BAKIN!..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

BAKIN!..

Mesaj gönderen Gul »

BAKIN!..

Resim

Ulü’l- Elbâbın Lüb-Çüsü
AŞK Meyhânesin KÜP-Çüsü
Zâhiren Ziga ÇÖP-Çüsü

Melâmî ALİ-ye Bakın!..

*


Tûr-i Sîne Sırrın Sıran
Halkına HAKK’ı Haykıran
Zuhuratta Zincir Kıran

Divâne DELİ-ye Bakın!..

*


Kem’âlâtta Haslar Hası
Küllî Şey’in Resim İhatası
“Habli’l-Verid” in Âtası

Vuslâtta VELİ-ye Bakın!..

*


AŞK Kıblesin Harab Etmiş
Yakmış-Yıkmış Turab Etmiş
Göz Yaşını Şarab Etmiş

Elinde DOLU-ya Bakın!..

*


İhvÂNim KervÂN Kıtmiri
SEVen-SEVilenden Biri
Kemâlinde Dâim Diri

Cehlinde ÖLÜ-ye Bakın!..


22.07.2001 19:05

Resim

Ziga kaplıcası Aksaray


Ulü’l- Elbâb: Özünden haberliler.
Lüb: Öz.
Âta: Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
Haslar Hası: Seçkinler seçkini.
İhata: Etrafından çevirmek, kuşatmak, içine almak. Kuşatılmak, sarılmak. * Geniş bilgi ile anlamak, tam kavramak.
Tûr-u Sîne: Sîne Dağı Kalb. Tûr-u Sinâ. Musâ Peygamberin (aleyhisselâm Allah celle celâlihu kelâmına nâil olduğu, Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve bir dağ ismi. Cebel-i Musa veya Tur-u Sinâ da denir.
Vuslât: Visal. Sevdiğine kavuşma, ulaşma, bitişme. Bitiştiren.
Turab: Toprak, un-ufak olmuş.
Cehl: Hakk Teâlâdangayrılık..


Resim

Hablil-Verid:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Resim

Not:


Ziga Kaplıcaları:

Resim

Aksaray İli, Güzelyurt İlçesi Yaprak Hisar Köyünde Ihlara Vadisi yanı başındadır.
Ziga Kaplıcalarının bulunduğu alan, Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Çevre koruma Bölgesi ilan edilmiş, kaynak kirlenmesinin önlenmesi bakımından yapılaşmaya kapatılmıştır.

Ziga Kaplıcalarının suyu 47 derece sıcaklığında 150lt/sn debisi olan mineral bakımından oldukça zengindir.
Başta romatizmal hastalıklar olmak üzere metabolizma bozuklukları, göz rahatsızlıkları ve kadın hastalıklarına iyi gelmektedir.

Ziga Kaplıcalarının suları birçok mineralin birleşiminden oluşmuş ve içerisinde bol miktarda Kalsiyum ve Sodyum ile Klorür iyonu ve Hidrokarbonat İyonu bulunması sebebi ile tortu bırakmakta olup, içinde bulunan katyon ve anyonların traverten oluşumuna uygun olması dolayısıyla bölge traverten alanı olarak planlanmıştır.

İşte bu ZİGA'da BİZ de bir zamalar bir yaz mevsimi bu kaplıcalarda bulunduk..
7 günde 2 insan tanıdım bu âlemde..
Birisi Ziga Çöpçüsü ALİ idi.
Elinde süpürgesi durmadan dolaşmakta ve koşturmaktaydı.
Bakışları:
"Meczubum hem de zırdelisinden!" demekteydi.
Selâmınızı yere bakarak alan, 40 yaş civarında gösteren ALİ'ye mescidi sorduğum da :

"Nideceksin imamı yok cemaatı yok!" dedi.
"Sen imam ol ben de cemaat!" dediğim de.
"İmamız Hayy Hamdolsun!" dedi.
Nereli olduğunu demedi, Hasan Dağ'dan kır yollarıyla inerken acıktığını buraya gelip yetkiliye:
"Ekmek karşılığ bir müdded iş var mı?" deyip de burada 40 gündür kaldığını anlattı..
Namaz vakitleri sonradan Farz kılınırken gelir ve kapı girişinde tek başına saff tutardı.
Bana anlatılmaz bir saygı gösterir ve abartırdı.
Gözlerini kapatır
"Kıtmir MaSALLı" döktürürdü..
Kısacası o bir
"Meçhul Melâmî" idi..
Bir hafta sonra bizi göz yaşıyla uğurladı..
Sonra sordum yöneticiye nerede diye o ise:
"Bir sabah çekmiş gitmiş parası da kaldı!" dedi..
Ali'yi hiç unutmadı gönlümüz..

Bir diğeri ise SONGÜLdü..
Bizim kaldığımız ve içinde sıcak su hamamı olan 2 odalı evimize bitişik evin kapısında bir felçli arabası vardı.
Bizler her kuşluk vakti cemaat halinde kapı önüne kilim serip
"Yâ Sîn" ve diğer Kur'ân Virdlerimizi hafif sesle okurduk.
Bir kuşluk komşu kadın; genç, güzel ve felçli kızını sürürcesine yanımıza getirdi.
Önümüzdeki Sürahideki Diri Kur'ânı-ı Kerim Suyundan bir bardak verdim.
İçinin yangınının dışa vuran kesif dumanı dağıldı ve ceylan gözlerinden ateş fışkırdı hıçkırarak:

"Sizi tanıyorum hayatta, hayalde, halde ya da düşde ne fark eder!" dedi omuzuma yaslandı.
Yüzünü okşarken elime değen göz yaşını dilime değdiridim, gerçekten şeker gibi tatlıydı..
Ben de ağlamışım ki gözümü silince baktım zehir gibiydi tadı ve şaşakalmıştım..

Kısaca bir öyküsü vardı ömrünün..
Sevmişti.. evlenmişti.. hamileydi.. kavga başlamıştı.. geri dönememişti.. ileri gidememişti..
Tek çıkış sandığı 3. üncü kat penceresi boşluğuna bırakıvermişti kırılmışlığını..
Ama ölememişti.. sayısız kırıklar ve Konya Tıpdaki ameliyatlar sürmüş gitmişti..
Belden aşağısından hiç ses-hiss yoktu..

"Herkesin başına belâ oldum!" fısıltısı kulaklarımda hâlâ..
Sevdiği insan çoktan bırakmıştı kendisini mahkeme kararıyla:
"Hanımlık yapamaz!" diye..

Küllî Şey'e Kadîr olan Mevlamız celle celâlihu ya bu..
Sanırım 5. inci gündü..

"BaBa! Bakarmısın bacağım oynamakta!" dedi..
Canciğer dost olduk ve sürdü gitti bu iç-dış yakınlığı benle ve akrabalarımla
"BİZ BİR"liktelik..
Her Aksaray'a gelişimde mutlak ona uğrar kitaplar vs. getirirdim. Yolumu gözlerdi:
"Gelsen de nefes depolasam boğuluyorum!" derdi.
Antalya'dan her hafta mutlaka arardım telefonla..
Sınırda yaşadığı için zaman zaman çaldırırdı telefonumu ben arardım da arayınca hüngür hüngür ağlar:
"Yeter artık herkese minnet duymak ve yük olmak derdi boğmakta!" derdi..

En son Aksarayda gördüğümde koltuk değnekleriyle kapıya kadar uğurlayıp:
"Keşke ben de gitsem seninle CAN BABAm nereye gidiyorsan!" dedi. sustummm..

Ve bir seher telefonumun susmayan zili uyandırdı, Songüldü beni arayan:
"Hakkını helâl et! Bana dua et! Nasıl olsa görüşürüz BİZ BİR-İZ!" dedi..
"Sakın!..." sözüm yarım kaldı hatlarr kapandı..

En son ERVAH'a ziyarete gittiğimde yanımdakilere, Ervah mezarlığı çıkışında, Kanlı Pelit'e ve Somuncu Baba'ya yakın, tek başına duran ve baş taşında
"Garib Songül" yazan mezarını gösterip 7 yönden FÂTİHA"sını SALLamıştım..
Songülü de hiç unutmadı gönlüm çünkü o kızımdı...


Sevgili AyşeGül canım!
Sen ebeden sağ olasın bu şiirimizi yayınladın ya,
Bak nerelere SALLdın yalnız yüreğimi HaYY KızıMMM!..


Resim

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

Bismillâhirrahmânirrahîm

(Dudakta başlayıp dudakta biten rahmet anahtarım)

Muhyiddin İbni Arabî'nin SALAVAT-ı KÜBRÂsı

Allahumme salli ve sellim alâ Seyyidinâ Muhammedini’n- Nebiyyi’l-Ummiyyi’l- Arabiyyi’l- Kureyşiyyi’l- Hâşimiyyi’l- Mekkiyyi’l- Medeniyyi.
Sâhibi’t- Tâc ve’l- Mi’râc.
Sâhibi’l- Şeriat ve Atâyâ.
Sâhibi’l- Makâmi’l- Mahmûdi ve’l- Havdi’l- Mevrûdi.
Sâhibi’s- Sucûdi li Rabbi’l- Ma’bûd.

Mânâsı:

ALLAHım Efendimiz;
Nebiyyil-Ummî, Arabî, Kureyşî, Haşimî, Mekkî, Medenî olana,
Tâc ve Mirâcın Sâhibine,
Şeriat ve Atâ Sâhibine,
Makâm-ı Mahmud ve Havz-ı Mevrûd Sâhibine,
Tek Mabud-İbâdet edilen RABB celle celâluhu için SECDEler Sâhibine,
Salât ve Selâmımızı ulaştır.
Teslimiyet ve Sıla ulaşımımızı sağla İnşâallah..
Âmin Yâ Muîn celle celâlihu

Not:
Muhyiddin İbni Arabî (radi Allahu anhu) Salavat-ı Kübrâsının çok önemli olduğunu bildirmiştir.
Muhammedi Muhabbetle..

Resim
Yâ Latîf!
Yâ Kerîm!
Yâ Rahîm!
Yâ Rahmân!
Yâ Hannân!
Yâ Mennân!
Yâ Deyyân!
Yâ Furkân!
Yâ Sultân!
Yâ ALLAH! (cc)
Lâ ilâhe illâ Allah
Muhammede
r- Resûlullah..

Mehmet Şükrü Dede Ninesinden..
İsm-i Azam..

El-Hannânül-Mennân Bedius-semavati vel-Ard Zülcelâli vel ikram el-Hayyül-Kayyum
Münir DERMAN

Ârif Susarsa Yücelir, Âşık Susarsa Ölür!..
Kul İhvâni


İnsanın;
Zâhiri: Mezheb
Bâtını: Meşreb
Evveli: Mâhiyyet
Âhiri: Mâliyyettir…

Bu ÂLEMde VARlık;
Cevher,
Hareket,
İzâfet,
Nicelik ve
Nitelikle AYRılır..


Kürsü dibinde ağlar, köçek önünde oynar!
Hoca Amcam..

Şeytanî Nefs İle Rahmânî Ruh AYNı gözden ağlar;
Göz yaşı birisinden tuzlu diğerinden tatlı gelir..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Süt çıktığı memeye girmediği gibi, Allah korkusundan ağlayan kimse de cehenneme girmez.
Allah yolunda cihad edenlerin tozu ile insanın burun deliklerine dolan cehennem dumanı asla bir arada bulunmaz!”
buyurdu.
(Tirmizî, Nesâî, İ. Ahmed b. Hanbel)


Resim

Şeriatta GÜL GÜLdür!
Tarikatta BÜL-BÜLdür!
Mârifette TÜL TÜLdür!
Hakikatte KÜL KÜLdür!..

Resim

TEVHİD TACı TeLLi TÜLle
GÜLde GÜLden GüLe GÜLle..
NâRdan Nûrdan BERi ÂŞIK
KÜLde KÜLden KüLe KÜLle..


ZEVK 1751

Çileyle Başım Yıkadı, Geldi Geçti Nice Yıllar
Gönül Deryâmı Coşturdu
, Gâh Gündüz Gâh Gece Yıllar
On Birinci Aşk Defterim Safâlar Getirsin Rabbım
!
İmkân-İmtihan Âlemi.. Bilene Bilmece Yıllar


ResimKul İhvâni

16.04.2001 11:00
ev-pzr..antly..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BAKIN!..

Mesaj gönderen Gul »

Resim

BAKIN!...

Gerçek Sensin ağyâr yalan Dilberim!
Beni sevdâlara salan Dilberim!
Aklımı başımdan alan Dilberim!
Ayın on dördü olmuş semâya bakın!...


*

Sâfi sevdâ saçan sazına yandım
Lütfunun zevkine hazına yandım
Niyaz Makamında nazına yandım
“Git!” derken “Gel!” diyen imâya bakın!...


*

Vahdette – Kesrette Devrana çıkmış
Cevlanda Can – Cânân Hayarana çıkmış
Zerrede - Kürrede Seyrana çıkmış
Takmış – takıştırmış Hümâya bakın!...


*

Muhabbete çağrı aşk esselâsı
Mahşerle el ele “Kâlu Belâ!” sı
Mecnun’a Mevlâsı olmuş Leylâ’sı
Âşıkların Cem’i Cumaya bakın!...


*

İhvâni’m: “Ehl-i Beyt, Aşk Pîrim!” diyor
“Muhammed’e meftun Kıtmirim!” diyor
Görmüş göreceğin, sükut ediyor
Yâd elde gözü yok Amâya bakın!...


20.11.1990 15:48

SENim…

Resim
http://www.muhammedinur.net/forum/viewt ... 127&t=3981
Resim
Cevapla

“Kul İhvÂNi SÖZ SOHBETi ZEVKleri” sayfasına dön