LATİF HOCAM

Sorularınızı Ayet ve Hadisler ışığında cevaplamaya çalışacağız.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

LATİF HOCAM

Mesaj gönderen zahidzenderun »

DEĞERLİ LATİF HOCAM,



İzninizle iki sorum var efendim...
Lütfeder cevablarsanız çok sevinirim...




Münir Hocam derki ;

“E fe ayina bil halkil evvel bel hum fi lebsim min halkin cedid”
Bu âyeti de düşün.
Tefsir ettir ehline...
Öğrenmeğe çalış!."





Ayrıca bir ikinci konu nefsle ilgili....



Münir Hocam Der ki;

"Tahammülsüzlük bir nevi mecburi edeb hikayesidir.
Tahammül ve sabırda hayır ve itaat gizlidir.
Burada zûlüm yoktur.
“ALLAH, tahammülün dışında maddi ve ruhî yük teklif etmez...” Âyeti, nefsin tahammül edeceğinden fazla yük vermez.
Buradaki “NEFS” hangi nefs’ tir?
Onu hele senelerce düşünde bul bakalım...
“La yükellifullahu nefsen illâ vus’âha!..”
Âyeti kerimesindeki nefs...
Bu lafı yabana atma...
Bulur anlarsan...
Velî olursun...
Bu söz, ALLAH hakkı için doğrudur.
Şüphe etme sakın ha!.. "





KIYMETLİ HOCAM;

Şimdiden tesekkür eder ellerinizden öperim..
Hayırlara vesile oluruz inşallah.
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »


Münir Hocam der ki ;

''E fe ayina bil halkil evvel bel hum fi lebsim min halkin cedid''”
Bu âyeti de düşün.
Tefsir ettir ehline...
Öğrenmeğe çalış!."


Zahid can o kadar içten sormuşsun ki ehli olmamama rağmen gönülden geldiğince iki ana mesnedimizle cevab vereyim bâri :

أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ

Resim ---''E fe ayina bil halkil evvel bel hum fi lebsim min halkin cedid : İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.''
(Kaf 50/15)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Resim ---“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)

Münir Hocamızın buyurduğu Kaf 50/15 ve sonrasında gelen Kaf 50/16 âyetleri çok önemlidir.
İleriden gelirsek;

Resim ---Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir. Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
Âd ve Firavun ile Lût'un kardeşleri de (yalanladılar). Eyke halkı ve Tübba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti!''

(Kaf 50/10-14)


İslam dininde, âhirete ve bu dünyada işlenenlerin hesabına inanmak farzdır.
Olmazsa olmaz şartlardandır.
Ham insan aklı ise toz toprak olmuş insan bedeninin nasıl olup da yeniden aynı kimlik ve kişilik ve kılıkta yaratılacağını nakle (Kurân ve Sünnet-i Seniyye) ulaşmadan asla anlayamamıştır, anlayamamaktadır ve anlayamayacaktır da!...

İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.”

ALLAHU ZÜ'L- CELÂL, vâcibül- vücudundan başka “yokluk” bile yok iken halk edip mevcudu ortya çıkarandır.
Şimdi insan aklı : Bu mevcud yok olmakta iken, tekrar nasıl olacak da yeniden yaratılacak?” sormakta…

Âyette geçen lebs : karıştırdığı için şüpheye düşürmektir.
İlk yaratılışı ve kudretullahı kabul etmekle beraber ölülerin yeniden yartılıp hesab vermesinden şüphe etmekteler!
Bir kerre var eden sonsuz kerre var eder!i göz ardı ediyorlar..
Ressam, resmi keç kerre yapar?
Gibi basit sorunun belli cevabı ortada iken..

Aslında Münir Hocamızın buyurduğu daha ileri düzeydebir husus;
Her ÂN”yok oluş ve yeniden var oluş “ŞE'ENULLAH”ını demek istemektedir.
Yeniden yaratma belli bir süre sonunda değil de “Her An” olmaktadır.
Elektirikteki mekik akım gibi hep gelip gitmekte ama bizim gözümüz bu hızda görüşü olmadığından algılayamamakta..
Sinemadaki at koşturan kişinin hızlı koşusu, aslında ard arda hızla geçen resimlerin hareket sanılmasıdır.

Aziz Hocam Muhiddin Arabî (ks) Hazretleri ise;
Canlı-cansız her “ŞEY”in aslında arazlar (Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet.) olduğunu ve “Her An” yeni bir yaratılış “ŞE'N la yenilendiğini delillerden hareketle isbat etmektedir.

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ

Resim ---
''Yes'eluhu men fiyssemavati vel'ardi kulle yevmin huve fiy şe'nin. :
Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.
(Rahmân 55/29)

Bizim de "her an" her kalb atışımızda “her şey” gibi yeniden “Kün! feyekün”
Oluşumuz “ŞE'ENULLAH” gereğidir.

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim ---İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun
: Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol» demekten ibarettir. Hemen oluverir.”
(Yâ Sîn 36/82)

Her şey dediğimizi ALLAHU ZÜ'L- CELÂL , Kur'ân-ı Kerîm’inde tek kaleme indirip “tek Şey” gibi “Küllî Şey” buyurmaktadır..

ALLAHU ZÜ'L- CELÂL Uluhiyyeti (Allahlığı) gereği “TEK-BİR” Allahu ekber!..
TEKi sever, Atomdan Arşa kader her zerrede kürrede TEKtir ve BİR dir…
İnsanoğlunun Kulluk İmtihanı ise ALLAHU ZÜL- CELÂLe ve Muhammed Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)e teslim olup, iman edip, tâbi olup, itâat ederek “BİZ” oluş TEVHİDidir aziz kardeşim!..

Ama zor bir konu.
Şimdi sana : "Vücudunda tirilyonlarca atom sonsuz hızla dönmekte ve hiç biri diğerine yanaşıp dokunamamakta!” desem şaşarsın, oysa gerçektir…
İnsanoğlu için zâten “ZAMAN”, aldığı veya verdiği yarım nefeslik limit süredir ki “AN” budur.
Öncesine ve sonrasına hükmü geçemez..
İşte bizler bu yarım nefesle ilmek ilmek dokuduğumuz zamanı saatleri sürekli sanmaktayız.
Oysa yarım nefeslerin ard arda parça parça sinema resimleri gibi hızlı geçişi sürekli sanmamızı sağlamaktadır.
Yoksa biz her yarım nefeste ölür ve yeniden diriliriz..
İşte Münir Hocamızın buyurduğu sırr budur..

Sünnetullah, ALLAHU ZÜL- CELÂLin işlerindeki tavır, tarz, stil gerçekten yüce ve mükemmeldir Muhammedî Nur gözüyle..

Dikkat etmeliyiz ki 90 yaşındaki Zahid de, 18 yaşındaki de, yeni doğan da, ana karnındaki de, baba tohumundaki de, dede tohumundaki de. Âdem (as) tohumundaki Zahid de, hatta Elest Bezmi'ndeki de Zahid de hepsi aynı bizim şimdiki Zahid kardeşimizdir..
Mahşerde de seni göreceğiz inşâllah…

Kim diyor bunu: Elbette Kurân-ı Kerîm :

وَآيَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ

Resim ---Ve ayetül lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fil fülkil meşhun : Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir.”
(Yâ Sîn 36/41)

Bu şâhâne gemilerde taşınan zürriyet, iskeleye yanaşan her İnsan Gemisi’nden oğullar kızlar olarak inmektedirler..

Tüm kardeşlerinizi geri çakersek Sıla-yı Rahim gereği anne karnında ( rahminde) toplanırlar, sonra baba beline, dede beline geçer giderler..
Bu nakliye daima diriden diriyedir.
Bir yumurtaya geri doğru bakarsanız ilk Âdem Babasını, ileriye doğru bakarsanız son kıyamet torununu görürsünüz.
Dirilik olan Rahman Nefesi makas yemeden hem de…

Şu andaki canınız ölen dedenizin canından yaşlı, doğacak çocuğunuzun canından gençtir..
Beden Testisi ise bu şehrin toprağından oluşan bir Kulluk İmtihanı oyununda araç-gereçtir, elbisedir sanki!..

İnsan her an yeniden yaratılır ki yarınlar için ümit ve korkusu hayatın süreklilik sigortasıdır.


Aziz Hocam Muhiddin Arabî (ks) Hazretlerinin buyurduğunu ham akıllı proflar anlayamazlar!

Şe'en, her an değişim, karışım, yok oluş ve yeniden var oluş..

TEK ve BİR Olan ALLAHU ZÜL- CELÂL asla bir “ŞEYi iki kerre kullanmaz hâşâ..
Şimdi BEN” dediğin de artık şimdi SEN değilsin, o eski rüzgar geçeli çok oldu..
Yeni meltem geldi güzelim!!
en azından 3 saniye sonrakisin ve daha yaşlısın, ama yeni bir “HALKİN CEDÎDsin..

Daha açıkçası ise :

وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Resim ---“Ve la ted'u meallahi ilahen ahar la ilahe illa hüve küllü şey'in halikün illa vecheh lehül hukmü ve ileyhi türceun :Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zâtından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz.”
(Kasas 28/88)

Hükmünce ALLAHU ZÜL- CELÂL, her zaman ve her halden münezzeh olan “VARdır.
O'nun zâtından başka her şey yok olacaktır her yarım nefesle birlikte…

Bir şerefli hadis daha var ki:

Resim ---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in: “Mütü kable en temutü: Ölmeden önce ölünüz!...” buyurmuştur.
(Keşfül-Hâfâ II-291-2669)

Bu ölmeden önce ölüş-dirilişlerdir ki Allah Dostlarını namazlarında İmam-ı Mutlak Muhammed Aleyhisselâma uydurup, ALLAHU ZÜL- CELÂLi görür gibi namaz kıldırmaktadır…

Kur’ân-ı Kerîmde bir başka teknik gerçek daha var ki :

insanların kuyruk sokumu kemiğindeki bir zerrede proğramlanmış yeniden yaratılış ana kartı taşıdığı..

Resim ---“Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:Kuyruk sokumu dışında Âdemoğlunun her tarafını toprak yer. În-san ondan yaratılmış ve yine ondan terkip edilecektir.
(Buharî, Tefsir-i Sûre: 39,78; Müslim, Ren: 141,143; Ebû Davud, Sünnet: 22; Nesâî, Cenâiz: 117; İbni Mâce, Zühd: 32; Taberânî, Cenâiz: 49; Müsned, II:322,428.)


Kurân-ı Kerîmde bir başka teknik gerçek daha var ki :

Geçmiş, yaşayan ve gelecek her İnsanın sağ el şehadet parmağı izi kendisinin kimlik ve kişilik imzası olup özel ve güzeldir.
Asla bir benzerinin olamayacağı bu günümüzün teknik gerçeğidir.

Şu âyet-i celîlede ALLAHU ZÜL- CELÂL:

بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ

Resim ---Bela kadiriyne 'ala en nusevviye benanehu. : Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.”
(Kıyâmet 75/4) Buyurmaktadır.

Rabbımız teâlâ, olumsuzluğu isbat suretiyle tasdik ve onay için Belâ edatıyla : Kesinlikle yaparız! buyurmaktadır.
Bunun ne demek olduğunu az da olsa anotomi ve doku ilmi bilen görür ki Sünnetullah’daki muhteşem sanatı ve içeriğini…

Kuyruk sokumundaki bir zerre içinde bir insanın bütün bâtınî ve fıtrî özelliklerini toplayan Kudret Sahibi,
Parmak unucnda ki bir zerre içinde de bir insanın bütün zâhirî ve hayatî güzelliklerini toplayan Azamet Sahibidir.

Sünnetullahta bir boşluk arayanlar; uyuyan, uyurgezer veya sarhoş insanlardır.
BİZler Muhammedî Melâmet Erenlerini İzleyiciler olarak, onların üzerlerimizde “Uyandırılmaları-Ayıktırılmaları Hakları” vardır..

Yoksa, Bu muhteşem sistemde Evvel, Âhir , Zâhir Bâtın da boşluk noksanlık vs. asla yoktur…

الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ

Resim ---Elleziy haleka seb'a semavatin tibakan ma tera fiy halkirrahmani min tefavutin ferci'ilbasare hel tera min futurin. : O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?''” (Mülk 67/3)

Aziz kardeşim çalakalem yazdığım bilgiler umarım ki anlaşılır ve fayda verir inşâallah..
Maksadımız elden ve gönülden geldiğince ve yaşadıkça gençlerimize İlâhî İlim ve Muhammedî Edeb öğretimi ve eğitimini BİZ de bile olarak hasbî hizmettir.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimize ve tüm Allah Dostlarına ve BİZ mü’minlere ES SELÂM olsun.

Diğer soruna da inşaallah cevab veririz.…
Muhammedi muhabbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Münir Hocam Der ki;

"Tahammülsüzlük bir nevi mecburi edeb hikayesidir.
Tahammül ve sabırda hayır ve itaat gizlidir.
Burada zûlüm yoktur.
ALLAH, tahammülün dışında maddi ve ruhî yük teklif etmez...”
Âyeti, nefsin tahammül edeceğinden fazla yük vermez.
Buradaki “NEFS” hangi nefs’tir?
Onu hele senelerce düşünde bul bakalım...
''La yükellifullahu nefsen illâ vus’âha!..''”
Âyeti kerimesindeki nefs...
Bu lafı yabana atma...
Bulur anlarsan...
Velî olursun...
Bu söz, ALLAH hakkı için doğrudur.
Şüphe etme sakın ha!.. "



Doğrusu bu sorunun cevabı, Münir Hocam tarafından verilmiştir zâten.

Bilen demez! Diyen de bilmez!”

Sırf Sırr..

Yine de gönül hoşluğunuz için bir şeyler arz edeyim.

Ne var ki bu konular Muhammedî Tasavvufun ana konuları olup bu İlâhî İlim öğretimini ve Muhammedî Edeb eğitimini alabilmek için Rahmetli Yunus Emre babamız 40 yıl odunun doğrusunu taşımış Kâmil Eren Taptuk Baba dergâhına…
Şimdi ise gençler bilgisayar ile rastgele bir şeyleri alıp sonuca giderken çamura saplanmaktalar ne yazık..
İnsan nefsi anadır, esastır, temeldir.
İlâhî İlim öğretimi ve Muhammedî Edeb eğitimi,
Nefsin tekemmülü ve Kulluk İmtihanını başarması için şarttır.


Resim

Bedenî Nefs
Sadrî Nefs
Kalbî Nefs
Ruhî Nefs
Sırrî Nefs
Hafî Nefs
Ahfâî Nefs
Kudsî Nefs…


NOT : Bu 7 Renk doğal-beyaz ışığın tayfının aynısıdır, sadece Kalbî Nefs sarıdır..

Nefsin kendi doğal yeri Sadrî Nefstir.

Buradan aşağıya daldır mı Bedenî Nefs olur ömrü ona hizmetle geçer artık.
İnmeye devam ederse Hayvâni Nefs olur,
İnmeye daha da devam ederse daha da sapıtıp sapıklığın tâ kendisi olan merhametsizlik lideri Şeytana uşak olup Şeytanî Nefs olur!..
Allah (cc) korusun!..

Sadrî Nefs yukarıya gözünü diker gereğini yaparsa Kudsî Nefse kadar çıkar sonunda Rahmânî Nefs olur..

Bu anlatış gençlerimiz iyi anlasın diyedir.
Yoksa sınırları belli bölgeler değil de bir çocuk büyür gibi, zamanla güzeli tercih ve özel emekle elde edilir..

Neden Büyüklerimiz her Sırrı açıp saçıvermediler, esirgediler mi?
Hâşâ!..
Hele Münir Hocam gibi ömrünü İnsana Hizmete adamış ve başarmış bir Allah Dostu..

Mesele şu ki,
Yeni doğan çocuğa ana sütü en iyisi ve helâli, sonraları çorba vs büyüyünce ise ne yerse yesin…
Zemzemi zehiri öğreterek elbet..
Çocuğa teslim edilen silahla ilk önce kendini öldüreceği gerçeğini unutmadan!…

Musa (as) doğduğunda kâhinlerine uyan Firavun, kıpti olmayan İsailoğullarından yeni doğan her erkek çocuğu öldürtmektedir.
Musa (as)’ın anacağızı yavrusunu merhametle korumaya çalıştıysa da sonunda yakalanacağı vahiyle bildirilince bir sandık içinde Nil Nehrine bırakıverdi.
Hakka tevekkül etti.
Sandık İlâhî Hikmet gereği Firavun’un bahçesinin önünden geçerken Firavın’un karısı Asiye (as) validemiz tarafından görüldü.
Çocukları yoktu evlatlık aldılar.
Bir zaman sonra bir yaş civarı Firavun : “Oğlum!” diye öpmek isteyince Musa (as) sakalını avuçlayıp hepsini tek çekişte yoldu.
Firavun : İşte düşman çocuk bu! Bu işi 18 yaşındaki delikanlı bile yapamaz bir çekişte! Öldürülsün derhal!” deyince Asiye (as) validemiz :
O bir çocuk ne bilir ateşi şekeri!” dedi.
O zaman Firavun : “Hah işte iyi dedin deneyelim!” dedi
Bir tabak şekerle bir tabak ateşi önüne koydurttu, çocuk Musa (as) hemence ateşe elini uzattı bir köz alıp ağzına attı, dili yandı ve hep kekeme kaldı!!!!
Firavun ise : Bu çocuk o düşman değilmiş!” dedi..

Bu şu demektir ki çocuk, çocuktur..
İlâhî İlim öğretimi ve Muhammedî Edeb eğitimi zaman ister, emek ister, sabır ister..


İnsanoğlunun tüm hayatı;
Elest Bezmindeki Rabbül âlemine şâhidliğinin isabtı için,
Bu âleme her türlü imkanla gelerek, ALLAHU ZÜL- CELÂLin şahidi olduğunu tasdik denemesi ve bu imtihanı başarmaktır..
İman, her türlü ibadet, itâat ve iyilikler bu son nefes şehadetini, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in şehadetine katıp kurtuluşa ermektir.

Münir Hocamın buyurduğu âyet-i celîlenin bir üstüne de bakarsak:

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

Resim ---''Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihi vel mü'minun, küllün amene billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusülih, la nüferriku beyne ehadim mir rusülih, ve kalu semi'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masiyr : Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. «Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır» dediler.''”
(Bakara 2/285)

لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

Resim ---''La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha, leha ma kesebet ve aleyha mektesebet, rabbena la tüahizna in nesina ev ahta'na, rabbena ve la tahmil aleyna isran kema hameltehu alellezine min kablina, rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih, va'fü anna, vağfir lena, verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirin : Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!''”
(Bakara 2/286)

İşittik, itaat ettik
Buyruğunun özü Muhammedî şehâdete iştiraktır budur.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i duymak ve uymaktır!
Tevbe Birliğine
Dua Birliğine
Rıza Birliğine
Şehâdet Birliğine
İlim, İrade, İdrak ve İştiraktir..


Kulluk İmtihanı ise çok çetin çileli bir iştir.
Eşya, Olay, Zaman ve Zann içinde insan aklı şaşar kalır, gerçek ve doğru bir yolla Kâmil Hakk Dostlarının İlâhî İlim öğretimi ve Muhammedî Edeb eğitimi altında;
Bedeni Terbiye
Nefsi Tezkiye
Kalbi Tasfiye
ve
Ruhu Tecliye
Edebilir Nakli (Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye) duyar, uyar ve uygularsa ne âlâ…

Çetin Çileleri kolay sanma!
Ateş düştüğü yeri yakar!
Bu “ateş yakar!” demeye,
Ateş yakar!” yazmaya vs. benzemez!..
Yaktı mı yakar!...
İşte bu zâhiri çileler belâlar; bâtıl, şerr gibi hoş olmayan câhiller eliyle başımıza gelirse buna TAHAMMÜL edilir.

Basit misalle iki komşumuz var öyle kader olmuş..
Birisi ters, cahil ve kötü gözükmekte.
Buna ne gerek? TAHAMMÜLgerek savaş ve kötülüğüne kötülük değil!..
Neden?
Muhammedî ahlâk budur çünkü..
Diğer komşu harika anlayışlı, yardım sever, doğum-ölüm bilir-gelir, kâmil birisi..
Buna ne gerek?
Buna da Muhammedî ahlâk gereği ne kadar iyilik varsa yapmakta SABIR gerek bozmadan ve artırarak…

TAHAMMÜL, Bâtıldan ve şerden gelene dayanma gücünün adıdır ve kudsaldır..
SABIR, Hakta ve Hayırda oluşta devamlı duruş için iç gücün adıdır ve kudsaldır..
Onun için her ikisini de başarabilmek ancak Muahmmedi bir edeb ve kâmil bir gönülle mümkündür..

Kulluk imtihanı denememizde başımıza gelen istemediğimiz hallerde bize zulüm edilmemektedir.
Aşı pişiren ateş gibidir çileler tahammül şarttır..
Yoksa çiğ kalır, kokarız da kokumuzdan mahalle kan ağlar!…

Aslında bendenizin gençlerimize tavsiyem her olay karşısında :

Şimdi burada Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendim olsaydı ne yapmamı buyururdu? diye vicdanlarındaki Kalb Müftülerine sormalarıdır.

Münir Hocamın buyruğunu iyi anlamalıyız, yoksa karanlıklara gömülüp ve gömüp de Sırr Yumağı sanmamalıyız.

Bahsedilen Nefs elbette bu haytın uçurumlu yollarından, selamete çıkarılmış, hasbi hizmet edilmiş ve o da nankör olmayan olgun Nefstir.
Öz türkçesi ise Muhammedî Nefstir…

Ban hep sormaktalar : Davul sesinin DOST sesini bastırdığı bu zamanda neden herkesi Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ e çağırmaktasın bir Kervan Kelbi iken!”gibilerden..

Çünkü ben de benden öncekiler gibi genç neslin, Hakkı duyup Hayra uymalarında ayakkabı gibi en altta ama sadık, samimi ve sabr içinde hasbî hizmeti seçtim çok şükür siz öz kardeşlerimle birlikte inşâllah…

Sabır en zor iştir..
Es Sabûr (cc) hadis listesinde en son olarak buyurulmuştur.

Bakınız Asr Sûremize;

وَالْعَصْرِ
إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

Resim ---“Vel asr. İnnel insane le fi husr. İllellezine amenu ve amilus salihati ve tevasav bil hakki ve tevasav bis sabr : Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.''
(Asr 103/1-3)


Hakta ve hayırda bilelik duası...

Resim ---Ve tevâ savbil-Hakk ve teva savbis-sabr...”
(Asr 103/3)

Öyle ya, yüce RABBimiz (celle celâluhu): ''Asra yemin ederim ki!''” buyuruyor...
Sonsuz zamana...
Sonsuz ise düşünülenin ötesi...
Târifsiz olan...
ZAMANın en kısası olan, alıp da veremediğimiz ya da verip de alamadığımız yarım nefeslik ÂNa...
Asra, yüzyıla, ikindi vaktine...
Resûlullah (SALLallahu aleyhi ve sellem)in bu âlemi şereflendirdiği zaman dilimi olan Asr-ı Saâdete...
Meyvelerin sıkılan suyu gibi, özün özüne ve özetin özetine yemin ederim ki tüm insanlar hüsrandadır...
Nedir hüsran?...
Hüsran o ki, kişi ticareti için sermaye koyar ve sonunda, bırak kârı anayı da kaybederse odur hüsran!...
Hasir-üd-dünya vel-âhire...” Dünya ve âhirette kayıp...

Ancak; İMÂN edenler ve imânları gereği SALİH AMEL işleyenler hariç... İslâh ve iflâh olanların fiillerini, Ehl-i Salâhın işlerini işleyenler...
Bir de HAKta vasiyetleşenler hariç...
Her zaman her yer ve her hâlde hakk olanı tavsiye edenler hariç...
Bir de SABRı tavsiye edenler hariç...
Gerçek sabırsa birinin sürekli yaptığı kötülüğe tahammül değil de kimse hakkı tanımazken, hakkı hak bilip hayra gitmekte vasiyetleşmektir...
İşte bu dört özellik ve güzellikle vasıflanıp yaşayanlar, hüsranda ve ziyanda olmayan müstesnâ mü’minlerdir...
Tahkîkî İmân,
Sâlih Amel,
Hakkûl-Hak ve
Sabr-ı Cemîl duası...

Ve DOSTun (celle celâluhu), DOSTunun (sallallahu aleyhi ve sellem) duacısı olabilmek!...
Tahkik İman’da vasiyetleşip, Yâ Rabbenâ BİZi Zikr-i Dâim Kıl!
Salih Amel’de vasiyetleşip, Yâ Rabbenâ BİZi Fikr-i Dâim Kıl!
Hakku- Hakkta vasiyetleşip, Yâ Rabbenâ BİZi Şükr-ü Dâim Kıl!
Sabr- Cemîl’de vasiyetleşip, Yâ Rabbenâ BİZi Sabr-ı Dâim Kıl!

Biz de Yâkb (as) gibi;
Bu dünyadaki imtihanda “EVLAD SIRAT KÖPRÜSÜnden geçerken;
Olan “OLAYlara “TAHAMMÜL ” ederken, onlara bir şey demeden kötülük vs. yapmadan,
Olayları “TAKDİR EDENin işine ise “Sabrun Cemîl” edelim inşâallah…

İbret Sahnesinde Celâlde denenirken TAHAMMÜL Elbisesi giyelim!
Hikmet Sahnesinde Cemâlde denenirken SABIR Elbisesi giyelim!
İnşâallah..

قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ عَسَى اللّهُ أَن يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Resim ---“Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemil asellahü ey ye'tiyeni bihim cemia innehu hüvel alimül hakim : (Babaları) dedi ki: «Hayır, nefisleriniz sizi (böyle) bir işe sürükledi. (Bana düşen) artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.»”
(Yûsuf 12/83)

Sadakallahül-azîm…

Teberrüken bir Hadis-i Şerîf’le bitirelim:

Resim ---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : ---Temizlik imanın yarısıdır. "Elhamdülillah" mizanı doldurur. "Subhanellahi velhamdülillahi" yerle gök arasını doldururlar. Namaz nur, sadaka burhan, SABIR IŞIK, Kur'an ise senin lehine veya aleyhine hüccettir. Herkes bir yola gider ve kendini satar. Bu ya azad ediş veya mahvediş olur.''
(Ramu el Hadis; Hz. Ebû malikül eşari (r.a.)’dan)

Muhammedî muhabbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sdemir »

zahidzenderun kardeşim ne iyi yapmışsınızda hocamıza sormuşsunuz çok yararlı olmuş bizede faydası oldu .Allah razı olsun...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Cevapla

“►Soru - Cevap◄” sayfasına dön