astral seyahat

Sorularınızı Ayet ve Hadisler ışığında cevaplamaya çalışacağız.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
koraysenneyli
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Oca 2010, 02:00

astral seyahat

Mesaj gönderen koraysenneyli »

merhaba,

nacizane bir sorum olacak. yapmamız gereken şu mu: "Ölmeden evvel ölünüz" uyarısı ile daha yaşarken beden kabuğundan kurtulup ışınsal hologram alemde deccalle ve ona hizmet edenlerle savaşmak mı? belki çok açık direk bir soru olabilir ama ben bunu anladım. peki diyelim ki ışınsal hologram aleme adım attık beden kabugundan sıyrılıp Rasulullah'ı bulabilir miyiz? savaşmaya gücümüz yetmezde O'na mı sığınmalıyız? bilmediğim için soruyorum yanlış anlaşılmasın. gerçek nedir? orada savaş mı var ne var? Rasulullah neden "Benim bildiklerimi bilseydiniz Allah Allah diyerek dağlara kaçardınız" buyuruyor? biz niye kaçmıyoruz o zaman demekki kaçmamız lazım. çok üzülüyorum hiçbirşey bilmiyoruz. bildiğini sananlar vardır ama Münir Derman Hz. ne diyor? dikkat et bir Veli bile tepetaklak olabilir diyor bununda garantisi yok. kafam çok karışık kusura bakmayın.

Koray
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
koraysenneyli
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Oca 2010, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen koraysenneyli »

biz Nur-u Mim'in içindemiyiz? onu mu demek istiyorsunuz?
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

Resim

Rabbimin o en güzel isimlerini gör ve göster bir bir.
Biteni,
söneni,
gideni,
geçeni değil,

bitmeyeni gör,
batmayanı gör…

Gitmeyeni, geçmeyeni ebediyen ölmeyeni,
sönmeyeni bil ve bildir...!


Bir düşün…
Çok değil sadece birkaç dakika…

Şöyle sıyrıl şu günlük ve gündelik işlerden, şu gölgeler ve sahteler dünyasından.

Sonra düşün bir an…

Adam gibi düşün, ama ‘düşünen adam’ gibi değil.

İnsanca, mü’mince düşün…

Şimdi seni sevenler var ya…

Şu seni seviyorum diyenler…

Rüzgâr gibi peşinden koşturanlar var ya…

Onlar neredeydi bir zamanlar?

Bir düşün…

Onlar seni, ancak sen var olduktan, yani sen yaratıldıktan sonra bildiler ve çok sonra sevdiler. Öyle değil mi?

Seni seviyorum diyenler için; önce senin ve sonra da sevgi denen şeyin var olması gerekliydi. Öyle değil mi?

Eğer sen olmasaydın ve yaratılmasaydın kim bilecekti seni? Kim haberdar olacaktı senden?

Nasıl sevebilir, nasıl “Seni seviyorum” diyebilirdi, şimdi çevrende dönüp duran insanlar.

Seni, yani henüz olmayanı, yok olanı kim bilebilir, kim sevebilirdi ki?

Hatırlamaya çalış!

Sınırlı da olsa, hayal ve hafızanın izini sür. Seni götürebildiği yere kadar git.

Hatırlamaya çalış!

Bir yerde durman gerekir ama işte tam orada dur:

Sen yoktun, dünya da yoktu, hiçbir şey yoktu bir zamanlar. Ama her şeyi bir Bilen, seni bir Bilen vardı. O bir olan ALLAH’tı (cc). Ve sadece O vardı.

O en sevgili, O en şefkatli ve O en merhametli Rabbin vardı. O’ndan başka hiçbir şey yoktu.

İşte O bütün Âlemlerin Rabbi’dir. Kur’ân bize O’nu şöyle tanıtır:

O, göklerin, yerin ve bunlar arasındaki her şeyin Rabbi’dir.” (Şuarâ Sûresi, 24)

O’nun rahmeti ve sevgisi her şeyin önündedir ve üstündedir.

Evet, seni sevenler de yoktu bir zamanlar. Ne annen, ne baban ve ne de en yakınların. Hiçbir şey yoktu. Ve sen bu uzun yolculuğun hiçbirinin farkında bile değilken, sadece Rabbin için yok, yoktu. Dilediği vakit, saat geldiğinde seni yokluktan varlığa, karanlıktan aydınlığa çıkardı.

Rabbin seni, sen yokken de biliyordu ve O’nun sonsuz ilminde hep vardın. Seni sen yokken sadece O biliyor, O seviyordu. Ve sevdiği için de seni var etti. O’nu bilmen ve O’nu tanıyıp sevmen için seni bu dünyaya gönderdi. Başkaları seni var olduğun için sevdiler. Anlayacağın onlar seni şartlı sevdiler.

Oysa Yüce Rabbin seni şartsız sevdi. Hatta seni sevmesi için var olman bile gerekmezdi. O seni yaratınca bilmedi. Yaratmadan önce de biliyordu. O sonsuz ilmiyle ve sonsuz kudretiyle seni yaratmayı diledi ve var etti. Unutma, sen O’nun, o sonsuz ilminde hep vardın…

Seni yaratmakla, kendini sana bildirdi, seni senden ve kendi varlığından haberdar etti.

Bu müthiş ânı kaçırma hayatından. Çıkarma hiç aklından. Hatırla zaman zaman.

Hatırla ki, yanlışlara düşmekten ve korkulara kapılmaktan kurtulasın.

Seni O’ndan başka hiç kimse böyle güzel sevmedi; sevemez de. Sevemezdi de, sevemeyecek de.

O’nun sevgisi hep en başta ve hep en önde…

Sevenler, “Seni seviyorum” diyenler, hepsi bir bir çekip gidecekler bir gün. Sadece O’nun sevgisi kalacak seninle…

Onun için dinleme içi boş sözleri, gerçek sevgiden nasipsizleri dinleme. Dinleme o palavra şarkıları, o bomboş lâfları. Dinleme...

“Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar” diyenlere. Sen, “Sevemez kimse beni, Rabbimin sevdiği kadar” de…

Gerçek sevginin yolunu bil ve bul.
Bulamayanlara da göster.

Ben bir aynayım. “Aynayı değil, siz aynadaki görüntünün, o tecellînin, o bir anlık cilvenin kaynağını sevin asıl,” de ve doğru adresi göster onlara… Bir ayna tut yüzlerine. Bir ışık ol karanlık bakışlara, sevgide adresi şaşırmışlara.

Rabbimin o en güzel isimlerini gör ve göster bir bir. Biteni, söneni, gideni, geçeni değil, bitmeyeni gör, batmayanı gör… Gitmeyeni, geçmeyeni ebediyen ölmeyeni, sönmeyeni bil ve bildir.

Kim sevebilir seni O’ndan başka, kim bilebilir seni O’ndan başka.

Gerçek sevginin yolunu kaybedenlere, ışık parmağınla doğru adresi göster: Ve konuş: Parmağım güneşi gösterirken, parmağıma değil, güneşe bakın. Bana takılmayın.
Yanılmayın, bir zerrede, bir tecellîde boğulup aldanmayın..


Bu makamda söz senin; konuş, sözün yettiği kadar. Konuş konuşabildiğin kadar.

Melekler bile bu şahitliğine hayran kalsınlar. Ve de ki; “Sevemez kimse beni ‘Senin’ sevdiğin kadar ALLAH’ım!”

Sevemezler, sevseler de yalan severler. Yok öyle kimseler. Sende seni sevenler, hakikati halde seni değil kendilerini seviyorlar. Aldanma, inanma, yanma. Bir tek senin sevgindir bu dünyada gerçek olan Canım ALLAH’ım.

Bir tek Senin sevgin…

O sevginin bir katresi, bir zerresi bile yeter bize…

Bunu da anlamayanlara “Sözler”i aç, nurlardan şu cümleyi oku:

“…Her bir isminde mânevî çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbub-u Ezelinin,

elbette bir zerre muhabbeti, kâinata bedel olabilir. Kâinat, O’nun bir cüz’î tecelli-i muhabbetine bedel olamaz.”


(Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 24. söz)

Selim GÜNDÜZALP
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
koraysenneyli
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Oca 2010, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen koraysenneyli »

bunu okuduktan sonra yalnız kalmak istedim bilmiyorum neden bulunduğum yerden gitmek istedim ama işyerindeyim tabi gidemedim bazen kendimi patlayacak gibi hissediyorum...

şimdi kendi halime bırakmak için kendimi bilmediğimden bir soru sormak istiyorum... chriss angel gibi insanlar Ümmet-i Muhammed'den birine zarar veremez değil mi? eğer zarar verebilir derseniz o zaman kendimle uğraşmak bencillik gibi geliyor o kadar insanın böyle web sitelerinden bile haberi yok :(( Cuma'ya gittim kaç kişi biliyor acaba bu bana gönderdiğiniz yazıyı onlar için uğraşmak gerekmiyor mu? onlara anlatmak gerekmiyor mu? zarar görmezler ise tamam ama görecekler ise yardım etmek gerekmiyor mu?
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

Sevgili gönül yolcusu koraysenneyli kardeşim,

ASLında BİLmemiz gereken önemli ŞEYlerden BİRide, Allah c.c ın, her an bizimle OLduğu BİLinci ve idraki...

Bunu farkedebilen ve gönülden yaşayan GÜZEL İNSANLAR selametle yollarında ilerleyebilmektedirler...

Biz O'nu göremesekde O her AN bizi görmekte...
Bu şuurla, yaşayanlara ne mutlu...

Elbette dilimiz döndüğünce, yada ANlayabildiğimiz kadarını başkalarınada anlatmak gerek...
veda hutbesinde buyuruyor ya GÜZELLER GÜZELİ...SAV


Ashabim!

"Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya cekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

*

VE VEDA HUTBESİNİ BU VESİLE İLE YENİDEN OKUYALIM İSTERİM...

Resim

Bismillahirrahmanirrahim

VEDÂ HUTBESİ

(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M. Cuma)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitab etti:

"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür."


"Ey insanlar!

Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.

Ashabım!

Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

Ashabım!

Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.

Ashabım!

Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nın kan davasıdır.

Ey insanlar!

Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.

Ey insanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Ey mü'minler!

Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir.

Mü'minler!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

Ey insanlar!

Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.

Ey insanlar!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.

Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:

- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.

- Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.

- Zina etmeyeceksiniz.

- Hırsızlık yapmayacaksınız.

İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "

Sahabe-i Kiram birden söyle dediler:

"Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!"

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu:

"Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! "

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
En son MINA tarafından 03 Eyl 2010, 14:14 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
koraysenneyli
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Oca 2010, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen koraysenneyli »

teşekkür ederim.....
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

O c.c HEP BİZimle...BİZe düşen bunu farkedebilmek...

Muhammedi Muhabbetle...


"Allah'ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değildir; fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz."

Maide suresi 6. ayet (meali)


Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
koraysenneyli
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Oca 2010, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen koraysenneyli »

işte hep bizimle evet ama açık açık konuşacağım artık üstü kapalı anlatamam
hep bizimle olduğunu bilmek çok güzel ama yaşamak çok zor...zor derken istemiyorum değil tabi ki bir an bile o halden çıkmak istemem ama nasıl olacak bu bu hayatta? Münir Derman Hz. diyorki "temiz suya abdest bozmayın" diyor ... ama nereye gitsem içinde tertemiz su olan klozet var...ben şimdi suyun azizliğini bilirken ve Münir Derman'ın bu yazısını okumuşken ve oraya yapmak zorundayken aynı anda Allah'ın benimle olduğunu bilirken ne yapayım? insan o anda iyice düşünse tam idrake varsa tuvaletini bile yapamaz...bu en basit örnek daha neler var...hep bizimle işte ama nasıl yaşayacağız? hep günah işliyoruz haberimiz yok...
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

İşte imtihanda burda ya...
Bildiği ile amel edenler kurtuluşa erenler...
Elbette bilmekle bitmiyor iş...

Bunları yazarken düşündüm bir an, bildiklerimle ne kadarıyla amel etmekteyim diye...

Bunlarlada bitmiyor ki...
Bu gün meryemnur canımla samimiyet ve ihlas üzerine muhabbet etmekde nasip oldu ki...
İşin ÖZüde bu sanırım...yine çıktı karşıma....

Allah c.c YÂRimiz OLa...

selam ve dua ile
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

Bir sohbette dinlemiştim...
İslamı yaşamak zor mu kolay mı diye...

Hem zor..hem kolay dediler...Nefse zordur..ibadet etmek...boyun eğmek..teslim olmak..
Ruha ve öze ise kolaydır...
Yemek yemek zormudur..Su içmek, uyumak vs...
Yemek yemekten zevk alır insan...Susayan insan da su içmekten zevk alır...

İbadette ruha zevk verir...Ruhun ihityacıdır...İnanmış insana zor değildir...

devamı vardı ama bu kadarı hatırıma geldi...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
koraysenneyli
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Oca 2010, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen koraysenneyli »

işin garip tarafı ne biliyor musunuz? insan bazı şeyleri anlıyor, öyleki sanki mükemmel derecede..bazen Münir Derman okuyorum onu çok seviyorum...hep diyorya bunda çok büyük sır vardır söylemem diyor sen bul diyor :)
işte o zaman diyorum tamam bundan sonra şöyle yapmayacağım böyle yapmayacağım öyle bir güç kuvvet geliyor o anda vursam duvarları yıkarım öyle hissediyorum ama sonra ne oluyorsa oluyor bir bitkinlik bi acaip bişey oluyor 1 hafta 2 hafta hiçbişey okuyamıyorum bile elime kitap alamıyorum...bi süre abdestsiz gezmiyorum bile ama sonra 1 hafta namaz bile kılmıyorum...bu ne iştir diye soruyorum kendime ama cevap alamıyorum...sizide sıkmıyorumdur umarım...
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

kulihvani yazdı:Resim


SûRR-da,
TûRR-da,
HûRR-da,
NûRR-Ye!

ZEVK
4164

BİL-mek BUL-mak OL-mak gERek, Ve YAŞA-mak İlmek İlmek
DeMiR LeBLeBi SeBeBi, cAN DiŞ-inde DeRViŞ DE-mek
Sekiz CeNNeT Âşık AŞ-ı, YeDi CeHeNNeM-de PİŞ-ER
ALıN TER-i gÖZ NÛRudur, Kolay Değil ki “NUR-YE”mek…


01.09.10 03:59
Ayazağa-istnbl
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen meryemnur »

koraysenneyli yazdı:
hep bizimle olduğunu bilmek çok güzel ama yaşamak çok zor...zor derken istemiyorum değil tabi ki bir an bile o halden çıkmak istemem ama nasıl olacak bu bu hayatta?
Değerli koraysenneyli kardeşim, MEVLAM sizi Zaatına diliyor olmalı ki, güzell derdinize DERMAN aramak üzere, böylesine özden gelen samimi duygularla yola düşürmüş gönlünüzü.
Bakın Geylani Pirimiz bizlere hep HAK ile olmanın formülünü nekadar güzel sunmuş..

YAŞAyabilene AŞK OLsun !..


*


İslâm dininin özüne varmak dilersen bütün varlığını ona teslim et. Hak Teâlâ'ya yakın olmayı istiyorsan O'nun kudret eli önü­ne seril. “Niçin, neden ve nasıl?” gibi sözleri sakın deme.

Hak yakınlığı böylece bulunabilir. Herhangi bir işi dilemek doğ­ru olmaz. Çünkü Hak Teâlâ iyi kulları için şöyle buyurur: ALLAH'ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz” (el-İnsân, 76/30)

Allahu Teala doğruların terbiyesini uhdesine almıştır... İlk devirlerden son demlerine kadar onları terbiye eder. Her ne zaman onlara bir iyilik etmek dilerse, bir sıkıntı ile dener ve yakınlığı zevkini ihsan eyler; sabırlı hallerine bakınca zatına daha çok yakın kılar. Sıkıntı onları kahretmez. Ve içinde boğmaz. Sıkıntı geçer, onların kalbi ise meleklerin kanadı üstünde uçar. Kalbleri eziyet diye bir şey duymaz...



Halka kalbini kaptırma. Onlar kalbini söker alır; hayır bırakmazlar. Seni senin için istemezler, kendileri için isterler. Hâlbuki Aziz ve Celil olan Hak, seni senin için diler. Seni senin için arayana talip ol. Onunla meşgul ol. İyiliğin için arayanın olmak, şahsî menfaati arayandan daha iyidir. Eğer aramak icap ederse ara, ara. Her şeyi onda bul. Kullardan bir şey umma..
O’nun sevgisini ara! O ezelden beri seni arar. O’nu dilersen mürid olursun, murad O’dur. Kabiliyetin varsa sen de murad olabilirsin. Bu kez mürid O olur. Yavru önce annesini arar. Büyüyünce annesi onu ister. Hak Teâlâ sağlam iradeni bilirse seni diler. Doğru olarak sevgine inanırsa seni sever. Yoluna deliller salar. O deliller, seni yakınlığa götürür.
Rabb’inle aranda hicab kalmaz. Hak’tan ayrı şeylere onun varlık gözüyle bakarsın. Nefsini olduğu gibi görürsün. Başkalarını yine öyle seyredersin. Nefsin hatalarını görür, bırakırsın. Başkalarının kötülüğünü anlar kaçarsın.
Bu duyguları benliğinde duyarsan ilâhî nura yakın olursun. Orada sana gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insanın bu maddî duygu ile sezemediği şeyler vardır.
Bu hâlden sonra kalp kulağın iyi şeyler işitir. Sır gözün parlak olur. Basiretin açılır. Onlara nurdan kisveler giydirilir. Keramet süsü takılır. Hak saltanatı ile sana sultanlık verilir. Velayet derecesine çıkarsın. Hak Teâlâ sana yardımcı olur. Her mülk emrine girer. Artık seni rahatsız eden bir mahlûk çıkmaz. Her şey kalbine bekçi olur. Melekler sana hizmete gelir. Hak Taâlâ, sana peygamber sevabı verir; onların ruhaniyetini gösterir. Yaratılmışlarm her gizli tarafı sana ayan beyan görünür.


* * *

Ey evlat! Bu makamı ara. Asıl gayen anlattığımız şey olsun. Dünyayı aramayı bırak. Dünya seni doyurmaz. Hakk’ın gayri nesneler, senin manevî huzursuzluğunu gidermez. Hak’la ol; seni O’nun nuru doyurur. İlâhî varlığın nuruna erince her şeyi bulmuş olursun. Dünya ve âhiret zenginliğini de bulursun.
Ey evlat, seni isteyeni iste. Seni seveni sev. Sana iştiyak duyana âşık ol. Hak Teâlâ’nın kelâmını işitmedin mi? “Allah onları sever; onlar da Allah’ı severler.” (el-Mâide, 5/54) Yine bu mevzu ile alâkalı şöyle bir kudsî hadîs vardır: Ben size kavuşmayı daha çok arzularım.”Yaratan, seni ibadet için yarattı. Neden oyuncakla oynarsın? O, seni kendine arkadaş etmek ister. Başkalarını neylersin? Hak'tan gayri ile uğraşma. Kalbine Hak sevgisinden gayrisini koyma. Hak'tan gayrisini sevecek olursan, şefkat ve merhamet duygusu ile sev. Nefsin her şeyi sevmesi caiz olur. Ama kalbin ve sırrın Hak'tan gayrini sevmesi ve bağlanması asla caiz olmaz.

*

Ey evlat! Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevbe ile dönülür. Tevbe eden ona dönmüş sayılır. Allah Teâlâ'nın;“Rabbinize inabe ediniz.” (ez-Zümer, 39/54) ]buyurması, Rabbinize dönünüz demektir.


Her ne varsa Allah'a bırakınız. Nefsinizi de O'na teslim ediniz. Nefsinizi, O'nun kaza ve kaderi önüne seriniz. O'nun yasakları ve emri karşısında nefse pay vermeyiniz. Hakk’ın değiştirmesi önünde nefse pay çıkarmayınız.

Kalbinizi Hakk'a veriniz. Elsiz olsun, ayaksız olsun, gözsüz ve şekilsiz olsun. Bu âlem böyledir. Şekil yoktur. Şemail yoktur. Niçin ve neden gibi sözler olmaz. Muhalefet ve niza yapılmaz. Uymak ve tasdik etmek vardır. Emir âlemi, tamamdır”deyiniz. Kaderde hatâ yoktur” deyiniz.

Ve geçmişteki ezelî bilginin yanlış olmadığını heryerde ilân ediniz. Böyle olursanız, Hakk'a dönüşünüzde şüphe kalmaz. Haliniz Hakk’a ermiş olduğunuzu tasdik eder. Hiç bir şeyle ünsiyet etme. Hak’tan gayri her şeyden kaç. Arştan zemine kadar bütün yaratılmışları bırak; bıraktığın an, bütün hadiselerin tesirinden kurtulmuş olursun.

ALLAH'ım, bizi Tevhid nuru ile hoş et. Halktan kurtulmak hâli ile kokula. Senden gayri cümle varlıktan kurtulmakla ruhumuza buhur saç. Her AN Sende Seninle olmayı BİZlere nasip eyle...


Aminn...

sevgilerimle..
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen meryemnur »


Bazı sâlih kullara şöyle bir soru vaki oldu:

-Rabbini görebiliyor musun?”

Buna karşılık o da şu cevabı verdi:

-Görmesem yerimde duramam.”

Sonra biri:

-Onu nasıl görüyorsun?” diye sordu.

Cevap olarak şunu dedi:


“Kul halkı kalbinden atar, Hakk'ın zâtından gayri şey kalmazsa dilediği gibi O'na yakın olur. Başkaları zahir gözü ile nasıl görüyorsa, o da bâtın gözün ile öylesine görür. Peygamber (s.a.v) Efendimiz Mirac gecesi onu nasıl gördüyse o da öyle görür. Bir kul uykuda kendini nasıl görüp konuşuyorsa o kul da Yaratanını öyle görebilir. O kulun kalbi ayık olarak. Kelâm sıfatı tecellisine erer ve konuşur. O kul varlık gözünü kapatınca aynen O'nu görür. Bu görüş şüpheden beridir, zahirde nasıl görülürse kalp âlemi ile de aynı görülür”

“'Kul O'nu görür'”
sözüne bir başka mâna da verilebilir. Şöyle ki: “O'nun yakınlığına erer; sıfat tecellisine mazhar olur; kera metini, fazlını, ihsanını, lütfunu görür. O'nun iyiliğini ve varlıkta çok olduğunu görür.” mânaları da verilebilir.


Hz. Abdulkadir Geylani
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
hamdolsun
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 496
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen hamdolsun »

sevgili koray ayna misal bu sıkıntılı sorularla boğuşan halinde kendimi gördüm davasız davetsiz dedim bi dua ediyim Rabbi Rahman kardeşimizin sıkıntısını gider inşAllah hamdolsun sabredecek sıkıntı var ya dertsiz olsaydık derman olurmuydu ? dert ilk sıkıntı anı olmasa o essabur esması idrak edilir mi ?hani efendimizz o ilk sabır halii diyor kurannı kerimde geçtiği gibi onlar bir birine sabrı tavsiye eder işte sabr sabr sabr ...

benim gbi çok sıkıntılı bir zihniniz varsa bende bi çözüm bulamadım yürümek uzun uzun yürümek tek başına rahatlama yöntemlerimden biri bende o hiç bir şey yapamayan acizytein ayyuka çıktığı anlarda işte diyorum ben buyum kulum hiç bişi yapamam işte ama yaparken elin işte çalışıyorken o farkındalık yok hani o mahiler derya içredir deryayı bilmezler bu gazele atfen denir ki yavru balık anne ballığa demişki bana suyu anlat ANNE balıkta sen bana sudan başka bir şey göster anlatayım ...bunları niye diyoruz sıkıntızı anlıyorz muzdarip olduğumuz şeyler hepimiz bi yerinden yardımcı olmak isteriz Rabbim şüphem yokki yol gösterecek
Kullanıcı avatarı
koraysenneyli
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Oca 2010, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen koraysenneyli »

merhaba
şimdi hepsini okudum. içimden şunu demek geldi. hepinizi çok seviyorum hepinizi içimde taşımak korumak hissi peyda oldu öyle bir güç geldi şu anda. yardımcı olmak istiyorsunuz. anlıyorsunuz beni benim gibileri. her ilim sahibi ilim olarak altındakinin derdine vakıf oluyor. hep ne diyor büyükler büyük ilim sahipleri "anlatabileceğimiz kadarı ile" yada "kaldırabileceğiniz düzeyde anlatıyoruz" diyorlar. "hafsalalarınızın alabileceği düzeyde" diyorlar. kim bilir neler biliyorlar değil mi? ya ben? benim gibiler? hissedip yaşayamayanlar? böyle derin bir nefes alıp dizlerimi karnıma çekip karanlık bir odada oturmak istiyorum saatlerce düşünmek belki üzülmek. niye üzülmeyeyim ki? Rabb'ini bulanlar varken ben henüz bulamamışken niye üzülmeyeyim ki? ama sordum bilene üzülmeyeceksin dedi tokat gibi indi suratıma. herşeyin vakti var dedi. bunuda anladım. anlayınca bu sefer beklemeye koyuluyorsun. ama beklerken işte bu bekleme yolu varya korkuyorum. ama şimdi bunu yazarken kendi kendime de diyorum ki niye korkuyorsun? Allah Ahad değil mi? bunu artık biliyorsun rahat ol diyorum kendime bu da tamam ama bu sefer utanma başlıyor. biliyorsunda ne duruyorsun? niye birşeyler yapmıyorsun. işte bu kendi kendime sorular cevaplar böyle uzayıp gidiyor. körüm ben. tenimde yok. ama hislerim var. çünkü denizi biliyorum anlıyorum ama ne görüyor ne dokunabiliyorum. şimdi buyum ben. "Çokları denize dalamadılar"dan olmak istemiyorum o yüzden arayıştayım. arayacagım.
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen nur-ye »

koraysenneyli AİLemize hoşluklar getirdiniz...
İÇten paylaşımlarınız için çok teşekkürler..
Ne güzel ARAyışlarınızı DİLlerdirmişsiniz, elleriniz dert görmesin...

99 yılından ARAyışımı sunmak isterim..

MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....






ARADIĞIM NE?

DÜŞÜNÜYORUM!.......
ARADIĞIM DOST'A PÂK BİR KAPI!...
PÂK OLAN HERŞEYE ÖZLEMİM
KAPIYI ÇALMAK KİLİDİNİ AÇABİLMEK!
AÇTIKTAN SONRA GİREBİLMEK
ZORLUYORUM KİLİLİTLERİ AÇMAKTAN YOKSUN
"BEN"
"BEN"LİĞİMİN TEMİZLENMESİ NEDE ZOR KÖVEKE TUTMUŞ KAT-KAT
HER
"ŞEY" ALDATICI TUZAKLARLA DOLU-DOLU DOPDOLU!
NE KÖTÜ HUYLAR EDİNMİŞİM,
KÖTÜLERİ BUDAMAK NEDE ZOR!
KÖTÜLERİN YERİNE İYİLERİ KOYMAK NEDE ZOR!
ZOR Kİ ZOR!
SÖYLENDİĞİ KADAR DA KOLAY DEĞİL ÇOK ZOR...
KÖTÜLERLE YAŞAMIŞIM, İYİ ZANN EDEREK İYİLERİ DÜŞÜNMEDEN !

SENELERİN KIYMETİNİ BİLEMEYİŞİME!!
AKLIMIN BU ÖĞRENDİKLERİNE EREMEYİŞİNE!
GÜZELLİKLERE BU GÖZLE BAKAMAYAYIŞIMA!
ACIYORUM ŞİMDİ GERİ GELMİYECEK O UZUN SENELERE!!!!

MEDED-MEDED! DOST-MEDED!!!!


NURİYE 12/2/1999
Resim
Kullanıcı avatarı
koraysenneyli
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Oca 2010, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen koraysenneyli »

sizin bunları yazmanıza sebep olan nedir kim bilir? ne duygular içindesiniz ne güzel...aşık olmuşsunuz kavuşmak istiyorsunuz ne güzel...gece gökyüzüne bakıyorum köye gittiğimde çok yıldız görüyorum...diyorum ki bizim samanyolu galaksisindeki yıldızlar...ne kadar çok...bu sadece bizim galaksi diyorum...bunun gibi milyonlarca belki milyarlarca galaksi var...bu koskoca kainat Allah indinde bir nokta...nasıl olur? işte daha ötesini düşünemiyorum...uzayın siyah boşlugu boşluk degilmiş onu öğrendim...bize göreymiş gözümüze göre...bizim boyut böyle diger boyutlar var oralarda nasıl canlılar yaşıyor acaba...galaksi bir bedenmiş bu kainat bir bedenmiş...kızmayın bana bilmiyordum Allah'ı uzayda uzakta bir yerde bulunan büyük bir nur zannediyordum eskiden...sonra öğrendim ki la ilahe İLLALLAH...Allah Ahad'mış, Samed'miş...büyük bir çöküntü yaşadım...iyiki yaşadımda öğrendim ölmeden...yoksa öyle zan ederek göçecektim...arşa istiva etti derken yukarı uzaya degil beyinde açığa çıktı demekmiş...insanın kendisi Ruh-u azammış bunu öğrendim...ne güzel şeyler...AN veya ŞEY bunları bu sitede büyük yazıyorlar niye dedim araştırdım öğrendim sayenizde ama daha anlamadıklarım var Allah'ım nasip et de öğreneyim...Münir Derman Hz. ne diyor Rabb'imin yanında uçar gibiyim diyor...bende senin gibiyim üzme kendini diyor...şimdi o yaşasaydı yani madde beden olarak karşıma çıksaydı ona öyle bir sarılırdım koşup boynuna atlardım sıkardım bırakmazdım...O'nu bu dünyada hiç görmedim konuşmadım ama çok sevdim...bütün Allah dostlarını çok seviyorum hepinizi çok seviyorum...ama siz gibi daha BİZ diyemiyorum...bilmeden demek istemiyorum...ne mutlu bilerek yaşayarak hissederek BİZ BİRiz diyenlere...dost olanlara bu yolda...
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Kor-ay-sen-ney-li,
Gördümkü, yüzme biliyorsun. Hakk deryasında kulaç atmaya başlamışsın bile.
Güç kuvvet Hayy olan Rabb-ül Alem'inden. O'na dayan ve güven gerisini merak etme .
Yolcukuğun kolay ve bereketli olsun. AllAHcc yar ve yardımcın olsun.
Allah'ın selamı üzerine olsun.


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

Kâmil bir mü’min, gönül insanıdır.

Merhamet, şefkat ve diğergâmlık, onun gönül dokusunun en belirgin vasfıdır. Kulu kalben Rabbine yakınlaştıran ilâhî bir cevher olan bu vasıf, aynı zamanda îmânın da bu âlemdeki en büyük şâhidi ve delîlidir.

Nitekim in­san rûhunun ula­şabileceği ol­gun­luk se­mâ­sı­na çı­kışın yegâne yo­lu, mer­ha­met ve şefkat basamakların­dan geç­mek­te­dir.

Yaratılan her şeye gösterilen engin merhamet, kulu, Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ummânında ihyâ eden müstesnâ bir nimettir. Nitekim hadîs-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

“Yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de sizlere merhamet etsin!”(Tirmizî, Birr, 16)

Böyle bir gönül kıvamına sahip olanlar, dâima yoksul ve kimsesizlerin kimsesi olur, mâtemlerin civarında dolaşarak Hakk’ın rızâsını ararlar. Onlar, aynı zamanda bütün mahlûkatın sığınak ve barınağıdırlar.

Allah Rasûlü’nün mânevî terbiyesi altında yetişerek böyle bir gönül kıvâmına ulaşmış olan Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh-’ın şu hâli, bu hususta ne kadar güzel bir misaldir:

Bir gün Medîne bağlarına uğrayan Hasan -radıyallâhu anh- orada zenci bir köle görür. Köle, elindeki ekmekten bir lokma kendisi yerken bir lokma da önündeki köpeğe yedirmektedir.

Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- Cenâb-ı Hakk’ın “Rahmân” esmâsının bu köledeki merhamet tecellîsine hayran olur. Bu hayranlıkla onu bir müddet seyreder. Daha sonra onun gönül yapısının derinliğini ölçmek için, neden rızkını bir köpekle paylaştığını sorar.

Köle ise, yüksek hayâsından dolayı başını kaldırıp Hazret-i Hasan’ın yüzüne bakamaz. Bunun üzerine Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh-:

“–Delikanlı, sen kimsin?” diye sorar.

Köle, pür hayâ ve gözleri edeple yerde olduğu hâlde:

“–Hazret-i Osman’ın oğlu Ebân’ın hizmetçisiyim.” der.

Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh-:

“–Peki, bu bağ kime ait?” diye sorunca, köle:

“–Hazret-i Osman’ın oğlu Ebân’a ait.” diye cevap verir.

Hasan -radıyallâhu anh-, zâhiren sıradan bir köle, fakat hakîkatte ilâhî bir hazine olan Hak dostu ve aynı zamanda mâneviyat sultânı olan bu köleye yakın olmak arzusuyla:

“–Sakın buradan bir yere ayrılma, birazdan buraya, senin yanına döneceğim.” diyerek oradan ayrılır ve bağın sahibi olan Ebân’ın yanına varır. Hem bağı, hem de o köleyi satın alır. Ardından tekrar kölenin yanına gelir ve:

“–Delikanlı! Seni satın aldım.” der.

Bunun üzerine köle, hürmetle ayağa kalkarak:

“–Başım-gözüm üstüne! İtaat; Allâh’a, Rasûlü’ne ve sanadır.” der.

Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- her kelimesi sadâkat ve teslîmiyet yüklü bu sözleri duyunca daha çok duygulanır. Onun bu sadâkati karşısında hayranlık duyguları daha da artar. Kendisini bu derece duygu derinliğine sevk eden o kölenin gönül güzelliğine mukâbil olarak:
“–Sen artık Allah için hürsün! Bu bağı da sana bağışlıyorum!” der. (İbn-i Manzûr, Muhtasaru Tarîhi Dımeşk, VII, 25)

Allah ve Rasûlü ile muhabbet ve dostluğun gönülleri ulaştırdığı hassâsiyet ufkundan ne muhteşem bir manzara!..

Muhabbet ve dostluk, fânî hayâtımızın tadı, neş’esi, huzur ve sürûrudur. Varlığın hamuru, muhabbet mayası ile yoğrulmuştur. Muhabbet istîdâdı, Rabbin kullarına en büyük lutuflarındandır. Bu bakımdan muhabbeti layığına yöneltmek zarûrîdir. Bu âlemde muhabbetin hasredilmesi gereken en ulvî merkez, rahmet ve merhamet peygamberi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir. Bizlerdeki merhametin inkişâf etmesi, O’na duyduğumuz muhabbet ölçüsünde gerçekleşir.

Peygamber vârisi Hak dostları da ahlâkına büründükleri Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den birer in’ikâs olarak şefkat ve merhamet kutbu hâlinde yaşamışlardır.

Nitekim Emir Kü­lâl Haz­ret­le­rinin, ta­le­be­si Ba­hâ­ed­din Nak­şi­bend -k.s-’a yaptığı şu nasihatler, bütün mahlûkâtı şefkat ve merhametle kuşatacak bir gönül hassâsiyetine sahip olmanın ne güzel bir ifadesidir:

“Gö­nül al­ma­ya bak; güç­süz­le­re hiz­met et! Za­yıf­la­rı, gön­lü kı­rık­la­rı ko­ru! On­lar öy­le kim­se­ler­dir ki, fânîlerden müstağnî olarak yaşarlar ve dünyevî olarak da hiç­bir ge­lir­le­ri yoktur. Bu­nun­la be­raber, on­la­rın bir­çok­la­rı tam bir kalp hu­zû­ru, te­vâ­zû ve mahfiyet için­de bulunurlar. Böy­le ilâhî bir define olan kim­se­le­ri ara, bul ve on­la­ra hiz­meti nimet bil!”

Ni­te­kim Şâh-ı Nak­şi­bend -kuddise sirruh-, engin bir merhametle îfâ ettiği hizmet merhalelerini ve bunun neticesinde nâil olduğu rûhâniyet tecellîlerini şöy­le ifade eder:

“Ho­ca­mın em­ret­ti­ği yol­da uzun sü­re ça­lış­tım. Bü­tün hiz­met­le­ri îfâ et­tim. Gönül dünyam o hâ­le gel­di ki, yol­dan ge­çer­ken, Al­lâh’ın her­han­gi bir mah­lû­ku kar­şı­sın­da ol­du­ğum yer­de du­rur, ön­ce onun ge­çip git­me­si­ni bek­ler­dim. Bu hâ­lim, ye­di se­ne de­vâm et­ti. Bu hizmetin mu­kâ­bi­lin­de öy­le bir hâl te­cel­lî et­ti ki, on­la­rın inil­ti sû­re­tin­de ha­zin ha­zin ses­ler çıka­rıp Hakk’a il­ti­câ et­me­le­ri­ni his­se­der hâ­le gel­dim.”

Merhamet, îmânın ilk meyvesidir. Bu bakımdan îmânı aşk ile yaşayan kâmil bir mü’minin gönlü, bütün mahlûkâtı merhametle kucaklayan âdeta seyyar bir dergâh gibidir.

Çünkü onlar, muhabbetin kaynağı olan ilâhî muhabbeti lâyıkıyla idrâk etmiş ve her varlık ile dost olmuşlardır. Hâlık’ın şefkat ve merhamet nazarıyla mahlûkâta bakabilme istîdâdı kazanmışlardır.
Cenâb-ı Hak, bu kalbî kıvamdan gönüllerimize hisseler nasip buyursun!

Cümlemizi merhamet ede ede, ilâhî rahmete nâil olan bahtiyarlar zümresine ilhâk eylesin…
Âmîn…

OSMAN NURİ TOPBAŞ
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: astral seyahat

Mesaj gönderen MINA »

ON CÜMLE

Muhammed bin Hişâm diyor ki: "Ma'rûf-ı Kerhî bana; "Sana on cümle öğreteceğim; beşi dünyâ, beşi âhiret içindir.

Bunlar ile kim duâ ederse, Allahü teâlâ onun duâsını kabûl buyurur" dedi.

Ben; "Yazayım mı?" diye sordum. "Hayır. Behr bin Hânis nasıl tekrar tekrar okuyup bana öğrettiyse, sana da tekrar tekrar okuyup öğretirim" dedi.

Bu on cümle şunlardır:

"Dînim için Allah bana kâfidir.

Dünyâm için Allahü teâlâ bana kâfidir.

Ehemmiyetli işlerim için Allahü teâlâ kerîmdir ve bana kâfidir.

Bana haksızlık etmek isteyenlere hilm ve kuvvet sâhibi olan Allahü teâlâ kâfidir.

Bana kötülük etmek isteyenlere, Şedîd olan Allahü teâlâ bana kâfidir.

Ölüm ânında rahîm olan Allahü teâlâ bana kâfidir.

Kabir suâlinde raûf olan Allahü teâlâ bana kâfidir.

Hesâb ânında kerîm olan Allahü teâlâ bana kâfidir.

Mîzân ânında latîf olan Allahü teâlâ bana kâfidir.

Sırat'ta, kadîm olan Allahü teâlâ bana kâfidir.

Kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allahü teâlâ bana kâfidir.O Arş'ın Rabbidir ve ben O'na tevekkül ederim."


biriz.biz/evliyalar/
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►Soru - Cevap◄” sayfasına dön