ECZANE ZEVKLERİ (İLHAMları)

Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ECZANE ZEVKLERİ(İLHAMLARI)

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim ResimResim

Kendime benzetiyorum,
Şu taşların, betonun arasından, bütün zorluklara rağmen, neşv-ü nemâ bulup, ışığa ve hayata bakan, kücücük erik ağacını...
Eczanemin önünde, genişce bir kaldırım var.
Beton dökülü üstü. Kenarından bir yer çatlamış.
Bir zaman sonra öğrendiğim, erik ağacı olduğu belli olan kücücük bir ağaçcık.
Kim atmışsa veya nereden düşmüşse, bir erik çekirdeği....
Taşların arasından, tüm olumsuzluklara rağmen, üç sene kadar önce, dikkatimi çekmişti. Bir ot parçası olarak.
ZamAN geçtikçe şekillendi. Kimliğini belli etti. Öyle sevimli bir erik ağacı oldu ki...
Tam kaldırımın köşesinde, pencerimin önünde.
Ne zaman sıkıntılı olsam, ona bakar dalarım düşüncelere.
Bilmem farkındamısınız? İnsan en çok kendine benzeyenleri severmiş...

Bugün AN-ladım ki: Bu sevimli ağaccığı sevmemin en belirgin nedeni ,onu kendime benzetmem.
HAY-atımın en çetin günlerinde, her şey dağlardan düşen taşlar gibi üstüme gelirken, belâ ve musibetler girdabında kaybolup gidecek iken, ANların arasına sıkışmış, bir güzel çiçek görüp koklamışım.
Bir nurlu yüz görüp baka kalmışım. Üzerime yağan kor ateşler, iyi niyet ve hüsnü- zannıma takılıp GÜLe dönmüşler.
Beni sokmaya çalışan yılanların üzerindeki harika nakışlara sevdalan mışım.
Çirkinler, güzel ve iyi niyet yağmurlarımda ıslanıp güzelleşmişler.
Kötüler, her attıkları taşlara yağan güllerimle mest olup şaşkına dönmüşler.
Her birisi, kin, nefret, hased, fesad, intikam tutmayan yüreğimde sığınacak bir yer bulmuşlar.
Bağımı bahçemi tarûmar eyleyen fırtınalar, seher vakti yürekleri okşayan bâd-ı sabaha dönüşmüş.
Sabır ikliminde yeşeren, umut çiçekleri gibi...
Bir vakit gelmiş; "Neylerse güzel eyler" diyenlerin, yoluna revan olmuşum.
İşte bu yolda, gerçek güzelliği, gerçek GÜZELi bulmuşum.
Öyle doldurmuş ki gönül semâmı Cemâl'i, ondan başka ne varsa (eğer varsa) görmez olmuşum.
Onu anlatan ilahilerden gayri hiç bir sesden zevk alamaz hâle gelmişim.

Öyle ANlar olmuş ki; kıyamda geçmiş günahlarımdan utanıp, tövbe denizinde boğulurken, iki büklüm rukûya varıp, aciz ve zavallılığımda nefeslenip, dört elli secdeye, ( engin bir deryaya düşer gibi) dalıp hıçkırıklarımda yıkanan pişmanlıklarım.
YaR-den bîhaber geçen yıllarım.
Kendi nefsime revâ gördüğüm zulümler...
VE "ALLAHÛEKBER!" diyerek yeniden ayağa kalkış!...

Benim küçük erik ağacım..
Her seferinde mazinin derinliklerinden çeker alır beni ve AN-a getirir.
Tıpkı bu küçücük ağaç gibi, geçmişi ve geleceği içinde saklayan, AN-ımı DA ÇOK seviyorum.
Bendeki "BEN"i gösteren aynamın, sırrlarının dökülüp artık beni göstermediğini fark ettiğim den beri....
Her"AN"ımın, SEVEN - SEVİLEN - SEVGİLİyi AN-lattığnı FARKettiğimden beri!.......

Resim

KURBÂN

Ey! Benim ezelî sevdâm, gönül sultanım,
Adın ne zaman ansam, ölür şeytanım,
Her âşık NUR-una müştâk, ben de mestânım,
Beni benden alıp giden, lütfuna kurban..

Resim

Abdest suyu sildi kirim, p3ak oldu yüzüm,
Namaz nuru yayar alnım, kalbdeyse özüm,
Işık saçan penceredir, ruhuma gözüm,
Beni benden alıp giden, lütfuna kurban..

Resim

Seven sevdiğiyle mutlu, SENinle kulun,
Beni bahtiyâr eyledi, ne güzel yolun,
Mevlâ'sını buldu Mecnun, sonunda çölün,
Beni benden alıp giden, lütfuna kurban..

Resim

Kalmadı minnetim ağyara, güvencim Sen'sin,
Hasretim, vuslatım, aşkım, sevincim Sen'sin,
Sevenim sevdiğim YÂRim, övüncüm Sen'sin,
Beni benden alıp giden lütfuna kurban..

Resim

Ezel- Ebed, Evvel- Ahir, Sen'sin Mutlak VAR,
Yarattığın ne varsa hep, sana müştâklar,
A'ciz, fakir, kölen-kulun, der ki; Gülizar,
Beni benden alıp giden lütfuna kurban.

Resim GÜLİZÂR Resim
En son HAYY-DOST tarafından 23 Kas 2011, 15:38 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: ECZANE ZEVKLERİ(İLHAMLARI)

Mesaj gönderen simurg »

Ne güzel olmuş erik ağacının sizin kaldırımınızı seçmesi,
hem seyredersiniz,hemde böyle ilhamlarınızı yazar bizi de düşündürürsünüz.

Çok teşekkürler.

Meyve veren ağaç olunca konumuz,
hele de erik ağacı ise bu ağaç
siz çok şanslısınız.

Erik mevsimi kaldırımınıza bir çok çocuk misafir olacak,
gelen geçen meyvesine uzanacak,
sanırım bir ağaç için meyve vermenin en güzel tarafı budur,
meyvesiz ağacın yanına kimse yanaşmıyor,
belki gölgesi için ihtiyaç halinde yaklaşılıyor ama,gelip geçici konaklamalar ile,

meyve denilince hep herşey değişiyor oysa.

Annem evde yenile meyvelerin çekirdeklerini balkondaki saksılara gömüyor,
baharda birçok meyve fidanları çıkıyor onlardan,
sonra rastladığı her toprak parçasına yeniden ekiyor onları,

bu şekilde yetişmiş birçok ağaç oldu bahçede, bazısını hediye ediyor.

Ama meyvesi olmayan hiç ağaç ekmedik şimdiye kadar.

Hatta balkonda iki senelik bir portakal fidanı var,küçücük
bu sene çiçek açtı, sadece bir tane
ve yine sadece bir tane meyve çıkmaya başladı o çiçekten.
minicik yeşil bir boncuk gibi duruyor cılız dalın ucunda.

Sadece bir portakal da olsa anneme çok büyük mutluluk verdi varlığıyla.

İçinde can olan herşey nasılda güzel,
ağaç yada ot,o can etrafına canlılık veriyor muhakkak.

Kuru toprak bile kendisindeki canı üzerindeki yemyeşil otlara can vererek gösteriyor bize,

Can çok güzel, can'dan haberdar olmak ayrı güzel,

hele hele cana yardımcı olmak hepsinden güzel ,
yağmur gibi, rahmet gibi,güneş ve su gibi,
toprak gibi.
Hepsi biribirine yardımcı,
ve herşey CAN için.
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ECZANE ZEVKLERİ(İLHAMLARI)

Mesaj gönderen MINA »

HAYY-DOST canımıza erik ağacından SESlenildi oda yazdı:ResimResim


Kendime benzetiyorum,
Şu taşların, betonun arasından, bütün zorluklara rağmen, neşv-ü nemâ bulup, ışığa ve hayata bakan, kücücük erik ağacını...
Eczanemin önünde, genişce bir kaldırım var.
Beton dökülü üstü. Kenarından bir yer çatlamış.
Bir zaman sonra öğrendiğim, erik ağacı olduğu belli olan kücücük bir ağaçcık.
Kim atmışsa veya nereden düşmüşse, bir erik çekirdeği....
Taşların arasından, tüm olumsuzluklara rağmen, üç sene kadar önce, dikkatimi çekmişti. Bir ot parçası olarak.
ZamAN geçtikçe şekillendi. Kimliğini belli etti. Öyle sevimli bir erik ağacı oldu ki...
Tam kaldırımın köşesinde, pencerimin önünde.
Ne zaman sıkıntılı olsam, ona bakar dalarım düşüncelere.
Bilmem farkındamısınız? İnsan en çok kendine benzeyenleri severmiş...

Bugün AN-ladım ki: Bu sevimli ağaccığı sevmemin en belirgin nedeni ,onu kendime benzetmem.
HAY-atımın en çetin günlerinde, her şey dağlardan düşen taşlar gibi üstüme gelirken, belâ ve musibetler girdabında kaybolup gidecek iken, ANların arasına sıkışmış, bir güzel çiçek görüp koklamışım.
Bir nurlu yüz görüp baka kalmışım. Üzerime yağan kor ateşler, iyi niyet ve hüsnü- zannıma takılıp GÜLe dönmüşler.
Beni sokmaya çalışan yılanların üzerindeki harika nakışlara sevdalan mışım.
Çirkinler, güzel ve iyi niyet yağmurlarımda ıslanıp güzelleşmişler.
Kötüler, her attıkları taşlara yağan güllerimle mest olup şaşkına dönmüşler.
Her birisi, kin, nefret, hased, fesad, intikam tutmayan yüreğimde sığınacak bir yer bulmuşlar.
Bağımı bahçemi tarûmar eyleyen fırtınalar, seher vakti yürekleri okşayan bâd-ı sabaha dönüşmüş.
Sabır ikliminde yeşeren, umut çiçekleri gibi...
Bir vakit gelmiş; "Neylerse güzel eyler" diyenlerin, yoluna revan olmuşum.
İşte bu yolda, gerçek güzelliği, gerçek GÜZELi bulmuşum.
Öyle doldurmuş ki gönül semâmı Cemâl'i, ondan başka ne varsa (eğer varsa) görmez olmuşum.
Onu anlatan ilahilerden gayri hiç bir sesden zevk alamaz hâle gelmişim.

Öyle ANlar olmuş ki; kıyamda geçmiş günahlarımdan utanıp, tövbe denizinde boğulurken, iki büklüm rukûya varıp, aciz ve zavallılığımda nefeslenip, dört elli secdeye, ( engin bir deryaya düşer gibi) dalıp hıçkırıklarımda yıkanan pişmanlıklarım.
YaR-den bîhaber geçen yıllarım.
Kendi nefsime revâ gördüğüm zulümler...
VE "ALLAHÛEKBER!" diyerek yeniden ayağa kalkış!...

Benim küçük erik ağacım..
Her seferinde mazinin derinliklerinden çeker alır beni ve AN-a getirir.
Tıpkı bu küçücük ağaç gibi, geçmişi ve geleceği içinde saklayan, AN-ımı DA ÇOK seviyorum.
Bendeki "BEN"i gösteren aynamın, sırrlarının dökülüp artık beni göstermediğini fark ettiğim den beri....
Her"AN"ımın, SEVEN - SEVİLEN - SEVGİLİyi AN-lattığnı FARKettiğimden beri!.......


Resim

KURBÂN

Ey! Benim ezelî sevdâm, gönül sultanım,
Adın ne zaman ansam, ölür şeytanım,
Her âşık NUR-una müştâk, ben de mestânım,
Beni benden alıp giden, lütfuna kurban..

Resim

Abdest suyu sildi kirim, p3ak oldu yüzüm,
Namaz nuru yayar alnım, kalbdeyse özüm,
Işık saçan penceredir, ruhuma gözüm,
Beni benden alıp giden, lütfuna kurban..

Resim

Seven sevdiğiyle mutlu, SENinle kulun,
Beni bahtiyâr eyledi, ne güzel yolun,
Mevlâ'sını buldu Mecnun, sonunda çölün,
Beni benden alıp giden, lütfuna kurban..

Resim

Kalmadı minnetim ağyara, güvencim Sen'sin,
Hasretim, vuslatım, aşkım, sevincim Sen'sin,
Sevenim sevdiğim YÂRim, övüncüm Sen'sin,
Beni benden alıp giden lütfuna kurban..

Resim

Ezel- Ebed, Evvel- Ahir, Sen'sin Mutlak VAR,
Yarattığın ne varsa hep, sana müştâklar,
A'ciz, fakir, kölen-kulun, der ki; Gülizar,
Beni benden alıp giden lütfuna kurban.

Resim GÜLİZÂR Resim



Bir kitabı okur gibi, bize seslenen BİRini DİNler gibi, görünen ötesinde görülmeyeni işaret eden EL gibi iç âlemimizde yeni yeni pencereler açan, yine âdemoğluna İKRAm..
Bu bâzen bir erik ağacı oluyor hayy-dost ablamın gönlündeki gibi..
Bazen de bir serçe... Amma illa ANlatmak istediği O C.C.... Güneşin aynaya tecellisi..
Senden de bana esti canım ablam... Yazma isteği getirdi gönlüme sendeki erik ağacı..

Bir süredir masanınüstünde duran ufalanmış bulgur kümesini poşetledim bekliyordu.. Masyı silip, onu tekrar yerine bırakıyordum... Günlerdir DE, mutfak balkonun demirine gelip, hoş musikisiyle ruhuma ESen bir serçe var.. O geliverdi aklıma.. Bunu bir tabağa koymalı, ve o serçeğe ikram etmeli... Anladım ki, Rabbim o bulgur tanelerini onun rızkı tayin etmiş, ben aracı oda rızkını yiyici..
Böyle OKUdum ilk önce...
Sonra işte tabağa döktüğüm bulguru, ELimde düzeldip balkonun demirine bıraktım...
Yaptım, ettim demek benlik gibi.. farkındayım ama daha başka nasıl yazılır bilemiyorum..Umuyorum Rabbimin has kulları olan-biteni, yaşanılanı, ONDAN BİLmekte...
Hani göz ucuyla derler ya, öyle bir tabağa bakıp, içeri girecekken tabaktaki bulgur tanelerinin kalp şeklini almış olduklarını GÖRdüm, bulgur taneleri HAYat BULmuş, emir dinleyen askerler gibi, her biri OLması gerekn yeri sanki bilmiş, hiç itirazsız saniyeler içinde, ya da daha kısa bir süre de yerini almış...
Burada Sözün noktalandığı yerde N DEmeli...
Aklımın ermediği demlerde, gönlümün derinliklerine doğru çekildiğimi hissederim..
DUYmaz OLurum O'ndan B-AŞKasını O AN...
BİR AN öyle GELen hafiflemişcesine, uçuyorcasına, ve çiçek bahçelerin de geziyormuşcasına...
ELimde OLmadığını BİLirim bu hadiselerin..OKU diye ELimize verilen kitaplar gibi...
Nasıl ki kitap okurken, kitabın içinde kaybolur gieriz bir zaman, seslenseler eğer kendimizi kitaba vermişsek DUYmayız...duysak bile ilgilenmeyiz çünkü OKUduklarımız O AN çok önemli gelir bize..
Hele bir de O kitapta kendimizi GÖRmüşsek, yeni-yeni diYARlara doğru yolculuğa çıkmışsak...
KEŞİFler nasıl hoştur ilgi çekicidir, cezbediicidir...Kendini unutturur insana..Açlık susuzluk bile kalır ikinci plana..
Uğurlar OLsun O AN bize...Mübârek OLsunn HAYYatımız inşaAllah..
HAYat yolculuğumuz, ruhumuzda ilahî neş'eyi, sevdâyı DUYarak geçsinn inşaAllah..
Yoksa gerçekten yaşayan ölüler OLunması ihtimali doğar ki, bundan da Rabbimize sığınırız...

Devam edip, serçe kuşun halini ANlatmalıyım...
İki saat kadar sonra balkona tekrar gelen kuş, yemişmi yememiş mi bilemiyorum demir basamaklardan birine konaklamış, başını gökyüzüne çevirmiş, hali-dille şükrüm sanadır YARABBİİ...HAMDım sanadır YARABBİ...DEmesi vardı...
Maşaallah YANi.

Kendini seyr ettiğimin farkında değildi..Aslında serçe kuşundaki, rızk verici Onu bilmesindeki, ne dediğini lisânen ANlamayamasam bile, hâl diliyle ANlattığı minnetliği seyr ediyordum..
HAYR-AN...HAYR-AN..

Bebeğin emziğine sürülen bir damla ball gibi, ruhum, kalbim öylesi tatlanmıştı..
Balın tadı geçince bebek nasıl ağlar yeniden isterse, kalbimizde sanki bebek gibi..
Serçe kuşuda başka bir âleme doğru yönelmiş gibiydi, seyr etmek böylesi güzelse, bu hali yaşamak nasıl tatlıydı...Sorsam serçe kuşuna, anlatsa anlarmıydım, ANlatılmaz yaşanır der büyüklerimİZ..Mevlânâ Hz.lerine sormuşlar, "Efendim AŞK nedir?" diye, "BEN OL'da BİL!" buyurmuş ...

Sözün özünde, kalem kendi kendine yazmaz O'nu tutan mutlaka BİR EL vardır,
Resim kendi kendine çizilmez Onu çizen bir ressam mutlaka vardır, aklen her insan BİLir bunları..
İçimize GELen her güzel duyguda Sahibimiz tarafından gönlümüze OKUtulAN hadiseler, resimler, yazılar...

OKuyabildiği kadar OKUmalı..
Bazen saatelerce dinlediğimiz bir sohbetten alacağımız feyzin daha fazlasını, dakikalar içinde bir kuş vasıtasıyla, yada bir erik ağacından, GÖRebilir, Allah adına okuyabilirsek ANlayabilmekteyiz..
YAŞAmalıyız...Yaşayan ölülerden OLmamalıyız..
Görünenin ötesini GÖRürcesine..
Her ne kadar biz O'nu göremesekde O BİZİ GÖRmekte...

Mümin OLmak ZÂTen kalbimize nakşedilen bir sevgi...FARK edilmeyi bekliyor sadece..
Uyanmakta bu değil mi...ANlamakta..DİRİlmekte..

HAYdi HAYdi GÖR-ELim HEP BİRlikte...
HAYdi HAYdi GÖR-ELim HEP BİRlikte diye yazınca, cennette müminlerin Allahı görme arzu ve istekleri geldi gönlümün gözü önüne, ve yazmaya devam edersem hiç bitmeyecek bu yazı gibi bir hisse kapıldım şimdi...
Şimdilik bununla yetinmeli kalbim..

BİZi SEVip yaratan RABBimize sevgiyle...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ECZANE ZEVKLERİ(İLHAMLARI)

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim

Simurg ve Mina CANlara, Muhammedinur güzelliklerine boyanmış HAKK sevdalılarına.....
Simurg Kardeşim,
Duyduğumu O'nunla duyuyor, gördüğümü O'nunla görüyorum. Verdiğimi O'nunla veriyor, aldığımı O'nunla alıyorum. Zira, tüm yapmakta olduğum fiillerimi yaratan O(CC)....
Benim dediğim herşey aslında O'na ait. Aldığım nefes, içtiğim su, yediğim yemek ...
CANlı olabilmek, yaşamak, bana sunduğu VARlık konumunu devam ettirebilmek gücü her ne var ise hepsi O'ndan ikram ve lütufdur.
Nerede CAN varsa, CAN ceryanı var demektir. Can ceryanın kaynağı Muhterem Kulihvanı büyüğümüzün dediği gibi, HAYY(cc) dır. Yani nerede can, orada HAYY olan Rahman(cc).
Bendenizin dikkatini çeken, bu ceryanın voltajının değişik canlarda değişik kuvvette olması. İşte penceremin önündeki küçük erik ağacında ve bankomun kenarında duran menekşe bitkisinin yaprakları ile, küçücük bir saksıda, tam kırkiki adet (saydım) açan çiçeklerinde gördüğüm canlılık, diğer bitkilere göre çok farklı.
Hakeza, bazı insanlarda mevcut olan (yaşlarına rağmen ) dirilik ve zindelik de öyle.....
Başka bir misâl verecek olursam, Ûmre ziyaretim esnasında, Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mütehhara da, insanlarda fark edilen canlılık ve dirilik çok dikkate değer diye düşünüyorum.
Öyle insanlar tanıyorum ki; gençlik yıllarında olduklarından daha yaşlı görünmelerine rağmen, namaz, niyaz ehli ve HAKK(CC) yolun yolcusu olduktan sonra, yıllar geçmesine rağmen, eskisinden daha diri ve canlı bir izlenim vermekteler.
Sözü nereye getireceğimi çoktan anladınız. Ama yine de söyleyeyim. Bitkiye, güneşten, sudan, topraktan, (Sünnetüllah olarak) can veren Rabbülâlemin, (bitki+hayvan+cin+melek), özelliklerini
bünyesinde barındıran,( bu halde yaratılan) İNSANa ,verdiği cana ilave olarak, namaz, dua, niyaz, zikir, şükür , sabır,kısaca İMAN NURUyla, imanın kuvvetine göre, CAN katmakta......
KALB AYNASI, ne kadar nefsâni hevâ ve heveslerden meydana gelen günah kirlerinden temizlenmiş, ne kadar bu kara noktalardan uzak kalabilmişse, Rahman ve Rahim'in tecellilerini,
o derece fazla yansıtır.. Hayyum ve Kayyum olan, RABB'imizin, HAYY tecellisi de aynen öyle. CANa CAN katmak.....
Cümleye nâsib olsun inşâeallah....

Sevgili Minam, Canım,
Seven sevilen sevgili, sana ikrâmlarda bukunmayacak da bana mı bulunacak? Kurbân olurum RABB'imin cilvelerine....
HAKK(CC) tecelligâhı olan kalbinden, MuhaBBet-i MuhaMMed'le öperim ... (BB...MM..le)
SERÇE KUŞLARI HERKESİN PENCERESİNE, BALKONUNA KONMAZ
.....
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: ECZANE ZEVKLERİ(İLHAMLARI)

Mesaj gönderen halimkok »

HaYY DoST yazdı:"Bendenizin dikkatini çeken, bu ceryanın voltajının değişik canlarda değişik kuvvette olması. İşte penceremin önündeki küçük erik ağacında ve bankomun kenarında duran menekşe bitkisinin yaprakları ile, küçücük bir saksıda, tam kırkiki adet (saydım) açan çiçeklerinde gördüğüm canlılık, diğer bitkilere göre çok farklı."

Değerli Hayy Dostumuz... Bugün öğle namazı için camiye giderken aklımda-gönlümde olan cümlelerin özetini buldum yazdıklarınızda. Elbette ki bunda şaşılacak bir şey yok... Çünkü çok şükür alıştık artık bu duruma... Ama yine de her seferinde içten bir sevinç duyuyorum böyle durumlarda. Çünkü yalnızlığımı unutturuyor.

Şu hengâme içindeki dünyaya bakarken içimi saran o yalnızlık duygusu bazen bir gece gibi sarıyor gönlümü.
Bugün telefonda bir gönül dostuma da dediğim gibi... Bilmem kaç milyonluk şu İzmir' de gönlümü paylaşacağım bir insan bulamayışım ne garib... Bazen kaderin cilvesi diyorum... Bazen kendi beceriksizliğim...

Fakat işte sonuçta soluğu burada alıyorum...

Bakıyorum ki BiR eRiK ağacı HAYYat bulmuş...

eRiK ; RüKû' yu çağrıştırıyor gönlüme...
Eğilmesi için dallarının MeYVe ile dolması gerek...
O zaman diyorum kendime... MeYVe vermeye bak ki dünyaya bakacağına başını ToPRaK' a eğe-SîN...

KıYaMeT' e kadar KıYaM' daki gibi DiMDiK duracağını mı sanmaktasın... Eğil ki ASL' ını göre-SîN...

Gönlünüze bereketler olsun...
Muhammedi Muhabbetlerimle...





[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ECZANE ZEVKLERİ(İLHAMLARI)

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim

SON BAHAR

Baharın son yaprakları, birkaç gündür dikkatimi çekiyor.
Yerlerde ayaklarıma dolaşan sarı, kahverengi, turuncu renkte .
Renk uyumu da ayrıca anlatılmaya değer olan yapraklar..
Sonbahar da bitmek üzere.
Karşı okulun bahçesinde, yaprakları dökülmüş, dalları kurumaya durmuş,
zayıf naif bir elma ağacı var.
Enteresan olan, kurumuş dalların üstünde kırmızı kırmızı, küçük elmaların
hâlâ duruyor olması.
Bizim elemanlar: "çoktan yeriz de haram diye yiyemiyoruz" diyorlar.
Biraz ötesin de de, bir kavak ağacı..
Yaprakları yeşilimsi sarı.
Ama çoğu dökülmüş.
Ve yemyeşil duran, çamgiller sülalesi.
Çeşit çeşit...
İğne yapraklı çamlar....
Selvi tipi , biraz daha yumuşak duran...
Birde Mevlevî dervişleri gibi ellerini açmış , dönmeye hazır..
Kolları yanına düşmüş garibler gibi boyun buran...
Çeşitli görünüşde ama yeşil ağaçlar...Kış mevsimine hazır ve nâzır...
Son baharın, son yaprakları...Çöpçüleri epeyce uğraştıracağa benziyor.
Sanki bağlarda bahçelerde kıyamet kopuyor.
Bir dahaki haşir gününe kadar, dinlenmeye çekiliyor, nebâtat....
Kimbilir (Allahcc bilir)? ömrümüzden kaç mevsim geldi geçti..
Kaç bahar, kaç yaz, kaç hazan ve kaç kış...?
Hiç nasib oldu mu acab? Gözlerimize, HAKK'ca bir bakış.
Oysa her vaktin ayrı bir elbisesi var kâinatta, renk renk , nakış nakış...

İNSAN da bu gidişatın içinde.
O da yaşar, kendi baharını, yazını, son baharını ve kışını...
Aynalar gülerek seyreder, insanoğlunun aldanışını.
İhtiyarlık mevsiminin, varlık gösterdiği bembeyaz saçlarda...
Çizgilerin derinleşip, taht kurduğu, yüzde ve avuçlarda...
Izdırap girdâbında, takılıp kalması...
RUHuna olan bekânın, topraktan gelip, toprağa gitmesi gereken bedene has bir özellik
olduğunu sanması....
Gözlerimizin önünde, meydana gelen ibretlik olaylara bu kadar bigâne kalmak, hep bu yanılgının sonucu...
Misafir, misafirlik edebini bilse, Ev Sahibi, izzet ve ikrâm dan kısmaz.
Kaldı ki, bunca kusur ve hatalarla dolu, misafirlere (hâlini bimeyip, mülkün sahibliğine soyunan, gafillere),
çok Cömert ve Kerim olan Mâlik-ül Mülk, hak etmedikleri halde, kendi şanına yakışır biçimde ihsanlarda bulunur.
Nankör ve cahil olduğumuzdan, ne teşekkür (şükür), ne de hamd ederiz. Halık-i Kerim'imize.
İnsan oğlu ham ve çiğ yaratılmıştır.
Ama aynı zamanda, bu hamlık ve çiğlikten kurtulmanın gereklerini yapıp, ilahi bir olgunluğa (kemâle) ermek,

"Ey mutmain nefs! Sen Rabbinden Rabbin de senden razı
olarak dön! Kullarım arasına katıl ve cennetime gir!"' (Fecr, 28).

Hitâbına nail omak için de yaratımıştır.
İnsan neyin ve kimin kulu ise, değeri de o kadardır.
En yüce makam, "Abdullah" makamı olmasaydı, hiç MuhaMMed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem bu makamı tercih edermiy di?

"Eşhedu en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne MuhaMMeden abdühü ve Resûlü.”
“Ben şahidlik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. Yine şahidlik ederim ki Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Allah’ın kulu ve Peygamberidir."

İşte insandan sayılmanın, ilk kuralı budur.
Kelime-i Şahadeti söyleyip, bütün azâlarla (dil ile,beyinile, akıl ile, kalb ile ve ruh ile ve hatta tüm hücrelerle) tasdik edip, yaşamaktır.
İnsanoğlunun, tevhidde, TEVHİD ile yaşadığı anlar, HaYYatının özüdür, aslıdır, gerçeğidir.
Gerisi yalan, boş hayaller, rüya ve faraziyettir.
Cümleye ALLAH'ın ( celle celâluhu) kulluğu ile şereflenip, şerefli ve izzetli bir hayat için dünyaya gelmiş olanlardan olmayı temenni ederim.
BAKÎ (celle celâluhu ) olanda bâki olmak dileklerimle...
Es Selâmü aleyküm..

Gülizâr

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
aşık uslu
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 332
Kayıt: 10 Eyl 2011, 18:23

Re: ECZANE ZEVKLERİ(İLHAMLARI)

Mesaj gönderen aşık uslu »

** Uslu belki son güzün **
**
Selamünaleyküm dost, yıl iki bin on bir,
Yirmi dört Kasım Perşembe, kış soğuk tabir.
**
Güz mevsimi son demi, ömrün son baharı,
Yapraklar sararmış yıl, belki son neharı.
**
Kış mevsimi pek yakın, ekser yerde kar var,
Cümle mahlûkat üşür, haneler soğuk dar.
**
Yüzler soluk benizli, el ve ayak titrer,
Arz yüzünde ak kefen, buz tutar gök ve yer.
**
Ölüm soğuk nefesli, rüzgârı sert eser,
Er ve eşi ayırır, yurt ve yuva keser.
**
Bahardı gözü yaşlı, renk cümbüşü mevsim,
Okşardı her canlıyı, eserdi gül nesim.
**
Bahar haşir meydanı, kıyam ederdi can,
Diriliş müjde olur, Hakk’a seferdi an,
**
Yazın rehavet anı, güneşi ten yakar,
Her yaz hasat zamanı, arz bereket akar.
**
Pek tatlı bir hatıra, yaz ve bahar pek hoş,
Kışın özlem çektirir, kovanda petek boş.
**
Yaz ve bahar gafletli, güz ve kış uyanık,
Titreyip öze dön can, ahir olma yanık.
**
Her asrın sahibi Hak, her mevsime Hâkim,
Şükreyleyip sıhhat bul, her maraza hekim.
**
Uslu belki son güzün, baharın pek uzak
Şikâyet etme sakın, kem nefsine tuzak.
**
Z.G. Uslu 23.11.2011-18:04 Samsun
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ECZANE ZEVKLERİ(İLHAMLARI)

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim

Muhabbet

Kuşlar gibi uçan olsan,
Gül misâli açan olsan,
NURdan ışık saçan olsan,
Yine ölümdür âkibet.

Resim

Zengin olsun, fâkir olsun,
Üstün ya da hâkir olsun,
Nankör ya da şâkir olsun,
Kula yakışan ibâdet.

Resim

Köle yahut sahib olsun
Hasta yahut, tabib olsun,
Yeterki o garib olsun
Sorma bir şey sen, yardım et.

Resim

Kur'ân'a uy gir, Hakk yola,
Sapma artık sağa sola,
Niyet Hakk rızası ola,
Bu sana büyük saadet.

Resim

ERen eli buldun ise,
Hakk feyziyle doldun ise,
Hasretinden soldun ise,
HAKK'tan ikramdır hidayet.

Resim

Gülizâr sanki pervâne,
An gelir olur divâne,
YÂR den gayrine bigâne,
Hep HAKK içindir muhabbet...

Resim GÜLİZÂR Resim Resim
Resim
Cevapla

“Kendi Şiirleriniz” sayfasına dön