2010 ağustos Haber arşivi;Tek Dava, Tek Dâvet

Cevapla
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

2010 ağustos Haber arşivi;Tek Dava, Tek Dâvet

Mesaj gönderen sev-guzel »


TEK DAVA
Tarih: 31.08.2010 Saat: 03:01 Gönderen: kulihvani


Resim


http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 2et#p56491

Tek Da'vâ, Tek Da'vet, Tek Duâ ve İKİlik-Şeytanlık Denâeti..

Tek DA'VÂCı, DA'VÂsı için Âlemleri VAR eden ALLAH celle celâluhu:
“Lâ İlâhe İllâ ALLAH MUHAMEDe’r- Rasûlullah”
Tek Dâvetçi, Âlemlere rAHMET OL-AN ve Silm AKILlar için; Tebliğ-Tenzir-Tebşir ve Teşhid İrsalcisi Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem..
Tek Duâcı, ALLAH celle celâluhunun SÖZünü Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin SESinden DUY-AN ve UY-AN Mü’minler..
Bunun dışında kalan AKILlar, ÇOKluk ve YOKluk batağında boğulup da, TEKlik TEVHİDini BİLip-BULup-OLup Yaşama SEVİYEsine kavuşamamış olanlar ise DENÂET-ALÇAKLIK Ehlidirler..

Tek Noktadan-Nûr-u MİMden, Akl-ı Küll Habli’l-Verid'den, İlk ve Tek Çenberden,
Külli NOKTyı-Akılları, Nûrundan var eden Her Şeye ÖZünün ÖZÜnden de YAKÎN OL-AN El RABB celle celâluhu :
Nakil- Ruh- Rabbu'l-âlemin celle celâluhu..
Vekil-Kalb- Rahmeten li'l-âlemin sallallâhu aleyhi ve sellem
Akıl-Nefs-Esmâ
Şekil-Eşyâ-Sese kadar HÜKM u EMRini BUYURmakta ve DUYurmaktadır.
Hakîkat-ı MUHAMMEDiyyesine Ulaşan NEFSler İslah ve İflah OL-ANlardır.
SÖZü, ÖZün Özünden; SESi, Sâhibinin Nefesinden DUYup-UYmak için ise:


فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Resim---“Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu vestağfir li zenbike ve li'l-mu’minîne ve'l-mu’minât (mû’minâti), vallâhu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum : Şimdi (Ey Rasûlum): Şunu bil ki, ALLAH’dan başka hiç bir ilah yoktur. Bir de kendi günahına ve mümin erkeklerle mümin kadınlara mağfiret dile. ALLAH (dünyâda) dolaştığınız yeri de bilir, (âhirette) duracağınız yeri de...” (Muhammed 47/19)

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ …
Resim---“Muhammedun rasûlullâh(resûlullâhi)…: MUHAMMED (s.a.v.) ALLAH’ın peygamberidir..” (Fetih 48/29)

Küllî ŞEYin-Kâinâtın-İnsanın-AKLın Yaratılma maksadı-gâyesi olarak Kelâmullahta açıkça buyurulan TEVHİD DA'VÂSInı;

… وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Resim---“... ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr(masîru).”
(Bakara 2/285)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemden HÜKMünce DUYup UYanlar Hizbullah HAK ve HAYRında Yaşayıp ALLAH celle celâluhunun TEVHİD Şâhidi OLdular.

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُوْلَئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُوْلَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---“Lâ tecidu kavmen yû’minûne billâhi ve'l-yevmi'l-âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve rasûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimu'l-îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihe'l-enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike HİZBULLÂH (hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humu'l-muflihûn(muflihûne) : ALLAH'a ve âhiret gününe îman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, ALLAH'a ve elçisine baş kaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (ALLAH) kalblerine îmanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz olarak kalacaklardır. ALLAH, onlardan râzı olmuş, onlar da O'ndan râzı olmuşlardır. İşte onlar, ALLAH'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz ALLAH'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.”
(Mucâdele 58/22)

Küllî ŞEYin-Kâinâtın-İnsanın-AKLın Yaratılma maksadı-gâyesi olarak Kelâmullahta açıkça buyurulan TEVHİD DAVASInı;

… قَالُواْ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُواْ فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِن كُنتُمْ مُّؤْمِنِينَ
Resim---“... kâlû semi’nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimu'l-icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne) : ... Onlar: “-Kulağımızla işittik, kalbimizle isyan ettik.” demişlerdi. Çünkü küfürleri sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi sinmişti. Habîbim, onlara şöyle de: “Eğer siz mümin olsanız, îmanınız size buzağıya tapın ve Kur’an’ı inkâr edin diye” çirkin şeyleri emretmezdi.”
(Bakara 2/285)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemden HÜKMünü DUYup da İSYAN edip-UYmayanlar Hizbu'ş-şeytan BÂTIL ve ŞERRinde Yaşayıp Kendi Ham AKIL İkilik Şeytanlığının sahtekâr Şâhidi OLdular:

اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ أُوْلَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Resim---“İstahveze aleyhimu'ş-şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbu'ş-şeytân(şeytâni), elâ inne hizbe'ş-şeytâni humu'l-hâsirûn(hâsirûne) : Şeytan onları sarıp kuşatmıştır; böylelikle onlara ALLAH'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”
(Mucâdele 58/19)

Tek Noktadan Nûr-u MİMden, Akl-ı Küll Habli’l-Verid'den, İlk ve Tek Çemberden,
Külli NOKTyı-Akılları, Nûrundan var eden Her Şeye ÖZünün ÖZÜnden de YAKÎN OL-AN ALLAH celle celâluhu :
Nakil- Ruh- RABBu'l-âlemin celle celâluhu..
Vekil-Kalb- Rahmeten li'l-âlemin sallallâhu aleyhi ve sellem
Akıl-Nefs-Esmâ, ben, sen, o..
Şekil-Eşyâ-Beden-Ses’e kadar HÜKM ü EMRini BUYURmakta ve DUYurmaktadır..

Kur’ân-ı Kerîm gösterir ki, akdesteki yakın akraba RABBu'l-âlemîn'in mâsivâ’daki bütün varlığa akıl adına hitâbında;

ALLAHu Zu’l-Celâl,
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
Şeytan ve
dördüncü olarak da İnsan var.
Bu söylediğim şey iyi düşünülmesi gereken bir husustur.

Kur’ân –ı Kerim de, Şeytan için “aduvvun mubîn” açık seçik düşmanınızdır buyruluyor ve bizim düşmanımız olduğu açıkça bildiriliyor, İKİLİK-İKİ ŞEYlik-ŞEYTANlık ana sorununuzdur ana probleminizdir.
TEVHİD TEKLİK SEVİYElenmesi ise emredilendir,
İkiliği seviyeleyip “Lâ ilâhe illâ ALLAH Muhammedu'r-Rasûlullah” demektir.
Bunu kime buyuruyor ALLAHu Zu’l-Celâl ?
Dördüncü sıradaki en alt sıradaki AKLa buyuruyor.
Akıl, ham akıl ya da akıllanmamış akıl, RABBu'l-Âlemine baktığı zaman ilk gördüğü nedir?
Şeytanıdır. AKLındaki İkiliktir yâni.
Emredilen nedir?
“İkiliği kaldır da Beni gör. Kendini bil Beni bil!”


Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu : Kim nefsini bilirse kesinlikle RABB’ini de bilir. ” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfu’l-Hâfâ II/343 (2532)

Kendini nasıl bilir insan?
Bu “İKİ” lik şeytanını “TEK” lik hâline RASÛLÎ SEViyede getirirse,
TEVHİD hâline getirirse yapar.
İnsan, RABBu'l-âlemîn'in SÖZünu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin SESinden duymak istiyor.
Bir engeli var o da iki kulağı. İkilik kulakları.
İkilik gözü, ikilik burnu, ikilik hayâtı, engeli.
İşte bunu nasıl düzeltecek?
Nasıl seviyeleyecek, nasıl tekleyecek, nasıl birleyecek?
Tüm ana problem bu.
“Aduvvun mubin” olarak bildirilen şeytan, insan oğluna;


كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Ke meseli'ş-şeytâni iz kâle li'l-insâni'kfur, fe lemmâ kefera kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîn(âlemîne) : Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkâr et" dedi, inkâr edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin RABBi olan ALLAH'tan korkarım" dedi.” (Haşr 59/16)

Burada bir de sebe sûresinde bir âyet var Şeytan-İblis da'vâsında haklı çıktı diye ona da bakmak lâzım:

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan mine'l-mûminîn(mûminîne) : Gerçekten İblis, insanlar aleyhindeki, (muhakkak onları azdıracağım) vaadini yerine getirdi. Onun için, müminlerden ibâret bir fırkadan başkası, İblis’e tâbi oldular.” (Sebe 34/20)

Yukarıda neden şeytanı insanın önüne aldığımı söylemek için söylüyorum.
ALLAHu Zu’l-Celâl, hayyu'l-kayyum, vâcibu’l-vücud olarak ALLAHu Zu’l-Celâl, ve ALLAHu Zu’l- Celâl'in Rasûlullah(sav)’ı ve en uçta bir insan ve arada bir ŞEYTAN İKİLİĞİ var.
İnsanın tek yapması gereken bu ikiliği, tekliğe çevirmek.
Şeytanını öldürmek değil müslüman etmek.


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Benim Şeytanım ALLAHın yardımıyla Müslüman oldu!” buyurmakta. “Öldürdüm, yok ettim!” buyurmamakta..

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

AKLın Kulluk İmtihanı gereği Fıtrında-yaratılışında Ana Kartında yüklü OL-AN İKİLİK-İKİ ŞEYlik-Şeytanlığını, Silm etmek ve selâmete ulaştırmak, önündeki ikiliği ki bu aslında kendi ikiliğidir İSLÂM-Müslüman etmek!..
Tevhiddeki Gizli Şirk, kendi iki şeyliğidir ve kendini-Nefsini BİL-mezliğidir, onun için bunun çok iyi belirlenmesi bakımından “aduvvun mubîn” diyorum.


وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Resim---“Ve lâ yasuddennekumu'ş-şeytân (şeytânu), innehu lekum aduvvun mubîn (mubînun) : Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.”
(Zuhrûf 43/62)

Ana düşmanın, beyan ve binâ edilen “aduvvun mubîn” düşman olduğunu, tek düşmanının ikilik olduğunu bilince ANlarızki:
Bütün İslâm Dînimizin ÖZünün ve ÖZETinin sâdece TEVHİD olduğunu, bu dinin “Lâ ilâhe illâ ALLAH” tan ibâret olduğunu,
“Lâ ilâhe illâ ALLAH” diyenlerin ancak cennete girebileceğini;


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH'tan başka ilah olmadığına ALLAH'ın bir ve ortağı olmadığına ve Muhammed'in Onun kulu ve Rasûlu olduğuna, kezâ Cennet ve Cehennemin hak olduğuna şehadet ederse, ALLAHu Teâlâ onu Cennetine koyar.” Buyurdu.
(Buhari, Müslim, Tirmizi)

Kur’ân-ı Kerîm'imizin özü ve özeti sadece: “Lâ ilâhe illâ ALLAH” tır.
Tüm bunların temelindeki Ana Emir ise: “Şeytanını müslüman et!”
Şeytanın vasıflarını sayarken, nasıl bir düzen kurulduğunu, ALLAHu Zu’l-Celâl in Kulluk İmtihanı Kağıdında-HAYYatta, sayısız AKLı çeldiriciler ve AKLa yardımcılar yarattığını, çeldiriciler ve yardımcıların atbaşı gittiğini, insana bu hayatta cüz’i akıl ve cüz’i irâdenin kabı kadarınca-kaderince, kapasitesi kadar, kaldırabileceği kadar, yapabileceği kadar verildiği :


لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Resim---“Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vağfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirîn(kâfirîne): ALLAH, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "RABBimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. RABBimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. RABBimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim MEVLÂ'mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."
(Bakara 2/286)

Hiç bir nefse, vus’ahâ sının üzerinde bir yük, taşıyabileceğinden fazla bir yük yüklenmemiştir.
Herkes kabı kadar, aklı kadar alacak ve netîceyi bulacak şekilde yaratılmıştır.
Bütün çemberlerin üzerindeki noktaların, aynı merkez etrâfında dönmeleri ve ve yarıçapları kadar uzak durmaları gibi:
Yarıçapları, yerleri-kaderleri yönleri-kadarları değişiktir, fakat netice olarak rahmeten li'l-âlemini BİLip-BULacak ve böylece BİZ lik içinde RABBu'l-âlemin Hükmünde Olup YAŞAyacak bir şekilde ana dizaynda programlandığı, ve böyle yaratıldığı açık seçik ortada gözükmektedir...

İnşallâhu RAHMAN, her insan kendini bilir!
Bilmesi gerekir derken, kendi NEFS-AKLındaki ikiliği bilmesi gerekir.
Yâni Somut-Elle tutulan-gözle görülen, ortada bir dağ gibi taş gibi duran bir varlık olarak, bir yaratık olarak, zâhir ve bâtın olan bir varlık olarak değil,
Sâdece bâtında Soyutta, bir bâtın engeli, kapatan bir engel olan bir İKİLİK-Şeytanlık Mefhumu var.
İşte bu mefhumun, ana özelliği olarak “aduvvun mubîn”..
Ve biliyoruz ki: “Bana kulluk et bana!.” Buyruğu var.

.
أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Resim---“E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budû'şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun) : "Ey Âdem oğulları, ben size and vermedim mi: Şeytâna tapmayın o sizin apaçık düşmanınızdır.” (Yâ Sîn 36/60)

وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Resim---“Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun) : "Bana kulluk edin, doğru yol budur."
(Yâ Sîn 36/61)

وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ
Resim---“Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ(kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne) : Andolsun o, sizden birçok insan neslini saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor musunuz?”
(Yâ Sîn 36/62)

“İşte dosdoğru yol budur” diye bildirmedik mi, “seninle bir ahd etmedik mi şeytana tapma!” diye, “ikiliğe tapma ikiliği ilâh edinme!” diye.
Bir kural koymadım mı?
Neden sen bu ikiliği kaldırmadın ortadan?
Çok ana hatlarıyla net olarak bildiriyor onun “aduvvun mubîn” olduğunu, senin zürriyetinden cibilliyetinden pek çok kişiyi yolundan koydu, emri duydurmadı ve uydurmadı ve Hizbu'ş-şeytan içinde kaldılar, ikilik hizbi içinde boğulup gittiler :
Hizib, BİLE-lik Hakîkatine Sâhib çıkarsan o YOLun netîcesine varırsın, zehebe yürümek gitmek demektir.
Hizb hâlinde ikilik yolu üzerinde yürüdüğü için, ikilik dalâletinde kalır, tekliğin selâmetini bulamaz, bu öyle bir şeytan ki korkunç bir felâket gibi gözükmekte!.
Bu öyle bir mefhum ki Hükmü Saltanatı sâdece ve sâdece Eûzu Besmeleyi Sıdk ve İhlasla çekene kadar sürer:



Eûzu billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm: Recm edilmiş, Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden ALLAH'a sığınırım. RAHMAN ve RAHİM Olan ALLAH'ın Adı ile...

Eûzu Besmele Beden-Dil, Nefs-Akıl, Kalb-Gönül ve Ruh-HAKK ile çekilince Şeytanlığın kendisinin bir yetkisi saltanatı, saltası, yetkisi-etkisi, gücü kuvveti asla yoktur!


إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ
Resim---“İnne ibâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake mine'l ğâvîn(ğâvîne) : Şüphesiz ki, kullarımın üzerinde senin hiçbir sultan yoktur; ancak şaşkın azgınlardan senin peşine takılanlar müstesnâ.”
(Hicr 15/42)

Çünkü BİZe böyle “aduvvun mubîn” gösterilen şeytan, bizi yoldan saptırdıktan sonra kendisi bir varlık olarak ALLAH’a karşı meydan okuyan bir varlık değildir.
“Ben RABBu'l-âlemîn'den korkarım!” diyen bir yaratıktır,
Onu, ALLAH’a meydan okuyan bir kabadayı gibi görmeyelim, ne diyor Kelâmullah'ta:

Resim---“İnnî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîn(âlemîne):... Doğrusu ben, âlemlerin RABBi olan ALLAH'tan korkarım" (Haşr 59/16)

Ancak asla unutmamalıyız ki bu çetrefilli hayatta İKİlik SEViyelemesi-Kulluk İmtihanı kolay değildir ve çok NEFSler kaybeder Tevhidi Şehâdeti!..

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan mine'l-mûminîn(mûminîne) : Gerçekten İblis, insanlar aleyhindeki, (muhakkak onları azdıracağım) vaadini yerine getirdi. Onun için, müminlerden bir fırka hâriç İblis’e tâbi oldular.”
(Sebe 34/20)

Velekad Saddaka: And olsun ki doğruladı, sâdık çıktı.
Aleyhim: Onların aleyhlerinde söylediği şeylerde, insanların aleyhinde söylerde andolsun ki sadık çıktı, İblis sâdık çıktı.
Zannehu: Zannında.
Fettebeuhu: ona tâbi oldular.
Demişti ki:“Bana tâbi olacaklar, öyle zannediyorum! demişti. Ama, İblis burada ne yapmakta buna dikkat etmek gerekir.
Şeytan olarak bile gözükmüyor ikilik olarak gözükmüyor.
İkilik olduğu halde üzerine bâtıl ve şerrken, hayır ve hak elbisesi giydirdiği için insanları kandırıyor zâten, İşte bu kandırma zannında sâdık çıktı. Ona uydular.

İllâ ferîkan mine'l-mûminîn: ancak ve ancak bir firka ki mu'min olanlardan bir firka hâriç olmak üzere, kim bunlar dikkat etmek lâzım. Bak bunlara dikkat et, insanlardan demiyor, mu'minlerden diyor.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Fırka-ı Nâciyesi târif edilmekte.


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Yahudiler yetmiş bir, Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya bölündüler. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunların biri dışında hepsi ateşte olacaktır. Kurtulan (Fırka-i Naciye) ise biri olacaktır; o da benim ve ashâbımın yolundan gidenlerdir.” buyurdu.

(Tirmizi, İman,18; İbnu Mace, Fiten, 17; Ebu Davud, Sünne, 1)

Muhammedi MuHABBetlerimle..




Resim
Resim
Cevapla

“AĞUSTOS” sayfasına dön