GÖRmek ve BAKmaK!

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

GÖRmek ve BAKmaK!

Mesaj gönderen kulihvani »

GÖR-mek ve BAK-maK
> BAK-ışa > AK-maK
>c-ÂN-ÂN dİLEyen
cÂNını
> YAK-maK!..

Resim

ZEVK 5058

dEĞİL "YIKa" mak ihvÂNi.. ÇİLE Resim ÇİMMek SABBe-sinde
RABBımı RABBımla GÖRmek
.. RASÛLULLAH RABBesinde
Ehl
-i Beyt YOLUn AZM eYYle.. “BİZ BİR-İZ SıRRI n HAZM eYYle..
.. SÖZÜn ..SESİ Resim SEViyede.. Resim HaBiBuLLAH HABBe-sinde


22.08.12.. 04:30..
brsbrs. tktktrstkkmz


ÇİMMek SABBe-sinde:

أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاء صَبًّا
Resim---“Ennâ sabebnel mâe sabbâ: Biz şüphesiz, SU-yu akıttıkça akıttık” (Abese 80/25)
Sabbâ: başından aşağı çimdirmek, iliğine işletmek.. RAHMete gark etmek..

O, "O" nu GÖRdü:

مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى
Resim---“Mâ kezebel fuâdu mâ reâ: (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.” (Necm 53/11)

أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَى
Resim---“E fe tumâr rûnehu alâ mâ yerâ: Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?” (Necm 53/12)

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى
“Ve lekad reâhu nezleten uhrâ: Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,” (Necm 53/13)

عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى
Resim---“İnde sidretil muntehâ: Sidretü'l-Müntehâ'nın yanında.” (Necm 53/14)

Resim---Cabir bin Abdullah, Peygamber Efendimizin, Necm Suresinin “Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü. Sidretü'l Münteha'nın yanında.” mealindeki 13 ve 14. âyet-i kerimeleri üzerine: “Elbette Rabbimi gördüm, Ben Sidretü’l-Münteha’da Rabbimi gördüm. Öyle ki, ilahi vechinin nuru, benim için zahir oldu.” buyurduğunu bildirmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme soruldu: "Ey Allah'ın Resulü! Rabbimiz'i görecek miyiz?"
"Bulutsuz berrak bir mehtap gecesinde Dolunay'ı görmek için itişip kakışır mısınız?"
"Hayır."
"Bulutsuz bir günde Güneş'i görmek için birbirinizi itip kakarak birbirinize zahmet verir misiniz?"

"Hayır."
"İşte Rabbinizi de öyle zahmetsiz ve sıkıntısız, apaçık göreceksiniz.”
(Buhari, Müslim, Tirmizi), Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 416/10133)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Adn Cenneti'nde, cennetliklerle Rablerini görmeleri arasında Allah'ın vechindeki (yüzündeki) rıdâu'l-kibriyadan (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur.
(Buhari, Müslim, Tirmizi), Cennet 3, 2530)

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Rabbimi en güzel surette gördüm.”
(Tirmizî, tefsir, 39).

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Rabbimi, Rabbimle anladım".
(Sırrül Esrar. S.75, Seyyid Abdülkadir Geylani)

Hz.Ömer, bu konuda der ki:"Kalbim, Rabbımı, Rabbimin Nuru ile gördü".
(Sırrül Esrar. S.54, Seyyid Abdülkadir Geylani)

ـ عَنْ جرير بنِ عَبْدُاللَّهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قال: ]نظَرَ رَسُولُ اللَّهِ # الى الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ. فقَالَ: إنَّكُمْ سَتَرَوْنَ رَبَّكُمْ عَيَاناً كَمَا تَرَوْنَ هذَا الْقَمَرَ َ تُضَامُونَ في رُؤْيَتِهِ. فإنِ اسْتَطَعْتُمْ أنْ َ تُغْلَبُوا عَلى صََةٍ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا فَافْعَلُوا. ثُمَّ قَرأ: وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشّمْسِ وَقَبْلَ الْغُروبِ[. أخرجه الخمسة إ النسائي
Resim---Cerir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir dolunay gecesi, aya baktı ve: "Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve O'nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz (herkes rahatça görecek). Artık, güneşin doğma ve batmasından önce hiç bir namaz hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin)."
Cerir der ki: "Resulullah, sonra şu ayeti okudu: "Rabbini güneşin doğmasından ve batmasından önce hamd ile tesbih et!"
(Buhârî, Mevakitu's-Salat 6, 26, Tefsir, Kaf 1, Tevhid 24; Müslim, Mesacid 211, (633); Ebu Davud, Sünnet 20, (4729); Tirmizî, Cennet 16, (2554)

فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاء اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى
Resim---“Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike kable tulûış şemsi ve kable gurûbihâ, ve min ânâil leyli fe sebbih ve etrâfen nehâri lealleke terdâ: (Resûlüm!) Sen, onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah'tan hoşnut olasın, (Allah da senden!).” (TâHâ 20/130)

Resim---Ebu Zerr radiyallahu anhu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme: "Rabbini gördün mü?" sorusuna Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin verdiği cevab: رَاَيْتُ نُوراً "Bir nur gördüm" şeklindedir.
(Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Rabbimi gördüm!” buyurmuştur.
(İ. Ahmed, İbnu Abbas radıyallâhu anhumâ’dan. İsnadı sahihdir; Münâvî, et-Teysîr: 2/25; Taberânî, İbnu Abbâs radıyallâhu anhu’dan Ebû Zurâre radıyallâhu anhu dan bunun sahih bir hadis olduğunu söylediği nakledildi., Suyuti, K. Ummal, 1/228 h: 1152; Taberânî, es-Sünne, Ummutufeyl radıyallâhu anhu’dan K. Ummal: 1/228, h: 1153; Taberânî, es-Sünne, Muaz b. Afra radıyallâhu anhu’dan K. Ummal, H:1154; Taberânî, el-Kebir, Ebû Rafi radıyallâhu anhu’dan K. Ummal, 1/228, H:1151)

Resim--- Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:RABBımı RABBımla tanıdım. Eğer RABBımın yardımı olmasaydı Onu tanıyamazdım!'' ”(bulamazdım.) buyurmuştur.
(Gürüzânfer, Ehadis-i Mesnevi shf. 2)

HaBiBuLLAH HABBe-si: NûR-u MîM..

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ki, var/gölge mevcûdâtın İLK Noktası Nûr-u MuhaMMed Nûr-u MîM..

Kendisinin mübârek dilinden;


Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH var idi ve ALLAH’tan başka bir şey mevcut değildi.” buyurdu.
(Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1317)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH’ın yarattığı şeylerin ilki, benim nûrumdur.” buyurdu.
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafâ 1, 309, 311, 827, İmam Suyutî, Kastalanî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben yaratılış bakımından peygamberlerin ilki olduğum halde, onların hepsinden sonra gönderildim.” buyurdu.
(Hâkim)

Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben Âdem yaratılmazdan on dört bin sene önce, Azîz ve Celîl olan RABB’imin yanında bir nur olarak mevcut idim.” buyurdu.
(Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi. C.12, sh: 404)

Resim--- Câbir radiyallâhu anhu: "Babam anam sana feda olsun ya Resulullah, Allah'ın eşyadan önce yarattığı ilk şeyin ne olduğunu bana haber ver" dedim: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle dedi: Ey Câbir! ALLAH Teâlâ, eşyâyı yaratmadan evvel kendi nûrundan senin nebinin nûrunu yarattı. Bu nur, ALLAH'ın dilediği şekilde onun kudretiyle deveran ediyordu. Bu vakitte, Levh, Kalem, Cennet, Cehennem, Mülk, Semâ, Yer, Güneş, Ay, Cin ve İnsan ortalarda yoktu.
Ne zaman ki ALLAH, mahlûkatı yaratmayı diledi; bu nûru dört parçaya böldü. Birinci bölümden kalemi, ikincisinden levh'i, üçüncüsünden de Arş'ı yarattı. Sonra da dördüncü bölümü tekrar dört parçaya ayırdı. Bunun ilk parçasından Hameletu'l-Arş'ı, ikincisinden Kürsi'yi, üçüncüsünden de kalan melekleri yarattı. Sonra da dördüncü parçayı tekrar dört kısma ayırdı. Bunların ilkinden gökleri, ikincisinden yerleri; üçüncüsünden de Cennet'i ve Cehennem'i yarattı. Dördüncü kısmı tekrar dörde böldü. Birinci bölümle müminlerin gözlerinin nûrunu, ikincisiyle ma'rifetullah (ALLAH bilgisi) olan kalplerin nûrunu, üçüncüsüyle de Kelime-i Tevhîdi yarattı".

(Aclûnî'nin Keşful-Hafâ’da naklettiği bu hadisi Abdurrezzak, İbn Câbir'den rivâyet etmiştir. Aclûnî, Mevâhib'de de hadisin aynı şekilde rivâyet edildiğini kaydetmektedir.)


Resim

İbrâhim-i Dessûkî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı:
Çok azîz bir Muhammedî âşık olup Evliyâullah:
“ Bu salâvâtın faziletini ALLAH (cc) bilir.” demişlerdir.


Resim

TÜRKÇESİ

"Allahumme salli ve sellim ale'z-zâtî'l-Muhammediyyeti'l-latîfeti'l-ehadiyyeti Resim Şemsi semâi'l-esrâri Resim Ve mazhâri'l-envâri Resim Ve merkezi medâri'l-celâlî ve kutbi feleki'l-cemâlî Resim Allahumme bi sırrıhi ledeyke Resim Ve bi seyrihi ileyke âmin havfî ve âkil asreti vezheb huznî ve hırsî Resim Ve kun lî ve hûznî ileyke minnî Resim Verzuknî'l-fenâe annî Resim Vellâ tec'alnî meftûnen bi nefsî Resim Mahcûben bi hissî Resim Vekşif lî an kullu sırrın mektûmin Yâ Hayyu Yâ Kayyûm!"

MÂNÂSI

"ALLAH'ım! Sırlar Semasının güneşi, nûrların mazharı, Celâl Dâiresinin merkezi (dönüm noktası : akdes noktası), Cemâl Feleğinin (yörüngesinin) kutbu (devrânda devreden cismin cihân çarkının aksı) olan; Ahadiyyet (her hususta mutlak teklik) lâtifetinin (Ahadiyyetten Ahmedîyyete lütûf edilen incelik ve hakikatlerin) tecellîgâhı (ilk zuhûr yeri, çoğalma ocağı olan) Zât-ı Muhammedîyyete salât-ü-selâm eyle! ALLAH'ım! O'nun Senin yanındaki sırrı (teslimiyet) ve Sana olan (istikamet) seyrinin hakkı için; korkumu gider emin kıl (emniyette eyle), (imkanla imtihan seyr-ü-sülûkümde, teslimiyet ve istikamet tevhidinde) ayak kaymalarımı (yolda sürçmelerimi, takılıp düşmelerimi yoldan geri kalmalarımı) azalt, hüznümü (üzüntümü, kederimi) ve hırsımı (dünyaya tamahkarlığımı) gider (bertaraf et), benden yana (lehime) ol; beni, benden Kendine (Sana) al (çek), beni benden fenâ ile rızıklandır (benlik hastalığımdan kurtar, benliğimin yok olmasına izin, inâyet ve hidâyet eyle, nefs perestlikten âzâd et!). Beni nefsime meftun kılma (nefsimin fitnesine düşürme, nefsimin hevâ ve hevesiyle sihirletme, nefsime tüm gönlümü verip ona vurulan, düşkün ve âşık olan kılma!). Âfâkı (dış dünyayı) tanıdığım hislerimi (enfüsümü ve özümü tanıdığım duygularımı) bana (şühûdî tevhid tekemmülüme) hicâb (perde, engel, yol kesici, çeldirici) etme! Bana her türlü, tüm gizli (saklı) sırları aç (ifrat ve tefritten koru, i'tidal üzere ve hazımlı kıl, şaşırtma-taşırtma!) YÂ HAYYU YÂ KAYYÛM (celle celâluhu)!"
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: GÖRmek ve BAKmaK!

Mesaj gönderen simurg »

"Bâyezid-i Bistamî Hazretleri,
"Yolun başındayken dört şeyi yanlış biliyordum, sonunda doğrusunu öğrendim" der:

1. Yolun başında ben Hakk'a talibim zannederdim, sonunda anladım ki Hak bana talipmiş.
2. Yolun başında ben Hakk'ı zikrediyorum zannederdim, sonunda anladım ki Hak beni zikrediyormuş.
3. Yolun başında benim için iyi olanı seçen yine benim zannederdim, sonunda anladım ki ben hep kötü olanı seçmişim, her defasında benim için iyi olanı seçen O'ymuş.
4. Yolun başında Hakk'a vâsıl olmayı isterdim, sonunda anladım ki daha yolun başındayken ben Hakk'a vâsıl imişim".


Burada ifade edilenler çok etkileyici,
her cümlenin ikinci kısmı yani olumlama bölümü ise muhteşem zevkli,
eğer Hakk'ı ile anlayarak yaşanmış ise eğer,
yolda giderken ki tüm yanlış zan'ların yıpratıcı,zaman kaybettirici,ezici,üzücü tesirlerini de unutturacak türden neticeler.

Birşey dikkat çekici,
insan bir şekilde yolda diyelim,
öyle veya böyle bir seyir halinde,
hakiki yol ve doğru İZ'in ise bir TEK olduğunu biliyor,
ancak iki ayağı ile gidebileceği sadece bir tek yol var,
ve şartları dahilinde, seçimleri ile de kabullendiği bir yolda bulunmakta,
ve gidiyor,
ne yöne gidiyor, varacağı yer neresi,gitme hızı,azmi,istikrarı ne? bunlara dair hiç fikri yok,
ancak gidebiliyor.
gidiyor çünkü durmak naturasına yazılmamış,
hiçbir yaratılmış varlık için durmak söz konusu değil.
Yaratılmaktan maksat hareket etmek çünkü.
Bunu nereden anlıyoruz?
Hiç kendi istemimiz ile olmayan mutlak harekete zaten maruzuz.
doğumumuzdan itibaran (doğum öncesi de böyle) bedenen zahiri öyle bir hareket var ki,
cismen devamlı ve hızla büyümek söz konusu
(bir noktaya kadar dikey, ama sonrasında yatay fakat devamlı hareket demek bu)

Döngülerden söz edebilmek için hareketin varlığına kesin inanmak kabullenmek gerekmekte.

İnsanın batıni yürüyüşünden bakalım biz,
yani içsel anlamda bir seyir halinde oluşundan,
kendisindeki donatılar,dışsal faktörler,huy,ahlak,mizac vs unsurlar,
Tebliğ-i İlahi'yi duyup duymaması/uyup uymaması da işin içine dahil olsun,
her hal ve durumda herkes bir yolda gitmekte.

Yolu bilsede, bilmesede/yolcu olduğunu anlasa da,anlamasada/
Hatta yolun farkında değil bile olsa yine de gitmekte.
İşte insan kendi gitmekte olduğu yolu muhakkak doğru sanmakta,
öyle sanmasa zaten şaşalayıp kalırdı.
bildiği ve yapabileceği ancak o çünkü.
kendi doğruları ile hareket etmenin çok erdemli ve faziletli bir iş olduğunu söylemek ne kadar mümkün olabilir bu noktada?
Kendimiz kendi halimize bırakıldığımızda neyi, ne kadar bilebilmekteyiz?

Doğru (biz buna istikamet diyelim, çünkü Rabbimiz "MÜSTAKİM" kelimesi ile bunu ifade etmekte)
bir tane yani TEK ise, diğer herşey de aslında bu doğruya dahildir belkide zaten.
Ama bizim zaman gelip aslında yanlış zannetmemizin sebebi ise belki şöyle bir şeydir,

hani bir nesnenin bir kısmına bakarız,gözümüzü kapatmışızdır,
ve anlayabildiğimiz kadarına doğru ve gerçek deriz,
ve tüm algı ve zanlarımızı bu istikamette şekillendirip sabitleriz.
İnandığımız o olmuştur çünkü.
ve insan yanlış yada doğru muhakkak inandıkları kadardır,
ve öylece yaşamaktadır.

Gün gelip te, nesneyi bütün olarak tanıyan biri bize hakikatin bizim anladığımızdan çok daha farklı ve kapsamlı olduğunu söylerse,
hatta anlatırsa ve gösterirse, ilk önce direnç göstermek tabii ise de,
evvel ki tüm zanlarımızın yıkılması anlamına gelecek bu yeni anlama şekline boyun eğmek insaf sahibi herkes için kaçınılmazdır.

İşte aklımızın ikiliğinden BİR'liğe geçmek ne demek şimdi oraya geldik (anladığımı söylüyorum)
eğer Biz bu boyun eğmeyi,
inatlaşma,kasıt,artniyet,dışlama,reddetme gibi her türlü kendimize ait olumsuzluklarımıza rağmen yapabilirsek,
bunu başarabilirsek,
itirazsız teslim olmayı seçebilirse aklımız, ancak o zaman o eski yanlış, eksik,tutarsız zanlarımızın elinden sıyırılıp çekilip kurtarılmış olabileceğiz.
İşte Akl-ı Selim yada, Aklın Silm olması haline bu irsal ile geçilebilecek galiba.
Bu doğruyu(müstakim olan) bütün açıklık ve çıplaklığı ve gerçekliği ile TEK bilen olan
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in İZ'ini izlemek demek bu demek.

Murad-ı İlahi, Şefaat-i Resulullah, Himmet-i Evliyaullah, Gayret-i Ferdi
ile EL-MÜ'MİN Celle Celaluhu'nun Tecellisi ve Murad-ı İlahisi
EL-EMİN Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in ise Şefaat-i Şerifesinin Hakk ile yaşanması böylece mümkün olmakta.

Rabbim El Elde, El'i Resulullah'ta (sallallahu aleyhi ve sellem) olanlardan eyleye inşaallah.

Amin.
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: GÖRmek ve BAKmaK!

Mesaj gönderen der-ya »

Rivâyete göre cennetten gelen ve İbrâhîm

-aleyhisselâm- tarafından tavâfın başlangıcına alâmet olsun diye Kâbe’nin bir köşesine yerleştirilen meşhur “Hacer-i Esved” de, insanların günahlarının ve kasvet-i kalbinin menfî in’ikâsları netîcesinde kararmıştır.1 Mâlum olduğu üzere Hacer-i Esved, “siyah taş” mânâsına gelir. Hâlbuki bu taş, cennetten çıktığı zaman sütten ve kardan daha ak idi. Fakat zamanla kendisine dokunan insanların günahları sebebiyle kararmıştır. Nitekim bu siyahlığın sâdece Hacer-i Esved’in görünen kısmında bulunduğu, Kâbe duvarına gömülü kısmının ise hâlâ beyaz olduğuna dâir pekçok rivâyetler vardır.2

..

Dipnotlar: 1. Bkz. Tirmizî, Hac, 49/877; Ahmed bin Hanbel, I, 307. 2. Bkz. Said Bektaş, Fadlu’l-Haceri’l-Esved ve Makâmi İbrâhîm, s. 36-38, Beyrut, 1420; Dr. Muhammed İlyâs Abdülğaniy, Târihu Mekkete’l-Mükerrameti Kadîmen ve Hadîsen, s. 43, el-Medînetü’l-Münevvere, 2001.
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Cevapla

“Kul İhvÂNi SÖZ SOHBETi ZEVKleri” sayfasına dön