Kulihvani Hocamıza Sorular ve Cevapları

Sorularınızı Ayet ve Hadisler ışığında cevaplamaya çalışacağız.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Kulihvani Hocamıza Sorular ve Cevapları

Mesaj gönderen nur-ye »

HEP KORKAN - HİÇ KORKUSU OLMAYANLAR…

Elifdostu : “Güzel bir sorum var: Allahı(CC) bir an bile unutmamak için ne yapmalıyız? En güzel cevabı verenle tanışıp ellerinden öpeceğim.”

Kulihvani: diye sormakta…

Bu Sırr Sorusu için;
Benden Söz Gayreti
Pîrden (ks) Sohbet Himmeti
Resûlullah (sav) den Zevk Şefâatı
Allah (cc) dan Hazz Hidâyeti dilerim…

Derunî Matematikte;
Sıfır, yok demek değil Hiç olmayandır ve aslında târifsizdir… Fenâfillah…
Sonsuz, çok demek değil Hep olandır ve aslında târifsizdir … Bekâbillah…
İkisi arasında “Bir” demek Tek olandır ve aslında tek târiflidir... Tevhidullah...

Tek sayı “1dir.. “Vahdettir..
ÖZ – İÇ - ENFÜSündeki..

Diğerleri rakamlardır. 2”dediğimiz içinde iki adet 1”olan bir Kaptır. 1000de öyle…Kesrettir…
YÜZ – DIŞ – ÂFÂKındaki…

Beden Testisine ilk kez üfürülen EL (HAYY cc) esmâsı zuhuru diriden diriye makas yemeden canlar cenginde Cihan içinde aktarılıp gitmekte…

Elest Meclisi” her “NEFSin ilk defa sahneye çıktığı, Rububuyiyyet Tevhidini hepsinin kabul edip kendi kendilerine şâhid olup taahhüd ettikleri antlaşmadır.

Resim--Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhid tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabb’iniz değil miyim? (onlar da), evet (buna) şâhid olduk, dediler”
(A’raf 7/172)

O meşhur “Elest Bezminde Rububiyyet Tevhidine şâhid olup Rabbimizi bildik diye SÖZ” vermişiz…
Resim---Peyygamber sizi RABBinize imân etmeye çağırıp durduğu hâlde niçin ALLAHa inanmıyorsunuz (imân etmiyorsunuz) ? Hâlbuki O, sizden kesin söz de almıştı (Elest Bezminde)... Eğer gerçek müminler olacaksanız.”
(Hadid 57/8)

Ve bu âlemde Azametullah ve Kudretullahın sregilendiği kulluk imtihanı sahnesinde Uluhiyyet Tevhidine şâhid olmaya, ALLAHımızı bilmeye geldik..
Her türlü maddî-mânevî imkanlarla donatılmış olarak..
Tek gerçek “Şehâdetullah”ımızdır.
Geldim, gördüm, bildim, buldum, oldum yaşadım ve şehâdetimi Resûlullah (sav) in şehâdetine kattım!” diyebilmektir işimiz..
Zâten her şey ve her husus bunun için var olmuş, olmakta ve olacaktır…

Sorası mâlüm.. Mahşer cemi.. Hesap demi.. ve kulluğun karşılığı..

Her an Allah (cc)’dan korkmak?..

Soru bu…
Her an huzurda olana Hızır hazırdır..
Ancak açmak da lâzım ve lâyık…

Mükerrem olarak yaratılan her insan bu âlemde kendi tercihi ile her türlü olmakta..
Tercih açık; Ya Hak ve Hayr, ya da Bâtıl ve Şerr..

En üstün olanımızı ise Allah (cc) ilan etmiş:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Resim--- Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.”
(Hucurât 49/13)

Demek ki en keremlimiz, Celâlinden ikram eden Zül-Celâli vel- İkram olan Allah’tan en çok korkanımız imiş..

Takva kelimesi te, kaf ve vav harflerinden oluşur.

Erence dilin bileneler bilir ki gözüken Kahhariyet içinde yaşarken;
Canlı-cansız tüm resimlerin tek, eşsiz, denksiz, zıtsız Zât (cc) olan Ressamına- sistemin Ustasına saygı duymak, kadrini ve kıymetini bilmek sistemi içinde protez diş gibi değil de diri diş gibi yaşarken şâhidi olmak…

İlâhî İlmi Muhammedî Edeble buyuran Aziz Resûlullah (sav ) Efendimiz bunun için:

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu : kim ki nefsini bildi kesinlikle Rabb’ini de bildi” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Kendini bilebilmek için bunca çabalar…
Ve Hak Erenler hizmetçiliği..
Kişiyi kiralık veya satlık kimlik ve kişilik yaftalarından kurtarıp ezelden ebede Muhammedî, Kurânî ve Rabbânî kendiliğinde olduğu şuûruna kavuşturma hasbî hizmeti..

Gerçek Erenler Yolunda yasa:

Kendini bilmeyene anasının sütü haram
Kendini bilene babasının kanı helâldir..”

Yine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : “Mutî kable en temûtu!... : Ölmeden önce ölünüz!...”
(Keşfü’l-Hâfâ II 291 hadis 2669)

Kim ki kendini bilir de cehâlette ölürse,
Kim ki Rabb’ini bilir de Kemâlâtta dirilirse işte onlar her an, her yer ve her hâlde Allahü zül- Celâlden korkarlar Elif özeli ve güzeli kardeşim..

Ve onlar için Allahü zül- Celâl:

أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim--- Bilesiniz ki, Allahın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.”
Buyurmakta.. (Yunus 10/62)

İşte bu Hep korkan ve Hiç korkmayanları anlatırken Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

Resim--- Ömer İbn Hattab (radiyallahu anhu)’dan, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ALLAHın öyle kulları vardır ki onlar ne peygamberdir ne de şehîddirler. Ancak, ALLAH katındaki derecelerinin yüksekliğinden dolayı kıyâmet gününde peygamberler ve şehîdler onlara imrenirler.” buyurunca Ashab: Yâ Resûlullah! Onların kim olduklarını bize bildir!” dediler. Resûlullah (sav): Onlar aralarında ne neseb ne de maddî bir bağ olmamasına rağmen birbirlerini ALLAH için sevenlerdir. ALLAH’a yemin olsun ki onların yüzleri nurludur ve onlar nur üzeredirler. İnsanların korktuğu zaman onlar korkmazlar, insanların üzüldüğü zaman onlar üzülmezler.”
buyurmuştur. (Ebu Dâvud, Büyû’ 76/3527)

Muhammedi Muhabbeti kaynağından duyduk uyalım İnşâallah..

Resim Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “ALLAHın kullarından birtakım insanlar vardır ki enbiyâ değiller, şehîdler de değiller amma kıyâmet gününde ALLAH katındaki makamlarından dolayı onlara nebîler ve şehîdler, imrenerek bakacaklardır.” buyurunca ashab: Bunlar kimler? ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır? Bize bildir de biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim yâ Resûlallah?” dediler. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): Bunlar bir kavimdirler ki, aralarında ne akrabalık ne ticaret ve ne de iş ilişkisi olmaksızın ALLAH ruhu ile ALLAH’ta sevişirler. Vallahi yüzleri bir nur ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler buyurdu ve: “Bilesiniz ki, ALLAH’ın dosdlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.”
(Yûnus 10/62) âyetini okudu” (Hâkîm,El Müstedrek IV-170)

Peki ben de âcizâne bir soru sorayım size, ödülü Eren Duâsı olsun:

Hep korkan ve Hiç korkusu olmayan kişilerin bu hâline ne isim verilmiştir Muhammedi Tasavvufta?..

Allahü zül- Celâle hamd olsun!
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)e salâtü selâm olsun!


Gönlümüz ve ömrümüz Nur-u Mîm dolsun!

ÜZME! ÜZÜLME! SEV! SEVİL!..



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: Kulihvani hocamıza Sorular ve Cevapları

Mesaj gönderen sev-guzel »

Aşağıdaki yazıda geçen:

Pîre Teslimiyyet ”Bu itaatin üstünkörü ve ihlasla olması lazımdır.Şartsız ve tam olmalıdır. Mü’rid te’vilsiz, cevâbsız, özürsüz ve tepkisiz Şeyhin emirlerine harfiyen bağlı kalmalıdır. Şeyhin emri akıl dışı hatta haram işlemeyide emretse harfiyen bu emirlere itaat etmesi lazımdır. "

alaimisema7: Bu doğrumudur

Diye sormakta:

Değerli kardeşim, yukarıda da belirttiğim gibi bu inanç kesinlike küfürdür.
Âyetler çok açıktır.
Hiç bir kimse Allah Teâlânın küfür-yasak kıldığını iman diye İslam Dinine yamayamaz.
ne acıdır ki pek çok zındık-dinsiz kişi şeyh kılığında halkı köle gibi zındıklığında kullanmak için şu anda savunmasız gözüken çok kıymetli İslam Âlimlerini kendilerine kılıf yapmaktadırlar.
Eserlerinden alıntı gösterip kaynak vermemektedirler.
kuloğlu genç bir kardeşimiz olup sormaktadır zaten.

Rabıta ve benzeri uygulamaları halkı kendilerine zincirleme aracı kullnan ve küfretmekten korkmayan bu zorba zındıklardan Allaha sığınırız.

İslam Dini Şeriatında;
Muhammedi İman,
Muhammedi İbadet,
Muhammedi Ahlâk ve
Muhammedi Hâller ortadadır-açıktır.

Bazı değerli Âşıkların bir dizesini çekip sonuca gidilemez.
Şetahat yapan pek çokları vardır..
Kaldı ki Şeriat-ı Garraya uymayan hiç bir sözü kimden olursa olsun asla kabul etmeyiz elhamdülillah..

ilginize teşekkür ederim..
muhabbetle..
En son sev-guzel tarafından 15 May 2011, 11:53 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re:İnsan-ı Kâmil kimdir

Mesaj gönderen sev-guzel »


SORU:İnsan-ı Kâmil kimdir?

CEVAP:Kul İhvânî: En doğru cevabı: Rahmetenli'l- âlemin Olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir.
Mürşid-i Mutlak O'dur ki Kur'ân-ı Kerîmimizde Allahüzülcelâl ferman buyurur:

Allah ve Resûlüne Teslim OLunuz!
Allah ve Resûlüne İman Ediniz!
Allah ve Resûlüne Tâbi OLunuz!
Allah ve Resûlüne İtâat Ediniz!

İZlerin - YÜZlerin - SÖZlerin ve ÖZlerin iyice karıştığı şu ortamda Ümmet-i Muhammed'e Muhammedî Şuûr Dua ederiz.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in İNANCI OLan Şeriatı
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in AMELİ OLan Tarikatı
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in AHLÂKI OLan Mârifeti
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in AHVÂLİ OLan Hakikatını,
Her yerde, Her zamAN, her hâlde DUYup-UYan ALLAH Dostlarından bir tane gösterilemez Yaşarken kendisine mahsus bir topluluk oluşturup da:
“Ben Mübârek, Mukaddes, Meşhur bir şeyhim!” diyen!..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in vârisi olduğunu ilan edip de;
Kur'ân-ı Kerîmi BİZe buyuran Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i esas almayan Nefisperstlerin İzleri mutlaka Cehenneme çıkacaktır…

Bu nedenlerle BİZler;
Muhammedî Şuuru BİLmeyi
Muhammedî Nuru BULmayı
Muhammedî Sürurda OLmayı
Muhammedî Onuru Yaşamayı teminde ayırıp gayırmadan,
Muhammedî Muhabbet
Muhammedî Merhamet içinde
Muhammedî Hasbî Hizmeti ömür boyu görev BİLdik..
Muhammedî Hakikatın adresi de budur!..

Teslimiyyetteki BİZlikte
İstikametteki BİRlikte
İmam-ı Mutlak, HAYY olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir!
BİZ BİRi BİRimizin sadece Hizmetçileriyiz İnşâallah…

En tepe kavramların kargaşaları içinde,
Eşyanın hakikatını bilmek şöyle dursun daha kendini bile bilmeden,
Rüşde ermeden MÜrşid olunca,
Aslında nalbant olan birisi kalb amaliyatında doktorum demektedir..
Kör köre kandil tutup,
Uyuyan uyuyanı uyandırmaktadır güya, ne yazık!..


Bu şatafatlar, bu tantanalar, alıp-satmalar, verip-almaların hesabı yok sanmak cidden Ahmaklıktır.

Gerçek ERENlerin hemen hemen hepsi de sürgün, vurgun yemişlerdir.
Mısrî Baba, son nefesini gurbette-sürgünde vermiştir.
Yunus Emremizi köy köy dolaşırken asla halkın sırtında göremeyiz!

Bu Yaratıklar âleminde;
Küllî Şey “KÛN!-OL!” Emrullahıyladır.
İster cisim - ister CAN!
İster olay - ister düşünce!

Ruh nedir?
Yaratık mı değil mi?
Emr Âlemi neresi?
Mülk Âlemi neresi vs.?
Yıllarca KAAL edildi..
HÂLe gelince;
Öylesine uluorta atılmadı ortaya!
Bilen demedi-Diyen Bilmedi!
Aşkullahı dileyen birini;
İlâhî İlim Tâlimi ve Muhammedî EDEB terbiyesinden geçirip Yaşatıp Muhammedî Şâhidi etmeden HAKK’ın!..

BİZ Elhamdülillah tüm Müslümanlara Rabülâleminimizden;
Geçmiş için Muhammedî Tevbe BİZliğinde BİRlik
Gelecek için Muhammedî Duâ BİZliğinde BİRlik
Şu-ÂN için Muhammedî Rıza BİZliğinde BİRlik
Son Nefes için Muhammedî Şehâdet BİZliğinde BİRlik dileriz..

Bu yazı yukardaki yazıya karşı bir yazı olmayıp âcizâne fikrimizi açıkladık.

Elbette 40 yıldır içinde olduğum bu TASAVVUF ÂLEMinde kendisine secde ettiren soytarılara da şâhid oldum..
Ricâl-i gayb olduğuna bizzât şahid olduğum ŞAHlarla da yaşadım ve çok ekmeklerini yedik çok şükür..

Muhammedî Şuurun Sermayesi:
Sadakat Resim Samimiyyet Resim Sabır Resim Selâmettir..
Muhammedî Söz Resim Muhammedî Sohbet Resim Muhammedî Zevk Resim Muhammedî Hazz da SALL-SILA YOLU da budur..

Aklıma geldi Hüdâ-yi Nâbit Hakk Erenlerden Hallac Mehmed Dede anlatmıştı:

Derviş Mehmet Dedem, Rahmetli Mahmud Sami Ramazanoğlu hazretlerinin ilk dervişlerinden idi ruhları şâd olsun...
Kendisine:
“Şu ANdaki tarikatçılar için ne dersiniz?” diye sorunca derin derin bir “Ahhhh!...” çekti ve:
“Efendim bizim Kılıçlar’da değirmen yoktu.
Değirmenler yukarıdaki suyu bol köylerde idi ve çoğu Ermenilerindi...
Osmanlı devri...
Bizim köyden Abdullah amca 10-12 yaşındaki yiğenini de almış, bir merkebe 3 kile arpa sarmış değirmene gitmiş...
Varmış ki değirmenci yok....
Sırada seklemler var ama, taş boşa dönüyor...
Abdullah emmi unluğa inmiş, unu aralamış ve kendi arpasını dökmüş tekneye, ögütüyor.
Derken Ermeni değirmenci geliyor....
Neden sıraya girmedin diye kavga başlıyor.
Biraz sonra unluğa düşüyorlar.
Ver Allah ver, yaka paça unun içinde...
Derken Abdullah emmi unluktan yiğenine:
“Ulan şurasını burdan geldiğimin yiğeni, elin gavuru beni dövüyor-öldürüyor sen de seyir mi ediyorsun!...” deyince şaşkınca seyreden yeğeni:
“Dayı, dayı; vuruşunuz bir, duruşunuz bir, boyanız bir, boyağınız bir... Hanginiz gavur, hanginiz müslüman anlayamadım ki yardım edeyim!...” demiş.
Bu gün hâl bu, ne diyeyim!” demişti...

Muhammedî Muhabbetle
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re:YEDİNCİ boyut neresi

Mesaj gönderen sev-guzel »

soru:YEDİNCİ boyut neresi?


cevap:KUL İHVANİ
insanda kimlik ve kişilik denilen AKLın algılaması ve BENlik oluşturmasıdır.
yaratılış gereği herşey ve herkes kendine özel-şahsi bir parmak izi ve alın yazısı içinde girer-çıkar bu kapısız hANdan..

AKLın öğretimi, eğitimi, erğinliğe ulaşımı ve doğru kullanımı için bunca uğraşılar..
sonuçta aklın hayata uyumu ve bir mutluluk duyumu olan yaşamak..
AKLın kabı olan İNsANın madddi ASLı bir damla Şehvettir.
o halde ASIL ASLı-Şehadeti içinde getirmektedir..
Yedinci Boyut her AKLın kendi-özel İÇidir...

engin insan;
kimileri kaplumbağaa gibi kabuğunu hep taşır, şu veya bu şekilde bir görüntü kuludur..
kimileri salyangoz gibi arasıra kabuğu bırakır İZ brakır göz yaşından, izinden geri döner gelir yuvaya..
kimileri yılan gibidir her yıl geliştikçe kabuk değiştirir..
ve kimileri kabuksuz-derisiz çırılçıplak candır bu âlemde..
DIŞ varsa İÇ vadır..
ARAkesit AKILdır

Sistemin Sahibi her zerrenin ÖZüne, YEDİNCİ yÖNü-BİZ BİRiz BOYUTUnu ZÂTen koymuştur...

Her Kişi, Kâbe gibidir:
6 yüzü
8 köşesi,
12 ayrıtı vardır..
BİR de İÇi vardır değil mi, kapalı kutunun?..
işte bu hacım 7.inci boyuttur...

ER kişideyse bu tavla zarı gibi şekil,
Çile ÇÖllerinde ağız-burun kalmaz sonunda "Bilye"ye döner...
Ne sag-ne sol
Ne ön-ne arka
ne alt-ne üst kalır altıyüzlü insAN, sonsuz yüzlü oluverir..
Ama ÖZ-İÇ hep vardır dokunalamaz..

Bendeniz severim BİLYE gibi AKLı;
her noktası baş
her noktası ayaktır,
her noktası AYNıdır..
AYRı-GAYRı yoktur..

BİZ Bilyeleriz,
BİZ-BİRiz..
Deriz de
GüLeriz..

Ayna yüzlü İnsANcıklar, CAMları taşa tutarlaar bulunca..
Ne zamAN bir cam kırılsa Fizan'da sesin duyarım, acısını da..
İçim Cam kırığı dolu,
Can hıçkırığı dolu..

Bak, Ben de yedinci yönden görmekteyim seni şu AN..
Bir damla kana sığınmış engin cAN
Yedinci boyut BİZim, ne mekan ne zaman var sadece AN..

canlar cenginde dik durmalısın
naralar savurmalısın
herkese ve her şeye vurmalısın desem
demem cahil değilsem!..

"Rüzgar kuru dalları kırar" derim..
"Diriler esnektir sırrını sırar.." demeyi severim..

"Eğ başını yarım nefeslik hayat da geçer ya HUU!"
"Neler geçti bu âlemden nedir ki buu!"

Yedinci Yönden bir SES DUYacaksın!
Eminim ki UYacaksın...
SAHİBinin SESine..
RAHMÂN'ın Nefesine..
SEN NEYsin
NEYzen Ben-Dudak..
Sen HERŞEYsin..
Başkası Tuzak..

ellerini aç
mahçup ve muhtaç
diz çök
bir damlada erit acılarını bir damla göz yaşında dök..
ve ağlasın yer-gök..

damla engine daldı diye
hasret bitsin SEVgiye..
belâmız var SEVgiliye.
bende gizlendi niye?..

Gönül Gârına çekil 7 yi yaşa
7 renkli olmak beladır başa..
7 rengi gösteren BEYAZdır-Niyazdır
ANAları KARANLIKtır - NAZdır..

şafak ha söktü ha sökecek, gece sabaha gebe
her sebeb bir sonuca, her sonuç bir sebebe..

gün doğarken sahilde, 7 delikli NEYden DUyduğum BİZim sesimiz buydu..

Muhabbet BİZlik bağıdır Muhammedi Melâmette..

Sadakat - Samimiyyet - Sabır da- Selâm-ETte..

Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re:Kulihvani Hocamıza Sorular ve Cevapları

Mesaj gönderen sev-guzel »

kamuran yazdı:“İmâm-ı Alî (keremullahi veche): "İlim bir nokta idi, onu câhiller çoğalttı!.." ve yine:
"İlim, besmelenin "be" harfinin altındaki noktadır..."
Buyurması ilmin menşe'inin yüceliğine işârettir...”
(Kul İhvani)


Be harfi, nokta ve ilim arasındaki ilişkide Beytullah'ın, onun kapısının veya Hacer-ül'Esved'in arasında bir ilişki var mıdır? Varsa öğrenmek isteriz...

kulihvani yazdı:Değerli kardeşim acizâne sözlerimden yola çıktığınız için cevab vermeliyim gönlümce.

Resûllullah sallallahu aleyhi vesellam Efendimiz’in buyurduğu İlimin Menşe’i İlmullahtır.
Kur’ân-ı Kerîm Olsun, sahih Hadis-i Şerifleri olsun fark etmez.


“Ve ma yentiku anil heva: O, nefis arzusu ile konuşmaz.” (Necm 53/3)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in: “Ben İlim Şehriyim. İlmin kapısı Alî’dir!”

İlmin kapısı Ali (kv) dir yani EDEBdir.
Edebsiz İlim varsa İblisinkidir.
Ali (kv) Efendimizin buyurduğu: “ Muhammedi Edebden mahrum kalanlar, NAKLi Bilip-Bulmamış kendilerinin Ham AKILlarıyla Zannları üzerine, bu oyun ve eğlence bahçelerinde bir ömür oynayıp eğlendiler!..” demek gibidir.

Âlem-i Asgâr (küçük âlem) olan insanoğlu, hakikatte Âlem-i Ekber’in (Büyük Âlemin) timsâlidir.
Onda olan onda da mevcûddur.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in: “İlmin kapısı Alî’dir!” buyurduğu Azîz Efendim İmâmı Alî (keremullahi veche):

“Eyâ insan cirmike cirmis-sâgirun, ve fike intavâ âlemü’l-ekber...” buyurmuştur.


Tavâ kökü: elbiseyi, yatağı v.s. dürüp katlamaktır.
Mündemic: (dümûc’dan) indimâc eden, dürülüp sarılan, içine yerleşen, içine sokulması olup aynı anlamdadır.


“Ey insanoğlu! Cirmin (cisim, hacim) çok küçüktür, fakat âlemü’l-ekber sende intevadır, mündemictir. İçine sokulmuştur (o kadar da değerin var) !” buyurması ne hârikadır.

Ey insanoğlu Âlemü’l-Ekber senin özüne, enfüsüne, fuadına dürülüp sokulmuştur.
Tıpkı bir tohumun içine yerleşen dev ağaçlar gibi...
Ruh “Âlemü’l-Emr”dendir.
Âlemü’l-Emr ise Emri veren Âlemdendir!...
Kişinin Muhammedî oluşu:

Şerîat-ı Muhammedîyye,
Tarikat-ı Muhammedîyye,
Mârifet-i Muhammedîyye ve
Hakikat-i Muhammedîyye
Her kişinin özünde fitraten mündemictir.
Priz gibi herkesin hilkıyetinde hazır beklemektedir...
Bilir, arar, bulur ve kullanırsa ne mutlu saîddir (evliyâdır).
Reddederse ne yazık ki şâki (eşkıyâ) dır...

Bir başka rivâyette ise İmâmı Alî (keremullahi veche):

“Eyâ insan: Ve tezeimu inneke cismi’ssâgir ve fike inta’l-âlemil kebir: Ey insan, sen cismi sagirsin, zum’ edersin!... Hâlbuki Âlemû’l-Ekber sende müntâvidir (intiva etmiştir, katlanmıştır).”


Zum’ etmek: bâtıl zann, sanı, şüphe.
Müntâvi, Mültevî: ihtivâ eden, bükülüp sarılıp sokulan.


“Ey insanoğlu; sen kendini, küçücük bir şey, bir cisim mi sanıyorsun? Hâlbuki en büyük âlem (evvel-âhir-zâhir-bâtın) sende dürülüp toplanmıştır...”

İlmullah bize bu âlemde İmtihan olan Haytımızda lâzımdır ve Müslim ve kâfir herkese açıktır.
Kâbetullah ise Rabbımıza Kullukta BEDEN Kıblemizidir o da ortada.
Kapısı yerinde ve Nur-u Muhammedi BİZe aktaranlar da yerlerinde olmuştur olacaktır şükür.
BİZ insanlar ise her HACC Ziyaretimizde Hacerü’l-Esvedimizi Selâmlarız!
İlim ve Edebimizi alırız kısacası…

Salât ü Selam olsun…
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: Kulihvani Hocamıza Sorular ve Cevapları

Mesaj gönderen sev-guzel »

huallah yazdı:Hayranım : hayranım kelimesini lütfen tefsir ediverin ....

ALLAH ALLAH ALLAH YA HAYY

kulihvani yazdı:Devrân Resim Seyrân Resim Cevlân Resim Hayrân

Değerli kardeşim içinde yaşadığımız sonsuz Kâinât İnsan AKLı önüne serilmiş Muazzam bir Kur’ândır.

Bu âlemde DEVR etmeyen ne var ki madde de Atom da galaksilerde dönmekte,
Kaderler, ömürle, düşünceler ve Ömürler de Devrânda ve İLİM açıkça ortada.

AKl-ı Selim, rüşdüne ermiş AKILlar Seyr de Seyrânda ve AKIL İRADE edecektir, Doğru-Eğriyi ayıracaktır..

BİLen ve BULan Akıllar CEVl edip coşacak Cevlânda dır.
Bulduğu sonucu Doruğa çekecek kâni olacaktır ve İDRAK edecektir..

SON – UÇ ta İŞin ASLını anlayan NEFS, Bu Muhteşem Sistemin yaratılış, idaresi ve son bulup hesaba gidişine HAYR edip Hayrânkalacak ve protezliği-parmak-yüzüklüğü bırakıp et-tırnak gibi BİZ BİR olup fiilen ŞEHADETe İŞTİRAK edecektir..

Hayrân hâlinde serapa hayret ve dehşet vardır.

Tatmîn olmak her nefsin doğal hakkıdır.
Tatmîn etmek için bu Devrân dönüyor,
Bu Seyrân sergide,
Canlar bu Cevlânda ve,
Halk, HAKKın Hakaik ve Dakaiklerine Hayrân’da...

Muhammedi Muhabbetlerimle..

AYRI KALINCA

AŞK: HÂLİKa muhabbettir
Tüm halkına merhamettir
Cümle cihâna cesettir
HAYY CAN’dan ayrı kalınca...


AŞK: Sirkeyi şarab eder
Yakar-yıkar tûrab eder
KalbResimkabını harab eder
Dost kandan ayrı kalınca...


HAK; yakmıştır sönemem DOST
Gayrısına yönemem DOST
Biter ömrüm dönemem DOST
Devrândan ayrı kalınca...


Yüsebbuhu sebbahâsın
Yâ Sin” kalbinde “Tâ Hâsın
Bulamam “Tuv┠Vâhâsın
Seyrândan ayrı kalınca...


RABB-bü-Birrun Rahîm Vedûd
Hablel-Verid sır-rı sücûd
Şühûdsuz şaşırır vücûd
Cevlândan ayrı kalınca...


Her letâif HAKK izzetin
RABBül-Âlem azametin
İdrak edemez kudretin
Hayrândan ayrı kalınca...


İHVÂNÎ celâl-cemâlîn
Can-Cânân Ceminde hâlin
Öksüz kalır “Kul Kemâlin
SULTÂN’dan ayrı kalınca...




Resim

ZEVK 3522

CaneCeM

Ez ZÂHİR Zuhurun ZEVK et! DERTlerin DevrÂNa SALLa!
Yusebbihu!..” RAKSın katıl! SEYRini SeyrÂNa SALLa!
BUZun BUHAR-BULUT eyle! CANını CevlÂNa SALLa!
Dehşette Kal! Hayrette Kal! HAYRını HayrÂNa SALLa!..


27.02.19 16:06
A k s a r a y



"Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardil elmelikilkuddusil'aziyzilhakiymi.: Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih eder.” (Cuma 62/1)


Yesebbihu: noksanszı El TAMM cc yu tesbih ve zikri ele yüzmekteler İlahî RAKSta hamd olsun!..

Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: Kulihvani Hocamıza Sorular ve Cevapları

Mesaj gönderen sev-guzel »

Resim

İlk Bakış – Koku – Zikir!..

Canan: Zikir tekniğini anlatacaktınız dinliyorum!

Kul İhvanî: Sen anasın bilirsin, bebek doğduğunda başka gıda almazken, özel ve güzel kokar!
Bu kokudur Ana Sevgisi, ömürlerce deler geçer!
Her olayı, zamanı, Zannı!
Koku esması yoktur Kur’ânda..
Uyuyanlar koku alamazlar!
Rüyada koku yoktur!
Koku VEYSÎ özellkitir.
Muhammedi Sırrdır
Seven de çöl kokusu vardır
Çile Çiçeği, gözükmez çölde!
Kokusu kıble olur KITMİRlere
Zaten onların burun ve dilleri vardır sadece!
Elleri de ayaklarıdır
Kıble yollarındaki İZ-i Muhammediyi dilleriyle temİZlerler
ve KOKUyu İzlerler!
Hani vardı ya filimde Bab Azizi gibi..

ZİKİR kokudur!..
Çöplükten Çöle çıkacaksan, çok düşünüp basmalısın ilk adımı!
Dönüşte İZin silinir, kaybolursun
Dönen GABİRUNdur, mahv olur.
Yani Teslimiyyet ŞARTtır
TESLİmiyyette OLan ve Olunan HAKK olmalıdır inşallah!

ÇÖLde ilk bakış ilk adımdır.
İlk bakış, fişi yüreğindeki pirize ilk sokuştur.
Kebanla BİZ-BİR-İZ oluştur..
İyi oku iyi ANLa!..

Resulullah sav, ashab ile meccliste..
Sohbeti kesiyor Kıbleyi kokluyor burnuna çekiyor:
"YemAN dan Er Rahmân KOKUsu almaktayım!" buyurunca...
Sahabe: "Anlamadık yâ Resûlullah! sav" dediler.
Resulullah sav: " Yemen’deki yanımda yanımdaki Yemen’de" buyurdu..

Yıllar SU gibi aktı geçti HAYYatta...
Ali kv Ömer ra ÇÖLe çıktılar..
Bulunca Koku Kaynağını, ÜVEYSÎ Karani: " Siz onu bencileyin (KOKUca) tanıyamazsınız!" dedi
SALLandı SAHRA Bu BİLişten-BULuştan-OLuştan-Resûlullah sav ı YAŞAYıştan!..

Zikir Çölde esen yel gibi!
Yelin getirdiği keramet koksu gib!..
Çok sessiz, içten, ılık, rahat, huzurlu, hep var, yutmuş ve hep okşayan esintidir sanki..
Böyle bir şey ZİKR-i DAİM..
Canımız gibi
Canımızı duyuş gibi
Duyuşa uyuş gibi
Rahmet yağmak gibi
Gizli ağlamak gibi
Aslında bir deliliktir
Bu koku ve zikir
Akla zarar-çöldeki kâr

Çöplükte esen yel, en azından her türlü kokar
Ondan dır Kıtmirler çölden çöpe çıkamaz!
Çıkarsa, sahibi üzülür de gökler ağlar!..

Sen şah damarından yakın Olanın kendi ZİKRini senin kalbinden-dudaklarından
demesini tercih et!
İZin ver İZ İZle!...
Gerisini O anlatır bu ÇÖL MASALInın..

Seyrangâhın sarı gelini..
sevgili canımız, cananımız
BİZ BİR İZ iz!..

İnan bana ki;
BİZ Bilelim
Yolu Bulalım
Yoldaş olalım
SAV de el HAYY olanı Hayyda yaşayalım da,
ZİKr edelim BİZ-BİRlikte İnşâalla...

canan: İnşallah!

kul İhvâni:
Beden ellerimizin ruh ucunda Yaedullah-O'nun eli var aklına söyel...

Çöplüğe çekmesin seni!..

ÇÖL BiZde..ÇÖL İçimizde!..
BİZ BİRiz haktır inşaallah...
Uğraşmadan Zikret gelsin inşallah!.

Ama şunu bilelim ki;
Her KUL, RABBi katında KULu olarak BİR tanedir.
Önemlidir, Sevgilidir!..
Muaradullah tertemiz geldiğin yoldan yine tertemiz geri dönmendir.
Urüc Mi'racı SALL ı budur..
Emrullah bu dönüşün Resûlî ROTASIdır..
Rücu’ Mi'racı SALL ı budur..

Ehl-i Beyt ü Velâyetullah YOldur..
Kün fe yekün Kervanıdır.. Şu AN ŞE'ENidir..
SEN YOLcu musun?..
Emin misin?
Sadık mısın?
Samimi misin?
Sabırlı mısın?..


canan:
EVET dir inşallah

kul İhvâni:
Cevabın "EVET!" ise yüreğinden ötede Habli'l veridden de yakîn Olan Sahibinin sesi: Buyracaktır sana:
“Ya eyyetühennefsülmutmeinnetü:
Ey mutmain olan nefs! Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!

İrci'iy ila rabbiki radiyeten merdiyyeten:
Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön!

Fedhuliy fiy 'ibadiy:
Gir kullarımın içine!

Gir kullarımın içine!
Gir cennetime!”
(Fecr 89/27-30)

Maddî-Manevî bütün ÂLEMler ÂDEMin bu Mi’racında Hizmetçidir!.

Ne mutlu o Muhammedi Hasbî-Habibî Hizmetçilere..

Muhammedi Muhabbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kulihvani Hocamıza Sorular ve Cevapları

Mesaj gönderen nur-ye »

hasancan yazdı:Gönderilme zamanı: 27 Mar 2007 18:30Efendim mesela üzücü bir olay ile karşılaştığımızda Kahhar zikri tavsiye edilir, bilmiyoum ne derece doğru.

Bir örnek daha vereyim, mesela şifa istiyene Şafi çek derler vs...

Benim de hayatım da çocukluktan gelen ve bilinç altına yerleşmiş problemlerim var. Bir işi tamamlıyamıyorum 10 gün namazı doğru kılıyorum 11. gün beş vakiti es geçiyorum. Bunlar çok normal şeyler ama bende ki diplerde duran bir depresyon belirtisi gibi görünüyor bana. Tabi sadece namazlarda değil dünya işlerinde e bu böyle...

bu halimin ilacı olabilecek bir tavsiye var mıdır ? bunu soruyorum.


Hasancan kardeşim!
Sizin açık yüreklilikle sorduğunuz soru toplumumuzda binlerce gencimizin aslında ana sorusudur.
Her yönden çok geri kalmış bir toplumda; hızlı gelişme, kontrolsuz serbestlik ve kuşakların gerektiği gibi köprü olamayışı gençlerimizi sonuçları çok acı çıkmazlara sürüklemektedir.
Bizler kimselere taraf ve karşı olmadan Kurân-ı Kerim ve sahih Hadis-i Şerif doğrultusunda Tasavvufu, İlâhî öğretim ilmi ve Resûlî eğitim edebi görmekteyiz.
Halka hizmeti Hakk'a hizmet bilmekteyiz.
Bu nedenle sorunuzdaki:
"Efendim mesela üzücü bir olay ile karşılaştığımızda Kahhar zikri tavsiye edilir, bilmiyoum ne derece doğru. " nun cevabı açık ve kesinlikle yanlıştır.
El Kahhar Celle Celâlihu ismi en ağır esmalardan biridir ve şirk ehline karşı kullanılmıştır.
Kim kime neden der bilemeyiz.
Neleri zikretmemiz konusunda sayısız ve Âyet-i Kerim'e ve sağlam Hadis-i Şerif'ler vardır.
Gençlerimizin hizmetine sunduğumuz Muhammedi Tasavvuf çalışmamızda bulabilirsiniz.
Elbette genetik kartlarla taşınan, ailenin verdiği ve sonradan eklenen kişilik ve kimlik kullanımında sorunlar olabilir.
Ancak aklı olan insanoğlu iyi-doğru ve güzel olanı bilecek, bulacak ve olacak tavır ve tarzda yaratılmıştır.
İman-İbadet- İtaat-İrfan...
Esas olan aslına yani Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in buyurup yaşadığına benzer imandır.
Her yaşın kendi özelliği vardır.
İbadet bu gün olmuyorsa yarın olur inşaallah.
Sonra İtaat ve gerçek İrfan elde edilir.
Unutmamalıyız ki Doktor da dua da Allah Teâlâ'nındır.
Doktorluk olmayan iç sıkıntıları için Tevhid, salavat, ''lâ havle....'' vd. çoktur.
Lütfen çalışmalarımıza göz atınız.
Zâten bunun için hasbî hizmeti HAKK Celle Celâlihu için yapmaktayız.
Rastgele kişilerin dediklerini esas almamalıyız ve söylenenin dayanağı olmalıdır dinde.

İslam Dininde Kur'ân-ı Kerim ana yasadır:

Resim---''"Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."
(Ra'd 13/28)

Bazı şifâ âyetleri:

Resim---''Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.''”
(Şuarâ 26/80)

Resim---''Biz, Kur’ân'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.” ''
(İsrâ 17/82)

Resim---''Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.”''
(Nahl 16/69)

Resim---''Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.''”
(Yûnus 10/57)

Resim---''Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın-şifâ versin.”
(Tevbe 9/14)

Pek çok olan Hadis-i Şerif'lerden örnekler:

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Kişi evinden çıktığında “Bismillahi tevekkeltü alallahi lâ havle vela kuvvete illâ billah: ALLAH (cc) adıyla, ALLAH (cc)’a güvendim. Güc ve kudret ancak ALLAH (cc) dandır”derse kendisine: “Bu sana kâfidir. Doğru yola girdirildin, ihtiyacın giderildi. Zararlı şeylerden korundun.” denilir ve şeytân ondan uzaklaşır.''” buyurmuştur.
(Enes (ra) dan; Tirmizî, Nesâî ve İbn Hibban)

Resim--- Bir kimse gelerek: “Yâ Resûlullah (sav) ! Benim Kur’ân’dan bir şeyler almaya gücüm yetmiyor. Bana kifâyet edecek bir şeyi öğretl!” deyince Resûlullah (sav): “Subhanallah, ve’l-hamdülillah ve Lâ ilâhe illâllah, VALLAHÛEKBER, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi” de. Buyurunca o kimse: “Yâ Resûlullah! Bu (zikir) ALLAH (cc)içindir. Benim için (dua olarak) ne söyleyim?” Resûlullah (sav): “ALLAH’ım bana merhamet et, afiyet ver, hidâyet ver, rızık ver” adam ellerini sıkıp göstererek: “Şöylece! (sımsıkı belledim) “ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav): “İşte bu adam iki elini de hayrla doldurdu!”'' buyurmuştur.
(İbni Ebi Evfa (ra) dan; Ebu Dâvud, Salât 139-832; Nesâî, İftitah 32-2,143)



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kulihvani Hocamıza Sorular ve Cevapları

Mesaj gönderen nur-ye »

Bir kimse tarafından soruluyor :
"Efendim, filan kimse şöyle söylüyor: Yirmi senedir geçirdiği vakit süresince sabah akşam amel sahifeleri gelmektedir ki hiçbir hatası olmamak şartıyla yâni hiç hataya rastlanmıyor. Yani bu kimsenin geçirdiği 20 senelik devre içerisinde sabah ve akşam sahifeleri Allahü Zülcelâle arzedilir. Kendisinden meydana gelen işlem neticeleri arzedilir. Bu işlemler içerisinde bir tek hata bulunmamak üzere bu minval üzere olunca işte bu kimse kâmil bir mürşiddir diye tabir ediyor. Siz buna ne dersiniz?"

İmam-ı Rabbani k.s. şöyle cevab verir:
- Vallahi bu fakirin hali yirmi senedir ki, sabah ve akşam bu fakirin sahifeleri meydana getirilip arz ediliyorsa, Vallahi işe yarar bir tek kelime, bir tek cümle dahi bulamıyorum, göremiyorum.
Kendimi her an olarak herhalde hatalı ve ayıplı olarak biliyorum ve görüyorum.
Hatta hafaza meleklerinin sağ taraftakilerini durgun, sol taraftakileri ise hataları yazmakta olduklarını müşahede ediyorum. Benim fikrim, benim inancım, benim halim budur, diyor.
"Vallahi eğer bu fakir şu anda kendisini bir Frenk kâfirinden daha iyi ve üstün görüyorsa, Allahü Zülcelâlin marifeti bu fakire haram olsun"


Mâneviyat Sultanları’nın, bu sorunun cevâbı ve uygulaması için ömürler harcamışlardır

Yazdıklarımız;
TEVHİD, Muhammedî Tenezzül ve Tevâzu’ iledir inşallah.


RABBi'l-Âlemîn'in Kulları olarak bizler, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in Şeriat-ı Garrâsını yaşamaya ve RABB'ımızın şâhidi olmaya;

Muhtaç,
Mecbur,
Me’mur ve
Mahkûmuz..

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in;
Muhammedî Îmanı,
Muhammedî Ameli,
Muhammedî Ahlâkı ve
Muhammedî Hâlleri açıkça ortadadır.
Aslında bunu bilmeyen de yok gibidir.
Sorun ise bilip de yapmamaktadır.


Muhammedî İlim,
Muhammedî Edeb,
Muhammedî İrfan ve
Muhammedî Erkan
Öğretim ve Eğitimini bir kenara koyup kuru ve kısır bilgi ile Hakîkat-ı Muhammediyye'yi yaşamayı olur sanmak hatâya götürecektir.

Benden cevap beklemenize dayanarak sizin anlayacağınız vechile konuya açıklık getirelim inşallah,
BİZler Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in îtidal yolunda hizmetçileriyiz.
Burada görülen canların çoğu eksik-fazla demeden Rasûlî SEViyede bileşik kablar gibidir;

İmâm-ı Mutlak, Mürşid-i Mutlak ve Muhtar-ı Mutlak Muhammed Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'i DUYup Uymaya; BİLip, BULup, OLup da YAŞAmaya çabalamaktadır..

Muhammedi Melâmet anlayışımızda ise;
Şahsen ben, derin uykuda iken havlayarak veya uluyarak sabah namazına uyandıran uyuz sokak köpeğini Mürşidim bilirim. Mürşidlerin "UYandıran" olmaları anlamında bizi gafili olduğumuz halden çekip çıkaracak her unsur mürşidlik görevi görmektedir. Gerek "yanlış" "kötü" "çirkin" "hata"lı davranışlarını gördüğümüz gerekse "nasihat" "tavsiye" "vasiyet" "uyarı"ları ile kendimize getirenler olsun... Kâinatta mevcut her zerrenin HAKK katında hatırı ve görevi olduğunu ÂNlamış isek kendimizi yukarda-üstte-başta-önde göremeyiz. Kaderimiz bizi her yönde-yanda kullanabilir.


ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ

Summe redednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne).
Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.
(TÎN Suresi 5)

Yaratılış hamûlemizde, AHSEN-İ TAKVÎM üzere olmanın İZZETi ile ESFELi SÂFİLÎNe atılmanın ZİLLETi yüklü iken, buz AKLımızla "kendimizi â'lâ" görüp aşağı inmek şeklinde değil BİLEŞİK KAPLAR gibi Seviyede olmak tercihimiz ve yolumuzdur.

AKLımız BUZ'luktan SU'luğa geçerken bu pisi pası terkederek görecek ki sular BİRlikte akar, UMMÂNa kavuşur. Ayrılık-Gayrılık gözetmez, hele BUHAR olmaya başladı mı "ben"likten iyice sıyrılır, Semâ'da BULUT'laşır R-AHMED olarak BUZ AKLları eritir, SUları coşturur, GÜNEŞ ile BİZ-BİR olarak yeni BUHAR'lara BULUT'lara vesîle olur...

Yukarda arzetmeye özen gösterdiğim Muhammedî Seviye Aşağı-Yukarı Alt-Üst Baş-Son gözetmeden BİZ-BİR olarak buluşulacak merkez noktadır.

“Kendini alçak görüş” geniş kapsamlı bir söz olduğundan ve sınırı olamayacağından, Dünyâ Âleminde yaşarken BİZler ;


ALLAH Celle Celâluhu'nun:

يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---“Yekûlûne le in reca’nâ ile'l-medîneti le yuhricenne'l eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhi'l-izzetu ve li rasûlihî ve li'l-mû’minîne ve lâkinne'l munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne) : Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır." Oysa İZZET (güç, onur ve üstünlük) ALLAH'ın, O'nun RASÛLU'nun ve MÜ'MİN'lerindir. Ancak münâfıklar bilmiyorlar.”
(Munâfikûn 63/8)

emr-i ilâhisi ile İZZET VÂKÂR ve R-AHMED ile Muhammedî seviyede buluşmalıyız.

İmam Hasan aleyhi's-selâm münâfık grubun önünden geçerken ihtişamlı yürüyüp geçince, liderleri: “Hasannn sende çok kibirlisin haa!” der.
İmam Hasan;
“Bizdeki kibir değil, İslâm'ın İzzetidir!” buyurmuştur…

Muhammedî Muhabbetlerimle...
Resim
Cevapla

“►Soru - Cevap◄” sayfasına dön