevî Vâlilerinin zulüm ve baskılarından bunalanlar kendilerini Medine'ye atmanın bir yolunu aramaya başladılar.
Bu durumu kendileri için sakıncalı bulan başta Haccac gibi vâliler, merkeze baskı uygulayarak Ömer bir Abdülaziz'in görevden alınmasını sağladılar. Fakat kader, sonradan Ömer bin Abdülaziz'i, kendisine komplo kuran o vâlilere halife yaptı. Bunu içlerine sindiremeyen Emevî derin yapılanması harekete geçti. Devleti kendi babalarının malı sanan o derin yapılanmanın kukla temsilcisi Irak Vâlisi Haccac, devlet içindeki gizli casus gücünü kullanarak, Halife Ömer bin Abdülaziz'i, hizmetlisi bir köle eliyle zehirletti.

Ömer bin Abdülaziz, Emevî halifelerinin sekizincisi ve en mümtaz halifesidir. Muaviye’nin vefâtı yılı olan 679 yılında Medine’de doğdu (bazı kaynaklarda doğum yeri Mısır olarak geçer). Ömer bin Abdülaziz, İkinci Halife Ömer bin Hattab’ın adaşı ve torunudur..

En hayırlı işi, Emevî İdaresindeki ülkelerde Cuma hutbelerinde Dördüncü Halife İmam Ali bin Ebu Talib kerremallahu vechehu’e ve EhL-i Beyt aleyhumusselâm’a lânet okumak âdeti gelenek olmuştu. Ömer bin Abdülaziz, halife olunca, bu âdeti kaldırdı, ve yerine Kuran’dan Nahl 90. âyetinin okunmasını sağladı.

Ömer b. Abdülaziz 10 Şubat 720 Receb ayında daha 40 yaşlarında iken Halep’te zehirlenerek Hakk’ın rahmetine kavuştu. Naaşı Halep yakınlarına defnedildi…


إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
"İnnallâhe ye’muru bi’l- adli ve’l- ihsâni ve îtâi zî’l- kurbâ ve yenhâ ani’l- fahşâi ve’l- munkeri ve’l- bagyi, yeizukum leallekum tezekkerûn (tezekkerûne).: Muhakkak ki ALLAH, adaletli olmayı ve ihsanı ve akrabalara vermeyi emreder. Ve fuhuştan, münkerden (ALLAH’ın yasakladığı şeylerden) ve azgınlıktan (hakka tecâvüzden) sizi nehyeder. Böylece umulur ki siz, tezekkür edersiniz/ öğüt alırsınız , düşünüp tutarsınız diye size öğüt veriyor.”
(Nahl 16/90)


Resim

47. SALÂVÂT-ı ŞERÎFE: FÂTİMÂTüz- ZEHRÂ ANNE'mizin SALÂVÂTı:

Resim


الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ رُحُهُ مِحْرَبُ الْاَرْوَاحِ وَ الْمَلاَئِكَةِ وَ ألْكَوْنِ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ هُوَ إمَامُ الْأَنْبِيَاءِ وَ الْ مُرْسَلِين
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ هُو إمَامُ أهلِ الْجَنَّةِ وَ إبَادِاللّهِ الْمُؤْمِنِين


ResimTÜRKÇESİ :
ALLAHümme salli alâ men rûhuhu mihrâbü'l- ervâhi ve'l- melâiketi ve'l- kevni
ALLAHümme salli alâ men hüve imâmü
'l- enbiyâi ve'l- mürselin,
ALLAHümme salli alâ men hüve imâmü ehli'l- cenneti ve ibâdillahi'l- 'minin...


ResimMÂNÂSI :
ALLAHım!. Rûhu, kâinâtın, meleklerin ve rûhların Mihrâbı olan O yüce Zâta (sav) salât ü selâm et!.
ALLAHım!. Katından gönderilenlerin ve peygamberlerin İmamı olan O yüce Zâta (sav) salât ü selâm et!.
ALLAHım!. Cennet ehlinin ve ALLAHın mümin kullarının İmâmı olan O yüce Zâta (sav) salât ü selâm et!.


(7 letâifimizin sâllini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla! Âmin!.)


Resim

Fâtımâtuz-Zehrâ (aleyhasselâm) ANNemiz'in NÛR DuÂsı:

Bismillâhin Nûr!
Bismillâhi NûRi'n- NûR!
Bismillâhi NûRun alâ NûR!
Bismillâhillezî huve mudebbiru'l- umûr!
Bismillâhillezî halakan NûRa minen- NûR!
Elhamdu lillâhillezî halakan NûRa minen- NûR!
Ve enzelen NûRa alet- tûr, fî kitâbin mestûr, fi rikkin menşûr,
Bi kaderin makdûr, alâ nebiyyin mahbûr!
Elhamdu lillâhillezî huve bil- izzi mezkûr
Ve bi
l- fahri meşhûr ve ales- serrâî vez- zarrâi meşkûr!
Ve sallallâhu alâ MuhaMMedin ve âlihit- tâhirîn!.

Resim

ResimMÂNÂSI:

NûR olan ALLAHın adıyla,
NûRun NûRu olan ALLAHın adıyla,
NûR üstüne NûR (her NûRdan daha üstün) olan ALLAHın adıyla,
Bütün işleri-emirleri-ömürleri tedbirle yapan ALLAHın adıyla,
NûRu NûRdan yaratan ALLAHın adıyla;
NûRdan NûR yaratan ve NûRu Tûr Dağındaki yazılmış kitâba, yayılmış kâğıda, belli oranda, faziletlerle dolu Peygamberine (Hz Musâya) nâzil eden ALLAHa hamd olsun!
Hamd, izzetle anılan, övgüyle tanınan, darlıkta ve genişlikte şükürle yâd edilen ALLAHa mahsustur!
ALLAHın salâtı MuhaMMede ve Onun pâk Ehl-i Beytine olsun!

Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.




Resim
ON MUHARREM BAHçamızı
YEDi RENkLi GÜLLe GÜLüm
HAKktır ->OLÂN BOHçamızı
HAZIR EYyLe TÜLLe GÜLüm!.


Yâ RABBenâ ALLAHımız celle celâlihu!.
Biz, FAKRiYyet-ACZiYYet-ZiLLet-İLLet İçinde, MuHTaÇ-MECBÛr-ME’MuR-MAHKuM KULLarınız,
BİZe, ZÂTuLLAH, KELÂMuLLAH, RASÛLuLLAH, EHL-i BEYtuLLAH ve ESMÂuLLAH Hörmetine,
İLMuLLAH’ındaki HAK ve HAYRını NÂSiB ve KISMet BUyur ve,
BİZi, SENden başka kimslere MuHTaÇ ve MaHCûB etme ALLAHımız celle celâlihu!.
BİZi, SENden RAZı OLan ve RAZı OLduğun KULLarından KıL!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Âmin!. Yâ KEFîLu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VEKîLu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VELîYyu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VEDûDu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ LATîFu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ HABîRu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ MUHEYMiNu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ ALLAH!. ALLAH!. ALLAH celle celâlihu!.

Âmin!.. Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


ResimKÂR-ü-BeLÂ KıtMÎRi kul İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ALLAH->RESÛL NÛRu->BİZ-Le
KABLO-CERyÂN ->BİZBİR-İZLe
->VELÂYyete DERC->NÜBÜVvet
-->EHL-i BEYt YOLUnu -->İZ-Le!.


ZEVK 8450

KİTÂBîYyeti HAtm EYyLe ->DUYup-UYup ->KİTÂBî OL
HABİBîYyeti HAzm EYyLe ->HAKk HALkına->HİTÂBî OL

ALLAH ve RESÛL’e TESLim OL
->İMÂNîYyet ->TÂBîYyet YOL
->İTÂat ET!.->SuLtÂNken KUL

->RESÛLuLLAH ->KELÂMuLLAH -->EL KİTÂBına TÂBî OL!.


24.09.17 09:31
04 muharrem 1439
kozyatğısümersitealperistANbuL..


Resim

KÂR-ü-BELÂ ->AŞKın AH!ı
“AK-KARA SIRRı”n->SİYAHı
->RABB’ına->ŞÂHiD OLÂN-a
Şu ÂN ->Şe’ÂN>ŞeHRuLLAHı!.


Resim

ŞeHRuLLAH!.:

21 Eylül 2017 Perşembe günü Hicrî 1439 yılına girdik. Hicrî Yılın ilk ayı Muharrem ayıdır. 1 Muharrem Hicrî Takvimin başlangıcı, dolaysıyla Hicrî Yılbaşı olarak kutlanılmaktadır.
Mânâ Âlemindeyse, TEVHiDuLLAHa MuhaMMedî Hicretimizi tebrik ederimmm..

Sözlükte “haram kılınan, yasaklanan, kudsal olan, saygı duyulan” anlamlarına gelen Muharrem, savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan birinin adıdır. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Muharrem Ayını “Şehrullahi’l- Muharrem” olarak yani “Allah’ın ayı Muharrem” olarak nitelendirmiştir. Muharrem ayı, ilahî bereket ve feyzin, Rabbanî ihsan ve ikramın coştuğu bir aydır. ALLAHu zü’L- CELÂL’in günü, ayı, yılı olmaz, ancak ALLAH celle celâlihu’nun RAHMetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tarafından bu şekilde ifâde edilmiştir.

Kur’ÂN-ı Kerimde muharrem kelimesi ay ismi olarak geçmemekle birlikte saldırıya uğrama durumu hariç savaşmanın haram olduğu aylardan söz edilerek bu aylara saygı gösterilmesi emredilmiştir.:

Bakara 2/191,194,217; Mâide 5/2,97; Tevbe 9/5,36.

فَإِذَا انسَلَخَ الأَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُواْ الْمُشْرِكِينَ حَيْثُ وَجَدتُّمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُواْ لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍ فَإِن تَابُواْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ فَخَلُّواْ سَبِيلَهُمْ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
"Fe izânseleha’l- eşhuru’l- hurumu faktulû’l- muşrikîne haysu vecedtumûhum ve huzûhum vahsurûhum vak'udû lehum kulle marsad (marsadin), fe in tâbû ve ekâmû’s- salâte ve âtû’z- zekâte fe hallû sebîlehum, innallâhe gafûrun rahîm (rahîmun).: Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın). Gözetleme yerlerinin hepsine oturun (onları gözaltında tutun). Bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve namaz kılar ve zekât verirlerse o taktirde onların yolunu serbest bırakın. Muhakkak ki ALLAH; Gafur’dur, Rahîm’dir.”
(Tevbe 9/5)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Haram Ayları “Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb Ayları” olarak açıklamıştır. (Buharî, Megazi,77,Tevhid,24; Müslim, Kasame,29)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Haram aylar, Receb, Zilkâde, Zilhicce ve Muharremdir.” buyurmuştur.
(İbni Cerîr)

Hicrî takvimde yer alan ay isimlerinin miladî V. yüzyılın başlarında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin baba tarafından beşinci dedesi olan Kilab b. Mürre tarafından belirlendiği nakledilmektedir.
ALLAHu zü’L- CELÂL’in kâinata koyduğu ve “SüNNetuLLAH” olarak nitelenen, güneşin ve ayın belli hareket düzeni O’nun sabit kanunlarıdır. Gün, ay ve yıl kavramları bu hareket düzeninin birer sonucudur. ALLAHu zü’L- CELÂL, bu gerçeği Tevbe Sûresinde şöyle işaret etmektedir:


إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِندَ اللّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَات وَالأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلاَ تَظْلِمُواْ فِيهِنَّ أَنفُسَكُمْ وَقَاتِلُواْ الْمُشْرِكِينَ كَآفَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَآفَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
"İnne iddete’ş- şuhûri indallâhisnâ aşera şehren fî kitâbillâhi yevme halaka’s- semâvâti ve’l- arda minhâ erbeatun hurum (hurumun) zâlike’d- dînu’l- kayyimu fe lâ tazlimû fîhinne enfusekum ve kâtilû’l- muşrikîne kâffeten kemâ yukâtilûnekum kâffeh (kâffeten), va'lemû ennallâhe mea’l- muttekîn (muttekîne).: Muhakkak ki; Allah’ın kitabında (ifade edildiği üzere) ayların adedi, Allah’ın indinde semâların (göklerin) ve yerin yaratıldığı gün (zaman) 12’dir (12 olarak dizayn edilmiştir). Onlardan dördü haram (aylar)dır. Bu (dîn), kayyum olan dîndir. Artık onların içinde (o aylarda) nefslerinize zulmetmeyin. Onların hepinizle savaştığı gibi müşriklerin hepsiyle savaşın. Ve biliniz ki, muhakkak Allah, takvâ sahibleri ile beraberdir.”
(Tevbe 9/36)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Vedâ Haccı sırasında Minâ’da irad ettiği hutbesinde şöyle buyurmaktadır: “İşte zaman hakikaten Allah Teâlâ’nın gökleri ve yeri yarattığı günkü durumu gibi bir devreye girdi: Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır ki, üçü birbirinin ardında Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, biri de Cumada ile Şabân arasındaki Receb Ayıdır”
(Buharî, Bed’ul- halk,2; Müslim, Kasame,29; Ebu Davûd, Menasik,67)

İslam’ın zuhurundan sonra da Muharrem Ayı, dini, sosyal ve tarihi önemi haiz olaylara sahne olmuştur. Bu durum Muharrem ayını, İslam kültürü açısından da ön plana çıkarmaktadır..

İbni Abbas (radiyallahu anhu) dan rivâyet edildiğine göre; “Fecr Sûresinde üzerine yemin edilen “fecr” den maksadın muharrem ayı” olduğu şeklinde bir yorum vardır. Ayrıca bu Sûrede yine “üzerine yemin edilen on gecenin”..
(Fecr 89/2)
Muharrem Ayının ilk on gecesi kabul edildiği de belirtilmektedir. (Taberî, XXX,107)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Ramazan ayından sonraki en faziletli orucun Muharrem ayında tutulan oruç olduğunu” ifâde etmiştir. (Müslim, Siyam, 202-203; Nesaî, Kıyamu’l- leyl, 6)

Hz. Ömer radiyallahu anhu’n halifeliği döneminde H. 17 (M. 638) yılında, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Mekke’den Medine’ye hicretinin resmi takvim başlangıcı olarak kabul edilmesiyle Muharrem Ayı hicrî yılın ilk ayı olarak belirlenmiştir. Arap hükümdarları yeni yılın ilk gününe saygı gösterir ve tebrikleri kabul etmek üzere törenler düzenlerlerdi. Osmanlılar döneminde de Muharrem Ayında devlet ricâli padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve Padişah’ın“ Muharremiyye” denilen hediyelerini alırlardı. Kendileri de mâhiyetindeki kişilere Muharremiyye verirlerdi. Muharrem ayında Tekke ve Câmilerde okunan Kerbelâ Vaka’sına dair ilahiler de Muharremiyye olarak adlandırılırdı. Günümüzde hala Mısır, Tunus, Cezâyir ve Fas gibi ülkelerde bu ayda çeşitli kutlama törenleri düzenlenmektedir. (İslam Ansiklopedisi, 31/5. Muharrem maddesi.)


AŞURE GÜNÜ (ON MUHARREM) ve ORUCU.:


Aşure, on sayısı ile ilgili olan “aşr” ve “aşir” veyâ develerin güdülmesiyle ilgili “ışr” kökünden türemiş Arapça bir kelimedir diyenler çoğunlukta olmakla birlikte İbranice’den geldiğini söyleyenler de vardır..

Aşure’ nin menşei hakkında iki görüş vardır. Birincisi, Musâ aleyhisselâm ve kavminin, Firavun’un zulmünden kurtulduğu ve Yahudilerin oruç tutmakla mükellef olduğu bir gündür. İkincisi ise, Nûh aleyhisselâm’dan itibâren bütün Sami Dinlerde mevcud olan ve Cahiliye devri Arapları arasında da İbrahîm aleyhisselâm’dan beri önemli görülüp oruç tutulan bir gündür. Bu görüş, Aişe radiyallahu anha ile Abdullah b. Ömer radiyallahu anhu’n rivâyetlerine dayanır.

Aişe radiyallahu anha: “Aşure, Kureyş Kabilesinin Câhiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince de bu orucu devâm ettirmiş ve başkalarına da Aşure Günü oruç tutmayı emretmiştir. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşure Gününde oruç tutmayı bırakmış, bundan sonra Müslümanlardan isteyen bu günde oruç tutmuş, isteyen tutmamıştır” buyurmuştur.

(Buharî, Savm.69; Tirmizî, savm,49; Müsned,VI,29-30)

Abdullah b. Ömer’in aynı konudaki rivâyeti ise şöyledir: “Aşure Cahiliye devri insanlarının oruç tuttuğu bir gündü. Fakat ramazan orucu farz kılınınca Resulullah (sav) e aşure orucu konusu sorulmuş, o da; Aşure Allah’ın günlerinden bir gündür, dileyen bu günde oruç tutsun, dileyen oruç tutmasın” buyurmuştur.
(İ. Ahmed, Müsned, ll.57,143)

Aişe radiyallahu anha’nın Aşure gününde Kâbe örtülerinin değiştirildiğini anlatan diğer bir rivâyeti de bunu desteklemektedir. (İ. Ahmed, Müsned, VI.244)

Nûh aleyhisselâm zamanından beri bütün Sami Dinlerde makbul sayılan aşure gününde oruç tutmak Yahudilere farz kılınmıştı. Onlar yedinci ayları olan Tişri’in onuncu gününe rastlayan aşurayı bayram telakki ederek bir takım merasimler icra eder ve bir yıllık günahlardan temizlenmek üzere oruç tutarlardı. (Levililer,16/30-34,23/27)

Cahiliyye devrinde Kureyş’in de tuttuğu aşure orucunu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bi’setten önce tutmuş, sonra bir ara terk etmişse de Medine’ye hicret edince Hz. Musâ (aleyhisselâm) ın şeriatına uyarak Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar bir veyâ iki defa o da bu orucu tutmuş ve Müslümanlara da tutmalarını emretmiştir. Hatta münâdiler/müezzinler çıkararak aşure orucunu halka duyurmuş, geceleyin oruca niyet etmeyenlerin günün yarısında haberdâr olsalar dahi o andan itibâren oruca başlamalarını emretmiştir. (Buharî, Savm,69)

Ramazan orucunun farz kılınması ile birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır. Artık bu tarihten itibâren Aşure Orucunun müstehab olduğuna İslam âlimleri ittifâk etmişlerdir. Yahudileri taklit etmemek ve hurafelerin İslam bünyesine girmesine engel olmak için mü’minleri uyarmış ve sadece aşure günü değil, Muharrem Ayının dokuz, on veyâ on ve on birinci günlerini oruç tutmalarını tavsiye etmiştir. (Buharî, Savm,69)

Bugünde ALLAHu zü’L- CELÂL, on Peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş kudsîyetini artırmıştır. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir.:

1-) Âdem aleyhisselâm’ın tövbesi Aşure Günü kabul edilmiştir.
2-) Nûh aleyhisselâm’ın gemisi Cudi Dağının üzerine Aşure Günü demirlemiştir.
3-) Yûnus aleyhisselâm balığın karnından Aşure Günü kurtulmuştur.
4-) Eyyûb aleyhisselâm’ın hastalığından Aşure Günü şifâya kavuşmuştur.
5-) İbrahîm aleyhisselâm’ın oğlu İsmâil aleyhisselâm Aşure Günü doğmuştur.
6-) Yâkub aleyhisselâm’ın oğlu Yûsuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
7-) Yûsuf aleyhisselâm kardeşlerinin attığı kuyudan Aşure Günü kurtulmuştur.
8-.) Davûd aleyhisselâm’ın tövbesi Aşure Günü kabul edilmiştir.
9-) Musâ aleyhisselâm Aşure günü Kızıl Denizi yararak kurtulmuş, Firavun ve ordusu ise boğulmuştur.
10-) İsâ aleyhisselâm o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâ’ya yükseltilmiştir.

(Sahih-i Müslim Şerhi, 6/ 140)

Musâ aleyhisselâm’ın Aşure Günü oruç tutması gibi hususlar dikkate alındığında, Aşure Gününün Nûh aleyhisselâm’dan itibâren semavî dinlerde önemli bir yer işgal edildiğini görmekteyiz. Aşure Günü Müslümanlar nazarında da önemli, mübârek ve mukaddes kabul edilmiştir. Bu günlerde Peygamber Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve Müslümanlar da oruç tutmuşlardır.

Nitekim;
İmam Ali kerremallahu vechehu Efendimizin anlattığına göre bir adam kendisine sorar: “Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?”
İmam Ali kerremallahu vechehu Efendimizşu cevâbı verir: “Ben bu soruyu Resûllah’a soran bir adama rastlamamıştım. Nihâyet biri sordu. O zaman ben de yanlarında idim. Adam dedi ki: “Yâ Resûlullah! Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ramazan dışında da oruç tutmak istersen Muharrem Ayında da tut. Çünkü O ŞeHRuLLAH’tır (ALLAH’ın ayıdır). O ayda bir gün vardır ki (o gün onuncu gün olan Aşure Günüdür) Allah o günde bir kavmin günahlarını affetti. Bir başka kavmin günahlarını da affedecektir.” buyurdu.

(Tirmizî, Savm, 40)

Diğer bir hadisi şerifte ise;

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, ŞeHRuLLAH olan Muharrem Ayında tutulan oruçtur ." buyurdu.

(Müslim, Sıyam 202, Ebû Davud, Savm 55, Tirmizî, Salat 324)

Muharrem Ayına ŞeHRuLLAH (Allah’ın ayı) denmesi O’nun şanını yüceltmek ve tâzim içindir. Bu fazilet Muharrem Ayı boyunca tutulan bütün oruçlar için geçerlidir.

İbn Abbas radiyallahu anhu’n rivâyetinde,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye gelince Yahudilerin Aşure Günü oruç tuttuğunu gördü.
Onlara: “Niçin oruç tutuyorsunuz?” diye sordu.
Onlar da: “Bu gün Sâlih ve hayırlı bir gündür. Allah o günde Beni İsrâil’i düşmanlarından kurtardı. Şükür olarak Hz. Musâ (aleyhisselâm) oruç tuttu” dediler.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben Musâ’nın sünnetini ihyâya sizden çok daha lâyığım ve hak sahibiyim” buyurup o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da oruç tutmasını emretti”.

(Buharî, Savm 69, Müslim, Sıyâm 127, Tirmizî, Savm,50; Ebu Dâvud, Savm 64)

Ancak Yahudilere muhalefet ederek Muharrem ayının 9.cu ve 10.cu günü oruç tutulmasını istemiştir.

Aişe radiyallahu anha Vâlidemiz: “O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve sahabeler vâcib olarak Aşure Gününde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem herkesi serbest bıraktı. “İsteyen oruç tutar, isteyen terk eder” buyurdu.” buyurdu.

(Müslim,Siyam,117)

Böylece Aşure Orucu da sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Aşure Günü oruç tutunca kendisine: “Yâ Resûlullah, bu gün Yahudilerin ve Hıristiyanların hürmet gösterdikleri ve oruç tuttukları bir gündür” dediler. Bunun üzerine : “Gelecek yıl inşallah Muharrem’in dokuzuncu gününde de oruç tutacağız” buyurdu. Ertesi yıla ulaşamadan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem vefât etti”19 19
(Müslim, Siyam,49)


Resim

1. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : İbni Hacer el Heytemî’nin, Salâvât-ı Şerîfe Câmi’asında,
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den vârid bütün salâvâtları kendisinde toplayan,
hadis-i Şerîf mesnedli ve en fâzilletli salâvât olduğunu belirttiği salâvât:


Resim

Resim TÜRKÇESİ:Allahümme salli alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedîn Resim abdike ve nebîyyîke ve Resûlike ve'n nebîyyil-ümmiyyi Resimve alâ alî seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ümmühâtil-minîne ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Resim Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fil-âlemîn Resim İnneke Hamîdun Mecîd.
Resim
ResimMÂNÂSI: ALLAHım! Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyil-Ümmîn olan Efendimiz ve sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve müminlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine salât ve selâm eyle! Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde salât ve selâm ettiğin gibi salât ve selâm eyle! Çünkü Sen Hamîdsin-Mecîdsin!”

(bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.




Resim
ON MUHARREM BAHçamızı
YEDi RENkLi GÜLLe GÜLüm
HAKktır ->OLÂN BOHçamızı
HAZIR EYyLe TÜLLe GÜLüm!.


Yâ RABBenâ ALLAHımız celle celâlihu!.
Biz, FAKRiYyet-ACZiYYet-ZiLLet-İLLet İçinde, MuHTaÇ-MECBÛr-ME’MuR-MAHKuM KULLarınız,
BİZe, ZÂTuLLAH, KELÂMuLLAH, RASÛLuLLAH, EHL-i BEYtuLLAH ve ESMÂuLLAH Hörmetine,
İLMuLLAH’ındaki HAK ve HAYRını NÂSiB ve KISMet BUyur ve,
BİZi, SENden başka kimslere MuHTaÇ ve MaHCûB etme ALLAHımız celle celâlihu!.
BİZi, SENden RAZı OLan ve RAZı OLduğun KULLarından KıL!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Âmin!. Yâ KEFîLu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VEKîLu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VELîYyu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VEDûDu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ LATîFu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ HABîRu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ MUHEYMiNu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ ALLAH!. ALLAH!. ALLAH celle celâlihu!.

Âmin!.. Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


ResimKÂR-ü-BeLÂ KıtMÎRi kul İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

EhL-i Beyt -->İSLÂM İZİnde
HABîBuLLAH BİZ BİR-İZinde
Kur'ÂN HÜKMünce CÂN VERir
ALLAH’ın->“NAHNU-BİZ”inde!.


ZEVK 8452

->EhL-i Beyt-i RESÛLuLLAH->KELÂMuLLAH’a TÂBidir.
NÜBÜVvette ->VELÂYyette -> RESÛLuLLAH’a TÂBidir.

Her Yer Her ZamÂN Her HÂLde
->Her NEFESte ->KuL KeMÂLde

->Her HUSUSta -->İBÂDette -->YÜCE ALLAH’a TÂBidir!.


celle celâlihu..
aleyhumusselâm..

25.09.17 11:45
05 muharrem 1439
kozyatğısümersitealperistANbuL..


EhL-i Beyt-i RESÛLuLLAH;

RESÛLuLLAH->TENi>KANı
HeR HÂLde ->CÂNı>İMÂNı
KULu DEğiL->IRKÇı HIRSın
NE ARAB’ın->NE de FARS’ın!.


Resim

Resim---İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Ni'metleriyle sizi beslediği için Allah'ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytimi de benim sevgim için sevin." buyurdu.
(Tirmizî, Menâkıb, (3792).


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben sizlere iki şey bırakıyorum eğer bunlara bağlanırsanız hiçbir vakit yolunuzu BENden sonra kaybetmezsiniz. Biri diğerinden büyüktür. Biri Allah’ın Kitâbıdır. Diğeri Ehl-i Beyt’imdir. Bunlar birbirinden ayrılmazlar. Havz-ı Kevser’de beraberce bana gelirler. Dikkat ediniz benden sonra bu iki “Emânete” ne yapacaksınız?”
(Zeyd b. Erkam’dan; Tirmizî, C.2 S.308.)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Yâ Ali! İnsanlar iki soydandır (şecereteyn) Ben ve Sen ise bir TEK SOYdanız.” buyurdu.
(Hz. Câbir ra’den; Buharî ve Müslim.)

AŞURE ORUCUNUN FAZİLETİ..

Resim---Bir kişi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve sordu:“ Ramazan ayından sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muharrem Ayında oruç tut. Çünkü o, ŞeHRuLLAH (ALLAH’ın ayı) dır. Onda öyle bir gün vardır ki, ALLAH o günde bir kavmin tövbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu.
(Tirmizî, Savm 40)

Başka bir rivâyette ise;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ramazan ayından sonra tutulan oruçların en faziletlisi, ALLAH’a izafetle (ŞeHRuLLAH/Allah’ın Ayı denilerek) şereflendirilen Muharrem Ayında tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz ise geceleyin kılınan namazdır” buyurdu.
(Müslim, Siyam,20)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Aşure gününde tutulan oruç ALLAH katında, o günden önce bir senenin günahlarına kefâret olacağını kuvvetle ümit ediyorum” buyurdu.
(Tirmizî, Savm 48)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ramazandan sonra en faziletli oruç, ALLAH’ın ayı Muharremde tutulan oruçtur” buyurdu.
(İbni Mâce, Siyam, 43)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, mü’minlerin aile efrâdına Aşure Gününde her zamankinden daha çok ikramda ve ihsanda bulunmasını tavsiye etmiştir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Her kim Aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenâb-ı HAKk da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder” buyurdu.
(Münzirî, et Terğib ve’t- Terhib, 2.116)

Aşure günü oruç tutmanın fazileti konusunda sahih hadisler bulunmasına karşılık o gün yıkanmak, gözlere sürme çekmek, süslenmek, kına yakmak, bayramlaşmak, hububat karışımı aş (aşure) pişirmek, sadaka vermek, mescidleri ziyaret etmek, kurban kesmek gibi fiiller hakkında sahih bir rivâyete rastlanmamıştır. Hadis olduğu öne sürülen metinlerin birçoğunun hadis olmayıp câhiliye devri âdetlerine ve Yahudi geleneklerine dayanması kuvvetle muhtemeldir. Bu âdetleri Aşure gününde Resulullah ve ashabının yaptığına dair herhangi bir kayıt yoktur. Meselâ, “aşure günü sürme çeken helâk olmaz”, “aşure günü gusleden o yıl hasta olmaz” gibi rivâyetler son devir kitablarında yer almıştır. (İslam Ansiklopedisi, 4/ 25)

TÜRK-İSLÂM GELENEĞİNDE AŞURE.:

Türk-İslam geleneğinde önemli bir yer tutan Aşure aynı zamanda Muharrem Ayında en az on gıda maddesinden yapılarak özel merasimlerle dağıtılan tatlıya da isim olmuştur. Günümüzde de özellikle Anadolu’da Müslümanlar Muharrem Ayında en az on gıda maddesinden Aşure tatlısı pişirerek halka, misafirlere, komşulara, dostlara ikram ederler, fâkir ve yoksullara dağıtırlar. Bununla Nûh ve Musâ aleyhumusselâm’nın zorluktan kurtularak bolluğa kavuştukları gibi Cenâb-ı Allah’tan zorluklardan, sıkıntılardan kurtularak bolluğa, bereketli bir hayata kavuşturması niyaz edilir. Bazı kardeşlerimiz ise 12 gün oruç tuttuktan sonra oruçların kabulü ve Ehli Beytin Ruhu için bu tatlıyı pişirerek dağıtırlar. Böylece Aşure Tatlısı Anadolu’da oruçların kabulü, dostluğun, kardeşliğin, birliğin ve beraberliğin pekişmesi, yardımlaşmanın ve dayanışmanın güçlenmesinin ve BİZ BİR-İZ Bereketinin bir simgesi olmuştur. Nitekim bir hadis-i şerifte;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kim âilesine Aşure Günü geniş davranırsa Allah O’na senenin geri kalan günlerinde geniş davranır” buyurdu.
(Münâvî Feyzü’l- Kadir 6/ 235)

Süfyanı Sevrî kaddesallahu sırrahu: “Biz bunu denedik ve öyle bulduk” demiştir.
İbn-i Uyeyne kaddesallahu sırrahu: “Biz bunu 50-60 yıl denedik” demiştir.

Bu gün, Nûh aleyhisselâm’ın tufanından kurtularak genişlik bulduğu gün olduğu için Cenâb-ı Allah’ın bolluğu ve bereketi daha sondaki inananlara da bir ihsanı olarak kabul edilir.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Muharrem Ayı ve Aşure Günü önemli tarihi olayların vuku bulduğu, genişliğe kavuşulduğu kadar çok üzücü olayların da meydana geldiği, bütün semavî dinlerin bu aya hürmet ettiği ve oruç tutmaya özen gösterdiği bir aydır..


Resim

Resim

ResimTÜRKÇESİ: Allahumme bârik alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike ve'n nebîyyil-ummiyyi Resim ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ummihâtil-mu’minîne ve zurriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Resim Kemâ bârekte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fil-âlemîn Resim İnneke Hamîdun Mecîd.
Resim
ResimMÂNÂSI: ALLAHım! Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyîl-Ümmîn olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve müminlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine; Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle! Şüphesiz ki Sen Hamîdsin-Mecîdsin

(bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)



Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.




Resim
ON MUHARREM BAHçamızı
YEDi RENkLi GÜLLe GÜLüm
HAKktır ->OLÂN BOHçamızı
HAZIR EYyLe TÜLLe GÜLüm!.


Yâ RABBenâ ALLAHımız celle celâlihu!.
Biz, FAKRiYyet-ACZiYYet-ZiLLet-İLLet İçinde, MuHTaÇ-MECBÛr-ME’MuR-MAHKuM KULLarınız,
BİZe, ZÂTuLLAH, KELÂMuLLAH, RASÛLuLLAH, EHL-i BEYtuLLAH ve ESMÂuLLAH Hörmetine,
İLMuLLAH’ındaki HAK ve HAYRını NÂSiB ve KISMet BUyur ve,
BİZi, SENden başka kimslere MuHTaÇ ve MaHCûB etme ALLAHımız celle celâlihu!.
BİZi, SENden RAZı OLan ve RAZı OLduğun KULLarından KıL!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Âmin!. Yâ KEFîLu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VEKîLu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VELîYyu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VEDûDu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ LATîFu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ HABîRu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ MUHEYMiNu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ ALLAH!. ALLAH!. ALLAH celle celâlihu!.

Âmin!.. Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


ResimKÂR-ü-BeLÂ KıtMÎRi kuL İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

gONCa GÜLPeygamberi
->Zibh-i Azîmi -> KeVSERi
--->İBRaHîM’in -->İSMâiL'i
Ehl-i Beyt’in SıRR SERVERi HuSeYN aleyhumu's-selâm!..


Yâ HAYyu'L- HUuu CÂN!.

ZİKRinde ->RESÛLuLLAH’a
FİKRinde ->KELÂMuLLAH’a
“EHL-i BEYt’in İZİ”n ->İZLe
EL->ELe->EL->YEDuLLAH’a!.


ZEVK 8453

KALB-i SELÎM MÜSLüMÂN’a->HAKktan HAKkta HAKkLadır HAKk
-->RESÛLuLLAH’adır -->HiZMet.. -->HASBî ve -->HABîBî OLmak
RABBu’L- ÂLEMîN’e İBÂDet
->HİDÂYetinde ->SELÂMet
->EHL-i BEYt’in ->ERDEM ELi -->HULUkin AZîM -->VEHBî AHLâk!.


26.09.17 06:12
06 muharrem 1439
kozyatğısümersitealperistANbuL..



KALB-i SELÎM: (selâmet. den) Sağlam, kusursuz. Refah ve selâmet üzere bulunan..
HASBî: Karşılıksız. ALLAH celle celâlihu rızası için..Hizmet..
HABîBî: MuhaMMedî MuhaBbet HaBbesi/Tohumunun ürünü olan.. Hizmet..
ERDEM: MuhaMMedî Ahlâkın övdüğü ve ahlâklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı..
VEHBî: Hibe. Bağış. Vergi..

Resim

EL ->ELe -->ELim ->ALİ ŞÂH
->YEDuLLAHî ->ReSÛLuLLAH.:
EL ELe ->YEDuLLAH!. EHL-i BEYt ÂBÂ.:

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), YEDULLÂHi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih (nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ (azîmen) : Muhakkak ki sana biât edenler ancak Allah'a biât etmektedirler. ALLAH'ın ELİ onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefâ gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” (Fetih 48/10)

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim---Ve inneke le alâ hulukın azîm (azîmin).: Ve muhakkak ki sen, mutlaka çok büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem 68/4)

Resim--- Hz. Enes (radiyallahu anhu)’den: “Şu âyet indiği zaman (meâlen): “… Ey Peygamber ailesi Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzâb-33) Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem sabah namazına giderken altı aya yakın bir müddette Hz. Fatıma kapısına uğrayıp: “Namaz (a kalkın) ey Ehl-i Beyt! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor!.” buyurdu.
(Kütüb-ü Sitte Muhtasarı C.13 S 56 Hadis No: 4495.)


وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Resim---Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberruce'l- câhiliyyetil ûlâ ve ekımne's- salâte ve âtîne'z- zekâte ve atı’nallâhe ve resûleh (resûlehu), innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumu'r- ricse ehle'l- beyti ve yutahhirekum tathîrâ (tathîran) : Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk câhiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzâb 33/33)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üzerinde siyah (yünden) nakışlı bir kumaş olduğu halde sabahleyin (evden) çıktı. O sırada Hasan geldi onu örtünün altına soktu. Sonra Hüseyin geldi onu da soktu. Sonra Fatıma geldi onu da örtünün altına soktu. Sonra Ali geldi Onu da örtünün altına aldı. Sonra da: “ Ey Ehl-i Beyt ALLAH günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzâb-33) buyurdu.
(Hz. Aişe (radiyallahu anha)’den; Kütüb-ü Sitte Muhtasarı C. 13 S 56 Hadis No: 4496.)


وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Resim---Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberruce'l- câhiliyyetil ûlâ ve ekımne's- salâte ve âtîne'z- zekâte ve atı’nallâhe ve resûleh (resûlehu), innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumu'r- ricse ehle'l- beyti ve yutahhirekum tathîrâ (tathîran) : Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk câhiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzâb 33/33)

ResimKERBELÂ FÂCİASI ve HÜSEYİN aleyhisselâm’ın ŞEHÂDETİ.:

Bütün Müslümanların gönlünde çok derin acı ve üzüntü bırakan ve hâlâ bu acıyı hissettiğimiz müessif olaylardan biri de, hicrî 61 yılı 10 Muharrem Günü, adına yazık Yezid kâfiri ve adamlarının, başta sevgili Peygamberimizin muazzez torunu Cennet gençlerinin Efendisi Hüseyin aleyhisselâm Efendimiz olmak üzere âilesinden ve yakinlerinden 72 Müslüman’ın günlerce aç ve susuz bıraktıktan sonra acımasızca şehid edilmesi olayıdır. Bu olay bütün Müslümanları derinden üzmüş ve hâlâ üzüntüyü yaşamaktayız.
Bir defa daha başta Hüseyin aleyhisselâm Efendimiz olmak üzere bütün Kerbelâ şehidlerimizi ve bu cennet vatanımız uğruna ALLAH celle celâlihu emrince-kaderince şehid olan bütün şehidlerimizi rahmetle anıyoruz.
Ruhları şâd olsun İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme, ashabına ve Ehli Beytine karşı olan vazifelerimizi her zaman hatırlamalıyız. Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme dâimâ salât ve selâm okumalı, bizlere en güzel mirasları olan Kur’ÂN-ı Kerime, Sünnetine sımsıkı sarılmalı, Ehli Beyt’inin ve Ashabının yaşadığı o güzel İslam’ı yaşamaya çalışmalıyız. Kerbelâ ve bütün şehidlerimizi rahmetle anmalıyız. Onlar için duâ ederek, Kur’ÂN okuyarak ve ruhlarına bağışlayarak, kardeşliğimizi pekiştirerek, dostluğumuzu güçlendirerek ruhlarını şâd etmeliyiz.
Hepsinden ALLAH celle celâlihu razı olsun ve bizleri şefaatlerine nâil eylesin İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın Aşure Günü (On Muharrem) şehid edilmesi elbette bütün Müslümanlar için büyük bir musibet ve üzüntüdür. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hz. Hamza radiyallahu anhu’n şehid edildiği günün yıldönümlerinde mâtem ve yas tutmadı. Mâtem tutmayı da emretmedi. Mâtem tutmak yasak olmasaydı, herkesten önce Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin ölümü için mâtem tutulurdu.

es Selâm:Resim
ALLAH’a ve RESÛL’üne TeSLiM OLan,
ALLAH’a ve RESÛL’üne İMÂN EDen,
ALLAH’a ve RESÛL’üne TÂBi OLan,
ALLAH’a ve RESÛL’üne İTÂAt EDen,
Hâis, Muhlis, Sıddık ve Âdil MuhaMMedî Mü’minlere oLsun.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..



5. SALÂVÂT-I ŞERÎFE :

Hadis Hafızı Celâleddin Suyutî "Amelü’l- leyli ve’l- leyl" isimli eserinde
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in :
Her kim bu salâvât-ı şerîfeyi devamlı olarak okursa rüyasında beni görür.”
buyurduğunu bildirmiştir. Bu hususta başka hadisler de mevcûddur.


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ ruhi Seyyidinâ Muhammedin fil-ervâhi Resim Ve salli ve sellim alâ cesedi seyyidinâ Muhammedin fil-ecsâdi Resim Ve salli ve sellim alâ kabri seyyidinâ Muhammedin fil-kubûri.

MÂNÂSI: ALLAHım! Ruhlar içinde (arasında) Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ruhuna salât-ü-selâm eyle! Cesedler (cisimler) içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in cesedine salât-ü-selâm eyle! Kabirler içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kabrine salât-ü-selâm eyle!”


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.




Resim
ON MUHARREM BAHçamızı
YEDi RENkLi GÜLLe GÜLüm
HAKktır ->OLÂN BOHçamızı
HAZIR EYyLe TÜLLe GÜLüm!.


Yâ RABBenâ ALLAHımız celle celâlihu!.
Biz, FAKRiYyet-ACZiYYet-ZiLLet-İLLet İçinde, MuHTaÇ-MECBÛr-ME’MuR-MAHKuM KULLarınız,
BİZe, ZÂTuLLAH, KELÂMuLLAH, RASÛLuLLAH, EHL-i BEYtuLLAH ve ESMÂuLLAH Hörmetine,
İLMuLLAH’ındaki HAK ve HAYRını NÂSiB ve KISMet BUyur ve,
BİZi, SENden başka kimslere MuHTaÇ ve MaHCûB etme ALLAHımız celle celâlihu!.
BİZi, SENden RAZı OLan ve RAZı OLduğun KULLarından KıL!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Âmin!. Yâ KEFîLu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VEKîLu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VELîYyu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ VEDûDu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ LATîFu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ HABîRu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ MUHEYMiNu ALLAH celle celâlihu!
Âmin!. Yâ ALLAH!. ALLAH!. ALLAH celle celâlihu!.

Âmin!.. Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


ResimKÂR-ü-BeLÂ KıtMÎRi kuL İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

NEFSin BİLmek>RABBın BİLmek
->VASL-ı VUSLât VAKTin BULmak
->BEZM-i ELSt AKTi’nde ->OLmak
->“ŞE’ÂN”ı ->şU ÂN ->YAŞA!.mak..


ZEVK 8454

MuhaMMed MUSTAFÂ GÖNLÜ ->ÜMMüYyü’L- GARRÂ’yı BİLmek
TEVHiD TOHUMU’n ->TARLAsı ->HATİCEtü’L- KÜBRÂ’yı BİLmek
EHL-i BEYt AHSEN KIVAMI’n
SIRRını SİL!.mek CÂN CAMI’n
ALİYyü’L- MÜRTEZÂ BİLmek.. -->FATİMÂtü’z- ZEHRÂ’yı BİLmek!.

aleyhumusselâm..

27.09.17 06:18
07 muharrem 1439
kozyatğısümersitealperistANbuL..



KuL İhvÂNimSÖZüm SANA
ALıp ->SATma>ONA-BUNA
HASBî HABîBî HiZMet EYyLe
dOKUnma->SUya->SABUNA!.


HASBî: Karşılıksız. ALLAH celle celâlihu rızası için..Hizmet..
HABîBî: MuhaMMedî MuhaBbet HaBbesi/Tohumunun ürünü olan.. Hizmet..
VAKT: Muayyen, belli bir zaman.. ZamÂNdan KuLLandığın ÂN..şu ÂNn..


Resim

Resim“->VASL-ı VUSLât VAKTin BULmak:
Her işin bir vakti vardır!.”:


وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
Resim--- " Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr: Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. HALBUKİ HER İŞİN ULAŞACAĞI YERİ VARDIR. ''”
(Kamer 54/3)

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلاً مِّن قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ
هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---“Ve lekad erselnâ rusulen min kablike ve cealnâ lehum ezvâcen ve zurriyyeten, ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâh (iznillâhi), li kulli ecelin kitâb (kitâbun).: Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç) bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir kitab (yazı, hüküm, son) vardır.”
(Ra’d 13/38)

Resim--- "Hüvellezi yuhyi ve yümit fe iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun: O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız «OL!» der, o da oluverir.''” (Mü’min 40/68)

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azadlısı, dostu ve dostunun oğlu olan Ebû Zeyd Üsâme İbni Zeyd İbni Hârise radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre o şöyle dedi:
"Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Kızı (Zeyneb), Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Oğlum ölmek üzeredir, lutfen bize kadar geliniz” diye haber gönderdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Alan da veren de Allah’tır. O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır. Sabretsin ve ecrini Allah’tan beklesin”, buyurarak kızına selâm gönderdi.
Bunun üzerine Kızı, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ne olur, mutlaka gelsin” diye tekrar haber yolladı.
Bu defa Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanında Sa’d İbni Ubâde, Muâz İbni Cebel, Übeyy İbni Kâ’b, Zeyd İbni Sâbit ve başka bazı sahâbîler olduğu halde kalkıp kızına gitti. Çocuğu Hz. Peygamber’e verdiler, kucağına aldı. Yavrucak pek zor nefes almaktaydı. Resûlullah’ın gözlerinden yaşlar boşandı.
Durumu gören Sa’d İbni Ubâde: “Yâ Resûlullah! Bu ne haldir?” dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de:
“Bu, Allah’ın, kullarının kalbine koymuş olduğu merhamet duygusudur” buyurdu.

Hadisin bir başka rivâyetinde Hz. Peygamber,
“Bu, dilediği kullarının kalbine Allah’ın koyduğu bir rahmettir. Zaten Allah ancak, merhametli kullarına rahmet eder” buyurmuştur.
(Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz 22; İbni Mâce, Cenâiz 53)


ResimNEFSin BİLmek>RABBın BİLmek.:

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini BİLen-Tanıyan RABB’isini BİLir-Tanır.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)


Resim->BEZM-i ELSt AKTi’nde ->OLmak.:


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---
“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu belâ şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhid tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhid olduk, dediler.”
(A’raf 7/172)


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İmam Ali kerremullahi veche’ye: “Yâ Ali! İslam üryandır-çıplaktır. Giysisi Takvâdır. Tüyleri Hidâyettir, Süsü ise Hayâdır. Direği Verâdır. Ayakta tutucusu ise Salih Ameldir. İslamın esası: "Beni ve Ehl-i Beytimi SEVmektir!” buyurmuştur.
(Ramuze’l- Hadis shf: 593, Hadis No: 6195)


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Birbirleri ile konuşurlar da benim Ehl-i Beyt’imden bir adamı görünce konuşmalarını kesen kavimlerin (bu) durumu nedir? Allah’a yemin ederim ki Allah için ve bana yakınlıkları için onları (Ehl-i Beytim’i) sevmedikçe kişinin kalbine iman girmez” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Sünen; tah. Muhammad Fuâd Abdu’l-Bâkî, Dâru’l-Fikir, Beyrut ts, I, 50.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ni'metleriyle sizi beslediği için Allah’ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytimi de benim sevgim için sevin!.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen; tah. Ahmed Muhammed Sâkur vd., Dâru İhyâu’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut ts, V, 664.)


ResimALLAH celle celâluhu:

وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Resim---Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberruce'l- câhiliyyetil ûlâ ve ekımne's- salâte ve âtîne'z- zekâte ve atı’nallâhe ve resûleh (resûlehu), innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumu'r- ricse ehle'l- beyti ve yutahhirekum tathîrâ (tathîran) : Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk câhiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzâb 33/33)

Âyeti indiği zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, onları abasının altına alarak: “Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir, onları (kızı Hz. Fatıma, damadı Hz. Ali ve torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) günahlarından temizle!” diye duâ etmiştir.
(Tirmizî, Sünen, V, 663; Beyhakî, Sünenü’l- Kübrâ; tah. Muhammad Abdu’l-Kâdir Atâ, Dâru’l-Bâz, Mekke 1994, VII, 63.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz (âhirete) çağrılıp gitmem yakındır. Size iki büyük ve hukuku ağır emanet bırakıyorum. Birisi Aziz ve Celil olan Allah’ın kitabı Kur’ân. Diğeri de gözümün nuru ehl-i beytimdir. Allah’ın kitabı Kur’ân; semadan yeryüzüne uzatılmış (ilâhî ve nuranî) bir iptir. Lâtif ve Habîr olan (her şeyi bilen Rabbim) bana bildirdi ki: Kur’ân’la ehl-i beytim (âhirette) Havz-ı Kevser’in başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacak. Öyleyse sizler (size emânet ettiğim) bu iki şeyde bana nasıl halef olduğunuza (benden sonra onlara nasıl davrandığınıza) iyi bakınız; onların hakkını korumaya dikkat ediniz!” buyurmuştur.
(İ. Ahmed Müsned 111 17;V 182; Tabarânî el- Mu’cemu’l- Kebir V 154 (No:4922 4923); Tirmizî, Menâkıb 32 (No:3788. Aynı konuda biraz farklı bir rivâyet)
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: 10 MuhaRReM MaHŞeRi

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

gONCa GÜLPeygamberi
>Zibh-i Azîmi -> KeVSERi
-> İBRaHîM’in --> İSMâiL'i
Ehl-i Beyt’in SıRR SERVERi HuSeYN aleyhumu's-selâm!..


*

gONCa GÜLü Peygamberin:

Resim---Ebu Sa’id radiyallahu anhu anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hasan ve Hüseyin, Cennet ehlinin iki gencidir.” buyurdu.

(Tirmizî, Menakıb, (3778).

Resim---Aişe radiallahu anha anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, üzerinde siyah nakışlı bir kumaş olduğu hâlde sabahleyin (evinden) çıktı. O sırada Hasan geldi, onu örtünün altına soktu. Sonra Hüseyin geldi, onu da soktu. Sonra Fatıma geldi onu da soktu. Sonra Alî geldi onu da örtünün altına soktu ve sonra da: "Ey Ehl-i Beyt ALLAH günâhlarınızı (kulluk kirinizi) giderip sizi tertemiz yapmak istiyor!"” âyetini okudu. (Ahzâb 33/33) buyurmuştur.
(Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe 6/ (2424)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur. (Tirmizî, Sünen, V, 225.)

Resim---Enes radiyallahu anhu anlatıyor: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “Ehl-i Beyti’nden hangisini en çok seviyorsun?” diye sorulmuştu. “Hasan ve Hüseyin!” diye cevap verdi.
Hz. Fatıma aleyha's-selâm’a: “Benim oğullarımı bana çağır!” emreder, onları getirip koklar, kucaklardı.”

(Tirmizî, Menakıb, (3774)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her Anne’nin çocukları babasına nisbet edilir, ancak Fâtıman’nın iki oğlu (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) hariçtir. Çünkü ben onların velisi ve nisbet edilen babalarıyım” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, III, 179-180.)

Resim---Ya’lâ İbnu Mürre radiyallahu anhu anlatıyor: “Resûlullah AS buyurdular ki: “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah Hüseyin’i seveni sever. Hüseyin “esbat” tan biridir.”
(Tirmizi, Menakıb, (3777); İbnu Mace, Mukaddime, (144)

**

>Zibh-i Azîmi -> KeVSERi
-> İBRaHîM’in --> İSMâiL'i


وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ
Resim---“Ve nâdeynâhu en yâ ibrâhîm(ibrâhîmu). : Ve ona "Ey İbrâhîm!" diye nida ettik (seslendik).” (Sâffât 37/104)

قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Resim---
“Kad saddakter ru’yâ, innâ kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne).: Sen rüyaya sadık kaldın (yerine getirdin). Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız.” (Sâffât 37/105)

إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْبَلَاء الْمُبِينُ
Resim---
“İnne hâzâ le huvel belâul mubîn(mubînu).: Muhakkak ki bu, kesin olarak apaçık bir imtihandır.” (Sâffât 37/106)

وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Resim---
“Ve fedeynâhu bi zibhın azîm(azîmin).: Ve ona büyük bir kurbanı fidye (oğluna karşı bedel olarak) verdik.” (Sâffât 37/107)

***

ÖLÜler ÖLDİRİlmez!
SAĞlar HuSeYN HuSeYN aleyhi's-selâm!.:


وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ
Resim---
“Velâ tahsebenne-lleżîne kutilû fî sebîli(A)llâhi emvâtâ(en)(c) bel ahyâun ‘inde rabbihim yurzekûn(e): Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma! Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında rızıklanmaktadırlar.” (Âl-i İmrân 3/169)

****

Aziz kardeşlerim,

ALLAH celle celâluhu nasib buyurdu ben önce, oğullarım Alper Vahid ve Mustafayla, sonra da kızım Ahsenle iki defa KerbeLÂyı ziyaret etme bahtiYÂRlığına kavuştum.. 24 yıl olmuş.. YAŞAnmadan ANlatılamaz o âlem..

KerbeLÂ, İslam Âleminde ve Tarihinde İmanın, Küfür fitnesiyle Tercih harbidir..
Acı da olsa kısaca hatırlayalım inşae ALLAH!.


Ali kerremullahi veche ile Fâtıma aleyha's-selâmın evliliğinden bir sene sonra H. 3 (M. 625) senesinde Hz. Hasan aleyhi's-selâm, H. 4 (M. 626) senesinde Hz. Hüseyin aleyhi's-selâm dünyaya gelmiştir. Ardından Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Rukiye aleyhunne's-selâm isimli çocukları olmuştur.
(İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 418.)

Fâtıma aleyha's-selâm Anamız M. 633 yılında Ramazan ayının üçüncü gününde Salı günü 28 yaşında iken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden altı ay sonra Hakk’a yürümüştür ve sevgili babasına kavuşmuştur. (Müslim, Sahîh, IV, 1904.)

İmam Ali kerremullahi veche Miladî 661 yılında Haricilerden Abdurrahman ibn-i Mulcem denilen bir canî tarafından Câmide namazdayken ağır yaralandı ve şehid edildi.

İslâm Âlemi iktidarı da 20 yıl boyunca Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm düşmanı Muaviye'nin eline geçti.. yerine oğlu I. Yezid mel’ununu hazırladı zorla gelecek biatları aldı. Bir krallık kurdu..
İmam Huseyn aleyhi's-selâm Yezid’e biat etmedi.. Hac için Mekke’ye oradan da, 72 kişilik şühedâ ordusu ve ailesiyle birlikte kendisine mektubla yardım sözü veren Kûfe'ye doğru yola çıktı.
Kûfe yakınlarındaki Kerbelâ'da kamp kurdu.

Yezid'in Kûfe valisi İbn-i Ziyad 30 bin kişilik orduyu Hüseyin'in üzerine gönderdi.
Birkaç bin piyade ve 500 okçudan oluşan bir ordu, İmam Huseyn aleyhi's-selâm, ailesi ve canyoldaşlarının etrafını sardı.
İmam Hüseyin aleyhi's-selâm, kuşatmanın kaldırılmasını, kendisi ile birlikte ailesi ve taraftarlarının da Irak'ı terk etmesine izin verilmesini istedi.
Ordunun komutanı ve cennetle müjdelenen Sa'd b. Ebi Vakkas radiyallahu anhun oğlu olan hayırsız Ömer bin Sa'd, bu teklifi üstlerine iletti.
Neticede Ömer bin Sa'd'a, İmam Hüseyin aleyhi's-selâm ve beraberindekileri öldürmesini, yoksa kendi canından olacağını söylediler!.
Muharrem ayının 7'sinde Ömer bin Sa'd çemberi daralttı ve kampın su yollarını kesti.
Muharrem ayının 9'unda, kampın su kaynakları tükendi ve önlerinde sadece savaşmak ya da teslim olmak seçeneği kaldı..

10 Muharrem Cuma günü sabahı İmam Hüseyin aleyhi's-selâm, Hz. Hüseyin aleyhi's-selâm, aile efradı ile hüzünlü bir şekilde vedâlaştı ve onları kız kardeşi Zeyneb aleyha's-selâm’a emânet etti, ellerini kaldırıp ALLAH’a celle celâluhu dua etti ve sonra meşhur Şehâdet Hutbesini okudu katillerine karşı..
Ve kendisine ilk oku atan, ne acı ki cennetlik Sa'd b. Ebi Vakkas radiyallahu anh'ın oğlu olamayan Ömer bin Sa'd oldu. İmam Hüseyin aleyhi's-selâm teke tek meydan vuruşmasında önce Temim bin Kahta’yı sonra da Arap âleminin korkulan savaşçısı Zeyd bin Ebtahi'yi ikiye böldü..

Ve Şehâdet Vakti geldi çattı.. İmam Ali kerremullahi veche’nin arkadaşları İmam Hüseyin aleyhi's-selâmın candaşları tek tek şehid oldular. İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın oğlu Ali Ekber, Hasan aleyhi's-selâm'ın oğlu Kasım şehâdeti DEMlendiler!.

Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm kadınları ve çocukları çadırlarda birbirlerine sarılmış, savaşın bitmesini bekliyorlardı. İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın oğlu İmam Zeynelabidin aleyhi's-selâm da, çadırdaydı ve çok hastaydı. Diğer oğlu Ali Asgar aleyhi's-selâm henüz altı aylıktı ve susuzluktan ölmek üzereydi. İmam Hüseyin aleyhi's-selâm oğlunu kucağına aldı ve Yezid'in ordusunun karşısına dikildi. Çocuğa bir yudum su vermelerini istedi.
Ne acı ki, Hurmala bin Kâhil, Ömer bin Sa'd'ın emri ile çocuğu okla vurdu. Boynundan vurulan bebek oracıkta can verdi.. Hüseyin aleyhi's-selâm, oğlunu gömdükten sonra tekrar düşmanın karşısına çıktı, cihâda girdi ve onları teslim olmaya dâvet etti.. Şehâdete MeydÂNına yürüdü gitti ebediyen HâYy olarak Huseyn İbni HaYyDÂR aleyhumu's-selâm!..

Birebir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa'd'ın ordusu Şimr bin Zi'l Cevşen'in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hüseyin aleyhi's-selâm'ın üzerine yağmaya başladı.
Sinan bin Enes en-Nehai veya Şimr bin Zi'l Cevşen kafasını kılıçla keserek İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ı şehid etti..
Kafası mızrağa takıldı ve herkese gösterildi. Üzerindeki değerli eşyalar alındı ve yarı çıplak bırakıldı.
Ubeydullah bin Ziyad'ın emri üzerine İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın cesedi atlara çiğnetildi.
Kesik başı bal tulumuna sokulup Şam’daki Yezîd Kâfirine müjdelik götürüldü..

72 şehidin cesedi El-Gadiriye köylüleri tarafından ertesi gün defnedildi.
Daha sonra Yezid'in askerleri çadırlara girdiler ve kampı yağmalamaya başladılar.
Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm Kadınlarının ziynetlerini almak için birbiriyle yarışan azgın düşman askeri karşılarına dikilen Zeyneb aleyha's-selâmı gördüklerinde ilk yaptıkları onu kırbaçlamak ve tekmelemek olmuştur.. Tesettürünü parçaladılar ki, iki oğlunu şehid veren Zeyneb binti Ali aleyha's-selâm Annemiz Babasının, annesinin ağabeylerinin yokluğunda:
“Ben oğullarımı ALLAH celle celâluhu yolunda kurbÂN verdim!” diye feryâd ederken başından HİcÂBı çıkarıldığında gökler dolusu haykırdı:
“Yâ Ceddî!. Yâ MuhaMMedâ!
Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!
Gel -Gör ne büyük bir zulümle karşılaştık!
Senin Ehl-i Beytin; Oğulların kılıçlarla doğrandı! Kızların zincirlere vuruldu! Şimdi de iffetlerine de saldırdılar! Hicâblarımızı soydular! Bu zulme nasıl dayanalım, yâ MuhaMMed aleyhi's-selâm!.””…


İmam Huseyn İbni Ali aleyhi's-selâmın Şehâdeti!
Zeyneb binti Ali aleyha's-selâmın esareti!
Ve Yezîd mel’unun zulum zilleti!..

İmam Hüseyin aleyhi's-selâm’ın:

“BİZ bu Kâr-u-BELÂ YOLunu KÂLÛ BELÂ’da SEÇtik!
Kanım dökülmeden ayakta durmayacaksa Ceddim MuhaMMed aleyhi's-selâmın dini!
Ey kılıçlar! Haydi gelin alın beni, parçalayın, parça parça edin bedenimi!”


Buyuruşu o Issız-SeSSiz KerbeLÂ çÖLünde her seher Tevekkülün-Sadakatin-Teslimiyetin ve Rızânın -> Bâd-i SâBâsı olarak ESip DURmakta ve burcu burcu ŞehÎD KOKusuyla Kur'ân-ı Kerim İkrâsı OKUnmakta/DUYulmakta gök yüzünde HaYy Dost!.

الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
Resim---“Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).:Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.” (Bakara 2/156)

Ertesi gün kadınlar ve çocuklar develerle yargılanmak üzere Kûfe üzerinden Şam'a götürüldüler.
Çok kötü muamelelere tabi tutuldular. Açlık ve susuzluğun üzerine Hüseyinaleyhi's-selâm ve askerlerinin kaybının acısı da eklenmişti. Yezid'in bu kötülükleri yapmaktaki amacının İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın destekçilerinin ne hallere düştüğünü gösterip, halkın desteğini kaybetmesini sağlamak olduğu söylenir.
Bununla birlikte Kerbelâ'dan Kûfe'ye ve Kûfe'den Şam'a yapılan yolculuklarda Hüseyin aleyhi's-selâm'ın kız kardeşi Zeyneb binti Ali aleyha's-selâm ve oğlu Zeynelabidin aleyhi's-selâm her fırsatta Yezid'in neler yaptığını ve Kerbela'da işlenen suçları Müslümanlara anlattılar. Yezid'in mahkemesine çıkarıldığında Zeyneb aleyha's-selâm büyük bir cesaret örneği sergileyerek Yezid'in halifeliğinin geçersiz olduğunu ilan etti ve İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın Yezid'e karşı cihadını övdü.

Tutuklular bir sene Şam'da tutuldular. Hüseyin aleyhi's-selâm'ın 4 yaşındaki kızı Sakine bin Hüseyin aleyha's-selâm acıya dayanamayarak vefat etti. Yerel halk tutukluları hapiste yalnız bırakmadı ve Zeyneb binti Ali ile Zeyneabidin bin Hüseyin her gelen ziyaretçiye İmam Hüseyin aleyhi's-selâm'ın haklı davasını anlattılar. Günümüz Suriye ve Irak'ına denk gelen topraklarda Yezid aleyhtârı oluşumlar baş göstermeye başladı. Durumdan endişelenen Yezid tutukluları serbest bırakarak Medine'ye gönderdi.


O gündür âşıkların yürek ataşlarında göz yaşı AŞURâ AŞI kaynar durur her MuHARRemde..
Hakka ve Hayra vefâ, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ALLAH celle celâluhu İttibâ -> DİRİyken DİRİlir elhamdulillahirabbilâlemîn!..

ALLAHu zül-CeLÂLin Salât u SeLÂMı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâma, Ashab-ı Güzîn radaiyallahu anhuma ve BİZ ÜMMet-i MuhaMMede OLsun inşaeALLAHu Teâlâ ebeden dâimen!.

Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
Resim
Cevapla

“Ehl-i Beyt (A.S.)” sayfasına dön